Monthly Archives: Ağustos 2012

Bina: Yetişkin Hayata Giriş

Baal HaSulam, ‘‘Zohar Kitabına Giriş’’, madde 53: “Kişi kendi alma arzusunun hayvani kısmını arındırdıktan ve onu ihsan etme isteğine dönüştürdükten sonra, tüm sırları bilen O, kişiyi tekrar ahmaklığa dönmeyeceği konusunda tanıklık edinceye kadar’’…

Eğer ona hayat veren Işık yoksa bir kişiyi ne destekler? Işık olmadan, zıt form, “yoktan var olmak” ta da var olamaz.

Tüm Sefirotların arasında olan Bina, dönüş noktasıdır, dönüşüm noktasıdır. Bina derecesinde bir kişi kendisini alma arzusundan arındırır ve bu arzuyu sonra tekrar kullanmaya ancak ihsan etmek niyetiyle beraber başlar. Eğer şimdiye kadar bir kişi sürekli alma arzusuyla kavga etmişse şimdi o bunu yardıma çevirir.

Böylece, Bina safhasında, bir kişi kendi arzusunu ona onun bir partneri olmasını sağlayan Üst Işık tarafından destek elde eder.

Bina derecesi çocukluktan yetişkinliğe bir dönüşümdür. Şimdiye kadar kişi kendisi için daha önemli olan bir ilişki içinde ıslah olmuştu. Kişi, Yaradan’ı, arzusunun üzerinde tercih ederek tekrar ve tekrar egosunun üzerine yükselmişti. Ancak şimdi Bina derecesini edinmiştir; Işık sıkı bir şekilde onu bu dereceye kaldırdı ve kişi artık ahmaklığına dönmeyecek, alma arzusunun sınırlarına düşmeyecektir. Bu “söz” ona yukarıdan verilir, “tüm sırları bilen O’nun” tanıklığında.

Şöyle ki bu durum bir kişinin kendi arzusuyla yeni bir şekilde – ihsan etme niyeti tarafından –   çalışmanın kapasitesini ve iznini aldığı zaman gerçekleşir. Daha önceleri bu “yeme” bakamıyordum bile. Bina seviyesine ulaşıncaya kadar mümkün olduğunca bu yemden uzak durmaya çalışarak onu geri çevirdim. Burada Yaradan’ın desteğini ve garantisini aldım – O bana kötü bir şey olmayacağına şahitlik eder. Daha sonra dikkatli bir şekilde Malhut’un üzerinde bakarım, onu ihsan etmeye çevirmek için, beni sürekli düşmekten koruyan Yaradan’ın yardımıyla bir şans ararım.

Özgecil ihsan etmekten özgecil almaya olan bu dönüşüm noktası çok önemlidir. Burada kişinin Yaradan’la bir antlaşmaya ihtiyacı vardır; Yaradan’dan daha sıkı bir destek için. Tüm bunlardan sonra, o ihsan etmek için egosuyla çalışmak zorunda olacaktır.

01.08.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 4. Bölümünden “Zohar Kitabına Giriş”

Grubun Teleskobu Tarafından Yakınlaştırılan Bir Işık

Gücümüzü boş yere harcamamak için alma arzumuzun, Işık’ın etkisi altında nasıl değişebileceğini kesin olarak netleştirmeliyiz. Tüm yapabileceğimiz şey gelişimimizin hızını artırmaktır ve bunu da Işık’ın etkisini getirmek için çevreyi bir mercek gibi kullanarak yaparız. İşte yapabileceğimiz ve ihtiyacımız olan tek şey budur.

Grubun içinde çalışmaya başlayarak, bu teleskoba odaklanmayı öğreniriz: Hep beraber Islah Eden Işık’ın tüm ışınlarını getiririz; böylece bu ışınlar tam olarak grubun merkezinden geçer ve tam olarak almak arzumuzda odaklanırlar. O zaman alma arzusu, Islah Eden Işık tarafından değişecektir.

Bunun nasıl olduğunu öğrenmek istiyoruz: Bu ışık parçalarının, mercekten geçerek nasıl büyüdüğünü ve yoğunlaştığını ve daha sonra alma arzusunun üstüne düştüğünü ve alma arzusunun dört safhasının içinden nasıl geçtiğini.. Daha sonra alma arzusunun içerisinde nasıl yer aldığını ve değişime başladığını ve ilk durumunda olduğu gibi alma arzusunun zıttına nasıl geldiğini göreceğiz. Kişi, kendi benliği içerisinde yaşamamaya başlar; daha ziyade arzusunun üzerine, almak yerine Islah Eden Işık’a yönelik ve ihsan etmeye yönelik olarak kısıtlamanın ve Masah’ın (perde) üzerine çıkar ve böylece ıslaha ulaşır.

Islah Eden Işık tarafından arzumuzun gelişiminin hızlandırılması içindeki çalışma, aslında bizlere anlama gücü ile birlikte tüm sistemi edinmeyi sağlar. Buna rağmen çalışma sadece bir sürecin hızlandırılmasıdır; çalışma, keşfettiğimiz kendi gelişimizin sürecidir ve yaratılışın tüm ayrıntılarının ve ifadelerinin içerisindedir. Zira içinden geçtiğimiz her safhada gruba farklı olarak yönelmeliyiz.

Böylece bu mercek vasıtasıyla odaklanma sürekli değişir ve yeni dışsal ve içsel koşullara bağlı olarak bir önce olduğunun tam zıttı olur. Grubun üzerimizdeki etkisiyle sürekli değişiyoruz ve bu değişim Işık’la, Yaradan’la ilişkili. Nihayetinde içimizde alma arzumuzun üzerinde yeni bir sistem inşa ederiz. Grup benim dünyam haline gelir. Küçük bir arzudan ziyade, tüm dünyayı alırım, muazzam Ein Sof (Sonsuzluk) dünyasının sistemini.

Kendi sonlu formu içerisinde, grup denen bu sistemi, sonsuz sistemi edinmeye başlamaya aracı olduğundan dolayı bu arzuya şükrederiz ve böylece alma arzumuzun üzerine bizleri yükselten ifadeleri alırız.

İhsan etmenin bütünlük olan derecesine ‘kendini feda etme’ denir. Bu demektir ki bir kişi tamamen kendi alma arzusundan kendisini koparır yani ‘kendisini feda eder’. Şüphesiz, tüm ıslah Işık tarafından yapılır ve bizlerin tek yapması gereken şey ise kendimizi çevre vasıtasıyla onun etkisine ayarlamak ve odaklamaktır; bir silahın nişan alması gibi bu üç bileşeni bağlamalıyız ki böylece tüm bunlar tek bir doğrultuda sıralanacaktır.

O zaman Işık’ın doğasına yakınlaşmamız gerektiği konusunda fazla şüphe kalmaz ve bu yüzden toplumu bu şekilde düşünür ve toplum vasıtasıyla üzerimizde Işık’ın etkisini isteriz. En sonunda tüm bu bileşenler tek bir bütün haline gelir.

Sevgi derecesi, kendini feda etme derecesinden sonra ifşa olur: O zaman kişi, ‘yarattıklarına iyilik yapmak’ denen amacın neyi ifade ettiğini anlar.

Bizler sabit bir koşulu tutarak aşama aşama yükseliriz ve Yaradan’ın yaratılışı yaratma niyetini anlamayı biraz daha keşfetmemize şükrederiz. Böylece ilerleriz: Islah Eden Işık tarafından öncelikle kapların ıslahı ve daha sonra yaratılışın düşüncesini edinmek vardır.

26.07.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 1. Bölümünden, Şamati 219

“Çocuklar, Ebeveynlerinden Yaşadıklarını Öğrenirler”

Görüş (Dorothy Law Nolte, Ph.D. ; Amerikalı yazar ve aile danışmanı):

Eğer çocuklar eleştiriyle yaşarlarsa, suçlamayı öğrenirler.

Eğer çocuklar düşmanlıkla yaşarlarsa, kavga etmeyi öğrenirler.

Eğer çocuklar korkuyla yaşarlarsa, endişeli olmayı öğrenirler.

Eğer çocuklar acınarak yaşarlarsa, kendileri için üzgün hissetmeyi öğrenirler.

Eğer çocuklar alayla yaşarlarsa, utangaç olmayı öğrenirler.

Eğer çocuklar kıskançlıkla yaşarlarsa, haseti hissetmeyi öğrenirler.

Eğer çocuklar utanma ile yaşarlarsa, suçlu hissetmeyi öğrenirler.

Eğer çocuklar yüreklendirilerek yaşarlarsa, kendine güvenmeyi öğrenirler

Eğer çocuklar hoşgörü ile yaşarlarsa, sabırlı olmayı öğrenirler.

Eğer çocuklar övgü ile yaşarlarsa, takdir etmeyi öğrenirler.

Eğer çocuklar kabul edilme ile yaşarlarsa, sevmeyi öğrenirler.

Eğer çocuklar onaylanma ile yaşarlarsa, kendilerini sevmeyi öğrenirler.

Eğer çocuklar tanınma ile yaşarlarsa, bir hedefinin olmasının iyi olduğunu öğrenirler.

Eğer çocuklar paylaşma ile yaşarlarsa, cömertliği öğrenirler.

Eğer çocuklar dürüstlükle yaşarlarsa, doğruculuğu öğrenirler.

Eğer çocuklar adalet ile yaşarlarsa, adaleti öğrenirler.

Eğer çocuklar şefkat ve önem verilerek yaşarlarsa, saygı duymayı öğrenirler.

Eğer çocuklar güvende yaşarlarsa, kendilerine ve kendileri hakkında olanlara inanmayı öğrenirler.

Eğer çocuklar dostlukla yaşarlarsa, dünyanın yaşamak için güzel bir yer olduğunu öğrenirler.

Yorumum : Tüm bu araştırma, bin yıllık Kabala’nın, kişinin oluşumunun, tamamen içinde yetişmiş olduğu çevre tarafından belirlendiği yönündeki bulgularını onaylamaktadır.

30 Temmuz 2012’de yayımlandı.