Monthly Archives: Ağustos 2020

Pandemi Ne Zaman Bitecek?

Soru: Şimdi birçok eski zevkler arka planda kayboluyor. Bazı insanlar alışkanlıklarını değiştiriyorlar. Diğerleri eski hayatlarını geri getirmek için acele ediyorlar ve bu durdurmak imkansız çünkü insanlar yemek, içmek, sıcak kalmak zorundalar.

Peki o zaman insanlar nasıl değişmeye başlamalılar?

Cevap: Değişiklik, insanların yemeleri, içmeleri, ısınmaları için ihtiyaç duydukları şeyleri, kendilerine en gerekli olanı sağlamaları, ancak ihtiyaç olanın dışında bir şey sağlamaları gerekmediğini anlamaları gerçeğiyle başlamalıdır. Ve o zaman salgın sona erecektir. Herkes toplum için gerekli olan işte uygun bir şekilde görevlendirilecektir. Ama bundan daha fazlası değil.

Virüs, sadece kağıt parçaları kazanmak için geçmişe dönmemize izin vermeyecek. Bu olmayacak.

Soru: Dünya Sağlık Örgütü de dahil olmak üzere çeşitli kaynaklardan, insanların sonbahar ve kış aylarında yeni hastalık dalgalarına hazırlanmaları gerektiğine dair bilgiler geliyor. Bizi korkutmak isteyip istemedikleri veya bunun gerçek bir varsayım olup olmadığı belli değil mi?

Cevap: Bence aynı salgın devam edecek. Dalgalar halinde gelip gidecek ve hiçbir aşı bize yardımcı olmayacak.

Sonuçta, bu tıpla ilgili değil, insanların doğaya, çevreye ve topluma karşı tutumlarını doğru bir şekilde algılamalarıyla ilgili. Bu değişmelidir. Eğer insanların tutumları değişirse, bu aşı olacaktır.

Koronavirüs İnsanların Etkileşim Şeklini Sonsuza Kadar Değiştirecek Mi? (Quora)

Koronavirüs gerçekten de ciddi değişiklikler geçirmemize neden oluyor.

Davranışlarımız, düşüncelerimiz, hırslarımız, umutlarımız ve beklentilerimiz zaten değişti, bu bizlere Koronavirüsün bizi etkileyen küçücük fiziksel bir parçacık olmadığını gösteriyor.

Koronavirüs,  daha ziyade realitemize giren, bizi davranışsal ve psikolojik olarak dönüştüren yeni bir programdır. Pandemi ne kadar uzun sürerse, bizlerin değerlerimizi, zevklerimizi ve tutumlarımızı yeniden değerlendirmemizi o kadar sağlayacaktır.

Sanki yoğun şekilde materyalist Koronavirüs öncesi dünya – bireysel servet birikimini, şöhreti ve gücü başarı işaretleri olarak gördüğümüz yer –  ile pandeminin derinlerine doğru ilerlerken, bu değerlerin çok daha az öneme sahip olduğu anlayışı arasında bir köprü üzerinde yürüyormuş gibiyiz.

Koronavirüsün sadece bulaşıcı bir hastalık olduğu vizyonundan bir anlığına geri adım atıp, Koronavirüse, özellikle insan etkileşimlerini değiştirmek için ortaya çıkan, doğa tarafından gönderilen evrimsel bir olgu olarak bakabilirsek, o zaman doğanın, ilişkilerimizi ve bağlarımızı iyileştirmek için bize nasıl ustaca rehberlik ettiğini görürüz.

Böyle bir görüş, doğanın bizi nasıl geliştirdiği anlayışından kaynaklanır: tamamen çeşitliliği ve bireyselliği arttırmak, daha sonrasında, daha ileri seviyelerde işbirliği ve bağ kurma ile çözülen kriz aşamaları vasıtasıyla.

Elisabet Sahtouris gibi evrim biyologları, bu doğa sürecini, parçalarını daha fazla bağlantıya ve daha evrimleşmiş yaşam formlarına yönlendiren olarak örneklendirmişlerdir ve bu, Kabalistlerin doğanın amaç ve plan tasvirleriyle tutarlıdır, ki bu insanlığın tek bir bütün olarak olumlu bir şekilde birleşmesi ve bunu yaparak doğa ile dengeye ulaşmasıdır.

Ne kadar gelişirsek, o kadar birbirine bağlı ve birbirine bağımlı hale geliriz. Sorun şu ki, artan bağımızı olumlu bir şekilde gerçekleştirmek için birbirimize karşı tutumlarımızı etkin bir şekilde geliştiremiyoruz.

Bu nedenle doğa, Koronavirüsü öncelikle bizlere birbirimizi önemsememize bir ders vermek amacıyla gönderdi.

Örneğin, virüsü bilmeden taşımamız durumunda, başkalarına bulaştırmamak için şimdi maske takmamız gerekiyor. Başka bir deyişle, kendi sağlığımız için değil, başkalarının sağlığı için maske takıyoruz ve kendi sağlığımız aynı şekilde bizi “önemseyen” başkalarına da bağlıdır.

Ayrıca, ekonomik alanda, Koronavirüs birçok işletmeye ve işe bir darbe vurduğundan, bizleri, sıkışık bir durumla karşılaşan herkesi düşünmeye ve herkesin en azından temel gereksinimlerini karşılayabilmesi için yeni çözümler hakkında düşünmeye zorluyor. Böylece yetkililer de kendi halklarını daha fazla düşünmeye ve harekete geçmeye mecburi hale geliyor.

Doğa kaynaklı kriz zamanlarında, insanlar ihtiyaçtan dolayı bir araya gelirler ve Koronavirüs pandemisi nihayetinde birbirimize karşı tutumumuzu geliştirmeye yarayan bir kriz gibidir.

Karşılıklı olarak sorumlu ve saygılı ilişkilerin, gelişimimizin bir sonraki aşaması olduğunu ne kadar çabuk anlarsak ve birbirimize karşı daha sorumlu ve düşünceli davranmaya yardımcı olmak için etkin adımlar atarsak, o zaman doğanın bizi yönlendirdiği daha gelişmiş bağ koşuluna o kadar erken geçeriz – ve o zaman, istemeden değişimimizi zorlamak için salgın hastalıklara ve diğer krizlere ihtiyacımız olmaz.

Bu nedenle, Koronavirüs, etkileşim şeklimizi değiştirme sürecini çoktan başlattığından, önümüze koyduğu koşullara bağlı kalmak ve başkalarına karşı daha saygılı bir biçimde düşünmeye ve davranmaya çabalamak akıllıca olur.

Bu bizlerin pandemiden çıkmak ve daha mutlu, daha güvenli ve daha sağlıklı, doğanın nihayetinde bizden ne istediğinin daha fazla farkında olacağımız bir dünyaya girmek için, biletimiz olacaktır.

Umudum, bu değişime daha etkin bir şekilde girmemizdir ve bu, bizi oraya götürmeyi doğaya bırakmaya devam etmemizden daha hızlı ve daha keyiflidir.

Yeni Hayat 1109 – Öfke

Dr. Michael Laitman, Oren Levi ve Yael Leshed-Harel ile söyleşide

Kabala bilgeliğine göre, öfke dengesizlikten kaynaklanır. Bir insandaki egonun egemenliği, onun dünyadaki resmini çarpıtır. Bir durumu kontrol edemediğini hisseder ve onu sakinleştirmek için dinlendirici bir ortamın etkisine ihtiyaç duyar. Çevre ona,  öfkenin üzerine çıkmasına yardım etmelidir. Bize olan her şey yukarıdan gelen ve bizi daha da yükselmeye yönlendiren bir oyundur.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1109-ofke/

Üst Gücü Edinmek

Soru: Hayatın anlamı sorusu bireysel mi yoksa herkes için ortak mıdır?

Cevap: Hayatın kökünü anlamak herkes için ortaktır. Ama siz bireysel olarak fark ediyorsunuz.

Gerçek evrenin sonsuz, sınırsız olduğunu görmeye başlıyorsunuz ve siz de bu sonsuz, sınırsız hayatın içinde var oluyorsunuz. Bize görünenin dışında ölüm yoktur çünkü bu sadece bizim hayvansal koşulumuzun üzerine gelir. Daha yüksek koşul, hayvansal bedenin ölümünden etkilenmez.

Görüyorsunuz ki hayatın bilgisi, tüm doğayı yöneten gücün edinilmesindedir. Biz buna “Yaradan” diyoruz çünkü bizi yarattı. Fakat bu, dinlerde ima edilen şey değildir. Bu güç, tamamen net bir şekilde, tecrübe ederek elde ettiğimiz niteliklerin içinde edinilir. Etrafınızdaki her şeyin nasıl var olduğunu hissetmeye başlarsınız ve aynı zamanda bu seviyeye yükselirsiniz.

Bir insanın ne anlama geldiğini, cansız, bitkisel ve canlı dünyadan nasıl farklı olduğu size net hale gelir. Sonuçta, biz de dahil olmak üzere, onların hepsi küçük bir Dünyevi egoizm çerçevesinde var olmaktadırlar.

Ve eğer hayvansal egoizminizin üzerine çıkarsanız, o zaman bu dünyada, bu hayatta ebedi, mükemmel bir koşulu edinmeye başlarsınız. Ve maddesel var oluşumuz hiçbir şekilde bizi sınırlamaz.

Neden Bir Virüse İhtiyacımız Var?

Soru: Virüsten sonra birleşmemizi nasıl gerçekleştirebiliriz?

Cevap: Böylelikle bu virüs artık var olmaz. Yeni bir birleşme sistemi oluşturmak için virüse ihtiyacımız var. Onsuz bunu yapamayız. O bizlere kendi aramızda ne tür bir birlik oluşturmamız gerektiğini gösteriyor.

Şu anda hala onu anlamıyoruz ve hissetmiyoruz. Virüse bir engel gibi, kötülük gibi bakıyoruz ama gerçekten yakında onun üzerine çıkacağız ve onunla çalışacağız. Bağımızdaki çalışmayı başka nerede iyileştirmemiz gerektiğini gösterecektir.

Soru: Bütün insanlar sadece krizin sonunu bekliyorlar. Bir sonraki salgını nasıl önleyebiliriz?

Cevap: Yaşamış olduğumuz şeye dayanarak doğru bir şekilde davranmaya başlarsak, daha sıcak ilişkiler ve karşılıklı yardım için çabalarsak bir sonraki krizi önleyeceğiz. Eğer yapmıyorsak, o zaman bir sonraki salgına şimdiden girmeye başlıyoruz.

Karakter Özelliklerini Değiştirmek Mümkün Mü?

Soru: İnsanın temeli DNA’dır, yani her şeyi belirleyen genlerimiz: fizyolojimiz, her türlü eğilimi ve hatta günümüzde söyledikleri gibi politik görüşleri. Buna katılıyor musun?

Cevap: Genler veya diğer bazı parçacıklar, dalgalar veya elementler eğilimlerimizi belirlerse ne fark eder ki? Elbette bize rehberlik eden ve sayesinde insanların karakterlerini, hayata karşı farklı yaklaşımlarını vb. ayırt ettiğimiz özellikler vardır. Buna gen denir.

Yorum: Genlerimiz kendilerini değiştirilebilen veya değiştirilemeyen nitelikler olarak gösterebilirler. Örneğin, bir çocuk para kültünün hüküm sürdüğü egoist bir ailede doğarsa, prensip olarak, onun bir özgecil olarak büyüme şansı yoktur.

Benim Yorumum: Hayır, buna katılmıyorum. Doğada zıt nitelikleri görüyoruz. Öğretmenimiz Baal HaSulam, tersine dönmenin çok sık gözlemlendiğini yazıyor. Rusya’da devrimcilerin soylu ailelerde doğduklarını biliyoruz. Bu, çocuklar ebeveynlerine karşı zıt gittiklerinde, babaların ve çocukların ebedi sorunudur. Bu nedenle, bu çocuklarda tersine dönen, ebeveynlerin özellikleridir.

Soru: Sizce karakter özellikleri değiştirilebilir mi? Kişinin cimrilik için bir tutkusu olduğunu varsayalım.

Cevap: Hiçbir şeyi değiştirmeye gerek yoktur. Bunun yapılamayacağına inanıyorum çünkü içimizdeki veriler, her insanda, her Partzuf’ta, her ruhta ilk dokuz Sefirot olarak adlandırılır. Bizim sadece onları doğru bir şekilde nasıl kullanacağımızı öğrenmemiz gerekiyor.

Bilginin Yolunda

Soru: Derslerinizden, bir insanın hayvansal, egoist bir doğası olduğunu anlıyorum. Aynı zamanda bizi özgecil doğamızın gelişimine götüren üst güç de vardır. Ancak, özgeciliği eylemde görmezsek, bu güce ulaşmak yine de mümkün müdür?

Cevap: Çok zor, neredeyse imkansızdır. Üst güçle gerçekten bağ kurmak için bir gruba ihtiyacınız var. Sizinle aynı gelişmeyi gerçekleştirecek, tercihen on kişiden oluşan küçük bir gruba.

Esas olarak, dışınızdakileri hissetmek için kendi içinizde ayrılmaz nitelikler geliştirmeniz gerekir. Bunu kendi türünüzle birlikte bir grupta yaparsanız, o zaman birbirinizle doğru bağ içinde, dış gücü yani Yaradan’ı algılamaya başlayan bu nitelikleri, tam olarak onlunuzda bulacaksınız ve O’nu aranızdaki bağda ifşa edeceksiniz.

Soru: Yaptığınız şey aynı zamanda insanlara hizmet etmenin belli bir yoludur, burada onlara Kabala yöntemiyle temas kurma fırsatı vermektesiniz. Başka bir deyişle, bu özgecil bir yoldur ve onlu ile sınırlı değildir. Bu on kişi olması gerekmediği anlamına mı geliyor? İnsanlık da olabilir mi?

Cevap: İster insanlık ister birkaç kişi olsun, buna yine de onlu denir.

Soru: O’nu tamamen anlayarak mutlakla bir tür bağa ulaşmak için çabaladığımız noktalardan biri olan bilgi, yolumuzun bir parçası mıdır?

Cevap: Evet. Bu, üst güçle tamamen bağ kurmak için, kendi güçlerinizi incelemenin ve doğru bir şekilde uygulamanın sonucudur.

Soru: Diğer bir nokta ise uyum bulmayı hedeflediğimiz nokta mıdır?

Cevap: Uyum sağlamak, bunun tam tersi durumda olduğumuz sürekli bir ifşa üzerine kuruludur. Bununla birlikte, özlem tam olarak uyum için olmalı; tüm güçleri, tüm nitelikleri, tüm düşünceleri birleştirilmiş bir bütün içine dahil etmelidir.

Soru: Bilgi yolunda ilerleyen bir kişi, başka bir Kabalistik hakikat biçimiyle karşılaşırsa, onun ilerideki hizmeti diğer insanların da onunla tanışabileceği bir alan yaratmakla ilişkili midir?

Cevap: Elbette. Bu genel ilerlemedir, dünyanın genel ıslahıdır, onun amaca doğru gelişmesidir. Ve amaç iyi güçler vasıtasıyla aramızdaki ayrılmaz bir bağdır.