Bütünsel Dünyanın Sorunları

Bugün tüm insanlara ulaşıp, nasıl bir dünyada olduğumuzu anlatacak kendi eğitim sistemimizi hızla oluşturmamız gereken bir durumdayız. Çünkü bunu başka kimse yapamaz. Bu yalnızca, dünya ve kendi yapıları hakkında bütünsel bir anlayışa sahip olan insanlara bağlıdır.

Ben eğer bağ içinde değilsem, egoist bir dünyadaysam ve şimdi oluşmaya başlayan yeni bütünsel dünyayı anlamıyorsam, o zaman hiçbir şeyi açıklayamayacağım.

Fakat ben zaten başkalarıyla bütünleşme içindeysem ve üst dünya beni zaten bu dünyadaki herkesle bütünleşmiş bir duruma getirmişse, o zaman onlara bu metodolojiyi ve yakın geleceğe dair bir açıklamayı anlatabileceğim.

Sonuçta kriz, egoist bir dünyada bölünmüş olmamız ve bütünsel dünyanın matrisinin yukarıdan üzerimize inmeye ve içimize girmeye başlaması yüzünden çıkıyor. Ve bu iki dünya örtüşmüyor. Biri diğerine girdiği zaman, sonucunda yaşamın tüm alanlarını etkileyen çok sayıda kriz ortaya çıkıyor.

Üzerimize çöken, doğanın baskısı altında nasıl yeniden inşa etmemiz gerektiğini yani doğada yavaş yavaş görünür olan şeyin bizim için hayırlı olmasını sağlayacak şekilde, kendimizi nasıl bütünleyici hale getireceğimizi dünyaya hızla göstermeliyiz.

 

Dua Kalbin Derinlerinden Gelmelidir

Esas olan duadır çünkü dua Yaradan’a olan isteğimizi ve tavrımızı ifade eder. Dua, tamamen O’na bağımlı olduğumuzu, kendi başımıza kesinlikle yapabileceğimiz hiçbir şey olmadığını ve her şeyin yalnızca nasıl isteyebileceğimize bağlı olduğunu halihazırda anladığımızı gösterir. Bu nedenle asıl gücümüz duanın gücüdür.

Ancak biz tam tersine, genellikle tam olarak gücümüz olmadığı için ağlıyoruz. Aslında, tam da gücümüz kalmadığında gerçek çalışmaya yani duaya hazır oluyoruz. Yani kendimi güçsüz hissettiğimde aslında sevinmeliyim; çünkü Yaradan’a dönelebilecek, yakarabilecek, sorabilecek, dua edebilecek noktaya geldim.

İnsanın hiçbir şeyi tek başına başaramayacağını anlaması çok çaba gerektirir.  Ancak bunun sonrasında kişi Yaradan’a döner ve O’ndan, dua yükseltmek için güç ve yardım diler. O zaman Yaradan bu isteği yerine getirir ve O’na bağlanmamıza izin verir.

Yaradan, kişinin O’na bağlanma arzusunu hisseder, tıpkı kişi henüz hissetmese de Yaradan’ın zaten kişiye yapışmış olması gibi.

Dua kalbin derinliklerinden gelmeli ve her seferinde daha da derinleşmelidir. Dua ile O’na dönmek, anne karnındaki bir cenin gibi;  sanki Yaradan’ın içindeymişim gibi ellerimle ayaklarımla Yaradan’a tutunmak demektir. O’ndan alıp besleniyorum ve O’nda çözülmek ve sonsuzca erimek istiyorum. Yani üst olanın önünde kendimi bu şekilde iptal etmek istiyorum.

Yaradan’a dönmek ancak dostlar aracılığıyla mümkündür. Yani dostlarıma tutunmak ve onların önünde kendimi iptal etmek istiyorum ki bu şekilde üst olana dahil olabileyim.

 

Yapay Zekanın Yükselişi

Soru: Günümüzde yapay zeka, geniş insan faaliyeti alanlarının, hatta yaratıcı alanların bile yerini alıyor.

Tahminlere göre yakında pek çok mesleğe ihtiyaç duyulmayacak. İnsan hiçbir şeyde kendini gerçekleştirmeyecek. Bu durumda, bu insanlar ne yapacaklar?

Cevap:  Kendi kendini eğiterek, daha derin düşünecek, daha derin arzulayacak ve doğanın daha derin katmanlarına ulaşmak için kendilerini daha derinden ayarlayacaklar.

Soru: Open AI CEO’su Sam Altman, bir podcast’te ChatGPT ve GPT-4’ten bahsetti. Bu podcastte yapay zekanın bilinçli hale gelebileceğine inandığını ancak YGZ’yi (Yapay Genel Zeka) ve bilinci tanımlamanın karmaşık olduğunu belirtti. Bilinçli bir yapay zekanın kendini anlama becerisine, hafızaya ve acı çekme yeteneğine sahip olması gerektiğini öne sürdü. YGZ’ye yönelik çalışırken bilincin bu yönlerini dikkate almak ve yapay zeka sistemlerinin insan değerleri ve tercihleriyle uyumlu olmasını sağlamak hayati önem taşımaktadır, dedi.

Siz yapay zekanın bilince sahip olacağını düşünüyor musunuz?

Cevap: Gerçek şu ki öncelikle yapay zekanın ne olduğunu belirlememiz gerekiyor. Zeka yapay olabilir mi? Bunu bir şekilde kontrol edebilir miyiz, yoksa bu sadece canlı bedenler için bir tür mekanik bir oyuncak mı?

Soru: Yapay zeka alanındaki bilim insanları, yapay zekanın yükselişini tanımlamak için bir terim icat ettiler: Genel Yapay Zeka Yükselişi. Onlar, bir noktada tüm insani girişimlerin yapay zeka tarafından tamamen ele geçirileceğini söylüyorlar. Kesinlikle her şeyin yerini alacak ve her şeyin kontrolü onun elinde olacakmış.

Böyle bir durumdan korkuyor musunuz?

Cevap: Kesinlikle hayır. Buna inanmıyorum. Böyle bir makine, böyle bir robot gerçekten çok şey yapabilir ama hiçbir zaman insanın üstüne çıkamayacaktır. Elbette kafamızı karıştırabilir. Bugün icat edip yarattığımız saçmalıklarda bile kafamız karışıyor. Ancak makinelerin ayaklanmasından korkacak hiçbir şey yok.

 

En Büyük Tüketici Pazarı

Soru: Sürekli olarak her türlü ilacı üretmemize rağmen neden sürekli yeni hastalıklar ortaya çıkıyor? Bunun herhangi bir çözümü var mı?

Cevap: Tüm insanlık ıslah oluncaya kadar bu durum düzelmeyecektir.

Sonuçta her şey daha fazla kazanma üzerine kurulu. Ne için? Bu soru sorulmuyor. Bu, toplumun hiçbir zaman yargılanmayan bir hedefidir. Daha fazla kazanmak! Böylece diğerlerinden daha üstün, diğerlerinden daha önemli ve diğerlerinden daha güçlü olacağım! Peki neden, ne için ve hangi amaçla? Bütün bunlar artık önemli değil. Önemli olan, zenginliğe toplum tarafından saygı duyulması ve bu nedenle insanların zenginliğin peşinden koşmasıdır.

Bu amaçla milyonlarca ilaç üretiliyor. Üstelik bu muhtemelen dünyanın en büyük tüketici pazarı. Bizi sürekli olarak her türlü ilaçla doldurmaya çalışan kocaman bir doktor, üretici ve reklamcı ordusu var. Genel olarak bu şekilde sürekli kendimizi zehirliyoruz.

Kendimizi gerçekten insanı ıslah etmeye adamamız dışında, bu soruna hızlı bir çözüm düşünemiyorum. Ancak o zaman geri kalan her şeyi düzeltmek istediğimiz noktaya gelebiliriz. Bizim ıslahımız, çevremizdeki doğa üzerinde öyle bir etki yaratacak ki, sebze, meyve yetiştirebilecek, et üretebilecek ve ihtiyacımız olan her şeyi değiştirilmemiş bir biçimde üretebileceğiz. Bunlar çürümeyecekler; herkese yetecek kadar mevcut olacaklar. Ama bu, sadece kimyasallar yerine kendimizle ilgilendiğimizde gerçekleşecek.

Yorum: Ama aynı zamanda “Doktora iyileştirme hakkı verilmiştir” diye yazılmıştır.

Cevabım: Günümüzde gerçek doktor yok ki! Uygulamada bu kişiler, aslında, bize yardım ettiklerini düşünen mutsuz insanlar topluluğudur.

Ancak gerçek şu ki onlar tamamen zehirlenmiş ve artık hiçbir şey yapmanın mümkün olamayacağı insanlarla uğraşıyorlar. Onlara bir şeyler yapacak ve onları bir şekilde bir arada tutacak ilave zehir türleri satmaya çalışıyorlar. Biz şu anda böyle yaşıyoruz. Elbette bir kişi itiraz edebilir ve 500 yıl önce insanların 30 ila 40 yıl yaşadığını, bugün ise 60, 70, 80 yıl ve hatta daha fazla yaşadıklarını söyleyebilir. Bu doğru. Ama gerçek şu ki burada şu soruyla karşı karşıyayız: “Ne için?!”

 

Yaradan’dan Bir Armağan

Yaradan’dan Lişma’yı alması için kişinin çalışması için duyduğu ihtiyaç, sadece bir eksiklik ve Kli (kap) formundadır. Ancak, kişi bu doyumu asla kendi başına edinemez, bu daha ziyade Yaradan’dan bir armağandır. (Baal HaSulam, Şamati, Makale No 5, “Lişma Yukarıdan Bir Uyanıştır ve Neden Aşağıdan Bir Uyanışa İhtiyacımız Vardır?”).

Soru: Doyuma ulaşmadaki başarısızlığıma neden Yaradan’ın bir hediyesi deniyor?

Cevap: Çünkü bunu O’ndan aldınız ve Yaradan için çalışma arzusundan başka hiçbir şeye ihtiyacınız yoktur. Eğer buna sahipseniz yaratılışın sonuna kadar ilerleyebilirsiniz.

Bu nedenle Yaradan’dan aldığınız şey paha biçilemezdir. Bu armağandır.

 

Hastalık, Yaradan’dan Ayrılığın Sonucudur

Bütün hastalıklar, Yaradan’dan uzaklaşmanın ve her şifa ise O’na yaklaşmanın sonucudur. Bu nedenle, Yaradan bizi ayıran yeni bir uzaklık gösterirse, bu yalnızca bize O’na yaklaşmak için çalışabileceğimiz yeni bir yer göstermek içindir.

Tüm koşullar, Yaradan’dan uzaklaşmak olarak görülmelidir çünkü O bize, önce kendi aramızda, sonra da Yaradan ile aramızda iyileştirilmesi ve ıslah edilmesi gereken yeni bir boşluk verir. Islah olmak yani sağlıklı bir duruma gelmek için, Yaradan’dan bizi yakınlaştırmasını isteyerek onu iyileştiririz.

Yaradan, O’na yaklaşmamız için bilinçli olarak bizi uzaklaştırır. Böylece her seferinde biraz daha uzaklaşırız ve sonra biraz daha da yaklaşırız, ta ki tam ve nihai bağa ulaşana kadar.

Doktor, dönüp bizi iyileştirmesini, kalplerimizi yabancı düşüncelerden, egoist arzulardan ve birbirimizden ayrı olmaktan iyileştirmesini istediğimiz Yaradan’dır. Hastalığın kaynağı burasıdır. Tek bir kalpte tamamen birleşene kadar Yaradan’dan aramızdaki tüm boşluğu iyileştirmesini istiyoruz.

Eğer kişi, Yaradan’la arasındaki uzaklığı kabul ederse, o zaman Yaradan’ın kendisi ile Yaradan arasındaki mesafeyi daha da artırmaktan başka seçeneği kalmaz, böylece kişi sonunda nerede olduğunu hisseder.

Sonuçta, eğer kişi hastaysa ancak henüz hasta olduğunu hissetmiyorsa, tedavi edilemez. Bu nedenle Yaradan çeşitli eylemler gerçekleştirir, böylece aramızdaki uzaklığı hissederiz ve bu ayrılığı iyileştirmek yani yaklaşmak, aşmak isteriz.

 

Dünyanın Birlik Yoluyla Islaha İhtiyacı Var

Dünya milletleri, aramızda dostluk, işbirliği ve yakınlaşma içinde yaşamamız gerektiği konusunda yavaş yavaş hemfikir olacaklar. Sonuçta, başka şekilde insanlığı ileri götürme konusunda bir ilerleme sağlanamaz.

Dolayısıyla, insanlığın bir kısmının, ulusların arasındaki yakınlaşmanın sadece savaşları önlemek için değil; doğanın kendisinden, onun kaynağından yani Yaradan’dan gelen bir zorunluluk olduğunu anladığı bir duruma yaklaşıyoruz.

Ülkedeki bu zor durum, insanları Kabala bilgeliğine ilgi duymaya itecek. Her ne kadar Kabala’yı bir tür mucize, mistisizm veya ritüellerle ilişkilendirmeye alışık olsalar da, aslında Kabala tüm evreni, tüm insanları, tüm cansız maddeleri, bitkileri ve hayvanları, istisnasız evrenin tüm doğasını yani evreni kapsayan gerçekliğin yapısını öğretir.

Birlik yoluyla ıslah edilmesi gereken bir dünyada yaşadığımızı anlamalıyız. Önümüzde dünyanın tüm sakinlerini bu konuda düşünmeye mecbur edecek çok iş var. Realitenin en alt noktasına düşen bu dünyada reenkarnasyon yaşamamak için, tek kalpte tek adam olarak bağlanmadığımız sürece, dünyanın ıslahına, huzura, sükûnete, iyi bir hayata ulaşmanın başka yolu yok.

Kişinin bunu net bir şekilde idrak etmesi gerekir ki, bu hayatın karmaşası içinde, her gün etrafındaki milyarlarca insan karşısında ne kadar kafası karışsa da, zenginlik, güç, bilgi arzuları ile başkalarının kontrolüne düşmesin ya da tek kaygısı yemek, cinsellik ve aile olduğunda yine de hayatın amacından kopmasın.

 

Ruhu 620 Kat Genişletin

Ruh, insanın içsel arzusudur. Ve eğer birbirimize yardım etmeyi istersek, o zaman birbirimizle bağ kurarız, daha yakınlaşırız, birbirimizin arzularıyla dolup taşarız ve tek bir kişi haline geliriz.

Yaradan, bize ne kadar bağ eksikliğimiz olduğunu hissetme, bağ kurma ve böylece başlangıçta var olandan 620 kat daha büyük bağ kurma fırsatını vermek için, yarattığı arzuyu parçalara ayırdı.

Biz ıslahlarımız ile birlikte, onun tüm gücünü, tüm yüksekliğini Adam HaRişon’un sistemine ekleriz. Bu ortak ruh çok küçük doğmuştu; iç hacmi yoktu. Ama Yaradan, yarattığı ruhu kırıp, onun içsel gücünü parçaladığı ve parçalarını birbirinden uzaklaştırdığı için, bu bize büyüme fırsatı verir.

Her birimiz kırık ruhun bir parçasıyız. Eğer tekrar tek bir ruhta birleşirsek, o zaman bu bağa, üzerine çıktığımız ayrılık kuvvetini de ekleriz. Bu yüzden bu ruhun gücünün 620 kat arttığı söylenir. Böylece bir araya gelip tek bir sistem kurarsak, Yaradan’ın yüksekliğine ulaşırız.

Bağ yoluyla daha yüksek manevi seviyelere ulaşırız. Sonunda, herkesin Yaradan’dan aldığı ihsan etme arzularını birleştiririz ve sonra üst güç içimizde kıyafetlenir ve kendisini yaratılışın başlangıcında olduğundan kat kat daha fazla ifşa eder.

Yaradan’ı her zamankinden daha gerçek ve içsel bir formda ediniriz. Islahımız sayesinde, üst dünyaların tüm parçaları giderek daha fazla birbirine bağlanır ve tek bir bütün halinde birleşir, bu da bizim onları tam anlamıyla edinmemizi sağlar.

Yaratılışın amacı, tüm üst dünyaları aralarında hiçbir fark kalmayacak şekilde birleştirmektir ve hepsi tek bir dünyaya, Keter dünyasına dönüşür.

 

Dünya Bizi İleriye İtiyor

Soru: Son zamanlarda kalbi ağırlaştıran bir eğilim var. Her zaman aktif olan insanların bir şeyler yapması çok daha zor hale geldi. Bu süreç nedir?

Cevap: Bugün Kabala çalışan insanlar, yeni bir sisteme girmeye ve onu anlamaya ve tanımaya başlıyorlar. Onlara o kadar çok bilgi verdim ki, kelimenin tam anlamıyla onun içinde yaşıyorlar. Bizim var olduğumuzu, birbirimiz arasında, bizimle Yaradan arasında ve bizimle dünyanın geri kalanı arasında bir karşılıklı etkileşim sistemimizin olduğunu anlıyorlar.

Bizler, Yaradan ile tüm dünya arasında bir ara bağlantıyız ve tüm bunları tek bir ortak sisteme bağlamalıyız. Bu süreci uygulamakta olduklarının farkına varmaya başlıyorlar.

Dış dünyaya erişimi kabul etmek onlar için zordu. Bizler her zaman, her yerden, daha fazla dostu çekmek için çalışıyoruz ki, onlar da manevi edinimi, Yaradan’ın ifşasını arzulasınlar.

Ancak burada biz, rahat yaşam koşulları dışında hayatta hiçbir şeye ihtiyacı olmayan insanlara hitap ediyoruz. Elbette bu çok zayıflatıcı bir şey ve sizi yoldan çıkarır.

Ama bu tam olarak, insanların artık normal bir şekilde var olmak için gerekli ihtiyaçlara sahip olduğu gerçeğidir ve bu ancak karşılıklı sorumluluk temelinde, evrensel bir insan topluluğu yaratılarak çözülebilir, bu da bize en sonunda üst ışığı alabilmemiz, onu kendimizden tüm insanlığa aktarmamız ve tüm dünyanın ıslahı için büyük bir ilerleme sağlar. Bunun için, biz şimdi pratik Kabala çalışmaya başlıyoruz.

 

Dostlar Değilse Kim Yardım Edecek?

Tek bir ana soru vardır: İnsan bir düşüşten kendisini nasıl kurtulabilir? Gerçekte, bizi en zor koşullarda kurtaran güvenilir çare, bir dostun yardımıdır. Benimle aynı derecede, aynı seviyede ve aynı doğadaki bir dost.

Ve eğer ben kendimi kurtaramıyor ve düşüş koşulundan yükselemiyorsam, o zaman bunu bir dostun yardımıyla yapabilirim. Bir dostum benimle bağ kurduğunda bana güç, enerji ve uyanış katabilir ve böylece beni kurtarabilir.

Bu nedenle, eğer ilerlemek ve manevi basamaklarda giderek daha yükseğe tırmanmak istiyorsak, o zaman tek yolumuz dostları bulmaya çalışmaktır, böylece onlarla birlikte birbirimize yardım ederek maneviyata yükselebiliriz.

Dostlar dışında yardım beklenecek kimse yoktur. Önemli olan birbirimizi desteklemek ve dostların yardım edeceğini ummaktır. Aslında bütün sistem öyle bir şekilde inşa edilmiştir ki, birlik olmak ve birlikte ilerlemek zorundayız. Bu nedenle birbirimize yardım etmekten başka seçeneğimiz yok. Hepimiz birleşeceğiz ve bağ ne kadar büyük olursa, yükseliş de o kadar büyük olur, yaratılış hedefine doğru o kadar yükseliriz.

Sonuç olarak, manevi merdiveni tırmanmak ancak birlik olup birbirimize yardım ettiğimiz ölçüde mümkündür.

Bir dostuma yardım ederek, aslında kendime yardım ettiğimi anlamak gerekiyor. Bir dostuma güç vererek, onun manevi derecelerinde yükseltmesine yardımcı olmayı isteyerek, ben kendimi yükseltirim. “Her biri dostuna yardım etti” desteğiyle, daha da yükselebiliriz.

Nihai hedefe ulaşıldığında, herkes herkesle bağ kurar ve herkes bir dostuna, bir dostu da ona dahil olur ve hepimiz ilk insan Adam HaRişon’a benzer bir sisteme dönüşürüz. Ama bu sistemin, bu Adem’in gücü, daha önce olduğundan 620 kat daha büyük hale gelir.

Yaradan bu sistemi yaratıp sonrasında bizi kırdığı için, bize egomuzun üstünde bağ kurma fırsatını verdi. Ve ayrılığımızın, egoizmimizin üstesinden geldiğimiz zaman, kendimizi, yaratılışın başlangıcında olduğundan 620 kat daha yüksek bir insan varoluşunun zirvesine yükseltiriz.

Bu nedenle, onlu ile başlayıp daha sonra daha da genişleyerek, birbirimizle ne kadar bağ kurar ve bağlanırsak, son ıslaha çok daha yaklaşırız ve sonunda bunu başaracağız.