Doğanın Planlarını Değiştirebilir Miyiz?

Soru: Modern bilim, insanlığı tehdit eden yeni virüslerin ortaya çıkışına hızla yanıt veriyor. Bir aşı geliştirildikten sonra riskler asgari düzeyde olacaktır. Önemli olan tek şey bilim insanlarının çalışma hızıdır. Bu, insan zekâsının doğanın planlarını değiştirebileceği anlamına mı geliyor?

Cevap: Tabii ki hayır!

Soru: Bu, insanın doğa ile yüzleşmesi değil midir?

Cevap: Doğa ile yüzleşme yoktur, olamaz da. Biz kimiz ki?! Bize öyle geliyor ki doğayı fethediyoruz. Bizler egoist niteliklerimizle, sadece onu berbat edebiliriz.

Soru: Ama bizi böyle yaratan doğa değil mi?

Cevap: Kendimizi ıslah edelim ve ıslahımızın içinde doğanın farklı bir seviyesini keşfedelim diye bizi böyle yarattı.

Not: Birincisi bizler ıslah sürecindeyiz, ikincisi de kimse bunu bize açıklamadı.

Yorumum: İnsanlıkta nerede herhangi bir ıslah görüyorsunuz? Yıldan yıla daha da kötüleşiyoruz: daha egoist, kaba ve saygısız oluyoruz. Bizler doğayı bozmakta ve üzerinde yaşadığımız bu küçük gezegeni yok etmekteyiz.

Not: Ama bizler doğa tarafından bu şekilde yaratılmışız.

Yorumum: Değersizliğimizin farkına varmak için bu şekilde yaratıldık.

Soru: Ama bunu fark edene kadar, neye karşı sorumlu tutulabiliriz? Bunu ne zaman fark ederim?

Cevap: Bunu ne zaman fark edeceksiniz? Onu her zaman kendinizden uzaklaştırıyorsunuz. Anlamak ve “Evet, bu benim ve ben olacağım” demek istemiyorsunuz. Ama sonra virüs gelir ve sizi biraz hayata döndürmeye başlar.

Soru:  Bu, bir tür aşı icat eden bilim adamları ve sürekli olarak virüs ve felaketler gönderen doğa arasında hiçbir çatışma olmadığı anlamına mı geliyor?

Cevap: Aşıları icat etmek ne kadar zor olursa olsun, doğa yine onları darbeleriyle örtecek, böylece aşıların bizi kurtaramayacağını anlayacağız.

Kaderimizde Eşit Olan Nedir?

Soru: Sonunda herkesin kaderinin iyi olacağını söylüyorsunuz. Ancak her insanın kendi ruhunun kökü vardır ve ona doğru hareket etme yolu tamamen bireyseldir. Herkesin kaderi nasıl eşit olabilir?

Cevap: Eşit olan şey, kişinin potansiyelinin, Adem’in ortak sistemindeki son koşulunu kavraması için herkesin özel çabasının ruhuna, ruhun etrafında ortaya çıkan tüm niteliklere uygun olması gerektiği gerçeğidir. Bütün bunlar o kadar birbirine bağlıdır ki hiç kimse diğerlerinden fazla önceliğe sahip değildir.

Ortak ruhta, hepimiz kesinlikle tam bir ıslah elde ederiz. Bu nedenle, egoizmi daha büyük olanın ıslahı daha zor ve egoizmi daha küçük olanın ıslahı daha kolay gibi gelir ama aslında böyle değildir. Her şey kişinin aldığı yardıma bağlıdır.

Sonuç olarak, herkesin tamamen yeterli ve herkesin eşit olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu, insan organizmasının yapısına benzer. Eğer o mükemmelse, o zaman hiçbir hücrenin diğerine göre herhangi bir önceliği yoktur. Bir hücreyi çıkarırsanız, bu tüm organizmanın mükemmelliğini bozar.

Bu nedenle, gelecekte bu konuya bile değinmemeliyiz. Neticede, son koşulda, herkes eşit ve tamamen mükemmeldir. Bu mükemmellik için çaba göstermek amacıyla, herkese tam olarak aynı koşullar verilir: egoizm ne kadar büyükse, onun ıslahı için gereklilikler o kadar büyük ve egoizm ne kadar küçükse, gereklilikler o kadar az olur. Ama hemen hemen herkes tam mükemmelliğe ulaşır.

Öğrencilerime, Arkadaşlarıma ve Takipçilerime

Facebook Sayfamdan – Michael Laitman 15/6/20 

“Bizler özel bir zamanda yaşıyoruz. Hepimizi tek bir bütüne bağlayan gizli bağlar ortaya çıktı ve dikkatimizi talep etti. Böyle bir zamanda hepimiz mesulüz, birbirimizden sorumluyuz. Her birimizin yaptığı, söylediği ve düşündüğü; her bir bireyi ve tüm gezegeni etkiler.

Bu nedenle şimdi birliği her zamankinden daha fazla sürdürmeliyiz. Bizi ayıran her şeyin önünde sürdürmeliyiz: ırk, renk, din, cinsiyet, dil, kültür, tarih, okuryazarlık, zihniyet ve karakter. Biz tek bir bedeniz, tek bir organizmayız ve bir organizmada organlar arasında nefret yoktur, sadece eşsiz rolünü yerine getirdiği için her organa sevgi, saygı ve şükran vardır. Şimdi hepimiz birbirimize bağlı olduğumuza göre, bizlerin de tıpkı herhangi bir organizma gibi olduğunu görebiliriz. Hepimiz birbirimize bağımlıyız ve bu nedenle birbirimize değer vermeliyiz.

Birbirimizin büyümesine ve her birimizin benzersizliğini ifade etmesine yardım ettiğimizde bunu başkası için yapmıyoruz; kendimiz için yapıyoruz! Her birimiz mutlu olduğunda hepimiz mutlu oluruz. Bir organizmada işler böyle yürür. Bir organizma olarak çalışırken birlik içinde var olan gücü keşfedeceğiz. Tüm gerçekliğin, uyum içinde çalışmasını sağlayan bu güç aramızda mevcut. Bağımızı bu güce uygun olarak inşa edersek, bunun aramızdaki boşlukları doldurduğunu hissedeceğiz. Ardından tüm nefret ve acı sona erecek.

Bu özel zamanlarda insanlıktaki her birey, birliğe katılması için çağrılır ve birliği dünyanın dört bir yanına yayar. Ne kadar daha geniş yayarsak, bunu o kadar çok hissedeceğiz. Bu nedenle tüm arkadaşlarımdan, öğrencilerimden ve takipçilerimden bu mesajı paylaşmalarını istiyorum. Sayfamdaki yazıları nerede paylaşabilirseniz paylaşın; duvarınıza ve ğye olduğunuz gruplara koyun. Bunu kendiniz için yapmıyorsunuz; bunu dünya için, birliği ve sevgiyi tüm dünyaya yaymak için yapıyorsunuz.

Sevgiyi ve birliği yaymak, daha önce hiç bu kadar acil ve gerekli olmamıştı. Bunu yaparak, insanlığı nefretten şifalandırıyorsunuz; büyük dönüşüm zamanından dayanışmaya, dostluğa ve mutluluğa öncülük ediyorsunuz. Bu dönüşümden hoş ve kolay bir şekilde mi, yoksa acılı ve yavaş bir şekilde mi geçeceğimize karar vermek sizin elinizde.”

Koronavirüse Aşırı Tepki Mi Veriyoruz ? (Quora)

Çıplak gözle göremediğimiz küçücük bir parçacık, yüz binlerce insanı enfekte etti ve öldürdü ve dünyanın sosyo-ekonomik temellerini sarstı.

Bu virüse karşı aşırı tepki mi veriyoruz yoksa bu, bir şekilde kaçınılmaz olan yeni  insan ilişkileri sisteminin başlangıcı mı?

Koronavirüs hayatımıza girmeden önce, her birimizin birbirinden kâr elde etmeye çalıştığı, başkalarını ne kadar iyi kullanırsak, o kadar başarılı olabildiğimiz bir prensip ile yaşadık.

Bir sistemin içinde doğduk ve büyüdük ve elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık. Böyle yaparken,  birbirimize ve dünyaya karşı gittikçe daha zehirli hale geldik.

Sonra Koronavirüs ortaya çıktı.

Koronavirüs bizlere birbirimizin üstüne çıkma mücadelemizi yatıştırdığımızda, ekolojik ortamımızın hızla toparlandığına dair net bir örnek göstermiştir.

Koronavirüs hayatımıza girmemiş olsaydı bunu bilebilir miydik?

Sanmıyorum.

Bu nedenle, sosyal mesafe koşullarını sürdürmenin ve bir tedavi aramanın yanı sıra, kendimizi virüsün bizi uyardığı yeni bir insan ilişkileri sistemine adapte etmek akıllıca olacaktır.

Bu yeni insan ilişkileri sistemi ne olabilirdi?

Öncelikle herkesin ihtiyaçlarını karşılama gerekliliğini kabul ettiğimiz bir yer olurdu.

Dahası, böyle bir farkındalığa ulaşmak, bugünün küresel insan toplumu arasındaki karşılıklı bağımlılığımızı öğrenerek ve böyle bir öğrenme yoluyla birbirimize olan ilgimizi artırarak sağlanacaktır.

Sadece kendimiz ve ailelerimizin güvencede olmasını istemek yerine, diğerlerine karşı olan endişemizi de arttırırız: bu, toplumun tüm üyelerinin ihtiyaç duydukları miktarda gıda, barınma, sağlık ve eğitim miktarına ve kalitesine sahip olmasını istemektir.

Genel olarak insan toplumu için yaşamın temel unsurlarının olduğundan emin olmanın yanı sıra, insan ilişkilerindeki yeni sistem, diğer eski materyalist insanlarla çekişme paradigmasının yerini, sosyal açıdan katkıda bulunan diğer insanlarla çekişme yönünde, yeni bir paradigma ile yer değiştirecektir.  Diğer bir deyişle, elimize geçirdiğimiz maddi varlıklara değer vermek ve komşularımızınkinden ve dostlarımızınkinden “daha büyük, daha iyi ve daha hızlı” şeyler istemek yerine, değerlerimiz birbirimizin topluma katkısını takdir etmeye yönelecektir.

Böyle bir sistemde yine de rekabet ederiz,  ancak rekabetimiz toplum için gittikçe daha faydalı hale gelen bir rekabet olacaktır yani topluma katkıda bulunabileceğimiz en yüksek değeri sunmak için yarışarak olacaktır.

Koronavirüs dönemi bize, ben merkezli bir dünyadan toplumun faydasını merkeze yerleştirdiğimiz bir dünyaya doğru bu yönde bir değişim yapma fırsatı sunuyor.

Bu adımı, Koronavirüse karşı en uygun tepki olarak görüyorum ve bu nedenle bunun, virüse aşırı tepki verip vermediğimiz değil, toplumumuzu geliştirmek için en uygun şekilde tepki verip vermediğimiz meselesi olduğunu düşünüyorum.

Birbirimizle ve doğa ile daha fazla denge ve uyum sağlamak için hayatta bir kere fırsat elimize geçirmiş bulunuyoruz ve bundan en iyi şekilde yararlanabileceğimizden çok umutluyum.

Kabalistik Terimler: “Üst Dünya”, “Manevi Edinim”

Soru: Manevi dünya neden “üst” olarak adlandırılıyor?

Cevap: Biz buna üst diyoruz çünkü o, bizim niteliklerimizin üstündedir. Bizim niteliklerimiz alma nitelikleridir ve bu nedenle egoist arzularımıza ve onların yerine getirilmesine çok bağımlıyız.

Ve üst dünya, bunlar başkalarını verme, yerine getirme, sevme ve destekleme arzusundan oluşan niteliklerdir. Onlar (nitelikler) bağımsız oldukları için, özlerinde özgür oldukları için üst olarak adlandırılırlar.

Ayrıca, kendi özellikleri içinde Yaradan’a daha yakındırlar. O, mutlak ihsan ve sevgidir. Ve bu nedenle, O’na daha yakın olan her şeyi, üstümüzde olarak yani kök nedene daha yakın olarak tanımlarız.

Soru: Üst dünyadan bahsetmişken, buna genellikle manevi diyoruz. “Manevi” kelimesi ne anlama geliyor?

Cevap: Üst dünyaya manevi denir çünkü maddi değildir.

Soru: “Manevi dünya” ile “üst dünya” terimleri arasında bir fark var mı?

Cevap: Hayır, bunlar yaygın, açıkça belirtilmemiş isimlerdir.

Soru: Manevi edinim nedir?

Cevap: Doğanın, Yaradan ile eşit ölçüde, ihsan etme niteliği içinde idrak edilmesine manevi edinim denir.

Her Şey Kesinlikle Adildir

Soru: Maneviyatta bir kural vardır: daha kötü, daha iyi. Başlangıç koşulları ne kadar zorsa, manevi ilerlemenin o kadar iyi olduğu doğru mu?

Cevap: Öyledir diyemem. İnsanlara sadece böyle görünüyor çünkü neyin daha iyi ya da daha kötü olduğunu ölçemiyorlar. Kıskançlık, her zaman çimeni diğer tarafta daha yeşil olarak gösterir. Buna dikkat etmeye gerek yok. Bu kesinlikle mesele değil.

Kendinizi ıslah ettiğinizde ve her şeyi doğru bir şekilde görmeye başladığınızda, Yaradan ile ilgili;  “Bunu neden yapıyor, ama bende var mı? Bu kişi neden daha kolay sahip oldu, ben ise daha zor sahip oldum? Neden 2.000 yıl önce değil de, tam olarak son nesil zamanında doğdum? ” vb. herhangi bir şikâyetiniz olmayacaktır. Her şeyin kesinlikle doğru düzenlendiğini göreceksiniz.

Geleceğin Meslekleri

Soru: Hangi istihdam yapısı uygun olacak? Gençlere ve hala yeniden eğitilebilecek kişilere neler önerilebilir? Hangi meslekler için kendilerini hazırlamalılar?

Cevap: Kesinlikle herkes manevi, sosyal ve kültürel işlerle uğraşacak. Ve nüfusun sadece küçük bir kısmı veya tüm popülasyonu, ancak çok sınırlı bir ölçüde, fabrikalarda veya tarımda çalışacak, böylece kendimizi besleyebilir, giyinebilir, ayakkabı giyebilir, bunun için gerekli ekipmanı oluşturabiliriz.

Tüm insanlık, egoizmini bastırması ve lüzumsuz hiç bir şey üretmemesi gerektiğini anlayacaktır. Ve bu, virüs sonrası koşulla birlikte ulaştığımız tek ölçüt olmalı.

Soru: İnsanlık, bunu doğru eylemlere olumlu bir tepki olarak hissetmek için, doğadan bir tür desteğe güven duyabilir mi?

Cevap: Bundan eminim. Doğa ile karşılıklı olarak doğru bir ilişkiye girmeye başlar başlamaz, derhal onun yardımını, desteğini hissedeceğiz ve kendimizi mutlu, uyumlu ve bütüncül olarak gelişmekte olduğumuzu hissedebileceğiz.

Ve tüm denizler, okyanuslar, ormanlar, hava, tüm hayvanlar ve bitkiler, varlığımıza sevinecek ve bizi görmezden gelmeyecekler. Hepimize iyi şanslar diliyorum!

Koronavirüs Sonrası Dünyası Nasıl Olacak?

Koronavirüs kalmak için burada. Geçen gün, New York Eyaleti Valisi, Koronavirüs enfeksiyonu vakalarının sayısını hiçbir zaman sıfıra indiğini göremeyeceğimiz konusunda endişelerini dile getirdi.

Buna ek olarak, Güney Kore hastalık kontrol merkezi, önceden virüsü almış olanları, yeniden enfekte olma tehlikesi konusunda uyardı.

Ancak öte yandan Kudüs Postası, antiviral aşının üç ay içinde kuzey İsrail’deki küçük bir fabrikada üretilebileceğini bildirdi. Bu, iki sorunu gündeme getiriyor. Hızlı bir şekilde karantinadan çıkıp önceki yaşam tarzımıza dönebilirsek, pandemiden alınan tüm olumlu dersler çabucak unutulur. Öte yandan, yakın gelecekte bir tedavi veya aşı bulunmazsa, kalıcı izolasyonda yaşamak nasıl bir şey olacaktır?

Sanırım eskisinden tamamen farklı yeni bir dünyada yaşamaya alışacağız. Mesleklerimizin çoğunu değiştireceğiz ve evde daha fazla çalışmaya, internet üzerinden çalışmaya alışacağız. Birçok işletme, onlara ihtiyaç olmadığından,  iflas edecek ve eski haline dönemeyecek.

Birkaç ay içinde, pandeminin ilk dalgası azaldığında ve kısıtlamalar azalmaya başladığında, yavaş yavaş normal hayata döneceğiz. Ama bu farklı bir hayat olacak, virüs öncesiyle aynı olmayacak: Farklı olacağız, faaliyetlerimiz de öyle.

Yeni bir dünyada yaşayacağımızdan ve farklı insanlar olacağımızdan eminim. Bu hayat eskisinden daha iyi olacak. Barışa, dünyanın bir ucundan diğer ucuna koşturmaktan daha fazla değer vermeye başlayacağız.

Hayatın anlamı, onun amacı hakkında düşünmeye başlayacağız ve neden yaşadığımızı, yorucu çalışmamızın neticesinin ne olduğunu bulmak isteyeceğiz. Neden bir ülkeden diğerine koşturduk: sadece tüm restoranlarda yemek yiyip başkasının kültürüne göz atmak için mi? Bütün bunların yararı neydi? Bu sadece küresel delilikti ve buna direnmek ve herkesin peşinden koşmamak zordu.

Bence geçmişe dönüş yok ve daha sakin, içsel yeni bir hayat bizi bekliyor ve insanların tutumları da değişecektir. Koronavirüs sonrası dünya farklı olacak!  Tüm içsel doygunluğun verdiği mutluluklar arasında, dostluklar en değerlisi olacaktır çünkü insanlar arasındaki daha yakın bağ sayesinde, bütünsel bir güç, bütünsel bir akıl, konsantrasyon ve arzu yaratırız.

Birçok insan: büyük, bilge ve güçlü tek bir birey olarak birleştiğinde: doğayı yeni bir şekilde keşfetmeye başlarız, sanki duyularımız yerine, yeni, bin kat daha hassas, bir milyon kat daha bilge zihinler ediniriz. Bizler, realiteyi daha içsel ve derinlemesine görmeye başlayacağız. Ve herkes bütün bu edinimlere sahip olacak. İnsanlar yarının dünyasında bu şekilde yaşayacaklar.

Twitter’da Düşüncelerim / 17 Haziran 2020

Egoyu, alma arzusunu Yaradan’dan alırız. İçimizde bundan başka hiçbir şey yok! Tüm yaradılış içimizde bu noktadan inşa edilmiştir. Gerisi O’ndan, O’nun etkisinden gelir – hem ışık hem de karanlık. Sadece bunun böyle olduğunu kabul etmeliyiz.

Bununla birlikte, bunun için iş gücünün sadece% 20’sine ihtiyaç duyulacaktır – geri kalanı integral birleşme üzerinde çalışıyor olacak.

Koronavirüs ile yıllarca yaşamak zorunda kalacağız. Ve buna göre, hangi endüstrilerin gerekli olduğunu belirlemek için ekonomiyi yeniden yapılandırmamız gerekecek.

Sadece temel işletmeler kalacak, herkese yaşamak için ihtiyaç duydukları şeyi, yani yiyeceği ve barınağı sağlayarak. İnsanlar sırayla çalışacaklar. Diğerleri birlik yasalarını çalışacak ve pratik bağ ile meşgul olacak – bu insanın dünyadaki temel işidir.

Karantinadan Sonra Ne Yapmalıyız?

Kuşkusuz, Koronavirüsün üstesinden gelmenin tek yolu, pandemi tarafından ele geçirilen, tüm dünya hakkında endişelenmektir. Virüs bize Mesih döneminde, “Son Nesil”in koşulunda, tüm dünyayı etkileyen durumda yaşadığımızı gösteriyor.

Virüs bizi yok etmek için değil, bizi biraz sarsmak, birleşik cephe olarak savaşan, tek bir küresel doğa ile karşı karşıya olduğumuzun farkındalığına getirmek için geldi. Bizler doğayı en düşük, maddi seviyeden en yüksek manevi dereceye kadar yok etmek üzereydik.

Maddi seviyede, cansız, bitki ve hayvan dünyalarını ve insanları, egoizmimizle acımasızca yok ettiğimizi zaten biliyoruz. Firavun dünyamızda en üstün şekilde hüküm sürüyor ve “yedi açlık yıl” çoktan geldi, çünkü bu dünyada hiçbir şey bizi doyuramaz. Egoizmin açık açık hüküm sürdüğü bir dünyada yaşamaya devam etmek imkansızdır. Ya bu dünyanın üzerinde yükseliriz ya da muazzam darbelerle karşı karşıya kalırız.

Üst dünyaya nasıl gireceğimizi bilmeliyiz. Musa’yı yani tüm insanlığı egoist dünyadan çekip Kızıl Deniz’e getiren gücü grubumuzun içinden inşa etmeliyiz. Bu egoist dünyada yaşamaya devam etmek imkansızdır.

Cansız, bitkisel ve hayvansal doğanın bu dünyadan ayrılmamızı ve daha yüksek bir manevi dereceye yükselmemizi nasıl beklediğine bakın. Hepimiz yükselirsek hayvanlar, balıklar ve bitkiler nasıl sevinirdi!

Tüm dünyada ve evrendeki tüm doğa sakinleşecek ve dengeye gelecektir. İnsanın egoizmi müdahale etmeyi ve her şeyi kontrol altına almayı bırakırsa, her şey huzurlu ve mutlu olacaktır.

İlerleyecek bir yerimiz yok. Karantina kaldırıldıktan sonra doğaya zarar vermeye ve nükleer savaşı beklemeye devam etmek için aynı eski şeye dönmek isteyebilir miyiz? Virüs öncesi durumumuza, hayatımızın ne kadar mantıksız ve anormal olduğuna ayık bir şekilde bakalım.

Doğanın genel durumu ile belirli bir benzerliğe ulaşmak gerekir çünkü insan tüm varlıkların en üst seviyesindedir. Bizler, birleşmeli ve tüm dünya için sorumluluk hissetmeliyiz.

“Son nesil”, yaratılış programını uygulamak zorunda olan nesildir. Koronavirüs de bize küresel ölçekte bu uygulamaya ne kadar geç kaldığımızı gösteriyor. Bu şekilde yaratılışı dengesizliğe getiriyoruz ve tüm bu virüsleri tezahür ettiriyoruz.

Sokaklara çıkamayabilir veya bir araya gelemeyebiliriz, ancak bunun üzerinde içsel birliğe, insanlar arasında doğru ilişkilere ulaşmalıyız. Bu, aramızda duran egoizmin ortadan kalkacağı, onun üstesinden geleceğimiz anlamına gelir. Bunu yaparak, Koronavirüsü ortadan kaldıracağız. Eğer ben başkaları ile iyi, hoş, içsel bağlantılar içindeysem, aramıza hiçbir kötülük gelemez.

Koronavirüs, ışığın yolundan değil, acının yolundan, evrimin doğal seyrinden (Beito) ilerlediğimizin bir işaretidir çünkü bize zorla etki eder. Işığın yolu, zamanın hızlandırılması (Achishena), her zaman iyi ve hoş bir şekilde çalışır.

Aramızda iyi ilişkiler kurmak için çabalarsak, aramızda içsel bağ sistemleri kurabileceğimizi ve ihtiyaç duymadığımız, sadece çevreyi kirleten işleri oraya aktaracağımızı keşfederiz. Onları, bir araya getirdiğimiz, konuştuğumuz ve birbirimizi hissettiğimiz içsel seviyeye transfer edeceğiz.

İnsanların şimdi açık mağazalar, restoranlar, kafeler, berber dükkanları ve güzellik salonlarını hayal ettiklerini görüyorum çünkü orada birbirleriyle bir tür bağ kuruyorlar. Fakat doğa bizi yeni bir bağ biçimine zorluyor.