Monthly Archives: Haziran 2014

Avrupa’da Babil’in Yıkıcı Etkisi

Soru: Neden bağın (bağlantı) gücü bazen güçlü ve bazen güçlü değil? Örnek olarak, Amerika Birleşik devletlerinde, birçok eyaletin birleşimi çok güçlü bir ulus yarattı, oysa Avrupa’daki birlik böyle bir başarı getirmedi.

Cevap: Avrupa’da Babil’in yıkıcı gücü, çeşitli dillerin karışımı ve karışıklılığı etkin.

Soru: Yarattığımız bağlantı gücünün durumu, daha kötü yapmayacağından nasıl emin olabiliriz?

Cevap: Bu dünyanın düzeltilmesi ile ilgili Kabala bilgeliğinin ve bilgisinin serbestçe yaymanın mümkün olduğu bir süre içinde olup olmadığımıza bağlıdır. Bu zamana ulaştık mı, ulaşmadık mı? Bizim için böyle bir soru yok çünkü bu büyük bir Kabalist tarafından yazılmıştır.

Soru: Tüm dünya, bütün kendi katmanlarında, formlarının tümünde, zaten bu yöntemi kabul etmek için olgun hale geldi mi ve etkili bir şekilde idrak etti mi?

Cevap: Dünya bu krizi hissettiği ölçüde hazırdır: ya çocukların eğitiminde, aile içinde, işsizlik ve işte, sosyal ilişkilerin içinde ya da genel ekonomik krizde.

Soru: Avrupa’da kriz hissedilir hale gelmiştir ve bunu durdurmaya çalışıyorlar. Bu çabalar bir kaç yıldır herhangi bir başarı elde edilmeden zaten devam etmektedir.

Cevap: Bu işi kendi başlarına yapmaya asla hazır olmayacaklardır. Her nasılsa, bize öyle geliyor ki, beklersek insanlar hayatları için doğru bilgiyi almaları ve birdenbire bilgeleşmeleri ve arzuyu almaları ve kendi kendilerine anlamaları mümkün olacaktır. Fakat bu asla mümkün olmayacaktır. Kendi kendilerine bir şey anlamayacaklar.

Birden fazla darbe almaları, onları daha iyi ve akıllı hale getirmez, aksine onları daha inatçı ve daha fena yapacaktır. Sadece onlarla birlikte yapacağımız ortak etkinlikler yoluyla ve yöntemlerimiz ile durumu düzeltmek mümkün olacaktır.

Karmaşık Bir Soru

Soru: Kişi “Dostunu kendin gibi sev” koşulunun neden gerekli olduğu sorusunu nasıl yanıtlamalıdır?

Cevap: Çünkü, dünya entegre tek parçadır ve herkes arasındaki karşılıklı entegre bütün bağlantı “sevgi” olarak adlandırılır, herkes için karşılıklı sevgi, tıpkı tek vücuttaki hücreler gibi. Bu, “Dostunu, kendin gibi sevmelisin” olarak adlandırılır. Bu demektir ki, tıpkı yaradılışın diğer tüm parçalarının arasında olduğu gibi, kişiler arasında da öyle bir bağlantı olmalıdır.

Doğada, her şey doğru bağlantıdadır ve aralarında bir birlik vardır, sadece insanlar hariç. İnsanlar bu birliği bozmaktadırlar ve cansız, bitkisel, hayvansal seviyelerin doğalarını çarpıtmaktadırlar. İnsanlar kendilerini düzeltmeye başladıkları anda, doğa da otomatik olarak değişmeye başlayacaktır.

Doğa, yükselmeye başlayacaktır çünkü, yaradılışın tüm parçaları birbirlerinin içine eklenmiştir, fakat özellikle Adem yani insan dediğimiz o özel seviyede bu gerçekleşecektir. Bu sayede, “dostunu sev” yaradılışın başlıca kanununu yerine getirmiş olmaktadır, yani tüm parçaları arasındaki bağlantıyı.

22 Haziran 2014’de yayımlandı

Sochi Konferansından 6/9/14, Ders 1

Bir Elin Nesi Var İki Elin Sesi Var

Marina R. Bityanova’nın görüşleri (Moskova Open Üniversitesi’nde Psikolojik Destek Eğitim Merkezi’nde Profesör ve dört kitabın yazarı): “İnsanlar uzun bir süre için birlikte çalıştıkları zaman ortak kararlar vermek zorundadırlar – bir uzlaşmaya gelmek için değil, soruna ortak bir görüş geliştirmek için. Uzlaşma ortalama çözümdür ve dolayısıyla hiç kimseye ait değildir. Bir grup kararı geneldir ve bu nedenle herkes tarafından kabul edilmektedir.

Pratik açıdan bakıldığında, bu kararların ortaklaşa kabul edilmiş olması çok önemli bir özelliğe sahiptir: aynı zamanda bu herkesin kişisel bir kararıdır, bu yüzden herkes onları gerçekleştirebilir. Bu sebepten dolayı bir grup kolektif tartışmaya, hayati kararları bir arada almaya teşvik edilmelidir.

Ama grup kararı etkili midir? Belki de kararın başka biri tarafından alınması daha iyidir – sorumlunun, liderin ve sonra gerekçesi için grubu ikna eder.

İnsanlar kompleks ve sağlam bir kararı tartışmalarla almanın daha iyi olduğunu uzun süredir fark etmişlerdir (bilgelerden oluşan bir konsey, yaşlıların toplanması, tartışma odaklı grup), genel bir anlaşmada – fikir birliği. Bir grup eylemi “ortalama” kişinin eyleminden nicelik ve nitelik olarak üstün olmasına rağmen bazen olağanüstü kişiliğe sahip bir kişinin eylemleri kadar etkili değildir.

Grup kararları bireysel olandan daha risklidir; birleşerek insanlar risk almaya karar verir, çünkü bir grup kararı insanları sorumluluğu ve aşırı uçlarda verilen kararların benimsenmesini kolaylaştıran kişisel sorumsuzluğu paylaştıklarını hissettir ve riskin hazine olarak görülmesini sağlar: risk almaya hazırlık durumunu artırır; panel tartışmasında sırasında, grup üyeleri bu hazır duruma sahip olduklarını hedefleyerek göstermektedir.

Grup kararlarının bir diğer önemli özelliği: tartışma sırasında, görüşler ortalama değildir, ama polarize olmuştur.

İç birliğin ve özerkliğin yüksek düzeyine sahip bir grubun düşünce tarzı aşağıdaki özelliklere sahiptir:

–         Yenilmezliğinin bir illüzyonu;

–         Tek mümkün ve doğru olan kişinin kararı için rasyonel bir açıklama vermek arzusu;

–         Rakiplerinin basmakalıp görünmesi;

–         Azınlığa yönelik açık baskı

–         Oybirliğinin bir illüzyonu

–         Grup ruhu bekçileri olarak kendi kendilerini tayin edenlerin ortaya çıkması, v.s.

Çalışmalar göstermektedir ki, iç kohezyon ve üyelerinin kendini memnun etme istekleri olan bu tür gruplar artmaktadır, fakat bu grup kararlarının kalitesini azaltmakta; üyelerinin kendi kararlarını alındığı gruplar, diğer gruplara göre daha yüksek bir kalitedir.

Bu olgu sık sık krizde çalışan gruplarda oluşur, stresli durumlar grup üyelerini grup hedefleri etrafında birleştirmeye zorlayarak, dış dünyaya karşı bir çit oluşturur.”

Benim Yorum: Bir grup birleştirmek istediğinde bütün dünya onun birliğinden faydalanır, içinde negatif nitelikler oluşmaz.

Modern Dünyanın Korkuları

İlya Pluznikov’un görüşleri (Moskova Devlet Üniversitesi Nöro-psikoloji ve Anormal Psikoloji Fakültesinde Yardımcı Doçent)“Korku evrimin bir ürünüdür. Tüm korkular evrim sırasında sabitlenmiş ve yaralı kabul edilmiştir ve bizimle yaşar.

Modern Batı Avrupa toplumu ruhsal çöküntünün yüksek olduğu bir toplumdur; narsisttir, her şeyin mükemmel olması gerektiği, kişinin en iyi olmak zorunda olması anlamına gelir; bu da kişi ile standartlar arasında uyumsuzluk oluşturarak endişeye neden olmaktadır.

Benim Yorumum: Çevre herkesin yaşam amacını tanımlar ve belirler. Bir ormanda gelişmiş olsaydık en iyi savaşçı olmak için çabalıyor olurduk. Bu nedenle kişinin değil, çevrenin ve nevrozların tedavi edilmesi gerekir.

En kısa zamanda toplum kalkınma vektör eşitliğini değiştirdiğinde, eşitlik, kardeşlik, maneviyat ve karşılıklı desteğin ideallerini varsaydığında ve kişiyi topluma vericiliği ile değerlendirdiğinde; herkes sanki iyi bir annenin kollarındaymış gibi hissedecektir.

Sosyal Eşitsizlik İnsanları Mutsuz Eder

Jan Delhey’in görüşleri (Sosyoloji Profesörü, Beşeri ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Jacobs Üniversitesi, Almanya):  “Daha eşit toplumlar ‘daha iyi’ toplumlar mıdır? Bu makale gelir dağılımındaki eşitsizliğin Avrupalıların subjektif refah derecesine bağlı olup olmadığını veya nedenlerini ele almaktadır. Geniş bir uluslararası karşılaştırmada gelir eşitsizliğinin ve mutluluğun (veya mutsuzluğun) mevcudiyeti arasında genellikle kesin bir bağlantı olmadığını bununla birlikte Avrupalıların daha eşitsizlik içeren yerlerde daha az mutlu olduğunu göstermektedir. Bunu daha ayrıntılı tartışmak ve deneysel olarak üç testle Avrupalıların neden eşitsizlik karşıtı, güven/güvensizlik, durum endişesi ve çatışmalarını açıklayabiliriz.

Bu üç potansiyel uzlaştırıcılardan her biri, bir ülkenin gelir dağılımındaki eşitsizliğin ölçüsü ve buna karşın alt öznel refahı ile sonuçlanan bir varsayımla açıklanmaktadır. 30 ülkede yapılan Yaşam Anketi 2007 Avrupa kalitesi adlı çok kapsamlı bir arabuluculuk analizi verilerine göre; güvensizlik ve durum endişesinin eşitsizlikten kaçınmanın önemli bir uzlaştırıcısı olduğunu oysa algılanan çatışmanın öyle olmadığını ortaya koymaktadır. Bunu daha detaylı gösterebiliriz, güven varlıklı toplumlar arasında önemli bir uzlaştırıcı iken durum endişesi daha az varlıklı toplumlar arasında kritik bir öneme sahiptir.

Benim Yorumum: Güvenin inşası ve böylece bir toplumda esenlik duygusu sadece tam ve sürekli insan eşitliği ile mümkündür. Bu ancak integral eğitim ve yetiştirilme yöntemiyle ve bağ kurmanın bilgeliği ile mümkündür, böylece Üst Işık insan doğasını değiştirebilir.

Dünyanın Kuantum Algılanışı

Tüm ihtiyaçları ve arzuları ile bütün dünyayı, Sonsuzluk Dünyasının tüm Malhut’unu kendimize bağlamamız gereklidir. İlk önce, kendimize yakın olan tarafları çekeriz, örnek olarak, benzer görüşleri olan ve diğerleri ile bağ kurmak isteyen kişileri: “Herkes, kendi komşusuna yardım etsin.”

Ve sonrasında, bizden daha uzak olan taraflara geçiş yaparız, örnek olarak, kendi dış görünüşümüzü paylaşmayanlar ya da birbirleri ile bağ kurmak için çabalamayanlar ya da yaradılışın amacını ifşa etmek istemeyenler.

Dağıtım, genel toplumun arzularını toplamakla başlar. Küçük, ilkel ve dünyevi görünürler ancak sadece buna benzerler. Üst Partzuf ve altındaki bağlantıda, ikincisi daha küçük bir arzu taşır. Hâlbuki Üst Partzuf, altta olanın isteğine, üstün alttakine karşı hissetmiş olduğu büyük sevgiden dolayı çok önemli ve gerçek bir şey olarak bakar. Bu yüzden, üst, altta olanın ihtiyaçlarını karşılayacak büyük işi yerine getirebilecek hale gelir.

İşte bu şekilde tüm dünyayı kendime iliştirmiş olurum. Denilmiştir ki, tüm dünya bana hizmet etmek üzere yapılmıştır. İnsanlar, ne bu gerçeği anlarlar, ne de bu şekilde düşünürler. Bunun tam aksine, beni reddeder hatta benden nefret ederler. Ancak, bu benim için hiç önemli olmamalıdır. Onların arzularını kabul ederim ve bilirim ki, ben onlara, onların bana davrandıkları gibi davranamam.

Onlar yaşamış oldukları problemler ve savaşlar yüzünden ıstırap çekerken ben de oturup daha bilge olmayı bekleyemem. Bu hatalı bir yoldur ve komşularımızı sevmek ile uyumlu bir davranış değildir. Eğer bu şekilde düşünüyorsanız, bu hala kendi üzerinizde çalışmanız gerektiği anlamına gelir. Bu, ne olursa olsun, çabalarımızı neden diğerleri ile bağ kurmak için devam ettirmemiz gerektiğini açıklamaktadır.

Dik başlı, işe yaramaz, ailesinin sözünü hiç dinlemeyen ve kasıtlı olarak her şeyi yanlış yapan oğulları olan bir aile düşünün. Ne olursa olsun, o hala onların oğullarıdır ve yine ne olursa olsun aile, oğullarını korumak zorundadır. Bu, bizlerin, daha sonra başına ne geleceğini bilmediğinden, hayata küsmüş ve umudunu yitirmiş dünya üzerinde çalışmamız gereken modeldir.

Bu, kendilerini iyi, olağandışı, akıllı, zeki olarak saymayıp, kendilerini zayıf, aptal olarak hisseden ve etraflarındaki dünyada ne olup bittiğinin farkında olmayan, insanlığın gerçek doğasının ifşasıdır. Dünya, gittikçe gerilemekte, daha da alçaklara düşmekte, yiyecek, seks gibi temel birkaç ihtiyaç dışında hiçbir şey insanların ilgisini çekmemektedir.

Eski kültürümüz, uzay programımız, o yüce isteklerimiz, bilim adamlarına, bilgelere, sanatçılara, iyi eğitimli kişilere olan saygımız nereye gitti? 50 yıl kadar önce bunların hepsine sahiptik. Her şey bir anda gitti! İnsanoğlu, sanki bir hayvan topluluğuna benziyor.

İnsanlar, en küçük ihtiyaçlarını bile karşılayamayacak durumdalar ve ıstırap çekiyorlar. İstatistiklere göre, şu anki refah seviyesi, 100 yıl öncekinden 10 kat fazla ancak aynı zamanda, depresyon, umutsuzluk ve birine ihtiyaç duyma duygusu sürekli olarak büyümekte. Nihayetinde, bunlar doğrudan maddi refah ile ilgili konular değiller.

Sorunlar bizler üzerlerinde çalışalım diye bizlere verilmektedir. Bunu çok açık bir şekilde anlamamız gerekmektedir. Bizlerin dünyayı algılaması tamamen “kuantumdur”. Hepimizin sahip olduğu görev ile arasında büyük bir çelişki vardır: özgür seçimi olan tek kişilerin biz olduğumuzu ve diğerlerinin buna sahip olmadıklarını kabul etmek. Bu kural, istisnasız olarak herkes için geçerlidir. Bu bizleri, tüm dünyanın her birimize bağlı olduğuna ve hepimizin de bu amaca hizmet etmesi gerektiğine yönlendirir.

28 Mayıs 2014 dersine hazırlık kısmından.

6 Haziran 2014’de yayımlandı

Yaradan’ın Reklamını Yapmak İçin 500 Milyar Dolar

Soru: Bağ kurma yönteminin reklamını yapmak için 500 milyar doları nereden elde edebiliriz?

Cevap: Bu soruyu ciddi olarak tartışmamız ve bunu nasıl başarabileceğimizi netleştirmemiz gereklidir. Ancak oldukça nettir ki, bunun için hiçbir seçeneğimiz yok; grubumuzdaki ya da dünyadaki genel olarak Yaradan’ı algılamak isteyen herkes bu reklam çalışmalarının bir parçası olmalıdırlar.

Bu tam olarak bizim yapmakta olduğumuz şeydir; Yaradan’ın reklamını yapmak istiyoruz. Eğer bunun için 500 milyar dolara ihtiyacımız varsa o zaman bunu bulmamız gerekiyor. Yaradan’ın reklamını yapmamız gerekiyor: O’nun planını, O’nun amacını, O’nun hedefini.

Bunun ötesinde hiçbir yerde insanları ikna etmemiz gerektiği yazılı değildir. Hiç kimseyi ikna etmek zorunda değiliz ve bu neredeyse imkansızdır. Yapmamız gereken tek şey, onlar için Islah Eden Işığı açmaktır ve bu onların iyiliği için onlara geri dönecektir.

Fakat sizler savınız aracılığıyla onları ikna etmek için nasıl daha bilge ve daha dokunaklı olabileceğinizi düşünüyorsunuz. Bunlara aslında hiç gerek yok! Bu aşılamayı sadece Işık ile açmak gereklidir böylece çalıştaylar ve bazı ilave aktiviteler ile bu onların içine damlamaya başlayacaktır. Bu çalışmaları nasıl beklemeye başlayacaklarını göreceksiniz.

Soru: Bunu doğru mu yorumluyorum ben, yani Islah eden Işık aramızdaki bağda bir sıcaklık, sevgi ve güven hissiyatı mıdır?

Cevap: Bu Üst Işık’tır ve her şey onun içindedir. O’nun nasıl çalıştığını bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey onun bizleri ıslah ediyor olduğudur. Bu, kişiyi onun anlayamayacağı ve onu değiştiren tarzda etkileyen üst bir güçtür.

Dikkat edersek, bazen bizler de değişiyoruz. Bazen anlamadığım kafa karışıklıkları yaşadığım bir dönem oluyor ve kendimi bir sisin içinde, bir çeşit bulanık bir durumda hissediyorum ve bundan sonra birdenbire benim için berraklaşma başlar ve bir anlayış ifşa olur, yeni bir his.

Soru: Ama burada bir bilimden bahsediyoruz.

Cevap: Bu soyut bir teori değildir aksine, bu gerçek bir bilim ve yaşamanın, bunun sayesinde her zaman daha da yükselmenin gerekliliğini açıklayan hayat bilgeliğidir.

Soru: İnsanlar için bir rehber olarak çalıştığım zaman ve musluğu Işık ile açtığımda, başarımı değerlendirebileceğim bazı kriterler var mıdır?

Cevap: Başarı için kriter, daha fazla anlamaya başlamanız ve daha fazla hissediyor olmanızdır. Diğerleri ile olan daha güçlü bir bağın, sizin ihtiyacınız olduğunu anlamaya başlarsınız. Tüm dünyada ve genel toplumda Yaradılış amacının gerçekleşmesini daha da fazla görmeye başlarsınız.

6 Haziran 2014 tarihinde yayımlandı.

Günlük Kabala Dersinin 4.Bölümü, 28 Mayıs 2014 Baal HaSulam’ın Yazıları

Bitiş Çizgisi Yakın

Soru: Bir yandan birbirimize ortak garanti vaat etmeliyiz fakat diğer yandan da kişinin kalbi gençlik yıllarından kalan şeytani eğilimleri taşıyor ve bu eğilimleri her yıl büyümektedir.

Cevap: Şeytani eğilimi düzelten ve iyiliğe dönüştüren bir sistem olmalıdır. Ama bunun yerine şeytani eğilimi büyüten ve arttıran başka bir sistem vardır ve buna farklı biçimler verir. Bu sistem çalmayı bilen ve hatta daha fazla sofistike bir şekilde başkalarından nasıl yararlanılacağını bilen insanları takdir eder.

Beni arkamdan iten bu şeytani eğilime ek olarak, başka bir sistem olan reklamcılık da beni farklı şeytani zevklere çeker.

Soru: Ortak garanti fikri hiç şüphem yok ki doğru, yaşadığım ve çocuklarımı büyüttüğüm bir toplumda bunun gerçekten yerine getirilmesini isterdim. Sadece tek bir şüphe var o da evrimin bizi yönlendirdiği yerden tamamen zıt olan bu durumda başarılı olabilmek için bir şans olup olmadığı.

Cevap: Ortak garanti fikri ya kişiye hiç bir seçim hakkı bırakmayan dünyadaki büyük bir ızdıraplar ve problemlerle başarıya ulaşabilir (ve dünya doğal evrim yolunu zamanında izlerse bunun meydana geldiğini görürüz). Ya da hala dünyayı doğru yola, Işığın yoluna koymayı başarabiliriz.

Buna hiç şüphe yok ki bununla birlikte durumumuz bir sonla bitmek zorunda. Herkes bitiş çizgisinin yakın olduğunu ve dünyanın patlamak üzere olduğunu anlıyor. Günlük olaylardan gördüğümüz kadarı ile dünya kötü bir yöne doğru ilerlemekte. Hiç kimse artık iyi şeylerin olabileceğini beklemiyor. Radyoyu veya televizyonu açtığımızda herhangi iyi bir haber beklemiyoruz.

Sadece iki seçenek var: Işık yolu ya da ızdırap yolu. Kollarını kavuşturup kendi etini yiyen bir aptal gibi oturabiliriz. Fakat bu hedefe doğru dürtü almış insanlara, Yaşar El (Yaratana doğru) ve üst ışığı keşfetmek isteyen denir. Bu onlara ışığı diğerleri için ortaya çıkarmalarını mecbur kılar (bu önemlidir).

Bu yüzden, bağlantı yoluyla insan toplumunun düzeltilmesi yöntemi insanlara ifşa oldu çünkü bağlantı üst kuvvetleri veya Islah eden Işığı içerir. İnsanlar Islah eden Işık hakkında bir açıklama alacaktır ve bunun mümkün ve zahmete değer olduğunu hissettirebildiğiniz sürece bunda sakınca görmezler.

Başka bir seçenek yok çünkü bu zaten bir toplumsal eğilimdir, dünya zaten bilinçaltında bunu anlıyor ve kabul etmeye hazır. Çünkü aksi şekilde insanlar, diğerini kolayca yok edeceğimizi anlıyor. Bunun için Ukrayna ve Suriye’de olanları görmek yeterli.

Soru: Böyle bir felaket durumunda dünyada dönen oyunları ve Kabala bilgeliğini anlatmamız mümkün olabilecek mi?

Cevap: Tabii ki, bu tam olarak da bu realitede yapılır. Bu yöntemi şimdi kullanmazsalar yarın öldürülmüş olacaklar. Felaketler zaten üzerimizde işlemeye hazır şekilde Yukarıdan sıralanmıştır, uçaktan birer birer atlayan paraşütçüler gibi.

Nereye Gidiyoruz?

Soru: Dünyanın durumunu değiştirmemiz için gerçekten bir şansımız var mı? Yine de her gün her şeyin kötüye gittiğini görüyoruz.

Cevap: Hayır, dünya her geçen gün kötülüğün daha büyük bir farkındalığına doğru ilerlemektedir. İnsanlar herhangi bir istikameti olmayan bir yolda ilerlediklerini, nereye gideceklerini bilmeden, dünyanın gelişimine etki etmenin mümkün olmadığını veya hayatı garantilemek için dünyanın sürdürülebilirliğini sağlayamayacaklarını anlıyorlar.

Bütün baskıları kaybediyoruz ve dizginler elimizde değil. Dünyayı idare edebilmemizin bir yolu yok ve aslında bu iyi bir şey. İnsanlar ana babalarını kaybetmiş çocuklar gibi hissediyorlar.

Yavaş yavaş bizi kimin unuttuğunu, kimden uzaklaştırıldığımızı ve kime yaklaşmamamız gerektiğini anlamaya başlıyoruz. Bu kişiye doğa ve gerçeklik ile denge içinde üst güçlere ihtiyacı olduğunu hissettiriyor. Bu mistik bir güç değil aslında bu sistemin nasıl inşa edildiğini, yasayı, dünyanın hangi formüle göre yaratıldığını anlamak istiyoruz.

Gittiğimiz yolu bilmemiz gereklidir! Sonuçta, tamamen bir karanlığın içinde bizi nereye götürdüğünü bilmediğimiz hızlı bir trenin içindeyiz.

Soyutlama Başarısızlıktır

Nikolay Kashcheev’ün görüşleri (Promsvyazbank’da Kurumsal Bölüm Başkanı, Kıdemli Direktör, Rusya):“Dünya bugün sistemin lehinde olmayan geleneksel yasaların altında yaşamaya devam eden bir kırılma noktasında bulunmaktadır. İstikamet ve eğilim değişiyor. Artık, ilerleme sadece tüm dünyadaki insanların ortak çabaları ile elde edilebilecektir.

Bu ilerlemenin meyveleri sadece teknoloji ve bilgi akışı sayesinde bir laboratuardan diğerine, bir ülkeden diğerine aktığı için başarılı bir şeklide kullanılmaktadır. Bu eğilimler yatay küresel ekonominin oluşturulması üzerinde çalışmaya devam eder.

Bu savunma veya bilimsel laboratuarlarının sisteminin günlük yaşantımız içine etkili bir şekilde geçebilmesi için aşağıdakiler gereklidir: a) kâra dayalı bir kapitalist sistem ve b) küreselleşme, dağıtım yapılırken girişimler konsantre hale getirilebilir.

Bu işlerin finansmanı fonla-beni ve kitle kaynak yolu ile çalışır. Kapalı olmak yolu bizi başarısız kılacaktır, bu zaten bir uyarı sistemi olarak hizmet eden bir kaç modası geçmiş ekonomilerde meydana gelmiştir.”

Benim Yorumum: Önemli olan sadece birliğin gelişimimizin bir sonraki aşamasına yol gösterdiğini anlamaktır. Ve birlik kapitalist değil, özgecil olmalıdır. Ama bu anlayış yavaş yavaş gelecektir.