Yaradan’ı Edinmek

Maneviyatta ilerlemek istiyorsam, her saniye tüm duygularımı, dikkatimi ve sevgimi onlu aracılığıyla Yaradan’a aktarmalıyım. Ve bunun için herhangi bir arzu hissetmesem bile, yine de yapay olarak yapmaya çalışırım.

Bu durum, bir çocuğu evlat edinmiş ve ona kalpleriyle henüz bağlanmamış ve onu bir yabancı olarak hissetmelerine rağmen, mümkün olduğunca ona ilgi göstermeye çalışan bir aileye benzer.

Yine de onu ailenin gerçek bir üyesi olarak hissetmeye başlayana kadar, ona daha fazla enerji harcalar. Bu yabancı çocuğa ne kadar çok yüreklerini koyup ve özen gösterirlerse, gece gündüz endişelenir ve onunla ilgilenirlerse, onu kendilerininmiş gibi hissederler. Buna gösterilen çabayı severler çünkü bu onların bir parçasıdır.

Yaradan ile ilgili olarak da bu şekilde hareket etmeliyiz. Yaradan’a ihsan etme arzusuna, haz alma arzumdan daha fazla ilgi ve çaba göstererek, O’nu inşa ederim. Ve bu nedenle “Beni sen yarattın” denmektedir. Yaradan benim için değerli hale gelir çünkü O’nu kendim değerli yaptım.

Yaradan, iyi ve iyilik yapan olur çünkü ben O’nun öyle olmasını istiyorum. Hepsini kendi ellerimle yapıyorum ve işte bu şekilde ilerleyip Yaradan’ı inşa ediyorum.

Bu nedenle, Yaradan’a “gel ve gör” (Bo-Re) denir çünkü bu ifşaya, çok çaba sarf ederek gelmeniz gerekir. Ve sonra ne yaptığımı göreceğim ve yaptıklarımdan haz alacağım. Aksi takdirde Yaradan’ı ifşa etmek imkânsızdır.

Kendimizi bir insan haline getirmek için çalışıyoruz, ama aynı zamanda Yaradan’ı da aynı şekilde şekillendiriyoruz. Bizler haz alma arzumuzun en yüksek şeklini inşa ederiz ve Yaradan onu ihsan etme ve sevginin gücü ile doldurur.  Evlat edinilmiş bir çocukta olduğu gibi bu çabayı ne kadar çok sarf edersem, imajımı, ıslah olmuş formumu O’nun içinde o kadar çok inşa ederim, ki bu ihsan etme ve sevgi ruhu ile dolacak ve “gel ve gör” yani Yaradan olarak adlandırılacaktır.

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed