Egoizmin Büyümesi, Gelişimi Belirler

Soru: İnsanların birbirleriyle bağlantılarını kaybetmelerinin, aile içinde birleşmekten korkmalarının ve bir eş bulamamalarının nedeni nedir?

Cevap: Egoizm. Sözde tüm iyi niyetlerimizi ve dürtülerimizi engelleyen başka bir güç yoktur. Başkalarına rağmen, başkalarına karşı, diğerlerinden daha fazlasını istememize neden olan sadece egomuzdur. Bununla ilgili hiçbir şey yapamayız. Bununla savaşmak işe yaramaz.

Bu nedenle, egoyu dengelemek için üst gücü nasıl alacağımızı bilmemiz gerekir. Bu, egoizmin üzerine çıkma metodudur ve Yaradan’ın seviyesine ulaşmak için onu kendinizin ve başkalarının yararına kullanmanıza izin verir.

Tüm gelişimimiz, içimizdeki egoizmin büyümesidir. Binlerce yıldır, her geçen gün insanlıktaki egoizm gittikçe artmaktadır.

Kabala bilimi,  onu nasıl doğru bir şekilde uygulayabileceğimizi açıklar. Bunun içinde bizlere, her şeyi kontrol eden ve bize nasıl göreceğimizi, değerlendireceğimizi, her şeyle nasıl bağlantı kuracağımızı ve egoist gücü doğru bir şekilde kullanacağımızı öğreten en içteki, en güçlü üst kuvvet tarafından yardım edilir. Bu şekilde hareket ederek, temelde kaderimizi değiştiririz.

Soru: Egoizmimiz aslında gelişimle mi büyüyor?

Cevap: Elbette! Gelişimi belirleyen egoizmin büyümesidir.

Soru: Bu bizi nereye götürür?

Cevap: Ya yıkıma ya da egoizmin doğru kullanımına.

Soru: Bunun bizim yıkımımıza yol açmayacağından nasıl emin olabiliriz?

Cevap: Her şey zaten doğanın programında belirlendi. Sonunda ölmeyeceğiz ve yok olmayacağız. Son dakikada egoizmimiz kendisinin tam tersine dönecek. Görecek, hissedecek  –  ama bu en son aşamada –  eğer bu adımı atmazsa yok olacak. Bu egoistçe onu zıt eyleme, kendisiyle çelişkiye götürecek.

Twitter’da Düşüncelerim / 12 Ağustos 2020

Dünya artık bir anlam ifade etmiyor. Onu Koronavirüsten kaynaklanan sorunlar üzerinden görmeyi bırakmalıyız. Tüm doğanın işlevselliği bir değişime uğruyor ve virüs bunun sadece bir ifadesidir. Doğanın değişiminin amacı, insanı daha yüksek manevi duruma doğru değiştirme arzusudur.

Güncel gelişmeleri kriz olarak algılamayı bırakmalıyız. Doğa kendi yasalarına göre işler. Ve onları anlamadığımız için onlara uymuyoruz. Bu nedenle, kriz doğada değil, doğayı anlama eksikliğimizdedir.

Yaradan’ı ve başkalarına karşı şikayetlerden ziyade hayatın anlamını önemsiyorsanız, manevi olarak yükselebileceksiniz. Aksi takdirde, hayvansal bir koşulun içinde kalacaksınız.

Yeni Hayat 1122 – Bağlantı

Dr.Michael Laitman, Oren Levi ve Yael Leshed-Harel ile söyleşide

Bir kabilede olduğu gibi, birbirimizle bilinçli olarak bağ kurmamız gerekiyor. Doğa, tüm canlıların kendi grupları içinde herhangi bir seçme yeteneği olmaksızın yaptıkları gibi hareket etmelerini talep eder. Karıncalar ve arılar, tamamen yuva veya kovan içindeki kolektif akıl tarafından harekete geçirilir. Yalnızca insanlık, başkalarına zarar vermekten ve onları sömürmekten zevk alan gelişmiş bir egoizme sahiptir. Bizler, onun üzerine sevgiyle bağlanırız, böylece köke veya üst güce ulaşırız. Örneğin bir senfoni orkestrası, her bireyden büyük bir çalışma ve her bir egonun şefe teslim edilmesini gerektirir. Aramızdaki bağ kurma süreci evrimin bir parçasıdır. Ödül, genel pozitif güç olan Yaradan’ın keşfi olacaktır.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1122-baglanti/

Koronavirüs Tüketici Davranışını Sonsuza Kadar Nasıl Değiştirecek? (Quora)

Koronavirüs, yakın zamana kadar norm olarak kabul ettiğimiz egoistik rekabetçi yaklaşımın tekerine çomak soktu.

Çünkü insani gelişimde, egoist doğamızın ötesinde, başkalarından kişisel olarak yararlanma eğiliminin ötesinde büyümeye ihtiyaç duyduğumuz bir noktaya geldik.

Başka bir deyişle, şimdiki çağımız, birbirine bağlı ve birbirine bağımlı formuyla dengeye gelmemiz için bizi baskılayan doğa ile karakterize edilir ve bu nedenle artık kötüye kullanımımıza tolerans göstermemektedir.

Bu nedenle, insanların ve doğanın sömürülmesini içeren işletmeler yavaş yavaş ortadan kalkacaktır. İstediğimiz herhangi bir işi açma günleri – ön planda kâr güdüsü ve eğer varsa arka planda sosyal ve ekolojik düşünceler ile – sona erdi.

Dolayısıyla önümüzde büyük bir girişim var. Bu, doğayla dengelenmekten yani doğada var olan her şey arasındaki bütünsel ilişkilerle uyum içinde, birbirimize karşı tutumumuzu ayarlamaktan daha azını gerektirmez.

Doğa, özgecilik ve karşılıklı bağlılık yasalarına göre işlediği için, doğa ile dengeli sağlıklı, güvenli ve mutlu hayatlar yaşamak için ilişkilerimizin niteliğini de – egoistten özgecile, bölücüden iyi bağlara – yükseltmemiz gerekir.

Önümüzde ilginç zamanlar var. Sonunda pandeminin koşullarından kurtulduğumuzda, Koronavirüs hayatlarımıza girmeden önce içinde bulunduğumuz steroid pompalanmış kapitalist çevreye nasıl geri dönüş olmadığını, daha net hissedeceğimizi düşünüyorum.

O aşamada, ayrıca ne ölçüde değiştiğimizi kabul etmeye başladığımızı da görüyorum.

Yakın zamana kadar, insanlar kar marjlarını artırma fikrine saygı duydular, her birinin ilgili banka hesaplarındaki rakamlara diğer insanların refahından daha fazla dikkat ettiler. Bence giderek daha fazla insan böyle bir eğilimi küçümseyecek.

Zor ve kafa karıştırıcı bir döneme gireceğiz. Koronavirüs öncesi dünyayı, bu dünyada artan bir hoşnutsuzlukla birlikte canlandırmaya çalışmak için çok çaba gösterilecek.

İşletmeler ve tüketici alışkanlıkları daha çok temel odaklı olacak ve insanlar daha normal evrensel değerlere sahip olacaklar.

Geleceğe doğru ilerledikçe, iş yapmak isteyen insanların, işletmelerinin insanlara gerçekten onlarsız yapamayacakları bir şey sağlayıp sağlamadıklarını ve nasıl sağlayabileceklerini çok düşünmeleri gerekecek.

Doğanın kendisi, artık fazla boş zamanları savurmamıza izin vermeyecek. Yüksek işsizlik, toplumlara yayılacak ve işsizler gereksiz mal ve hizmetlerle uğraşacak iş bulamayacaklar.

Hükümetler, geniş işsiz nüfuslarıyla ne yapacakları konusunda büyük bir sorunla karşı karşıya kalacaklar.

Bu insanlara, bugünün birbirine bağlı gerçekliğinde uyumlu bir şekilde yaşamayı öğreten, yeni bir eğitim biçimine katılma karşılığında, bu insanlara ihtiyaçlarını karşılayan bir maaş ödenmesini öneren bir model önerdim – bizi yetiştiren eğitim sisteminden yoksun bir eğitim türü.

Nüfusun geri kalanı, başkaları pahasına kâr, zenginlik ve bireysel başarı adına çalışmak için değil, insanlık için gerekli ve hayati işlerle uğraşacak.

İçtenlikle böyle bir düzene er ya da geç ulaşacağımızı umuyorum, çünkü buna bir şekilde ulaşacağız.

Kendimizi,  doğadan ayrı, özgürce düşünebilir ve özgürce hareket edebilirmiş gibi algılarken, doğanın bir parçası olduğumuzu göremiyoruz ve doğa, farkındalığımız olsun ya da olmasın, yasalarına uymamız için bize rehberlik ediyor.

Koronavirüs formunda, doğanın, onun kaynaklarını ve birbirimizi aşırı kullanma konusunda hemfikir olmadığını deneyimlediğimiz, bir gelişme aşamasına ulaştık.Ve bu salgını ilk büyük arınma aşamamız olarak görüyorum.

İnsanlık Nasıl Beslenir?

Açıklama: Papa Francis, “koşulsuz gelir” kavramını, sadece şimdi salgın sırasında değil, daha sonrası için de, ülkelerin tüm insanlara var olabilmeleri için minimum miktarda para verilmesini önerdi çünkü ileride modern teknolojiler milyarlarca insanın (bazı tahminlere göre beş veya altı milyar insanın) işsiz kalmasına yol açacaktır.

Ülkelerin, vatandaşlarını beslemelerini ve böylece yaşamalarını sağlamasını öneriyor.

Cevap: Bu arada, ülke,  bunun yerine hiçbir faydası olmasa da işletmelere onları canlandırmak için para veriyor, onalar kesinlikle gereksizdir. Bugün ülkenin para dağıttığı ortaya çıkıyor, ancak yarın verecek bir şey olmayacak ve insanlar gerçekten açlıktan ölecekler. O zaman ne olacak? Açlık, isyanlar, yağma, akla gelebilecek her şey. Milyarlarca insan dünyayı dolaşacak ve sırayla herkesi soyacak.

Soru: Dünyada neler olup bittiğini analiz ettiğinizde, bunlar akla gelen düşüncelerdir. Bu nedenle, birçok insan korku, panik ve hatta varoluşun anlamsızlığı, yaşamda amaç eksikliği hakkında, sadece kendileri için değil, tüm insanlık için düşünmektedirler. Buna ne diyorsunuz?

Cevap: Ne söylemeliyim? Dünyanın bu kadar dar görüşüne sahip insanlarla konuşmak bile istemiyorum. Doğanın, bizim için şartlar belirlemiş olduğunu anlamıyorlar ve onları karşılamadığımızda doğa bize çok iyi bir ders veriyor. Ve sekiz milyardan iki milyar insan kalacaksa, korkunç bir şey olmayacak.

Genel olarak bu, insan toplumunu geliştirmek için bir koşuldur. Diyelim ki altı milyar yok olacak, bu yüzden onları sadece ölüyormuş gibi görüyoruz. Ölmezler. Sadece atmosferi, dünyayı ve kendilerini bu değersiz, anlamsız yaşamdan iyileştirirler. Ve kalan milyarlarcası veya daha azı normal, doğru bir şekilde var olmaya başlayacaktır.

Soru: Sizce dünyada daha az insan kalmalı mı? Mevcut insan sayısı normal bir şekilde yaşayamıyor mu?

Cevap: Baal HaSulam bile dünyanın yirmi milyar insanı besleyebileceğini yazdı. Bunu yapmak sorun değil. Sorun insanlarla ilgili, onları beslemekle ilgili değil.

Soru: Eğer insanlığın hayata ve amaca yönelik tutumunu değiştirmesi gerektiği ana fikrini kabul etmezlerse, daha az olabilirler, ancak bu böyle olması gerektiği anlamına gelmez mi?

Cevap: Elbette. Her şey insanlığı doğru yola sokmak içindir.

 

 

Virüs Neden Bizi Birbirimizden Uzaklaştırdı?

Soru: Eğer kendimi değiştirmem gerekirse, neden tüm topluma ihtiyacım var? Kendimi daireme kilitleyebilir, meditasyon yapıp tüm dünya için dua edebilirim. Bu yardımcı olur mu?

Cevap: Hayır. Kendinizi yalnızca toplum içindeyken, onun etkisi altındayken, kendinizi ona göre ayarlayarak değiştirebilirsiniz.

Soru: Niteliklerimi değiştirecek bir topluma ihtiyacım varsa, o zaman virüs bizi neden karantinaya alarak bizi birbirimizden ayırdı? Uzaktan diğer insanlarla nasıl bağ kurarım?

Cevap: Evet. Virüs bizi birbirimizden izole etti, böylece ne kadar bağlı olduğumuzu ve bu bağın nasıl bazı olumlu değişiklikler geçirmesi gerektiğini anladık.

 

 

Gerekli Asgari Yaşam Standardını Kim Belirliyor?

Soru: Gelecekte, insanların daha fazla tüketmemesi ve kendilerini diğerlerinden daha fazla sevmemesi için, gerekli minimum seviyeyi belirlemesine yardımcı olacak insanlar olacak mı?

Cevap: Hayır. Bu asla olmayacak! Kişi, en uygun şekilde yaşamak ve başkalarına karışmamak için tüketmesi gereken şeyi kendisi hissedecektir.

Soru: Ama en azından geçiş aşamasında da olmayacak mı?

Cevap: Geçiş aşamasında, hayatınızı düzene sokmanıza yardım edilecektir.

 

Yeni Hayat 1120 – İyimserlik ve Kötümserlik

Dr.Michael Laitman, Oren Levi ve Tal Mandelbaum ben Moshe ile söyleşide

İyimserlik ve kötümserliği birleştirdiğimizde güvenle ilerlemek mümkündür. Çeşitlilik, tamamlayıcılık ve zengin bir karışım yaratmak için insanlık arasında çeşitli özellikler dağıtılır. Doğuştan gelen bir eğilimi değiştirmek imkansızdır. Bunun yerine, onu başkalarıyla bağ içinde olarak doğru kullanmayı öğrenmeliyiz. Zıt tutuma sahip insanlarla bağ kurmak kolay değildir, ancak başarılı olursak, daha yüksek, daha dengeli ve bütünsel bir görüşe ulaşırız.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1120-iyimserlik-ve-kotumserlik/

Twitter’da Düşüncelerim / 11 Ağustos 2020

Doğa öyle bir şekilde kurulmuştur ki onun çeşitli güçleri doğru şekilde bir araya gelerek mükemmelliği yaratır!

Yaradan, tek bir görüntüde doğru bir şekilde düzenlediğim, Yaradan’ın ifşasıyla sonuçlanan, tüm niteliklerin birleşimidir! Herkes için bir yer olmasına dikkat etmeliyiz. Kuşları yok edersek mahsuller yok olur.

Bizi tek bir çözüme ulaştırmak için çatışmalar alevlenmeye devam edecek: sevgi tüm günahları örtecek. Her insanın, herkes için yeterli alan sağlamak için biraz yer açması gerekecek. Bu şekilde aramızda ortak bir alan yaratacağız, karşılıklı tavizlerimizden oluşan, Yaradan ve herkes için yeterli alana sahip olacak bir çember!

Tüm uydurma sistemleri terk etmemiz gerekecek: şirketler, bankalar, endüstri, ticaret, eğitim – ve yeni bir sisteme geçiş. Şimdi, bilinçli olarak yeni bir “ihsan etme” durumuna geçecek ve hükümdarlıkları kendi elimize alacak kadar yeterince büyüdük.

Geriye dönüş yok.

Yeni bir çağda yaşıyoruz ve eskisi geri gelmeyecek. Bu nedenle, genç benliğinin hatıraları için ağlayan yaşlı bir adam gibi oturup, eski hayatı özlemenin anlamı yok. O zaman geçti! Önceki durumdan atıldık ve kapı arkamızdan kapatıldı.

İşte gerçek devrim burada yatıyor!

Doğanın, bizi küçük çocuklar gibi yumuşak tokatlarla büyüttüğü çocukluk dönemi sona erdi. Şimdi ne yapmamız gerektiğini anlamanın zamanı geldi. İnsan, ancak kalplerin birleşmesi yoluyla doğayla birleşebilir ve bu bağda yeni bir hayat hissedebilir.

Eski hayata dönme girişimlerinin tümü, başarı ile sonuçlanmayacaktır. Aksine, zamanı geri çevirmek için her girişimde darbelere maruz kalacağız. Bu darbeler bize öğretecek ve yeni bir yönü işaret edecekler: bütünsel birliğe ulaşmak anlamına gelen, doğaya daha yakın olmak.

Gelecekte ne tür insanlar değerli olacak? Topluma fayda sağlayan ve birliği öğretenler.

Kimse onlara geçmişin geri gelmeyeceğini söylemiyor. Daha birçok insan işlerini kaybedecek.

İnsanlar hala Koronavirüs nedeniyle kaybettikleri işleri talep ediyor. Hala her şeyin eski haline döneceğinden eminler. Hükümetin her şeyi ayarlayıp tazmin edebileceğine inanıyorlar.

Geçmişi geri getirme girişimi için enerji ve kaynak israf etmek utanç vericidir.

İnsan – Doğanın En Yüksek Seviyesi

Soru: İnsan neden doğanın tacıdır?  Belki de doğada daha gelişmiş varlıklar vardır ve hayatımız onlara bağlı olabilir mi?

Cevap: Bilgi ve duyum sistemimizden, insanın en yüksek varlık olduğunu görüyoruz.

Tabii ki, doğanın tacı olarak adlandırılmamıza rağmen, egoizmimiz her şeyi yok ediyor.  Fakat cansız, bitkisel, hayvansal ve insan doğası sistemi içinde, insan yaratılışın en üst noktasıdır ancak zararlı ve çok kusurludur ama yine de zirve noktasıdır.  Eğer kendini düzeltir ve değiştirebilirse, o zaman her anlamda gerçekten doruk noktası olacaktır.

Biz insanlar, yaratılışın nihai amacıyız, şimdiki formumuzda değil ama başarabileceğimiz ve başarmamız gereken formda.

Bu varoluş biçimi, içinde doğduğumuz ve geliştiğimiz egoist doğamızın üstesinden geldiğimizde elde edilecektir. Bu nedenle bizler, kötü, genel sistemin tam zıttı olarak, onun ortak bütünlük arzusunun farkındalığına gelmeliyiz.

Egoist arzumuzu özgecil olan arzuya, mesafemizi ve ayrılığımızı bağ ve yakınlığa doğru ıslah ettiğimizde, gerçekten doğanın en yüksek seviyesi oluruz.