Daily Archives: Temmuz 26, 2022

“Bizi İlgili Hale Ne Getirir? (Medium)

Geçtiğimiz birkaç ayın ve hatta son birkaç yılın olayları bize çok önemli bir ders veriyor: Hayatta kalmak istiyorsak, bunu nasıl yapacağımızı doğadan öğrenmeliyiz, çünkü kendi fikirlerimizi takip edersek, insan medeniyetini ve gezegenimizi yok edene kadar bu aptalca gidişata devam edeceğiz. Doğaya baktığımızda, tüm parçalarını mükemmel bir duvar halısı haline getiren bir yasa vardır: denge ve işbirliği. Bu yasa tamamen biz insanların kendi toplumumuzda uymadığı şeydir. Denge yerine, başkalarının pahasına öne çıkmak için çalışıyoruz ve işbirliğini sömürü ile değiştiriyoruz. Şayet böyle devam edersek, yok olma yolundayız.

Hemen bir kerede birbirimizi sevmemiz, hatta birbirimizi önemsememiz gerektiğini söylemiyorum. Ancak, doğanın yasalarını ve onları çiğnediğimizde ne olduğunu bilmeliyiz. Şu anda denge ve işbirliği yasasına aykırı davrandığımız için, bunu bozmanın sonuçlarını, cezasını da bilmeliyiz.

Cehaletimizin ve kibrimizin bazı sonuçlarını şimdiden hissediyoruz. Gıda kıtlığı dünya çapında kötüleşiyor ve yüzyıllardır bilinmeyen yerlerde açlık gerçek bir tehlike haline geldi. Petrol/doğalgaz sıkıntısı aynı zamanda batıda, önde gelen OECD ülkelerinde üretimi engellemekte ve enerji güvensizliğine neden olmaktadır ve genel atmosfer, zor günlerin yaklaştığı yönündedir.

Aslında, bu sadece başlangıç. Uzmanlara göre, yıllarca süren yoksunluk ve kıtlığa doğru bakıyoruz.

Ama bunun gerçek bir nedeni yok. Hiçbir doğal afet, insanlığın bol miktarda yiyecek veya bol miktarda gaz ve petrol üretme yeteneğini engellemedi. Bu eksiklikleri sadece birbirimizi ezmek amacıyla yapan biz insanlarız. Hareketlerimizi nefretten başka hiçbir şey yönlendirmez ve nefret, nihayetinde nefret edenler de dâhil olmak üzere her şeyi yok eder.

Yaptığımız her şey, başkalarını yenmek ve onlara boyun eğdirmek için olan bir motivasyondan kaynaklandığından, yaptığımız hiçbir şey başarılı olmaz. Bir çaba başarısız olduğunda, diğerine geçeriz ama o da aynı nedenle başarısız olmaya mahkûmdur: başkalarına karşı kötü niyetlerimiz.

O halde doğamızı nasıl değiştirebiliriz? Başkalarına önem vermemizi ne sağlayabilir? Bunu yapmak için önce kendi doğamız hakkındaki gerçeği kabul etmemiz gerekir ve sonra içimizde yeni bir tane beslemeye başlayabiliriz. Diğer tüm varlıkların içgüdüsel olarak yaptıklarını – denge ve işbirliği yasasını takip etmek – bizler ancak bilinçli olarak seçersek başarabiliriz. Bunu yapmanın yolu, doğuştan bu yasaya zıt olduğumuzu anlamak ve sonra hayatımızın her yönünü dikkatlice incelemek ve onu bu yasaya göre çalışacak şekilde ayarlamaktır.

Bu yasayı, yalnızca insanların zor yoldan öğrenmesi haksızlık gibi görünebilir, ancak sürecin sonunda büyük bir ödül vardır. Öğrenme sürecinden geçmesi gereken sadece insanlar olduğu için, ödülü alacak olan da sadece biziz.

İnsan doğasını ve gerçekliğin geri kalanının doğasını öğrendiğimizde, onları karşılaştırmaya başlarız. Sonuç olarak, yavaş yavaş denge ve işbirliği yasasına değer vermeyi öğreniriz. Bizler herhangi bir varlıktan çok daha derinden anlarız çünkü onu karşılaştıracak bir şeye sahibiz, yasanın olumsuz bir görüntüsü ve onun elle tutulur sonuçları. Denge ve işbirliği yasasına göre hareket etmeye başladığımızda, bunun nedeni, kendi doğamızı öğrendikten ve ondan kaçınmayı seçtikten ve yeni, daha kapsayıcı ve işbirlikçi bir doğayı benimsemeyi seçtikten sonra bilinçli bir seçim yapmamızdır.

O halde bizim için başkalarını önemsemeyi öğrenmek, içgüdüsel bir süreç değil engin bir bilinci derinleştirme ve yolun her adımında yabancılaşma ve sömürü yerine, ilgi ve bağı seçmenin derin bir sürecidir. İnsanın hayvan üzerindeki gerçek avantajı budur – bilincin armağanı. Ancak, bunu üstünlük yerine dengeyi ve sömürü yerine işbirliğini seçtikten sonra kazanırız.

İnsanlığın içinden geçmekte olduğu sancılı süreç, eninde sonunda bizi bu seçimi yapmaya yönlendirecektir. Ancak farkındalık, süreci kısaltabilir ve çok daha kolay ve hızlı hale getirebilir. Bütün dertlerimizin birbirimize olan kin ve zalimliğimizden kaynaklandığını ne kadar çabuk anlarsak, o kadar çabuk gözlerimizi açar ve başka bir seçeneğin olduğunu fark ederiz. Sonrasında denge ve işbirliği seçeneğini ne kadar erken seçersek, sıkıntılarımız o kadar çabuk biter ve barış başlar.

“Evrim Treninin Sonraki Durağı” (Medium)

Sadece birkaç dakikalığına özel bir trende, insan evrimi treninde olduğumuzu hayal edelim. Tren bir sonraki durağına yaklaşıyor ve peronda duruyor. Trenden indiğimizde “Bağ Kurmuş Dünyaya Hoş Geldiniz” yazan bir tabela görüyoruz.

İlk başta, hiçbir şey farklı görünmüyor; her şey bildiğimiz dünyaya benziyor. Ancak yeni dünyaya adım atarken, bazı şeylere çarpmaya başlıyoruz ve çarpışmalar giderek daha acı verici hale geliyor. Görünüşe göre, bağ kurmuş dünya bizimkine benziyor olabilir, ancak tamamen farklı yasalar tarafından yönetiliyor.

Dünya çok hızlı değişiyor. Üzerimizde işleyen güçler, bizi başka bir farkındalık düzeyine geçmeye zorluyor. Doğanın geçerli olan kanunlarını anlamaya başlamamızı, yaşadığımız dünyaya daha yüksek bir perspektiften, dar vizyonumuzdan daha geniş ve küresel olarak bakmamızı talep ediyor.

Binlerce yıldır medeniyet, bireyci bir zihniyetle gelişiyor. Her birimiz büyümeye devam eden benmerkezci dürtüler tarafından yönlendirildik. Ama şimdi bu dürtüler bizi durma noktasına getirdi.

Günümüz gençleri kendilerini kaybolmuş, yönünü şaşırmış, hayatlarında ne yapacakları ve hayattan ne istedikleri konusunda kararsız hissediyorlar. Onlar farklı olduklarından, kendi kurgumuza göre inşa ettiğimiz dünyada, kendilerini uyumsuz gibi hissetmekteler.

Binlerce yıl boyunca ego kraldı. Çalıştık, iş yaptık ve para kazandık. Şimdi birdenbire kontrol edemediğimiz ve anlayamadığımız sayısız unsurla küresel bir ağ içine kilitlendik.

Her an, birinin bir yerde yaptığı her hareket tüm insanlığı etkiliyor. Kelebek etkisi, bir teoriden günlük gerçekliğimize dönüştü. Her şeyin birbirine bağlı ve birbirine bağımlı olduğu böyle entegre bir dünyada, birbirimizin ihtiyaçlarını hesaba katmaktan başka seçeneğimiz yok. Yavaş yavaş, daha fazla engelle karşılaşarak, herkesi düşünmedikçe kimsenin başarılı olamayacağını anlıyoruz.

Sorun şu ki, bunu yapmak için tasarlanmadık. Anlayışlı bir şekilde düşünmüyoruz ve samimi bir ilginin dahi mümkün olduğunu hissetmiyoruz.

Bu, insanlığın bir sonraki büyük mücadelesi olacak: tüm insanlara karşı yeni bir davranış modeline geçiş. Bize yapılmasını istemediğimiz şeyleri başkalarına yapmamakla işe başlamamız gerekecek, bugün kulağa ne kadar fantastik gelse de, ta ki birbirimizi gerçekten sevdiğimiz bir duruma gelene kadar.

Bu evrimsel değişim, bizim irademiz ne olursa olsun gerçekleşecektir. Bu halen devam ediyor. Tek soru, hepimizin aynı gemide olduğumuzu acı bir şekilde fark etmemizi sağlayacak daha fazla darbe olmadan buna uyum sağlayıp sağlayamayacağımızdır.

Şimdi gözlerimizi açmanın ve bağlı olduğumuzu hissetmeyi öğrenme zamanı. Şimdi kendimize yeni bir düşünce paradigmasını öğretmenin zamanı – herkesin yararına olan benim yararıma da olduğu için, başkalarını da içeren bir paradigma.