Monthly Archives: Nisan 2020

Manevi Bayramlar, Bölüm 7

Purim, Ruhun Tamamen Islahıdır

İki tür ıslah vardır: almanın yokluğu, Hanuka seviyesine ulaşmak ve Hanuka’dan Purim’e kadar, başkalarının iyiliği için alma, bir sonraki seviyeye ulaşmaktır.

Purim, kişinin egoist arzularını kendisi için değil, başkalarının iyiliği için kullanılmasıdır.

Tüm sahip olduklarımı, kalbimdeki ve zihnimdeki tüm nitelikleri, duygu ve düşüncelerimi, dünyaya, kendimden dışa doğru yöneltebilirim. Yapmamız gereken budur. Bir sonraki en yüksek dereceye – Purim olarak adlandırılan ruhun tamamen ıslahına bu şekilde ulaşırız.

“Purim “, ” Pur (çok) ” kelimesinden gelir. Sanki çok şeyi atıyorsundur çünkü ulaştığın seviyede her şey aklın üstünde,  sadece tam ihsanda gerçekleşir.

Soru: Neden Purim olayları yaklaşık 2.500 yıl önce ve Hanuka M.Ö. ikinci yüzyılda meydana geldi? Bu tam tersi olmalıydı gibi geliyor.

Cevap: Önemli değil.

Soru: Tarihsel olaylar bununla ilişkili mi?

Cevap: Hayır. Dahası, hepsi yukarıdan aşağıya doğru basamaklandırılır ve bizim zamanımızda aşağıdan yukarıya doğru yükselir. Bu geriye doğru bir saymaktır.

Twitter’da Düşüncelerim / 6 Nisan 2020

Burada üst güce ihtiyacımız var ve AB liderliği buna sahip değil! Virüs “birleşik Avrupa” yı bitirecek!

Koronavirüs salgını, AB’nin yararsızlığını göstermiştir. En üstte bundan faydalananlar hariç. Ulusal egoizmin bağ ve dayanışma hakkındaki çözümler ile iyileştirilemeyeceği anlaşıldı.

Eski dünya öldü, artık yok! Yeni bir dünyaya varacağız ve yeni insanlar olacağız. Bu basit bir süreç değil, ama çoktan başladı. Ve Koronavirüs bir taç olana kadar durmayacak (“korona” birçok dilde “taç” anlamına gelir, Keter) bizi çeşitli formlarda ve tüm seviyelerde Yaradan’la bağa götürerek.

Bugün, üst güç bütün ulusları birliğe, egonun iptaline, farklılıkların yok olmasına, egoist bir düzenden özgecil bir düzene doğru yönlendiriyor. Mesih’in çağına giriyoruz – Bizi Yaradan’ın yarattığı egodan ve doğası özgecilliğe çeken üst güç. Mesih; Moshech- çekmek kelimesinden.

Bir kez tek bir bütün olduğumuzu hissettiğimizde, bireysel ölümü hissetmeye son vereceğiz…

Hislerimizde yaşıyoruz. Eğer ilişkilerimiz egoistik ise, buna bu dünyada yaşam denir. Özgecil olurlarsa, sevgi, birlik üzerine kurulmuşlarsa – bu manevi, üst sistem, geleceğin dünyası olacak.

Üst güç (Yaradan), dünyayı ıslah etme, tüm gerçekliği değiştirmek ve herkesi tek bir beden olarak ilişkilendirmek için Koronavirüsü kullanıyor. Bu harika eylem, bizi birleştirmek, bir sisteme, bir insanlığa, tek kalbe sahip bir adama dönüştürmek içindir, böylece Yaradan’ı ifşa edebiliriz.

Böylece doğa bizi karşılıklı anlayış ve endişe konusunda eğitmeye başladı!

Kendimizi birbirimize isteksiz bir bağlılıkta buluyoruz: Başkaları tarafından enfekte olabilirim, ya bunun tersi. Virüs, aramızdaki kötü bağın bir göstergesidir. Bizi başkalarını umursamaya ve onların da bizi umursamasına zorlayacak.

Virüs bize dünyayı-doğayı dengeden çıkardığımızı gösteriyor.

Koronavirüs ilişkilerimizin arkasındaki gerçeği ifşa ediyor. Eğer farklı bir şekilde, doğa ile uyum içinde, egonun üzerine çıkarak birbirimizle iyi ilişkilerde yaşayabileceğimizi anlarsak, hızla salgından çıkabiliriz.

Koronavirüs Realiteyi Değiştiriyor, Bölüm 4

İnsanlığın Gelişim Aşamaları: Çaresizlik ve Korku

Soru: Duyusal gelişimimizde hangi aşamalardan geçmeliyiz?  Örneğin; önce kayıtsızlık, sonra korku, sonra çaresizlik, vb.

Cevap: Çaresizlik çok iyi işler.  Tüm olanlardan sonra, çaresiz olduğunuzu ve aniden tek bir çıkış yolunuz olduğunu hissetmeye başladığınız zaman yani birbirinizi destekleme durumuna gelindiğinde, başka hiçbir şey gerekli değildir.

Bizler tamamen bizi çevreleyen doğaya bağımlıyız.  Doğa tek bir şey dışında bizimle her şeyi yapabilir: Birbirimize yakınlaşırsak, onunla daha iyi bağ kurmaya geleceğiz ve o zaman birbirimize, doğa bizim üzerimizde, biz doğanın üzerinde karşılıklı olarak hareket edeceğiz.   O zaman birbirimiz arasında ve doğa ile pozitif bağlarla bütünleşik olarak bağlanacağız.

Yorum: Birçok insanla iletişim kuruyorum ve umursamazlık aşamasının bittiğini görüyorum.  Çin’de Koronavirüs ilk ortaya çıktığında, yurtdışında tamamen umursamazlık vardı.  Şimdi bir korku aşaması var çünkü bu artık birçok ülkeye ulaştı.

Cevabım: Bunun hâlihazırda korku aşaması olduğunu düşünmüyorum.  Her şeyden önce, insanların hâlâ yiyecekleri var.

Korku, yakın zamanda yiyeceklerin biteceğini, tıbbi hizmetlerin artık pek çok hastayla baş edemediğini, işimi ve diğer her şeyi bir yana bırakın bana, komşularıma ne olacağını bilemediğimi gördüğüm zamandır.

Buna ek olarak, insanlara ödeme yapmak için fonlarımız tükenecek ve kimse bu parayı mağazalarda kabul etmeyecek çünkü satılacak hiçbir şey olmayacak, yani ücretle alınacak hiçbir şey olmayacak.

Bir kişi bu durumları korku dolu gözlerle görebildiğinde, genellikle kişi “Evet, evet, başkalarıyla olumlu etkileşimi kabul ediyorum!” demeye hazırdır.

Salgın, Ceza Değil Şifadır

Tarih boyunca, iyi ve iyilik yapan Yaradan’dan birçok dikkat işaretleri aldık. Ancak, Yaradan’ın zıddı olan egoistik nitelikler içinde var olarak, bu sevgi ve özenin tezahürlerini darbeler olarak algıladık ve değişme ihtiyacını hissetmedik.

Sevgi dolu ebeveynler, kendilerini dinlemeyen, sadece oyun oynamak isteyen ve ebeveyninin kendinden nefret ettiğini düşünen çocuklarını öğrenmeye bu şekilde iterler.

Krizler, savaşlar, afetler, salgın hastalıklar gibi dünyada olan şey tam olarak budur, insanlığın yaşadığı acı çekmenin yolu. Bunun nedeni, her zaman iyi ve iyilik getiren Yaradan’ın yönetimini yani kendimizi bu yönetime uyarlamayı reddettiğimiz içindir.

Ebeveynlerini dinlemeyen ve her zaman saklanıp onlarla tartışan çocuklar gibi Yaradan’ın talimatlarından kaçmak istedik. Bu yüzden hayatımız bugüne kadar çok acıydı.

Ama şimdi benzeri olmayan özel bir darbe yaşıyoruz. Bu, tüm dünyayı, tüm insanlığı sakinleştirmeye ve bizi bir bütün haline getirmeye geliyor. Ebeveynlerin sabrını yitirip çocuklarına “Yeter artık, şimdi sakin ol!” dediği gibi. Ve o kadar katı bir eylemde bulunurlar ki, çocuklar sakinleşirler.

Üst yönetim, aşağı iniyor ve bize giderek daha fazla yaklaşıyor, bizimle yakından, bireysel ve doğrudan ilgilenmeye başlıyor.

İnsanlık neden bu darbeyi bu kadar sert aldı? Koronavirüs neden bizi bu kadar korkutuyor? Her yıl her ülkede ölen ve dünyaya gelen birçok insana alışkınız. Neden bu virüsten bu kadar korkuyoruz?

Yüz yıllar içinde dünyanın tüm nüfusunun değişeceğini biliyoruz: herkes ölecek ve yeni insanlar doğacak ancak bundan bir trajedi yaratmıyoruz. Ancak virüs, psikolojik bir darbedir. Gizli bir beladır aramızda, onu görmüyor ya da hissetmiyoruz ve bizi nereden vuracağını bilmiyoruz.

Halbuki virüs, bizlerin birbirimizden uzaklaşmamızı ve evi terk etmememizi emrederek gerçekte bizim yararımıza hareket etmektedir. Sanki bize “Birbirinize güzel davranamıyorsanız, evde kalın! Ve eğer biraz iyilik ortaya çıkarsa, dışarı çıkabilirsiniz, ama aranızda on metrelik bir mesafe bırakabilirsiniz.” diyor.

Virüs bize gerçek ilişkilerimizi gösteriyor: birlikte kalamadığımızı ve eğer bağ kurarsak, egoist olduğumuz için birbirimize virüsü geçirdiğimizi. Bu virüs üst yönetimin ifşasıdır.

Virüs insanları egoizmleri ölçüsünde birbirinden ayırır. Onları her türlü işe yaramaz, doğal olmayan şeylerle uğraşmak yerine evde kalmaya zorlar. Bize sahip olabileceğimiz daha iyi bir bağ olduğunu gösterir. Ve bu bize zarar vermek ve öldürmek için değil, hayatımızı doğru bir şekilde düzenlememiz için geldi. Bu, bizi merhametle eğiten Yaradan’ın elidir.

Salgın ceza değil şifadır. Virüs, egoizmin körüklediği ilişkilerimizde kazanma, başarılı olma ve başkalarını kişisel kazanç için kullanma arzusunu soğutur. Bütün yarışı durdurur.

Koronavirüs Realiteyi Değiştiriyor, Bölüm 3

Koronavirüs Mısır vebalarının başlangıcı mı?

Soru: Şimdi Pesah Bayramı eşiğindeyiz ve bu bayramın sembolü Firavun’a gönderilen on vebadır. Koronavirüs salgını bir dizi felaketin başlangıcı mıdır?

Cevap: Günümüzde birbirimize daha doğru bir şekilde yaklaşmamızı gerektiren gelişimimizde çok ilginç bir aşamada olduğumuza şüphe yok. Bizden istenen, birbirimizi başkasının pahasına kâr etmek için kullandığımız zamanki karşılıklı ticaret, karşılıklı kazanç değildir, ancak iyi bağlar kurma vasıtasıyla birbirimizle olan ilişkimizdir. O zaman, istediğimiz kadar uçabilir, hareket edebilir ve bağ kurabiliriz.

Soru: Bir tür içsel duyusal ilişkiden mi bahsediyorsunuz?

Cevap: Niyetlerden bahsediyorum.

Soru: Gerçekten, bugün herkesin herkese büyük bir bağımlılığını hissediyoruz. Daha önce bir buzul bir yerde eriyorsa veya bir savaş varsa, hiç hissedilmiyordu. Ancak bugün, tüm dünyayı etkiliyor ve doğal olarak herkes endişe duyuyor. Burada göreceli dayanışma var, ama görünüşte olumsuz: Başkalarına bağımlı olmak istemiyorum.

Bu bağımlılığın olumlu birleşmeye geldiğini düşündüğümüzde zorunlu birleşmeden nasıl geçebiliriz?

Cevap: Yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur. Sadece eski Mısır örneğinden öğrenebiliriz. Orada da her şey darbelerle, on Mısır vebasıyla yapıldı.

Koronavirüs olmayacağını düşünün, o takdirde başka bir şey olacaktı. Diyelim ki birkaç ay önce yaptığımız gibi sessizce yaşıyoruz.

Ve aniden, Afrika ve Latin Amerika’da bir yerlerde, nerede olduğu önemli değil, savaş başlar, bu nedenle bazı hammaddelerin, örneğin nadir toprak metallerinin çıkartılması durur. Bir yılda üretilen birkaç kilogram nedeniyle, tüm ekonomi durabilir. O zaman ne yapacaksınız?

Bütün hükümetler, birbirleriyle savaşan ve tüm dünya için gerekli olan malzeme ihracatını durduran bu iki ülkeyi hemen takip etmeye başlayacaklardır. Dünya yine küresel bağımlılığı keşfedecek ve herkes arasındaki ilişkilerin düzgün ve iyi olmasını sağlamak için önlemler almak zorunda kalacaktır. Aksi takdirde hiçbir şey olmayacak.

Yorum: Bu arada, Wikipedia aşağıdaki bağımlılık tanımını vermektedir: “birbirine bağlı bir ilişkide, tüm katılımcıların duygusal, ekonomik, çevresel, ahlaki ve başka bir şekilde birbirlerini etkilediği varsayılmaktadır.” Başka bir deyişle, bağımlılık sadece fiziksel değil aynı zamanda ahlakidir de.

Cevabım: Evet, her düzeyde tezahür eder.

Soru: Bu, toplumda bu bağımlılığın anlayışının eksikliği olduğu anlamına mı geliyor?

Cevap: Ana şey budur. Bu yüzden birbirimizin hayatlarını mahvetmek istiyorsak, kendi zararımıza bile, sadece diğeri için daha kötü olacağından emin olmak için ticareti durduruyoruz.

Soru: Sizce insanlar bugün ne tür bir acı hissediyorlar? Virüs insanları nasıl etkiler? İnsanlığın içinde bulunduğu durum nedir?

Cevap: Bugün insanlar bu sorunun tam özünü henüz hissetmiyorlar. Onu sindiriyorlar, ama henüz boğulmuyorlar deyim yerindeyse onlar gerçekten endişe etmiyorlar, “Tabii ki bir virüs var. 100 milyondan 100’ü ölüyor. Ne olmuş yani?” Görüyorsunuz, bu dünyayı etkileyebilecek ölçek değildir.

Yorum: Mısır’da da aynıydı, bu darbeler de yavaşça başladı. Ancak bizler, aklımızı başımıza toplama şansına sahibiz.

Cevabım: Evet. İntegral bağ kurma yöntemini yayarak, tüm bunların durdurulabileceğini açıklayabiliriz.

“Yeni Koronavirüsün Nedenleri Nelerdir?” (Quora)

Koronavirüsün nedenlerinin birçok teorisinin ötesinde, daha derin bir düzeyde, bunun doğanın yaşamlarımızı yürütme şeklimize bir tepkisi olduğunu anlamamız gerekir.

Doğa bizi ayrılmaz bir sistemde olduğumuzu fark etmeye zorluyor.

Bu ayrılmaz sistemin yasalarına, sistemin tüm parçalarını birbirine bağlayan temel karşılıklı sorumluluk yasasına uymazsak, sistem darbelerle yanıt verir.

Koronavirüsü ve henüz ortaya çıkmamış olan diğer virüsleri, başkalarının yararına kişisel fayda göz önüne alındığında yani birbirimize egoist olarak düşündüğümüz ve davrandığımızda, birbirimizle olan yanlış bağımızın işareti olarak almalıyız.

Ayrıca, tüm parçaların birbirine bağlı ve birbirine bağımlı olduğu bütüncül bir doğa sisteminde var olduğumuzu ve tüm sistemde – insanoğlunun egoist doğasıyla yalnızca bir yıkıcı güç olduğunu öğrenmeliyiz.

Bu nedenle, egoist davranış tarzımızı, doğanın birbirine bağlılığını ve karşılıklı bağımlılığını olumlu bir şekilde fark etmemizi sağlayacak, özgecil davranış biçimine değiştirerek kendimizi düzeltmemiz gerekiyor.

Doğa, yine de, hepimizi birbirimize bağlayan karşılıklı düşünce, destek, cesaretlendirme ve sorumluluk bağlarıyla tamamen olumlu olana kadar ilişkilerimizi geliştirmeye zorlayacaktır. Bu olduğunda, Koronavirüs ve hayatımızdaki diğer olumsuz olgular ortadan kalkacaktır.

Ölüm Ve Ben

Soru: Zihnimiz ölümün kaçınılmazlığını kabul etmeyi reddeder. Kişi onu ölümle ilişkilendiren bilgiler aldığında, bir şey ona bu verilerin güvenilir olmadığını söyler. Bazen başkalarının ölümünü tahmin edebiliriz ama kendimizinkini tahmin etmede neredeyse her zaman hatalı olacağız.

Uzmanlar bize bilinçaltında gerçekleri görmezden geldiğimizi ve kendimizi sonsuzluk olmasa da uzun bir var oluş yaşayacak biri olarak algıladığımızı söylüyorlar. Neden böyle hissediyoruz?

Cevap: Çünkü hiçbir canlı varlık kendinin ölümlü olduğunu anlayamaz veya anlamamalıdır. Bu dünyadaki her şey bizi ileriye itmeli. Bizler bir şeyler yaratmalı, yürütmeli ve bizden sonrasına bir şeyler bırakmalıyız.

Soru: Birinin ölümünü kabullenmenin, ölüm korkusunu yaşamanın bizim üzerimizde bir etkisi var mı?

Cevap: Ölüm korkusu, var olmama korkusudur. Artık var olmadığım bir dünyayı nasıl hayal edebilirim ki? Bu, egoizmin korkunç bir reddedişidir.

Dünya nedir? Var olan ben, dünyayı bilirim, anlarım ve hissederim. Ben onun içinde, merkezindeyim. Ama işte, birdenbire yok olurum.

Dünyada ne kalır? Bunu sadece duyularımdan algılayabilirim. “Ben” yoksam, o zaman bu her şeyin sonudur. Egomuz, dünyanın onsuz var olabileceği fikrini kavrayamaz.

Tek çözüm insanlara dünyanın ölümsüz, sonsuz ve mükemmel olduğunu açıklamaktır. Onu algılama şeklimizden tamamen farklıdır. Onu farklı görmek için sevgi ve ihsan etme niteliğine yükselmeliyiz.

Soru: Bu, egoizmimizden özgür kalıp, üzerine yükseleceğiz anlamına mı geliyor?

Cevap: Evet. Bunu egoizmin zıt niteliğinde göreceğiz.

Belirli bir nitelikte yaratıldığımız gerçeği bizi sınırlandırmamalıdır. Dünyayı farklı, çok taraflı olarak görmeliyiz. O zaman dünyayı ve kendimizi bir tür bağ içinde görebileceğiz.

Soru: Egoizmimin üzerine yükselirsem, sevgi ve ihsan etme niteliğine ulaşacağımı ve dünyayı sonsuz olarak göreceğimi mi söylüyorsun? Böylece ben de sonsuz mu olurum?

Cevap: Evet.

Soru: Yani, ölümün var olmadığı sonucu mu ortaya çıkıyor?

Cevap: Ölüm, ihsan etme niteliği içinde yoktur.

Soru: İnsanlar kendilerini sonsuz olarak algılayacaklar mı?

Cevap:
Evet, Kabala bilimi bunu bize açıklamaktadır. Bunu ancak, bunun için arzuya sahipsek yapabiliriz.

Manevi Hareket

Soru: Toplum ve bireysel manevi alanım arasında etkileşimi, nasıl doğru bir şekilde oluşturabilirim?

Cevap: Sadece grubun içinde olun ve grubun manevi hayatını yaşayın. Buna ek olarak, aileniz ve işiniz olabilir ama sizin manevi hayatınız grubun içindedir ve siz bununla birlikte ilerlersiniz. Her zaman bu şekilde düzenlenir.

Son derece önemli olan, her zaman doğru toplumda olduğumuzun, ona verdiğimiz ve ondan aldığımız hissidir. Çevre ile bu tür tutarlı hareketlerle ilerleyebiliriz.

Sonrasında bizler, bu toplumun arkasında üst güçler olduğunu göreceğiz. Bizler veririz ve alırız, veririz ve alırız ve onunla bu şekilde etkileşim içinde oluruz. Bisiklet tekerinin ileri ve geri, ileri ve geri dönerek bisikletin ileriye gitmesini sağladığı gibi. Manevi hareketimizi bu şekilde hayal edebiliriz.

Twitter’da Düşüncelerim / 3 Nisan 2020

Bir pandemi, insanlığın manevi bir sıfırlamasıdır. Bilincimizi, varoluşun amacı hakkındaki farkındalığımızı değiştirebilir. Temelde bu, insanların Koronaviürs’e  karşı ortak mücadelesinde olabilir. Virüs, sınırlar ve sınırlamalar olmaksızın herkese saldırdığı için birleştirir!

Koronavirüs hepimizi bir topluluğa, tek sisteme yerleştirdi. Bu sadece bir virüs değil, bizden ortak bir şey yaratarak zihnimize ve hislerimize sızan özel bir ruhtur. Birbirimizi anlıyoruz, yakın hissediyoruz ve başkalarının içinde bulunduğu durumu kolayca hayal edebiliyoruz.

Bir anda herkes vazgeçti ve koşullarını kabul etti. Doğada başka bir kuvvet var mı?

Koronavirüs bizi arındıracak ve evde oturmaya alıştıracak. Tarihte ilk kez, küçük bir virüs tüm gezegende, tüm insanlıkta aynı anda büyük değişiklikler yapıyor. Hepimizle nasıl başa çıktığına bakın!

 

COVID-19 Gömülü Kapitalizm

Tarihçi Yuval Noah Harari, 20 Mart’ta Financial Times’ta acil durumların doğasının tarihsel süreçleri ileri sarmak olduğunu yazdı. Doğru, bildiğimiz her şey, tüm medeniyetimiz hızla dağılıyor. Çoğu insan hala virüs gittikten sonra hayatlarının kaldıkları yerden devam edeceğini umuyor. Yapmayacaklar. Koronavirüs her şeyi değiştirmiş olacak.

Bu sadece bir tutumun dönüşümü değil, tüm yaşam paradigmamızın bir değişimi. Eski İngiliz Başbakanı Gordon Brown, buna Koronavirüsle savaşmak için yazdığında değindi, “Vurgunculuğu teşvik eden kurtlar sofrası ihale savaşları yerine G20;  Dünya Sağlık Örgütü’nü ve Küresel Fon’un üretimi koordine etme ve artırma, tıbbi malzeme temin etme çabalarını desteklemeli “

Kurtlar sofrası paradigmasının dökülmesi zorunludur, ancak virüsün yakın gelecekte ortadan kalkması muhtemel değildir. Virüsün bilinen en az 40 türü vardır. İkincisi, tüm agresif versiyonlarını mucizevi bir şekilde ortadan kaldırmayı başarsak bile, normalliğe geri dönebildiğimiz zamana kadar, kendimiz, dramatik bir şekilde değiştiğimizi keşfedeceğiz ve çılgınca tüketicilik artık bize çekici görünmeyecek.

Bu virüs, turizm, ulaşım, spor, eğlenceyi durdurdu, COVID-19 sadece ekonomimizi ve hatta yaşam biçimimizi değiştirmiyor; yaşam hakkındaki düşüncelerimizi değiştiriyor, kültür, endüstri, eğitim, sosyalleşme ve hatta dua için toplanma olanağımızı. Medeniyeti yeniden başlattığımızda, bizler farklı olacağız. Ya da eğer Koronavirüs Roman’ı için bir devam bölümü istemiyorsak, farklı olsak iyi olur.

Bir Roman Ekonomisi

Bir süper virüs tüm dünyaya bir karantina uyguladığında, dallanıp budaklanması akıl almazdır. Çok geç olmadan, ülkeler vatandaşlarının en temel ihtiyaçları görmek zorunda kalacaklar. Gıda, barınma, sağlık ve eğitimin tamamının hükümetler tarafından idare edilmesi gerekecek, çünkü insanların çoğunluğu lüksler veya ıvır zıvırlar şöyle dursun, yukarıdakilerden herhangi birini satın almak için herhangi bir gelire sahip olmayacak.

Karantina veya “evde kal” politikası sadece acil bir önlem değildir; kapitalizmin sonudur. Farkında olmayabiliriz ama sevdiklerimizin tabutlarıyla birlikte, hepimizin büyüdüğü yaşam tarzını ve düşünce tarzını gömdük. Kapitalizm öldü.

Küllerden doğacak yeni ekonominin farklı değerlere dayanması gerekecek. Meslekler fiilen geçersiz olacağı için servet ve güç, alakasız başarı kıstasları haline gelecek. Fakat insan doğası her zaman ön plana çıkmak için gayret ettiğinden,  eskilerinin bir boşluk bıraktığı yerde yeni standartlar görevi üstlenecektir.

Kontrol yoluyla güç yerine, örneğin liderlik ön plana çıkacaktır. Toplumun ruhunu yükseltmek, insanların refahını sağlamak ve sosyal dayanışmayı artırmak için en çok katkıda bulunanlar toplumda önde gelen insanlar haline gelecektir.

Şimdiye kadar Tepenin Kralı oynayan çocuklar gibi yarıştık. Yavaş yavaş, virüs bize kendilerinden ziyade herkesi yokuş yukarı itmek, toplumu yükseltmek için çabalayanlara değer vermeyi ve saygı göstermeyi öğretecektir.

Eskisinin yıkıntılarından ortaya çıkacak yeni ekonomi, yeni bir sosyalizm biçimi olmayacak. Karşılıklı sorumluluk ekonomisi olacak. Karşılıklı sorumluluk ekonomik bir paradigma değil, hem ekonomik hem de eğitimsel yönleri içeren sosyal bir paradigmadır. Maddi eşitlik gerektirmez, ancak insanların a) ihtiyaç duydukları şeye sahip olmalarını ve b) diğer herkesin ihtiyaç duydukları şeye sahip olmasını istemelerini garanti eden karşılıklı endişeyi gerektirir.

Karşılıklı sorumluluğa dayanan bir ekonomide, kişi becerilerini herkesin yaşamlarını iyileştirmek için kullandığı sürece kişisel yetenekler değerlenir ve beslenir. Bu yaklaşım, insanların kendilerini ifade etmeleri için sonsuz yollara izin verir ve toplum böyle yaptıkları için onları ödüllendirecek. Katkıda bulunan insanlara saygı, takdir ve sevgi, zenginlik ve mülk arayışını karşılamaktan daha fazlası olacaktır.

Bu nedenle, karşılıklı sorumluluğun girişi hem fiziksel düzeyde hem de entelektüel düzeyde olmalıdır. İlkinde, yukarıda belirtildiği gibi, hükümetler insanlarının temel ihtiyaçlarına yönelmek zorunda kalacaklar. İkinci düzeyde, bilim insanlarının ve diğer uzmanların karşılıklı sorumluluk kavramını tanıttığı ve bugünün gerçekliğinin neden bunu gerektirdiğini açıkladığı bir çevrimiçi eğitim sistemi kurmalıyız.

Bu eğitimsel programlarının arkasındaki fikir sadece insanlığın virüsü aşmasına yardımcı olmak değildir. Amaç, hayatımızı yöneten paradigmayı “ben” e odaklanmaktan “biz” e odaklanmak ve böylelikle gelişmekte olan ve sürdürülebilir bir toplum yaratmaktır. Brown’un bahsettiği kurtlar sofrası paradigması, Koronavirüs’ün medeniyetimizi tutuklamasının nedenidir. Kazanmak istiyorsak, şimdi karşılıklı sorumluluğa dayanan bir tane inşa etmeliyiz ve geciken her an, bir an çok geç.