Kabalistik Terimler: “MAN”, “Mahsom”

MAN, Mei Nukvin’in (dişi sular) kısaltmasıdır. Kabala’da her zaman kadın arzu ile, erkek ihsan etmeyle ilişkilidir. Kadın alma arzusudur, erkek verme arzusudur. Bu nedenle dişi sular, aşağıdan Yaradan’a doğru arzunun yükselmesi anlamına gelir. Dahası, onlar Yaradan’ı bu arzuların yaratılmasına, ıslah edilmesine ve yerine getirilmesine başlamaya teşvik ederler. Bu durumda, aşağıdan yukarıya doğru olan talepler, dua veya MAN olarak adlandırılır.

Soru: Bu çölde bahsedilen MAN (manna) mı?

Cevap: Bu, Tora’nın,  her sabah insanların onu alıp, ondan beslediğini söylediği MAN (Manna)’dır.

Soru: Kabala’da çok sık Mahsom [bariyer] terimi kullanılmakta. Bunun anlamı nedir?

Cevap: Mahsom, bir insanın sadece bizim dünyamızın hissiyatından, üst dünyanın hissiyatına giden yol boyunca geçmesi gereken bir koşuldur. Başka bir deyişle bu, bizim ve manevi dünya arasındaki sınır çizgisidir, bir tür psikolojik/ruhsal engeldir.

Yeni Hayat 1061 – Eleştirel Düşünme

Dr. Michael Laitman, Oren Levi ve Yael Leshed-Harel ile söyleşide.

Doğru olduğunu iddia ettiğim şey, benim için değerli görünen şeydir çünkü insanlar, doğal olarak, sadece kendilerini dinlerler. Bu bağlamda, bilgi ve gerçek göreceli ve özneldir. Her birimizin başkalarına karşı sahip olduğu doğal eleştiri, sadece egomuzun üzerine çıkıp asıl gerçeği keşfedeceğimiz için vardır. Sınıfta eleştirel bir tartışma, çocuklara birden fazla görüş olduğunu gösterir. Bir daire içinde yapılan grup çalışması, her çocuğun kalplerini ve kulaklarını birbirlerine açmasına ve başkalarının görüşlerini tarafsız veya olumlu bir şekilde tartışmasına yardımcı olur. Çocukların kendi fikirlerini ifade ettikleri ve daha sonra taraf değiştirdikleri ve karşıt görüşü savundukları özel egzersizler öğretilebilir. Daha da ileri çalışmalar, her çocuk ortak bir görüş bulmak için kendi görüşü üzerine sahip olduğu tutumu ortadan kaldırdığında gerçekleşir ki bu, gerçek görüştür.

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1061-elestirel-dusunme/

Evrensel İğne

Soru: Koronavirüs neden çoğunlukla yaşlı insanlara bulaşıyor?

Cevap: Prensip olarak, virüs herkese bulaşır. Sadece gençler o kadar kolay tolere ediyor ki fark etmiyoruz bile. Bununla birlikte, onun bir sonraki değişimi/mutasyonu onlar üzerinde de açıkça görülecektir.

Gerçek şu ki, virüs herkes tarafından taşınır: hem hayvanlar hem de biz. Hastalığı neredeyse fark edilmeden yaşayan insanlar var. Ürperme veya soğuk algınlığı şeklinde hafif bir rahatsızlık hissedenler,  kendilerini daha çok rahatsız hissedenler de var. Hatta ölen insanlar da var.

Çocuklara gelince, yaşları ne kadar genç olursa, virüs o kadar kolay tolere edilir. Ancak, yine de onları etkiler. Her halükarda, virüs herkesi etkilemelidir! Sonuç olarak, dünyada bu virüsü geçirmemiş tek bir kişi görmeyeceksiniz.

Şimdi, evrensel bir iğne olmamız gereken zamandır. Bu ne iyidir ne de kötü, sadece doğanın bizden ne istediğini anlamamız gerekir. Eğer anlarsak, doğru bir şekilde davranacağız ve hayatın tadını çıkaracağız. Ve herhangi bir kayıp olmayacaktır.

Uzaktaki Başka Yerlere Seyahat

Soru: Artık seyahat, moda ve güncel zevklere ihtiyaç olmadığını söylüyoruz. Bunun yerine insanlara ne vereceğiz? Onlara ne söyleyeceğiz? Nelerden zevk alacaklar?

Cevap: Sizlere tamamen farklı bir düzeyde – manevi düzeyde – seyahat etmeyi öneriyorum. Bu küçük, karmaşık, dumanlı gezegeni görmek yerine,  kendiniz seyahat edebilecek, her yere uçabileceksiniz ve her seviyede dilediğiniz gibi dünyadan dünyaya geçebileceksiniz. Bedenin dışındaki yaşamın ne anlama geldiğini hissedebilirsiniz. Hepsi size bağlıdır.

Koronavirüs, doğayı hissetmek için bir sonraki varoluş seviyesine yükselmemize yardımcı olan bir ilaçtır. Bu yüzden korkmayın, sözde kaybınızı telafi edecek bir şey var.

Tüm kıtaları ve onlarca ülkeyi kendim ziyaret ettim ve sonunda hiçbir şeyin kalmadığını söyleyebilirim. Bütün bunlar sadece kendinizi doldurmanız ve unutmanız için gereklidir. Göreceksin, birkaç ay içinde hatırlamayacaksınız bile. Uzaktaki başka bilinmeyen yerler tarafından cezp edileceksiniz.

Soru: Peki dışarıdan insanlar bunu duyacaklar mı?

Cevap: Duyacaklar! Virüs bunu yapacak, biz değil. Bu, size ne söylediğime bağlı değil. Sadece sizi önceden bilgilendiriyorum. İnsanlarda, onların tamamen farklı uzak yerlere doğru nasıl çekildiklerini göreceksiniz.

Twitter’da Düşüncelerim / 19 Haziran 2020

Gizlilik gerekli bir koşuldur. Onsuz hiçbir şey edinilemez. Her şey gizlilikten edinilir: “Ve akşam vardı ve sabah vardı – bir gün.” İlk önce, On Sefirot’u bir araya getirerek başkalarıyla bir bağ inşa ettiğimiz, bir arzu, önem oluşturduğumuz sırada bir gizlilik olmalıdır.

Aksi takdirde her ikisi de kaybolacak ve bir insan bir canavar olacak.

Gizliliğe ve onu korumaya özen gösterirsek ama üzerinde ifşayı dilersek, o zaman mantık üstü inanç ediniriz. Gizlilik ve ifşa gereklidir, bu yüzden ifşa, gizliliği yok etmeyecek fakat birbirlerini destekleyecekler.

Maneviyatın hiçbir formu olmadığı için hiçbir şeyi doğal formunda ifşa edemeyiz ve bu nedenle onu verilen önem formunda görürüz. Yaradan’ı ifşa etmek için ne kadar çok çalışırsam, O’nu ifşa etmenin imkansız olduğuna ikna olurum.

Çünkü onu yaratan bendim.

Yaradan’ı önem ışığında ifşa ederim. Önem kısıtlama, masah ve yansıyan ışık gibidir. Yaradan’ı ışığımda, tutumumda, önemimde ifşa ederim. Bu nedenle bu resim kaybolmaz ancak sürekli kalır – ve buna eklemeye devam edebilirim.

Kendimizi yeni doğaya, Yaradan’a dönüştürmek için kozmik bir görevle karşı karşıya olduğumuzu hala anlamıyoruz. Sadece er ya da geç ortadan kaybolacak olan virüs ile karşı karşıya değiliz.  İlk görevimiz, neler olduğu konusunda ciddi olmaktır.

Bu, tüm hayatımızda değişikliklere yol açacaktır …

İşyerlerinin% 80’i onlara ihtiyaç olmadığından kapanacaktır. Bu muhtemelen bu çok büyük kayıplarla kaotik bir süreç olabilir – ya da hayati önemde olmayan işletmeleri azaltmak için kendi rasyonel kararımızı vereceğiz ve onları önceden desteklemeyi durduracağız.

Doğanın Planlarını Değiştirebilir Miyiz?

Soru: Modern bilim, insanlığı tehdit eden yeni virüslerin ortaya çıkışına hızla yanıt veriyor. Bir aşı geliştirildikten sonra riskler asgari düzeyde olacaktır. Önemli olan tek şey bilim insanlarının çalışma hızıdır. Bu, insan zekâsının doğanın planlarını değiştirebileceği anlamına mı geliyor?

Cevap: Tabii ki hayır!

Soru: Bu, insanın doğa ile yüzleşmesi değil midir?

Cevap: Doğa ile yüzleşme yoktur, olamaz da. Biz kimiz ki?! Bize öyle geliyor ki doğayı fethediyoruz. Bizler egoist niteliklerimizle, sadece onu berbat edebiliriz.

Soru: Ama bizi böyle yaratan doğa değil mi?

Cevap: Kendimizi ıslah edelim ve ıslahımızın içinde doğanın farklı bir seviyesini keşfedelim diye bizi böyle yarattı.

Not: Birincisi bizler ıslah sürecindeyiz, ikincisi de kimse bunu bize açıklamadı.

Yorumum: İnsanlıkta nerede herhangi bir ıslah görüyorsunuz? Yıldan yıla daha da kötüleşiyoruz: daha egoist, kaba ve saygısız oluyoruz. Bizler doğayı bozmakta ve üzerinde yaşadığımız bu küçük gezegeni yok etmekteyiz.

Not: Ama bizler doğa tarafından bu şekilde yaratılmışız.

Yorumum: Değersizliğimizin farkına varmak için bu şekilde yaratıldık.

Soru: Ama bunu fark edene kadar, neye karşı sorumlu tutulabiliriz? Bunu ne zaman fark ederim?

Cevap: Bunu ne zaman fark edeceksiniz? Onu her zaman kendinizden uzaklaştırıyorsunuz. Anlamak ve “Evet, bu benim ve ben olacağım” demek istemiyorsunuz. Ama sonra virüs gelir ve sizi biraz hayata döndürmeye başlar.

Soru:  Bu, bir tür aşı icat eden bilim adamları ve sürekli olarak virüs ve felaketler gönderen doğa arasında hiçbir çatışma olmadığı anlamına mı geliyor?

Cevap: Aşıları icat etmek ne kadar zor olursa olsun, doğa yine onları darbeleriyle örtecek, böylece aşıların bizi kurtaramayacağını anlayacağız.

Kaderimizde Eşit Olan Nedir?

Soru: Sonunda herkesin kaderinin iyi olacağını söylüyorsunuz. Ancak her insanın kendi ruhunun kökü vardır ve ona doğru hareket etme yolu tamamen bireyseldir. Herkesin kaderi nasıl eşit olabilir?

Cevap: Eşit olan şey, kişinin potansiyelinin, Adem’in ortak sistemindeki son koşulunu kavraması için herkesin özel çabasının ruhuna, ruhun etrafında ortaya çıkan tüm niteliklere uygun olması gerektiği gerçeğidir. Bütün bunlar o kadar birbirine bağlıdır ki hiç kimse diğerlerinden fazla önceliğe sahip değildir.

Ortak ruhta, hepimiz kesinlikle tam bir ıslah elde ederiz. Bu nedenle, egoizmi daha büyük olanın ıslahı daha zor ve egoizmi daha küçük olanın ıslahı daha kolay gibi gelir ama aslında böyle değildir. Her şey kişinin aldığı yardıma bağlıdır.

Sonuç olarak, herkesin tamamen yeterli ve herkesin eşit olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu, insan organizmasının yapısına benzer. Eğer o mükemmelse, o zaman hiçbir hücrenin diğerine göre herhangi bir önceliği yoktur. Bir hücreyi çıkarırsanız, bu tüm organizmanın mükemmelliğini bozar.

Bu nedenle, gelecekte bu konuya bile değinmemeliyiz. Neticede, son koşulda, herkes eşit ve tamamen mükemmeldir. Bu mükemmellik için çaba göstermek amacıyla, herkese tam olarak aynı koşullar verilir: egoizm ne kadar büyükse, onun ıslahı için gereklilikler o kadar büyük ve egoizm ne kadar küçükse, gereklilikler o kadar az olur. Ama hemen hemen herkes tam mükemmelliğe ulaşır.

Öğrencilerime, Arkadaşlarıma ve Takipçilerime

Facebook Sayfamdan – Michael Laitman 15/6/20 

“Bizler özel bir zamanda yaşıyoruz. Hepimizi tek bir bütüne bağlayan gizli bağlar ortaya çıktı ve dikkatimizi talep etti. Böyle bir zamanda hepimiz mesulüz, birbirimizden sorumluyuz. Her birimizin yaptığı, söylediği ve düşündüğü; her bir bireyi ve tüm gezegeni etkiler.

Bu nedenle şimdi birliği her zamankinden daha fazla sürdürmeliyiz. Bizi ayıran her şeyin önünde sürdürmeliyiz: ırk, renk, din, cinsiyet, dil, kültür, tarih, okuryazarlık, zihniyet ve karakter. Biz tek bir bedeniz, tek bir organizmayız ve bir organizmada organlar arasında nefret yoktur, sadece eşsiz rolünü yerine getirdiği için her organa sevgi, saygı ve şükran vardır. Şimdi hepimiz birbirimize bağlı olduğumuza göre, bizlerin de tıpkı herhangi bir organizma gibi olduğunu görebiliriz. Hepimiz birbirimize bağımlıyız ve bu nedenle birbirimize değer vermeliyiz.

Birbirimizin büyümesine ve her birimizin benzersizliğini ifade etmesine yardım ettiğimizde bunu başkası için yapmıyoruz; kendimiz için yapıyoruz! Her birimiz mutlu olduğunda hepimiz mutlu oluruz. Bir organizmada işler böyle yürür. Bir organizma olarak çalışırken birlik içinde var olan gücü keşfedeceğiz. Tüm gerçekliğin, uyum içinde çalışmasını sağlayan bu güç aramızda mevcut. Bağımızı bu güce uygun olarak inşa edersek, bunun aramızdaki boşlukları doldurduğunu hissedeceğiz. Ardından tüm nefret ve acı sona erecek.

Bu özel zamanlarda insanlıktaki her birey, birliğe katılması için çağrılır ve birliği dünyanın dört bir yanına yayar. Ne kadar daha geniş yayarsak, bunu o kadar çok hissedeceğiz. Bu nedenle tüm arkadaşlarımdan, öğrencilerimden ve takipçilerimden bu mesajı paylaşmalarını istiyorum. Sayfamdaki yazıları nerede paylaşabilirseniz paylaşın; duvarınıza ve ğye olduğunuz gruplara koyun. Bunu kendiniz için yapmıyorsunuz; bunu dünya için, birliği ve sevgiyi tüm dünyaya yaymak için yapıyorsunuz.

Sevgiyi ve birliği yaymak, daha önce hiç bu kadar acil ve gerekli olmamıştı. Bunu yaparak, insanlığı nefretten şifalandırıyorsunuz; büyük dönüşüm zamanından dayanışmaya, dostluğa ve mutluluğa öncülük ediyorsunuz. Bu dönüşümden hoş ve kolay bir şekilde mi, yoksa acılı ve yavaş bir şekilde mi geçeceğimize karar vermek sizin elinizde.”

Koronavirüse Aşırı Tepki Mi Veriyoruz ? (Quora)

Çıplak gözle göremediğimiz küçücük bir parçacık, yüz binlerce insanı enfekte etti ve öldürdü ve dünyanın sosyo-ekonomik temellerini sarstı.

Bu virüse karşı aşırı tepki mi veriyoruz yoksa bu, bir şekilde kaçınılmaz olan yeni  insan ilişkileri sisteminin başlangıcı mı?

Koronavirüs hayatımıza girmeden önce, her birimizin birbirinden kâr elde etmeye çalıştığı, başkalarını ne kadar iyi kullanırsak, o kadar başarılı olabildiğimiz bir prensip ile yaşadık.

Bir sistemin içinde doğduk ve büyüdük ve elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık. Böyle yaparken,  birbirimize ve dünyaya karşı gittikçe daha zehirli hale geldik.

Sonra Koronavirüs ortaya çıktı.

Koronavirüs bizlere birbirimizin üstüne çıkma mücadelemizi yatıştırdığımızda, ekolojik ortamımızın hızla toparlandığına dair net bir örnek göstermiştir.

Koronavirüs hayatımıza girmemiş olsaydı bunu bilebilir miydik?

Sanmıyorum.

Bu nedenle, sosyal mesafe koşullarını sürdürmenin ve bir tedavi aramanın yanı sıra, kendimizi virüsün bizi uyardığı yeni bir insan ilişkileri sistemine adapte etmek akıllıca olacaktır.

Bu yeni insan ilişkileri sistemi ne olabilirdi?

Öncelikle herkesin ihtiyaçlarını karşılama gerekliliğini kabul ettiğimiz bir yer olurdu.

Dahası, böyle bir farkındalığa ulaşmak, bugünün küresel insan toplumu arasındaki karşılıklı bağımlılığımızı öğrenerek ve böyle bir öğrenme yoluyla birbirimize olan ilgimizi artırarak sağlanacaktır.

Sadece kendimiz ve ailelerimizin güvencede olmasını istemek yerine, diğerlerine karşı olan endişemizi de arttırırız: bu, toplumun tüm üyelerinin ihtiyaç duydukları miktarda gıda, barınma, sağlık ve eğitim miktarına ve kalitesine sahip olmasını istemektir.

Genel olarak insan toplumu için yaşamın temel unsurlarının olduğundan emin olmanın yanı sıra, insan ilişkilerindeki yeni sistem, diğer eski materyalist insanlarla çekişme paradigmasının yerini, sosyal açıdan katkıda bulunan diğer insanlarla çekişme yönünde, yeni bir paradigma ile yer değiştirecektir.  Diğer bir deyişle, elimize geçirdiğimiz maddi varlıklara değer vermek ve komşularımızınkinden ve dostlarımızınkinden “daha büyük, daha iyi ve daha hızlı” şeyler istemek yerine, değerlerimiz birbirimizin topluma katkısını takdir etmeye yönelecektir.

Böyle bir sistemde yine de rekabet ederiz,  ancak rekabetimiz toplum için gittikçe daha faydalı hale gelen bir rekabet olacaktır yani topluma katkıda bulunabileceğimiz en yüksek değeri sunmak için yarışarak olacaktır.

Koronavirüs dönemi bize, ben merkezli bir dünyadan toplumun faydasını merkeze yerleştirdiğimiz bir dünyaya doğru bu yönde bir değişim yapma fırsatı sunuyor.

Bu adımı, Koronavirüse karşı en uygun tepki olarak görüyorum ve bu nedenle bunun, virüse aşırı tepki verip vermediğimiz değil, toplumumuzu geliştirmek için en uygun şekilde tepki verip vermediğimiz meselesi olduğunu düşünüyorum.

Birbirimizle ve doğa ile daha fazla denge ve uyum sağlamak için hayatta bir kere fırsat elimize geçirmiş bulunuyoruz ve bundan en iyi şekilde yararlanabileceğimizden çok umutluyum.

Kabalistik Terimler: “Üst Dünya”, “Manevi Edinim”

Soru: Manevi dünya neden “üst” olarak adlandırılıyor?

Cevap: Biz buna üst diyoruz çünkü o, bizim niteliklerimizin üstündedir. Bizim niteliklerimiz alma nitelikleridir ve bu nedenle egoist arzularımıza ve onların yerine getirilmesine çok bağımlıyız.

Ve üst dünya, bunlar başkalarını verme, yerine getirme, sevme ve destekleme arzusundan oluşan niteliklerdir. Onlar (nitelikler) bağımsız oldukları için, özlerinde özgür oldukları için üst olarak adlandırılırlar.

Ayrıca, kendi özellikleri içinde Yaradan’a daha yakındırlar. O, mutlak ihsan ve sevgidir. Ve bu nedenle, O’na daha yakın olan her şeyi, üstümüzde olarak yani kök nedene daha yakın olarak tanımlarız.

Soru: Üst dünyadan bahsetmişken, buna genellikle manevi diyoruz. “Manevi” kelimesi ne anlama geliyor?

Cevap: Üst dünyaya manevi denir çünkü maddi değildir.

Soru: “Manevi dünya” ile “üst dünya” terimleri arasında bir fark var mı?

Cevap: Hayır, bunlar yaygın, açıkça belirtilmemiş isimlerdir.

Soru: Manevi edinim nedir?

Cevap: Doğanın, Yaradan ile eşit ölçüde, ihsan etme niteliği içinde idrak edilmesine manevi edinim denir.