Monthly Archives: Ekim 2016

Dünyanın Islahı: Arzuların Piramidi

Soru: Üç yıldır bizler Kabala İlminin genel dağıtımı ile meşgul olmaktaydık ama sonra onu Yahudiler arasında dağıtmaya başladık, genel dağıtımdan ayrıldık. Bu güç eksikliğini kapatmak nasıl mümkün olur?

Cevap: “Zohar Kitabına Giriş”e göre, dünyada ıslah metodunun, Kabala İlmi’nin yaygınlaştırılması, arzular piramidine göre gerçekleştirmelidir:

  1. Yaratılışın amacı için özlem duyanlara

  2. Geçmiş manevi durumlardan Reşimot (izlenimler) taşıyan Yahudilere ve

  3. İnsanlığın geri kalanına

http://laitman.com/2016/09/correction-of-the-world-a-pyramid-of-desires/

Çok Şanslıyım

Soru: Siz, Kabaliste egoizminden kendini ayırmasına yardımcı olmak amacıyla büyük korkular ve endişeler verildiğini aksi takdirde egoizmden kurtulamayacağını söylemiştiniz. Başka ne hissediyorsunuz?

Cevap: Buna ek olarak, aynı zamanda ne kadar şanslı olduğumu da hissediyorum.

http://laitman.com/2016/09/i-am-very-lucky/

Yargı (Din) Ve Merhamet (Hesed) Arasındaki Denge

Soru: Dünyanın sadece yargı (Din) niteliği ile var olamayacağı ve bu nedenle Yaradan’ın merhamet (Hesed) niteliğini eklediğini ve böylece bunlar arasındaki dengeyle dünyada yaratılan varlıkların, ruhsal ilerleme için kendilerine bu özellikleri uygulamalarının mümkün olacağı yazılmıştır.

Sevgi ve ihsan etme niteliği doğanın kanunudur. Yargı ve merhamet arasındaki dengenin ifade ettiği şey bu mudur?

Cevap: Evet, bunu ifade eder; ancak biz bu koşulu yeniden inşa etmek ve yerleştirmek zorundayız.

http://laitman.com/2016/09/the-balance-between-din-judgment-and-mercy/

Yüzyıllarca Süren Istıraba Ne Gerek Vardır ?

Soru: Asırlarca ıstıraba dayalı bir dünya tarihine ve manevi mutluluk yolunda her gün sonsuz ıstıraplar çeken milyarlarca insana niçin gerek duyarız ?

Cevap: Bizim şimdiki durumumuzun üzerine yükselebilmeye ilişkin yöntemi bulabilmemiz gerekir. İçinde bulunduğumuz bencilce her bir seviyenin içerisinde, bencilce seviyeyi özgeci seviyeye dönüştürebilmeye başlayabilmek adına, derece derece, yavaş yavaş ve bilinçli olarak gelişmemiz gerekir. Bu nedenle, bugüne kadar içinden geçmiş olduğumuz bütün bencilce gelişimimizin hepsi zaruriydi. Bu 15-20 sene kadar büyümesi gereken küçük bir çocuğun ta ki yetişkin olana ve bağımsızca kendini idare edinceye kadar olduğundaki gibidir.

Onun buna niçin ihtiyacı olduğunu sorabilirsiniz. Bizler şayet bilge, olgun şekilde doğmuş olsaydık, yani bencillik yerine özgecilik içinde, sevgi ve ihsan içerisinde, birbirimiz arasında sürekli olarak bağ içinde olabilseydik daha iyi olurdu. Vaziyet böyle olsaydı, o zaman insanlar herhangi bir şey edinemezdi. Bizler Adam HaRişon (İlk Adam) adı verilen gelişimimizin safhalarının içerisinden zaten geçmiştik. Bu demektir ki, aramızda mümkün olabilecek en mükemmel bağa dair tüm tertibe ”Cennet Bahçesi” adı verildiğidir.

Bizim ”Adam” olarak adlandırdığımız, hepimizin bütünüyle birlik ve bağ içinde olduğu zamanda, o seviyedeyken mevcut idi. Mesele şu ki, o seviyede bizler, Adam HaRişon sistemi içindeki, bilinçsiz mevcudiyetimize göre bu sebeple melek olarak adlandırılanın dışındaki başka bir şeyi keşfedememiştik.

Melek kötü bir seviyedir, manevi kötü bir seviye.. ve bizim daha fazla edinimde bulunmamız, Yaradan’a benzer hale gelebilmeye ulaşabilmemiz gerekir. Bu bizim melek seviyesinden, adam seviyesine yükselmemiz gerektiği anlamına gelir. İnsan, ”Adam” kelimesi, ”Dome” (benzer) kelimesinden gelir, bizim yükselmemiz gereken seviye, Yaradan’a benzeme seviyesidir.

Bizim Yaradan gibi aynı şekildeki düşüncelere ve hissiyata sahip olmamız gerekir. Bu da, hayvansal seviye ve insan seviyesinin arasındaki boşluğun üstesinden kendi başımıza gelmemiz anlamına gelir. Bu yüzden bizler çok yavaş ve zahmetli bir şekilde gelişiriz. Bizim karşı karşıya kaldığımız gelişim seviyesi budur.
[193783]

Rusça Kabala Dersinden, 19.06.2016

Dr. Laitman’ın bloğunda 13 Ekim 2016, saat 9:17’de yayınlanmıştır

 

Kimden Ve Ne İçin Af Dilemeliyim ? 3. Bölüm

Soru: Yeni sene (Roş Aşana) öncesinde niçin bir af geleneği bulunur ? Yaradan’ın tüm hareketlerimizi kaydettiği ve bize bir hesaplaşma olarak önümüze sunduğuna dair, bilgeler neden bizi uyarır ? Kötü hareketlerimize ilişkin O’nun bize cezalar hazırladığı anlamına mı gelir bu ?

Cevap: Bunun açıklaması çok basittir. Hepimiz tek bir sistemde birbirimize bağlıyız ve bu şekilde milyarlarca kordon ile birbirimizle birleşiriz: insanların tümüne, taşlara, bitkilere ve hayvanlara. Her şey birbiri ile bağlıdır; bu sebeple, ”ceza kitabı” aslında bu ağ örgüsünün ta kendisidir.

Her seferinde biraz hareket ettiğimde; kollarımla veya bacaklarımla hareket ettiğim gibi dışsal bir harekette olduğu gibi değil, fakat aramızdaki bağa ilişkin içsel bir hareket yaptığım zaman, insanlara yaklaştığım veya onlardan uzaklaştığım zaman, bağımızın içerisinde bu hemen fark edilir. Bu demektir ki, sağladığım yarar veya yol açtığım zarar doğa kitabına kaydedilmiş olur. Benim sistemi nasıl etkilediğime dair, genel bir muhasebe mevcuttur. Nitekim o bütünleşmiş ve kapalı bir sistemdir.

Vücuttaki hücreler gibi, her birinin tüm diğerleri ile ilişkili olduğu şekildedir. Böylece benim sisteme ilişkin tüm hareketlerim ve etkilerim onun içerisinde kaydedilir ve bir nevi de değişime sebep olur.

Buna ilâveten, ben sistemdeki tek bir nokta değilimdir ama onun her tarafına, milyarlarca insanın arasında, hayvanların, bitkilerin ve durağanın arasında saçılmışımdır ve onların hepsini etkilerim. Ben mutlak surette her birinin içerisindeyimdir ve onları ya birliğe, ya da ayrışmaya doğru götürürüm. Bu, benim kitabın içerisine kaydedilmiş olduğum anlamına gelir.

Bizim bencilce arzumuz her an gittikçe büyür. Çünkü gelişim sürekli olarak ileriye doğru hareket eder. Bizler nesilden nesile ve bütün yaşamımız boyunca gelişiriz. Bu nedenle, benim tek bir sisteme doğru bağ kurabilmeme dair, kaçırılan tüm fırsatlarıma ilişkin her gün endişe duymam gerekir.

Ben şayet görevlerimi ihmal edersem, o zaman genel ayrışmaya hizmet ederim. Benim vurdumduymazlığım dahi, cezalandırılmaktan beni kurtaramaz. Ben bağa yönelik katkıda bulunmadığım için, ahenksizliğe doğru hareket etmiş olurum.

Ben sabahları kalktığımda, bütün dünyayı birleştirmeye ilişkin şekilde hareket etmezsem eğer veya en azından İsrail’in tümünü tek bir aile haline getiremiyorsam, buna sisteme zarar veren bir davranış adı verilir. Neticede, bencillik sürekli olarak büyür ve bizler bunu düzeltemezsek eğer, bağımızı kuramıyoruzdur.

Ben bir kişiye iyi bir şey veya kötü bir şey yapmış isem, o tüm sistemi etkiler. Hatta herhangi iyi olan bir şeyi yapmasam dahi, bu yıkım sayılır. Çünkü bu arada bizleri ayıran bencillik artmıştır. Tüm bunların hepsi benim hesabımda iki sütunda yer alır: borçlar ve alacaklar.

Soru: Yeni yıla geçiş akşamında ben şayet af dilersem, o zaman tüm borçlarım silinir mi ?

Cevap: Hiçbir şey silinmez. Buradaki düşünce, kişinin kendisiyle içsel bir muhasebe yapması ve o andan itibaren yalnızca sistemin birleşmesine sebep olmasıdır. O gerçekten geçmişine ilişkin bir pişmanlık duyar ve gelecek için bir karara varır. Bunlar herhangi bir anlam taşımayan boş sözler değildir. Fakat ciddi bir hazırlığın sonuçlarıdır.

Kişi o günden itibaren, sürekli olarak arzularını kontrol edeceğine ve onları düzelteceğine dair söz vermiş olur. Hepimizin er ya da geç bütün sistemin ıslah olduğu bir seviyeye gelmesi gerekir. Bizim yerimize kimse bu ıslahı sağlayamayacaktır. Ruhumun içerisinde düzeltebileceğim veya zarar vereceğim her ne ise, bir vücut içerisindeki hücreler gibi; bunu kimse benim yerime yapamaz.

Bu nedenle, af dilemem geçmişteki günahları ortadan kaldırmaz. Fakat bana en başından başlayabilme ve düzeltme fırsatını sunar. Benim şimdiden itibaren iyi şeyler yapmaya başlama kararımdan dolayı, bu fırsat sayesinde geçmişteki hatalarımı da bu karar listeme ekler ve onları düzeltirim.
[194428]
KabTV’den “Yeni Bir Hayat”, 27.09.2016

Kimden Ve Ne İçin Af Dilemeliyim ? 2. Bölüm

Soru: Yukarıda hareketlerimizi seyreden bir Yaradan’ın olduğu ve bizim kendisinden af dilememiz gerektiğini düşünmemiz; bu kanının bir hata olduğu anlamına mı gelir ?

Cevap: Kişi çeşitli gelişim safhalarının içerisinden geçer. Bu nedenle, bazı düşüncelerinin doğru ve bazı düşüncelerinin de yanlış olduğunu söylemek imkansızdır. Bugün kişi bu şekilde düşünür ama bilgisi ve hissiyatı yükseldikçe de, kişi gittikçe kendi algısını düzeltir.

Daha sonrasında, tabii ki, kişinin ”Ben ve Yaradan” kavramı bütünüyle değişir. Ben üst kuvvetin benim diğer insanlarla olan bağımın neticesinde oluştuğunu ve onun bu yerin dışında var olamayacağını gitgide hissederim. Yalnızca Yaradan’ın özü (Atsmuto), benim için kesinlikle erişilmez olan şey, kendi başına bağımsız şekilde mevcuttur.

Bu nedenle, bizim ciddi olarak Yaradan’ın yalnızca insanlar ile bağın içerisinde mevcut olduğunu anlayabilmemiz gerekir. Bizim birliğimizin üzerinden oluşanın dışındaki, başka hiçbir şekildeki yakarışımız (çağrımız) olamaz; nitekim bizler O’nun ifşasına ilişkin yeri de ancak bu şekilde oluşturabiliriz.

Sonra her birinin kendisini muhakeme etmesi gerekir: diğerleri ile ne kadar çok bağ içerisinde ? Bu onun bütün kurtuluşudur. Kişiyi bireysel olarak yargılamak imkansızdır. Bu bizim sürekli, içgüdüsel şekilde çok fazla yaptığımız bir yanlıştır: kendimiz hakkında düşünmek, yalnızca kendimize güvenmek ve yalnız başına hareket etmek..

Bu bizim binlerce senedir yapmayı sürdürdüğümüz vahim bir yanlıştır. Kötü olan unutkanlığımızın sebebi ise, Yaradan’dan ayrılmaktır.

Yorum: Üzücü olan bu hususa ilişkin öneri, kulağa çok faydalıymış gibi geliyor. Nitekim birçok grup ve çeşitli akımların arasında ayrışma, anlaşmazlık ve düşmanlık bulunuyor.

Cevap: Birinci ve ikinci tapınakların yıkımları esnasında, İsrail insanları zaten böyle seviyelerin içerisinden geçmişlerdi. Yahudiler o zaman birbirlerini öldürüyorlardı. Yalnızca sözler ile değil, aynı zamanda gerçek silahlar ile, sivil savaşların içerisinde kardeş kanları döküyorlardı. Ümit ediyorum ki, bizler bugün o duruma gelmeyiz. Bizler henüz kılıçlarımızı çıkarmadık ama birbirimiz ile ciddi olarak her şekilde savaşıyoruz.

Bu böyledir, çünkü bizler kim olduğumuzu, ulusumuzun temelinin ne olduğunu ve birliğe doğru hareket etmeye ilişkin sorumluluğumuzu unutmuşuz; oysa ki, aslında, bu bizim kendi ıslahımız ve bütün dünyanın da ıslahıdır.
[194370]

KabTV’den “Yeni Bir Hayat”, 27.09.2016

11 Ekim 2016 tarihinde, saat 09:38’de Dr. Laitman’ın blog sayfasında yayınlanmıştır.

Kimden Ve Ne İçin Af Dilemeliyim ? 1. Bölüm

Soru:  İbrani takviminin son günleri esnasında, tüm yaptığımız şeylere ilişkin sevdiğimiz kimselerden ve Yaradan’dan af dilemek gelenekseldir. Bu gelenek nereden geliyor ?

Cevap:  Öncelikle, bizim Yaradan’ın kim olduğunu anlayabilmemiz gerekir. Bu doğanın üst kuvvetidir. Bu kuvveti bizler kendi başımıza edinemeyiz.

O’nun, yaratılanı yani alma arzusunu, edinimler elde etmek için yarattığı gerçekte apaçıktır. O, arzunun üst kuvvete benzer hale dönüşme derecesine göre edinimler kazanılmasını sağlar.

Şayet yaratılan, yani alma arzusu, kendisini Yaradan’a benzer hale getirebilirse, ihsan edecek şekilde; o zaman Yaradan onun içini doldurur ve bunun derecesine göre de, yaratılan kendisini oluşturanı ifşa etmeye başlar.

En başında, insanlar tamamıyla Yaradan’ın zıttıdır; onlar kendi hazlarının hakkında düşünmek isterler ve kimseye herhangi bir şeyi vermek istemezler.

Fakat bizler eğer, Kabala Bilgeliği sayesinde doğamızı nasıl değiştirebileceğimizi bilebilirsek, o zaman bize edinimler kazandıran, sağlığı, şimdiki ve gelecekteki hissiyatı, mükemmelliği edinmemizi sağlayan, sevgi ve ihsan etme kuvvetini, bizi zamanın, hareketin ve boşluğun ötesinde soyut iyiliğe doğru yükselten, Yaradan’ı ifşa etmeye başlayabiliriz.

Nitekim tüm bunlar bizim bu ihsan etme ve sevgi adı verilen Yaradan kuvvetiyle, form eşitliğine gelebilme derecemize göre mümkün olur. O zaman Yaradan nerededir ? O, bizler şayet birbirimiz ile bağ kurabilirsek, insanlar arasındaki bağın içerisindedir. Tüm doğa seviyeleri : durağan, hayvansal ve insan seviyelerinin hepsi tek bir sistemde birleştirilmiştir. İnsan seviyesi bu hiyerarşinin içerisinde, tüm diğerlerinin üzerinde durur ve bu sistemin bütün parçaları arasındaki bağ da yalnızca O’na dayanır.

Kişinin her biri ile iyi bağları inşa edebilme derecesine ve bu sistemi karşılıklı yardım ve sevgi ile bütünleşmiş olarak, birbiri ile bağlantılı, dengeli, içten bir hale getirebilmesine göre, Yaradan, üst kuvvet bu sistemin içerisinde ifşa olacaktır.

Evrimin içinde var olduğu bütün bir ağ örgüsüne, üst kuvvet ile doldurulmuş olan ”yer” adı verilir. Bu kuvveti, birbirimizin ilişkilerinden örülen bu kabı, bu yerin dışındaki herhangi bir yerde ifşa edebilmek imkansızdır. Bağ ne kadar güçlü ise, bu ifşa da o kadar kuvvetli olur. Yaradan’ı hissedebilmeye dair, bu yolun dışında başka bir yol mevcut değildir.

Bireyin diğer kişilerle olan ilişkileri, kişinin Yaradan’a olan ilişkisi olarak tanımlanır. Birbirimiz ile olan ilişkileri ne kadar içten oluşturabilirsek, aramızda âşikâr olan üst kuvveti ifşa etmemiz de o kadar çok mümkün olacaktır.

Kişi yaratılmış olanlara, tüm diğer insanlara olan tüm borçlarını ödeyene kadar, af dilemesinin de bir anlamı yoktur. Bizler şayet aramızda iyi ilişkileri inşa edebilirsek ve O’nun ifşa olabilmesi için gereken yeri sağlayabilirsek, o zaman bu bizim O’na yönelik çağrımız ve af dilemek için yakarışımız olacaktır.

Bizim Yaradan’a karşı, birbirimiz ile ilişkilerimiz içerisinde yerine getirmemiz gerekenlerin dışında, başka bir pişmanlık hissiyatı duymamız beklenmemektedir. Nitekim bu şekilde olmazsa eğer, bu yalnızca bir riyakârlık olur.

O’nun ifşa olacağı doğru yeri ben inşa edebileceğime rağmen, bunu yapmadıysam eğer, niçin Yaradan’dan af dilemeye ilişkin talepte bulunmalıyım ? Neticede, bu benim tüm çalışmamdır ve bunun yerine ben O’ndan yardım yakarışında bulunurum. Ben buna ilişkin hiçbir şey yapmadıysam, O niçin beni kurtarmalıdır ki ?
[194281]

KabTV’den, “Yeni Bir Hayat” 27.09.2016

10 Ekim 2016 tarihinde, saat 10:04’te Dr. Laitman’ın blog sitesinde yayınlanmıştır.

Yaradan’ın İlk İfşası

Soru: Sık sık dostlar arasındaki birlikten bahsediyorsunuz, ancak maddi ve manevi duygular arasındaki farkı açıklayabilir misiniz? Bu kadar çok kavram öğrendikten sonra, genel bir karışıklık olabilir; iyi ya da kötü ruh hali nedir, sıradan bağlardan kaynaklanan sevinç ne ve genel olarak kişinin duyguları neler.

Bu duyguları ayırt etmek mümkün mü yoksa hepsi inanç metoduna göre mi çalışır? Hepsi çok çelişkili. Bir gün iyi sıradan bir hayata sahip olduğumu hissediyorum ve iyi bir ruh hali içindeyim ve tüm dünyayı seviyorum ve bir sonraki gün herkesten nefret ettiğimi hissediyorum. Sonuçta, bu duygular kişinin ilerlemesine göre ve onun manevi yükselişine göre değişir. Maddi dünyada bizim ilişki kurma yolumuza ve diğer insanlar hakkında hissetme şeklimize, bunların hepsi çok benzer

Cevap: Dostlarla karşılıklı ilişkileri tartışmayla ve onların nitelikleriyle Yaradan’ın karakterini karşılaştırmayla, grup içinde kalıcı sürekli çalışmayla olur yalnızca. Yaradan’a benzeme ve taklit etmek ilişkilerinize rehberlik edebilir. Böylece aranızda O’nun görüntüsünü, üst dünyanın ilk derecesini (Asiya dünyasının Nefeş’i) yaratacaksınız. Bu sizin Yaradan’ı ilk ifşanız olacak.

http://laitman.com/2016/09/the-first-revelation-of-the-creator/

Yaradan’ın Hazzı

Soru: Kişi Yaradan’ı hissettiğinde, Yaradan’a haz veriyor mu?

Cevap: Hiç şüphesiz, aksi halde Yaradan’ı hissetmezdi. Kişi Yaradan’a benzer olduğu ölçüde bu duygular meydana gelir ve özellikle bu Yaradan’a haz veren şeydir.

Soru: İstediğim şeyi nasıl Yaradan uğruna kullanabilirim?

Cevap: Eğer kişi Yaradan uğruna ne istediğini bilmiyorsa, bu onun ödül istediğine, Yaradan’ın uğruna istemediğine bir işarettir. Benim tavsiyem, grup içinde insanlarla birlik olmak için çalışması olurdu.

http://laitman.com/2016/09/the-pleasure-of-the-creator/

Yaradan’ı Satın Almak

Soru: Yaradan’ı satın alabilir misiniz?

Cevap: Evet. Sen çabalarınla O’na ödeme yapar ve O’nu satın alırsın. Diğer bir değişle, sadece kendi çabalarına göre O’nu keşfedersin.

http://laitman.com/2016/09/buying-the-creator/