Daily Archives: Mayıs 7, 2022

Acı ve Nefret Sevgiye Dahildir

Soru: İgor soruyor: “Görününen o ki Yecüc ve Mecüc’ün savaşı olan Armagedon uzun süredir devam ediyor, ancak nedense biz bunu görmedik veya hissetmedik. Bu doğru mu? Yoksa her şey sakinleşecek, geçecek ve unutulacak mı?”

Cevap: Her şey geçecek, bir şey hariç, o da geleceğimiz son koşul. Ve bu, konsantre, toplanmış ve hepsi bir araya alınmış önceki tüm koşulları içerecektir. Ve bu son koşul için temeli olacaktır.

Yani son koşul, biri “Kli” ve ikincisi “Ohr” olarak adlandırılan iki durumdan oluşacaktır; kap ve ışık. Böylece kap, her birimizin ve hepimizin birlikte tarih boyunca geçtiği tüm koşullardan oluşacaktır.

Bu, korkunç miktarda ıstırabın, şüphenin ve yanlış anlamanın, hepsinin bir arada olmasıdır.

Soru: Yani yaşadığımız her şey, tüm savaşlar ve tüm acılar bu kaba mı geliyor?

Cevap: Her şeyi içeren bir duruma. Ve sonra bu durum, bir ve aynı olan üst ışık veya Yaradan tarafından düzeltilir. Ve bu durum üst ışığa eşit hale gelir. Yani tüm insanlığın her an yaşadığı milyonlarca acı, milyonların içinde gerçekleşen ve idrak edilen her şey, tüm bunlar ışığa dönüşür. Ve böylece Yaradan’a ulaşılır.

Soru: Yani pişman olmamız gereken bir şey yok muydu?

Cevap: Hiç olmadı!

Soru: Ve en korkunç ıstıraplar?

Cevap: Hiç olmadı. Unutulmuş bir şey değil ve şimdi hissetmiyoruz.

Soru: Peki bunlar bir zamanlar yaptığımız hatalar değil mi?

Cevap: Bunların hiçbiri olmadı. Bugünkü mutlak durumu hissetmemiz için sadece bir hazırlık olarak var oldu.

Soru: Ne demek hiç olmadı? Oldu: İkinci Dünya Savaşı, Holokost, Birinci Dünya Savaşı, İç Savaş, dökülen kan, hepsi olmuştu! Ya da oldu mı? Yoksa o zaman bizler zor bir açıklamaya mı varıyoruz?

Cevap: Açıklamanın imkansızlığında, belki. Ama yine de bunun gerçekleşmediğini söylemeliyim. Başka bir gerçeklik algısı seviyesine, böyle bir şeyin hiç olmadığı bir gerçeklik duygusuna yükseliriz.

Soru: Sonra ne oldu?

Cevap: Bizim için yalnızca var olan tek durumu, mutlak evrensel sevgiyle dolu olma durumunu hissetmeye hazırlık vardı. Ve sırayla, aynı anda hem yokluk, olumsuzluk hem de olumluya yönelik bir özlem olarak hissedilir. Ve sevginin ve nefretin yokluğu, diğer her şey, tüm bunlar sevgiye dahildir çünkü karşıtı olmadan, bir şeyi hissetmek imkansızdır.

Soru: Yani bu büyük sevgi üzerimde parlıyor ve ben bunu nefret olarak mı hissediyorum? Henüz ona edinmedi ve bu yüzden mi nefret olarak hissediyorum?

Cevap: Hayır. Onu edinirsiniz, ancak edindiğinizde karşıt niteliği de anlarsınızı. Aksi takdirde onu hissedemezsiniz. Biri olmadan diğerini hissetmiyoruz.

Soru: Yani her zaman birlikte mi var olurlar?

Cevap: Bizler, yaratılanlarız, yaratıldık.  Yaradan, O, tek bir koşul hisseder, deyim yerindeyse sadece sevgiyi. Ve bizler, bir şeyi ancak onun tam zıddından hissedebiliriz.

Ortak Ruhun Parçalanmasının Sonucu

Soru: Bir insan erkek olarak doğduğu, ancak kendini kadın gibi hissettiği ve cinsiyet değiştirme ameliyatı geçirdiği zaman, bu transgender unsuru nereden geliyor? Ya da tam tersi?

Cevap: Bu, hepimizin ortak bir ruhun parçalanmasının sonucu olduğumuz gerçeğinden geliyor.

Yaradan tek bir ruh, tek bir manevi yapı yarattı, bu yapı özellikle birçok parçaya bölündü ki onlar aracılığıyla Yaradan’ı tanıyalım ve O’nun statüsüne, derecesine ulaşalım ve O’nunla bütünleşelim.

Bu sadece güç, nitelik ve karakterler açısından değil, aynı zamanda cinsiyet açısından da farklı parçalara bölündü. Aynı anda, ruhun bir kısmı ıslah yönteminde ustalaşmak ve bir üst kuvveti çekmekle meşgul olur, diğeri ise arzuyu geliştirmek ve aynı üst kuvvetin yardımıyla erkek kısmını gelişmeye uyandırmakla meşgul olur.

Tek bir ruhun kırık parçaları olduğumuz için ıslah, uyum ve parçalanıp düştükten sonra üst dünyaya dönüş sürecinde sürekli birbirimizle karışırız. Erkekler ve kadınlar, birlikte hem erkek hem de kız çocuğu doğururlar.

Manevi dünyada da bu böyledir. Hem erkek hem de dişi ruhları doğururuz ve üçüncü güç olan Yaradan, esasen son amaca göre her birinin kaderini belirler. Genel olarak, bu basit bir sistem değildir.

İnsanlığın on binlerce yıllık varlığı boyunca, sürekli fizyolojik bir hayvansal karışımı olmuştur, özellikle bir yandan egoizmin yükseldiği ve diğer yandan neslimizdeki ulusların arasında korkunç, şaşırtıcı bir karışıma ulaştığı bizim bu zamanımızda.

Üstelik bu karışım fiziksel olmaktan çok içseldir – kültürde, zihniyette ve birbirine olan bağımlılıkta. Sonuç olarak, cinsellik de dahil olmak üzere, kendilerini kökleriyle doğru bir şekilde ilişkilendiremedikleri zaman, ruhlarda böyle bir karışma olur.

Ve burada kişinin hem manevi hem de fiziksel olarak yönelimiyle kafası karışır. Manevi çalışmalarda bile, bazen kendini erkek olarak gerçekleştirmesi gereken bir erkeğin aslında ruhun ıslahında daha kadınsı bir versiyonuna yöneldiğini gözlemleriz. Diğer taraftan, manevi gerçekleşmelerinde erkeklerin yerinde olmak isteyen birçok kadın vardır.

Bence bu gelişmemiz için gerekli bir derecedir. Bu, karşılıklı etki, yakınlaşma ve yukarıdan karıştırma yoluyla cinsiyetleri daha iyi analiz etmeye, özümsemeye ve ayırmaya başladığımız zaman, çok ciddi bir plani ihtiva eder.

Bu, erkeklerin hem manevi hem de fiziksel dünyada kadınları daha iyi, kadınların da erkekleri daha iyi anlamasına yol açacaktır. Ama bugün böyle bir anlayış yok. Bunun için bir kadının iç dünyasına gerçekten girebilmek ve onu anlayabilmek için ciddi bir Kabalist olmanız gerekir ve bunun tersi de geçerlidir.

Kabalistik eğitimin amaçlarından biri, insanlara birbirleriyle doğru etkileşime gelme fırsatı vermektir. Aksi takdirde dünyamız birbirini görmeyen insanların dünyası olur. Sadece ara sıra bir yerde buluşurlar, ilişkiye girerler ve kaçarlar. Ve biriyle birlikte yaşıyor olsanız bile, bu tür bir birlikte yaşam, ortak bir şey değildir.

Başka bir deyişle, bu tür hoş olmayan, doğal olmayan bencil gelişim biçimlerinde bile karşılıklı olarak karışmamız gereklidir, çünkü ancak bu şekilde, tüm olası formlardan oluşan özel bir tür bencilliğe gelebiliriz ve o zaman herkes diğerini daha fazla ve daha iyi anlayabilir.