Monthly Archives: Aralık 2019

Hedefe Doğru İki Aşama

Prensip olarak, tüm eylemlerimiz ve tüm yolumuz iki aşamadan oluşurBirincisi dostunu kendin gibi sevmektir. Bu gerçekleştiğinde, ikinci aşamaya geçeriz: Yaradan’ı, dostunuzu, grubunuzu sevdiğiniz gibi sevme.

Bir aşama diğerine dönüşür. Aksi olamaz: Dostunu kendin gibi sev, Dostunu sevdiğin gibi Yaradan’ı sev. Başka alternatifler yoktur. Bu, manevi gelişim bundan ibarettir; doğamızın tamamen farklı, doğamızın tam tersidir.

Kişi böyle bir durumla karşılaştığında, başkaları ile olan bağlantının kendisinin dışında ve üstünde gerçekleşmesi gerektiği gerçeğiyle yüzleşmek için kendini birden fazla silkelemelidir. Bunu yapabilmek için, bir üst ışık  gelmeli ve bu koşulları yaratmalıdır.

Bunu dostlarımdan ilham alarak talep edebilirim. Aramızda oynayarak, içimizde böyle bir arzu yaratabiliriz: kıskançlık, imrenme, her şeyi. Önemli olan, bunu başarmam gerektiğini anlamam; aksi halde, dünyamızda bir hayvan olarak kalacağım, tüm hayvanlar gibi hayatımı sonlandıracağım ve başka hiçbir şey kalmayacak.

Sadece imrenme, kıskançlık ve şeref arzusu bir insanı hayvan durumundan diğerine, en yüksek olana götürür.

Ne pahasına olursa olsun, egoist hayatımızdan kopmak pahasına, dünyaya karşı egoist tutumumuzla, sadece manevi koşulu öğrenme/hakim olma konusundaki ciddi kararımızın bize yükselme fırsatı vereceğini anlamamız gerekir ve komşumuzu kendimiz gibi sevmek ve Yaradan’ı komşumuz gibi sevmek hedefimize ulaşmamız gereken iki aşamadır.

Two Stages Toward The Goal

 

Hanuka’nın Anlamı

25 Kislev’de (başlangıcı – Aralık ortasına kadar) başlayan Hanuka, Işıkların Bayramı’dır. Manevi gerçeklik hakkındaki deneyimlerimizin başlangıcını, maddi (egoist) ve manevi (özgecil) dünyalar arasındaki bariyerin ilk geçişini işaret eder. Hanuka’nın kavramları ve gelenekleri (Makabiler ve Yunanlıların savaşı, Hanuka mucizesi, mum, ışık, yağ ve fitil) hepsi maddiyat ve maneviyat arasındaki bu bariyerin aşılmasıyla bağlantılıdır.

Bu engeli aşmak için egoist arzularımızın üzerine çıkmamız gerekir. Makabiler ve Yunanlılar arasındaki savaşın özü şudur: Yunanlılar tarafından sembolize edilen kişinin egoist arzuları ile Makabiler tarafından sembolize edilen karşılıklı sevgi ve ihsan etme üzerinde bir araya gelme arzusu arasındaki içsel savaştır.

Ancak, ego bizim gerçek insan doğamız olduğundan, üstesinden gelmek için nasıl güç toplayabiliriz? Daha karmaşık hale getirmek için, sahip olduğumuz her özgecil arzu, sürekli olarak kendine yönelik hazları kendi içine çekmek isteyen egoya kıyasla daha küçüktür.

Hanuka mucizesi burada devreye girer.

Egoist tutumlarımızın üzerinde birleşmek için çabalarımızla ısrar edersek, “ışık” olarak adlandırılan birliğin, sevgi ve ihsan etmenin manevi gücünü çekeriz. Birleşme arzumuz, egoist arzularımızla karşılaştırıldığında zayıf ve neredeyse algılanamaz olsa da egomuzun üstesinden gelmek için başarısız hatta amansız çabalarımızda umutsuz bir noktaya geldiğimiz an, manevi ışık mucizevi olarak ortaya çıkar: bu, egoizmin üstesinden gelmek ve birleşme, sevme ve ihsan etme niyetine yakınlaşmak için ihtiyacımız olan yardımdır. Bu, Makabilerin Yunanlılara karşı savaşı kazanmasının anlamıdır.

Bir yandan savaşı kazanmak zorunda olduğumuzu hissettiğimizde zafer kazanırız, ama diğer yandan kendimizi seçimlerin dışında, çaresiz ve umutsuz buluruz. Bu, Yunanlıların saldırısı olarak kabul edilir. Saldırı altındayken, sahip olduğumuz her şeyle savaşmaya devam etmemiz gerektiğini hissederiz, buna rağmen görünürde zafer yoktur. Ancak vazgeçemeyiz ve vazgeçmeyiz çünkü vazgeçmek egonun hapishanesinde kalmak demektir.

Sonra mucize gerçekleşir.

Birlik, sevgi ve ihsan etmenin manevi ışığı aydınlatır. Bizi her yerde her zaman var olan enerjisiyle doldurur ve savaşı kazanırız.

Hanuka’da savaş, maddi ve manevi dünyalar arasındaki bariyer ile içsel bir savaştır. Yani birlik, sevgi ve ihsan etme güçlerine karşı egoist güçlerin savaşıdır. Egoist arzularımız ve düşüncelerimiz aramızda duran şeydir ve sonsuzluk, uyum ve bütünlük duygusu, Hanuka’nın simgelediği savaşı kazandığımızda sevindiğimiz şeydir.

The Meaning of Hanukkah

 

Dünya – Gerçeklik Mi, İllüzyon Mu? Bölüm 1

Algı Sınırlaması Yok

Not: Kişi “Kabala Bilgeliği’nin Özü” makalesini sonsuza dek inceleyebilir. Ben 20 yıldır ona geri dönerim ve hala her zaman içinde yeni bir şeyler bulurum.

Benim Yorumum: Bir başlangıç için ihtiyaç sondan daha fazla hissedilir. Gerçek bilim,  kişiyi geliştirir onun için tekrar tekrar çalışması gerekir.

Not: Diyelim ki On Sefirot’un Çalışması manevi dünyaların fiziğidir ve her seferinde onu yeniden keşfediyorsunuz gibi gelir. Bununla birlikte, “Kabala Bilgeliği’nin Özü”, kolayca ele alınabilecek sıradan bir makale gibi görünür ve aniden içinde böylesi derinlikleri keşfedersiniz.

Yorumum: Bu, makaleden dolayı değildir, algı sınırlarınızı ve dünyaya karşı tutumunuzu genişlettiğinden dolayıdır. Bu makaledeki ilk dört konu, Kabala Bilgeliğinde  “Genel ve Özelin İşleyişi”, “ Partsufim, Sefirot ve Dünyaların Çeşitliliği”, “İki İşleyiş – Yukarıdan Aşağıya ve Aşağıdan Yukarıya” ve “Soyut İsimler” dir. Onlar çok karmaşık ve ciddi birçok kavramdan bahsederler.

Beşinci ya da altıncı kavrama ulaştığınızda, aslında, ilk olanları hala anlamadığınızı idrak etmeye başlarsınız. Onları okudunuz, hemfikir oldunuz ve devam ettiniz. Ve şimdi içsel olarak ne kadar kapsamlı olduklarını görür ve tekrar onlara dönersiniz. Onun etrafında dolaşmak yoktur, bu konuda bir şeyler yapmak zorundasınızdır. Bu yüzden onları tekrar çalışırsınız.

Kaç kez Baal HaSulam’ın bütün makalelerinin üzerinde durduk? Bugün ilk kez “Kabala Bilgeliği’nin Özünü” okuyanlar, ikinci ve üçüncü kez veya bir yıl veya 10 yıl üzerinde durduktan sonra,  içinde ne göreceklerini hayal bile edemezler.

Örneğin, Kabala bilgeliğini 40 yıldır inceliyorum ve daha evvelden ve şimdi bu kavramlar hakkında düşündüğüm şeyleri bile karşılaştıramıyorum. Şu anki ben ve bu makaleyi 40 yıl önce açan kişi tamamen farklı insanlar.

Soru: Bu, Kabala’da dünyamızda olduğu gibi “Bunu zaten okudum” diye bir şey olmadığı anlamına mı geliyor?

Cevap: Kabala’da böyle bir şey yoktur. Hiç bir şeyde yoktur! Bu bilgeliğin içine girersiniz ve kendinizi, onu bir şekilde bitirme yeteneğiniz olmadan içine gömersiniz.

O kadar yuvarlak, birbirine bağlı bir dünyadan bahseder ki bir ip çekebilirsiniz ve tüm gerçeklik sizin için değişecektir. Her yeni tanım, her yeni algı ve yeni edinim her şeyi değiştirir, çünkü sadece On Sefirot vardır, fakat her biri diğer bir on ve diğer bir ondan oluşur; algılama için bir sınır olmadığı ortaya çıkar.

Dünya sadece on kısımdan, on yayılmadan oluşmasına rağmen sonsuzdur.

World—Reality Or Illusion? Part 1

 

Evrenin Yapısı, Bölüm 8

Sonsöz

Soru: İlk defa duyanlar için elinizdeki materyali özetler misiniz?

Cevap: Öncelikle, direkt ışığın gelişim safhalarını sıklıkla anlatırım. Diğer açıklamalar da görülmeye değerdir. Bunu şiddetle tavsiye ediyorum, çünkü her seferinde materyal biraz farklı bir şekilde ifade edilir.

İkincisi, Kabala’nın İbranice ve Aramice olarak tanımlanmasından dolayı, insanların hala İbranice’deki terimleri öğrenmeleri gerekmektedir. Ama şimdilik, en azından İbranice yeterlidir.

Bu konuyu iyi işlemek gerekir, çünkü asıl konu budur. Tüm dünyalar ve sonra olan her şey direkt ışığın dört safhasına dayanır. Neden dört? Çünkü Keter (sıfır safhası) ihsan eder ve diğer dört safha (Hohma, Bina, Zer Anpin, Malhut veya 1, 2, 3, 4) Keter’den alınır. Bunu bilmeniz gerekir.

Daha sonra, bu beş safhanın maddenin gelişimine, insanın gelişimine, evrimde nasıl yansıdığının ayrıntıları üzerinde dururuz. Onlar, doğanın küçük bir mikroskobik parçacığında ya da toplumda, ailede ve her insanda olmak üzere, tüm doğada olan her şeyi kesinlikle belirlerler. Her ne elde edersek edelim, her zaman şöyle diyebiliriz: Arzunun gelişiminde beş aşama vardır ve bu nedenle, bir şeyin nasıl olduğunu ve hatta nasıl olacağını bile biliriz.

Soru: Alma ve yaratma arzusunun etkileşimi ve Yaradan, insanlar arasındaki ilişkiler üzerine bir şablon olarak damgalanır mı?

Cevap: Bu her türlü maddeye ve onların gelişimine damgalanmıştır. Herhangi bir etkileşim, beş aşamayı da içerir.

The Structure Of The Universe, Part 8

 

Kli’yi İnşa Etmenin En İyi Zamanı

Bu kadar büyük, güçlü bir toplanmada ve Moldova’daki dünya kongresinde yaptığımız yükselişin ardından, büyük inişler, artan karanlık, hayal kırıklığı ve çaresizlik duygusu olabileceğini anlamalıyız. Yükselişler ve düşüşler dengelenmelidir. Bu nedenle, yükselme ne kadar önemli olursa, düşüş daha şiddetli bir yükselişe hazırlık olarak ondan sonra gelmelidir.

Bunu hesaba katmak ve düşüşü amaçlı olarak ele almak, bunun çalışmamızın bir parçası olduğunu anlamak gerekir. Bu nedenle, tekrar “O’ndan başkası yok” ana konusuna dönmeliyiz.

Kendi kendime, Yaradan’ın içinde olmakla ilgili ilk hissiyatı alabilirim. Ancak O’na yönelik herhangi bir eylem ve tutumdan acizimdir. Yaradan onluların içinde var olan bir şeydir. Aksi halde o, Yaradan değil, yarattığım bir idol olacaktır.

Yaradan’a karşı tutumumu ancak dostlara karşı tutumumla ifade edebilirim. Onludaki bağ üzerinde çalışarak, Yaradan’a karşı tutumumu geliştiririm.

Dostlar içinde karanlığı hissederiz çünkü birbirimizden farklıyız. Ancak bu karanlık değil, Işığın arka tarafıdır, bizi Yaradan’a yönlendirir. Karanlıktan daha sadık bir müttefik yoktur. Ona tutunun, çünkü sadece o sizi gerçeğe götürecektir.

Karanlık, duygularımızda ve zihinlerimizde aldıklarımızdan dolayı aklımızı kaybetmememize yardımcı olur. Akıl ve kalp hareket etmez, sadece karanlık çalışır ve bu muazzam bir yardımdır. Dolayısıyla karanlık, yeni bir yaratılıştır; karanlığı Yaradan yarattı. Karanlık bizi doğru yöne yönlendirir ve bizi Yaradan’a bağlar.

Onlu, her biri sadece onları desteklemek için diğerlerini arasına giren, kendisini iptal etmeye, fedakarlık etmeye istekli on kişidir. Kendisi için bir şey talep etmez, sadece çalışacak bir yer arar. O, daha sonra herkesi bir araya getiren bir dikiş ipliğine dönüşür. Kişi sadece böyle bir çalışma talep eder çünkü herkesi bir araya getirerek, Yaradan’a memnuniyeti getirir.

Bu nedenle, içinde olduğum onlu ve onludaki insanların isimleri benim için önemli değildir. Önemli olan, bana vermeye hazır olma isteklerini yaşamalarını sağlamaktır, böylece onları bir araya getirip çabalarımı bu çalışmaya yatırırım.

Eğer şimdi bizler karanlığı ve boşluğu hissedersek o zaman bu, Kli’yi inşa etmek için en iyi zamandır. Karanlığın koşullarını sevmeliyiz. O zaman Yaradan’ın dışında güvenecek kimsem olmaz ve O’na tutunurum. İlk başta bu kendimi korumak için çok egoist bir arzudur: “Her şeyi kontrol eden ve her şeyi yapan Yaradan’ın olması iyidir ve ben O’na bağlı kalacağım, başka bir seçenek yok.”

Daha sonra, hiçbir kişisel çıkar olmadan, hiçbir ödül olmadan, bu tek noktaya bağlı kalmaya hazır olacağım. İhsan etme kapları ondan gelişmeye başlayacaktır. Bu kendimi iptal etme noktasının üzerine gelen her şey, Hasadim’e (merhamete), ihsan etmeye dönüşecektir. Bundan başka bir şey istemiyorum. İhsan etme kaplarını böyle inşa ederiz ve ortaya çıktığı anda, içinde ihsan etme uğruna Hohma’nın ışığını hissedebileceğim.

The Best Time For Building The Kli

 

Islahı Kendi Elimize Alalım

Bu yüzden; eğer halk ödüllendirilir ve kötü özelliklerin iyi olanlara dönüşmesi için geçmeleri gereken gelişim yasasını kabul ederse bunu kendi yönetimlerine almış olur. Bir başka deyişle; onlar, içlerindeki tüm kötü nitelikleri düzeltmeye ve onları iyi olanlara çevirmek için akıllarını ve kalplerini ortaya koyarlar. Sonra, “Ben hızlandıracağım.” yani, onlar zamanın prangalarından tamamen özgür kalacaklar. Şimdiden sonra, bu nokta onların arzusuna bağlıdır yani onlar için sadece hareketin yüceliği ve farkındalığın vasıtası gerekir. Bu nedenle, onlar zamanı hızlandırır. (Baal HaSulam, “Dünyada Barış”)

İlerlememiz sadece aramızdaki bağa, birbirimize ne kadar yakın olduğumuza bağlıdır. Yaratılış amacında ne kadar ilerlersek, birbirimize o kadar yakınlaşmalıyız. Yolumuzun son noktasında, hepimiz istisnasız, tek bir bütün halinde, tek bir Kli’de (kapta) birleşeceğiz. Bu, her zaman yakınlaşmamızı hızlandırmamız, sürekli artan anlaşmazlıkların üzerinde yükselmeye çalışmamız gerektiği ve bu nedenle kademeli olarak kendimizle Yaradan arasında eşitlik durumuna geleceğimiz anlamına gelir.

Ancak, onlar kötü eğilimlerini kendi otoriteleri altında geliştirmekle ödüllendirilmemişler ve bunu sadece cennetin otoritesine bırakıyorlarsa onların da kurtuluşlarının ve ıslahlarının sonunu edinecekleri kesindir. Bunun nedeni, zaman içinde gelişim yasasıyla derece derece işleyen cennetin yönetiminde tam kesinlik olmasıdır, ta ki tüm kötülük ve zararlı şeyler iyi ve faydalı şeylere dönüştürülene dek tıpkı bir ağaçtaki meyve gibi. (Baal HaSulam, “Dünyada Barış”)

Bu çalışmadan ayrılsak ve artık Kabala çalışmasak bile, bırakın her şey kendi rotasında gitsin, akışta devam edin; yaşadığımız sürece yaşayın ve ölme zamanı geldiyse ölün, bu gelişim sürecimizin kısalmasına ya da uzatılmasına hiçbir şekilde yardımcı olmayacaktır.

Oysa ışığın yolunda ilerlersek, gelişimimizi hızlandıracağız ve aynı zamanda onu iyi ve iyiliksever hale getireceğiz. Ancak, bu yalnızca grupta egoizmimizin üzerinde, sürekli ilişkiler kurarsak mümkündür.

Böyle yapmazsak, yaklaşmakta olan büyük felaketleri dile getirmeden, onun her santiminde her türlü tokat, tekme ve hastalık alacağımız acının yolunda ilerleriz.

Take Correction Into Our Own Hands

 

Ciddi Manevi Çalışmanın Başlangıcı

Kabalistler tarafından “O’ndan başkası yok” deniyor. Bunu birbirimizle tek bir kaynakta – tek bir Yaradan’la bağa ulaşmak için ifşa etmeliyiz.

Bağ kurduğumuz ölçüde, birbirimizden çok farklı ve çok uzakta olmamızla, zıtların bir araya gelmesiyle, kendi içimizde bir birlik duygusu, yeni bir nitelik yaratmaya başlarız. Egoist arzularımızı yok etmeden (onları yok etmek mümkün değildir), onları iptal etmeden, içimizdeki her şeyden tek bir bütün yaratmaya çalışırız.

Genellikle, bir kongreye gelmeden önce, birlikte toplanacağımızı ve tüm gücümüzü bağa ve kendimizi iptal etmeye yatırım yapmaya başlayacağımızı düşünürüz. Oysa oraya vardığımızda, birdenbire düşüncelerimizin ve arzularımızın eskisi gibi olmadığı ve zaten başka bir şey istediğimiz ortaya çıkar.

Bu, kendi üzerimizdeki ciddi çalışmamızın başlangıcıdır. Her türlü rahatsızlığı almaya başlarız ve bunlar, üzerinde bir bağ kurmamız için bizi uyarması gerekenlerdir.

Fakat biz rahatsızlıkları ortaya çıkarmaya çalışmıyoruz, sadece bağ kurmaya çalışıyoruz ve böyle yaparken daha fazla rahatsızlık ifşa ediyoruz. Bu bize, onların üzerinde yükselme ve tek bir arzu, tek bir sistem oluşturma fırsatı verir.

The Beginning Of Serious Spiritual Work

 

Evrenin Yapısı, Bölüm 7

Üst Dünyalar — Işığın İfşasının Dereceleri

Soru: Yaradan’ın ışığının gizlenmesinin farklı dereceleri, dünyalar olarak mı adlandırılır?

Cevap: Yaradan’ın ışığının içimdeki ifşalarına dünyalar denir. İbranice’de “Barış”: “Olam” (Alama) “gizlenme” kelimesinden gelir.

Soru: Yani bu, bizim düşündüğümüz dünyalar gibi bazı dünyalarla ilgili değil midir?

Cevap: Hayır. İçlerinde fiziksel parametreler yoktur. Onları sadece kendi içimde, arzumda hissederim.

Soru: Kabalistler bunu beş dünyaya böldüler. Bu, Yaradan’ın ışığını %100 oranında alma arzumdan gizlersem bu, Keter’in en yüksek dünyası olduğu anlamına mı gelir?

Cevap: Hayır, tam aksine. Kendimi tamamen gizlediğimde, bu Asiya dünyasıdır. Bunun üzerinde, kendimi biraz daha az gizlediğimde, Yetzira dünyasıdır. Sonra Beria dünyası vardır. Ve ışığı ciddi şekilde ifşa etmeye başladığımda, bu Atzilut dünyasıdır. Işığın tam ifşasına Adam Kadmon dünyası denir. Bu nedenle, hepimiz bütün bu beş dünyada da varız.

Soru: Bütün bu dünyalar dünyamızın yaratılmasından önce mi gelir?

Cevap: Söylediğimiz gibi, bizim dünyamız ilüzyondur. Manevi dünyada yokmuş gibidir, çünkü tamamen alma üzerine inşa edilmiştir.  Asiya dünyasının (çizimdeki kırmızı dikdörtgen) ilk aşamasıdır – söylenene göre şu andaki koşul.

Soru: Bu dünyaları kim tanımladı ve ne zaman yaptılar?

Cevap: Kabalistler bunu binlerce yıldır anlatıyorlar. Dünyaların ilk keşfi Adem tarafından yapıldı. Bize ulaşan ve Tora’da anlatılanlar kendisi ve öğrencileri Shem, Ham ve Yefet tarafından yazılmıştır.

Soru: Yani bu bilgi binlerce yıldır var mıdır?

Cevap: Adem’in zamanından bu yana neredeyse 6.000 yıldır vardır. Bu bilgi nesilden nesile aktarılmıştır: Adem’den Nuh’a 10 nesil, Nuh’tan İbrahim’e 10 nesil ve Tora’da tarif edildiği gibi, İbrahim’den bize.

The Structure Of The Universe, Part 7

 

 

Yaradan’ın Motivasyonlarını Anlamak

Soru: Işığın yolunun daha basit bir yol olduğunu söylüyorsunuz. Ama sonunda anlaşılıyor ki en iyi şekilde ilerlemeye çalışırsınız ve her şey her zamanki gibidir. Geride mi kalıyorsunuz veya bu tür zorlukların olması mı gerekiyor, anlamıyorsunuz?

Cevap: Eğer çaba sarf ederseniz, başınıza gelen her şeyi bir ödül olarak kabul edersiniz. Her ne kadar zaman zaman çok rahatsız edici olsa da, kesinlikle ilerlemeniz bu tepkiler sayesindedir. Bu nedenle, doğru ve iyi eylemlerinize karşılığın, yaşamınızdaki doğrudan olumlu olaylar olacağını düşünmeyin, çünkü bu şekilde egoizminizden çıkmış olamazsınız.

Bundan çıkmak zorundasınız. Maneviyata doğru tek bir hareket yapmış olsanız bile, yine de ego içinde kalırsınız. Dolayısıyla tekrar tekrar itilmeniz gerekir ve çeşitli olumsuz etkilerle itilebilirsiniz.

Bu yüzden: “Gruptaki dostlarımla, çalışmada, dağıtımda çok çaba harcadım ve faydası ne? Hiçbir şeye sahip değilim.”  dememelisiniz. Sonunda  “vuracak”  ve doğru etkiyi verecek olan bu tür çabalardan toplanan sonuçları bilmiyorsunuz.

Baal HaSulam’ın, Rabaş’ın ve geçmişteki bütün Kabalistlerin birçok makalesinde bunun hakkında okuyabilirsiniz.

Soru: Öyleyse, darbeleri okşama olarak mı kucaklamalıyım?

Cevap: Onaylama olarak. Şöyle denilir. “Efendi kimi severse, azarlar”. Bunu bir ödül olarak algılamak zorundasınız. Böylece, egonun üzerine yükselirsiniz. Ne de olsa, sizin için en önemli olan ondan kurtulmaktır. Aksi halde nasıl yükselebilirsiniz?

Yani, egodan nefret etmeye ve onun üstüne yükselmeye çalıştığınızda, Yaradan’ın tüm motivasyonlarını doğru anlayacaksınız.

To Understand The Creator’s Motivations

 

 

 

Yaradan İsimsiz Bir Güçtür

Soru: Yaradan’ın isimleri nelerdir?

Cevap: Bir Yaradan vardır ve O birçok ada sahiptir. Neden birçok? O’na bu isimleri kim verdi?

Genellikle isimler anneler ve babalar tarafından verilir. Fakat buradaki Yaradan’ın isimleridir. Onlar bir şey belirtiyorlar mı yoksa belirtmiyorlar mı? Bizler dünyamızda keyfi olarak, hangi ismin moda olduğuna bağlı olarak çocuklara isimler veriyoruz. Gagarin’in uzaya gittiğinde erkeklere “Yuri” adını vermenin çok moda olduğunu hatırlıyorum. Yine de Yaradan’ın isimleri nelerdir?

Her şeyden önce, Yaradan tektir. Peki, neden birçok isme ihtiyacı var? Çok farklı eylemler gerçekleştirdiği için olabilir mi? Çok farklı bir kişiliğe sahip olduğu için, O’na farklı isimler vermemiz olabilir mi? Bu yüzden tüm bunların nereden geldiğini anlamamız gerekiyor.

Aslında, Yaradan, hiçbir özelliği, nüansı, hiçbir şeyi olmayan, tamamen isimsiz bir güçtür. O, Kendisidir, her şeyden ayrı olarak var olandır. Onun var olduğunu ve nasıl olduğunu söylemek imkânsızdır çünkü O’nu hiçbir zaman tespit edemiyoruz.

Ancak, O maddesel bir şeylere gönderme yapmaya başladığında ve O’ndan bazı eylemler geldiğinde, O’nu bu eylemin adıyla adlandırırız; yardımsever, iyilik yapan, büyük, kasvetli, acımasız vb. gibi. Yani, O’nun bizimle ilgili belirli tezahürlerine göre O’nu adlandırırız.

The Creator Is A Nameless Force