Monthly Archives: Ocak 2016

BİZ ESKİ BİR BABİL AİLESİYİZ

SORU : “Dostunu kendin gibi sev” prensibine bağlı kalan biri, etnik olarak İsrail halkına dahil olmasa da  İsrail halkının bir parçası sayılır mı?

YANIT: Bnei Baruch Uluslararası Kabala Akademisi’nde hepsi farklı  ırklardan ve uluslardan gelen ve tamamı eski Babil’in temsilcileri olan, birlik konsepti altında bir araya gelmeye çalışan neredeyse 2 milyon insan çalışıyor. Çünkü bunu yapmazlarsa insanlık hayatta kalamayacak.

Bu kusursuz bir şey çünkü, sadece Yahudilere ait olduğu düşünülen benzersiz  birlik prensibini dünyaya getiriyoruz. Gerçekte ise bu prensip tüm Babil’e ve tüm insanlığa aittir.

Bu nedenle, biz açıkça dünyaya dağıtım yaptığımızda bunu gayet iyi ediniyorlar ve insanlar bize kendilerini yabancı hissetmeden geliyorlar. Yabancılığın aksine, bizimle kesinlikle hiç bir biçimde “altlık” hissi de olmadan bir tür akrabalık hissediyorlar.

Gerçek şu ki, egemen kral Nimrod ve Abraham isimli Babil Prensi arasında aniden meydana gelen karşıtlığın ortaya çıkmasından bu yana  tüm insanlık Eski Babil’den geliyor. Nimrod kapitalizmi geliştirmenin gerekli olduğuna inandı ki bu egoizme doğru gelişmedir. Abraham ise  insanlığın, egoizm üzerinde birleşmesi gereken koşula ulaştığını aksi halde insanlığın kendisini yok edeceğini söyledi.

Abraham’a katılan ve onunla birlikte Babil’den çıkanlar tarihsel olarak “Yahudiler” olarak bilinir. Nimrod’un politikası ise geriye kalan Babilliler’in tüm gezegene  dağılmalarına  ve yerleşmelerine  neden oldu.

Böylece egoistik prensip, insanların birbirlerinden ayrıldıkları  ve artık birbirleriyle böyle yakın bağlar kurmadıkları zamandan  beri zayıfladı. Ve böylece insanlık kendisini birlik fikrinden 3500 yıl ayırdı. Bugün bizler tekrar aşama aşama dünya çapında aramızdaki bağlılığı ve Babil’den gelen aramızdaki egoistik  zıtlığı keşfederek birleşiyoruz. Yani biz aynı Babil’e geri geldik.

Ve bir şey yapamayız. Bu noktada önümüzde bir alternatif beliriyor: ya zalimce birbirimizle kavga edeceğiz (Kabalistler , nükleer gücün de kullanıldığı iki olası dünya savaşından daha bahsetmiştir ) veya insanlara bağ ve birlik dışında hiçbir seçeneğin olmadığını anlatmada başarılı olacağız.

Doğanın cansız, bitkisel ve hayvansal parçaları karşılıklı etkileşim halindedir. Sadece bizdeki egoizm onlarla zıt güç yaratır. Her şey insanlara bağlıdır. Bu nedenle, bizler tek bir vücut gibi aramızda karşılıklı tam bir işbirliğine ulaşmaya mecburuz- bilinçli olarak  ya da sopayla-.

İŞİD’İN GÜCÜ

YORUM : (Tamim Ansary): İŞİD’in gerçek gücü bombaları ve silahları veya korkunç kararlılığında değil. Bu organizasyon, oldukça zeki biçimde , dünya görüşlerini formüle edip bir silah oluşturuyor:  Bu silah,  İslam ve Batı Dünyası arasında süregelen  vahiysel, kıyametsel karşılaşmadır… Kendilerince satanik olan “diğerlerini” silecek ve dünyayı İslam şemsiyesi altında birleştirecekler.

YORUMUM : Modern İslam’ı ne olarak adlandırırsanız adlandırın, dünyada ürettiği ve yaydığı kargaşayı şimdiden görüyoruz. Gerçek İslam’ın ne olduğu da hiçbir değişiklik yaratmaz tıpkı gerçek Yahudilik veya gerçek Hristiyanlıkta olduğu gibi, muhtemelen  gerçek İslam da dünyamızda  hiçbir zaman var olamaz.

İnsanlık herhangi bir fikri zorla empoze etmeden ama tek bir fikri de takdir ederek bir arada yaşamayı öğrenmek zorundadır – bu fikir; tüm farklılıkların ve çelişkilerin üzerinde kapsayıcı bir bağ ve birliktir…

TEK BİR JAPON ÖĞRENCİ İÇİN

YORUM : Birkaç yıl önce Japonya’da Hokkaido’daki bir demiryolu yeterli yolcu olmadığı için kapatıldı. Ama bu kasabada her gün okula gitmek için trene binen lise öğrencisi bir yolcu olduğu ortaya çıktı. Bu nedenle, tren şirketi istasyonu açık tuttu, okul programına göre kızı almak için durdu ve aldığı yere bıraktı. İstasyon yönetimi, istasyonu 2016’nın Mart ayında öğrenci okulunu bitirdiğinde kapatacak.

CEVAP : Bir yandan aklınızı bir kenara atıp sadece duygularınızı dinlediğinizde, bu hikaye nedeniyle gözyaşlarına boğulabilirsiniz ve bu konuda film yapabilirsiniz. İnsanlık için birbirine karşı bu tür bir endişe hissetmek iyidir.

Diğer yandan düşünürseniz aç olan ve temel ihtiyaçlarını karşılamaktan yoksun insanlar var.  Bir treni bu kasabaya doğru göndermek ve geri getirmek üzere hareket ettirmek pahalıdır ve muhtemelen günde birkaç bin dolara mal oluyordur. Bütünüyle gereksiz ve ekonomik değil ve  devlete ait bir yapı bu şekilde çalışmamalıdır. Bu çok açık bir PR* kampanyası ve dahası toplum ilişkileri için de iyi değil çünkü saptanması ve düzeltilmesi gereken başka sorunlar olabilirdi.

Bu davranış, Kabalistik bakış açısından hiçbir anlam ifade etmez, çünkü dünyada hiçbir şey değiştirmeyecektir. İnsanlar, ıslaha bu şekilde gelmez. Dünya ıslaha sadece doğru bağ ile ve zihinde ve duygularda birlik ile ulaşabilir. Bu olayda ise akıl yok, sadece duygular var.

Bu kararı almalarına neden olan şey nedir bilmiyorum. Belki, bu gerçekten tam bir Japon felsefesidir ama bundan daha fazlası değil. Bir şansım olsaydı bu anlamsız uygulamayı acilen durdururdum, başka bir çözüm sağlardım ve tüm araçları diğer problemlerle uğraşmaya sevk ederdim.

Bu öğrenci kıza iyi şans dileyelim. Hala görünüşte saf sevgiden kaynaklanan eylemlerin olabildiğini düşünmek güzel…

*Çevirmen Notu : PR : Kamuoyuna şirin ve sevimli görünmek için yapılan reklam propaganda kampanyalarına verilen genel ad. 

Yeni Dünyaya Doğru Akılcı Bir Yol

SORU : İnsanlık sadece tembel tembel oturursa ne olacak?

YANIT : Elimiz kolumuz bağlı şekilde oturursak üçüncü dünya savaşı başlayacak. Dünya nüfusunun çok azı geride kalacak ve hayatta kalabilen insanların küçük bir yüzdesi, tüm insanlığın yükseleceği yeni gelişim seviyesine ulaşmalarını sağlayacak, aralarında karşılıklı ve doğru işbirliğini kurma metodunu kabul etmeye zorlanacak.

Biz zaten Dünya üzerinde bize cansız, bitkisel ve hayvansal doğada verilenlerden yorulmuş haldeyiz ve şimdi ADAM (İnsan) seviyesine yükselmeye ihtiyaç duyuyoruz.  Adam denen üst dünyaya benzer güç (Domeh) bir sonraki var oluş seviyemizdir.

Görüyoruz ki, bilimde, kültürde, ilişkilerde, ailede ve aramızdaki karşılıklı işbirliğinde bir çıkmazdayız. Dünya boşluk hissi ve var oluşun anlamsızlığı duygusuyla ilaçların içine düşmüş halde. Geçerli paradigma takatsiz halde ve yeni bir değerler dizisi ile yer değiştirmek zorunda.

SORU: Üçüncü dünya savaşı gerçekten “yeniden başlatma sürecini” gerçekleştirmek için gerekli olabilir mi?

YANIT: Neden? Sonuçta bu savaşsız da yapılabilir. Örneğin yaramaz bir çocuk darbeler yoluyla öğrenir. Oysa iyi bir çocuk her şeyi yapmanın en iyi , en hızlı  ve tercih edilebilir yollarını anlar.

Kabala Bilgeliği bu iki olasılık hakkında konuşur. Çünkü bizim için bir sonraki seviyeye ulaşmak, binlerce yıldır sürdüğü gibi otomatik olarak evrimin parçası olan darbelerle  değil, doğru bir idrakin  mantıklı yoluyla da olabilir.

İŞİD’İN HAZİNESİNİ BOMBALAMAK

thumbs_laitman_552_03YORUM: U.S.A. savunma görevlileri; CNN’e Amerika’nın Musul’da İŞİD’e ait milyonlarca doların stoklandığı binayı bombaladığını açıkladılar ve bunun terörizmle savaşta bir dönüm noktası olduğunu söylediler.

CEVAP:  Tabi ki her şey parayla ilgilidir. Savaş ekonomisi hakkındaki bütün kitaplar bir savaşın maliyetinin ne kadar olduğunu ve bir savaş başlatmanın mümkün olup olmadığını tartışır. Bu nedenle bu hamleden kurtulmak zordur. Yeni bağlantılar ve para akışları kurulmak zorundadır, sonuçta milyonlarca dolardan bahsediliyor!

Bu olayın savaşta bir dönüm noktası olması mümkündür ama bu dönüm noktası, Şiiler ve Sünniler arasında, İran’a karşı Suudi Arabistan’da ve tüm geri kalan alanda  geniş ölçekli kargaşanın başlamasıdır. Sonuçta bu hamle sessiz olmayacak.

SORU: İŞİD’in bu şekilde bertaraf edilebileceğini düşünüyor musunuz?

YANIT : Prensipte herhangi bir şekilde kazanmak mümkün değil. Eski Roma’dan başlayarak tarih bunu kanıtlıyor. Roma ateş ve kılıçla, Yunanistan ise felsefesiyle hareket etti. Bütün bunlar yenilemez.

Tarih boyunca gördüğümüz gibi yapabileceğimiz tek şey, o zamandan beri birleşmektir aksi halde yenilen, daha sonra sizi yener… Buradaki problem basittir, ihtiyaç duydukları parayı elde ettikleri an tekrar savaşmaya başlayacaklar ve savaşı Avrupa’ya götürecekler. Bu tabi ki çok para tutacaktır ama bu ideoloji arkasında çok güçlü insanlar var ve para İŞİD’e hizmet edecektir.

Amerika’nın bu ve benzeri eylemlerinin herhangi bir şeye nokta koyacağını düşünmüyorum. Problemin manevi kökeni dikkate alınmazsa, sorun şimdiki formunda olmasa da başka bir formda devam edecektir.

İŞİD’in manevi kökleri; fetih ve yıkım uğruna birliktir. Bunun karşısına MANEVİYAT UĞRUNA GELİŞİM dikilmelidir. Çünkü egoistik olarak gelişebileceğimiz başka hiç bir yer  yoktur.

TANRI TERÖR EYLEMİ Mİ GERÇEKLEŞTİRDİ?

YORUM : Haftalık Fransız Mizah Dergisi Charlie Hebdo’nun ofislerine yapılan saldırıdan bir yıl sonra, dergide Tanrı’yı elinde saldırı silahı kalaşnikofla ve elleri kana bulanmış şekilde resmeden bir karikatür yayınlandı. Vatikan hemen bu karikatürü protesto etti.

M. LAITMAN’dan CEVAP : Vatikan neden kızgın ki? Gerçekten de Tanrı, bu karikatürde gösterileni yapmadı mı? Dünyadaki tüm bu problemleri kim yaratıyor?

Sonuçta Tanrı “Kötü eğilimi ben yarattım” der. (Kiddushin 30b) Korkunç suçların ve diğer her şeyin kökeni nedir? Kötü eğilimimiz, Yaratan’ın içimizde yarattığıdır. Bu nedenle O’na dön…

O bize kendimizi eğitmemiz ve ıslah etmemiz için kötü eğilimi verdi, ama bunu yapmıyoruz. İfadenin birinci cümlesi “Kötü eğilimi ben yarattım”, ikinci cümlesi ise “ Işığı da kötü eğilimin şifası olarak yarattım” der. Bu nedenle TORA’yı ( ışığı) almak ve onu doğru kullanmak gereklidir.

Kabala Bilgeliği, doğamızın kötü ve egoistik doğadan iyi ve özgecil doğaya nasıl değişebileceğini açıklar. Bu, Yaratan’ın bize tam olarak nasıl ifşa olacağının açıklamasıdır. Öyleyse bizler, kötü eğilimi ve iyi eğilimi doğru biçimde çalıştıracak ve Yaratan’ın seviyesine yükseleceğiz. İşte bu Yaratan’ın kötü eğilimi ne için yarattığını açıklar.

Sadece bir niteliği diğeri olmadan kullanırsak, kendimiz dışında suçlayacak kimsemiz olmaz ve üstelik her durumda onu içimizde var eden Yaratan’dır.

Bu nedenle ifadenin ikinci yarısı gereği Yaratan’a dönmeliyiz .

http://laitman.com/2016/01/god-carried-out-an-act-of-terrorism/

 

Kabala´nın Temel Amacı

Kapost-12-08bala´ya göre yaşam Işık`ta varoluştur, ihsan etmenin nitelikleridir.

Eğer bu koşulda yüzebilir ve onun ebedi akışını bilirsen, bu sınırsız bir varoluş diye hissedilir. Bununla beraber bizim realitemizin algısı kaybolur; zamanın, mekânın ve sınırlılığın algısı kaybolur. Kişi tamamen farklı bir sisteme girer.

Orada kendimizi diğerlerine ilişkin olarak ölçtüğümüz, başka sınırlamalar görünür.

Kendimizi buna alıştırmalı ve bu sistemin içine girmeliyiz. Bazen insanın üst dünyaları hissetmeye başlaması seneler alır. Bizim amacımız, bu dünyayı terk etmeden önce, yüksek realitenin hissiyatına gelmektir. Kabala´nın temel amacı prensipte budur.

01.11.2015 dersinden.

Git ve Keşf Et

Soru: Öğretmeniniz Rabaş´a ilk geldiğinizde size hemen yaşamın anlamını açıkladı mı?

Celaitman_2008-12-24_8202_wvap: Keşke bunu bana anlatabilseydi… Ben ilk defa öğretmenimin yanına geldiğimde, ona bir iki dersten sonra yaşamın anlamını edineceğim doğru yerde miyim diye sordum. Daha önce birçok yerde aramıştım ve ben şimdi bütün hayatım boyunca onunla çalışabilir miyim diye bilmek istiyordum.

Cevabı çok basitti: “Git ve bunu keşfet. Seni ne himayeme alırım ne de kovalarım; bilmen gereklidir ki, sen gerçekten doğru yerde misin diye kendin bunu soruşturmalı ve bulmalısın.“ Beni, bedenimi ve ruhumu dolduracağım en doğru yerdeyim diye ikna etmeye çalışmadı ki zaten buna inanmazdım. Bu nedenle, “Git ve bunu keşfet“, demişti.

Bu gerçekten benim için, kandırılmadığımın ve maneviyatın hakiki metotlunu öğreneceğim, doğru yerde olduğumu anlaşılır kıldı. İlerde benim için gerçekten böyle mi değil mi diye tespit edeceğim. Kabala bilimi böyledir, sana aracı verir ama geri kalanı sana bağlıdır.

Kabala Dersi, Rusya 10/25/15

 

İstediğin Her Şeyi Dile!

Yayınlanma tarihi: 11 Kasım 2015

thumbs_laitman_740_01Gerçeke insanın O`ndan ne istediğinin önemi yoktur. Asil olan, her an istemesidir. Hiçbir zaman unutmaması gereken, O`ndan başkası yoktur, O iyidir ve iyilik yapar. Başına gelen en küçük şeyleri bile O`nunla ilişkilendirmelidir.

Zira insan genellikle O`ndan yardım isteme zamanının gelmediğini düşünür ve başarıya ulaşması için kendi gücüyle bireyler yapabileceğini düşünür. Ama bu yanlıştır! Fiziksel eylemler gerekli değildir. Bütün metot Yaradan`ı ifşa etmektir.

Ve bundan dolayı sen yönünü O`na ne kadar çok döndürürsen, kendini o kadar çok O`na bağlı hissedersin ve O`na daha fazla tutunursun. başına gelen her şeyi zamanla daha çok O`nun eline teslim edersin; bu nedenle daha az kederin olur. O Planı gereği seni geri iter, kendini saklar, sana çeşitli engeller gönderir. Ama bunların hepsine rağmen O`nu aramaya ve O`na yönelmeye alışırsın.

Bu en kısa ve güvenli olan yoldur. Özel bir zekâ gerektirmez, sadece istikrarlı olunmalıdır. Eğer insan kendini böyle ayarlarsa, Grubun yardımını unutmazsa ve sürekli Yaradan`a dönerse, ne için ve nasıl Yaradan`dan yardım isteyeceğini bilir. Yaradan’ın doğasını ve O`nun hangi isteklere cevap verip vermediğini anlar. Sürekli bir bağ kurma ve Yaradan ile diyalog içinde olma arzusu sayesinde, kişi O`nu tanımaya baslar.

Bunun ile ilgili söyle denilmiştir;” Elinden gelen her şeyi yap ama kaçma.” Bu demektir ki, her şeyi, küçük büyük olmasına bakmadan, O`ndan iste. Küçük bir çocuğun sürekli soru sorması gibi, her şeyi ellemesi ve annesine yapışıp; “Ver, ver, ver!” , demesi gibi. Böyle bir istekten sonra acillik gelir; “Neye ihtiyacım var, gerçekte ne istemeliyim, Mitsva (sevap) ve günah bunun neresindedir ve özgür seçimim nerededir ?” İnsan böyle öğrenir.

Aklın karışmasın ve her şeyin sana veya çevrene bağlı olduğuna inan. Sen su üç ögeyi birbirine bağlıyorsun; kendini, Grubu ve Yaradan’ı ve kendini doğru yöne doğrultuyorsun; Yüce Kudrete, O`na tutunmaya. Ve nasıl dua etmen gerektiğini buluyorsun. Duan sana, dostlarına yoksa Yaradan`a mi ilişkin? Ve bu zamanla açıklığa kavuşuyor.

Rabas`ın makalelerinden, dersten, 17.05.2011