Daily Archives: Eylül 7, 2020

Yeni Hayat 1132 – Eşler Arasında Sevgi

Dr.Michael Laitman, Oren Levi ve Yael Leshed-Harel ile söyleşide

Sevgi, karşılıklı tavizlerle inşa edilir. Doğal olarak, kalbim kendim için endişelerle doludur. Başkalarını önemsemek için kalbimde yer açmaya sevgi denir. Örneğin, eşlerin her biri, birbirlerine kalplerinde yer vermeyi vaat ettiklerinde, birlikte, aralarındaki orta çizgiyi inşa edebilirler. Bu ancak her ikisi de karşılıklı manevi hedefi- kutsallık ya da üst gücü- kendi, bireysel, egoist alma ve haz arzusunun üstüne koyarlarsa gerçekleşebilir.

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1132-esler-arasinda-sevgi/

Twitter’da Düşüncelerim / 7 Eylül 2020

Onlu içinde sadece bir Sefira olsam da, kendimi diğer 9’a göre ayarladığımda, benden neyin talep edildiğini anlamaya gelirim. Her teli diğerlerine göre kontrol ettiğim, bir gitarı akort etmek gibi. Aynı şekilde kendimi gruba göre ayarlarım.

Dünyamızda ifşa olan üç tür alma gücü, üç derecedir: cansız, bitkisel ve hayvansal. İnsan, onun cansız, bitkisel ve hayvansal derecelerine göre, üst dünyaya geçiş özelliği olan derecedir.

Koronavirüsün hayatın her alanına vurduğu darbeler, bizlere doğanın artık bize çocuk olarak değil, yetişkinler olarak davrandığı yeni bir gelişim dönemine girdiğimizi göstermekte- ve bizi cezalandırarak, daha iyiye giden değişimin, insanlar arasındaki doğru ilişkilerin derecesine bağlı olduğunu göstermekte.

Dünya Nüfusunun % 70’i Ne Çalışacak?

Soru: Gelecekte dünya nüfusunun% 20-30’unun çalışacağını ve% 70’inin okuyacağını söylediniz. Ne okuyacaklar?

Cevap: Bilim adamları, programcılar ve diğer tüm uzmanlar dahil olmak üzere işgücünde, yalnızca insanlara varoluş için gerekli olan her şeyi sağlamak ve kimse için gereksiz fazlalıklar üretmemek için, insanların yüzde kaçına ihtiyacımız olduğunu hesaplarsanız, o zaman% 20 olacağını düşünüyorum.

Ve diğer herkes okuyacak ve bunun için burs alacak, insanların evde oturup hiçbir şey yapmadığı zamanki gibi işsizlik parası değil.

İnsan seviyesinde olmak için dünyanın bütünlüğünü ve birbirleriyle doğru etkileşimi öğrenecekler; cansız, bitkisel ya da hayvansal doğa seviyesinde değil, insan doğası seviyesinde.

Doğru şekilde birbirine bağlı olduklarından, dünyaya karşılıklı bütünsel bağımlılık sağlayacaktır. Bu alanda herkes kendini dünyamızın egoizminin üzerinde, ebedi ve mükemmel hissedecek.

Bu koşula ulaşmak için tüm insanlığı eğitmemiz gerekiyor. Ve kendimizi normal, rahat ama gerekli bir seviyede beslemek için% 20’den fazlasına ihtiyacımız yok. Ve bu bir tür köle sınıfı olmayacak çünkü ihtiyaç duyduklarını elde etmek ve üretmek için zamanlarının yalnızca% 20’sini verecekler.

Ne kadar direnirsek direnelim, doğa bizi buna götürecektir. Daha fazla direnemeyiz ve artık egoist olarak gelişemeyiz ve sadece parayı ön plana koyamayız. Zaten hiçbir faydası olmayacak.

Yeni Bir Dünyada Kendimizi Doğuruyoruz

Tam gözlerimizin önünde değişen bir dünyada yaşıyoruz. Tüm hayatımız iki aşamaya ayrılabilir: Koronavirüsten önce ve sonra.

Hayat belli bir rutine göre aktı ve virüs birdenbire içinde köklü bir değişiklik yaparak, tüm insanlığı hala küresel bir kriz olarak algılanan yeni bir duruma getirdi.

Kriz büyüyor ve derinleşiyor ve nereye götüreceği belli değil ama bizi henüz aşina olmadığımız yeni bir dünyaya götürdüğü net. Bu kriz yeni bir doğum gibidir. “Kriz” (Mashber) kelimesi, eski zamanlarda kadınların, üzerinde çocuk doğurduğu taşın adından gelmektedir. Başka bir deyişle, kriz yeni doğum yeridir ve kriz dediğimiz mevcut durum yeni bir dünyanın doğmasıdır.

İnsanlık tarihinde pek çok farklı kriz yaşandı, ancak şimdiye kadar hiçbiri dünyayı bu kadar dramatik bir şekilde değiştirmedi. İnsan toplumunda, sadece onun yapısında bazı değişiklikler oldu. Ama bugünün krizi ilk gerçek krizdir, bir savaş, düşen bir göktaşı veya kitle imhası olmadığı için henüz çok ciddi gelmemekte.

Yine de buna kriz diyebiliriz, çünkü gözlerimizin önünde yeni bir dünya doğuyor. Yakında insan toplumunun, bizlerin, ailelerimizin ve dünyaya karşı tutumumuzun nasıl değiştiğini göreceğiz. Kişinin içsel dünyası, gerçeklik algısı değişecek ve yeni bir dünya göreceğiz.

Henüz görmüyoruz, tıpkı annesinin karnında olan ve dünyayı görmeyen bir bebek gibi. Ama doğduğunda bile ilk başta hiçbir şey görmez. Daha sonra işitme ve görme geliştirir ve büyüdükçe ve dünyaya alıştıkça tepki vermeye başlar.

Yeni bir dünya görmek için, biz yetişkinlerin tam da böyle doğması ve algımızı ve vizyonumuzu değiştirmesi gerekiyor. Yakında gerçekleşecek.

Doğum muazzam, kıyaslanamaz bir acıdır, tüm vücudun patlamaya hazır olduğu hissidir. Bir yandan bu çok ciddi, kritik, yaşamı tehdit eden bir durumdur. Ama öte yandan, başka seçeneğin olmadığını görürüz: doğa bizi bunu yaşamaya mecbur eder.

Bununla birlikte, bir çocuğun doğumu, bir kadının çocuk sahibi olma konusundaki doğal arzusuna dayanmaktadır. Ayrıca, bir kadını çocuk doğurmaya motive eden sadece tek bir kişi değil, bir toplum vardır. Doğa, kadına doğum sancılarına dayanması için çok fazla güç vermiştir; bu zor ve tehlikeli bir durumdur.

Hem erkekler hem de kadınlar tüm insanlık bu Koronavirüs krizinin içindedir. Kadınlar her zaman erkekleri doğum sancılarını bilmedikleri için kınadılar. Artık kadınlar memnun olabilir: erkekler gerçek, şiddetli doğum sancıları yaşayacaklar.

Krizin onları boğduğunu, onlara direnme fırsatı vermediğini hissedecekler: hepiniz içten parçalandınız ama hiçbir şey yapamazsınız.

Yine de dua ve birleşme çabalarıyla doğabileceğiz. Ama çok zor ve özel bir doğum olacak çünkü kendimizi yeni bir dünyada doğuruyoruz. Manevi dünyaya doğru sınırı geçiyoruz ve yeni bir formda doğuyoruz.

“Bu Belirsiz Zamanlarda Başarılı Bir Girişim Kurmak İçin Ne Gerekiyor?” (BIZCATALYST 360 °)

Başlangıçta, dünyanın son birkaç ayda ne kadar yeni bir programa kaydığını kavramamız gerekiyor. Bugün tamamen farklı bir dünyada yaşıyoruz. Sanki uzaylılar bizi ziyaret etmiş ve gerçekliğimize yeni bir çip yerleştirmiş, çevremizdeki koşullarımızı, davranışlarımızı ve düşünme biçimlerimizi değiştirmiş gibi.

Yine de bir geçiş aşamasındayız ve benzer şekilde birçok insan, kendi kendine fayda sağlamanın başkalarına fayda sağlamaktan öncelikli olduğu bir program olan Koronavirüs öncesi dünyamızın modası geçmiş programına göre çalışmaya devam ediyor.

Doğanın evrimsel eğiliminin, tüm parçalarını mükemmel bir bağa ve karşılıklı sorumluluğa yönlendirdiğini anlasaydık, o zaman bugünün değişimlerinin nihai yararımıza nasıl olduğunu görebilirdik. Bu bizi fiziksel olarak değil, daha içten bir şekilde birbirimize yakınlaştırmaya çalışıyor.

Ve birbirimize daha yakın hissettiğimizde, daha mutlu, daha emin, daha güvenli ve daha sağlıklı hissederiz.

Bu nedenle, bugün her şeyden çok ihtiyacımız olan şey, yeni gelişim programımızla ilişkilerimizi dengeleyebilmemiz için bağımızı destekleyebilecek, teşvik edebilecek ve yönlendirebilecek bir ortamdır- daha fazla iş birliği ve birbirimize özen gerektiren koşullar.

Bugünün yeni programının gerektirdiği karşılıklı sorumluluk ve güveni karşılayabilmek için birbirimize karşı tutumumuzu iyileştiremezsek, o zaman bugünden diğerine isteksizce ilerlerken omuzlarımızda giderek daha ağır bir yük hissedeceğiz.

Doğa, Koronavirüs aracılığıyla, bizi kesin olarak dönüştürmek için yeni koşullar içine soktu.

Bu nedenle günümüzün girişimlerinin bunu dikkate alması gerekiyor.

Geçmişteki girişimlerimiz onları birbirine düşüren bir pazarda sona erdiyse, şimdi her şeyin değişmesi gerekmektedir. Yine de rekabet etmemiz gerekecek, ancak rekabetimizin, işimiz için mümkün olduğu kadar pazarın çoğunu toplamaya çalıştığımız egoistlikten, her birimizin insanlığa olabildiğince çok değer katmayı hedeflediğimiz bir rekabete kayması gerekiyor.

Ve bugün “değer” ne anlama geliyor? İnsan ilişkilerinin kalitesini yükselterek, herkesin gerçekten mutlu, güvenli ve sağlıklı olmasına yardımcı olmanın yanı sıra, herkesin ihtiyaçlarının karşılanmasına özen göstermek anlamına geliyor.

Bu nedenle, bu dönemde bir girişim başlatacak kadar cesur olan herkes, önce dünyanın içinde bulunduğu geçişi anlayacak yeterli bilgi ve ortamla donatılmalı ve ardından insanların birbirine daha yakın hissetmelerine yardımcı olacak araçlar yaratmalıdır.

Örneğin, teknolojinin, kendimizi tek bir odada ve hatta her nefesimizin ve temasımızın herkes tarafından hissedildiği, tek bir bütünün parçaları olarak birlikte hissettirebileceği araçlar geliştirmesi için bolca nedeni var.

Başka bir deyişle, sıkı karşılıklı bağımızın keşfine doğru ilerlerken, başkalarıyla birmiş gibi hissetmenin ne anlama geldiğini anlamamıza yardımcı olacak ve böylece kaderimize çok daha olumlu ve uyumlu bir şekilde rehberlik edecek teknolojiler geliştirebiliriz.

Bu nedenle, insanların bağ ihtiyacını otantik bir şekilde karşılayan ve mevcut derecemizden daha fazla karşılıklı sorumluluk ve düşünceye geçişimizi kolaylaştırmaya hizmet edecek girişimlere ihtiyacımız var.