Daily Archives: Ekim 3, 2012

Egoizmin Denizinde Boğulanlar İçin Can Yeleği

Soru: Son zamanlarda maneviyat için arzu ve ilgimin hepsini kaybettim. Gruptan çok uzaklaştım ancak grup beni unutmadı ve sürekli bir sevgi ile benim için endişelenmeyi sürdürdü. İşte bu yüzden, her şey bir yana, Roma’daki kongreye gelme kararı aldım ve muazzam bir çaba burada sarf ettim. Ve şimdi burada, bir kez daha beni kollarımdan tutan dostlarımın önünde utanç hissediyorum ve dostlarımın arasında deneyimlediğim sevginin yeni gücü ile bu iki günün üstesinden gelebildim. Ancak kongre sonrası tekrar gruptan bu kadar uzak kalmamak için ne yapmam gerekir? Bundan çok korkuyorum.

Cevap: Tecrübe ettiğin durumlar için üzüldüm. Ancak her şeyin tek bir kaynaktan geldiğini kabul etmek için başka yol yok ve bizler iyi ve kötü şeylere de şükür etmeliyiz. Seni tekrar geri getirebilen arkadaşlarının bu yoğun çabasına şükür ediyorum. Umarım bu günden itibaren hepiniz sadece iyilik ve merhamet, sevgi ve içtenlik görürsünüz.

Ancak halen ne olduğu önemli değil; tüm gücünüzle gruba tutunmalısınız çünkü grup boğulmakta olanlara doğru, denize atılan can yeleği gibidir. Bu can yeleğini kapmaktan başka şansımız yok.

Ve inanın bana, yine de siz tüm ülkenin gruba sanki can yeleği gibi tutunduğunu göreceksiniz. Böylelikle güçleneceksiniz, birbirinize yardım edin ve devam edin. İnşallah başarırsınız!

30.09.2012 Tarihli İtalya Kongresinin 5. Yemeğindeki Konuşmadan

Hayatın Nabzı

İnişler ve çıkışlar bir yaşam belirtisidir. Mevsimlerin değişimi, belirli aralıklarla insan doğasındaki değişiklikler, reenkarnasyonlar, küresel krizler, ekonomik artışlar ve yükselişler tüm yaşamımızın ayrılmaz bir parçasıdır.

Biz sürekli gelişmek zorunda olduğumuz için, sabit bir akımda ilerlemek mümkün değildir. Yaşam bir gelişimdir ve bu gelişim yalnızca daralmalar ve açılımlar sayesinde mümkündür. Buna yaşamın gizliliği denir.

Bize şimdi olan şey aslında budur. Yaratan egomuzu alır ve bize bir şey bırakmaz. Sonuç olarak, bir daralma bir soluma vardır. Böylece O, artık kendimizi genişletmek için bize bir şans verir. Daha sonra O, tekrar bizi daraltır ve biz bir kez daha genişletmek zorundayız.

Bu daralmalar ve açılımlar eylemleriyle “nefes alma’’ süreci gerçekleşir. Bu hayatın nabzıdır.

24/9/12 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 3.Kısmı, 10 Sefirot Çalışması

Erkek ve Kadın: Yeni Bir Seviyenin Doğumu

Soru: Bizler integral eğitim grubundaki metin ile çalışmaya başlarken, erkek ve kadınların algıları ve duyguları arasındaki büyük boşluğu görmeye başladık. Erkekler tartışmada aktif olarak rol alırken, kadınlar sanki bu süreçten kopmuş gibiydiler. Bu süreci doğru olarak nasıl organize edebiliriz?

Cevap: Bu çok doğal bir süreçtir. Bu nokta, kadınların kendi aralarında bağ kurmak için tamamen farklı bir yönteme sahip olmasıdır. Genellikle kadınlar erkekleri desteklemek için bir araya gelebilir; fakat bu bir destektir, kaynaşma değildir. Bu, kadınların egoları ve bunun üzerine çalışmalarının tamamen erkekler grubundan farklı olduğu demektir. Erkeğin ego üzerine çalışması doğrudandır ve ben bir şekilde naif ve çocuksu olduğunu söyleyebilirim.

Kadın için bu çok daha zordur; bu sanki içsel olarak birkaç kez katlanmış gibi. Onların egoistik hesaplamaları erkeklerinkinden daha çok karışıktır. Onların kendi aralarında birleşmeleri çok zordur. Her zaman geride kişisel güdüler vardır – bu kadının doğasıdır. Bizler doğadan konuştuğumuz için erkeklerinkinden daha iyi ya da kötü olmasının hiçbir anlamı yoktur. Bu sadece doğadır ve bu kadınlarda farklıdır.

Ben kadın ve erkeğin hazırlıksız bir grupta tek bir arzuda birleşmeleri için kişisel genel egoistik dürtünün üzerine yükselmeye çalışabileceklerini hayal edemiyorum.

Şunu söyleyebilirim ki biz insan doğasından gelen ayrı bir erkek grubu hazırlarsak, kadınlara onları gözlemek için bir şans vereceğiz ve bu temelde kadınlarla çalışmak mümkün olacaktır. Sonra biz onu çevreleyen, kadınların erkek grubuna yardımcı olarak nasıl şekillendiklerini göreceğiz.

Bir dişinin erkeğe olan tutumu, yardıma ve itilmeye ihtiyacı olan, korunan ve ilgilenilen bir çocuğa tutumu gibi açıklanabilir. Bir annenin ona her şeyi göstererek oğluna yardımı gibidir, sonra oğlu büyür ve adam olur – burada olduğu gibi.

Yani kadınlar, erkek grubuna dâhil değildir; fakat onlara pozitif zemin hazırlayarak erkeklere güçlü bir zihinsel desteğe sahip olurlar ki bu destek olmadan hiç bir şey çalışmaz.

Aynı zamanda, erkek grubunun insanlık, aile ya da iki cinsiyetin var olduğu bir topluma sorumlu olduğunu hissetmeye ihtiyacı vardır, toplumdaki diğer sınıflandırmalar üzerine sorumluluğu hissetmesi söz konusu değildir.

Erkek grubu çalışır, kadın grubu erkek grubunu destekleyerek ve onların amaçlarını anlayarak onlara yardım eder. Erkekler bunu anlar; fakat onlar tamamen duygusal olarak bütünleşemezler.

Kadınlar kendi aralarında erkekler gibi bütünleşemezler. Onların doğaları bunu yapmaya müsaade etmez. Kadınların tamamiyle farklı rolleri vardır.

Sonuç olarak, iki grup olmalıdır yani birbirlerini anlayacaklar, iş birliği yapacaklar ve birbirlerine yardım edeceklerdir böylece her grup diğer grup olmadan bir şey yapamadığı o büyük rolü hissedecek. Onlar yaklaşımlarında zıttırlar; fakat hedeflerine bağlıdırlar. Diğer bir deyişle, hedef hep beraber elde edilir.

Hedefi bir çocuğun doğumu olan iki kişinin olması gerektiğini düşünün: hep birlikte olan, tam olarak dayanışma ve bağ içerisinde, karşılıklı ihsan eden ve seven bir adam ve bir kadın yeni bir seviyeye, yeni bir nitelik doğurur. Sonuç olarak grubun erkek ve kadın kısmı dayanışma içinde olmak zorundadır.

Kadın ve erkeği ayırdığın zaman birçok problemden kurtulmuş olursun, zira karışık bir grupta genel yapıyı bozan insanlar arasında her zaman farklı çekimler vardır.

Aniden hormonal, cinsel çekimlerle insanlar birbirlerini bulduklarını düşünür. Kocaları da dâhil olmak üzere kimse onları anlamazken, kadınlar onları nihayet anlayan bir adam bulduklarını hisseder. Yani gerçek hayatla yapılacak hiçbir şeyin olmadığı fantezilerinin var olduğudur zira hayatın üzerine yükselir ve bunun üzerinde birliğimizi inşa ederiz.

4/3/12 Tarihli İntegral Yetiştirme Üzerine Bir Konuşmadan Alıntı

Mutlu Bir Hayatın Sırrı

Haberler (Günlük haberden) “Çocuklukta aile ve arkadaşlarla yakın ilişkide bulunmak, insanları ileri ki yaşamlarında daha mutlu yapar” diye yeni bir çalışma bulundu.

Yeni araştırmalar gösteriyor ki  çocuklukta ve ergenlikte yaşanan olumlu sosyal ilişkiler, yetişkinlikte mutluluğun anahtarını oluşturuyor, akademik başarının etkisinin çok az olduğunu görüyoruz.

Bilim adamları, çocukluk ve gençlik gelişim yönleri hakkında çok şey bilmiyorlar. Örneğin; Akademik ve sosyal-duygusal fonksiyonlar yetişkin mutluluğunu, refahını etkiler.

Onlar refahı, mantığın ve tutarlılığın bir karışımı, olumlu başa çıkma stratejileri, sosyal sorumluluk, kendi kendine algılanılan bir güç olarak tanımlarlar.

Araştırmacılar, Yeni Zellanda’daki Dunedin Çok disiplinli Sağlık ve Gelişim Çalışması’na (DMHDS) katılan 804 kişinin veri analizlerini 32 yıl takip ettiler.

Onlar çocukluk da aile düzeyleri arasındaki dezavantajları, sosyal bağlantılılıkları, çocukluk da dil gelişimini, gençlik de sosyal bağlantılılıkları, gençlik deki akademik başarıyı ve yetişkinlik deki refahı ölçtüler.

Sonuçlar, çocuk ve gençlerin sosyal bağlılığının yetişkinlik refahında güçlü bir yol olduğunu, yetişkinlik ömrü üzerindeki olumlu sosyal ilişkilerin önemini gösterdi.

Ayrıca, Mutluluk Araştırmaları dergisi; erken dil geliştirme yolu ortaya çıkardı, gençlikdeki akademik başarı, yetişkin mutluluğu için yetersizdir.

İpucu: Örneklerle öncü olun ve çocuklara diğerleriyle nasıl ilişki kurabileceklerini öğretin.