Daily Archives: Ocak 20, 2021

İllüzyon ve Gerçeklik

Kişi, dışındaki dünyayı kendisinin tasarladığı şekilde görür ve bu nedenle de onu değiştirebilir.

Şu anda gördüğümüz dünya, bizim içimizdeki ıslah edilmemiş niteliklerimizden oluşmaktadır. Yine de, içsel niteliklerimiz ile değil ama kendi dışımızda başkaları ve sonra Yaradan ile kurulacak bağdan yaratacaklarımızla farklı bir dünya -gerçek olan –  yaratabiliriz. Bu dünya, manevi dünya, gerçek olacaktır. Bu da gösterir ki bizim dünyamız aslında mistiktir ve manevi dünya gerçektir.

Bunların hepsini birden şimdi, yaşamlarımız boyunca, burada, bu dünyada yapabiliriz; yaşam ve ölüm hallerinden geçebilir ve ölümsüzlüğe çıkabiliriz. Buna karşın üst dünya, haz almaktan uzaklaşarak yavaş yavaş ölen dünyamız gibi, alma üzerine kurulmamıştır. Üst dünya sonsuzdur, çünkü onun sevgisi ve ihsan etmesi sonsuzdur ve sadece büyüyebilir. Bu nedenle üst dünyadaki varoluş zaman çerçevesi içerisinde gerçekleşmez.

Zaman mevcut değildir. O sadece dünyamızın ahlaksızlığını gösterir; oldu-bitti, bitti-oldu, olacak ya da olmayacak ve bunun gibi. Üst dünyada, bizler sadece mükemmellikten daha da büyük bir mükemmellik seviyesine yükseliriz; geçmiş geleceğin içindedir ve bu yüzden bizim tarafımızdan uzayın, zamanın, hareketin ve her şeyin içindeki sonsuzluk dünyası gibi hissedilir.

Zamanın sınırlarının ötesine, egoizmimizin korkunç özelliklerimizin içinde resmettiği bedensel dünyanın tüm kısıtlamaların ötesine geçeriz.

Bir sonraki dünyaya giriş, ihsan etme ve sevgi niteliklerini ne ölçüde edindiğimize bağlıdır. Bunları, en az ölçüde bile olsa, edinmeye başlar başlamaz, kendimizi hemen farklı bir alanda hareket ederken, bizi kendisine çeken farklı bir güç ile iletişime geçerken, farklı bir yoğunlukta, farklı bir boşlukta hissedeceğiz ve onu takip edeceğiz, anlayacağız, uyum sağlayacak ve kendimizi onunla daha da fazla özleştireceğiz.

Bu, Yaradan’ın bu dünyadaki bir kişiye ifşa olmasıdır. O zaman bu dünya, bir sis gibi yavaş yavaş gözden kaybolacak ve biz sadece manevi dünyada kalacağız ve kendimizi, Yaradan denen iyiliğin ve ihsanın üst gücü ile özdeşleştireceğiz.

Her Saniyede Mısır’dan Çıkıyoruz

Tora’nın tamamı sadece egoist arzularımızdan nasıl çıkılacağı ve Mısır’dan çıkmak anlamına gelen, ihsan etme arzusuna nasıl girileceği hakkında yazar. Bu nedenle, tüm manevi ıslah metodu, Mısır ile ilişkilidir. Kişi her gün, her eyleminde, Mısır’dan nasıl çıktığını hatırlamalıdır.

Her eylemimizle, her saniye içimizde giderek daha fazla ifşa olan egoist niteliklerin üzerine çıkmak isteriz. Görünen o ki fiziksel ya da zihinsel olarak, her zaman Egoizmimizden, Mısır’dan çıkıyoruz.

Mısır’dan fiziksel göç çok eski bir tarih olabilir, ancak bu tarih ve coğrafya ile ilgili değildir. İnsan nitelikleri ile ilgilidir. Sürekli olarak kendi içimde yeni egoizm keşfediyorum ve her zaman onun üzerine çıkmalıyım ki buna Mısır’dan çıkış deniliyor. Yaptığımız her eylem ve çaba, Mısır köleliğinden nasıl kurtulacağımıza yöneliktir.

Bu göç için herkesin bir araya gelmesi gerekiyor. Mısır’ın vebaları bu amaçla geldi ve ilk darbe Yakup’un oğulları arasında daha erken gerçekleşti ve onları Mısır’a inmeye zorladı.

Kardeşler, adı “toplayıcı” anlamına gelen yani bizi birleştirmesi gereken özel bir nitelik olan, Yusuf’a katılmak istemediler. Birleşmek istemediler ve bu yüzden Yusuf’u Mısır’da köle olarak sattılar. Ama sonra, açlık ve sıkıntı nedeniyle, kendileri de egoizmlerine, Mısır’a inmeye zorlandılar ve orada Yusuf ile karşılaştıklarında bir araya geldiler.

Tora bize, onlularda bağ kurma çalışmalarımızda ortaya çıkabilecek tüm durumları ve doğru bağ sayesinde, Yusuf’un niteliğini nasıl takdir etmeye başlayacağımızı anlatır.

Ve sonra Yusuf’tan Musa’ya geliriz (“Moshech, çekmek” kelimesinden). Ne de olsa Musa, bebekken Nil’in sularından çekildi ve öte yandan tüm İsrail halkını, egoizminden çıkmak isteyen herkesi, Mısır’dan Yaradan’a doğru çekti.

“Toprak (Eretz)”, “arzu (Ratzon)” anlamına gelir ve “İsrail (Yisrael)” Yaradan’a doğru (Yashar Kel) anlamına gelir. Kabala bilimine ilk girişten ıslahın sonuna kadar, bizler sadece egoizmimizden yani Mısır’dan nasıl çıkacağımızla ilgileniriz.

Yaradan’ı Edinmek

Maneviyatta ilerlemek istiyorsam, her saniye tüm duygularımı, dikkatimi ve sevgimi onlu aracılığıyla Yaradan’a aktarmalıyım. Ve bunun için herhangi bir arzu hissetmesem bile, yine de yapay olarak yapmaya çalışırım.

Bu durum, bir çocuğu evlat edinmiş ve ona kalpleriyle henüz bağlanmamış ve onu bir yabancı olarak hissetmelerine rağmen, mümkün olduğunca ona ilgi göstermeye çalışan bir aileye benzer.

Yine de onu ailenin gerçek bir üyesi olarak hissetmeye başlayana kadar, ona daha fazla enerji harcalar. Bu yabancı çocuğa ne kadar çok yüreklerini koyup ve özen gösterirlerse, gece gündüz endişelenir ve onunla ilgilenirlerse, onu kendilerininmiş gibi hissederler. Buna gösterilen çabayı severler çünkü bu onların bir parçasıdır.

Yaradan ile ilgili olarak da bu şekilde hareket etmeliyiz. Yaradan’a ihsan etme arzusuna, haz alma arzumdan daha fazla ilgi ve çaba göstererek, O’nu inşa ederim. Ve bu nedenle “Beni sen yarattın” denmektedir. Yaradan benim için değerli hale gelir çünkü O’nu kendim değerli yaptım.

Yaradan, iyi ve iyilik yapan olur çünkü ben O’nun öyle olmasını istiyorum. Hepsini kendi ellerimle yapıyorum ve işte bu şekilde ilerleyip Yaradan’ı inşa ediyorum.

Bu nedenle, Yaradan’a “gel ve gör” (Bo-Re) denir çünkü bu ifşaya, çok çaba sarf ederek gelmeniz gerekir. Ve sonra ne yaptığımı göreceğim ve yaptıklarımdan haz alacağım. Aksi takdirde Yaradan’ı ifşa etmek imkânsızdır.

Kendimizi bir insan haline getirmek için çalışıyoruz, ama aynı zamanda Yaradan’ı da aynı şekilde şekillendiriyoruz. Bizler haz alma arzumuzun en yüksek şeklini inşa ederiz ve Yaradan onu ihsan etme ve sevginin gücü ile doldurur.  Evlat edinilmiş bir çocukta olduğu gibi bu çabayı ne kadar çok sarf edersem, imajımı, ıslah olmuş formumu O’nun içinde o kadar çok inşa ederim, ki bu ihsan etme ve sevgi ruhu ile dolacak ve “gel ve gör” yani Yaradan olarak adlandırılacaktır.