Monthly Archives: Nisan 2019

Islahın Sonuna Ne Kadar Süre Kaldı?

Soru: Maneviyatta zaman yoksa, direkt yol nedir? Daha mı kısadır?

Cevap: Maneviyatta zaman yoktur. Onun bizim dünyamızla ilgisi yoktur. Islahın sonuna kadar 6.000 yıl vardır. Şimdi 5779. yılıdır. Yani son ıslaha 221 yıl kaldı.

Ancak, ona daha erken ulaşabiliriz. Genel olarak, Kabala biliminin öngördüğü her neyse kesinlikle tam olarak gerçekleşti. Son ıslahtan sonra, tüm dünya üst dünya seviyesine yükselecektir.

How Long Is Left Until The End Of Correction?

 

Nasıl Kendini Sevmenin İçine Düşülmez?

Soru: Çok akıllı, önemli ve hayatın amacı konusunda endişelendiğinizi düşünmekten dolayı, kendinizi sevmenin içine nasıl düşemezsiniz? Gerçek sonuçlara nasıl ulaşabilirim?

Cevap: Gerçek şu ki kendinizin harika ve zeki olduğunu hissetmeniz iyidir. Ancak bunun için Yaradan’a minnettar olmanız gerektiğini aklınızda tutmanız gerekir. Bütün bu büyüklük ve bilgi nereden geliyor? O’ndan. Bu ilk başta gelir.

İkincisi, gerçekten neye sahipsiniz? Ne aldınız ki onunla ilgili gurur duymaktasınız? Yeni bir oyuncak alan küçük bir çocuk da kendini mutluluk içinde, belki de sizinkinden daha tatmin edici bir durum içinde bulur.

Her şey arzunun ölçüsüne bağlıdır. Eğer küçükse, gerçekleştirilmesi kolaydır ve başarının zirvesindeymiş gibi hissedeceksiniz. Eğer arzular büyükse onları yerine getirmek daha zordur ve kendinizi boş/önemsiz hissedeceksiniz. Bu nedenle, her şey arzunuza, ne kadar büyük olduğuna dayalı olarak ölçülür. Şimdilik arzularımız hala çok küçüktür.

Elbette, iyi bir koşul içinde olmak arzu edilir, ama aynı zamanda, bunun kendi başınıza bir şey elde ettiğiniz için değil, Yaradan’ın sizin üzerinizde parladığından dolayı olduğunu anlamalısınız.

How Not To Fall Into Self-Indulgence?

 

Küçük Bir Odadan Kocaman Bir Dünyaya

Soru: Kabalistler, Kabala’yı neden yıllarca sakladılar?

Cevap: Kendinize bir bakın. Yıllardır zaten Kabala çalışıyorsunuz. Çalışılan her şeyi bir kerede ifşa etmek nasıl mümkün olabilirdi? Herhangi bir bilimi çalışmaya başladığınızda bile, bu size yavaş yavaş ifşa olur, çünkü veri toplamanız, saklamanız, kendinizi adapte etmeniz ve kendi içinizde onu çiğnemeniz gerekir.

Ve Kabala, eş zamanlı olarak içinizdeki hisleri içeren bir bilimdir. Başka bir deyişle, siz kendiniz, çalıştığınız materyalle, duygusal açıdan kendinizi değiştirmeli ve adapte etmelisiniz. Yavaş yavaş ona alışır ve ona göre değişirsiniz; onu farklı şekilde hissedecek ve özümseyeceksiniz. Bunlar, kişiyi Kabala’ya ve Kabala’yı kişiye dahil etmenin çok ciddi, uzun aşamalarıdır.

Bu, insanların, sonuçlarından anlam çıkardıkları alışılagelmiş bir bilim değildir. Kabalistlerin rehberliğinde, bir dünya, kendinizi ve hislerinizi keşfedersiniz ve bilginizi çevrenizde var olan dünyaya uygulamaya başlarsınız. Onu kendinize yakınlaştırır ve yakınlaştırırsınız ve onu hissedersiniz.

Yani, anlaşılan o ki bu zaman almaktadır, bunu hemen geçmek mümkün değildir. Örneğin, küçük bir çocuğu klasik bir baleye, tiyatroya veya bilimsel bir deneye götüremezsiniz, onu anlamayacaktır. Onu yanınızda götürebilirsiniz ama ondan hiçbir şey almayacaktır. Aksine, korkacak veya hepsini yanlış anlayacaktır.

Dolayısıyla, sorun, Kabalistlerin her şeyi derhal ifşa etmek istememeleri değildir. Onlar gerçek metodolojistler olarak, bir insanın içsel gelişiminin çok uzun bir yol gerektirdiğini biliyorlar. Sorun budur.

Böyle bir olgunlaşma 20 ya da 30 yıl alabilir. Ne de olsa, kendinizi ilkel alt dünyamız olan hayvansal bedeninizden, farklı yasalara göre çalışan sisteme adapte ediyorsunuz.

İçinde bütün dünyasının kapsüle edildiği/küçültüldüğü kreşten, büyük dünyaya çıkan küçük bir çocuk gibisiniz. Onun içinde tamamen farklı etkileşimler var, yabancılar ve başka yasalar var.

Bu nedenle, uyum sağlamanız gerekir. Tıpkı dünyamızda bize rehberlik eden ve olgunlaşmanın ve bu dünyaya dahil olmanın özel yöntemlerini/yapılarını oluşturan ebeveynlere ve öğretmenlere sahip olduğumuz gibi, bu Kabala’da da aynıdır.

Bununla birlikte, maneviyatta her şey çok daha zordur, çünkü maddesel dünyada doğal arzularımız ve duyu organlarına sahibiz ama Kabala’da onları geliştirmemiz gerekir. Bu, üst dünyayı hissetmeye başlayabileceğimiz ve ona adapte olabileceğimiz onlularda, bir araya gelmemiz gerektiği anlamına gelir.

Ancak şimdi bu sürece başlıyoruz, yavaş yavaş “kreşimiz” den büyük dünyaya bile değil, sadece “avluya”  çıkıyoruz. Bu, tam olarak şimdi yapmaya başladığımız şeydir.

From A Small Room To A Huge World

 

Gruba Zarar Vermemek

Rabaş, “Toplantının Gündemi”: Her biri toplantının amacını ciddi şekilde düşünmelidir yani toplantı ortaya bir his çıkarmalıdır, dostların toplantısını takiben, her birinin elinde kendi kaplarına koyabileceği bir şeyler olmalıdır ve kişi, “Fakat kaplarına hiçbir şey koyma,” formunda olmamalıdır. Toplantı sırasında özellikle özen göstererek oturmazsa, sadece kendisini değil, aynı zamanda tüm topluluğu da bozacağını bilmelidir.

Kişi tüm gruptan alabildiği ölçüde, gruba vermekte yetersiz de kalabilir, yani ona zarar verebilir.

Soru: Bir insanın sahip olması gereken korku bu mudur?

Cevap: Kesinlikle. Bu onun başarısı veya tam tersi olarak kabul edilir. Genel olarak, kişi grupla ilişkisinde olumlu veya olumsuza doğru gidebilir.

Soru: Öyleyse eğer grupla ilişkimde hedefe doğru yatırım yapmazsam, eylemlerimin ona zarar vereceğinden mi korkarım?

Cevap: Korku sorun değil. Gerçek şu ki, her olumlu veya olumsuz sonuç, gruba ne yatırım yaptığınızdan veya gruptan ne aldığınızdan kaynaklanır. Almak, gruba ilerlemesi için olumsuz bir güç verdiğiniz anlamına gelir. Ancak, ona yatırım yaparak, olumlu bir ilerleme gücü yaratırsınız.

Gerçekte, kendiniz için hiçbir şey almazsınız. Ancak, gruba getirdiğiniz olumlu veya olumsuz gücün çoğu ölçülmelidir ve bu sizindir olan şeydir. Yani grup, eylemlerinizin sonucunu hisseder ve o orada kalır.

Olumsuz güç, kişisel olanlar da dahil eleştiriler, çeşitli tartışmalar ve düşüşler anlamına gelir. Olumlu güçler ise yüksek ruh hali/maneviyat, yolda güvence, ilham vb. dir.

Hem olumlu hem de olumsuz koşullar bir araya getirilmelidir. Ancak olumsuz olanların dikkatle incelenmesi ve çalışmamıza uygulanması gerekir.

Soru: Olumsuz koşulları, nasıl doğru bir şekilde gruba getirebiliriz?

Cevap: Onları doğru bir şekilde dikkatlice incelerseniz, grup bundan faydalanacaktır. Olumlu ve olumsuz faktörler olmadan ilerleme olamaz.

Not To Harm The Group

 

Purim – Takvimde ve Kalpte

Purim bayramının sembolleri, gizlenme, parti kostümleri giyme gelenekleri ve maskelerdir. Purim’de bu maskeleri takma geleneği nereden gelmektedir? Purim’in ana karakteri Kraliçe Ester, yani bütün evreni kontrol eden sistem, krallık (Malhut) anlamına gelir. Bu krallığa, gizlenme anlamına gelen “Ester” denir.

Aslında, bizim zamanımızda, her şeyin gizlendiğini görüyoruz. Bizi kimin kontrol ettiğini bilmiyoruz, doğada yaşamlarımızı kontrol eden bir programın olduğunun farkında değiliz. Bizler, tüm dünyayı kontrol eden çok büyük ağ formunda, birçok farklı güçler şeklinde tezahür eden üst kuvvetin hükmettiği bir alandayız.

Bilim, daha şimdi yavaşa yavaş doğada her şeyin birbirine bağlı olduğunu ve dünyanın küresel bağlara sahip, kapalı, integral bir sistem olduğunu keşfetmeye başlıyor. Bizler, realitenin sadece küçük bir kısmını görüyoruz. Ayrıca, evrendeki bazı bilinmeyen karanlık enerjiden değil, bizden tamamen gizlenmiş, hayal bile edemediğimiz bir gerçeklikten bahsediyoruz. Bizim tüm dünyamız, tam bir gizlenmedir.

Cansız, bitkisel ve hayvansal doğa içgüdüler tarafından kontrol edilir ve bu nedenle hiçbir soru sormaz. Ancak, insan ne için yaşadığını anlamalıdır. Eğer bu sorunun cevabını bulamazsa, çok sınırlı hisseder, hayatta hayal kırıklığına uğrar ve kendisiyle ne yapacağını bilemez. Hayvansal bedeni normal hayatına devam eder, çoluk çocuk doğurur, ancak kişi kendini mutsuz hisseder.

Kişi, büyük Kraliçe Ester gibi, bizi gizli bir şekilde kontrol eden belli bir gizlilik, bir sistem, Malhut olduğunu hisseder. Ester bir kadın olarak ortaya çıkmamaktadır, sadece nereye gittiğimizi ve ne yaptığımızı anlamamamız için bizi kontrol eden bütün bir krallık olarak karşımıza çıkar.

İsrail halkı, tarih boyunca birçok kez Purim koşuluyla yüz yüze geldi, yani yıkım tehdidi altında kaldılar. Bu tehdit, bizi uyandırmak, bize rolümüzü hatırlatmak, böylece Megillat Ester’in bahsettiği diğer tüm 127 ulus gibi yaşamaya devam etmememiz için gelir.

Ester’i ifşa etmeliyiz, bu gizliliği ifşaya getirmeliyiz. Birlikte yaşadığımız diğer tüm uluslar bizi bu göreve uyandırmak için hareket ederler. İnsanları, onların egoist arzularını iyilik yoluyla uyandırmak ve onların manevi hayat hakkında düşünmelerini sağlamak imkansızdır. Yahudiler görevlerini unutmaya çalışıyorlar. Onlar, bilimde, kültürde ve özellikle de para ve güçte başarılı olmak için çabalayarak maddesel değerlere dalıyorlar.

Bizi uyandırmak için, Kral Ahaşveroş ve yardımcısı Haman ortaya çıktı. Aslında, ne yaptıklarını anlamıyorlar çünkü Ahaşveroş’un üzerinde tamamen gizlenmiş başka bir Kral vardır, yalnızca O insanlığı Yaradan’ın edinimine getirmek için olan her şeyi belirlemektedir. Bu sadece Yahudiler aracılığıyla mümkündür, çünkü onların içinde gizlenen bir sır, bunu yapabilmelerini sağlayan manevi gen vardır.

Haman, ıslah edilemeyen ama sadece yok edilebilecek egoist arzudur. Haman ve onun on oğlu, üst gücün yönetimine, diğerlerini kendin gibi sevme ve ihsan etme arzusuna karşı olan, ıslaha için uygun olmayan kötülük sistemidir. Haman bunu kabul edemez; bu nedenle, içimizdeki bu tür bir eğilimi öldürmemiz gerekir.

Büyük egoistik arzu, Haman, bütün krallığı kendi başına yönetmek için herkesi, hem Mordehayı hem de Kral Ahaşveroş ‘u öldürmek için hazırlık yapar. Bu muazzam egoizm, diğer güçlerle herhangi bir işbirliğine giremez, sadece herkes üzerinde tam kontrol ister. Bu nedenle, bizim zamanımızda, Haman her yerde ortaya çıkmakta: dinlerde, inançlarda ve ayrıca tek başlarına dünyaya hükmetmeleri gerektiğini beyan ettikleri takdirde hükümetlerde de.

Ancak Megillat Ester bize, kralın emriyle Haman’ın, Mordehay’ın idamı için hazırlanan ağaca asıldığını ve Şuşan şehrinin özgürlüğünü kutladığını söyler. Böylece dünyada daha fazla kötülük olmadığı gerçeğine geliriz çünkü onu yok ettik ve iptal ettik.

Özünde, Megillat Ester bize insanlığın dünyadaki tüm kötülükleri nasıl ifşa ettiğini ve insan egoizmini, kendi iyiliği için alma arzusunu yok etmenin gerekli olduğunu nasıl anladığını anlatır. Böylece, dünyada hiçbir kötülük kalmadığında, tamamen iyi koşula, ıslahın sonuna geliriz. Purim bayramı buna adanmıştır, “… lanetli Haman’ı mı, kutsanmış Mordehay mı bilmiyor,” koşulu içinde seviniriz ve içeriz, çünkü dünyada artık Haman yoktur ve egoizmden korkmaya gerek yoktur.

Kötü Haman, her insanın ve tüm ulusların içinde saklanır, çünkü o diğerlerini kontrol etmek için egoist bir arzudur. Eğer bu kötülükten kurtulabilirsek, ondan uzaklaşırsak, o zaman iyiliğin ifşasına, bizi kontrol eden üst sisteme yaklaşacağız. Kötülük olmadan, iyiyi ifşa etmek ya da ona yaklaşmak bile mümkün değildir. Kötülük, kesinlikle iyiliğe olan ihtiyacı hissetmemiz için, bizi iyiliğe yönlendirmek için vardır.

Egoizmin kötülüğünü, her insanda, her ülkede, dünyada ifşa etmeliyiz ve Mordehay, Ester ve Ahaşveroş’un, Haman’a karşı davrandığı gibi akıllıca, bu kötü gücün dünyadan kaybolmasını sağlamalıyız. Megillat Ester’den öğrenmemiz gereken şey budur ve umarım bunu başaracağız.

Purim—On The Calendar And In The Heart

 

Sonsuzluk Dünyasının Kavranması

Soru: Beynin duygularımızı kontrol ettiğini söylediniz. Ancak Kabala’ya göre, Yaradan bizi ve düşüncelerimizi kontrol etmektedir. Öyleyse beyin, Yaradan ile yaratılan varlık arasında bir adaptör mü?

Cevap: Hayır. Bizim ortak ara bağ sistemimiz, en yüksek koşulumuzdur. Kendimden dostlarıma doğru ne kadar çıkabileceğimi, manevi potansiyelimi tanımlar.

Kendimden inşa ettiğim güçler alanında (çizimdeki yeşil renk) Yaradan’ı hissederim. Bu benim üst dünyamdır.

 

 

 

 

 

 

O, ben bütün sistemi kavrayana kadar genişleyecektir. Ona hakim olarak, vererek,  onu kendime çekmeye başlarım. Bunların hepsi benim dünyalarım olacak: Assiya, Yetzira, Beria, Atzilut ve Adam Kadmon. Bu sırada “kendimden” çıkmaya başlarım ve bu süreci bitirdiğimde sonsuzluk dünyası bende kalacaktır.

Embrace The World Of Infinity

 

Bağdaki Kritik Nokta

İnsanların, bağ ve komşularını sevme hakkında konuşmak ve birbirleriyle bağ kurmak için her türlü birlikler, kulüpler ve topluluklar oluşturmaya hazır olduğunu görüyoruz. Yine de, tüm bunlar yalnızca belirli bir sınıra kadardır: egoizmin kötülüğü aralarında ifşa olana kadar. Bir insanın egoist doğası ortaya çıkar çıkmaz, her şeyin bittiği ve birliğin dağıldığı yer burasıdır.

Kötülüğün ifşa edilmesinin bu noktasından, kişinin manevi çalışması başlamalıdır. İfşa olan kötülüğün üstesinden gelmede ve bir onlu inşa etmede başarılı olamazsak, hata yapabiliriz ki bu bir Kabalistik grup için bile kritik bir andır.

Onlu, her birimizin kendini iptal ettiği ve ortak bir yapı inşa etmek için onluya katıldığı “tuğlalardan” inşa edilmelidir. Asıl soru, bu kritik noktanın üstesinden gelebilecek miyiz yoksa sıradan bir kulüp veya birlik gibi mi kalacağız. Çeşitli birliklerin ve metodolojilerin aynı noktada nasıl yıkıldığını, bu engelin üstesinden gelemediklerini ve kendilerinden bir birlik yapısı inşa etmek için daha güçlü içsel bağa doğru ilerlemeye devam edemediklerini görmek çok açıktır.

Kendi için alma arzusundan çıkılması ve başkalarını önemsemeye başlanması gereken bu noktaya İsrail (Yaşar-El) denir çünkü burada kişi, Yaradan’a benzemek, O’nun bu dünyadaki temsilcisi, bir bağlantı kanalı olmak ister.

The Critical Point In Connection

 

İnanması Zor Ama Olacak

Dünyanın herhangi bir parçası mükemmel çalışmıyorsa, bu, bende bir hata olduğunu gösteren bir işarettir. Son ıslah, içinde şu anda yaşadığımız dünyada pratikte uygulanmalıdır. İhsan etme niyeti, doğru dağıtım, iyi ilişkiler – tüm bunların burada gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Herkes, diğer herkesi tamamlamakla ilgilenecek. Bu onların çalışması, en büyük arzusu olacaktır. Niyet, eylemle birleştirilmelidir. Sevgi, kişiye rehberlik edecek ve kişinin arzusunun, Yaradan’ın arzusu gibi olması için zorlayacaktır.

Buna inanmak zor ama olacak. Yaratılış programına göre, üst Işık tüm dünyalardan en alçak noktaya kadar inmeli ve tüm yaratılışı sonsuzluk dünyasına dönüştürmelidir. Islah olmamış ve ihsan etmeye dönmemiş tek bir parça bile bırakılamaz. Peygamberlerin yazdığı gibi: “Kurt kuzu ile yaşayacak…”, işte böyle olacak. İki zıt, barış içinde birlikte var olacak.

Tüm manevi dünyalar ve maddesel dünya tam ıslaha ulaşacaktır. Yani, tüm insanlarla böyle karşılıklı bir bağa ulaşmalıyım ki, Yaradan aramızda ifşa olacak ve İsrail içindeki birlikten, diğer tüm uluslara bağ yayılacaktır. Ve böyle bir bağ, tüm insanlıktan, tüm hayvanlara, daha sonra da bitkilere ve nihayet cansız doğaya yayılacaktır.

Her şey daha sonra dengelenmiş olacaktır. Şu anda, doğanın her seviyesi insanlığın etkisi nedeniyle dengede değildir. Dünya, herkesin herkesi tamamladığı ve birbirine dahil olduğu tam ıslaha, tam uyuma ulaşacaktır. Bundan şu sonuç çıkar ki insanlarla bütünleşen, en küçük parçacık, minik bir böcek bile olsa tüm dünyaları içerir.

En düşük nokta, tüm yaratılışın merkezi, tüm dünyalardan inişin son sınırı olan bu dünyanın ucu olarak adlandırılır. Islahın sonunda, bu dünya Atzilut dünyası ile aynı derecede önem kazanır. Ancak, şu anda gördüğümüz hayali maddesel formlardan; bitkiler, ağaçlar ve hayvanlardan söz etmiyoruz. Onların arkalarındaki güçlerden, kavramlardan bahsediyoruz. Bütün bu kavramlar, ihsan etme seviyesine yükseltilecektir.

Bizler hayali bir dünyada yaşamaktayız çünkü manevi güçler bize bu şekilde ifşa olmaktadır. Bu nedenle, fiziksel biçimleri düzeltmemize gerek yoktur, ancak manevi Kelim’i ıslah ettiğimizde, bu dünya değişir ve onun tüm parçaları birbirine nüfuz eder, birleşir. Gerçekten, kurt kuzunun yanında huzur içinde yaşayacak ve her şey bir bütün, tek bir HaVaYaH olarak birleştirilecek.

It Is Hard To Believe, But It Will Happen

 

Grupta Atak

Soru: Grupta bir atak yaratabilir miyiz ve bunu nasıl doğru bir şekilde yapabiliriz?

Cevap: Grupta bir atak ancak bir amaç, bir arzu, bir niyet ile bir araya geldiğinizde mümkündür. Arzularınızı net bir şekilde ayırt etmek için kendi aranızda mümkün olduğunca yoğunlaşmaya çalışın ve sonra dua etmeye ve talep etmeye başlayın.

Neyi ne şekilde talep etmemiz gerektiğini düşünün. Birlikte açık ve kesin ifade etmeye çalışın. Birdenbire, birbirinizi nasıl daha çok anlamaya başladığınızı, kalplerinizin nasıl daha da yakınlaştığını,kimlerin nasıl daha net hale geldiğini, ne istediğinizi ve ne için talep etmeniz gerektiğini göreceksiniz.

Birbirinizle konuşun, bunun hakkında konuşun ve tek bir sonuca varın. Bu sonuçla maksimum süre kalmaya çalışın, sizi nasıl değiştirdiğini hissedeceksiniz.

Yani, sadece bir yere telgraf gönderip, bir cevap almıyorsunuz. Sizler, Yaradan’ın sistemindesiniz ve bu çalışma sürecinde, Yaradan’la doğru bir ilişkinin ya da O’nunla doğru bir ilişki kurma arzusunun, sizi nasıl değiştirdiğini hissetmeye başlarsınız. Başaracaksınız!

Attack In The Group

 

Aramızdaki Kabuğu Kırın

Kendime boyun eğdirmek, bir eşek gibi herkes bana binebilsin diye boyun eğmek demek değildir. Yaradan’la ilişkide boyun eğerim ve tam olarak egoizmin en güçlü patlamasından sonra gelen bu koşuldan haz alırım.

Bizler, çaresiz bir koşuldan, kaybolmuş ve güçsüzlük hissiyatından,  ağlayıp ve Yaradan’ın yardımını talep ederken bağ kurmaya geliriz. Aksi takdirde, doğru yerde – kalpte, arzuda- bağı hissedemeyiz.

Bağ, benim kalbimde, bir dostun kalbinde gerçekleşen yaşam duygusudur. Kalbim sadece hisseder, ama o dostun hayatını yaşar. Bunun için kendimi, Yaradan’ın, dostun kalbinde olduğuna ikna etmeliyim ve Yaradan’a ulaşmak istiyorsam, dosta yakınlaşmalıyım.

Bağ, tamamen başkalarına: onların başarılarına, kazanmalarına, sağlıklarına, her şeyde, bağlı olduğumu hissettiğimdeki, karşılıklı bağımlılık hissidir. Bu yüzden ailelerimize bağlıyız, çünkü buna bağlı olduğumuzu anlarız. Eğer aile üyeleri sağlıklıysa bu benim için iyidir; başarılılarsa, bu da bana fayda sağlıyordur. Bu bizim alma arzumuzun en ilkel haliyle işleyiş şeklidir: haz/acı, ayrılma/bağ, ıstırap/ıstırabın yokluğu.

İçimizde gerçekleşen niteliksel bir değişimin ardından tam ölçü (Seah), eylemlerin sayısını, yılların sayısını ve yatırılan çabaların toplamını içeren değişikliklerin nicelik ve niteliğinden oluşur. Bunlar niceliksel göstergelerdir, ancak nicelikten yeni bir nitelik gelir.

Tüm çabalarımız sadece kalbimizi yumuşatmayı amaçlamaktadır. Tam ölçü, kalbimizin kabuğunun kırıldığı anlamına gelir. Kalp bir kabukla kaplıdır ve “cevaba ulaşmak için” kırılmalıdır. Maneviyatla ve kırılmamızla biraz temas hissetmeye başlamak için, bir çatlak bile yeterlidir. Bundan önce, kişi kırılmayı hissetmez bile, kalbi sağırdır.

Tek bir darbeyle kabuğu kırmak imkansızdır. Bu, bir civcivin yumurtadan çıkma şekline benzer: çatlayana ve dışarı çıkmasına imkan verene kadar kabuğa vurur ve vurur. Bununla birlikte, bizim durumumuzda bu daha da zordur, çünkü kabuk sadece bir darbeyle kırılmaz, onu tek başına kırmak da mümkün değildir, sadece dostlarla birlikte mümkündür! Bu, birlikte yapılan çok sayıda vuruşla yapılacaktır.

O zaman kimin kabuğunu kırıyorum: benimkini mi yoksa dostumunkini mi? Kabuk ne benim ne de onundur, ama o bizim aramızdadır. Yazıldığı gibi, “Her biri dostuna yardım etti.” Dost kendi tarafından vurur ve ben de kendi tarafımdan vururum ve ancak birlikte aramızdaki bu kabuğu kırabileceğiz.

Break The Shell Between Us