Doğa, İnsanlık Denilen Virüsten Ölüyor

Birçok ülke karantinanın yavaş yavaş kalkması, yetişkinlerin işe, çocukların da okula dönmesi hakkında konuşmaya başladı. Bu yeni bir enfeksiyon dalgasına neden olur mu?

Birbirimize bulaştırmamak için önlem alırsak ve mesafemizi korursak, her şey yoluna girecektir. Tabi ki, birbirimize gerekli hizmet ve ürünleri sağlamak için işe geri dönmeliyiz; aksi halde yaşayamayacağız.

Yiyecek ve başlıca servislerin dışında insanların gerekli işlere nasıl döneceği hakkında düşünürsek ve herkes için normal bir varoluş sağlamaya özen gösterirsek, salgın artmayacaktır.

Ancak bu, kişinin banka hesaplarını doldurmak için kar sağlamaya yönelik eski bir yarışa geri dönme girişimiyse, durum önemli ölçüde kötüleşecektir. Sonuçta, bu doğanın genel gücüne karşı gidecek ve daha sonra keskin bir salgın olacak ve virüs daha da yayılacaktır.

İşimize ve okullara geri dönersek, bu kademeli olarak ve insanlar eğitilmekle birlikte yani içinde bulunduğumuz durumu, hangi yapıya gelmemiz gerektiğini ve neden birbirimizi destekleyip korumamız gerektiğini açıklamayla birlikte yapılmalıdır.

Bir kişinin sadece kendisine bulaşmamasıyla ilgili değil, aynı zamanda başkalarına da bulaştırmaktan korkması da önemlidir. Bizi virüsten koruyacak olan bu karşılıklı kaygıdır.

Korona virüs, ”insanlık” adı verilen, genel bir programa yüklenen ve onun içinde çalışmaya başlayan özel bir programdır. Bu program bizden daha fazla karşılıklı bağ kurmamızı talep ediyor ve bunu başarırsak virüsten kurtulacağız.

Bununla birlikte, bağ kurmaya başlamazsak, testlerin ve yapay akciğer ventilasyonu için cihaz sayısını ne kadar arttırdığımız önemli değil, hiçbir şey bize yardımcı olmayacaktır. Şimdiye kadar sadece darbelerden öğreniyoruz.

Dünya daha bağlı, daha birleşmiş hissetmeye doğru ilerliyor. Ortak bir sorun, kuzeyden, güneye ve batıdan doğuya herkesi etkilemekte ve insanları bir araya getirmektedir.  Onlar artık savaşlar, şirketler ve bireyler arasındaki çatışmalar hakkında düşünmüyorlar; asıl mesele huzur içinde yaşamak. Herkes evde kilitli ve orada kalmayı kabul ediyorlar çünkü şimdi onlar için asıl problem virüsle enfekte olmamak.

Bu anlamda, virüs insanlığa büyük ölçüde yardımcı olmuştur. Şimdi tek yapmamız gereken, üretim ve dağıtımı, insanlığa gerekli ürünleri sağlayacak şekilde geri kazandırmaktır ama dünyayı neredeyse tamamen mahveden aşırı tüketim olmadan.

Eski yaşantımıza geri dönemeyiz çünkü bizler yeryüzü üzerinde zararlı bir virüs, doğayı öldüren bir virüs haline geldik.  Tüm ekolojik çevreyi yok ediyoruz ve bu nedenle doğadan buna karşılık bir yanıt alıyoruz.

Herkese az ya da çok normal bir yaşam sağlayabilmesi için yeryüzündeki faaliyetlerimize nasıl döneceğimize dikkat etmeliyiz ancak dünyadaki tüm kaynakları boşaltma pahasına değil.

Bunu şimdi yapmazsak doğanın bize öğreteceği ve değişmeye zorlayacağı başka, daha da korkunç virüsler olacaktır. Doğa, Yaradan’dır ve bizi eğmek için çok sayıda araca sahiptir.

Doğa;  üst güç, Yaradan, HaVaYaH’dır. Ne derseniz deyin, asıl mesele tüm cansız, bitkisel ve canlı dünyayı ve insanları kontrol eden bir güç olmasıdır. Pratik olarak, herkes bunu açık bir gerçek olarak kabul etmektedir.

Doğa Bize Öğretmeye Başlıyor

Soru: Şimdi bizlere bağımız aracılığıyla bilinçli olarak tüm dünya için dua etme fırsatı mı verildi?

Cevap: İnsanlara, Yaradan’a bir kişiymiş gibi hitap edilirse, o zaman her şey iyi olacak gibi geliyor. Aslında durum böyle değil.

Bizler, doğa sistemine hitap ederiz; her bir kişinin ve herkesin mikrosistemleriyle birlikte bunun içine dahil olmak isteriz. Bunun içine dahil olarak ve onunla dengede olmaya çalışarak, üzerinde olumlu bir etki yaratırız. Bu olumlu ilişki tüm sistemi dengeye getirir.

Bu aslında bir duadır; bu sistem üzerindeki etkimizdir. Birbirimiz için ve herkes için böyle dua etmemiz gerekir çünkü bugün dünyada, muazzam genel dengenin ihlali nedeniyle, birbirimize çok bağımlıyız.

Koronavirüs adı verilen bu rahatsızlıktan az ya da çok etkilenen insanlar birbirlerine yardım etmelidir.

Rahatsızlık herkes için ortaktır. Sistem herkes için ortaktır. Hepimiz onun içindeyiz. Bu nedenle, birbirimizi ne kadar etkilediğimizi ve birbirimize bağımlı olduğumuzu fark edelim. Bu sistem bize, Dünya gezegeni adı verilen, küçük bir küre üzerinde küçük bir tek organizma olduğumuzu, oldukça ciddi bir şekilde öğretmeye başlıyor, bizler de bunu düşünmeli ve dikkat etmeliyiz.

Zamanımızı Nasıl Harcamalıyız?

Soru: Zaman kazanmak için acele içinde yaşamak zorunda mıyız?

Cevap: Zaman akıllıca kullanılmalıdır, bu da sadece Kabalistlerin bize önerdiği şeyleri kullanmak anlamına gelir ve o zaman her şeyde başarılı olursunuz.

Ama aynı zamanda acele etmenize gerek yoktur. Bunun yerine, zamanınızı ciddi, doğru ve mantıklı bir şekilde kullanın. Kabalistlerin bu konuda söylediklerini okumanızı tavsiye ederim.

Bayramlar — Manevi Eylemler Zinciri

Soru: Bayramlar, bir kişinin belirli bir egoizm düzeyini ıslah ettiği ve daha sonra bir sonraki düzeyi ıslah etmek için her şeye baştan başladığı bir manevi eylemler zincirini mi sembolize eder?

Cevap: Ve bu her derece ve her gün olur.

Üst dünyayı ifşa etmeye ve kendi üzerimizde ihsan etme ve sevgiye doğru çalışmaya başladığımızda, tüm bunlar bize olur, o zaman dünyamızda bayramlar gibi dünyevi, sıradan bir şekilde yorumlanan tüm bu dereceleri ediniriz.

Tetikte Olmak

Rabash, “Makale 24”: Hem günün koşulunu hissettiğinizde hem de gecenin koşulunu hissettiğinizde daima tetikte olmalısınız. Dostlarınızın kalplerini uyandırmak zorundasınız ve bu sayede Yaradan’ın bize olan sevgisini uyandırmaktan onur duyacaksınız.

Eğer gece ya da gündüz, iyi ya da kötü, anlayış ya da anlayış eksikliği hissetmenize rağmen, her zaman kendiniz ile ilgili değil, dostlarınızın kalplerini uyandırmayı düşünürseniz, kesinlikle ilerlersiniz.

Herhangi bir bulanıklığa, yanlış anlaşılmaya veya tam tersine, tam bir açıklık ve manevi dünyada ne olduğunu bulma arzusuna rağmen, dostlar arasındaki bağ her zaman daha önemli kalmalıdır. Onlar arasındaki bağda Yaradan’ı hissetmeye başlayacaksınız.

Twitter’da Düşüncelerim / 22 Mayıs 2020

Egoizmde var olan, evrenin 1. katında, dünyanın doğasında bulunan cansız- bitkisel-hayvansalın tümünü hayal etmeye çalışın; ihsan etme ve bağın manevi güçlerine ulaşan bir kişi Yaradan’ın ona ifşa olduğu 2. katta bulunurken.

Yaradan bir Mutlaktır – Değişmez ve mutlak iyiliğin gücü olarak bize ifşa olur. Algımız, arzumuz, değişimlerimiz – ve değişiklikler sadece içimizde olmasına rağmen, Yaradan’ın değiştiğini söyleriz. Yaratan’ı ifşa etmek için kendimizi O’nunla eşitlik safhasına getirmeliyiz.

Yaradan yalnızca grubun içinde yaşar. Onlunun doğru bağa, karşılıklı ihsan etmeye ayarlandığı kadarıyla – Yaradan aramızda ifşa olur. Kral Davud’un Malhut’u olan kemanımızı çalmaya başlar. Bu Yaradan’ın yaratılanlara ifşasıdır.

Koronavirüs Bizi Nereye Götürüyor?

Tüm dünyayı, hepimizi birlikte etkileyen güç bizi nereye götürüyor? Daha önce, üst güç her bir milleti, her bir grubu, her bir kişiyi farklı şekilde etkileyerek daima seçici bir şekilde hareket etmişti.

Fakat şimdi görüyoruz ki, hiç bir kimsenin kaçmasına izin vermeden herkesle aynı tutumla çalışmakta ve kararlı bir tutumla bizi yeni bir ilişki biçimine, aramızdaki özel bir bağa doğru yönlendirmektedir.

Umarım Koronavirüs bizi egoizmimizi iptal etmeye zorlar ve tüm dünya onun üzerinde yükselebilir. Dünya bu tür değişikliklere, egoistten özgecil sisteme dönüşüme olan ihtiyacın henüz farkına varmamakta ve anlamamaktadır.

Üst güç, Yaradan, Koronavirüs yardımıyla dünyayı ıslah etmekte. Virüs, bir akla, duygulara veya hareket özgürlüğüne sahip değildir. Fakat üst güç, tek bir hareketle, herkesle, tek bir sistem, tek bir bedenle ilgili tüm gerçekliği, tüm insanlığı ters yüz etmeye başlar. Bu harika bir eylemdir. Harika zamanlarda yaşıyoruz.

Bu süreci tam olarak ifşa eder ve bizi şimdiki durumumuzdan nihai hedefe götürdüğünü görürsek, bizi birleştirmeyi ve bizi tek bir sisteme, tek bir insanlığa, tek kalpte tek adama dönüştürmeyi amaçladığını ve aramızdaki bağda Yaradan’ı ve üst dünyayı ifşa etmemize imkan verdiğini göreceğiz.

Eğer birbirimizle ilişkilerimiz egoistse, buna bu dünyada yaşam denir. Ve bunlar sevgi, birlik, karşılıklı ihsan etme üzerine kurulan sisteme geçtiklerinde, o zaman bunlara manevi, üst sistem, bir sonraki dünya olarak adlandırılacaktır.

Artık kimse diğerlerinden ve doğum ile ölüm arasındaki yaşamdan ayrı hissetmeyecek. Çünkü hepimiz sonsuz ve sınırsız bir şekilde bağlı olacağız, bu bağlamda sonsuz manevi yaşamı anında hissedeceğiz.

Bu durum yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar. Bizler böyle bir gerçeğe yaklaşıyoruz. Sadece var olan duruma karşı duyarlılığımızı arttırmamız gerekiyor. Bu, sadece birliğimizin gücüyle onu ne kadar ifşa etmek istediğimize bağlıdır.

Egoist dünyada bile, bunu diğerlerinden daha iyi anlayan insanlar var. Ve şimdi gelecek yeni durumu anlamak için elimizden geleni yapmalıyız, bu yüzden buna bir sonraki dünya denir. Doğa bizlere, kendi içindeki herkes de dahil olmak üzere tek bir insan gibi davranır ve bizim de onunla bu şekilde ilişki kurmamız gerekir.

En sonunda, insan toplumunda, son nesile, Mashiach’in (Mesih) nesline ait olduğumuzu bizlere gösteren böylesi değişikliklere geldik. Mesih bizi egoizmimizden birliğe, Yaradan’dan ayrı olmaktan Yaradan’a, sonsuz yaşamdan ayrı olmaktan sonsuz hayata doğru çeken güçtür.

Bu bir hayal değil, yakında tam olarak ortaya çıkacak bir gerçekliktir. Program önceden ayarlanmıştır ve yürürlüktedir, ancak gerçekleşme hızı bize bağlıdır.

Eğer grubumuz herkesin önünde ilerlemek için özlem duyarsa, o zaman gelişmeyi hızlandırabileceğiz ve tüm insanlığı yeni dünyanın ifşasına yönlendireceğiz. Her gün, insanlık giderek bu mesajı almaya hazır hale gelmektedir.

Twitter’da Düşüncelerim / 21 Mayıs 2020

Koronavirüs, egoizmimizin bizi birbirimizden nasıl ayırdığını göstererek fiziksel olarak birbirimize yakın olmamızı yasaklar. Görünüşe göre virüs, ilişkilerimizi egoist olandan altruistik olana kadar bizi terk etmeyecek. Zaman gösterecek.

Sürekli başarısızlık hissi, kişiyi kendi için düşünmeyi ve kendi için istemeyi kesmeye yönlendirir ve Yaradan’dan, kendisi ve başarısızlıklarını unutmayı dileyerek kendisi için değil, başkaları için istemeye başlar. Kişi böyle aşamalı olarak ihsan etme niteliğine ulaşır, deneyin!

Mantık üstü inanç, “mantık” derecemizin üzerine inşa etmemiz gereken manevi bir derecedir. Mantık, rasyonel mantık, egoist arzu, “bir yargıç sadece gözlerinin gördüğüyle yargılar” prensibiyle çalışan insan aklıdır, yani 5 duyunun hissettiği şeydir.

“İnanıyorum” – İhsan etme, Bina niteliğini ediniyorum ve Yaradan’ın otoritesini kabul ediyorum.

Mantık ötesi inanç derecesinde, hükümdar benim arzularım, hislerim ve aklım değil, sadece Yaradan. Bu, benim üstümde, “İyi ve İyilik Yapan Yaradan’ın dışında başka hiçbir şey yoktur”un olduğu inanç derecesidir.

Islahın sonuna kadar tüm çalışmamız, mantık üzerinde her zamankinden daha fazla inanç elde etmektir. Toplamda, yükselmemiz gereken 125 derece vardır, böylece her seferinde, inanç olarak adlandırılan ihsan etme gücümüz, akıl denilen, alım gücünden daha büyük olacaktır.

Twitter’da Düşüncelerim / 21 Mayıs 2020

Koronavirüs, egoizmimizin bizi birbirimizden nasıl ayırdığını göstererek fiziksel olarak birbirimize yakın olmamızı yasaklar. Görünüşe göre virüs, ilişkilerimizi egoist olandan altruistik olana kadar bizi terk etmeyecek. Zaman gösterecek.

Sürekli başarısızlık hissi, kişiyi kendi için düşünmeyi ve kendi için istemeyi kesmeye yönlendirir ve Yaradan’dan, kendisi ve başarısızlıklarını unutmayı dileyerek kendisi için değil, başkaları için istemeye başlar. Kişi böyle aşamalı olarak ihsan etme niteliğine ulaşır, deneyin!

Mantık üstü inanç, “mantık” derecemizin üzerine inşa etmemiz gereken manevi bir derecedir. Mantık, rasyonel mantık, egoist arzu, “bir yargıç sadece gözlerinin gördüğüyle yargılar” prensibiyle çalışan insan aklıdır, yani 5 duyunun hissettiği şeydir.

“İnanıyorum” – İhsan etme, Bina niteliğini ediniyorum ve Yaradan’ın otoritesini kabul ediyorum.

Mantık ötesi inanç derecesinde, hükümdar benim arzularım, hislerim ve aklım değil, sadece Yaradan. Bu, benim üstümde, “İyi ve İyilik Yapan Yaradan’ın dışında başka hiçbir şey yoktur”un olduğu inanç derecesidir.

Egoizmi Kullanmanın Sırrı

Soru: Bir yandan, egoyu indirgemeli ve iptal etmeliyiz. Öte yandan, egonun yok olmadığı ve hatta büyüdüğü söylenmekte. Bunun anlamı nedir?

Cevap: Gerçek şu ki, onun kendi iyiliğimiz/faydamız için kullanımını haricinde, egoyu yok etmiyoruz.

Kendi uğrumuz için olan arzulara bencil arzular denir. Yaradan uğruna olan arzular özgecil arzulardır. Niyetlerimizi, kendi uğrumuzdan Yaradan uğruna doğru değiştirmeliyiz.

Bu yüzden endişelenmeyin, hiçbir şey yok olmaz veya yok edilmez. Egonun, artıya karşı bir eksi olması için özel olarak yukarıdan yaratıldığını anlayın. Bu nedenle, eksi ve artı birlikte çalıştığında, onların aralarındaki enerjiyi, bir çeşit üretken çabayı alabiliriz.