Daily Archives: Eylül 28, 2012

Akıl Egoya Yol Göstermez

Yalnızca insanın kendini düzeltme ihtiyacı olduğu gerçeğinin anlaşılmasına, hakikat anına dünyayı getirmek zorundayız. İçimizdeki kötülüğü dengelemek için doğamızı değiştirmek zorundayız. Aksi takdirde çevreyi yok etmeye devam edeceğiz. Bugün bu eğilim mantıksız hale gelmektedir: Evimize ölüm saçıyoruz. Bu ortak bir bilgidir, hakkında defalarca yazıldı ve biz kendi gözlerimizle gördük, ısı patlamalarını, soğuğu, tsunamiyi ve fırtınayı kendimiz tecrübe ettik. Ve gelecekte daha fazlası var.

Yinede bilinçsizlik durumunda olduğu gibi bir süre sonra egomuza müsamaha  gösteriyoruz, sadece doğal bir iç güdü olan aklın sesini bastırabilmek için. Kendisini aynı sonsuz bombardıman darbeleri altında sıkıştırdığı halde. Diğer taraftan bakıldığında bu nasıl olabilir,anlamak imkansız.

Fakat “Yaradan” bizim için bir dizi talihsizlikler hazırladı. Kötülüğü anlamaya başlayıncaya kadar, en azından soru sormaya başlayıncaya kadar. Bunların hepsi nereden geliyor ve neden?

Bugünün liderlerinin sorunu şudur: Onlar aklın sesine duyarsızdır ve tek bir şey ister; Zenginliği ve gücü kovalamayı sürdürmek. Ve en önemlisi, uygulanabilir bir çözüm göremiyorlar. Birçoğu zaten bütün bunların insan doğası ile ilgili olduğunu anladı ve bir sorun ile karşılaştıkları zaman hepsi umutsuzluk içinde ellerini yukarı kaldırdı. Onlar sadece iki anlam biliyor: Askeri güç ve para onları iktidarda tutmaya olanak tanır.

Ben onlara integral eğitim yoluyla insanları değiştirmenin mümkün olduğunu söyledim; birkaç yıl içinde düzelmeyi ve gelişmeyi göreceksiniz. Onlar dinlediler fakat duymadılar. Onlar tüm zekalarına rağmen duyamadılar.

Doğa Doğru Birleşmenin Tarafındadır

Soru: İntegral eğitim sürecinde, bizler örneğin tatil zamanlarında kadınlar ve erkekler için katılım aktiviteleri organize edebilir miyiz?

Cevap: Ben bütünleşmeye doğru arzu duyan bir toplumun cinsiyetler arasında büyük bir ayrılık keşfedeceğini düşünüyorum. Görüyoruz ki, doğa herhangi bir karışımı kabul etmiyor.

Doğada kesin bir bağlılık, hiyerarşi, işlevlerine göre bir ayrım vardır bu yolla kadınlar ve erkekler kendilerini keşfederler. Tam olarak, bu iki zıt olanın doğru birleşmesi ile yeni, uyumlu bir toplum doğacak ve oluşacaktır.

4/3/12 Tarihli İntegral Eğitim Üzerine Bir Konuşmadan Alıntı

Manevi Dünya’nın Tanımı Hakkında Muhtelif Ayrıntılar

Soru: Manevi Dünya’da iken, neler beklememiz gerektiğini birkaç kelime ile bize anlatır mısınız?

Cevap: Manevi Dünya hissiyatını kelimeler ile ifade etmek mümkün değildir. Sonsuzluk hissi, zaman ötesi yükseliş-  iki zıt kutup birleştiğinde ve geçmiş, şimdi ve gelecek aynı noktada birleştiğinde- kendisini nasıl, yalnızca şu anki dünyasal hissiyatları ile bu dünyayı algılayan bir kişiye devredilebilir?

Bakış açınızdaki bir milimetrelik yeri bu uzayın içinde değiştirebilirseniz eğer, tamamıyla farklı bir dünya görürsünüz. Bir milimetre daha değiştirebilirseniz eğer, o zaman  başka bir yeni dünya daha görürsünüz.  Bunun hepsi  Eyn Sof (sonsuzluk) dünyası ile ilgili konumunuza bağlıdır. Bakış açınızı siz kendiniz seçersiniz ve sonra sonsuz bir gerçeğin başka bir bölümü ardından hemen size ifşa olur.

Bununla beraber, bu resimlerin alışagelmiş olduğumuz görsel  imgelerden olmadığını anlatabilmemiz pek mümkün değildir. Bir kişiye manevi mekaniği öğretmek mümkündür, bir durumdan diğer duruma geçişin nasıl gerçekleştiğini anlatmak ve değişik hareketleri nasıl uygulayacağını göstermek de öyledir,  fakat o zaman ne hissedeceğini  ifade etmek mümkün değildir. Bunu yapabilmesi için, manevi bir hissiyata hazır olması gerekir.

Her manevi seviyede, zihnin genişlemesi  durumu ve bu dünya içindeki herhangi birşey ile karşılaştırılamayacak kadar istisnai bir hissiyat vardır. Bunun ifade edilmesi, müzikte veya renklerde bile pek mümkün değildir.

Sanatçılar buna, resim sanatının tarihsel son aşamalarında ne kadar  ağırlıkla yaklaşmak istemiş olsalar da, empresyonizmde (sanatta izlenimcilik akımı), tüm bu akım sona erip, çıkmaz bir sokağa ulaşmıştır. Bu demektir ki, iç dünyasını  ifade ederken, kişinin kendisinden daha yücesi yoktur.

7.9.2012 tarihli bir Dağıtım Konuşması’ndan

Bu makale Dr. Laitman’ın blogunda 21 Eylül 2012 tarihinde, saat 08:40’te yayınlanmıştır.

Özel Olmayan Hayat

Soru: Bizler doğru bağı nasıl hissederiz?

Cevap: Doğru bağ, sadece bağı hissetmek ve kendimizi hissetmemek demektir. Şimdi olan şeyin tam tersidir.

Eğer hepimiz kendimizden koparsak, sadece aramızda genel vücutta yaşayacak ve var olacak bağlantıları hissederiz. Her biri kendi bireysel hücresini hissedemeyecek; fakat bu hücre vücudun tümünü içerir, ta ki kendisini değil genel bedeni hissedene kadar.  Bu, bizim bağ hedefine ulaştığımızı ifade eder.

Daha sonra, kişisel olarak herhangi birisine ait olmayan genel vücutta yaşamın kolektif hissi, bizim aramızda olan bağın sonucudur. Bu hisse Yaradan denir.

Bu kap, Adam yani insan demektir ve kabın dolduruluşu Yaradan, Hayat Işığı, ihsan etmenin ortak kuvveti olarak adlandırılır.

20/9/12 Tarihli Günlük Kabala Dersi 1.Kısım, Rabaş’ın Yazıları

Karşılıklı Sorumluluk, Manevi Doğumumuz İçin Önkoşuldur

Birisine herkesin ona bir düzen içinde ihtiyacı olan ne varsa sunmasından dolayı karşılıklı sorumluluğa teşekkür edin. Böylelikle o da diğerlerini düşünebilir. Bu onun egosunun üzerine yükselebilmesi için gerekli olan tek koşuldur.

Başka bir güç yok. Ego bizi domine eden tek güçtür ve egoyu sadece grup içinde etkisizleştirebiliriz.

Eğer grup etkisizleştirmezse ve egomu iptal etmezse bunu kendi başıma yapamayacağım kesindir. Onun içinde sonsuza dek gömülü olacağım ve varoluş için doğamayacağım demektir. Karşılıklı sorumluluk, benim için hayatın kanunudur; manevi doğumum için önkoşuldur.

İhtiyacım olan her şeyin tüm korunma ve önleminin güven hissini gruptan almadıkça kendi üzerime yükselemeyeceğim. Esasen bu, bendeki bu hisse yönelik doğumu veren ve bir daha da bana bağlı olmayacak olan karşılıklı sorumluluktur. Eğer dostlarımın karşılıklı sorumluluğu beni etkilerse onlar hakkında hiçbir biçimde düşünmeyi bırakmayacağım. Bu iş böyle işler.

Bu annesinin kucağındayken hiç endişesi olmayan bebeğin durumuna benzer. Bebek, içgüdüsel olarak güvendedir ve ihtiyacı olan ne varsa karşılanacağını hisseder. İşte ben de grubun kucağındayken tüm sorunlarımın, düşüncelerimin, endişelerimin ve sorularımın geçtiğini hisseden bir bebek gibi olmalıyım.

Bana bağlı olan hiçbir şey yoktur; sanki havada süzülüyormuşum gibi. İşte bu hareketin ardından diğerlerini düşünmeye başlayabilirim.

Üzerimizde işleyen güçlerden, değişmez yasalardan bahsediyoruz. Bu benim bir fantezim ya da tahminim değil. Eğer karşılıklı sorumluluğun gücü üzerimde işlerse o zaman kendimi çözerim ve isteyip istemememe bakmaksızın hiçbir fark oluşturmaz. Eğer dostlarım üzerimde bu güçle çalışırsa, egonun gücünden bağımsızımdır. Ve bu andan itibaren diğerlerini düşünebilirim.

(24 Eylül 2012 tarihli günlük Kabala dersinin ilk bölümü, Baal HaSulam’ın yazıları)