Category Archives: Hayat

Sonsuza Kadar Yaşayacak mıyız?

Soru: Gelecekte insanların 300-400 yaşına kadar yaşayacağı tahminlerine inanıyor musunuz?

Cevap: Problem değil. Bu mümkündür.

Soru: Ve ölümsüzlük? Birçok kişi sonsuz yaşamın vasfına erişeceğimizi öngörüyor.

Cevap: Biyolojik konuyla ilgili olduğu için bunun mümkün olduğunu teyit edemiyorum veya doğrulayamıyorum, ancak inanıyorum ki o zamana kadar insanlar boş bir yaşam sürdürmek istemeyecek ve fiziksel bedenimizin sınırları içinden çıkmak isteyecekler.

Sonsuza kadar yaşamanın ne demek olduğunu hayal edebiliyor musun? Bu, ölmek için hakkınızın olmadığını, yaşanabilir varlığınızı sona erdirmeye hakkınızın olmadığını gösterir.

Bu sanki siz 35 ya da 40 yaşınızda kalmışken etrafınızdaki herkes yaşlanıyor ve ölüyor ve siz yapamıyorsunuz. Bu korkutucu.

Soru: Hâlâ, öyle görünüyor ki, bunu bir kişiye teklif etsek, memnuniyetle kabul ederdi.

Cevap: Emin değilim. Örneğin ben 70 yaşındayım ve daha genç olmak istemiyorum, bu hayatta gereken neyse normal yolla, düzgün bir şekilde bitirmek istiyorum ve hepsi bu kadar. Zaman sınırımızın olması güzel.

Should We Live Forever?

Karakteri Kontrol Etme

Facebook’umdan soru: Olumsuz karakter özelliklerini nasıl kontrol altına alacağız?

Cevap: Kişi karakter özelliklerini, onu destekleyecek ve onun üzerinde olumlu etkisi olacak, doğru ortamda bulunarak kontrol edebilir. Başka yolu yoktur. Bir kişinin karakterini değiştirmek için kullanılabilecek başka bir karşıt güç var mı? Son zamanlarda ne kişisel eğitim ne de kendi kendine ikna işe yaramıyor.

Tüm karakter özellikleri olumsuzdur, çünkü kişi yaptığı her şeyi sadece kendisi için yapar. Bu nedenle, yalnızca doğru ortam, kişiye kendisini nasıl dengede tutacağını anlamasına fırsat tanıyabilir.

Soru: Doğru ortam olumsuz karakter özelliklerini nasıl etkiliyor? Örneğin, cimri olan birine ne dersiniz?

Cevap: Cimrilik kötü bir özellik değildir. Bu sizin bakış açınıza bağlıdır. Bu kişi cimri değil, temkinli, düşünceli ve ihtiyatlı olabilir. İsraf etmek veya her şeyi ayrım yapmaksızın vermek daha mı iyi olur? Kesinlikle olmaz.

Bununla birlikte, öncelikle çevre, kişiyi eğitmeli, adamı ya da kadını kişisel egolarından çıkarmaya yönlendirmeli ve birlikte onun üzerinde birleştirmelidir. Böylece çevre, kişiye eylemin doğru, orta çizgisini verir.

Şu an bulunduğumuz toplumdan daha üst bir seviyede olan doğru toplumun yaratılması, iyi ve kutsal bir çevredir. Görevimiz bu seviyenin üstüne yükselmek.

Controlling Character

Duygular Ruhu Arındırır

Soru: Olumsuz duyguların hastalığa neden olabileceği söylenir. Bu doğru mu?

Cevap: Dünyamızda bu kesinlikle mümkündür, ancak Kabala bilgeliğinde değil. Kabala bilgeliğinde, duygular yalnızca ruhu arındırır. Bu, olumsuz duygulara sarılmamız, onlardan zevk almamız ya da sado-mazoşizm ile ilgilenmemiz anlamına gelmez, hiçbir şekilde!

Olumsuz sonuçlardan korktuğumuz için değil, ancak iyi ve iyilik yapan üst güç gibi, ihsan etme ve sevme arzumuzu bu şekilde ifade ettiğimizden, olumlu duygular içinde olmaya çalışmalıyız. Üst güçle böyle bir ilişki içerisinde olmak istiyoruz, böylece birbirimizi daha iyi hissedebiliyoruz.

Emotions Purify The Soul

Bedeni Ruh İle İlişkilendirmeyin!

Soru: Ölümün amacı insanları birleştirmek midir?

Cevap: Maddesel bedenin ölümü, insanları bir araya getirmez ya da ayırmaz. Bedenimiz, ustasının yanında yaşayan küçük bir hayvan gibidir.

Soru: Ölüm korkusu bizi birleşmeye itebilir mi?

Cevap: Ölüm korkusu, bizi herhangi bir şey yapmaya motive etmez. Her canlı varlık ölmekten korkar. Bedenin işlevinin sona ermesi, doğal bir durumdur ve bundan başka bir şey değildir. Ruhu bedenle hiç bir şekilde ilişkilendirmemelisiniz. Bu çok büyük bir hatadır.

Don’t Associate The Body With The Soul!

Büyük Avrupa Uygarlığının Gün Batımı, Bölüm 3

Soru: Avrupa medeniyeti her zaman dünyanın efendisi olan insanın gücüne, yüksek ideallere, özgür düşünceye, eşitliğe, bilimsel yaklaşıma ve bilgeliğe duyulan inanca örnek oluşturmuştur. Öyleyse neden bugün bu ideolojinin bizim için zararlı olduğunu görüyoruz?

Yanıt: Bu dünyadaki her şey doğum, gelişme, refah ve sonra gelen gerileme dönemlerinden geçerek ölüyor. Her şeyin kişinin kendi ellerinde olduğunu iddia eden Avrupa materyalist yaklaşımı, çok yararlı ve akılcı idi. Esasen, bu koşullarda mistik güçlere de ihtiyaç yoktur, yalnızca karşımızda gördüğümüz şeylere inanır, güveniriz.Avrupalı bu yaklaşım, Hindistan ve Arap ülkeleri gibi dünyanın başka bölgelerindeki, odak noktası insan, eğitim ve gelişim üzerinde durmayan diğer felsefelerle karşılaştırıldığında, insanın gelişimine ve insanın kendi hayatına yaklaşımına, büyük katkı sağlamıştır.Etik değerleri, kadınlara erkelerle aynı hakları tanınması, konuşma özgürlüğü ve eşitlik, eğitimin Avrupa’ya getirdiği değerlerdir. Ancak bugün, onlara uzak geçmişte olduğum kadar hayran değilim.Sonuçta, Avrupa’da bugün dahi dini nüfuzun ne kadar güçlü olduğunu, ‘hür irade ve eşitlik’ hakkındaki sloganlarından biliyoruz. Özgürlüğe duyduğu bütün o entelektüel özleme karşın her Avrupalı içinde inançlını korur, inançlıdır ve bu ruh onun içinde yaşar.Tüm Avrupa ideallerinin sembolü olan Fransız Devrimi’nin ev sahibi Fransa’ya gelecek olursak; banliyölere, küçük kasaba ve köylere gittiğinizde, aynı Orta Çağ’da olduğu gibi yaşadıklarını göreceksiniz… Yaşama yaklaşımları aynıdır, kilise aynıdır.Avrupalıların Yahudilerden aldığı ruh onları iki açıdan etkiledi. Bir yandan konuşma ve din özgürlüğü, eğitim ve Avrupa’nın eşitlik ideallerini getirdi, öte yandan Hıristiyan inancını bugüne kadar tüm Orta Çağ öğretileri ve kısıtlamaları ile halk arasında yaşayan gücünü.Aynı kaynaktan çıkan bu iki kuvvet Avrupalılar harekete geçtiklerinde uzlaşmalarına müsaade etmiyor ve anlaşamaya varamıyorlar. Avrupa ruhunu tanımlayan işte budur.Soru: Eğitim ve eşitliğe ilişkin bu muhteşem fikirler neden Avrupa’yı bugün gördüğümüz feci duruma getirdi?Yanıt: Gerçek şu ki bunlar sadece güzel sloganlar, realitede insan içsel olarak hiç değişmedi. Antik çağlardan beri kişi aynı insan olarak hayat sürmekte. Eğer biraz daha eşeler, derine inersek; aynı daha önce de olduğu gibi, orada duran bir barbar ile karşılaşacağız.İnsanlar kazanılmış özgürlüklerini nasıl kullanacaklarını anlayamıyorlar. Bunun anlaşılması için insanlığın geliştirilmesi gerekirdi, böylece eşitlik nedir, ona ulaşmak için hangi kuvvetler gerekir ve insanın kendi egoist doğasına nasıl direnebileceğini bilirlerdi.Olan, bilimsel ve teknolojik bir devrimdi, ancak biri barbar olarak kalabilir ve aynı zamanda atom bombasına da sahip olabilir. Gerçek anlamda gelişme, ehlileşmemiş bir kişinin, insanın vahşiliğinin gelişimini içerir ve Avrupa’da gerçekleşmiş olan bu değildi. İnsanlar sadece güzel konuşmakla değişmezler. Bir insanı içsel olarak değiştirmek için, içimizde var olan doğal egoisttik güce ek olarak, üst kuvvet gerekir.Durum böyle olmadığından, Avrupalılar aynı eskisi gibi kaldı. Hayatlarını iyileştirmek için yaptıkları sadece, güzel felsefeler, edebiyat ve kültürle oynanan oyunlar; başka da hiçbir şey yoktur. Biraz daha derine inersek, 2000 yıl önce ki insanın aynı kaldığını göreceğiz.http://laitman.com/2016/09/sunset-of-the-great-european-civilization-part-3/

Büyük Avrupa Uygarlığının Gün Batımı, Bölüm 2

Tapınağın yıkılmasından sonra İsrail halkı tarafından kaybedilen manevi bilgi Avrupa uygarlığının gelişimine özel bir ivme kazandırdı. Avrupalılara istisnai güçte bir şevk ve arzu ile yeni topraklar keşfetme ve geliştirme isteği kazandırdı.

Hristiyan inancını her yere yaymak için yola düşen hacılar insanlara dua etmeyi öğrettiler. O zamanlar tam manasıyla barbar olan Avrupa sakinlerine bilim, bilgi ve inanç götürdüler. Bu din bugüne kadar insanları destekledi. Eski Yunanlılar tüm bilgeliklerini Yahudilerden aldılar. Öncesinde, eski Yunan’da çok tanrılı ilkel inançlar vardı. Antik Yunan efsaneleri ancak küçük çocukları cezp edebilecek kadar naif tir. Bilim ve insan ruhunun gûya derin bir nefesten geliştiği anlayışı da ilkeldir. Antik Yunan, İsrail halkında yaşayan Kabala bilgeliğinden ödünç aldığı fikirler sayesinde yükseldi. Her ne kadar Yunanlılar bundan yalnızca çarpıtılmış, dışsal bozuk fikirler edinmiş olsalar dahi, tam da Avrupa medeniyetini geliştiren ve bugünkü Avrupa’ya biçimini veren şey bu olmuştur aslında.

Bu etki sayesinde, Avrupa bütün dünyaya geçirmeye uğraşacağı bu özel bir ruhu edindi. Avrupalılar yeni arazileri ve kıtaları keşfetmeye gittiler, ancak esas amaçları bu nedenle misyonerlikti ve dini idi.

Dinden bilimin gelişti, simya ve coğrafya Hıristiyan inancının dünyayı fetheden en gerçekçi inanç olduğunu herkese ispat etmek için gerekliydi. Bu Avrupalılar için çok önemliydi. Sömürge savaşları ve fetihlerin başlangıçta elbette sadece dini amaçları vardı. Daha sonradan bu işten ekonomik fayda da sağlayabileceklerini fark ettiler.

Günümüze yakın zamanlarda, deniz yolu ile Çin ve Hindistan’dan İngiltere’ye mallar getirilmeye başlandı ve Süveyş Kanalı’na gereksinim ortaya çıktı.

Burada Hıristiyan dininin bilime geçiş vardı. Avrupa, odak noktasını Tanrı’dan insana, insan ruhuna ve insanlık değerlerine kaydırdı. Bu dönüşümün diğer ülkelerde gerçekleşen devrimler tarafından takip edilecek Fransız Devrimi ile başladığını söylemek mümkündür. Dine ek olarak bilim de hızla gelişmeye başlamıştır.

Pek çok farklı ulus bir birine bu denli yakın yaşamakta olduğu, Roma ve Yunanistan’dan gelen ortak bir inanca ve felsefeye sahip olan başka bir kıta yoktur. Ayrıca, sürgündeki İsrail halkı da Avrupa ulusları arasında yaşmakta idi. Bir ülkeden diğerine göç ederken aralarında yaşayan bu ruhu diğer uluslarla temas kurarak onlara aktarıyorlardı. Bu nedenle, Avrupa hiçbir ülkenin gelişmediği kadar gelişti.

İsrail halkının geldiği yerin gelişmeye başladığını söylemek mümkündür. Ve oradan ihraç edildiklerinde derhal bu ülkeler düşe geçer. Bu da Avrupa’da gelişimin iki yoldan gerçekleştiğini düşünebileceğimiz anlamına geliyor. Birincisi Hıristiyanlığın, ikincisi ise Yahudi ruhunun gelişimidir. Gelişimin birbirlerini etkileşim içinde ilerleyen bu iki yön, Avrupa uygarlığını inşa etti.

Sunset Of The Great European Civilization, Part 2

Büyük Avrupa Uygarlığının Gün Batımı, Bölüm 1

Soru: Avrupa zor zamanlardan geçiyor: bir ekonomik kriz, mülteciler sorunu, İslam’ın yayılması, faşizmin yeniden canlanması ve Nazizm; bütün bu problemler yuvarlanan kartopu gibi (cığ gibi) hızla büyüyor. Oysa insanlığın gelişimine Avrupa belki diğer kıtaların tamamından da daha fazla katkıda bulunmuştur. Böyle yüksek bir medeniyetin Avrupa’da gelişmiş olmasının sebebi nedir?

Cevap:Eski uygarlık Orta Doğu’da Persler’de, (yani) antik Babil’de ortaya çıktı. Ve daha sonra tamamıyla Avrupa’ya, Avrupa uygarlığını inşa eden eski Yunanistan ve Roma’ya taşındı.

Yunanistan üzerinden Avrupa’ya bilim ve felsefe Yunanlı bilim adamları, Birinci Tapınak’tan İkinci Tapınağı yıkıma kadar olan dönemde Yahudilerden aldıklarıdır ki bu dönem zamanımızın bin yıl öncesindeki cağdır. Avrupalı ​​bilim adamları ve filozofların kendileri de bunu yazarlar.

Romalılar, Avrupa’yı geliştiren toplumsal sistemi ona verdi. Sonuçta, Roma İmparatorluğu refah ve iktidarının en üst noktasına geldiğinde Avrupa tamamen barbardı. Eğer Romalılar Avrupa’yı fethedip kuzey sınırlarına kadar inmeselerdi, Avrupa uygarlığının ne halde olacağını söylemek zor.

Romalılar Avrupa’ya bir devlet sistemi verdi; yollar açıp, imar ettiler (yollarla donattılar). Talmud’da Yahuda düştüğü zaman, Roma İmparatorluğu’nun iktidar ve bilgeliği ele geçirdiği ve bunların üzerinde yükseldiği yazar. Sonunda her şey İsrail’den çıktı, Yahudi halkının yaşadığı yıkımdan. İsrail halkının manevi bilgisi, manevi kazanımı ve gücü tükendi, bunlardan geriye acınası kırıntılar kaldı sadece.

İsrail halkı onları nasıl kullanacaklarını bilmezdi çünkü bu maddi dünyada bir şeyler inşa etmek için yaratılmamışlardı, yalnızca manevi çalışma için yaratıldılar. Romalılar edindikleri bilgiyi uyarlayarak, Avrupa ülkelerinde maddi hayat inşa etmek için kullandılar.

Büyük İskender bu modern, bilimsel ve gelişmiş varlıklı varoluş yöntemini tüm dünyaya iletmeye çalıştığını söylemekte idi ve Büyük İskender’in başlattığı seferlerin gerçekten de bu mesajın bütün dünyaya yayılmasına katkısı oldu. Fetihlerinin amacı da buydu.

Ek olarak, Hıristiyanlık’ın Roma etkisinin Avrupa’da yayılmasına yardımı büyüktü. Yahudilerden uyarlana ​​ve İkinci Tapınak’ın yıkılışından kalan bu kalıntılar temelinde gelişti. İlk Hıristiyanlar, İkinci Tapınak’ın yıkılmasından sonra onu yeni bir din haline getiren Yahudilerdi.

Hıristiyanlık, takipçilerini bu dini geliştirmeye, daha da yaymaya ve ona yeni ruhlar katmaya zorladı. Bu da Antik Roma’ya, Avrupa’yı fethetme yolunda bu yerlere bilim, felsefe ve dini götürmek için ilham kaynağı oldu.

Öncesinde, Avrupa’da yerleşik, ruhlara tapınan barbarlara Hıristiyanlık ile bir sistem ve kitaplar verdi. İnsanlar okuryazar olmadığından ve bu düşüncenin onlara açıklanabilmesi için çizimlere ihtiyaç duyulduğundan, sanat gelişmeye başladı.

Yahudi Tapınağı kalıntıları üzerinde, düşüp parçalanan bu manevi düşüncenin devam ettirilememesi nedeniyle çeşitli inançlar ve felsefeler çiçeklendi. Tüm Avrupa medeniyeti, Yahudilerin sahip olduğu gizli bilgeliğin bıraktığı birkaç kırıntıdan gelişti.

Sunset Of The Great European Civilization, Part 1

Gebe Kalmanın ve Doğumun Sırrı

Soru: Doğum çok karmaşık ve anlaşılmaz bir süreç ve Baal HaSulam tarafından Talmut Eser Sefirot’un (On Sefirot’un Çalışması) 400 sayfalık 6. cildinde açıklanmış. Hangi anda gebelik gerçekleşir?

Cevap: Gebelik, Kli (kap, arzu) gebelik için hazır olduğu anda gerçekleşir. Dişi kısım (alma arzusu), erkek kısım ile (ihsan etme niyeti) onun gibi olmak üzere birleşmeye hazır olduğunda yani arzuları Yaradan rızası için niyetine (ihsan etmeye) layık olduğu anda derhal onların arasındaki birleşme gerçekleşir ve Partzuf (manevi beden) ortaya çıkar.

Partzuf’un sol tarafı dişi parçadır ve sağ çizgi erkek parçadır ve aralarında üçüncü çizgi ya da ruh denilen, Yaradan’a benzeyeni doğururlar.

Soru: Neden gebe kalmak gece gerçekleşmek zorundadır?

Cevap: Tüm süreç ihsan etme niteliği uğruna gerçekleştirilir. Gece karanlıktır ve ihsan etme niteliği sadece karanlıkta ifşa edilir ve ortaya çıkar, ruhun hiçbir ışık ve aydınlanma istemediği koşulda, böylece eylem gerçekten ihsan etme niyeti uğruna olacaktır. Başka bir değişle, ben geleceği görmek istemiyorum, kendim için bir şey istemiyorum. Ben sadece ihsan etmek için hareket etmek istiyorum. Bu koşul, gece olarak adlandırılır.

http://laitman.com/2016/09/the-secret-of-conception-and-birth/

Yeni Hayat #622 – Yeni Bir Sene

Özet

Bizler niçin yenilenme konusunda heyecanlanıyoruz ? Çünkü bizler insanız, durağan, bitkisel veya hayvansal değiliz. Bizler her zaman gelişme seviyesi içindeyiz.

Bu ifade, ”yeni sene” hemen umudu arttırır. Fakat yüzeysel olarak vaziyetler bu sene çok iyi değil. Benim kişisel beklentilerime göre, bu sene insanlar yaşamlarını daha iyiye doğru değiştirme arzusundalar ve Kabala Bilgeliği’ni dinleme eğiliminde olacaklardır.

Bugün yenilenmeyi getirebilecek şey, hayatın özünü keşfetmektir; bu da muhteşem bir dünyaya doğru açılan kapıya ilişkin seviyedir. Bu iyi dünyanın içerisinde her şey farklı şekilde, her zaman ileriye doğru, iyi olana ve hatta daha da iyisine doğru işler. Çocukluğumuzda olduğu gibi,her bir günün haz ve sevinç ile dolu olduğu zamandaki gibi, eğlenceli şekilde.

Bugün yaşam çok yorucudur. Bazen bizler bir nefes alırız, fakat günden güne anlamsız, yorucu bir yarışın içinde koşarız. Birçok insan artık çocuk sahibi olmak istemiyor. Onları nasıl bir dünyanın içine getirebileceğiz ?

Değişimler bizler için gerilimli olur. Çünkü onlar bizlerden uyumu, yeni bir duruma doğru kendimizin ayak uydurmasını gerektirir. Bizim yukarıda bahsetmiş olduğumuz gelecek dünyasında, yenilikler hoş olabilecek, çünkü onlar çaba harcamayı gerektirmeyecektir. Yeni bir dünyaya açılan kapı olanağı yalnızca bizim yeni bir hayat yaşayacağımıza dair mutabakatımıza bağlıdır. Bu yeni hayata ilişkin temel koşul ise, diğerleri ile bağ içinde yaşamak, tek bir aile haline dönüşmektir.

Bu bizim bencilce doğamızın karşıtıdır. Böylece bizler, bağa dair içimizde bir arzuyu geliştirecek bir metodu ediniriz. Değişim korkusunun üstesinden gelebilmek hususunda yardımcı olabilecek şey, bu şekilde devam edebilmenin artık imkansız olduğuna ilişkin yapılabilecek sosyal bir anlaşmadır.
[166395]

KabTV’den “Yeni Hayat Serisi #622 – Yeni Bir Sene,” 08.09.2015

Kişi Parasal Sorunlardan Nasıl Kurtulur?

Soru: Kişi daha fazla para kazanmak ve yokluk çekmemek için ne yapmalıdır?

Cevap: En iyi durum, adam sürekli bir işe sahip olması, sabit bir maaş alması ve boş zamanlarında karı veya parayı israf ile ilgili olmayan şeylerle meşgul olmasıdır.

O zaman aklı parasal sorunlar hakkında düşünmekten kurtulur. İyi geçinebiliyor olduğu ona birden aşikâr olur çünkü prensip olarak, kişinin yaşamak için çok şeye ihtiyacı yoktur: giyim, gıda, barınma ve vergileri ödemek. Ve kalan her şey tamamen farklı bir alanda olmalıdır: manevi ihtiyaçlar, algılar vb. Kişi özellikle kendini bu şekilde yönlendiriyor olmalı, çünkü her şey sonra daha iyi olmayacaktır. Bu dünyada insanlar asla daha fazla kar edemeyecekler. Dünya çapında “Altın Çağ” ve onun burjuva alışkanlıkları artık bitti.

Biz var olmak için gereken gelirle, herkesin ihtiyacını karşılama yeteneğine sahibiz: gıda, giyim, barınma, çocuklar için eğitim vb. Kişi için gerekli olan her şey, lüks olmadan normal bir şeklide işlevini yerine getirir. Modern teknolojik gelişme, bize bütün bu ihtiyaçların sağlanmasını mümkün kılıyor.

How Does One Break Away From Monetary Problems?