Daily Archives: Haziran 6, 2013

Kalbim Kilitli, Ancak Kalbimin Kapısını Çalan Biri Var

Soru: Kişinin algıladığı dünyevi realite, manevi realiteye ne zaman dönüşür?

Cevap: Kişi, başkalarına kendisine davrandığı gibi davrandığında, aralarındaki mesafe silindiğinde dönüşür.

Aslına bakarsan, ihsan etme niteliğini edindiğimiz bile söylenemez; bu geçiş, bu şekilde betimlenmiştir sadece. Aslında yeni nitelikler edinmemiz mümkün değil. Özümüz, tıpkı bir bilgisayarın donanımı gibi, değişmez ve aynı şekilde kalır.

Olay, tamamen başkalarını ne kadar “içime alabildiğime”, onları sanki benmişim gibi görebildiğime bağlıdır. Çalışmamı, büyüyen egoizmimin üstünde yaparım. Aksi takdirde, aramızda doğal bir yakınlık olurdu sadece; tıpkı, ortak çıkarları olan veya birbirlerine duydukları bağımlılıktan dolayı yakınlıklarını sürdüren sevgililer veya çiftler gibi olurdum. Bu sebepten dolayı, egonun direnci büyümelidir ve ben, büyüyen egonun üstünde diğerlerini kendime yakınlaştırmalıyım. Bunu, ta ki bu diğer kişileri “kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkalarına yapma” ve “dostunu kendin gibi sev” prensipleri doğrultusunda kendim gibi algılayana kadar sürdürmeliyim.

Yani, aslında kendi dışıma çıktığım söylenemez; daha ziyade, benim dışımdaymış gibi görünen bir diğer kişinin niteliklerini “yutarım”… ve bunu başardığımda, tüm dünya benim olur.

Soru: Ancak şöyle bir sorun var: On kişilik gruba baktığımda, kimseyi “yutmak” istemiyorum ki…

Cevap: Bu istek zamanla gelecek; dostlarının sana en yakın insanlar olduğunu, sana başka hiçbir kimsenin onlar kadar yakın olmadığını hissedeceksin. Akrabaların, hatta ailen bile sana dostlarından daha uzak görünecek. Sonuçta aile, bedenine daha yakındır; dostlar ise, ruhuna daha yakındır. Aile, sadık kalmamız gereken bir sözleşme gibidir; ancak dostlar arasındaki karşılıklı sorumluluk, son derece dinamik bir yapıya sahiptir, sürekli olarak değişir ve hiç durmadan sana yakınlaşır.

Tekrar ediyorum: Nihayetinde, sen kendi dışına çıkmayacaksın; tüm dostlarının içine girmesine izin vereceksin.

Soru: Peki bu süreci nasıl hızlandırabilirim? Şu anki tutumum sürekli bana geri dönüyor; her seferinde tokat üstüne tokat yiyorum…

Cevap: Doğru söylüyorsun. Gelecek kapına vuruyor, ancak sen kapıyı açmıyorsun ve bu durum, sana sıkıntı olara geri dönüyor. Kapıyı, kapı henüz çalınmadan açmalısın; aksi takdirde geç kalmış olursun.

“Şarkıların Şarkısı”nda şöyle der: “Sevgilim, kapını aç bana.” Ancak sevgili, dışarıdaki sevgilisini karşılamaya hazır değildir; onu karşılamak istemez ve kapısını açmaz… kapısı kilitlidir. Ancak yine de kalkıp kapıyı açtığında, sevgilisinin çoktan gitmiş olduğunu görür; sevgilisi gizlenmiştir: “Onu aradım, ancak onu bulamadım; ona seslendim, ancak bana yanıt vermedi.”

Dostlarınla beraber Yaradan’a açacağın kapıyı, kapı henüz çalınmadan önce açmalısın.

6/03/13 tarihli Günlük Kabala Dersi, Bölüm 4, Baal HaSulam’ın Yazıları

Şavaşmak Yerine Hassasiyet

Bizler birleşmek için ve birbirimize kişisel sevgimizi aşabilmek konusunda yardım etmek için bir araya geliriz. Herkesin kendi bencilliğini iptal etmek konusunda düşünmesi, kendi menfaati yerine mümkünse dostunu sevmek konusunda çabalaması  gerekir. Başka bir deyişle, bütün kongre esnasında, bu andan itibaren, bizlerin kendimiz üzerine yükselerek, bencilliğimizden çıkmayı düşünmeliyiz. Bu yeni  bir özelliği, ihsan etme özelliğine erişme ihtiyacı ve arzusunu hissetmek için tek yöntemdir.

Bizler gibi egoistler bağ kurdukları zaman ve ben diğerlerine baktığımda, benim bencilliğimin çok bilgece olduğu fark ederim. Bunun dışına çıkabilmeme uygun, yardımcı olacak şekilde yapılmıştır. Gerçekte benim kişisel yaşamımdaki hiçbir şey maneviyata tesir etmez. Kendi tabiatıma doğru oluşan doğru davranış ile ben, bunun içindeki özellikleri ifşa ederek, bunun bana manevi dünyayı edinmemde yardımcı olmasını sağlarım.

Diğerlerini reddeden hissiyatım bana manevi özelliklerden ne kadar uzakta olduğumu göstermek için verilmiştir. Buna ek olarak, benim içimde kıskançlık vardır. Ben diğerlerinin nasıl bağ kurduğunu ve her birinin kendini nasıl aştığını, diğerleri ile nasıl yakınlaştığını gördüğüm zaman, onları kıskanırım. Kıskançlık büyük, bencil bir kuvvettir. Fakat benim yararıma çalışmaya başlar ve bencilliğim üzerine yükselmem konusunda bana yardımcı olur.

Hırs da- diğerlerinden daha yüksek ve daha başarılı olma arzum-benim yararıma uygun şekilde çalışır. Ben diğerlerinin başarılarını görür ve utanç duyarım. Onlarda olanın bende de olmasını ister, arkada kalmak istemem ama onları geçerim. Bencilliğimizden kendimizi kurtaracak şekilde kullanamayacağımız tek bir özelliğin bile olmadığı ortaya çıkar. Bu  içsel çalışmaya ”ona karşı yardım” denir.

Bu çalışmayı dostlarımız ile birlikte araştırmamız gerekir. Fakat gerçekte yaşamımızda savaşmamız gereken bir şeyin olmadığını keşfederiz. Bazı şeyleri aşmak, doğru yöne doğru odaklanma konusunda her anı hassas olabilmek için harcamak anlamına gelir. Daha sonra bütün doğal özelliklerimizin,  amaca erişmek için dolaylı veya dolaysız şekilde nasıl bize yardım ettiğini görürüz.

Meyillerimizin herhangi birisi için savaşmaya gerek yoktur. Bunun yerine bizim, doğanın bizimle nasıl oynadığına dair çalışma yapmamız gerekir. Dürtülerimizi bilgece kullanabilirsek eğer, manevi dünyanın içini yarıp geçmemiz mümkün olur.

10.5.2013 tarihli, Buluşmanın Önemi konusundaki bir konuşmadan