Daily Archives: Kasım 25, 2011

Üst Dünyalara Girişin Anahtarı ZOHAR Kitabı

Kabala ilmine göre bizleri üst güçden ayıran altalta beş alem bulunmakta ve en üsttekinde varolan herşey aşağıya doğru kopyalanarak iner ta en altta varolan bizim dünyamıza kadar.

Bu dünyaların aralarındaki fark detaylarında olmayıp içerdikleri malzemede bulunmakta. Üst alemlere gittikçe içerdikleri malzeme daha manevileşmekte (aşpaa-koşulsuz verme) ve alt dünyalara inildikçede malzemeleri bir o kadar maddileşmekte (alma, egoistleşme).

Böylece bu dünyaların detaylarıda birbirlerinin aynı olmasına rağmen materyallerinde yani arzularındaki farklılığı mukayese ve tahayyül edebilir, kendimizde de değişiklikler getirecek arzular dileyebiliriz.

Zohar kitabının tekliği ve özelliği üst alemin projeksyonunu yansımasını bizim dünyamızda yaratmasıdır. Bu dünyanın hikayesini anlatırken ona paralel olarak O’nun kaynağının üst dünyada olduğunu anlatır ve tüm bunları büyük bir kesinlkle ifade ederek birbiri üstünde olan bu dünyaları tasavvur etmemizi sağlar.

Böylece iki dünya arasında olup ancak kendi dünya hikayemizi anlayabilirken üst dünyaların imajını yapabilir, imgeliyebiliriz. Bu iki imge arasındaki fark şudur ki dünyamızda ki imgeler algılanabilir olduğundan anlaşılabilir ve somutken, üst dünyadakiler içerik, arzu, niyet ve güç gibi nitslikseldirler ve algılanamazlar.

Eğer insan her zaman bu iki dünya arasında bulunursa, henüz üst dünyaları algılıyamıyorsa bile en azından üst dünyaları hayal etmeye çalışıyorsa birşeyler ifşa olmaya başlar ve bunu hisseder ve böylece ruhsal aleme doğuşuna yaklaşmış olur. İşte Zohar kitabını özel kılan budur. Anlık olarak insanı kendine çeker ve yine anlık olarak onu iterek bu dalgalanmalarla insanı ruhsal aleme ya da üst dünyalara yaklaştırır.

Eğer insan belli bir ruhsal seviyede ise ve daha da yükselmek istiyorsa bu kitab aynı etkileri onun üzerindede gerçekleştirir ve bu böylece ruhsal merdivenin 125 basamağında çalışır.

Yaratan’ın Konuşma Dili Hisler

Soru: Yaratan bizlerle hislerimiz aracılığı ile konuşuyor fakat bu lisan neyi temsil ediyor?

Cevap: İnsan kendini araştırması ve tanıması, içinde elverdiğince derinlere inebilmesi için ona dışından yardım edecek güçler gerek. Neden böyleyim, neyi temsil ediyorum, ben kimim? İnsan derinlerde, içinde biryerlerde, kökünü, Yaratan’ı bulacak.

Bizler kendi dışımızda, bizi saran çevremizde başka bir dünya 0lduğunu varsayıyor ve Yaratan’ın da orada dışımızda olduğunu sanıyoruz. Tüm bu ilüzyon bize bizzat kendimizi araştırmaya ve incelemeye daha kolay başlıyabilmemiz için verildi.

Herkes Bu Yaşamında Üst Dünyaları Görecek

Soru: Kabala’nın hikmeti kişiye Yaratan’ı bu dünyada ifşa etmesi metodu olması ancak biz Yaratan’ı nasıl keşfedeceğiz?

Cevap: Diyelim ki ben küçük bir çocuğa kuantum fiziğini ifşa edeceğim, ona ne söylemeliyim? En ilkel, basit şeylerin açıklanmasından başlamalıyım; temel kanunları. Tüm kavramlar ve konuyu anlaması yıllarını alacak. Kabala hikmeti de tedrici bir şekilde gelişimimizi sağlar -basamak dünyalar- Dünyalar (gizler) bize örtük, saklı olan dünyalar ve ancak algılamamız oranında bize ifşa olurlar.

Manevi dünyaya giriş onun kurallarını bilmeden olanaksız aynen dünyamızda olduğu gibi yaşamımızın ilk 15-20 yılında bizim için önemli ve zorunlu olan bilgilerin temininden sonra dünyaya uyum sağlamamız gibi.

Neşamayı oluşturmak için ruhsal dünyaya girmekte önemli ve zorunlu bilgileri edinmeyi gerektiriyor. Dolayısıyla maneviyat bir hazırlık safhası gerektiriyor ki bizler şimdi bunu yaşıyoruz ve tekamülümüzde üst seviyelere ulaşmamız için yukarısı hiçbir zaman engel olmaz.

Bu durumda aniden kendimizi kötü hissettiğimiz, her şeyin zorlaştığı, hiçbir şeyin açık olmadığı durumlarda bir ümitsizlik, “karanlık” çöker üzerimize. Bunun bize yukarıdan yardım olduğunu görmeliyiz aynen çocukların “büyüklerle” oynadığında sevinmeleri gibi.

Bu yaşamda üst dünyaları ifşa her birimize vaat edilmiştir, yeter ki kendimizi hazırlayarak onu algılayıp hissederek yaşıyabilelim.

06-11-09 Derse Hazırlık Bölümünden.

Yaratanı Keşfetmek Ya Da Yaratılışa

Soru: Yaratılışı, Yaratan’ı ifşa ne demektir?

Cevap: Yaratılış mutluluk arzusudur ve bu Yarata’nın niteliği olup ihsan-eden anlamındadır. Yaratılış bu amacı edindiğinde, arzu, niyet ihsanı niteliyen güce de sahip olur, kısacası yaratılış Yaratan’ı ifşa eder.

Yaratan’ın ifşası “ihsan etme” kendini yaratılışın içinde sergiler ve böylece yaratılış yeni bir nitelik kazanmış olur. Geçmişte insanlar isteklerine duydukları arzuları içlerinde hissederken şimdilerde sanki başkalarında hissedip ifşa etmekteler, buna Yaratan’ın ifşasını yaratılışın içinde bulmak deniliyor.

Kabala bilgeliğinin sağladığı bu ifşa ile özümüzü oluşturan alma arzusu vermeye dönüşmekte. İnsanın VERME niteliğini keşfi YARATANI keşfi sayılıyor.

Manevi Yükseliş İçin Yol Haritası

Soru: Dua tekmidir ya da farklılıklar içerir mi?

Cevap: Dua bir taleptir onu aşıp ıslaha erşmemiz için. Yükselme arzusu (basamağa, realiteye, Yaratan’a) tekamüle, ıslaha taleptir (istektir). Islah için duyulan arzu artıkça dua çeşitlerinde de artışlar olur. Tüm seviyeler (realiteler) için geçerli olan bir çok dua bölümleri mevcuttur. Böylece Kabalistler bizler için bir dua düzeni, dünyamızdan manevi dünyaya yükselme, tekamül ve ıslah elde etmeye yarıyacak aynı zamanda tüm farklı durumları içeren bir rehber kitap oluşturdular. Birbiri ardına okunan dualarla sağlanan düzende zorunlu olarak kendi ıslahın için yukarıya yönelmiş olursun.

Netice itibariyle tüm değişim sadece Yukarıdan gelir. Her güne (sfira-seviye, basamak) kendi düzeni var olup ruhani bir gün elde etmek için yazılı olan düzene uygun biçimde arzuların ıslaha yönlendirilmesi gerek.

Kendini 6 gün (basamak) boyunca ıslah eden kişi diğer dualara (ıslah) ulaşırki buna “Şabat Islahı” denir ve de sonra özel durumlar (Kutsal Günler) Bayramlar elde edilir. Bir çok durum ve onlara ait dualar mevcuttur. İsteklerin üzerine çıkıp aşılması ve ıslahı ile yepyeni bir bağ ve ilişki kurulmuş olunur Yaratanla. Maneviyat çalışmasında Dualar asla tükenmez.

Sahip Olunmaya Değen Meslek

Soru: Sosyal hizmet veren mesleklerin dünyamıza bir faydası var mı?

Cevap: Hizmet veren tüm mesleklerin şu an faydası var; doktora, öğretmene, güvenlik görevlisine, çöpçüsüne, hepsine ihtiyacımız var. Ancak insanlık dünyayı iyiye, ileriye götürmek istiyorsa bu mesleklerin dışında kendi içsel gelişimini, ıslahını düşünmeli ve eline almalıdır. Şöyle bir deyim vardır: KENDİNİ DEĞİŞTİR TÜM DÜNYA DEĞİŞİR. Kişi yaratılışın amacı olan ruhunu tekamül etme isteği içinde olduğunda, sadece kendine değil bu dünyada herkese yardımcı olmuş olur. İşte bu dünyada sahip olmaya değen bir meslek…

Eğitim Kazanç İçin

Soru: Kabalayı 2005 de keşfettim ve o günden beri sizlerle öğreniyorum. Günlük yaşantımda da Bnei Baruhu örnek alıyorum kendime; evliyim, meslek sahibiyim. Kabalistin “Normal Hayat” sürdürmesi gerektiğini söylüyorsun; askere gitmek, üniversite eğitimi görmek, aile sahibi olmak ve çalışmak gibi. Sorum şu: Mesleğim fotografçılık ve kendimi normal bir hayata hazırlamak için bu günkü global krize rağmen üniversite eğitimini almalımıyım, yapmam gerekeni bilmiyorum tavsiyede bulunurmusun?

Cevap: Üniversite eğitiminde hiç bir zorunluluk yok, niyetim eğitimin boşlanmaması yoksa meslek sahibi etmenin dışında fazla bir getirisi yok zaten.

Konu ile ilgili TV röportajından

Kıskançlık, Arzu ve Saygı İnsanı Tekamül Ettirir

Eski dönemlerde insanlar birbirlerini bu günkü gibi kıskanmıyorlardı. Bin ya da yüz sene öncesinde kişiler ötekilerin malı mülkü veya eğlencesini kendine dert etmiyordu. İnsanlaın aralarındaki ilişki ve bağın gelişmesiyle kişilerin arzu ve isteklerinde de artışlar oldu. İstekler Maddi (bedensel ve sosyal ihtiyaçların oluşturduğu) ve Ruhsal olup aslında ruhsal istekler özünde tektir; YARADATA BENZEMEK. Ancak insan dışında olanı (bedeninin) istemez, arzulamaz işte bu yüzden onu motive edecek bir gruba ihtiyacı var. O sosyal çevre insana hissetireceği kıskaçlık, saygınlık beklentisi ve kendini kabul ettirme duygularıyla Arzunun oluşmasına neden olur.

Derste öğrenci sorar: Kafamda binbir engelleyici düşüncelere rağmen fiziken buradayım ama aslında burada değilim.

Yıllarca bu şekilde burada olmamın bana ne faydası olurki?

Laitman’ın cevabı: Yaratan‘a teşekkür borçlusun, bir önüne aşman için engel çıkardığı için, iki engeli aşıp burada olduğun için, üstelik derste akıl yürütüp sual da soruyorsun. Demek Yaratan ilerlemeni istiyor, işte teşekkürün buna, ilerle…

Yaratan’ı Nasıl Tadarız

Soru: Derslerinizin birinde bebek örneğini vererek onların her şeyi ağızlarına götürüp tat alarak dünyayı keşfettiklerini söylemiştiniz ve şu deyimi çağrıştırdı “Tattı ve gördü ki iyi oldu” fakat nasıl tattı ?

Cevap: “TATMAK” Bu tat alımına verilmiş ve sonra reddedip alma ya da kabul etme demek değil.

Deyimde diyorki eğer yalnızca tat alırsan göreceksin ki Yaratan ihsan etme niteliğidir, sadece iyiyi ve daha iyiyi oluşturandır. Sen bunu “Tat alma vasıtasıyla” tespit edeceksin, yani kendinde, kendi içinde.

Buradaki düşünca ve niyet, senin gidip satın alman ve sonra aldığının ne olduğunu tatman. Çünkü ihsan etme niteliğine gidiyorsun ve alma niteliğine değil ve dolayısıyla anla ki bu en iyi olandır.

Antalya Kongresinden

Sevgi Diye Sandığımız Şey Maskelenmiş Egoizmdir

Soru: Niçin ‘başkalarını sevmenin’ ne olduğunu bilmediğimizi veya anlamadığımızı söylüyorsunuz?

Cevap: İnsanlar genellikle ‘sevginin’ cinsellik, bir çocuğun bakımı, hasta veya muhtaçlara yardım gibi şeylere bağlı olduğunu sanıyorlar. Şimdi bu nosyonu gerçekten anlamanın zamanıdır ki şimdiki patlak veren krizin nedeni olarak. Bu kriz, sevginin ne olduğu ve sevgi eksikliğinin ne anlama geldiğini realize etmemizi sağlamak için var. Bu durum gerçekte krizin özüdür.

Finans, endüstri ve diğer alanlarda gerçekleşen her şeyin tek amacı, gerçek sevginin aslında ne olduğunu bize göstermek içindir. Sonra biz diğer her şeyi bu nosyonla kıyaslayabilecek ve şimdi bizim tek niteliğimizin egoizm olduğunu realize edeceğiz.

İnsanlar, ‘Kötülüğün İfşası’ olarak adlandırılan bu süreci çekmek zorunda kalacaklar. Aslında zaten başkalarını sevdiklerini düşündükleri şeyin, onların şimdiki sevgi anlayışlarının kötü olduğunu görmek zorunda kalacaklar. İnsanlar sonra realize edeceklerdir ki eğer birbirlerine bu yolla davranmaya devam ederlerse, herkes bireysel ve kolektif olarak kötü hissedeceklerdir. Kişisel olarak iyi hissedebilirim fakat başkalarını sevmediğim sürece hala kötü bir koşuldayım.

‘Başkalarını sevmenin’ gerçekte ne olduğunu tanımlamak zorundayız, zıttı ve nefretiyle birlikte. Çünkü ‘Işık karanlığın üstünde bir üstünlüğe sahiptir.’ Başkalarından nefret ettiğimizi ancak kendimizi sevdiğimizi kabul etmediğimiz sürece sevgi tarafına geçmeyi beceremeyeceğiz. Bu ilk aşamadır ve insanlık şimdi buna doğru yaklaşmaya başlıyor.

İnsanlar şimdi, ‘evet birbirimizi yeterince sevmediğimiz olasıdır’ diye düşünüyor ve bu konuda hem fikirler. Ancak aramızda egemen olan nefretin henüz farkına varmaya başlamadılar.