Category Archives: Çalıştay

Doğanın Bütünselliği İle Birlikte Ahenk İçinde Olan İnsan

Soru:  Bütünsellik çalıştayları esnasında insanlar, özellikle aydınlatıcı ve analiz eden süreçlere alışık olanlar, yeni hissiyatlar ediniyorlar. Onlar bunun nereden geldiğine dair, bu olayın ne olduğuna dair vs. sormaya başlarlar. Bu hissettiklerini onlara nasıl anlatabiliriz ?

Cevap:  Bunlar bir ortak, gerçekten var olan bütünsel doğanın hissiyatlarıdır. Bizler bunun içinde varız fakat şu anda yalnızca kendi kendini yiyen kanserli bölümüz. Bizler egomuzun üzerine yükseldikçe, bütünselliği, birleşmeyi ve karşılıklı bağımlılığı hissetmeye başlarız. Bunun ne kadar verimli ve iyi olduğunu hisseder ve bunun ne kadar sağlığı, duygularımızı ve ailedeki, işyerindeki ve her yerdeki karşılıklı ilişkilerimizi etkilediğini görürüz.

Bizler, insanlar, doğadaki eşsiz yaratılmış haline geldik. Buna karşı, doğanın geri kalanı-durağan (cansız), bitkisel ve hayvansal olanlar-bütünselleşmiş bir plan ile bağıntılıdır ve doğal, içgüdüsel, istemeyerek şekilde katılım sağlarlar; bizlere özgür seçim verilmiştir.

Bizler diğerleri gibi olamayız. Bizler bir ego ile gelişiriz, bunu dönüştürmek, üzerine yükselmek  için ve bağımsızca onun ile işbirliği yaparak, hatta onu kontrol etmek için bile bütünsel anlayış ve hissiyata giriş yaparız.

Aynı zamanda, bizler doğamız sebebiyle bir zıtlaşmaya girmeyiz. Bir yandan, bizler insanın doğanın yarattığı taç olduğunu söyleriz ve bu nedenle bizler itaat etmeliyizdir. Diğer yandan ise, insan kendi doğasının üzerine yükselebilir. Kişi doğanın sahibi olabilir ve kendisini doğanın hükümdarı olarak hissedebilir.

Bu demektir ki, insanlığın yüzleştiği ve cevaplaması gereken tüm sorular, bizlerin tüm doğa ile dengede iken bulunan bütünsel bağ seviyesine yükseldiğimiz için gelmiştir. İçimizde hissetmeye başladığımız bu dengeyi, bizler huzur, gevşeme, bilincin ve hissiyatın genişlemesi  olarak algılamaya başlarız.

2.4.2013 tarihli Bütünsel Eğitim sohbetinden

Üst Işığı Çekmeye Hazır Olun

Soru: Novosibirisk Kongresinde Üst Işığı çekmek için en etkili aksiyon nedir?

Cevap: Kongrede en etkili etkinlikler çalıştaylardır. Her çalıştaydan önce bir ders veya konuşma olacak. Belli bir başlık hakkında konuşacağız ve daha sonra bu başlık altında çalıştay yapacağız ve sonra sorular ve cevaplar. Ana ‘paket’ bu, günde iki kez. Böylece tam üç gün boyunca altı ders yapacağız.

Ek olarak, çok etkili diğer etkinliklerimizde olacak. Bunlardan en önemlisi dostların toplantısıdır, sabah dersinden 15 – 30 dakika önce ‘kalplerimizi ısıtmak’  için gereklidir. Daha sonra yemekler olacak, konuşmaların olacağı toplantılar olacak, grup sunumları vb. Genel olarak kongre yeteri kadar etkinlik içerecektir. Ancak dostlar toplantısı ve çalıştaylar anahtar olacaktır.

En önemli şey bununla bağ kurmanızdır ve ben de bunun içinde olacağım. Hep beraber, Üst Işığı çekeceğiz. Haydi, öyleyse hazırlanın!

25.11.2012 Tarihli Sanal Dersten

Manevi Dünyaya Girmeden Önceki Son Oyun

Soru: Çalıştayda yer alırken, halen bunun ciddi olmadığı hissiyatına sahibim. Egom için çok net ki tüm bunların hepsi bir oyun. Bu oyunun içerisinde gerçek anlamda nasıl yer alabilirim?

Cevap: Kendi cevabını ara ve kendini daha iyi anlamak ve incelemek için çaba sarf et. Benden hiçbir ipucu vermemi beklemeyin; cevap sadece çabalarınızın sonucunda gelecektir. Böylece yapmış olduğunuz aksiyonlarla neyi netleştirmeniz gerektiğini aşama aşama bilmeye başlayacaksınız. Yer aldığın her aksiyonda, daha akıllı olacaksın, söylendiği gibi: ‘‘Tecrübeliden daha akıllısı yoktur’’

Nihayetinde baş dönmesi ciddi bir hal alacaktır. Daha sonra bunun bir oyun olmadığını gerçek bir eğitim olduğunu fark edeceksiniz.

Diyelim ki önemli bir maratona hazırlanıyorsun, antrenmanlardasın, niyetin olimpiyat oyunlarına katılmak. Bu esnada ülkemizde olimpiyat oyunları öncesi yarışmalar düzenledik. Bunlar gerçek oyunlar değil sadece olimpiyatlar öncesi oyunlar. Ancak bu oyunlardan geçmezsem, hiçbir yere gidemeyeceğim! Bu oyunlarda iyi bir sonuç alamazsam, olimpiyatlara katılamayacağım.

Bu açık değil ancak şimdi yapıyor olduğumuz gibi yine de bir örnektir. Bizim için aslında oyun ve performans aynı şeylerdir! Gerçek doyuma yaklaştığımız zaman, basit bir oyun olarak düşünmüş olduğumuz şeyi aniden görürüz ki gerçekmiş.

Bu oyunla Islah Eden Işık’ı çekeriz. Buna Lo Lişma’dan (O’nun adına olmayan) Lişma’ya (O’nun adı için) ulaşırız denir. Lo Lişma, “Işık’ı hak etmiyorum” demektir ancak yine de oyunun içindeki katılımıma teşekkür geliyor. Bu katılım sadece benim gerçek katılımım değildir ancak buradaki gerçek şu ki bunun ciddi olduğunu hissetmemdir.

Aksiyonlarım Işık’ı çeker ve ben elimden geldiğince her şeyi ciddi bir şekilde yaparım öyle ki Işık beni etkilesin. Aksi halde Işık işlemeyecektir.

Soru: Öyleyse bu oyunun içerisindeki katılımımda beni ciddi olmaktan durduran şeylere karşı savaşmalı mıyım?

Cevap: Bu senin gerçek kötü eğilimindir ki kafanı karıştırır: ‘‘Boş ver, takma kafaya, ne çabası, bu sadece bir oyun’’ der. Gerçek yılanın saklandığı yer burasıdır – ne kadar sinsice hareket ettiğini gör.

Bu oyunda hepinize içtenlikle zafer diliyorum!

11.10.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 3. Bölümünden, On Sefirotun Çalışılması

Yoğun Bir Sorgulama

Soru: Kendi durumlarımı nasıl idare edebilirim? Otomatik olarak mı gelişir yoksa ben onları uyandırabilir miyim?

Cevap: Ben durumlarımı dostlarımla bir daire içerisinde oturup aramızdaki bağlantılarla ilgili farklı problemleri ve seçenekleri tartışırken idare ederim: Ego bizlere ne zaman yardımcı olur ve bizi ne zaman rahatsız eder? Bizler ihsan etme ve sevgi niteliğini, bağı, karşılıklı garantiyi vs. nasıl çekebiliriz?

Biz bu sorunları tartıştığımız zaman,  ‘‘dostumu dinlemek istemiyorum; fakat dinlemek zorundayım’’, ‘‘O benden daha alçak ya da yüksektir’’, ‘‘Onun cevabıyla aynı fikirdeyim ya da değilimdir vs.’’ gibi gayri ihtiyari farklı zıt koşulların içinde olurum. Onunla ben neden aynı fikirdeyim?  Çünkü onu seviyor olabilirim; ama bir başkasını sevmiyor olabilirim bu yüzden onu dinlemek ve hatta onun söylemek zorunda olduklarını duymak istemem.

Öyle ki egoizmin ve özgeciliğin üstesinden geldiğim her seviyenin her yerinde sadece süreç değil, konunun kendisi,  sözler, etkileşimler  vardır. Sonunda içimdeki bu iki zıt niteliğin yoğun arınmasının bir ifşası vardır.

Dahası, ben bütün dostlarımla tartışma içindeyken, ilk olarak kendi özniteliklerime yoğunlaşırım, sonra onları emerek kendimi genişletirim. Böylece, bir kişi birçok açıdan iki zıt güç arasında entegrasyonu ve iletişimi geliştirir.

23/9/12 Tarihli Kabala’nın Temelleri adlı Sanal Dersten alıntı

Çalıştaylar İlerlemek İçin En Hızlı Yoldur

Soru: Çalıştaylardan ne elde ediyoruz?

Cevap: Çalıştaylar aramızdaki bağın cinsini netleştirmemize yardımcı olur.

Soru: Gerçekten de dostlarla aramdaki bağın eksikliğini mi keşfederim yoksa bunun zıddını mı?

Cevap: Her ikisi de. Çalıştaydaki sorular vasıtasıyla nerede olduğum ve arzuladığımı edinmek için olan eksikliğimi netleştiririm.

Diğer dokuz arkadaşımla beraber, bize sorulmuş olan soruyu netleştirmeye ve onların düşünce ve görüşlerine işlemeye başlarım, öyle ki bağın aynı cinsi ve netleştirmenin çeşidi hakkında neler düşündükleri. Bunun vasıtasıyla, onlarla temas kurmuş olurum. Hangi ölçüde “bağlandığımızı” görmüş olurum.

Hepimiz farklıyız ve çalıştaylarda nasıl bağ kurmamız gerektiğini netleştiririz. Bu mümkün mü? Kiminle bağ kurmalıyım? Hemfikir miyim yoksa değil miyim?

Aramızda sürekli bağın formlarını inşa ederim. Çalıştay budur ve çalıştay bu kolektif ağı netleştirmiş ve ifşa etmiştir. Böylece benim iki görevim vardır:

  • Bir taraftan, dostları öylesine yüce görmeliyim ki onların arasında kendimi eğebileyim ve onların arasında küçük olabileyim. Onlarla kıyas ettiğimde, ben sıfırım, onların hepsi 1 iken ben onlardan sonra gelen sıfırlarım. O zaman, onların içerisine girmiş olurum ve ‘‘manevi bir embriyo’’ haline gelirim.
  • Diğer taraftan, bir veya on veya yüz olmalıyım ve onlar sıfır olmalılar. Ancak burada onların ‘‘sıfır’’ olmaları demek benim onlara ne kadar çok ihsan edebileceğim, ne kadar yardımcı olabileceğim ve onlara nasıl destek olabileceğimi belirtmek içindir.

Öyle ki, bu iki uç tarafta, onları (=•=) dengeye getirecek bir orta çizgi yaratılır. Böylece ortak bir zemine ulaştığımızda denge noktası yaratılır. Her bir dost bir diğerine elinden geldiği kadar yapabildiği ölçüde saygıyla yaklaşır ve her biri kendisini diğerlerinin önünde yapabildiği kadar onların gözünde çalışmaya ve amacı yükseltmek için hazır bir koşula gelir.

Dostlarla beraber olduğumuzda ve çalıştayda soruları tartıştığımızda tüm düşüncelerimiz bunlardır. Onları duyarım, birinin saçma konuştuğunu, diğerinin soruyu anlamadığını ve üçüncünün ise duygusal konuşmaktansa mantıklı konuştuğunu düşünürüm. Dördüncü ise kalpteki noktadan konuşuyor gibi görünür fakat ben bu defa da benden daha derin ve akıllı olan sözleri için öfkelenirim.

Böylelikle, çalıştayda dostlarla karşılıklı çalışmaya ve farklı durumları deneyimlemeye başlarım ve bu olması gerekendir. Sadece neyin olduğunu ciddi bir şekilde tutmaya ihtiyacımız vardır. ‘‘Buraya geldim, enerjimi onlara aktarmak için, onlarla bağ kurmak için ve her birinin gücünü almak için. Bu bir buçuk saatlik çalıştay benim için en yararlı zamandır.’’

Şüphesiz ki yabancı düşüncelerin beni farklı doğrultulara nasıl fırlattığını ve içsel direncimin dostlarla hemfikir olmaya izin vermediğini görürüm. Harika! Daha yoğun arınma ve daha yüksek bir ‘‘frekansta’’ çalışmak için böyle başka bir fırsat bulamam.

Üzücü olan şey ise çalıştaylar esnasında siyasetçiler gibi kelimeleri değiştirenlerin, hafızalarında sahip oldukları bankadan farklı açıklamalar kullananların ve psikolog ve analizcilerin olmasıdır. Asıl önemli olan şey, burada, kalbimde deneyimlediğim hissiyatımdır.

Bizler egonun sonu gelmeyen dürtülerinden öğrenmeliyiz ki bu bize ‘‘yardımcıdır’’. Egomuz Yaradan’ın ellerindeki ‘‘melektir’’ ki bunun vasıtasıyla Yaradan bizi uyandırır. Öyleyse Yaradan’ın bir an bile dinlenmeme izin vermediğini ve egomu farklı yollarda olabildiğince hızlı bir şekilde benim ilerlememi sağlamak için tekrar ve tekrar nasıl uyandırdığını görmeliyim.

Çalıştaylar en yararlı zamanlardır ancak eğer her gün bunları yapmaya başlarsak hazır bulunanların sayısı aniden düşecektir ve bir yük, sıkıcı çalışma haline gelecektir. Kongreyi bir veya iki hafta veya bir veya iki ay, ta ki başarana dek, ta ki manevi seviyeye ulaşana dek devam ettirmek iyi bir fikir olduğunu düşünebiliriz ancak zayıfız. Bizler bir veya iki gün bunu tutabiliriz daha fazlası değil.

23.09.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 4. Bölümünden, Sorular ve Cevaplar

Duyguların Hassasiyetine Saldırı

Soru: Seminer esnasında nasıl bir çabaya ihtiyacımız var? Bu sanki saldırı esnasındaki bir patlama gibi mi olmalı veya muntazam içsel bir araştırma gibi mi?

Cevap: Seminer ve genel anlamda yolumuz, tamamıyla duyguları baz alır nitekim biz, içimizdeki bizi ilgilendiren kaynağın herşeyini tasfiye ediyoruz, haz alma arzusunu. Arzu, his ile kendini algılar fakat tecrübe edinilen değişik durumları fark edebilmemiz için idraka ihtiyacımız vardır. İdrak bizlerde yalnızca yükseldiğimiz seviyelerde; ıslah edilmiş kaba ulaşmak isteğimizi birleştirmeye başladığımızda ortaya çıkar. İşte bu, bizlerde manevi idrakı oluşturmaya başladığımız zamandır.

Bu durumdan önceki zamanda dünyasal düzen ile meşguldük, hayvansal akıl ile, yani bencilliğimize daha iyi hizmet eden ile idik. Akıl bu dünyanın seviyesinin üzerine yükselemedi çünkü bir sözde olduğu gibi, kölenin nasibi efendisine göre ayarlanır. İşte bu sebepten dolayı varolduğumuz duygular ve aklımız bu dünyanın seviyesi ile kısıtlıdır ve manevi şeylerle ilgisi yoktur. Burada insanın ne kadar zeki olduğu da önemli değildir. Bunun sadece manevi şeylerle bağıntısı yoktur.

Yeni hissiyatımız ve idrakımız ile manevi bağ içinde, bizler ortak noktamızı arayış konusunda gelişme sağlarız. Bu hassasiyet birbirimiz ile bağ içinde olduğumuz alanda belirgin olmalıdır, grubun merkezinde. Zekamız buradaki çeşitli kurnazlığı ortadan kaldırmak için belirir ve bağ kurabilmemiz için yardımcı olur. Bunlar zaten manevi duygular ve idraktır, manevi merdivene aittir.

İşte bu sebepten dolayı seminerde ilham, özellikle birlik konusunda hakim olmalı; yalnızca basit, yeni bir bilgi almak için sevinç içinde ve kendini geliştirme arzusunda ise olunmamalı. Eğer ben bu çalışmaya, uyanışımı ve seminere hazırlığımı dahil etmek istiyorsam o zaman en başından itibaren sadece birliğe doğru odaklanmalıyım. Bu birliğin önemine odaklanmak, grubun ve dostların önemine odaklanmak demek ve yalnızca kendim için birşeylere erişmek umuduna kapılmamam anlamına gelir. Bahsedilen şekilde boş çaba harcayan kimselere yazıktır ki, nitekim onlar grubun dışında kalacaklardır.

21.5.2012 tarihli Günlük Kabala Dersi’nin 1. Bölümü’nden, ”Seminer hakkında konuşma”

Hislerin Yenilenmesi

Soru: Birkaç çalıştaydan sonra ortaya çıkan şey artık her şeyin söylenmiş olduğu, konuşacak daha fazla bir şey kalmadığı, sadece aynı kelimelerin tekrarı. Bu normal bir durum mu?

Cevap: Hayır normal değil. Tamamen farklı yeni hissiyatları görmek için sürekli çaba harcamalıyız, aynı kelimelerin içinde yeni bir anlam. Buradaki gerçek on Sefirot daima tekrarlanır fakat koşulların değişmesiyle, tamamıyla yeni seviyeleri deneyimliyoruz, şöyle ki yeni doyumlar, tecrübeler, olaylar ve tüm bunun arasındaki içsel bağlantılar. Sabit olarak aynı konu hakkında konuşuyor olsam bile bu aynı olmamalı. Durum tamamen farklı olmalı çünkü ben sürekli değişiyorum. Eğer bu durum bana sanki değişmiyor görünüyorsa sorun benim içimdedir. Eğer bir kişi değişmiyorsa, kişi kendisine sormalı, sorun nedir?

20.05.2012 Tarihli Sanal Dersten, Kabala’nın Temelleri

Dostum Yaratan’ın Bir Temsilcisidir

Soru: Bir çalıştay esnasında nasıl çalışırız, bir diğerini nasıl dinleriz?

Cevap: Dostum anlayabileceğim veya anlayamayacağım bir şeyler söyleyebilir. Benim çok yüce veya salakça olarak düşündüğüm şeyler söyleyebilir. Her ne durum olursa olsun, ben şimdi onu Yaratan’ın bir temsilcisinin tecellisi olarak algılarım. Yaradan beni onun vasıtasıyla etkiler.

Eğer ben dostumun davranışı, tavrı tarafından bir itilme hissedersem onun sözlerinin veya herhangi başka bir şeyinin gerçek anlamı, benim onu algılayamadığım veya istemediğimdir. Ve işte bu muhteşem bir eksersizdir! Bunun üzerine yükselmem gerekir! Eğer o Yaratan’ın temsilcisi ise, zira “O’ndan başkası yok”, özellikle böylesi bir olayı paylaştığımızda, o zaman dostumu yüceltmeliyim ve bana sunulan her şeyin temsilcisi olan onun vasıtasıyla manevi özü idrak etmeye çalışırım ki bunların tümü bana bu şekilde sunulur ve aynı zamanda kendisini de bu yolla sunar. Her şeyi mutlak kutsallık, mutlak ihsan etme, mutlak manevi nitelikte algılayacağım bir durumda kendi üzerime yükselmeliyim – içimde hissettiğime, sahip olmadığım gerçeğe rağmen.

İçimde bu iki niteliğin ortaya çıkması çok iyi bir durumdur: Dostumda gördüğüm her şeyi hiç bir surette dikkate almadığım zaman dostuma karşı göstermiş olduğum egoistik yaklaşımım ve diğer bakımdan, tam zıttı, dostuma Yaradan’ın temsilcisi olarak mantık ötesi davrandığım zaman çünkü dünyada kötü, fena, kusurlu olabilecek birinden hiçbir şey gelmeyecektir. Ve eğer bu içimde var olursa, o zaman o benimdir; ona kendimin gibi bakarım.

İşte bu yüzden, eğer bu iki durumu kendi içimde fark edebilirsem o zaman belli bir manevi çalışma yapmışımdır. En üst ve en düşük tüm kritik koşulları birbiriyle ilişkili olarak beraber tutmalıyız ve ortak bir kaba sahip olacağız – Malhut ki temeldedir ve sadece hoş olmayan şeyleri kapsar – ve bu içimizde daha net kötüyü görmeye başlayacağız ve Keter’e doğru bunun üzerine yükselebileceğiz. O zaman bunlar arasında öylesine bir mesafe ve gerilime ulaşacağız ki Saran Işık İç Işığa dönecek ve oraya yansıyacaktır. Ve bizler ilk manevi seviyeyi edineceğiz.

Bu ne yapar? Bizleri birbirimizle bağlayan Atzilut dünyasının Malhut’una doğru MAN yükseltiriz ve orada kendimizi yeni doğumlar olarak ilk kez için tesis ederiz. Ve bir kişi tek başına doğmaz ancak en az on kişi olarak doğar.