Yeni Hayat 1116 – Kendi Yaşamımızı Kontrol Edebilir Miyiz?

Dr.Michael Laitman, Oren Levi ve Tal Mandelbaum ben Moshe ile söyleşide

Kendimizi kontrol etmeden çevremizdeki durumları kontrol etmeye çalıştığımızda kendimizi kandırıyor muyuz? Kontrolü bırakma fikri, on kişilik bir grup içinde daha yüksek gücü keşfetmeden ve grubun kontrolünü tanımadan yapılırsa ciddi veya değerli değildir. Bu yüksek yönetim ve denetim sistemini Kabala bilgeliğinden öğreniyoruz.  Kabala “Ve dostunu kendin gibi seveceksin” kuralını uygulayarak, bize kontrolü bırakmamızı öğretir. Sevginin gücü aramızda durduğunda, o her şeyi organize eder ve gerçek özgürlüğü ediniriz.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1116-kendi-yasamimizi-kontrol-edebilir-miyiz/

“Toplumu Değiştirmenin Bazı Yolları Nelerdir?” (Quora)

Toplumu değiştirmenin yollarını tartışmadan önce, toplumun hangi değişiklikleri elde etmesi gerektiğini sorgulamalıyız.

Çağımızda, toplumda ihtiyaç duyulan değişim, değerlerin değişmesidir,  sağlıklı, mutlu ve kendine güvenen bireylerle dolu bir toplum istiyorsak, bireysel olarak daha başarılı, zengin, ünlü ve güçlü olmak için egoist arayışlara değer vermek yerine, o zaman karşılıklı sorumluluk, düşünce, işbirliği ve topluma nüfuz eden olumlu bağ değerlerine ihtiyacımız vardır.

Böyle bir değer değişikliğine ulaşmak için, bu değişimi tek başımıza uygulayamayız. Aksine, bu değişimi sağlamak için dış etkiye ihtiyacımız vardır. Bununla birlikte, böyle bir değişikliğe ulaşmaya azmedebiliriz ve bunun gerçekleşmesi için doğanın bizi giderek daha fazla bağlama eğilimini anlamamız gerekiyor.

Algılamamızın ve hissiyatımızın dışında, mutlak sevgiden hareket eden ve gerçekliğin her detayını dikkatli bir şekilde değerlendiren tek bir doğa gücü vardır.

O, cansız maddeden bitki ve hayvan yaşamına ve son olarak biz insanlara kadar, deneyimlediğimiz gerçekliğin birçok katmanını yarattı ve geliştirdi.

Bu nedenle, toplumda bir değişim sağlamak için, tüm yaşamı yaratan ve sürdüren doğanın gücünü çağırmalıyız, böylece o bizim üzerimizde çalışır ve bizi doğa ile dengeye yakınlaştıracak yeni bir değerler kümesine yönlendirir.

Doğanın nasıl çalıştığı, insan doğasının nasıl doğanın sevgi, ihsan etme ve bağın genel niteliğine karşı çıkan egoist ve ben merkezli bir form olduğu ve bizi birleştirmesini, değerlerimizi değiştirmesini ve aynı şekilde, sonuçta paylaştığımız bütünleşik gerçeklik algısını ve hissiyatını sağlaması için, yaratılışın olumsuz kutbundan nasıl pozitif gücü yaşamlarımıza çağırabileceğimiz konusunda daha fazla farkındalık kazanmamız gerekir.

Nazar Düşüncenin Gücüdür

Soru: Nazar nedir? Etki mekanizması nedir? Kişi buna nasıl karşı koyar?

Cevap: Nazar, düşüncenin gücüdür. Her birimizin içsel güçleri vardır ve birisi hakkında kötü düşündüğümüzde, sonuç olarak, onun hakkında bir sürü kötü düşünce, onun üzerinde etkiye sahip olur. Bu, bir kişinin başka bir kişi üzerindeki ve hatta tüm toplum üzerindeki etkisidir.

Birisine bakabilen ve diyelim ki ateşleri yükselen insanlar var. Bu tür olayları defalarca gördüm.

Birbirimizi etkiliyoruz çünkü hepimiz aynı sistemde, aynı arzu içindeyiz. Tüm insanlık, bir kabul edilir. Bu nedenle, birbirimiz üzerindeki etkimiz o kadar olasılık dışı değildir.  Birleşik sistemde olmak zaten böyle bir etkinin olasılığını gösteriyor.

Soru: Yani doğaüstü bir şey değil mi?

Cevap: Hayır, sadece şu anda insanların bu kadar özel yetenekleri yok. Bir zamanlar daha belirgindiler, ancak insanlar bunları kullanmadı.

Soru: Bunları kendi içinizde geliştirebilir misiniz?

Cevap: Tabii. Ancak bunun için keşiflere, belirli çevrelere gitmelisiniz.

Soru: Nazar karşı koyabilir misiniz?

Cevap: Bu da orada öğretilir.

Gerçek Birlik Nedir?

Soru: Gerçek birlik nedir?

Cevap: Gerçek birlikle, bizim dışımızda olan bir güç yaratırız. Sizinle bağ kurarsam, her birimizde olmayan ortak bir güç aramızda ortaya çıkar. Aslında, her birimizin bir egoist olması gerçeği sayesinde, her birimiz egoizmimizi reddettiğimizde, o aramızdaki boşluğa girer ve orada egoist güçlerimizden ortak bir güç yaratılır ve buna konsantre oluruz ve Yaradan’ı ifşa ederiz.

Bu içsel bir eylemdir.

Maneviyata Girmemizden Öncesi Kaç Yıl Alır?

Soru: İlk manevi seviyeye yolculuğun, yaklaşık 25-30 yıl sürdüğünü söylediniz. Rabaş ile sadece 11 yıl sonra maneviyatı edinmeyi nasıl başardınız?

Cevap: İlk manevi seviyeye ulaşmak en az 10 yıl alır. Kişi ciddi bir şekilde çalışırsa, yaklaşık yedi, sekiz yıl alır, 10 yıla kadar sürebilir.

Ancak günümüzde, 10-20 yıldır eğitim gören insanların bulunduğu grubumuza girenler, 5 yılda onlara yetişebilirler. Kişi dostlarıyla bütünleşir ve her şeyi onlarla birlikte yaparsa, onların kabına girecek ve birlikte manevi ıslahla ilgileneceklerdir.

Yeni Hayat 1114 – Bağ Kurma

Dr. Michael Laitman, Oren Levi ve Yael Leshed-Harel ile söyleşide

Doğadaki tüm birbirine bağlılık, Yaradan ile yaratılan varlık arasındaki tek bir merkezi bağdan kaynaklanır. Yaradan, her şeyi birbirine yapıştıran manevi bir güç olan, ihsan etme gücüdür. Yaratılan her varlıkta var olan kıvılcımı ihsan eder ve her birini doğanın genel yasasını kabul etmeye ve başkalarıyla tek bir beden olarak bağ kurmaya zorlar. Kabala ilmi bizlere, ileri seviyede madde, enerji ve ruhla sonuçlanan kapsamlı, mükemmel, karşılıklı bir bağ olan, nihai amacımıza nasıl ulaşacağımızı öğretir.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1114-bag-kurma/

Bireysellik ve Birbirine Bağlılık

Soru: Biyologlar birçok canlı organizmanın kolektif kararlar alabileceğini keşfettiler. Örneğin, bazı bakteriyel ortamlarda, tekdüzelik, belirli bir kimyasalın salınmasıyla elde edilir. Birbirleriyle bu şekilde iletişim kurmaları bir tehlike işareti olabilir.

Balık sürüsü, bir yırtıcı balığı bireysel balıklardan daha hızlı ve daha kesin olarak tanır. Tek başına insanlar, hatta yüksek zeka seviyesine sahip en akıllı olanlar bile, bir ekibin çözdüğü sorunları çözemezler. Yani, kolektif aklın açık belirtileri vardır.

Fakat burada bir çelişki var: Bir yandan doğa tarih boyunca bireyselliğimizi geliştiriyor. Öte yandan da, hayatta kalanların en güçlüler değil, işbirliğine daha fazla adapte olan kişiler olduğunu gözlemliyoruz. Bu paradoks nasıl çözülebilir?

Cevap: Bireysellik, bütünlüğe, karşılılığa veya birbirleriyle doğru bağa aykırı olmamalıdır.

Her sistemde ayrı elemanlar vardır. Her biri kendi yolunda çok önemli ve mükemmeldir. Ancak aralarındaki etkileşim kalibre edilmelidir, böylece duygularında, etkilerinde ve birbirleriyle kombinasyonlarında, ortak bağlarından dolayı yönlendirildiklerini hissederler. Bu nedenle, biri diğeriyle çelişmez.

Bir yandan, dahi ve sıra dışı insanlardan oluşan bir takım toplamak istiyoruz. Öte yandan, bunlar arasında mutlak etkileşim, bağ ve entegrasyon olmalı. Aksi halde bu bireyler ne işe yarar ki?

Soru: Öyleyse doğal seleksiyon ve birlikte gelişim, beraber mi var olmakta?

Cevap: Gerçek şu ki, gelişim bize doğa tarafından verilmektedir. Ancak gelişim ile birlikte, ya da belki de bazı yönlerden ona karşıt olarak, doğa her bir nesneyle birleşmemizi ve birbirimizle daha bağ içinde olmamızı ister. Bunu birçok nesil boyunca yapmadık ve bu nedenle çok acı çekiyoruz.

“Tisha B’AV’ın Anlamı” (Kabbalah)

Tisha B’Av (Av’ın 9’u) insanın gelişiminde çok önemli bir koşuldur.

Tisha B’Av, Kutsal Tapınak’ın yıkımının bir anıtı olarak hizmet eder. Kabala bilgeliğine göre, bu yıkım, Kutsal Tapınak’ın temsil ettiği tek bir ruh olarak birleşmemizin farkındalığının kaybını simgeler. Bu, Kabala’nın kapların “kırılması” veya “parçalanması” olarak da adlandırdığı bir durumdur.

Kapların kırılmasının büyük önemi, bozulma ve kırılmadan geçmeden tam bir ıslah ve birleşme yapılamamasıdır.

Böylece Tisha B’Av iki kutupsal zıt durumu temsil eder:

Buna direnebilmek için elimizden gelen her şeyi yapmamız gerektiği anlayışıyla birlikte, yaklaşan kırılmanın tahmininden üzüntü ve ağlayış, yani birliğimizi parçalara ayırmak için artan basınca karşı birliğimize tutunmaktır.

Birliği kaybetmemiz daha büyük ve daha bütün bir birlik biçimine ulaşma şansı olduğu için kırılmanın bize getirdiği koşullardaki muazzam sevinçtir.

Bu nedenle, geçmiş yıkımlarla ilgili üzüntünün, bu yıkımların daha yüksek ve daha bütün bir bağ biçimine yükselmek için getirdiği şansın sevinciyle dengelenmesi gerekir.

Dolayısıyla Tisha B’Av, Yahudi takviminde sadece tarih boyunca olan bir dizi felaketin hatırlandığı ve yas tutulduğu yıllık oruç günü değildir. Bu daha ziyade, mevcut ıslah sürecine – bir zamanlar kırılmış olan, yeni bir Kutsal Tapınak’ın inşası olarak kabul edilen ilişkilerin ıslahına aktif olarak katılmadığımızı kabul ettiğimizde her an yüzeye çıkabilen bir durumdur.

Bu nasıl çalışıyor?

Büyük Kabalist Isaac Luria’nın (Ari) dönemi olan 16. yüzyıl, ıslah sürecinin bilgisinin kapılarının insanlığa açılacağı zamanı belirledi. O zamana kadar, ıslah metodunu tutan Kabalistler zamanın henüz olgunlaşmamış olduğunu çok iyi bildikleri için, o kapılar kilitliydi.

16. yüzyıldan beri ve daha çok bizim zamanımızda, ıslah sürecine aktif olarak katılma bilgisi ve becerisi gittikçe artmaktadır, Kabala’nın otantik bilgeliği daha çok yayılmıştır.

Bu nedenle, binlerce yıl önce yıkılmış olan Kutsal Tapınaklarla ilgili üzüntü duymamıza gerek yok. Bunun yerine, üzüntümüz her an mevcut olan ıslah sürecine isteyerek katılmaya olan ihmalkârlığımıza yönelik olmalıdır.

Başka bir deyişle, her an, ıslah sürecine katılımımızı eklemekte, yani dünyaya birliği getirmek ve geçmişte olduğundan daha yüksek bir düzeyde yeniden birleşmek için birbirimizle olumlu bağ kurmayı hedeflemekte başarısız oluyoruz. Ya da başka bir deyişle, her an yeni Kutsal Tapınak’ın inşasına başka bir “tuğla” eklemekte başarısız oluyoruz – o zaman bizim ve insanlığın üzgün olması gereken olumlu geleceğimizle ilgili farkındalık, önem ve endişemiz eksik.

2.000 yıl önce ne olduğunu tam olarak anlayamayız. Bugün arzularımız çok daha büyük ve çağımız, yeni Kutsal Tapınağın yaklaşan inşası, yani tüm insanlığın ulaşması gereken tüm bölünmelerin üzerinde bir birlik durumu ile tanımlanıyor. Bu nedenle, geçmişte neler olup bittiğine ağlamak, o zamanların yetersiz ve talihsiz insanlarına dönüp bakan, belirli bir düzenin gelişmesi için bu yıkımın gerekliliğini hesaba katmayan bir yaklaşım bizim erdemli bireyler gibi görünmemizi sağlar.

16. yüzyıldan beri, Ari’nin zamanından, ıslah sürecine katılma becerisi insanlığa açıldı ve Tisha B’Av’ın anlamı bu sürece göre anlaşılabilir: Tapınakların yıkımı insan ilişkilerinin yıkılması, insanlık arasında dünyaya yayılan bölünme ve bizlere düzeltme becerisi verilen kırılmış koşuldur.

Dolayısıyla, kırık ilişkilerimizi ıslah etmeye ve önceleri hiç bir zaman tecrübe etmediğimiz kadar çok daha yüksek ve daha bütün bir birleşmeye yöneldiğimiz için, Tisha B’Av ile tarih olarak değil, her an karşılaşabileceğimiz bir durum olarak ilişki kurmalıyız.

Twitter’da Düşüncelerim / 4 Ağustos 2020

Yaradan’ın en ufak etkisini ifşa ederek kendimizi  4-5 ay içinde yeni bir dünyada bulduk. Bu dünyaya direniyor ve katılmıyoruz, onu kucaklamak istemiyoruz. Fakat yeni bir gerçekliğe giriyoruz. Eski hayat geri dönmeyecek, yeni bir hayat yaşamak zorunda kalacağız ve kısıtlamalar daha da kötüleşecek.

Virüste, Üst gücün işleyişini görüyoruz, bundan başka hiçbir şey yok. Bununla savaşmak için ne yapılabilir, böyle bir virüs için bir tedavi nerede bulabilirim? Ama virüsün tedavisine ihtiyacımız yok! Egoizmimiz için bir tedavi bulmalıyız, o zaman hiçbir virüs hissetmeyiz.

Egoizminden başka kötülük de yoktur. Birbirimizi kötülük yaymaktan korursak, virüs yok olur. Yaradan, bizlerin ihsan etme veya başkalarına zarar vermeme niyetine sahip olmamızı ister. İçimizdeki bu yasanın manevi tezahürünü fark edeceğiz ve Yaradan’ı anlama yolunda ilerleyeceğiz.

Yeni Hayat 1113 – Istıraba Karşı Doğru Yaklaşım

Dr. Michael Laitman, Oren Levi ve Nitzah Mazoz ile söyleşide

Acı vardır, böylece kişi hayattaki amacını sorgulayacak ve hayatın özüne aşina olacaktır. Üst güç, egoist doğamızı aşarak ve ruhumuzu geliştirerek ilerlememizi ister. Acı, bedenin ölümü ile ilgili olarak ruhu saflaştırır. Bizi yaşam yoluna yönlendirir ve “Dostunu kendin gibi seveceksin” (Levililer 19:18) ilkesine göre içsel olarak değişmemizi ister.

 

 Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1113-istiraba-karsi-dogru-yaklasim/