Daily Archives: Eylül 27, 2012

Niyet Filtresinden Nasıl Bir Dünya Göreceğiz?

Soru: Doğru niyete nasıl tutunacağım?

Cevap: Niyeti bir düzende sürekli olarak tutmak için gruba, çalışmaya, dostlara ve tüm dünyaya saygı duyarak çaba sarf edin. Niyetiniz tıpkı kaçtığında yakalayacağınız bir mahkum veya sık sık üzerine titreyeceğiniz bir bebek gibidir.

Bu, büyük bir çaba gerektirir. Ancak dünyaya, niyetlerin manevi önemde olup olmadıklarını anlamak suretiyle, tasarlanmış bir sonuç olarak bakarsanız, bu dünyanın dışında bırakılmış hemen hemen hiçbir şey olmadığını görürsünüz.

Bu, durumun maneviyattan bakıldığında neye benzediğidir. Dünyevi gezegende birçok unsur göze çarpmaktadır; bir sürü olaylar ve bunların üzerinde bulunan insanlar var ancak bu kovalamaca insanları çaresizliğe ve karmaşaya maruz bırakıyor ve dünyanın bilinen fiziksel eylemlerle değil sadece niyetlerle çalıştığını fark etmek gerekiyor.

Niyet, bir eylemin ya da kesin bir eylemi kim için yaptığımın beklenen sonucudur. Eğer bir niyet hakkında konuşuyorsak, artık bunu basit fiziksel bir eylem şeklinde adlandırmayız ve fakat eylemin niteliğini hesaba katarız; bu, kimin iyiliğinin içinde kimin hedef gerçekleştirdiğini belirten içsel bir istikamettir. Acil niyet, sizi eylemlerin kalitesine bağlar.

Bir eylem sadece bir arzu da olabilir. Ben şu an kanepede elimde sigara ve bir şişe birayla sakince oturabilirim ama kapalı bir daire içinde farklı istikametlere giden ve bu daire içinde dönüp dolaşan tüm arzu ve düşüncelerimi doğru istikamete odaklamak için bir araya getirmeyi özlemlemek suretiyle yoğun bir içsel çalışma da yapıyor olabilirim.

Eğer birine böyle bir filtreden (niyet filtresinden) bakarsanız, onun gerçekten hangi koşul içinde olduğunu bilirsiniz. İşte o zaman anlarsınız ki o, içsel çalışma yapmakta. Ama kalkıp da eylemin kendisine bakarsanız göreceğiniz şey; elinde sigarayla bira, kanepeye oturmuş anlamsızca vaktini harcayan bir aylak görürsünüz.

Daha Sıkı Bir Bağ!

Soru: Aramızdaki bağı sıkılaştırmak için dersleri nasıl kullanabiliriz? Bir diğerini tutabileceğimiz kanala nasıl girebiliriz?

Cevap: Birbirimize karşılıklı olarak bağlı olduğumuzu hissetmeliyiz. Eğer sen iki gün önceye göre bugün az biraz da olsa kalpte daha fazla aramızda bağ olduğunu hissetmiyorsan o zaman kongreden hiçbir şey edinmedin demektir. Kongrenin başarısının işareti budur. Aramızda daha fazla bir bağ, sıcaklık ve yakınlık hissederiz: belli bir sürecin içerisinden geçmiş bulunuyoruz, bizi bağlayan kesin bir olayı deneyimledik ve aramızda ortak bir anlayış, hissiyat, eylem, güç, yatırım ve sahip olduğumuz genel bir bilgi yarattık. Ve tüm bunların hepsi bir bağ inşa etmişlerdir ve şimdi bağın hissiyatı ileriye doğru gelişmelidir.

Bunu özellikle ders esnasında hissetmeliyiz zira aramızdaki bağı gerçek anlamda ders esnasında daha derin geliştiririz ve öyle ki bunu bu şekilde içimde tutmalıyım ki böylece ilerleyeyim. Adım adım, bir dersten diğerine, gün be gün, bir kongreden diğerine az da olsa daha fazla yakınlığı büyüttükten sonra şu an yaptığım gibi hissetmeliyim.

Aklın ve kalbin içinde hissedilene değil daha ziyade birbirimize daha yakınlaşarak bağın içindeki hissiyatta. Biraz daha bu çabaları sarf ettiğimizde aramızda farklı bir fenomeni hissetmeye başlayacağız – bir şeyler hareket etmeye başlıyor, içte bir vuruş ve bu manevi bir embriyodur.

Öyle ki tüm arzularımızın ve düşüncelerimizin bunun etrafında olmasını istemeliyiz ve bunlar ortak bağımızın bir parçası olacaklar. Buna, benzer aksiyonlar tarafından inşa edilmiş olan, “grubun merkezi”, kolektif hissiyat denir.

Her gün kongreler yapmak mümkün değil; iyi olmaz; bunun yararsız olduğunu hemen hissederiz. Ancak sabah dersi esnasında bağımızı yenilemeliyiz. Şüphesiz ki, yine günlük problemlerimiz, zorluklarımız ve her zaman ki gibi kalbin ağırlaşması olacaktır. Ancak bizim yapmamız gereken de budur: Günlük olarak kontrol etmeliyiz ve bağ noktamıza değer vermeliyiz ve bununla ileri doğru gideceğiz.

Düşünüyorum ki bugün bu durum herkese öncekinden daha net hale gelmelidir.

Soru: Sabah dersi grup çalışması mıdır?

Cevap: Evet. Bunu bizler gibi her sabah derse gelmiş olan Raşbi’nin öğrencilerinden biliyoruz ve onlarda aralarındaki bağı keşfettiler ve aralarındaki bağ hakkında Zohar Kitabını yazdılar. İlkönce aralarında kötülüğü, nefreti, aralarında yanan bir ateşi hissettiler; birbirlerine bakamadılar ve bağ kuramadılar. Daha sonra onlar bu durumun üzerine çıktılar ve bağı edindiler: sevgi, birlik, karşılıklı sorumluluk ve bu seviyeleri, kitaplarında tarif ettiler. Zohar Kitabı bu şekilde yaratılmıştır.

Bundan daha başka bir şey yoktur; sadece insanlar arasındaki yakınlığı netleştirdiğimizde ve aramızdaki seviyeleri ve bağın çeşitlerini keşfettiğimizde. Manevi dünya budur. Eğer almak yerine, bir diğerinden fayda sağlamak yerine, herkes diğerlerine vermeyi istediği zaman ihsan etmeye ulaşırız, o zaman fiziksel dünya manevi dünyanın içine doğru değişir ve dönüşen realiyeti buluruz.

Anlamamız gereken sadece bu doğrultuda kaynakları keşfedeceğiz ve Kabalistler tarafından tarif edileni anlayacağız.

23.09.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 4. Bölümünden, Sorular ve Cevaplar

Hadi Bu Dünya’nın Dışındaki Şeyler Hakkında Konuşalım

Soru: İntegral eğitim grubu olarak neyi tartışmak ve tartışmamak en iyisidir?

Cevap: Mecazi konuşmak gerekirse, biz sadece sevgi ve dostluk hakkında konuşmalıyız. Sınıfımızı eleştiremeyiz çünkü onların hepsi “hayvansal”seviyede algılıyor.

Öncelikle “insan”seviyesine yükselmeliyiz, bu genel bir görüntüdür, ihsan ve sevgi bizim ortak vasıfımız, birbirimize karşı bunu oluşturmalıyız. Sadece karşılıklı ilişkilerimizi düzeltmek için birbirimizle tartışırsak bu bizi ağın düzeyinde tutabilir ve ancak bu şeyler topluluğumuzu güçlendirir.

Neden peki? Çünkü, bu sınıf içinde güçlenmek mutlak gücü uyandırmaya başlar. Bu uyanma “hayvansal”seviyemizdedir ve hayvansal seviye değişmeye başlar. Sadece daha yüksek bir sınıfla kendi düşük sınıfımızı değiştirebiliriz. Bizim çatışmalarımızın hepsi ya yavaş yavaş kaybolacak ya da kaybolmadan önce kötüleşecektir, arka planda biz bağımızı geliştiriyoruz.

Ulaşılamaz Bir Dua

Aksiyonlarımız arasındaki tek fark bu aksiyonların Yaradan’a yönlenip yönlenmediğidir. Eğer ilk önce herkes, herkesin genel iyiliği için aralarında hiçbir fark olmaksızın bir bağda bağlanmamışsa Yaradan’ı ifşa edemeyiz.

Artık yalnız başıma var olmadığımı hissetmeliyim; sadece bu aksiyonları sergilersem kendim hakkında endişelenmeyi unuturum. Hatta ne yapmış olduğumu ne bilirim ne de görürüm. Buna ihtiyacım yok zira aksi halde kendi değerlerimle haz almaya başlar ve kendimi haklı çıkarmanın yollarını ararım.

Bu bir ölçüye kadar ihsan etmeyi yansıtır. Şüphesiz ki bu gibi tavırlara ulaşmak mümkün değildir. Bunu kendimize daha fazla netleştirdiğimiz zaman bunun ulaşılamaz olduğunu keşfederiz ve yavaş yavaş bunun bize dışarıdan bir yerlerden gelmesi gerektiğini fark etmeye başlarız.

Daha fazla çaba sarf ettiğimizde daha çok görürüz ki bunu yapamıyoruz ve böylece inanılır olmayan bir şeyin, sadece üst gücün ancak bize yardım edebileceği daha anlaşılır hale gelir. O zaman bunun olması için talepte bulunuruz. Bu zaten bir duadır.

20.09.2012 Tarihli Birlik Kongresi Öncesi Bir Konuşmadan