Tag Archives: Yaradan

Şeker Hastası için Çikolata

Kabala bilgeliğine göre “haktan yana olan” bir insan Yaratan’ı haklı çıkartan, içinde bulunduğu koşulun özünü ve sebeplerini anlayan ve içinde bulunduğu koşulu sebep sonuç ilişkisinin dilimlerine ayırabilen bir insandır.

Aynı zamanda Yaratan’dan çift gizlilik koşulunda olabilir. Bu nasıl mümkün olabilir? En önemli nokta, gizlilik ve ifşanın sadece kişinin, “iyi ve iyiliksever” olan Yaratan’a karşı tutumuna göre belirleniyor olmasıdır. İyi ya da kötü hissediyor olmam önemli değildir: önemli olan Yaratan’ın bana nasıl ifşa olduğudur. O’nu iyi ve iyiliksever olarak ifşa etmek benim için önemlidir, O’nun iyiliğinden egoist bir biçimde zevk almak değil. Çünkü bunlar birbirinden bütünüyle farklı iki şeydir.

Diyelim ki şeker hastasıyım ve sen bana bir çikolata veriyorsun. Tatlı şeylere olan doğal düşkünlüğüm açısından bu iyi bir durumdur. Fakat senin yaklaşımın açışından bu kötü bir durumdur. Yani her şey ona göre durumu değerlendirdiğim içsel bir kıstasa bağlıdır. Egoizm için tatlı olan bir şey, yaklaşımına baktığımızda acı bir şey olabilir. Bu nedenle çift gizliliği keşfetmek tüm bu muhakemeleri hissetmektir: alma arzumun üzerine çıkıyorum ve ona yandan bakıyorum. Daha sonra onun içinde, kendini iyi hisseden egoist bir niyet olduğunu görürken, ihsan etme arzusunda, yani ihsan etmek için olan niyette ise kendimi kötü hissediyorum. Bu Yaratan’ın çift gizliliğidir.

– 17.01.12 tarihli Günlük Kabala Dersinin üçüncü bölümünden alıntıdır, “On Sefirot’un Çalışılması”

Yaratan’ın İşi

Grup kendimize Işığı çekmek için sürekli üzerine bastığımız “tuş”‘tur. Onun hayatına katılıyorum, dostlarla birlikte birliği arzu ediyorum ve onların içinde “erimeyi” arzuluyorum ve böylece Islah eden Işığı üzerime çekiyorum. Esasen tek eylemim bu: gereken tüm değişiklikleri yerine getirecek olan Işığı çekmek. Durum gayet basit. Doğru amaca – Yaratan’a eşit olmak – ulaşmayı arzulayan ben işte buradayım. Bir de araç var: beni etkilemesi ve grup aracılığıyla gereken tüm değişiklikleri yavaş yavaş içimde yapması için Işığı talep etmek. İlerleyiş şeklimiz budur.

Her değişimle kendimi inceleyebilirim: Benim için “gün” ve “gece” ne? Eğer “gün”‘de isem bu çeşitli şekillerde doldurulduğum anlamına gelir; eğer “gece” yada “karanlık”‘ta isem bu aklın ve kalbin harap oluşuna işaret eder. Egoist arzularımızda bu şekilde gözükür. Şimdi içimizde bunun gibi değişimleri kımıldatmalıyız ki içinde “gün” ve “gece”‘yi Yaratan’ın yaptığı gibi değerlendireceğimiz ihsan etme arzularını edinmemize izin versin. Yaratan için “gün” şimdiki seviyenin algısıyla ve mantığıyla çelişen mantık ötesi inanç yada ihsan etmek. Ona ulaşmak için kapasitemizi aşan insanüstü çabalar sarf etmemize gerek yok. Daha ziyade biz grup içinde, birleşmemizde çaba sarf ediyoruz ve aşağıya inen ve işi yapan Işığın gücünü çağırıyoruz. Gerçek şu ki tüm manevi çalışma “Yaratan’ın işi” olarak addedilir. Bunu O yapıyor ve ben sadece yetişkin birinin elini kapıp onu gitmek istediği yere çeken küçük bir çocuk gibi bunu arzulamalıyım. Eğer kişi bu etkileşimin özünü anlar ise rahat hisseder. Her yeni adım ile grup içindeki özgür seçimden faydalanır ve Islah eden Işığı çeker.

– 15/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin birinci kısmından alıntıdır.

Yaratan İçin Bir Yer Hazırlamak

Yaratan Shechina için dertler ve düşüşler ifşa ederek kişiyi sürekli uyandırıyor. Kişi tüm yükseliş ve düşüşlere doğru bakış açısından yaklaşmalı: ne hakkında üzüntü duymalıyım ve gerçekte ne hakkında üzüntü duyuyorum? Bir analiz yapmalı ve yavaş yavaş Işığın yardımıyla ihsan etme niyetini amaç edinmeliyim. Daha önce Işığın bana ifşa olmasını bekledim ama şimdi beni değiştirmesini istiyorum. Gerçekten de Işığın ansızın ışıldamasını beklemenin hiçbir anlamı yok. Yaratan heryerde ama O’nu hissetmek için gereken O’na eşitlikten yoksunuz. Kişinin ıslahı için bir istekte bulunmak bu yüzden gerekli: kendinle, çevrenle, hoca ile ve kişinin dostlarıyla beraber yaratması ve Yaratan’ın mevcudiyeti için hazırlaması gereken, Yaratan’ın ifşa olduğu yer (Shechina) ile nasıl ilişki kurmalısın. Yavaş yavaş herkesin dünyada yaşadığı sıkıntıların sadece Shechina’yı ıslah etmeye yönelik olduğu kişi için netlik kazanır. İlgilenmemiz gereken tek şey bu. Shechina’yı ıslahın 125 derecesinden ilkine çekmek yeterli ve Yaratan o ilk derecede anında ifşa olacaktır. O sükunet içerisindedir ve O’nun ifşası yalnızca O’na olan benzerliğimizin derecesine bağlıdır.

– 27/09/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin birinci kısmından alıntıdır.

Yaratan İle Samimi Bir Konuşma

Yaratan İle Samimi Bir Konuşma

Soru: “Yaratan ile konuşmak” ne anlama geliyor?

Cevap: “Yaratan ile konuşmak” öncelikle içinde bulunan O’nun görüntüsünü ifşa etmeyi denemek için elinden gelen her şeyi yapmak anlamına geliyor. Tasavvur etmeye çalış: Hissettiğim her şeyin sebebi O. Düşüncelerimin, arzularımın ve duygularımın hepsi O’na, temelimi atan ve beni şekillendirene.

İçinde bulunduğum realitenin O’nun tarafından kurulduğuna karar verdiğimde başıma gelen her şeye karşı nasıl davranırım?

İki ihtimal var:

1. İçsel realiteme olan yaklaşımımı doğrudan doğruya O’na karşı olan yaklaşımım olarak düşünürüm. Fakat bu yaklaşım hatalı, yanlış ve dengesizdir. Onu test etmek yada doğruluğunu kanıtlamak için bir imkan yoktur çünkü kesin egom tarafından yönlendirilirim ve yanılırım.

2. İlk önce benim gibi olanlarla bağım vasıtasıyla kendimi güçlendiririm ve sonra bu bağ vasıtasıyla onun görüntüsünü aktararak içsel realiteye olan yaklaşımıma biçim veririm. Bu durumda kesinlikle kısmen ihsan etme niteliğindeyimdir ve niteliklerim Yaratan’ın görüntüsüne adapte edilmiştir. Bu yüzden görüntüyü değiştirmek yerine ona karşı olan tutumumu değiştiriyorum. “Yaratan ile konuşmak” bu anlama gelir.

20/09/10 tarihli Günlük Kabala Dersinden alıntıdır.

Yaratan’ın Realitesini Kim Gözlemler?

Soru: Kim bu gözlemci, Yaratan’ın realitesini kim görür?

Cevabım: Bu alma arzusudur.  Bu arzu, cansız, bitkisel veya canlı (hayvansal) seviyelerdeki alma arzusundan farklı olarak kendi başına görebilme niteliğine sahip olan gelişimin dört basamağının dördüncü safhasındaki (Dalet) arzudur. Bu seviyelerde, arzu sadece kendini hisseder ve kendi içsel kısımlarını görür: cansız, bitkisel ve hayvansal doğa ve bu dünyadaki insan, kendinin içinden.

Dördüncü safhaya gelişmiş olan alma arzusu, diğer bir parçaya sahiptir ki buna ‘kalpteki nokta’ denir – ‘Yaratan’ın bir parçası’ ki bu parça aynı zamanda gözlem yapabilir. Gözlemin bu noktası yenidir ve bu noktadan, o kendisini Yaratan’ın tarafından görür.

Tek gerekli olan bu noktayı görmek ve ona büyük önem, canlılık ve olanak vermektir. Tüm bunların hepsi bu noktayı kendi içerisinden diğerlerine ‘yapışmak’ suretiyle başarılı olur.

Bu ‘diğerleri’ sadece kendi hayalleri içinde var olurlar. Realitede ise, kişinin dışında hiçbir şey yoktur. Ancak, kırılmanın sonucu olarak bu şekilde hissederiz.

BİRLEŞİN VE KEŞFEDİN!

Soru: “Zohar kitabını öğrenebilmemiz ancak birlikteliğe arzulu olmamıza bağlı” derken neyi kastediyorsun? Bunu nasıl oluşturabilir ya da hissedebiliriz?

Cevap:  Islah ancak tüm arzuların birleşmesi koşuluna bağlıdır. Birbirlerinden uzaklaşmış arzularda biz ancak kendi gerçekliğimizi, bu dünyayı hissedebiliyoruz. Birlikte arzularımızı birleştirdiğimizde “Ruhani Dünya” denilen realiteyi hissedeceğiz. Herşey oldukça basit ve kolay, herşey arzuların birleşmesi ya da birleşmemesine koşullu.

Şu anda hissettiğin realite, arzularımızın ayrık ve her birinin sadece kendini düşünüyor olmasından bu şekilde, senin küçücük arzun yalnız kendi çıkarına yönelik, sen sadece sana verileni hissedebiliyorsun. Işığı hissediyorsun ancak arzunun içinde bu Işık sana hiçlik gibi görünüyor, şu an gördüğün gibi. Farklı görmeyi arzuluyorsun ancak bu dünyevi isteklerinle, ıslah sonuna gelmeden yapabileceğin birşey yok.

Bizler yaşadığımızı ancak dünyevi isteklerimiz ifşa olduğunda hissedebiliyoruz. Bu şekilde

isteklerimiz büyüyorlar ve sonrada yok olduklarında öldüğümüzü hissediyoruz. Sonra o tekrar canlanıyor ve tekrar ölüyor, sanki kullanılması için uyarır ve saklanır. Ancak Ruhani seviyeden gelen ve ”Kalpteki Nokta” denen bir başka arzu daha var ki onu diğer arzularımızla birleştirebiliriz.

Cansız, bitkisel ve canlı seviyesinde olan, bu dünyanın arzularını birleştiremeyiz, onlar oldukları gibi vardırlar. Her biri diğerleri ile doğanın onları zorunlu kıldığı oranda bağlı olabilir ve daha fazlası değil. Ancak bizler hep birlikte “Kalpteki Nokta” dediğimiz arzularımızı birleştirebilir ve bu bütünlükte Ruhani Dünyayı hissedebiliriz.

Dolayısıyla kendimize bu genel arzuyu (Kli) hayal etmeliyiz. Eğer maneviyata olan isteğimiz ve karşılıklı birleşme arzusunda olan kalpteki noktalarımız olursa, o zaman ruhani dünyayı hisseder ve ellerimizde tutar oluruz. Ancak bunu hissetme karşılıklı olmalı, herkeste ayrı olarak var olamaz.O ancak tüm arzuların birliğinde ifşa olur.

İfşa olan nedir? Aralarındaki ilişki. Aralarındaki ilişkiye dolum denir. Yaratan. Arzuyu dolduran

Işık. Işığın kendisini değil ondan izlenimimizi ifşa edeceğiz. Bizde kıyafetlenen ihsan etme niteliğini. Ne de kıyafetlenir? Aramızdaki ilişkide, birbirimize olan sevgi ve ihsanda. Bize karşılıklı ihsanda bulunmaya, birlik oluşturmaya olanak veren bir güç mevcut. Bu nedenle diğerlerine ihsan etmeme “Işık”, ifşa ettiğim aramızdaki karşılıklı ihsana da “Yaratan” diyoruz. İçeriği de “İnsan sevgisinden Yaratan sevgisine” dir.

15-02-10-Zohar kitabı dersinden alıntıdır.

“Ben ya da Yaratan”

Kontrolün Yaratan’a mı yoksa insana mı ait olduğu hakkında iki soru:

Soru: Amaç doğrultusundaki yolda, arzumla çalışırken; ıslahım da dâhil olmak üzere tüm koşulların ve yaratılışın Yaratan olmadan, kendiliğinden düzenlendiğini mi hissediyorum, yoksa Yaratan’ın her şeyi yaptığını ve benim onun arzusunu doldurmak istediğimi mi görüyorum? Bunlardan hangisi önce geliyor?

Cevap: Bu ikisi çelişkili fakat kişi son ıslahına kadar önce hangisi geliyor sorusunda kalacak: Önce kim geliyor? Güç kime ait? (bana mı Yaratan’a mı? ) Kim tayin ediyor düşünceleri, hisleri, eylemleri ben ya da Yaratan? Kişi Yaratan ile bir bütün olduğunda, bu çelişkili durum ortadan kalkacak.

Soru: Çabanın ve ıslahın kendi tarafımdan olacağını kabul edebiliyorum ama her şeyin Yaratan aracılığıyla gerçekleştiğini kabul edebilmek çok zor. Ben düşüşteyken Yaratan ıslahımı yapıyor, yükselişte olduğumda da o bana bu koşulu veriyor; her şeyin önceden belirlendiğini hissetmiyorum, ne yapmalıyım?

Cevap: Hissetmeyi denemelisiniz etrafta ne varsa, size gelen tüm koşulların, düşüncelerin özetle; her şeyin Yaratan’dan geldiğini hissetmelisiniz. Bunu yapabilmek  için Kabalistik materyali (kitaplar, makaleler…vs) çalışmalı ve Yaratan’ın ıslah edici ışığını çekmelisiniz.

DAĞDAN YONTULMUŞ TAŞ

Denirki, insanın Neşaması Yaradanın bir parçasıdır. Dağdan yontulmuş bir taşa benzer, onun bir parçasını oluşturur. Yaratan, İnsan denilen, genel, tek bir Arzu tarattı. Tüm neşamaların birleşik ve EinSof ışığıyla dolu olduğu. Bu tamlığın durumudur.

Şimdilik ben kendimi bütünden ayrılmış küçük bir parça gibi hissederim. Büyük bir sistem içinde ufacık bir nokta misali. Diğerlerine doğru bir tarzda birleşmem, onlara ihsan edip, vermem oranında Yarata’nın  formunu edinir ve Ona yaklaşırım.

Diğerleriyle birleştiğimde onların arzularını da edinirim. Ötekinin arzusunu ancak onu seversem edinebilirim. Eğer, sevgimi bu büyük sistemde var olan, tüm neşama parçalarına dağıtabilirsem, o zaman küçük bir nokta, tek bir parça olmaktan çıkar, tam ve büyük bir dağ olmaya dönüşürüm. Ve denir ki “Komşunu Kendin Gibi Sev-Toranın büyük kuralı”.

Kendimize, Ötekini Sevme Arzusunu kattığımızda, Bütün, tam olmaya dönüşürüz. İkimizin birlikteliğinden aslında çıkan da Benim. Diğer yönden ilave parçalara bağlanır ve böylece kademeli olarak kendime katarım diğer neşamaları. Birleşme gücüm artar ve bu bana Manevi Dünyanın basamaklarında yükselmemi sağlar ve küçücük bir taştan bütün ve büyük bir dağa dönüşürüm.

26-01-10-Zohar Kitabına Giriş dersinden alıntıdır.

Gerçeği Görebilmek için Kendimi Islah Etmek

Soru: Islah süresince ne yapmalıyım?
Cevap: Anlamalıyız ki bulunduğumuz konum “Kırılma” yüzündendir. İhsan-Etme niteliğinin kırılması ve Sürgünde olmamız. Bu niteliği yitirmekle en önemli ruhsal duyuyu Yaratan’ın duyusunu da kaybetmiş olduk.

Kırılma ve sürgün neticesinde birbirimize bağımlı olmamıza rağmen nefret içindeyiz. Bu yüzden ıslahı kendi adıma değil hepimiz adına istemeliyim. Aramızdaki ilişkinin ıslahı olarak ve eğer karşılıklı bir bağ var ise, o zaman ben yokum demektir. Karşılıklı entegre olmanın içeriğini anlamalıyız, hiç kimse bağımsız bir kişilik değildir.

Gerçeği görebilmemiz için duyularımızı ıslah etmeliyiz. Bu benim Üst-Işıktan dileğim öyle bir bakışa sahip olalım ki bize gerçeği göstersin, gerçek resmi.
Günümüzde gittikçe büyüyen problemler nedeniyle, artık insanlık, kırık bir kab oluşturduğunu keşfetmek ve de aynı zamanda birleşme ve birlik olma zorunluluğundadır.

Bizlere düşen bu durumu oluşturan unsurları keşfetmek, bir yandan nefret dağı (Sina=nefret Dağı), diğer yandan – amaca verilen önem (Yaratanla-Birlik).

Maneviyatta Dualite ve Teklik

Bir yandan herşeyin Arzuya bağlı olduğu, diğer yandan da herşeyin Işık tarafından yaratıldığı ve arzunun da onun doğası olduğu söyleniyor.

Nasıl örtüşecek bu söylenenler? Mesele şu ki bazen Işığın bazen de Kabın yönünden konuşuluyor. Ancak bu ikiliğin her zaman var olduğunu unutmamalıyız: Bizler asla, Işıktan arzu olmadan konuşamıyacağımız gibi Arzudan da Işık olmadan konuşamayız.

Arzu üzerine konuştuğumuzda Işığı, arzumuzda oluşan farklı hallerde hissederiz ki bu farklı hallere de “Işık” deriz.

Kabın yaşadığı bir halden diğerine ilişkisine Işık denir. Üstteki Kab, alttaki Kabla olan ilişkisinde Işık olarak düşünülür. Bu da niteliklerin ilişkisinden ötürü böyledir. Üst daha fazla ihsan-ettiği için ona “Işık”, alttaki de ona oranla daha çok alıcı olduğu için ona da “Kab” deniyor.

Kabın altta olması ve Işığın içine nüfüz etmesi şeklinde düşünmeye alıştık ancak maneviyatta öyle dağildir. Kapta bulunan ihsan-etme niteliği ki buna “Işık” ve alma niteliğine de “Kap” denir. Tüm bunlar arzunun nitelikleri olup sadece ondan bahsediyoruz. Yükseliş ve alçalışlarını. Yükselen hallere “Işık” ve alçalan hallere de “Kap”.

Dolayısıyla Yaratan-Bore şöyle çağırılıyor: “Bou ve Ree” – “Gel ve Gör”. Çünkü biz onu kendi Kabımızın içinden görüyoruz. Kabımızda damgalanmış ihsan-etme suretinde, Işık ya da Yaratan niyeliğinde.

Bunlar önemli tanımlamalar 0lup bizleri mahsomu geçmeye ve maneviyata doğru arzularımızla girmemizi sağlar. Tüm bu farkındalıklar sadece çeşitli Alma yada İhsan-Etme halleridirler.