Daily Archives: Mayıs 9, 2021

“Kalpteki Noktayı Anlamak” (Linkedin)

İnsanların Kabala çalışmaya ilk geldiklerinde öğrendikleri ilk şeylerden biri, “kalpteki nokta” adı verilen bir kavramdır.  Kabala çalışmaya gelenlerin, özellikle zorluklara ve engellere rağmen bunda ısrarcı olanların, gelişmiş ya da güçlü bir kalpteki noktaya sahip insanlar olduğu söylenir.  Kabalistlerin bize söylediği, buna sahip olanların, öğrenmelerinde başarılı olma ve manevi derecelerde ilerleme olasılığının daha yüksek olduğudur.

Ama gerçek bu nedir?  Rav Yehuda Ashlag, diğer adıyla Baal HaSulam, Zohar Kitabı hakkındaki Sulam [merdiven] yorumunda, kalpteki noktanın gerçekten bir soru olduğunu yazar.  On Sefirot’un Çalışılması’na girişinin başlangıcında, kalpteki noktanın “Tüm dünyanın sorduğu kızgın bir soru yani ‘Hayatımın anlamı nedir?’” diye yazar. Baal HaSulam ayrıca sorar, “Hayatımızın bize çok pahalıya mal olan bu sayılı yılları ve onlar için çektiğimiz sayısız acı ve eziyet …Bunları kim sever?”

Bugünlerde pek çok kişi bu soruyu soruyor, ancak pek çok kişi yanıt aramaya itilmiyor.  Pek çoğu umutsuzluk ve her türden kaçışa yöneliyor.  Birinin kalbindeki noktası yeterince güçlü olduğunda, o kişi pes edip kenarda oturmak yerine arayışa başlar.

Öğrencilerim arasında her ırktan, inançtan, yaştan ve milletten insanlar var.  Bazıları yüksek eğitimlidir ve bazıları ise sıradan insanlardır;  bazıları sofistike ve anlamlı, bazıları ise bir düşünceyi güçlükle ifade edebilmekte.  Yine de, hepsinin ortak noktası kalpteki nokta, hayatın anlamı hakkındaki o yakıcı soru.  Ve bu nokta onları tüm farklılıkların üzerinde birleştirir.

Kalpteki noktası olan insanların aralarında birleşmelerinin iyi bir nedeni vardır.  Kişi otantik Kabala’yı çalışırken, hayatın anlamını yalnızca başkalarıyla kalpten kalbe bağlandığında bulduğunu keşfeder.  Başka bir deyişle, kişisel alanımızla sınırlı kalırsak ve yalnızca kendimizle ilgilenirsek, hiçbir şey keşfedemezdik.  Bu, bizim ilk varoluş durumumuzdur ve eğer bunun ötesinde gelişmezsek, herhangi bir şeyi nasıl keşfedebiliriz ki?  Bu nedenle hayatın anlamını bulanlar, onu başkalarıyla olan bağlarında bulurlar.  Kendi ihtiyaçlarıyla meşgul olmanın ötesine geçip başkalarını düşünmeye başladıklarında, orada olduğunu bilmedikleri yeni dünyalar, yeni varoluş alemlerini keşfederler.  Bu gerçekleştiğinde, hayatın anlamı sorusu, cevabını alır.  İnsanların başardıkları bağ, onları bilge, duyarlı ve tüm yaşamın bilincinde kılar.  Bunu başardıklarında, neden doğduklarını, neden yaşadıklarını, neden bir gün öleceklerini ve hatta sonrasında ne olacağını anlarlar.

Ek olarak, vermekle meşgul olan kişi asla üzülmez, asla moralini yitirmez ve hayata dair her zaman umutlu ve heyecanlıdır.  Böyle bir insan, her zaman başkalarıyla kalpten kalbe bağ kurarak hayatlarının anlamını bulacaklarını paylaşacakları, kalpteki noktaları olan daha fazla insan arar.

Her insanın kalpteki noktaya sahiptir.  Çoğu insanda bu uyku halindedir.  Ancak günümüzde, giderek daha fazla insan hayatın sınavlarına ve sıkıntılarına cevap arıyor.  Bu yüzden Kabalistler, bu bilgeliği herkese açtılar, böylece Baal HaSulam gibi “Hayatımın anlamı nedir?” diye soran herkes cevabı bulacak, huzur ve mutluluğu bulacaktır.

“Karşılığında Bir Şey Beklemeden Vermeyi Nasıl Öğrenebilirim?” (Quora)

Karşılığında hiçbir şey beklemeden birine vermek ve ona yardım etmek gerçekten inanılmaz derecede zor ve hatta imkansızdır.

Yapmakta olduğunuz her şeyi verirken veya yardım ederken, bunu yaparak dünyaya pozitif bir güç kattığınızı düşünüyorsanız, öz saygınız, eyleminizin büyüklüğü artacaktır. Anahtar, dünyaya daha fazla iyilik getirerek dünyayı daha iyi bir yer yapmak istediğinizi düşünmektir.

Ancak, iyiliğinizin karşılığında bir şey kazanacağınızı düşünüyorsanız, “teşekkür ederim” kadar küçük bir şey veya fedakârlığınızı minnetle kabul eden bir gülümseme bile, o zaman aynı zamanda iş yapıyorsunuz demektir. Başka bir deyişle, başardığınız sonuçlardan sonra kendinizi iyi hissedersiniz.

 

Bir kez daha, karşılığında hiçbir şey beklemeden nasıl verileceğini öğrenmenin anahtarı, düşünceleriniz ve eylemleriniz aracılığıyla dünyaya iyiliğin nasıl girmesi gerektiğini, yani dünyanın daha iyi bir yer olmasını istediğiniz düşüncesini uygulamaktır.

Başkalarına nasıl iyi işler yapacağımız ve dünyaya nasıl olumlu ve şefkatli bir enerji getireceğimiz hakkında daha fazla düşünmek için kendimizi organize etmek akıllıca olacaktır.

Doğamız gereği, eylemlerimiz için her zaman kendi amaçlarına yönelik fayda arayan egoistleriz. Bu yüzden dünya için iyilik yaparak egolarımıza nasıl haz vereceğimizi aramalıyız. Dünyaya verdiğiniz için kendinize saygı duymanız olumludur.

Bununla birlikte, başkalarına fayda sağlamaktan çok kendi yararına öncelik veren değerlerle dolu bir toplumda, dünyaya verdiğimizde gerçekten kendimize saygı duyabilmemiz için, kendimizi kalibre edeceğimiz destekleyici bir çevreye ihtiyacımız var.

Kendimizi böyle bir yolla daha fazla verici hale getirmeyi başarırsak, o zaman dünya daha iyiye doğru değişecek. Bugün arttığını gördüğümüz olumsuzluk, nefret ve ayrımcılıkların yerine, dünyada birdenbire pek çok iyilik görmeye başlayacağız. Her şey dünyaya nasıl baktığımıza bağlıdır: Eğer niyetimizi bu dünyada olumlu bir verici güç olmak için ayarlarsak, o zaman başkalarına karşı daha verici ve anlayışlı olmak için ne kadar çok değişirsek, dünya da o kadar çok iyiye doğru değişecektir.

“Manevi Sağlığı Nasıl İyileştiririz?” (Quora)

Manevi sağlık, maneviyata daha fazla yakınlaşmak için birbirimize pozitif olarak bağlandığımız bir durumdur, yani birbirimizi sevmek ve önemsemek ortak niyetiyle birleştiğimiz bir durum.

Bu, bağlantılarımızdaki bu niteliklerle tek bir ruh olarak bağ kurma ortak niyetimiz aracılığıyla, gerçekliği dolduran sevginin, ihsan etmenin ve bağ kurmanın üst gücü ile bağ kurduğumuz bir durumdur.

Bunu yaparak, Kabala bilgeliğinde aramızdaki bağın “ıslah eden ışık” diye adlandırıldığı bir güç olan, sevginin, ihsan etmenin ve bağın üst gücünü uyandırırız ve bu güç ortak bir sevme, özen gösterme ve ihsan etme niyetiyle bizi birbirimize bağlar.

Pek çok insan, bunun mümkün olduğunu varsayarak kendi başlarına manevi sağlık ve esenlik durumuna ulaşmaya çalışır. Ancak manevi bir şeye tek başına ulaşmak imkansızdır.

Manevi sağlık ve esenliğe ulaşmak için, üst gücün, sevginin gücünün, ihsan etmenin ve bağın gücünün alanında olduğumuzu ve bu güce bağlı olduğumuzu hissetmemiz gerekir. Maneviyatla herhangi bir bağ kurmak için bu güce ne ölçüde bağlı olduğumuzu anlarsak, o zaman isteklerimizi, taleplerimizi ve dualarımızı, bir çocuğun ebeveynlerinin gitmesine izin vermediğinde onların elini tutmasına benzer şekilde, bu güce yönelteceğiz. Daha sonra kendimizle ilgili iyileştirmeler ve düzeltmeler yapmak için bu güce döneceğiz, kendimizde manevi olmayan egoist düşünceleri ve arzuları yani başkalarına ve doğaya fayda sağlamaktan ziyade kendi yararına öncelik veren düşünceler ve arzular keşfettiğimizde, o zaman bunu yapacağız. Bu düşüncelerin yönünü, üst gücün ihsan etme yönüne benzer şekilde, sevgi dolu, verici ve pozitif bağ kuracak şekilde değiştirmeyi talep edeceğiz.

Böylece maneviyatı öğrenerek, manevi ilerlememizi destekleyen bir ortama katılarak ve manevi güçlerin etkisini (“ıslah eden ışığı”) çekerek manevi sağlık ve esenlik durumuna doğru ilerleriz. Böyle bir süreç, manevi olarak nerede sağlıksız olduğumuzu keşfedene kadar, yani egoist doğamızın maneviyata nasıl karşı çıktığını ve direndiğini gördüğümüz, Kabala’da “kötülüğün farkındalığı” denen bir duruma ulaşana kadar gerçekleşir. Bu tür durumlar aracılığıyla, yavaş yavaş Kabala’da “ıslah” denen, manevi sağlık ve esenlik için gerçek bir talep geliştiririz yani insanlar arasında bölünmeyi ve nefreti ortaya çıkaran egomuzun, aramızda birlik ve sevgiyi – ruhun niteliklerini – ortaya çıkartan, onun zıttı olan özgeciliğe doğru ıslahıdır.

Manevi olarak sağlıklı olma şeklimiz budur. Kendimizi sevginin, ihsan etmenin ve bağın üst gücünün yerine yerleştiririz ve maneviyatı tamamen keşfedinceye kadar gittikçe bu güce benzer hale geliriz.

Bu nedenle, insanlar arasındaki bağı sevgi, özen gösterme ve verme bağlarıyla nasıl güçlendireceğimizi ve daha olumlu hale getireceğimizi düşünmeliyiz. Daha sonra, nihayetinde, tüm sistemin manevi sağlığını sürdürmek için, onun birbirini tamamlayan hücreleri ve organları gibi olduğumuzu algılayarak, hepimizin parçası olduğumuz büyük tek ruhu keşfedeceğiz.

Şimdilik böyle bir durumdan hala çok uzağız. Karşılıklı bağımlılığımızı ve birbirimize bağlılığımızı olumlu bir şekilde gerçekleştirme sürecine henüz başlamadık, burada hepimiz, diğerlerinin tüm egoist kayıtsızlık, ilgisizlik, bölünme ve nefret biçimlerini sevmeyi, ihsan etmeyi ve olumlu bir şekilde bağlantı kurmayı hedefliyoruz. Bu nedenle manevi sistemi birbirine bağlayan karşılıklı güvence ve karşılıklı sorumluluk yasalarını öğrenmek ve incelemek akıllıca olacaktır, bu da bizi manevi güçleri bağlantılarımıza çekebileceğimiz ve manevi olarak sağlıklı, barışçıl, uyumlu bir ilişki kurabileceğimiz aramızdaki dengeli durumu aktif bir şekilde aramaya yönlendirmelidir.