Monthly Archives: Haziran 2013

Dünyanın Gerçek Resmini İfşa Eden Bir Karşılaştırma

Tora, Exodus (Mısır’dan çıkış), 20:14: ”Sen komşunun evine imrenmemelisin, komşunun karısına imrenmemelisin, ne onun erkek yardımcısına, ne kadın yardımcısına, ne öküzüne, ne merkebine, ne de komşunun olan herhangi bir şeye imrenmemelisin.”

Bir ev, bir eş (karısı), bir yardımcı hizmetkar, bir öküz veya bir merkep gibi bütün bunlar kişinin kendi içinde kurulmuş, derece derece olan temel arzulardır; dışsal kaplardan başlayarak en içsel arzulara kadar..

”Sen imrenmemelisin” demek arzularının üzerinde ihsan etmek için çalışmalısın ve yalnızca kendin için olan arzulardan uzaklaşmalısın.

Şimdiye kadar neye sahip olduğun ve sahip oldukların ile nasıl çalışacağın konusu vardı. Şimdi çalışacağın ise, diğerinin neye sahip olduğu ve diğerlerinin sahip olduklarını kullanamayacağın konusudur.

Kullanmak demek ”istemek” demektir. ”Sen imrenmemelisin” demek  yalnızca ”almayınız” anlamında değil ama aslında imrenmemek, öyle ki, diğeri için en ufacık bir kıskançlık hissetmemek demektir. O zaman, şayet onun ile kendini ilişkilendirirsen, onun hayalini bile görmeyeceğini anlamaya başlarsın.

Genellikle bir kişinin içinde biraz iyiyi, biraz kötüyü görür ve biraz onu kıskanırsınız. Onu aslında olduğu gibi göremezsiniz; siz onu kendiniz ile ilişkilendirip o şekilde görürsünüz; sizden daha iyi veya daha kötü bir yöne doğru diğerini görürsünüz. Eğer o kişiye kıskançlık prizması içinden bakmazsanız, onun hayalini bile kurmazsınız.

O size hiç bir zaman tanımlanamaz çünkü bizim temel özümüz bir kompakt bir disk (CD) gibi Işığa hassas olup, fotoğrafı çeken kameranın arkasındaki mercek gibidir; bunun fotoğrafını çekip elektrik sinyallerine dönüştürür ve bunu kontrol mekanizmasına geçirir ki, temel özümüz herşeyi yalnızca kendimizle ilişkin şekilde algılar: egoma istinaden, bunun ne kadar iyi veya kötü  göründüğünü.

Ben  kendim ile ilişkin bölümünden kurtulursam, o zaman seni görmem, benim görüş alanımdan yok olursun. O zaman ne olur? Dünyanın var olmadığı ortaya çıkar. Ben yalnızca sonsuz boşluk görürüm.

Bu demektir ki, ıslah olmuş bir seviye, diğer insanlara ve insanlığa istinaden, içimdeki kıskançlığın eksikliğini gösterir. Bu durumda, anlarım ki kimse yoktur ve her şey yok olur. Sonra benim tamamıyla yepyeni bir niteliği bulmam gerekir ki, var olan şeyi görmeme izin versin.

Şayet benim egomun sıfırlanma durumu ortaya çıkarsa, o zaman bütün dünyanın resmi sıfırlanmış olup, buna göre dünya var olmamaktadır. O zaman nedir var olan? İhsan etme niteliğinin dışında başka bir şey yoktur. Fakat bunu nasıl algılayabilirim? Ben kendimi ihsan etme niteliğine göre değiştirmeye başlayıp, aynı derecede buna uygun olmam derecesinde, bir karşılaştırma ortaya çıktığı için bu niteliği hissetmeye başlarım. Öyle bir hal alır ki, ihsan etme niteliğine uygun olmayan bir dünya bölümüm var olup, ihsan etme niteliğine uygun olan dünyamda  ise Yaradan’ın olduğunu idrak ederim.

Ben derece derece mutlak ıslaha eriştiğimde sanki ben yok olurum ve yalnızca eşsiz bir Yaradan hissiyatım kalır. Nitekim ben ”O’ndan başkası yok” farkındalığına, bunu kabul etme seviyesine  erişirim.

13.4.2013 tarihli  kabtv  ”Ebedi Kitabın Sırları”ndan

Hazırlık Olmadan En Üst Verimi Olmaz

10 yıldan fazladır kongreler organize ediyoruz. İlk kongremiz İsrail’de Moskova grubundan dostlarımız tarafından başlatıldı ve bu gelenek farklı ülkelerden dostlarımızın bir araya gelmesiyle geliştirildi. Öyle ki, tüm dünyadan kardeşlerimizle daha yakınlaştık.

Ancak şimdiye kadar sonunda ifşa olması gereken bir formda bu kongrelerimizi kullanmamıştık. Bir kongre, büyük bir buluşma, genel arzunun ifşa olduğu yer, çekmiş olduğumuz üst Işık’la etkileşim (Zivug) ve kolektif niyettir.

Önümüzdeki St. Petersburg kongresini yeni olarak göz önüne almalıyız, kendi türünün ilki. Bu kongrenin kendi özelliği tam gerçek bir hazırlıktır. Bir festivale gitmiyoruz, eğlencesi programlanmış ve kolay bir tatile çıkmıyoruz. Şüphesiz ki keyifliliğe karşı değilim ama hoppalığa ve ciddiyetsizliğe karşıyım.

Bu olaya çok ciddi endişeli hazırlanmalıyız. Ancak bu demek değildir ki acımasız, gaddar yüz ifadesi ile yürümemiz gerekiyor. Bilakis, hepimiz çok yüksek bir ruh halinde olmalıyız fakat aynı zamanda özel genel gücümüz için gerekli olan güçleri bir araya getirmeye ihtiyacımız vardır öyle ki bununla çok küçük dahi olsa üst Işığa benzerliğimizin birliğini gerçekleştirebileceğiz.

Bizim tarafımızdan ihsan etmenin çok az kısmını üretmek istiyoruz ki üst Işık buna doğru formu vererek düzeltebilsin. O zaman, AB – SAG ışığının düzeltmesinden sonra, ışığın dolumu ifşa olacaktır ve Yaradan’ı bileceğiz ve bu O’na memnuniyet getirecektir.

Kendi içimizde inşa etmemiz gereken esas şey güvendir. Tüm bütün bunlar hazırlığa bağlıdır ve hazırlığın sonucu ve eylemin kendisinin aksiyonu hakkında konuşmak gerek, başka yapılacak hiçbir şey yoktur. Mecazi konuşma, hazırlanmış olduğunuz akşam yemeği için. Şöyle denir, “Şabat akşamında çaba sarf etmemiş olan kişi Şabat gününde yemeğini nereden yiyecektir?”. Bu yüzden asıl iş kongrede değil öncesinde gerçekleşir.

St. Petersburg kongresine on sekiz gün kaldı. Rekor sayıda katılımcı bekleniyor. Ek olarak, bu kongre Krasnoyarsk kongresinin hemen ertesinde takip ediyor ve daha önce asla böyle iki buluşma tarafından ifşa olan kapların özellikleri arasında böylesi dramatik bir farka sahip olmadık.

Kısacası, kesin belli bir işe sahibiz. Krasnoyarsk kongresindeki gibi aynı şeyi yapmalıyız ancak genel arzunun bir başka katmanında farklı içsel ve dışsal koşullar içerisinde. Fark bizim için açık ve bunu etkisizleştirmemiz gerektiğini anlıyoruz. Eğer St. Petersburg’daki atmosferde Krasnoyarsk’taki olduğu gibi aynı birliği, aynı saydamlığı yaratmayı becerebilirsek, büyük bir ifşa ile ödüllendirileceğiz.

Ancak, Tekrar ediyorum: her bireyden ve hepimizden hazırlık çalışması gerekiyor. Eğer hazırlığın seviyesini ölçebileceğimiz bir cihazımız olsaydık bunu kongre salonunun girişine bırakmak isterdim ve ihtiyaçlarımızla buluşan diğerlerini de bunun içine girmesine izin verir ve diğerlerinin evlerine gönderirdim. Herkes şunu anlamalı; eğer kişi ortak çaba içinde doğru bir şekilde yer almazsa, bu kişi zarara yol açar ve bu zarar diğerlerine sağlamış olduğu bu zarar kadar ona geri döner.

Bu çok sert bir kanun. Bu yüzden ilk önce, tüm katılımcıları bu kongreye doğru hazırlanıp hazırlanmadıkları konusunda adamakıllı kontrol etmeliyiz.

Bunun yanı sıra bugünden itibaren, önümüzdeki kongreyi sürekli tartışmalıyız, herkesin hazırlanması ve materyallerin dağıtımını yapabilmesi için değişik dillerde sorular sorabileceği çevrimiçi bir alan oluşturmalıyız. Bu soruları çevireceğiz ve cevaplayacağız. Kongre için manevi hazırlığının çerçevesi içinde tüm bu ilgileri çekip çevirebilecek bir komiteye ihtiyacımız var. Moskova ve St. Petersburg grupları fiziksel ve organizasyonsal hazırlığı hiçbir çaba ayırt etmeden bu işi üstlenmektedirler ve işte bizlerde diğer alanlarda onlara yardım etmeliyiz.

23.06.2013 / St. Petersburg’daki Kongre Hakkındaki Konuşmadan

Soru: Kuzey Amerika Kadın Grubu ve Onlu Kadın Grupları Soruları

Soru: İsrail’deki Grup  Kuzey Amerika Grup’una nazaran sizinle birlikte çok hızlı ilerliyor.  Kuzey Amerika Grubu olarak onlara yetişmek için ne yapabiliriz?

Cevap: Size söyleyeceklerimi uygulayın daha sonra ayak uyduracağız. Bunu yapmak icin Israil Grubu’ndan örnek almalısınız ve onlarla birlikte çalışmalısınız. Eğer Grup ilerliyorsa, onların süreçlerine dahil olmaya hazırım.

Soru: Dünyadaki kadın gruplarının da Onlu Grup oluşturmasına izin veriyor musunuz veya bunu öneriyor musunuz?

Cevap: Beş kişiden on kişiye kadar oluşturulacak gruplar oluşturulmasını öneriyorum fakat buradaki ana nokta günlük konuları günlük olarak tartışmanız ve birbirinize destek vermeniz.

Yayınlama tarihi: 14 Haziran 2013

Eğer Kendi Etini Yiyiyorsan…

Eğer acı çekiyorsan ‘‘bir aptal tek başına oturur kendi etini yer’’ denen bir konumdasın demektir. Eğer sana yardım etmek isteyen güçlü bir çevren var ise ve sen de kendini iptal etmekten ve onlarla tamamen karışmaktan utanmıyorsan, şanlısın. O zaman ıstırap çekmezsin daha ziyade bu ıstırabın tümünü en iyiye çevirmenin ifadesini keşfedersin.

Eğer kendi etini yiyiyorsan, acının nerden, ne sebeple, kimden, ne amaçla geldiğinden emin olmayı tanımlayamıyorsun. ‘‘İşin başı sonu O’dur’’ koşulunu unutuyorsun ve bu sanki kendi kendine acı çektirmek gibi, sanki buna kendi kendine sebep olmuşsun gibi ve bunun sorumlusu senmişsin gibi davranıyorsun. Bu yüzden kendine işkence ediyorsun ve kendini yiyiyorsun.

Ancak eğer her şeyi Yaradan’a bağlarsan ve kör bir inançla değil, kendini yemeyi bırakacaksın ve aniden bu kötü hissiyatı yükseliş ifadesine giriş, sana bu koşulu gönderen Yaradan’la bağa çevireceksin böylece O’na bağlanacaksın.

06.06.2013 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 1. Bölümünden, Rabaş’ın Yazıları

İçsel Yolda Bir Rehber

Soru: Onlu Grup icinde ne tür bir bağlantı olusturmalıyız ki içsel ıslahı öğretmeniz ile bu birlik içinde hissedebilelim? Biliyoruz ki sadece O’nun aracılığı ile Yaradan ile bağlantıyı kurabiliriz.

Cevap: Onlu grup’ta çalışırken öğretmeninizi düşünmenize gerek yok. Bunu alcakgönüllülükten dolayı söylemiyorum, bu bakış açısı doğru degil o nedenle söylüyorum. Öğretmen, öğrencinin gözünde o kadar yüksekte ve saygı duyulan olmalı ki Yaradan’a giden yola baktığınızda, ileri gidebilmeniz için bir büyüteç gibi olmalıdır. Bu büyüteç camını, yani öğretmenini gözlük olarak kullanabilirsiniz fakat öğretmeniniz sizin amacınız olmamalıdır.

Siz gözlüğe değil arkasında olana bakacaksınız fakat bunu ancak onun yardımı ile görebilirsiniz. Bu cam sizin Yaradan’a giden yolunuzun görüşüne düzgün olarak odaklanır. Bu öğretmenin ve grubun rolüdür.

Öğrencilerimin hepsinin bir halkada birlik olduğunu görüyorum, bir vücut olarak ve ben bu tek vücut insana yönelik konuşuyorum. Eğer benim gördüğüm şekilde bu ortak tek vücut ile bir olmak ve ona bağlanmak istiyorsanız, benden maneviyata dair bilgi alacaksınız. Bizler bu ortak tek vücutta birleşeceğiz ve orada birbirimizi gerçekten anlayacağız.

Eger ne demek istediğimi anlamak istiyorsanız, bunu kafanızda anlayabilirsiniz veya kalbinizde hissedebilirsiniz fakat bunu gerçekten anlayabilmek için eksiksiz olarak grubun merkezinde olmalısınız sanki odanın etrafında yürürken bir ses duymaya çalışır ve o sesi duyacağınız en iyi yeri aniden bulurmuş gibi. Eger diğer bir tarafa bir metre giderseniz hiç bir şey duyamayakmış gibi. Deneyin bunu!

Öğretmenin önemini hissetmek gereklidir fakat  Yaradan’ın ifşası için grup içinde çalışma yapmak bağlamında önemlidir.  Ögretmeniniz sizin hocanızdır, maneviyatta yol göstericinizdir fakat idolunuz veya Yaradan’ın yerini alan kral değildir, Firavun örneğindeki gibi.

Doğum Sancıları

Soru: Denir ki “Yaradan iyi ve iyilikseverdir’’. Öyleyse ‘‘çocuklarınızı acı içinde getireceksiniz’’ sözü ne demektir? Bu acının, sancının anlamı nedir?

Cevap: Çocuk doğumu acı ve sancı gerektirir ve Tora’yı çalışırken Yaradan’ın özellikle kadına karşı acımasız olduğu izlenimi altındayız. Yaradan kadına der ki ‘‘Arzun kocan için olacaktır ve o senin üzerinde egemen olacaktır’’. Sanki bu ikisi zıt güçler gibidir ancak her ikisi de aynı sebebe hedeflenir.

Malhut, arzumuz, doyumun kaynağına, Zer Anpin’e, erkek kısma özlem duyar. Daha ötesi, bu hepimizin içinde mevcuttur, hem erkeğin hem de kadının içinde. Bizler doyuma özlem duyuyoruz ve bu egoistik özlem hepimizi yönetiyor ve bunun hakkında hiçbir şey yapamıyoruz. Dişi parçanın eril parçaya yaklaşımı bu şekildedir.

‘‘acı içinde çocuklarınızı getireceksiniz’’ yeni bir seviyenin doğumu demektir, yeni bir hissiyatın, yeni bir edinimin, ıstıraplar yolu vasıtasıyladır.

Her seferinde içimizde daha büyük bir ego ifşa olur, uzun zaman birçok koşullar içerisinden geçtiğimizden dolayı bunun kötülük olduğunu ve bundan yani Mısır’dan çıkmamız gerektiğini görmeye başlarız, bir meyvenin tomurcuk atması gibi, aynı basınçla bir bebekte annesinin rahminden doğumu esnasında başarılı bir şekilde dışarı çıkar.

Ancak her doğum acı gerektirir zira her yeni seviye içinde iki zıt gücü barındırmalıdır, birisi embriyonun tutan gücüdür zira ego tutar ve çıkmasına izin vermez, aynı zamanda özgecil iten güç, meyveyi dışarı iten ve içeride tutmak istemeyen güç ifşa olur.

Bu iki zıt güç arasındaki mücadele ‘‘acı’’ denen bir geçiş sürecini yaratır, ‘‘çocuklarınızı acı içinde getireceksiniz’’. Bütünde, tüm maddesel fenomenler maneviyattan kaynaklanır. Böylece her seviyede doğarız.

Bu yüzden tüm manevi seviyelere grubun ‘‘ana rahmimiz’’ olduğu anlayışı ile yaklaşmalıyız ve bunun içerisinde iki zıt gücü yaratmalıyız. Bunlardan birisi varlığımızı sürdürmemizi sağlayan egoistik güç ve diğeri ise tüm her şeyin üzerine yükselmemizi sağlayan itişin özgecil gücüdür. Dışarıda varlığımızı sürdürmemizi sağlayan gücü terk ederek, sadece bizi iten ve bizi ileriye götüren güç tarafından doğarız.

Bu manevi süreç, her manevi seviyede, her manevi doğumun içinde bunun aracılığı ile ilerleyen tipik erkeklerin sürecidir, kesin ve aynı şekilde kadınlarında.

14.06.2013 Tarihli Krasnoyarsk Kongresi 1. Gün, 3. Ders

Bir İhsan Gülümsemesi

Soru: Ben şayet kişinin ruhunu yükseltirsem, Işığı bir dostuma geçirir miyim yoksa onu yalnızca iyi mi hissettiririm?

 Cevap: Bu sizin niyetinize bağlıdır. Şayet bunu Yaradan ile bir olmaya erişmek için yapıyorsanız, yani ihsan etme niteliği ile; ve bu şekilde ilerleme sağlaması için dostunuza amacın yüceliğini ihsan ederseniz, işte o zaman ihsan etme niteliği ile birlikte siz de  ilerleme sağlarsınız. Siz eğer ilerleme sağlaması için birisine yardım ediyorsanız, bu demektir ki, sizin vasıtanız ile ona Işık geçer.

Sizin artık dostunuzun size geriye ihsan etmesi konusunda endişe duymanız gerekmez; nitekim siz Yaradan’ı edinmek amacı için ihsan ederek zaten bağ kurdunuz. Siz dostunuza yardım ettiniz ve bu da zaten ihsan etmektir. Bunu yaparsanız, Yaradan’dan gelen, ıslah eden Işık  sizin içinizden, daha önceden bağ kurmuş olduğunuz kimseye doğru geçer. Nitekim siz zaten ihsan etme hareketini uyguluyorsunuzdur ve bu sizin yapmanız gerekenin hepsidir. Sonucu hissetmek için yalnızca birkaç hareketi şu şekilde uygulamanız gerekir : aslında ihsan etme gücünü elde ettiğinize dair hissetmek.

Anlaşılıyor ki, herhangi bir zamanda herkes için Işığı dilediğim kadar çekebilirim fakat kendim için Işığı çekemem! Işığı kendiniz için çekemezsiniz çünkü bu yalnızca ihsan etme hareketleriniz sonucunda gelir. Eğitmen, grup ve insanlara ilişkin ihsan etme hareketlerini uygulamazsanız, Işığı çekemezsiniz. Işığı bencilce çekebilmek mümkün müdür ?

Sizler şayet beraber çalışma yapar ve karşılıklı ihsan etmeye gelebilirseniz, o zaman Işığı çekebilirsiniz. Yalnızca kendinizi düşünürseniz, Işığı çekemezsiniz. O zaman bu çalışma yalnızca bilgeliği edinmek için olup, Işık çalışması yani ıslah eden Işığı çekmek için yapılan çalışma olmaz.

Yani ne zaman bir dosta gülümsediğinizde, o zaman ihsan etme hareketinde bulunuyorsunuz anlamına gelir. Kimse sizi devamlı ihsan etme hareketinizden alıkoymuyor ve bunu her dakika yapabilmeniz için size fırsat sunuluyor! Fakat burada verilen şart hapiste olduğunuzu anlamak, egonuz ile kilitlenmiş olduğunuz ve Yaradan ile ancak ”İsrail’(Yaşar [doğru] ve El [Allah] kelimelerinden oluşur.Yaratan’a Doğru olan her hangi bir kişiye İsrail denir.) haline geldiğinizde bağ kurabileceğinizdir. Bunun anlamı, diğerleri üzerinde işlevinizi sürdürerek, onlara nitekim ıslah etme gücünü geçireceğinizdir. İsrail, tüm yaratılmış olanları Yaradan’a  doğru ittirenler anlamına gelir.

04.06.2013 tarihli Kabala dersinin 1. bölümünden, Rabaş’ın  yazıları  

İhsan Etmenin Bir Gülümsemesi

Soru: Dostumun ruhsal durumunu yükselttiğim zaman ona Işığı mı aktarırım yoksa basitçe iyi olmasını mı sağlarım?

Cevap: Bu senin niyetine bağlı. Eğer sen bunu Yaradan’a yapışmak yani ihsan etmek niteliğine ulaşmak için yaparsan ve dostuna amacın yüceliğini ihsan edersen böylece dostun ilerleyebilir o zaman aynı zamanda sende ihsan etmek niteliği ile ilerlersin. Eğer sen birilerinin ilerlemesine yardımcı olursan, bu durum Işığın senden ona geçtiğinin bir işaretidir.

Dostunun da bunun dönüşünde sana ihsan etmesi hakkında fazla endişelenmemelisin zira sen zaten Yaradan’ı edinmenin amacına bağlanmış bulundun. Bunu yaptığın zaman Islah Eden Işık Yaradan’dan senin vasıtanla senin daha önce bağlanmış olduklarına akar. Bu durumda sen ihsan etmenin bir aksiyonunu gerçekleştirmiş olursun ve senin yapman gereken her şey budur. Sen sadece sonucu hissetmek için bazı eylemler gerçekleştirmelisin: ihsan etmenin gücünü gerçekten edindiğini hissetmek.

Bu durumda ortaya çıkan şey bunu ne kadar çok istersem bana verilen her anda herkes için Işığı çekebilir olduğumdur fakat Işığı kendim için çekemem! Işığı kendiniz için çekemezsiniz zira Işık sadece ihsan etmek eyleminin sonucu olarak gelir. Eğer hocaya, gruba ve insanlığa ilişkin ihsan etmek aksiyonlarını gerçekleştirmezseniz Işığı çekemezsiniz. Işığı egoistçe çekmek mümkün müdür?

Eğer beraber çalışır ve ortak ihsan etmeye ulaşmayı isterseniz o zaman Işığı çekersiniz ancak sadece kendiniz hakkında düşünürseniz Işığı çekemeyeceksiniz. Bu sadece akıl edinmek için çalışmak olur ve Islah Eden Işık anlamına gelen Tora’yı çalışmak değildir.

Bu yüzden ne zaman bir dosta gülümserseniz ihsan etmek eylemini gerçekleştirirsiniz. Hiç kimse sizi sürekli ihsan etmekten alıkoyamaz ve size bunu yapmak için her an şans verilir! Ancak hapishane olduğunu, egonun içinde kilitli kaldığını anladığın durumda bu olur ve Yaradan’la sadece ‘‘kalpteki nokta’’ arzusuna gelirsen bağlanabilirsin yani diğerleri üzerine hareket ettiğin anlamına gelir böylece ıslahın gücünü onların üzerine aktarırsın. Kalpteki noktası olanlar yani Yaradan’a doğru arzusu olanlar tüm yaratılışı Yaradan’a itenlerdir.

04.06.2013 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 1. Bölümünden, Rabaş’ın Yazıları 

Kaçınılmaz Yol

Baal HaSulam, ‘‘Yaradan sevgisi ve Yaratılan Sevgisi’’: ‘‘dostunu kendin gibi sev’’ koşulundan hemen sonraki safha yapışmadır.

Dost sevgisi emri bizi Yaradan sevgisi seviyesine getirir. Tüm fırsatların, durumların ve sahip olduğumuz her şeyin içindeki en sağlam yoldur. Bilmiyorduk veya hareket edemiyorduk gibi farklı özürler üreterek bundan kaçmak imkânsızdır zira herkes ihtiyacı kadar olanı alır.

‘‘dostunu kendin gibi sev’’ ıslahı diğer tüm ıslahları kapsar ve en nefret edilendir çünkü doğamızın zıttıdır, bunun bizim tek temelimiz olduğunu anlamaktan başka bir seçimimiz yoktur. Bu ıslaha olan ihtiyacımızı keşfetmediğimiz sürece bizi amaca yöneltecek yolu alamayız.

Soru: Diğerlerine iyi davranmakla Üst Olana nasıl memnuniyet getirebiliriz?

Cevap: İşin özü ikisi de aynı şey. Düşün ki tüm yaratılanlar, bütün insanlar ‘‘Yaradan’ın oğulları’’. Kaynaklarda yazılanlar budur. Böylece sen oğluna iyilik yapınca kesinlikle babaya da memnuniyet veriyorsun.

Yaradan Yunus Peygambere 250 bin nüfuslu Ninova şehrini kendi günahları içinde bırakıp terk edemeyeceğini söyledi. Mesaj çok açık: ‘‘Eğer sen onlara sevgi ile davranır ve onları kurtarırsan Bana memnuniyet vereceksin’’

Yaradan’ın bizden memnuniyet alacağı bir kabı yoktur bu yüzden bu şu demektir ki tüm realite aramızda yayılmıştır her birimizin ve Yaradan’ın arasında. Ve bu realite de ilk önce diğerler insanlar gelir.

Bundan dolayı ıslahın metodunun dağıtımı ve tüm dünya hakkında endişelenmek, onların üzerinde odaklanmamız gerektiğini ve bize izin verilmiş olunan aksiyonlar içerisinde en kıymetli olan aksiyon olduğunu gösterir. Dünya ile bunu nasıl ilişkilendirmemizi bilmemiz için şüphesiz ki önce kendimizi ıslah etmeliyiz.

Hesaplama şu şekildedir: ‘‘Ben her şeyi Yaradan’a memnuniyet getirmek için yapmalıyım. Bu arzuyu dünya hakkında endişe duyarak veya daha kesin olarak, insanlar hakkında endişelenerek ifade ederim. Doğanın duran, bitkisel ve hayvansal seviyeleri de aynı zamanda kendi ıslahları ile birleşeceklerdir. İnsanların sorunlarına merhem olmak için, kendimi düzeltmeliyim ve bu yüzden kendimi düzeltmekle işe başlamalıyım.’’

02.06.2013 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 4. Bölümünden, Baal HaSulam’ın Yazıları

Aile Ticareti Dengenin Bir Göstergesidir

Soru: Yarının aile şirketlerine ne olacaktır? Bizler görüyoruz ki, dört yüz yıl boyunca var olmuş Avrupa’daki fırınlar, bütün krizlerden geçerek bugüne kadar işlevlerini sürdürmeye devam etmişlerdir.

Cevap: Aile var oldukça aile ticareti de sürecektir. Nitekim aile, insan toplumunun kurucusudur. Yok olacağını düşünmüyorum. Bizler şimdi zor bir aile entegrasyon yoksunluğu sürecinden geçiyoruz. Fakat aile şirketleri, hem belli başlı firmalar ve küçük özel girişimler de sistemin temelidir.

Yoksa başka kime itimat edeceksiniz? Kime güvenebileceksiniz? Bunlar bir şeyler vermek ve yardım etmek istediğiniz akrabalar ve yakın kimselerdir. İşte bu yüzden aile şirketleri, dengenin bir göstergesi olarak kalmayı sürdürecektir.

Kadınlar da buna da dahil olabilir; nitekim onlar ticareti daha bile fazla güçlendirirler. Kadın bunun ayakta durması için bir anahtardır.

20.3.2013 Kab TV, ”Zaman İçinden”