Category Archives: Kongre

Çok Güçlü Bir Arzu

Bütün kongreler tek bir düşünceyle yapılmalıdır. Düşünce oldukça basittir. Üst Işık, hiçbir değişime uğramadan sonsuz sükûnet içendedir. Eksiksiz ihsan etme halindedir ve onun tarafından yapılan hiçbir kısıtlama yoktur. Işığı almadaki tüm kısıtlamalar, Işığa olan zıtlığımız ölçüsünde bizden kaynaklanır.

Dolayısıyla, yapmamız gereken tek şey kendimizi değiştirmek ve bir dereceye kadar Işığa benzer hale gelmektir.  Işık sevgi, bağ ve denge sunar; bu yüzden en azından belli bir dereceye kadar bu niteliklere sahip olmak zorundayız. Bu nitelikleri edinerek, içimizdeki ihsan etme ve sevgi niteliklerini ve üst Işığı hissedebiliriz.

Bu nitelik, bu hissiyata Işık ya da Yaratan denir. Işığın niteliklerini edindiğimiz zaman, Işık içimize yerleşecek, biz onu hissedecek ve onun içinde olacağız. Kendimizi ve dünyayı bu niteliğin içinde gözlemleyeceğiz, çünkü üst dünya dediğimiz bir sonraki derecede var olacağız. Edinmemiz gereken şey budur.

Bu edinim sadece üst Işığın yardımıyla gelir çünkü bizi etkilemek ve ıslah etmek durumundadır. Ancak, eğer Işık sonsuz sükûnet içindeyse biz onun etkisini nasıl uyandıracağız? Bunu talep etmeliyiz işte o zaman Işık bizi ıslah eder. Işık sadece arzumuz ölçüsünde ve arzuladığımız şeyin özelliklerine göre bizi etkiler.

Eğer sadece kendimiz için almayı ve dünyayı egoistçe kullanmayı arzularsak, Işık bizi buna göre etkiler: Bizden uzaklaşır ve dolayısıyla durumumuzu kötüleştirir. Ancak eğer Işığa benzer hale gelmeyi ve ona yakınlaşmayı arzularsak, o zaman arzumuz ölçüsünde, ışık bize yakınlaşır. Temel olarak her şey, üst Işığın bizim ona yaklaşımımıza bağlı olarak etkisini göstermesine bağlıdır.

Dolayısıyla, kişiden istenen, sevgi ve ihsan etmeye arzu duymasıdır. Daha sonra, Işık bizi etkiler, Işığımız olacak ihsan etme ve sevgi arzusunu bize getirir. Diğer bir deyişle, üst Işık ihsan etme ve sevgiye olan bir özlemi yansıtır. Bu manevî kabın doyumunun ölçüsü, dediğimiz şeydir.

Öyleyse, ihsan etmek, sevgi ve birlik için büyük bir arzuya sahip olmalıyız. Işığa doğru olan bu özlem bizi, sevgi içinde olan ve veren yapar ve bir sonraki derecede, ihsan etme niteliğinde, üst dünyada var olmamıza izin verir.

Birlik Günü Dersinden alıntı 29/01/2012

Evrensel Bir Dönüşüm

Arava kongresine gitmemizin nedeni birliğin ve birleşmenin gücüne çok acilen ihtiyacımız olmasıdır. Bize gücü ve dünyayı ıslaha getirmenin anlayışını verecekler. Dünyada birliğimizden daha büyük bir güç yok. Tüm diğer araçlar maddesel, bizim ise genel sistemi değiştirmemize ve evreni dönüştürmemize imkan sağlayan manevi gücümüz var.

Evrenimiz, örneğin ışık hızı gibi sınırlı sayıdaki konstantlara boyun eğer. Bu ana boyutlarda en ufak bir değişiklik meydana geldiğinde doğanın tümü farklı olur. Konstant değerler değiştiğinde, dünyamız var olduğu bir önceki formunda artık daha fazla var olamaz.

Bu nedenle biz manevi gücün yardımıyla bu konstantların korelasyonlarını bir parça düzeltebiliriz. Ve bunun ardından dünya yavaş yavaş “akar” ve formunu değiştirir. Kimse bunun farkında değil fakat birden herkes daha akıllı ve sezgileri daha kuvvetli bir hale gelir, herkesin gözleri açılır, insanlar daha fazla anlar ve hissederler ve her insan kendi bilincinde yükselir, birlik fikriyle daha büyük bir temasa girer ve değişim ihtiyacının farkına varır. Biz insanlar için ıslah eden ışığı açıyoruz ve ışık onları geliştiriyor. Ancak onları dünyevi bilgelikte değil, üst seviyedeki bilgelikte, yani birleşmenin bilgeliğinde geliştiriyor. Birliğimiz ile insanoğlu için açmak zorunda olduğumuz yol bu.

– 16.02.12 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü kısmından alıntıdır, “On Sefirot’un Çalışılmasına Giriş”.

“Ben”’ini Evde Bırak

Soru: Arava çölü kongresinde, çalışmamızı en iyi şekilde yerine getirmemizi istiyorum. Başarı elde etmek için içselliğimizde nasıl hareket etmeliyiz?

Cevap: Bu zordur. Sürekli bir analiz yürütmek zorundayım. Sorular sormalı ve bu sorulara cevaplar aramalıyım, inişler ve çıkışlar yaşamalıyım. Ve tüm sorunları sadece dostlarla birleşerek çözmeliyim. Bu şekilde, herkes için bir örnek sergilemiş olurum.

Tek başına başarı imkansızdır. Herkes için, birlikte edinilmek zorundadır. Ve bu da, benim sadece ortak arzu ile ilgilenmem anlamına gelir. Önemli olan benim ne hissettiğim değil, bizim ne hissettiğimizdir. Bir şeyin üzerine yükselen ve bir şeyi ifşa eden ben değilim, biz yükseliyoruz ve biz ifşa ediyoruz. Ben hiç yokum, her zaman biz vardır. Bu “çorbanın” içinde yaşamak istiyorum. “Ben” kelimesi, kişinin kendine dair olan algısı geride bırakılmalıdır.

Daha da ötesi “biz” sadece bir araya toplanmış dostlar ya da “özel güçler birliği” değildir. Tüm bunlar oyuncaklardır. Realitede “biz” bir ruhtur. Birbirleriyle birleşen parçalara sahip değildir; onun içindeki herkes tek bir bütünde erimiştir, kaynaşmıştır. Bugün olduğumuz şeyle bir ilgisi yoktur. Şimdi yaratılmış olan, yeni bir yaratılıştır.

Sonuçta, şekillendirmek istediğimiz manevi öz daha önce mevcut değildi. Daha önce sadece, buna götüren kırık bir Reşimo vardı. Ve bugün, çabalarımızla, bu aşamada düzeltilmesi gereken fakat bizim iyiliğimiz için bilerek kırılmış olan Nikudim dünyasından bir ruh şekillendirmeye çalışıyoruz.

– 08.02.12 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü kısmından alıntıdır, “On Sefirot’un Çalışılmasına Giriş”.

Çölü Yeşile Çevirecek Arzu

Soru: Şubat’ın sonunda yeniden Arava çölüne gidiyoruz. İlk seferde gerçekleştirmiş olduğumuz şeyi silmemeyi nasıl başarabiliriz?

Cevap: Bu aşama geçen seferkinden farklı. İlk seferde her şeyin bir anda gerçekleştiğini göreceksiniz, tıpkı saf ve bozulmamış bir çocuk gibi. Sonrasında başarılı olduk, ancak bu kez başarı sadece pek çok sorundan, daha fazla derin düşünce ve dalgalanmadan sonra mümkün olacak.

Sonuçta her seferinde arzu daha kurnaz olur ve daha fazla karşı koyar. Ne kadar yükselirseniz yükselin kötü eğiliminiz sizin üzerinize çıkar. Bu nedenle halen olmuş bir şeyi tekrarlayamayız.

En önemli şey buna dâhil olmak, hazırlanmak ve birlik olmamız gerektiğini ve başka seçim olmadığını anlamamız gerekiyor. Aksi takdirde, başlamanın bile faydası yok. Gerçek bir arzu götürmüyorsak çöle gitmeye hiç gerek yok. Bu arzu kırık kalpte ortaya çıkar.

Çölde, kazanan ve hayatta kalan yola gerçekten tutunandır. Bir taraftan kişi yıkık bir haldedir, ancak diğer taraftan ipin ucuna sahiptir. Bu ip dostlarla birliktir. Sonunda, çölden çıkmıyoruz, tersine çöl süt ve balın aktığı İsrail topraklarına dönüşür. Eğer bağ kurarsak tüm manevi bolluğu hemen “oracıkta” alırız. Sonra, aramızda uzanan çöl, Vadedilmiş Topraklara, niyete, Yaratan’a özleme dönüşür. Orada O’nu ifşa ederiz.

Farklılığın Koruyucu Duvarını Kırmak

Manevi kabımızın kapasitesi eksik çünkü bizler bu iki zıt durumdan korkuyoruz: nefret ve sevgi. Nefretten kaçınıyoruz ve onu hissetmek istemiyoruz. Bedenimizin savunma mekanizması bizim gerçek nefrete gelmemize müsaade etmiyor.

Ve genel anlamda, nefretten korkuyoruz. Daha doğrusu, dost sevgisine ihtiyacımızın olduğu yazılır ancak bizler buna rağmen bundan hemen nefret ettiğimizi keşfederiz. Hatta bunun hakkında düşünmek bile istemeyiz! Bu yüzden içimizde yükselen bu soruları bloke ederiz.

Ve sevgi, ne diye buna ihtiyacım var ki? Onları sevmek ihtiyacını hissetmiyorum. Bunsuz yol alabilirim. Bu iki uç duyguya ulaşmaya kendimi bırakmıyorum. Ve bunu ulaşmak sadece birçok çaba sarf etmekle mümkündür.

Eğer ben bir çocuğa yatırım yapmazsam, o kendi başına sokakta yetişecektir ve ben kendi kendime düşünürüm: ‘İyi, ne olacaksa olsun’ Ve o zaman daha sonra onu hapise attıklarında, bu defa kendi kendime söylenirim: ‘İyi, yapacak bir şey var mı?’ diye.

Ancak eğer ben ona yatırımda bulunursam, gün be gün, önüne talepleri yerleştirerek ve ona olan her şey hakkında kalbimin en derin yerinden onun için endişe edersem, o zaman ben hem sevgi hem de nefretle dolarım. Bu her iki nitelik benim içimde büyük endişeler için bir kapasite yaratır. Her şey benim yaptığım yatırıma bağlıdır.

Eğer bizler yaklaşan kongreye büyük ve genişleyen bir kap ile gelmek istiyorsak ne yapılmalıdır? Bizler ilk önce ülkenin kuzeyindeki dağlarda eksersiz yapmak için gittik ve birbirimizin yardımı olmaksızın dağa tırmanmak hemen hemen imkânsızdı. Bu çok iyi bir pratiktir. Oyunlar ‘çocuksu’ görünse bile aramızdaki beraberliği hissetmek adına bize yardımcı olur. Ancak şimdi, kongreden önce herkes grubun yapıyor olduğunu yapabildiği kadar kendi çabasını nasıl ekleyebileceğini araştırmalıdır.

22.11.2011 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 3. Bölümünden, TES

O, Benim Yapamadığımı Yapacak

Bağ kurmak istediğimiz zaman Yukarıdan bir yardımın eksikliğini hissetmeye başlarız çünkü bunu kendi başımıza yapamayız. Ne bağ kurabiliriz ne de hareketlerimizde senkronize olabiliriz ancak bu ifşa bize bunu bizim için yapabilecek Olan’ın bilgisini verir. Bunu sadece Üst Güç yapabilir!

Ve o zaman Üst Güç için olan ihtiyacı ve O’nun içimizde harekete geçmesi gerektiğini ifşa ederiz. Bu durum manevi dünyada sürekli bu şekilde işler: ben çalışırım, daha ve daha fazla çaba sarf ederim ve en sonunda bir ‘eksi’ ifşa ederim. Ve bu eksi’den eksikliğim olan ‘artı’yı keşfederim.

Ben sürekli bir eksiklik, bir kab, bir arzu ifşa ederim ve buna karşılık olarak benim yapamadığımı yapabilecek olan gücü, Işığı ifşa ederim. Ne kadar çaba sarf ettiğim önemli değil, yapamadım. Böylece bunu yapamadığımın ancak aynı zamanda bunu yapabileni gördüğümün kararına ulaşırım.

İşte bu yüzden hareketlerimiz sürekli olumsuz yönde çıkar ve ve hayal kırıklığı, yorgunluk ve içimizde sinire sebep olur. Bunun nasıl olabileceğini bütün hayat tecrübemizde anlayamayız. Egomuzda bizler daima farklı şekilde hareket etmeye alışmışızdır: çaba sarf eden kişi kazanır, başarır ve bir ödül alır.

Ve manevi dünya hakkında denir ki: ”Çaba sarf ettim ve buldum” ve demez ki, ”kazandım”, ”yendim” veya çaldım. Bu bir eyleme başlayıp ve bunu bitirdiğim zaman kendi gücümü kullanarak bunu edinemedim anlamına gelir.

Bu durum burada farklı işler. Hiçbirşeyin bana dönmediği ve umutsuzluğa düştüğüm, bunu terk ettiğim ve hiçbir şey istemediğim, tamamen hayal kırıklığına uğradığım zaman çabama şükür ki belli bir sınıra ulaşmışım demektir ve işte o zaman eğer bir milimetre bile ileri gidebilirsem eğer, ifşa ederim ki bunu yapabilecek bir güç var.

Ve bu güç kendisini kasıtlı olarak gizler ta ki mutlak bir umutsuzluk konumuna ulaşana kadar. Baal HaSulam mektubunda yazar: ”Bir kişinin hayatında kendi gücünün sınırına ulaştığı ve orada hiç bir başarıyı görmediği zamandan daha mutlu bir an yoktur” ve sadece o zaman kişi haykırır ve dua yükseltebilir. Kime gitmesi gerektiğini bilecektir – sadece o zaman kişiye ifşa olacaktır.

Daha ötesi, kişi hiç bir seçiminin olmadığını görür: haykırmalı. Ve realitede kişinin haykırmasından daha başka bir şeye ihtiyaç yoktur.

18.11.2011 Tarihli Arava Çölünde Arvut Kongresi, 2. dersinden

Kongreden Üç Gün Önce

Soru: Aralık kongresinden önceki son üç günün önemi hakkında konuştunuz. Bu üç gün boyunca hazırlığı organize etmenin en iyi yolu nedir?

Cevap: Bir koşuldan diğer koşula geçişin üç gün diye bilinen bir nosyonu vardır. Bu üç gün boyunca kişi, önceki koşulundan ayrılmalı ve tarafsız bir koşuldan yavaş yavaş yeni koşula doğru geçmeli.

İşte bu yüzden bizler kongrede (özellikle kongre, kongre bizim birleşmemizdir) gerçek bir şekilde bağ kurmak isteyen insanlara tavsiyede bulunuyoruz, bu düşünceyi, bu duyguyu tutmaya çalışın, genel birliğin öngörüsünde olun özellikle bu üç gün içerisinde. Bu onların daha yoğun birliği tecrübe etmelerine ve kendilerine üst dünyanın en azından bir parçasını ifşa etmelerine yardımcı olacaktır. Bu ortak aksiyonumuzdan tam olarak ümit ettiğimiz budur.

Kongrede hep biraraya toplandığımızda, şarkılar söylediğimizde, dans ettiğimizde ve dostlar toplantısına katıldığımızda, tüm bunlar sıradan şeyler değildir. Kongre ortak ihsan etmek arzusuna girmek için bizlerin birliğinin birincil ve en önemli olayıdır. Bu arzuyu oluşturduğumuz an aniden içinde bulunduğumuz gelişimin bu dünyanın ötesinde var olan bir sonraki seviyesini hissedeceğiz. İstediğimiz şey özellikle budur.

20.11.2011 Tarihli Pazar Sanal Dersleri Serisinden

“Yaratan’ın Mutfağında” Yeni Tatlar

Soru: Aralık Kongresinden önce birbirimizle nasıl birlik olmaya ihtiyacımız var? Herşeyi doğru bir şekilde tercübe etmek için buna nasıl hazırlanmalıyız?

Cevap: Farklı birşey yapmıyoruz: Aynı makaleleri okuyoruz, aynı şeyleri duyuyoruz ancak yine de şöyle yazılır: ‘gözlerinizde bu durum yeni gibi olmalıdır’. Neden denir ki ”yeni gibi”? Çünkü sen kendi Aviut’unu (bayağılık), kendi algının yeni detaylarını daha ve daha fazla ifşa ederek bunu yeniliyorsun.

Bize yeni bir tabak servis edildiği zaman buna nasıl yaklaşacağımız hakkında hiçbir fikrimiz olmadığını biliyoruz. Ancak bunun birçok defalar tadına bakmışsak ve buna ”annemizin yemeği” gibi çocukluğumuzdan beri alışkın isek o zaman bundan maksimum zevk alırız.

Manevi Partzufim‘de de aynı şey geçerlidir. Işık ilk geldiği zaman Nefeş Işığından başka birşey değildir. İkinci gelişinde yeni aynı eski Reşimot’a giren bu defa Ruah Işığıdır, üçüncü kez ise Neşema Işığı ve böyle devam eder.

Diğer bir ifade ile, insan her defasında ilerler, daha önce tecrübe ettiğine döner ve daha büyük bir derinliği keşfeder, bunun içinde daha fazla tat hisseder, yazıldığı gibi: ”Senin için depoda bekleyeni yiyeceksin”. Bizim içinde aynısı geçerlidir. Her zaman aynı yerde, ancak daha ve daha derin birbirimizle bağ kurmalı daha fazla birlik olmalı ve gerçek bir bağa doğru yönelmeliyiz.

Bunu ümit edelim ve duamızı ortak sorumluluğun içinde ”Çoğun duası” olması için yükseltelim.

23.11.2011 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 2. bölümünden, Zohar

Kongreye Yanan Bir Kalple Gelin

Soru: İçimizdeki kıvılcımları Aralık kongresinde pratik olarak nasıl birleştirebiliriz?

Cevap: Kongreye vardığınızda kalpteki noktaları zaten birleştirmiş olmalısınız. Hazırlıktan kastedilen budur.

Neden kongreye gidiyorum? Çeşitli dışsal aksiyonlar vasıtasıyla diğerleriyle içsel birliği uyandırmak için, Yaratan’ın ifşasını beklediğimiz yer olan manevi kaba dâhil olmak için. Tüm hazırlığımız bu kıvılcımların birliğine hedeflenmelidir.

Tüm arzularım ve düşüncelerim amaca, manevi dünyanın ifşasına, üst dereceye, sonsuzluk ve mükemmelliğe, yüce ve sınırsız bir şeylere hedeflenir. Tüm umutlarımı seçmeli ve bunları diğerleriyle olan birliğe getirmeliyim. Daha üst derece için hep beraber özlemlerimizi birleştirmek suretiyle ancak bu bireysel uyarıcılardan yaratılmış olan ortak kabı hissedeceğiz ve bu durumda Işık bu kabı doldurur.

Hazırlık budur: kongreye daha önceden oluşturulmuş, arınmış ve içsel olarak yanan arzu ile gelmek.

10.11.2011 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 4. bölümünden, ‘‘Matan Torah (Tora’nın Verilmesi)’’

Kongre İçimizde Hayatı Uyandırır

Reşimot (gen bilgisi) aktif hale gelir ve içimde arzu ve hayatı uyandırır. Öyleyse neden birçok öğrenci ders esnasında ilgilerini kaybedip uykuya dalıyorlar? Arzuları nerede? Her şey arzumuza bağlı ve arzumuzda Işığa bağlı.

Işık uzaklaştığında şöyle yazılır: ‘Yüzünü benden uzağa gizleme’. Ve Işığın geri çekildiği kadar kişi aşama aşama uykuya dalar ta ki nihayetinde ölene dek. Her şey Işığın uzaklaşması ölçüsüne bağlıdır. Bizler sadece Işığın etkisinin sonucuyuz

Bu yüzden bizi etkileyebilecek tek eylem ve ifade vardır: doğru çevre. Çevre vasıtasıyla, Işığı uyandırırız. O zaman onun etkisine hazır olacağız ve ilerleyişimiz hızlanacak, hoş ve güzel hale gelecektir.

O’nunla, O’nun nitelikleriyle kaynaştığımızda ve O’na benzer hale geldiğimiz noktaya göre olan tüm her zaman ihsan etmeye kendimizi yakınlaştırıyoruz. Eğer bizler bilinçsiz bir şekilde egoizmin içerisinde olursak ve herhangi bir hazırlığımız olmazsa, bizi ihsan etmeye doğru ilerletecek olan Işığın etkisini, gelişimimizin tüm safhalarını ızdırap vasıtasıyla almamız gerekecek.

Hayatımız ara sıra, çocukluk safhasında az biraz tatlandırılır, ilerleyişimizde yolda darbeler olmadığı zaman. Bu esnada doğa bize yardım eder ve Hassadim (Merhamet) Işığı vasıtasıyla ilerlememizi sağlar. Ancak genellikle bizler ilerleyişe yönelik arkadan darbeler ve ızdıraplar vasıtasıyla itiliyoruz.

Eğer gelişimin gelecek formlarını arzulanan şekilde almaya kendinizi hazırlarsanız (zira her derece daha büyük ihsan etme durumudur) o zaman bu önünüzdeki formlar size karanlık olarak görünmeyecektir. Bu sizin düşüşte olduğunuzda hissettiğiniz karanlıkla benzerdir.

Ancak karanlıkta bile bunu bir düşüş olarak kabul etmeyeceksiniz. Gece (Aramikçede ‘Orta’)

Işığın ( Ohr ) zıt tarafıdır ki buradan sağ tarafa hareket ederim, yazıldığı gibi: ‘Gece gün gibi parlayacak’ Her şey hazırlığınıza bağlıdır. O zaman aynı safhaları anlayış, farkındalık ve arzuyla karşılarsınız ve bunların arasından daha hızlı bir şekilde geçersiniz.

Bu safhaları çabucak kavrarsınız. Her durumda o safhayı bir sonrakine aktarmanız için o safhayı anlayana ve hissedene kadar kalmanız gerekir. Bir sonraki seviyenin Reşimosu sizi uyandırmaya başlayacaktır. Gelişim bu şekildedir.

Kongreye hazırlığa ve kongrenin kendisine şükretmeliyiz, çok büyük Işığı edineceğiz, birçok Reşimodan geçeceğiz ve manevi seviyenin Kabını inşa edeceğiz. Bu gerçekten bizim elimizde.

06.11.2011 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 3. bölümünden, TES