Daily Archives: Nisan 13, 2020

Seçme Özgürlüğü, Bölüm 4

Hayatın Girdaplarında

Soru: Kişinin manevi gelişim arzusu dışında, bu dünyadaki tüm eylemleri ve koşulları önceden belirlenmiş midir?

Cevap: Kişinin manevi gelişime de belli bir yatkınlığı vardır. Kişi bir yere çekildiğini hisseder.

Bizim dünyamızda da sadece hayatın girdabına dalmıyoruz. Örneğin, yetmiş yaşımın zirvesinden geriye bakarsam, o zaman hep bir yerlere nasıl yönlendirildiğimi göreceğim. Bazen bunlar beni ülkeden ülkeye, toplumdan topluma götüren çalkantılı akışlar olsa da, yine de amaçlı hareketlerdi.

Yolculuğun belli bir aşamasında kişiye, kürekleri alma ve teknesini farklı bir yöne yönlendirme fırsatı verilir. Bunu anlamalı, bunun farkına varmalı, hangi yelkenleri yükselteceğinizi ve küçük yaşam geminizi nasıl kontrol edeceğinizi belirlemelisiniz.

Temelde insanların% 99,9’u bunu anlamıyor. Ancak bir şekilde kendilerini bir yere yönlendirmeye çalışan insanlar bulunmakta ancak onlar da nereye ve hangi amaç için olduğunu bilmiyorlar.

Bu nedenle, şu anki çalkantılı zamanımızda, girdaplar bizi bilinmeyen bir yöne götürdüğü esnada, temel olarak kaderinizi etkileme fırsatınız olduğunu, irade özgürlüğünüz olduğunu açıklayan Kabala bilimi ifşa olmaktadır.

İçinize yerleştirilmiş ilk verilerden etkilenmiş olmanıza rağmen, bu önemli değildir. Bununla birlikte, kendinizi çevre vasıtasıyla etkileme fırsatı da verilir. Her seferinde giderek daha doğru bir çevre seçmek gereklidir.

Esasen kişi çevreyi seçmez ama amaca göre onu net olarak bulur ve uygun çevreye girer. Bu nedenle, her şeyden önce, yaşamın amacını seçmelisiniz.

Eğer bir müzisyen, sanatçı veya bilim adamı olmak istiyorsanız, o zaman buna uygun olarak sizi çeken hedefe, ihtiyacınız olan hedefe yaklaşmak için,  içinde gelişeceğiniz çevreyi seçersiniz.

Soru: Yani, on binlerce yıllık insan gelişimi boyunca, seçme özgürlüğümüz yoktu. Ancak belli bir evrimsel aşamada, bu kişinin içinde ortaya çıktı. Kişiye kazara bir tür çevre bulmuş gibi gelir. Ve bu da henüz özgür irade değildir. Özgür irade, kişi zaten bu çevrenin içindeyken ve onunla çalışırken başlar mı?

Cevap: Evet. Bir insanın özgür seçimi, amacına ulaşmak için gereken tüm nitelikleri ve güçleri emmek için, kendini çevreye sunduğu ölçüde kendini gösterir.

Yüce Ruhlar İçin

Soru: Bir kişinin özel düşüşü, bir de grubun genel düşüşü vardır. Genel düşüş nedir? Ne ile ifade edilir? Hiç böyle bir şey oldu mu?

Cevap: Evet, oldu. Baal Şem Tov bile hizmetçisiyle birlikte nasıl bir düşüş yaşadığını anlatır. O anda hizmetçiye: “Bir şeyler okumaya başla, bir şeyler söyle!” diye bağırdı.

O da hiçbir şey yapamadı çünkü manevi seviyesini kaybetmişti. Sonra Baal Şem Tov ona sordu: “En azından ne hatırladığını söyle!” Hizmetçi yanıtladı: “Sadece alfabeyi hatırlıyorum.” Baal Şem Tov: “Alfabenin harflerini söyle!” diye sordu.

Bu büyük bilgelerin, alfabeyi bile unuttukları düşüşü hayal edebiliyor musunuz? Bu tam bir kapanmadır.

Soru: Şimdi anladım neden tüm bu yıllar boyunca insanların Kabala ile ilgilenmesine izin verilmediğini. Ama bence bu, bugün olmamalı mı?

Cevap: Hayır, günümüzde genellikle gerçekçi değildir. Bu tür özel koşullar sadece çok yüce ruhlara verildi. Bu akrobasidir, bir pilot için uçakla havada takla atmak gibi.

Ruh Adama Nasıl Öğretir?

Soru: “Kişinin ruhu ona öğretecektir”  koşulu,  bir insanda kendini nasıl gösterir?

Cevap: Ruhun adama öğrettiği söylenir, çünkü kendi içimizde geliştirdiğimiz ihsan etme, sevgi ve bağın bir niteliği olarak ruha giren ışık, içimizde bu noktaya etki eder. Dünyanın tam olarak nasıl ve hangi koşula doğru hızla ilerlediğini daha iyi anlamaya başlarız.

Gerçek şu ki, bunu maddi dünyada anlamıyoruz çünkü bizim niteliklerimiz, uçsuz bucaksız, integral, birleşik doğa sistemi ile tamamen bağlantısızdır. Onu hissetmiyoruz. Kabala’yı çalıştığımız zaman, bu bütünlüğü ve nasıl çalıştığını hissetmeye başlarız.

Uzun yıllar boyunca ve özellikle son zamanlarda doğa, kendisinin bütünlüğünü, karşılıklı bağımlılığını, mükemmelliğini ve bizi farklı açılardan etkileme, destekleme vb. yeteneğini ortaya koymaktadır.

Kabala ile ilgilendiğinde kişi bunu hisseder. Bu inanılmaz bir resimdir. Bu onu destekleyen doğadır. Kişi sonsuz, mükemmel bir koşulda olduğunu bilir ama yine de algılamaz/anlamaz. Bunu sadece azıcık hisseder, tıpkı dünyamızda var olan ama henüz bunun farkında olmayan bir bebek gibi.

İmkansıza Doğru Nasıl İlerleyebiliriz?

Yorum: Dersi dinlerken, hoş olmayan şeyler yapmak zorunda kalacağım, yapmak istemediğim, iğrenç koşullardan geçeceğimiz sonucuna vardım.

Cevabım: Elbette istemiyorsunuz. Egomuza karşı çalışmaktan daha iğrenç bir şey yoktur. Bu açıkça imkansızdır.

Soru: Peki, imkansıza doğru, hoş olmayan bir şeye doğru ilerleme gücünü nerede bulabilirim? Kim bana bunu yapma arzusunu ve gücünü verecek?

Cevap: Yaradan’ın sizi neden bu koşullar altına soktuğunu sorun.  Bu yüzden O’ndan güç talep edeceksiniz ve böylece O’na bağlanacaksınız.

Kötülüğün Farkındalığı Nedir?

Soru: Bağ kurmaya doğru hareket edememe – bu kötülüğün farkına varmak mıdır?

Cevap: Bağ kuramama, sevginin ne olduğunu anlamama, kötülüğün farkına varmadır. Sevgi nedir, biz bunu sadece onun zıttından öğreniriz. Bu nedenle, Yaradan, O’nun niteliğinin tam zıttı olarak egoizmi yarattı, böylece bizler doğal egoizmimizi fark ederek,  yavaş yavaş onun zıttına geçeriz.

Soru: Kötülüğün farkındalığı,  anlaşılabilir. Ama neden hep “nefret” gibi negatif bir kelime kullanıyorsunuz?

Cevap: Sevmeye zıt başka ne olabilir? Sevgi ve nefret, birbirine zıt iki özelliktir.

Soru: Kişinin kendi kötülüğüne mi yoksa komşusuna olan nefret mi?

Cevap: Kendi kötülüğümden, başkaları ile herhangi bir bağı hayal edemediğim gerçeğinden, içinde “Ben” imin kaybolduğu bir feshetmeden nefret ederim. Bu benim için imkansızdır.

Ancak Yaradan tarafından yaratılan şey budur. Ve bu nedenle, bağ kurma arayışının reddetmeye yol açtığı ve reddetmenin de gerçek sevgi hissine yol açtığı ortaya çıkmaktadır.