Bir Sinema Perdesinde Gibi

Soru: Yaradan, içimdeki değişikliklere bağlı olarak beni farklı şekilde etkiler mi? Yoksa O’nun etkisi aynı kalır ama benim algım mı değişir? Kim değişir: ben mi O mu?

Cevap: Dünyamızda, insanın: iklim değişikliği, çevre, toplumsal çevre ve diğer her şey ile ilgili neler hissettiğinden konuşuruz.

Oysa Kabala, her şeyin içimde olduğunu açıklar: toplum, insanlık, iklim ve olan her şey. Fakat ben bunu sadece dışarıda, benim dışımda, farklı doğa seviyeleri olarak görürüm.

Dolayısıyla kendimi içeriden değiştirerek dış dünyayı değiştiririm. Tersine, bana göre, dünya dışarıdaymış gibi gelir, böylece ben kendimi değiştirerek değişikliklerimin sonucunu görürdüm.

Etrafımda 360 derece bir “perde” olduğunu ve üzerinde dört seviyenin hepsinde meydana gelen değişiklikleri gördüğümü hayal edin: konuşan, hayvansal, bitkisel ve cansız. Bunlar bir sinemada olduğu gibi kendilerini dışarıda bir “perdeye” yansıtan arzunun dört aşamasıdır.

Burada iki yaklaşım vardır. Ya ben, kendimi değiştirerek, çevremdeki dünyayı daha iyi hale getiririm. Ya da aynı kalırım ve çevremdeki dünya beni değişime zorlamak için değişir. Yani, ya Yaradan beni olumlu bir güçle ileri çeker ya da olumsuz bir güçle arkamdan iter. Bütün bunları etrafımdaki “perdede”  görürüm.

Soru: O zaman, sürekli olarak birbirinin yerine geçen, yılın dört mevsimi hakkında ne söylenebilir?

Cevap: Bunlar dört mevsim şeklinde benim içimde yansıyan, ışığın dört safhası, dört temeldir. Her şey dört, beş veya on bölüme ayrılmıştır. Bu, bu şekilde dışa doğru yansıtılan içsel dünyamdır.

Like On A Cinema Screen

 

İnsanlığın Gelişiminin Sonucu

Soru: Eğer tarihçilere inanılacak olursa, o zaman homosapiens (akıllı adam) olarak insan, yaklaşık 70.000 yıldır var olmuştur. Kabalistler, insanın Yaradan’ı ifşa eden kişi olduğunu iddia eder. Geçen 6,000 yıldır böyle insanlar oldu mu?

Cevap: Onların sadece bazı bireyler olduğunu söyleyebiliriz. Yaradan’ı edinen ilk kişi, “Domeh – Yaradan’a benzer” kelimesinden gelen, Adem olarak adlandırıldı. Böyle insanların tüm tarihinde, on binlerce kişiden fazlası olmamıştır.

Ancak Kabala, yaratılış planına göre, tüm insanlığın Yaradan’ın ifşasına ulaşması gerektiğini söyler. Eninde sonunda, Dünya’da sürekli olarak fiziksel bir bedende tezahür eden her insan, O’na ulaşmalıdır.

The Result Of Humanity’s Development

 

Ve Gökyüzünde Gezegenler Belirdi

Soru: Eğer on Sefirot, on gezegene karşılık geliyorsa, neden sadece dokuz tane keşfettik? Bunun bir kökü var mı?

Cevap: Gerçek şu ki realitede, evrende çok daha fazla gezegen var. Kabala onları uzun zaman önce öngördü.

Özellikle, Zohar Kitabı farklı yerlerinde, bunun hakkında çok şey yazar. Ben bununla ilgilenmedim. Gerçi çocukken astronomi okudum, Kabala’ya, dünyamızın manevi sonuçlarına yakınlaşınca, ilgimi çekmez oldu.

Soru: Tora şöyle yazar: “Ve gökyüzünde gezegenler belirdi…”. Bu neden söz ediyor?

Cevap: Tora fiziksel gezegenler hakkında değil, manevi güçler hakkında yazmaktadır. Dünya, Güneş ve Ay’ın hepsi manevi güçlerdir, görebildiğimiz ve gözlemleyebildiğimiz şeyler değildir. Dünyevi takvimi derlememize rağmen, kişi manevi köklere göre neyi işaret ettiğini ve sonuçlarının nerede olduğunu açıkça anlamalıdır.

And The Planets Appeared In The Sky

 

Dünyamızda Hiç Özgecil İhsan Var Mı?

Soru: Dünyamızda ihsan etmek için almayı tanımlayan her hangi bir örnek var mı?

Cevap: Birinin bana hediye vermek istediğini ve bir kutu çikolata getirdiğini varsayalım. Yüksek kan şekerim var ve tatlı yemem. Ama bu hediyeyi kabul ederim çünkü kişi bana bunu tüm kalbiyle vermektedir. Ancak temelde, ona karşı iyi tavrımı ihsan etmek için alırım.

Bizim dünyamızda gerçekten ihsan etme uğruna almanın bir örneği yoktur. Hatta ihsan etmek için ihsan etme diye bir koşul bile yoktur. Burada, her şey bencil ve egoistik ve sadece kişinin kendi iyiliği için yapılır. Aksi takdirde düşüncelerde, arzularda veya fiziksel olarak hiç bir hareket yapamayız. Bunun için enerjimiz olmazdı. Biz almaya mahkûm edilmişiz. Biz böyle yaratıldık.

İhsan etmeye başlamak, ihsan etmenin içinde yaşamak için, tamamen yeni bir enerjiye ihtiyacımız var- İhsan etme enerjisine. Bu enerjiyi sadece gurupta çalışarak almaya başlarız. Ve akabinde, hiçbir egoist enerji tüketmeden, yavaş yavaş özgecil ihsan etme niteliklerine ulaşma fırsatını elde ederiz. Sonuçta biz bu enerjiyi Yaradan’dan alacağız.

Güneş’e yaklaşımım gibi Yaradan’a yaklaşırım: Enerjiyi O’ndan alırım ve bu nedenle ihsan edebilirim. Sadece bu şekilde maneviyatta hareket edebiliriz.

Bizim öğrenmemiz gereken şey budur ve bu önümüzde durmaktadır.

Is There Any Selfless Bestowal In Our World?

 

Kendi Hislerinizdeki Edinim

Soru: Kabalistler, Yaradan’ın özünün edinilemez olduğunu söyler. Bizler sadece O’nun yöntemini/yapısını ve önemini elde edebiliriz. Bunun anlamı nedir?

Cevap: Bu, edindiğimiz her fiziksel olgudan sonra gelir. Dışımızda var olan hiçbir şeyi edinmeyiz.

Diyelim ki belirli bir sinyal duyu organlarıma giriyor. Bunun ne tür bir sinyal olduğunu bilmiyorum. Kulaktan içeriye geçtiğini, kulak zarı üzerine baskı yaptığını, sonra çekice ve işitme organının diğer bölgelerine baskı yaptığını biliyorum. Sonra elektriksel sinyallere dönüşür, beyine geçer ve orada bazı kavramlarda görüntülenir.

Sizin sözlerinizden, bazı düşüncelerin ve hislerin beynimde açığa çıkması gerçeği ile ses titreşimlerinin kulak zarına ulaşması arasındaki bağlantı nedir?

Binlerce değişiklik meydana geldiği için, benim dışımda ne olduğunu bile söyleyemem. Ben sadece içimde olanı edinirim. İçimde olandan, tüm bunlar sanki dışarıdan geliyormuş gibi tecrübe etmeye ve keşfetmeye başlarım.

Yani, olgunun kendisini asla edinemeyiz, sadece içimizdeki yansımasını ediniriz. Bu dünya ile aynıdır. Bizim içimizde böyle gösterilir. Bu duvarlar, kitaplar, insanlar, televizyonlar, ışık ve karanlık gerçekten ne anlama geliyor? Bilmiyorum.

Soru: Bir erkeğin yalancı olduğunu varsayalım. Biyolojik bedeni madde, karakteri de yalancıdır. Anladığım kadarıyla, kişiden bağlantısı kesilmiş bir yalan, kişinin soyut formudur ve araştırılamaz. Bu doğru mudur?

Cevap: Bu, hatalara yol açan bir felsefedir.

Soru: Bu, onu araştırmanın mümkün olmadığı anlamına mı gelir? Kabalistler bile bunu yapamaz mı?

Cevap: Hayır, Kabalistler onu araştırabilir. Onlar manevi dünyanın tüm unsurlarını, yalnızca kendi edinimlerinden adlandırırlar.

Soru: Ama onlar soyut formu ve özünü değil, formun ve maddenin kendisini mi araştırırlar?

Cevap: Evet. Tabii ki. Bu yüzden buna Atzmuto denir, yani ne araştırabileceğimiz ne de hissedebileceğimiz bir olgudur. Bu bizim içimize girmeden önce vardı.

Örneğin, ses dalgası içime girer ve daha sonra tüm dönüşümlerden geçer, kulaktan başlayarak zihinde ne olduğu hakkında farkındalığa varana kadar, içimde var olur. Dışımda olan şeyi asla bilemeyeceğim, çünkü dışarıdadır. Benzer şekilde, Kabalistler edinimlerini, edinilemez olandan net bir şekilde ayırırlar, çünkü kişi hala yaratılmış bir varlıktır.

Not: Kabala’da bir kanun vardır: Yaradan’ın veya üst güçlerin görüntüsünü hiçbir şekilde karakterize etmeyin ya da oluşturmayın.

Benim Yorumum: Evet. Bilimin gelişmesinin bir sonucu olarak, şimdi açıklamak, 40 yıl önce Kabala öğretmeye başladığımdan daha kolay.

Günümüzde, etrafımızdaki her şeyin hacimler veya nesneler değil; dalgalar, kuvvetler olduğunu net bir şekilde açıklayabilirsiniz. Gerçek şu ki, tüm hacimler ve nesneler sadece bizim duyularımızda varlar ve realitede, bunların hepsi, üzerimizde doğasını anlamadığımız bir tür etkidir.

Sadece kendi içimizdeki hislerimizden var olan şeyler hakkında konuşabiliriz. Bu nedenle, bugün bunu insanlara, özellikle bu işlerin böyle yürüdüğünü zaten anlayan genç kuşağa anlatmak çok daha kolaydır.

Attainment In Your Own Feelings

 

Ruh Denilen Cihaz

Soru: Edinim ve derinlemesine öğrenme arasında ki fark nedir?

Cevap:  Her çalışma aklın yardımıyla gerçekleştirilir. Kişi istediği her şeyi çalışabilir ancak edinemez çünkü Kabala’da bilgi, niteliklerin birleşmesine dayanır.

Manevi dünyayı algılayamayız çünkü onun gibi yeterli niteliklere sahip değiliz. Örneğin, etrafımızda radyo dalgaları vardır ki bizler görmeyiz ve hissetmeyiz, ancak onları algılamamıza yarayan araçlar yaparız.

Aynı şekilde, manevi dünyayı algılayacak bir cihaz yapmamız gerekir. Buna ruh denir ve ruh, dünyamıza tamamen zıt olan üst dünyanın ihsan etme ve karşılıklı bağ niteliklerine sahip olmalıdır.

Onları grupta, Kabala bilgeliğinin öğrettiklerine tamamen bağlı kalarak bulabiliriz. Duyusal ve akılcı materyal toplarken onun içinizde yavaş yavaş nasıl oluştuğunu hissetmeye başlayacaksınız. Her türlü manevi unsurların yapısı, onların çeşitli bileşimleri, sınıflandırılmaları, seviyeleri vb. hakkında daha fazla bilgi edineceksiniz.

Başka bir deyişle, Kabala Bilimini çalışırken – üst dünyanın fiziği- belli duygular, nitelikler ve algılar yavaş yavaş içinizde oluşur. Kendi içinizde modeller oluşturacaksınız: “Bu Bina, bu Malkut, bu Zer Anpin, o Parsa’nın üstünde, bu Parsa’nın altında” ve benzeri gibi.  Bu ruhunuzun kademeli/derece derece tasarımıdır.

A Device Called The Soul

 

 

 

Kötü Eylemler ve Manevi Gelişim

Soru: Fiziksel hayattaki kötü eylemlerim, manevi yaşamımı nasıl etkiler?

Cevap: Fiziksel hayattaki hiçbir eylem maneviyatı etkilemez çünkü hepsi yukarıdan kontrol edilen egoizm tarafından belirlenir.

Maneviyatı etkileyen tek şey, dostlarınızla bağ kurmak ve ihsan etme niteliğini elde etmek için çabalarınıza ne kadar yatırım yaptığınızdır. Sadece bu! Geri kalan her şey bu dünyadaki oyuncaklarımızdır.

Bad Deeds And Spiritual Development

 

Öğrencilere Karşı Şefkat

Soru: Bir Kabala öğretmeni,  insanlar için veya öğrencileri için bir şefkat hissi duyar mı?

Cevap: Bir Kabala öğretmeni, bir insanın doğasında olan tüm duyguları, en az 620 kat büyütülmüş olarak deneyimler. Bu muazzam hislere katlanmak için uygun araçlara sahiptir. Küçük bir derecede bile her hissi, sıradan bir insandan 620 kat daha güçlü bir şekilde yaşar.

Soru: Öğrencilere karşı şefkat nedir?

Cevap: Öğretmen, bir öğrencinin maneviyatta nasıl bir şeyler yapmak istediğini, ancak başarısız olup ve düştüğünü ve sonra tekrar yükselmeye çalıştığını ve tekrar düştüğünü gördüğünde, bu öğretmende şefkate neden olur çünkü öğrenciye yardım edemez. Sabırla beklemelidir. Elbette, öğrenciye kendince yardım eder, fakat öğrencinin bu yardımı hissettiği seviyede değil.

Bunu kendi tecrübelerime göre çok iyi anladım. Çok kötü koşullar içindeydim. Öğretmenim bana yakınlık gösterdi ama hiçbir şekilde yardım etmedi.

Ancak yıllar sonra, onun önünde acı çekip çekmememe bakmaksızın, tamamen farklı bir şekilde bana yardım ettiğini anladım.

Gerçek şu ki, acı çekmek genel sistemde hissedilir ve o sadece sizin değildir; Yaradan’ın ifşası ile ilgili bütün sisteminin çektiği acıdır. Bu genel acı, öğretmenin hissettiği şeydir. Birey, oraya dahil değildir.

Sadece onluya dahil olmanızın, maneviyatta hissedildiğini anlayın. Bu nedenle, sadece tek başına oturmak ve acı çekmek yardımcı olmaz. Zaman kaybı üzücüdür. Hızlı bir şekilde birleşin ve arzularınızı bağlayın.

Compassion For Students

 

Her Düşünce Ne Kadar Faydalıdır?

Esas mesele, Bilgi Ağacı’nın günahından sonra parçalanan ortak ruhu toplayıp, eski haline getirmektir. Bizler bu kırık kabı, çalışmalarımıza hazırlık aşamasındayken aldık bile. Bizden istenen şey eylemdir, bu konu hakkında yazıldığı gibi: “Ve Ben’i aralarında yaşayabileceğim bir Tapınak yapsınlar.”

Tapınak, tamamen ihsan etmeyi amaçlayan kutsal bir kaptır. Bizler onu tuğlalarımızdan, taş üzerine taş koyarak, diğer tuğlalarla bağ kurabilen taştan kalplerden inşa ediyoruz.  Tapınağı bu şekilde egoizmimizden, parçalanmış arzularımızdan, onları birbirine yapıştırarak ve üst gücün, Yaradan’ın içimizde yaşayabileceği bir yer oluşturarak inşa ederiz.

Bu bizim tek işimiz ve hedefimizdir ve bu nedenle her eylemin, düşüncenin ve arzunun bu kutsal kulenin, Tapınağın inşası için ne kadar faydalı olduğunu her zaman kontrol etmeliyiz.

How Beneficial Is Every Thought?

 

Üst Işık Neye Karşılık Verir?

Soru: Saran ışığı nasıl çekebilirim: çabamla mı yoksa arzumla mı? O neye karşılık verir?

Cevap: Arzu ve çaba çok yakın kavramlardır. Fakat çoğunlukla, saran ışık çabalarımıza karşılık verir.

Kendimden çıkmaya, dostlarımla bağ kurmaya ve egoizmimin zıttı bir nitelik kazanmaya çalıştığım ölçüde, grubun merkezinden “mantık ötesi inanç” olarak adlandırılan özel bir niteliğin etkisini hissetmeye başlarım.

What Does The Upper Light Respond To?