Twitter’da Düşüncelerim / 6 Mayıs 2020

En yakın gelecek herkese her şeyin parçalanacağını gösterecektir. Çünkü hepsi ego üzerine inşa edilmiştir. Doğa bizi EGO’nın ahlaksızlığını tanımaya ve onu inşa kuvveti olarak iptal etmeye zorlayacaktır.

Karantinadan sonra hayata dönerken, dünyanın integral doğasını ve içsel birliğini koruyarak onun yeni formuna gelmeliyiz. Herkes kendi refahını önemsemeye devam ederse, mutluluklarını başkalarının pahasına inşa ederse, sorunlar hepimize bir bumerang gibi dönecektir.

“Son nesil”in, birleşik entegre insanlık sistemine giriyoruz. Açılan integral formunu doğru kullanmayan biir, dünyayı bir ülke, bir ulus olarak görmez – kaybedecektir. Kendimizi diğerlerinden ne kadar çok ayırırsak, o kadar çok kaybederiz.

Çeşitli safhalarda ifşa olan negatif kuvvetler, insanlığın ilerlemesinin arkasındaki nedenlerdir. Onların işlevi, insanlığı gelişiminin son aşamasına, hatasız veya eksik safhaya getirmektir. (Baal HaSulam, “Ulus”)

Gelişim yasasını kendi ellerimize ve kontrolümüz altına almak daha iyidir, çünkü bu şekilde bugünden itibaren doğal gelişimin bizim için sakladığı tüm ızdırapları önleyebiliriz. (Baal HaSulam)

Evrim, doğayı çeşitliliğe ve bireyselleşmeye doğru iter ve çatışmaya yol açar. Çözüm, daha gelişmiş bir düzeyde işbirliğinde yatmaktadır. Dünyayı “küresel bir köye” dönüştürme süreci tesadüfi değildir, bu evrensel bağlantılı olmaya doğru medeniyetin gelişmesidir.

 

Virüse Karşı Tedaviyi Arayın

Koronavirüs, tüm faaliyetlerimizin gerçekten de gerekli olmadığını ve tüm yaşamımızın doğru yönde hedeflenmediğini bilmemizi sağlar. Bizim aldığımız ve şimdi çocuklarımıza geçirmekte olduğumuz yetiştirilme biçimi yanlıştır. Dünyanın yeni bir şekilde var olması gerektiğini anlamak gerekir: Birleşme temelinde.

Bizler buna gelebiliriz çünkü Kabala metodu vardır. Üst güç kasıtlı olarak bize çeşitli engeller gönderir, böylece doğal olmayan/abartılı faaliyetlerimizden vazgeçeriz ve hayatı, bu dünya ile manevi dünya arasında hiçbir farkın olmadığı ve yaşam ile ölüm arasındaki farkın ortadan kalktığı; yani ölümün olmayacağı yeni bir yönde inşa etmeye başlarız. Ölüm sadece alma arzusu için olacaktır – onu bu şekilde algılayacağız.

Başarılı olacağımızdan eminim. Ana şey, anlayış, farkındalık, aramızdaki iyi bağ ile gün geçtikçe ilerlemek ve insanlığın Yaradan’a olan arzularını arttırmaktır. Onların talepleri Koronavirüs korkusundan kaynaklansa bile, bu arzuları özümseriz, onları Yaradan’a yükseltiriz ve O’ndan ilaç talep ederiz.

Yaradan’ın hangi ilacı vereceği önemli değil, O’na: virüse karşı ya da egoizmimize karşı hangi ilacın olması gerektiğini söylemiyorum. Bizler o zaman bunun tek ve aynı olduğunu buluruz – egoizmimizin dışında başka bir zararlı yoktur. O şimdi sadece bir virüs olarak ortaya çıktı.

Koronavirüsü Nasıl Nötr Hale Getirebiliriz?

Soru: Başkalarını dikkate almaya başlarsak, arzularını dikkate alırsak, bunun virüsü nötr hale getireceğini mi söylüyorsunuz?

Cevap: Hayır, bunu şimdi yapmanızı önermiyorum çünkü bencil niyetlerinizden kurtulamazsınız. Size göründüğü gibi, başkalarına karşı farklı, sözde bencil olmayan bir tutum uygularsınız ancak hiçbir şekilde egoizmden kurtulamazsınız, bu sizin doğanızdır.

Egoizmden kurtulmanın, onun üzerine çıkmanın bir yöntemi vardır. Özel bir bilim, Kabala bilimi bununla ilgilenir. Ancak bu sıradan bir insana verilmez, bu öğrenilmelidir.

Kendinizden nasıl çıkacağınızı, kendinizin üzerine nasıl yükseleceğinizi düşünüyorsanız ve üst dünya anlamına gelen farklı bir doğa hissetmeye başladıysanız, o zaman ciddi bir şekilde Kabala’yla ilgilenmeye başlamanız gerekir. Web sitemizi ziyaret edin ve nasıl olduğuna yakınlaşın.

Gerçekten yakınlaşmaya başlar başlamaz, fiziksel olarak değil, bencil cazibe ile sevgili kişisel yararımıza değil, başkalarının yararına, kendi çıkarlarımız dışında ve belki de kendi zararımıza bile, o zaman dünyamızdaki tüm olumsuz olgular derhal yok olacaktır çünkü onlar bizim egoist ilişkilerimizin ürünüdür.

Manevi Bayramlar, Bölüm 9

Her Şey Pesah’tan Başlar

Soru: Şu net değil, neden Purim’den sonra yani kişinin arzularını ıslah etmesinden, Yaradan’a benzer hale gelmesinden sonra, yeniden Pesah başlar?

Cevap: Çünkü tüm bayramlar (Hagim) bir çemberdir,  “Mechuga”, daire içinde hareket eden kelimesinden gelir.

Her şey Mısır’dan çıkışı temsil eden Pesah’tan başlar yani egoizmin ifşasıdır.

Firavun, içimizde gitgide ifşa olan egoizmi temsil eder.

Musa (Moşe), “Limşoh” kelimesinden, bizi egoizmden çıkaran ve Mısır’dan çıkaran güçtür.

On veba, bizi Mısır’dan çıkmaya iten on kısıtlamadır; onlar olmadan terk etmezdik.

Soru: Bu, kişinin egoizmi üzerinde on darbe hissetmesi gerektiği anlamına mı geliyor?

Cevap: Evet. Onlar egoistik kötülüğün farkındalığında tezahür ederler. Doğanızın kötü olduğunu anlamaya başlarsınız.

Bir kişi Mısır’a girdiğinde, karanlık, tamamen umutsuzluk hisseder, hayatıyla, kendisiyle hiçbir şey yapamaz çünkü egoizm onu diri diri toprağa gömmektedir.

Bu Kabalistler tarafından, onların içsel duygularına dayanarak tanımlanmıştır.

Soru: Mısır vebalarından biri, tüm ilk doğanların öldürülmesidir. Bu ne anlama gelmektedir?

Cevap: Çocuklar bizim geleceğimizdir. Onları öldürmek, kişinin egoizminin içinde geleceği görmemesi anlamına gelir.

Soru: Yani Kabalistler bu koşulları hissettiler ve bizim dünyamızın benzetmesini yaptılar örneğin, ilk doğanın öldürülmesi ve Mısır karanlığı, onları mı tarif ettiler?

Cevap: Manevi dünyadaki bu eylemlerin, dünyamızda bu tür sonuçlar doğuracağı kesinlikle açıktır. Bu yüzden bu, dünyamızın dilinde tarif edilmektedir.

Soru: Bu ilk doğan bebekler, gerçekten Mısır’da öldüler mi?

Cevap: Hayır. Tora, içimizde kendi üzerimizde çalışırken, üst derecelerde olan her şeyi tanımlar; Mısır’dan çıkmaya çalışma, “Tora” adı verilen ışığı, İsrail Toprakları olarak adlandırılan manevi bir yükselme durumu olarak alma ve benzeri gibi.

Kabala ve İnançlar, Bölüm 6

Fedakârlık  – Yaradan’a Yakınlaşma

Soru: Tüm inançlarda, yüksek güçlerin fedakârlıkla birlikte ele alınması kavramı uygulanmaktadır. Kabala’da nasıldır?

Cevap: Kabala’da da “fedakarlık” adı verilen bir konsept vardır.

Ancak burada bu, kişinin egoizmini feda ettiği, onu kullanmak istemediği ve egoizminin ona komuta etmesini istemediği şeklinde anlaşılmaktadır. Kişi, ondan vazgeçmek, onu özgecilik ve ihsan etme yönünde değiştirmek ister.

İbranice’de “Fedakarlık”,   “Karov” (yakınlaşmak) kelimesinden gelen “Kurban” dır. Kişi egoizmini ıslah etmek ister ve buna bağlı olarak Yaradan’a yakınlaşır. Bu fedakârlıktır.

Soru: Yani Tora’da, Tapınağa bağışlar hakkında yazılmış olan her şey tam olarak bunu mu ima ediyor?

Cevap: Sadece bunu. Bağışlar, gerçekte onların Tapınak’ta yaptıkları şeydir çünkü Tapınak, kişi ile Yaradan arasında bir iletişim yeridir.

Soru: İnsanlar oraya birbirleriyle birleşmek için mi geldiler?

Cevap: Tapınağa fiziksel olarak gelebilirsiniz, ancak bu hiçbir şey ifade etmez. Adam, mutlak fedakârlık, sevgi, ihsan etme ve bağ hissiyatı ile Yaradan’a yakınlaşmak için, kalbinin içinde egoizmini feda edebildiği- onu “kesip”, kurban ettiği bir yerde ortaya çıkar.

Soru: Peki, bunun tapınakta hayvanların feda edilmesi gerçeğiyle bir ilgisi yok mu?

Cevap: Hayır. Hepsi alegoridir, kök ve dal, neden ve sonuç gibi, başka bir şey değildir. Yani istediğiniz kadar hayvan öldürebilirsiniz, bu hiçbir fark yaratmayacaktır.

Soru: Yani yüce önder, diğerlerine yakınlaşmak için egoizmini feda mı etti?

Cevap: O, tüm insanlar arasında en ıslah olmuş kişiydi.

Soru: İçsel çalışmaların yanı sıra, bir kuzu aldı, kesti ve yediler mi?

Cevap: Evet. Tüm eylemleri aynı anda gerçekleştirdiler, en manevi, en yüksek eylemlerden en düşük, maddi olanlara kadar – birlikte ve aynı niyet içinde.

Twitter’da Düşüncelerim / 5 Mayıs 2020

Kırık parçaları bir sistemde birleştirirsek, karşılıklı bağı keşfedeceğiz ve sevgi ve bağlılığın gücünü ifşa edeceğiz.

Yaradan’ı değil bir virüs gördüğümüz sürece, bu insanlığın yanlış gelişiminin bir işaretidir. Yaradan içimizde O’nu anlama, Onu birlik ve ihsan etme gücü olarak ifşa etme uyandırır.

Doğanın yasalarına boyun eğdirebileceğimizi düşündük. Bugün yanlış yaptığımız belli oluyor. Doğa bizden daha güçlüdür ve yasaları dokunulmazdır. Karantina ve kısıtlamalarından yeni bir hayata ancak doğanın yasalarını anlayarak ve onlara göre çalışmaya başlayarak geçebiliriz.

Bir hissizlik safhasına düşebilirim, ancak onluya düşerek, onu Yaradan’dan geldiğini kabul edebilir, Malhut’un karanlık safhasını parlak bir Keter’e dönüştürebilirim. Dünya güzel!

Siyah bir safhayı, onun karanlığıyla parlayan manevi olarak kabul ederim. Yaratan karanlıkta, egonun üstünde bağ sunar. Bu yüzden onu sevinçle kabul ederim.

Çalışma, sevinç içinde olmalı, sanki ıslahın sonunu hak etmişim gibi. Böylece ıslahın ışığı çekilir. İfşadaymış gibi sevinirim …

Bana neyin hoş olduğunu ya da neyin olmadığını hissetmek istemiyorum. Bu bağlılıktan kopmaya, onun üzerinde yükselmeye, gerçekliği başkaları için iyi ya da kötü olana göre değerlendirmeye çalışıyorum. Böylece dışımdakileri görmeye başlayacağım. Mantık üstü inançla.

Kendinizden çıkın ve üst dünyayı hissedeceksiniz.

Üst dünyayı edinen Kabalistler, onun burada var olduğunu söylüyorlar. Hiçbir yere uçmamıza gerek yok. Üst dünya “burada bizimle”. Gerçeği dar bir parametreye göre algıladığımız için sadece bunu hissetmiyoruz: bu kendimi iyi mi kötü mü hissettiriyor?

Dünyanın integral doğası tezahür ediyor!

Koronavirüs, herkese karşılıklı garantinin güzel sözlerden daha fazlası olduğunu netleştirdi. Her biri diğerini enfekte edebildiğinde, birbirimiz için habersiz garantör oluruz. Bütün insanlık, karşılıklı bir sorumluluk sistemi oluşturur.

Zohar Kitabı: “Tıpkı insan vücudunun hiyerarşik bir yapıda organlara bölünmesi, birbirinin yardımıyla düzeltilmesi ve birlikte tek bir organizma içermesi gibi, bütün dünya için de böyledir: dünyaların tüm canlıları hiyerarşik bir yapıda organlardır. Tamamen düzeltildiklerinde gerçekten tek bir bütün olacaklar. ”

Herkesin başkalarından bağımsız olarak faaliyet gösterdiği bireyselleştirilmiş bir dünyadan, aniden ve farkında olmadan Koronavirüs bizi, herkesin sağlık, çevre, ekonomi politik, toplum sistemleri aracılığıyla birbirine bağlı olduğu yerde yeni, küresel ve ayrılmaz bir dünyaya geçirmeye yardımcı oldu.

Koronavirüs’ten Kurtuluş Nerede?

Egoizmimizden Nasıl Çıkarız? Haz alma arzumuzdan çıkar ve birbirimizle bağ içinde olmayı isteriz. Bu nedenle, artık kimse kendine dikkat etmez ancak sadece aramızda olanlara dikkat eder. Ve aramızdaki, manevi alandır. Bu, benim dışımdadır.

Ben, benim egoizmimim, bunun dışındaki ise sevgi ve ihsan etmenin gücü, Yaradan, üst dünya olarak adlandırılan bir yerdir. Orada ulaşmamız gereken hayatımızın hedefi, yaratılışın amacı vardır.

Her seferinde egoizmimizin, “Ben”imizin üstüne çıktığımız ve dostumuza doğru bir adım attığımız ölçüde, manevi dünyayı, üst gücü, kendimizin dışındaki, egomuzun dışındaki gerçekliği hissetmeye başlarız. Bu nedenle Koronavirüs ten uzaklaşma fırsatına sahibiz. Bu virüs bizi egoizmimizin dışına iter; “Ben”imizden çıkmaya zorlar.

Bu en etkili ve uygun tedavi yöntemidir. Egoizmden çıkmak bütün problemlerin çözümüdür: Virüs egoizmi tedavi etmek için gönderildi. O bizlere egoizmimizin, “ben”imizin üzerine yükselme ve birbirimizle bağ kurma gerekliliğini göstermektedir. Bu şekilde doğru çözümü bulur ve uygun bir şekilde koşulumuzu düzeltiriz.

Kendimden-egoistten,  aramızdaki alana, manevi dünyanın, Yaradan’ın olduğu yere doğru kaçmalıyım. Ama “aramızda” nın ne olduğunu anlamıyorum. Bu, henüz varlığını hissetmediğim bir alandır. Ama bizler bağ için çabalamalıyız. O zaman bu köprüde hissedeceğiz ki benim egoizmim ve senin egoizminin arası; bir başka boyut, üst dünya yani bizim üstümüzde bir seviyedir.

İsrail topraklarını (“Toprak” arzu anlamına gelir ve “İsrail” Yashar-Kel, doğrudan Yaradan’a anlamına gelir) bulduğumuz yer burasıdır,  Yaradan için özlem duyabildiğimiz ve O’nu hissedebildiğimiz yer burasıdır, O’nun var olduğu yer burasıdır. Gelecekteki dünyanın, manevi ebedi yaşamımızın olduğu yer burasıdır – her şey sadece orada, aramızdaki bağdadır.

Bu nedenle, dostları kendiniz gibi sevmek, içinde Yaradan’ın yaşadığı, tüm ıslahların ana yasasıdır.

Dostlarımla bağ, benim için kendimden daha önemli hale gelir.  Dostum ne kadar önemli olursa, ilerlemem o kadar büyük olur ve manevi dünya benim için daha önemli hale geline kadar yani dostlara sevgi ve ihsan etmeye gelene kadar bu dünyadan uzaklaştıkça, bağımız, kendimden daha önemli hale gelir.

Bu, Mısır ve İsrail arasındaki engeli yıkacağım, geri dönüşü olmayan son sınırın, Kızıl Deniz’in (Son Deniz) ötesine geçeceğim anlamına gelir.  Yine de bundan önce, Mısır’a dönme tehlikesi hala vardır.

Bu Zor Günlerdeyken Nasıl Hissediyorsunuz?

İnsanlar,  sizi bir duygu ve düşünce girdabına çeken, küresel Koronavirüs salgınının bu günlerinde nasıl hissediyorsunuz? Kaleydoskopta olduğu gibi kalp krizinden tamamen kayıtsızlığa kadar, bir durum diğerinin yerini almakta. Korku dalgaları, sanki doğa sizi bir karıştırıcıda çırpıyormuş gibi birbiri ardına yuvarlanmakta.  Yetenekli olduğunuz ve bildiğiniz her şey, yaşamınızın onlarca yılında alıştığınız her şey- çocuklar, iş, para kazanmak- her şey siliniyor ve kayboluyor. Size nasıl yardımcı olabiliriz ve bu muazzam acıyı nasıl dindirebiliriz?

İş yerinde rasyonel, zeki, saygın bir kişi olduğunuzu biliyorum. Duyguların üzerinde belirli sayılara ve hesaplamalara sahip olmak istiyorsunuz. Fakat şimdi, doğrudan kalbinize giren duygusal bir şey duymak istiyorsunuz.

Bunu yapmaya çalışacağım; sadece anlayın, Kabala İlmi insan kalbine zihin yoluyla ya da zihne kalp yoluyla hitap eder. Kabala, bu iki zıtlığı, tamamen farklı sistemleri birleştirir.

Tüm hayatımız ilişkiler çemberi üzerine kuruludur: kendimizle ilişkiler, eşlerimizle, çocuklarla ilişkilerimiz, Yaradan’la ilişkiler. Şimdi tüm bu ilişkiler gözden geçiriliyor, en önemlisi de kendimizle olan ilişkilerimiz.

Koronavirüs, hayatımızda öyle radikal bir değişiklik yaptı ki, kişi kendini sürekli stres ve korku içinde bulur, bu da kişinin zihnini köreltir ve kalp krizi gibi kalbine sıkıntı verir ve tuzağa düşürülmüş bir hayvan gibi şaşkınlık içindedir.

Biraz sakinleşmek ve korunmuş hissetmek için ne düşünmelisiniz? Yaşam hakkındaki görüşlerinizde, tam bir devrim yapmaya değer. Aksine, Koronavirüs öncesi sonsuz stres ve karışıklıkta, allak bullak ve dengesiz koşullarda yaşadığımızı düşünüyorum.

Toplumun, patronların, ailenin ve bir başkasının bizi yapmak zorunda bıraktığı şeyleri başarmak için sabahtan akşama ve akşamdan sabaha kadar koştuk. Bankaya borçlandım, işe borçlandım, borçlandım, borçlandım, borçlandım. Hayatım böyleydi.

Ve sonra Koronavirüs adı verilen inanılmaz bir şey ortaya çıkıyor. Ve bu virüs aniden tüm hayatımı sakinleştiriyor. Evde kalıyorum, işe gitmiyorum.  Çocuklar bir yerlerde dolaşmıyorlar, kimse nerede olduğumu bilmiyor ve odalarında kalıyorlar, eşim de evde. Birlikte televizyon izliyoruz veya herkes kendi bilgisayarında bir şeyler yapmakla meşgul. Her şey iyi görünüyor. Muhtemelen karışıklık ve korkunun ana nedeni gelir kaybı olasılığıdır. Ondan önce her şey net ve mantıklıydı ve aniden, her şey anlaşılmaz, belirsiz hale geldi ve her gün beklentiler gittikçe daha tehdit edici oldu. Uzak gelecek ve emeklilik zamanı ile ilgili değil de gelecek hafta, gelecek ay yiyecek için para olmayacağı konusunda endişelisiniz.

Şimdiye kadar, bunlar sadece korkuydu, gerçeklik değil. Evde yiyecek var, buzdolabı dolu. Banka hesabında hala biraz para var. Bunlar sadece olayların olası gelişimi hakkında varsayımsal korkulardır. Fakat eğer gün be güne yaşıyorsak, o zaman hayatın daha sakin hale geldiğini söyleyebiliriz.

Eğer buna yardım edemezseniz, geleceğe dair endişelenmenin anlamı nedir? Yarın ne olacağını bilmiyoruz, öyleyse neden bugün heyecan ve korku ile kendinizi çıldırtıyorsunuz?

Tabi ki, aile ve çocuklar için sorumluluklarımız var, ancak endişelerimiz hiçbir şekilde yardımcı olmayacak. Olacağı varsa olur; hepimiz daha yüksek bir gücün elindeyiz ve iyi ya da kötü, tüm çabalarım hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Yaradan’ın planladığı gibi olacak.

Belki böyle bir durumda Yaradan’ın beni nereye çektiğini daha hızlı anlayacağım. Sonuçta, O’ndan başkası yoktur ve O her zaman bizi hedefe doğru ilerletir. Öyleyse, bu hedefi düşünelim ve Yaradan’ın bizden ne istediğini öğrenelim/anlayalım. Durumumuz, doğa programının bir sonucudur ve ondan akıllı olduğumuzu düşünmemeliyiz. Nerede olduğumuzu, hangi evrende, hangi ortamda hangi güçlerin etkisi altında olduğumuzu anlamamız harika olurdu.

Hepsi bize bağlı değildir. Bizler sadece doğada, bir şey anladıklarını sanan yaratılışın küçük parçacıklarıyız. Fakat onun içindeki bir şeyi gerçekten anlasak bile, onu zararımıza kullanırdık. Bu nedenle, kendimiz için belirlediğimiz hedefimize ulaşmadığımız için pişman olmayın çünkü içinde iyi bir şey yoktu.

Salgın patlak vermeden önce dünyanın dört bir yanında insanlık, felaketin eşiğinde, büyük sıkıntılarla karşı karşıyaydı. Herkes zaten açıkça savaştan kaçınmanın imkansızlığı hakkında, ekoloji, insan ilişkileri, endüstri, politika ve finans alanındaki genel küresel kriz hakkında konuşmaktaydı. İnsanın egoist zihnine ve duygularına dayanarak inşa edilen dünya, sadece korkunçtu ve bir krizden diğerine geçmekteydi.

Önceki yaşamınızda iyi olan neydi? Şu an ne için pişmansınız? Tüm bu problemler arasında sadece zavallı maaşınızı almayı ve ailenizi beslemeyi başardınız. Bu sizi mükemmel ve mutlu hissettirdi mi? En azından her şeyi önceden bildiğiniz için pişmanlık duyuyorsunuz: ay sonuna kadar ve değilse ödünç alındığı yerden yeterli para olacaktı. En azından bir kesinlik vardı ve şimdi bilinmeyen hakkında gerginsiniz. Bu içsel karışıklık ve hummalı “Ya öyleyse?” düşünceleriyle ne yapmalıyız?

Bu tür düşünceler şimdi dünya nüfusunun çoğuna işkence ediyor çünkü bu salgın yakında tüm kıtaları kapsayacak. Koronavirüs tüm dünyayı, tüm insanlığı yutuyor. Herkes düşünmeye başlayacak:” Yarın bana ne gelecek? Kime güvenirim? Kaderimi nasıl etkileyebilirim? Bugün, yarın ve yarından sonraki gün kendimi nasıl çok iyi garantiye alabilirim?”

Bu tür soruların insanlarda ve özellikle gençlerde uyanması çok iyidir. Her şey parayla mı ilgilidir? Sadece gelirimizle ilgileniyorsak o zaman, asıl şeyin bugün, yarın ve yarından sonra besleneceğinden emin olan hayvanlar gibi yaşamak istiyoruzdur ve gerisi önemli değildir. Yani “aynı yalaktan bir eşekle yemek” mi istiyorum yoksa hala başka şeyler düşünen bir insan mıyım?

Bir Daha Aynı Olmayacağız

Koronavirüs pandemisinin bu zor zamanında, kadınlar, erkeklerden çok daha fazla iş yapabilirler çünkü yaşamla daha fazla bağa, ailelerine ve çocuklarına göre daha güçlü bir yaşam duygusuna sahiptirler.

Bu salgından sonra insanlar aynı olmayacaklar. Bu, birkaç ay sürecek ve herkes bu yeni duruma alışacak. Dünyayı yeni bir şekilde algılamaya başlayacağız; bunun üst gücün kontrolü altında olduğunu hissedeceğiz.

Şimdi herkesin aynı soruları var: Bu sorun nereden geldi? Neden? Sonrasında ne olacak? Aniden bu dünyanın farklı zevklerini takip etme gücümüzü kaybettik, asıl mesele hayatta kalmak ve biz ve çocuklarımızın bu dünyada barış içinde yaşaması.

Bu insanlığın eğitiminde çok önemli bir aşamadır. Virüs bizi bir daha aynı insanlar olmayacak şekilde eğitecek. Dört, beş veya altı ay içinde salgının azaldığını ve Koronavirüsün aramızda dolaşmayı bıraktığını düşünün, o zaman zaten farklı olacağız.

Bu arada, birbirimizi desteklemeli ve bu darbenin doğadan geldiğini açıklamaya devam etmeliyiz çünkü onun yasalarını ihlal etmekte ve bütünlüğünü ve küreselliğini bozmaktayız.

Doğayı yok ediyoruz ve sonuç olarak, istemeden tüm bu virüsleri ondan çekiyoruz ve onları açığa çıkmaya zorluyoruz. Doğaya bu şekilde muamele etmeye devam edersek, Koronavirüsten çok daha korkunç olan, daha birçok yeni virüsler olacaktır. Bu nedenle, başka bir seçenek yok, aramızdaki ilişkileri ve doğaya karşı tutumumuzu değiştirmeliyiz ve sonra her şey yerine oturacaktır.

Her şeyden önce, Koronavirüsün doğadaki insanlar tarafından yapılan dengesizliğin bir sonucu olduğunu anlamalıyız. Bu dengesizlik, insanlar arasındaki dostça bağların olmamasından kaynaklanmaktadır.

Bütünleyici bir sistemde var olmalıyız, bunun yerine tam tersini yapıyoruz ve birbirimizden uzaklaşıyoruz. Egoizm her zaman büyüyor ve giderek birbirimize karşı koyuyor. Küresel ayrışma sürecini durdurmazsak, daha da zararlı virüslerin ortaya çıkmasına neden oluruz.

Herkes insanlar arasında bağa ihtiyaç olduğunu kabul etmektedir, ancak bunu başarmanın mümkün olduğuna inanmazlar ve güzel bir rüya olarak düşünürler. Ancak, gerçek şu ki, bağ kurmak zorunda değiliz, sadece ona gelmeyi istemeliyiz.

Bağ özlemiyle, zaten çabalarımızı doğaya yatırıyoruz ve sonuç olarak doğa düzelir ve gelişir. O zaman virüsler de dahil olmak üzere her türlü bela, zararlı olmayı bırakacaktır.

Islahın Metodu, Bölüm 6

Komşu uğruna mı, Yaradan uğruna mı?

Soru: Baal HaSulam, Kabala metodunun iki kısımdan oluştuğunu yazar. İlk kısım, kişinin Yaradan ile ilişkisinin ıslah edilmesidir; ikinci kısım, kişinin dostlarıyla olan ilişkisinin ıslah edilmesidir. İkinci kısım tercih edilir. Gelişimin erken aşamalarında bu daha önemlidir.

Baal HaSulam ondan sonra çok ilginç bir şeyi vurgular: kişinin dostu ya da Yaradan uğruna çalışmasında hiçbir fark yoktur çünkü onun dışındaki her şeyin var olmadığını hisseder.

Neden Yaradan ve başka bir kişi için çalışmak arasında bir fark yoktur?

Cevap: Bunun nedeni, egoizmimin sınırlarının ötesine geçmesi ve benim için, kimin için çalıştığımın önemli olmamasıdır. Kiminle uğraşacağını, kimden alacağını seçersen, o zaman elbette Yaradan diğer bazı insanlardan daha fazla tercih edilebilir. Fakat kendinizin dışında, egoizminizin dışında birisine verirseniz, o zaman kime gittiği önemli değildir. Bundan bir şey almazsam, sonsuzluğun içinde bir yere gider.

Soru: Yaradan mı yoksa sadece başka bir kişi mi, hatta çok önemli biri olsa da bir fark var mı?

Cevap: Benim için hiçbir şey yoksa ne fark eder ki? Boşluktur.

Soru: Ya bir şey varsa?

Cevap: O zaman bu artık ihsan etme değildir. İhsanın kendisi önemli olmalıdır, komşuya veya Yaradan’a olması önemli değildir. Tamamen ihsan etme, Yaradan’ın niteliğidir.