“Yeni Bir Navigasyon Sistemi İhtiyacı İçinde” (Linkedin)

Dünya o kadar hızlı değişiyor ki takip edemiyoruz. Okulda veya üniversitede küreselleşme ile ilgili eğitim gördük ama bunu hayatımızda gerçek bir sorun olarak hiç hissetmedik. Şimdi, Batı Avrupa’da pencereden dışarı bakıp, Amerika’nın Batı Kıyısı’ndaki yangınlardan çıkan dumanla grimsi hale gelen, soluk mavi gökyüzünü görmek, gerçekten tek bir teknede olduğumuzu anlamak için yeterli. Dünyayı üç boyutlu bir dünyada yaşıyormuşuz gibi geziniyoruz ama böyle değil; bir kürenin içinde yaşıyoruz ve o kürenin her noktası diğer her noktayı etkiliyor. Yaptığımız, söylediğimiz ve hatta düşündüğümüz her şey dünyadaki diğer herkesi etkiliyor. Korkunç bir düşünce, ama yine de doğru. Yakın zamanda, dünyanın sorunlarını “küresel ortaklık eksikliğine” bağlayan eski Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’a katılıyorum, ancak bunun ortaklıktan daha derin olduğunu düşünüyorum; hayatta kalmamız bağlantılı hale geldi.

Aslında, Koronavirüsün bize öğrettiği ilk ders, her bir elementin diğer unsurları etkilediği yeni bir varoluş boyutuna, küresel boyuta geçtiğimizdi. Pek çok insan, Koronavirüsle ilgili karşılıklı sorumluluğumuzu tanımlamak için, “Herhangi bir yerdeki enfeksiyon, her yerde enfeksiyondur.” ifadesini kullandı, ancak bu, diğer her şey için de geçerlidir.

Bu nedenle, birbirimizi sevmesek ve çoğu durumda birbirimiz için en kötüsünü dilesekte, bu tutumu sürdürmeyi göze alamayız; bu bize doğrudan ve çok kişisel olarak zarar verecektir. Kelimenin tam anlamıyla birbirimizden sorumlu hale geldik. ABD’deki yangınları ve kasırgaları, kendi kasabamızda oluyormuş gibi önemsemeliyiz; Covid’den ölen milyonlarca insanı, kendi ailemizmiş gibi önemsemeliyiz ve dünya çapında yeterli yiyecek ve suya, barınağa ve hatta sağlık önlemlerine sahip olmayan milyonlarca insanı önemsemeliyiz. Acı çeken tüm insanları önemsemeliyiz çünkü bugün onlar yarın biziz, bu kadar basit ve bu kadar gerçektir.

Ve yapabileceğimiz hiçbir şey yok değil. Herkese yetecek kadar yiyecek ve su var; Covid’i durdurmak ve hatta iyileştirmek için yapabileceğimiz çok şey var ve Dünya’nın iklimini dengelemesine yardımcı olmak içinde yapabileceğimiz çok şey var. Ancak şu anki kıyasıya rekabet tutumu içinde, hiçbir şey yapamayacağız ve hepimiz Dünya’nın batan teknesinde boğulacağız.

Yani yapmamız gereken ilk şey, birbirimizle bağ kurma şeklimizi değiştirmektir. Toplumsal atmosferi değiştirirsek, birdenbire, birbirimize yardım etmek çok doğal gelecek. Bu gerçekleştiğinde, kendi ihtiyaçlarımız için ve başkalarını mahrum bırakmak için depoladığımız geniş kaynaklar, en çok ihtiyaç duyulan yere hızla ulaşacaktır. Dünya’nın çehresini ve insanlığın kaderini birkaç ay içinde değiştirebiliriz; bu sadece olumsuz bir tutumdan başkalarına karşı olumlu bir tutuma geçiş meselesidir. Bunu uygularsak, Dünya’da cennette yaşarız. Yapmazsak, Cehenneme gitmek için ölmemize gerek kalmaz; o bize gelecektir.

“Koronavirüsün Dünyaya Yayılmasını Nasıl Durdurabiliriz?” (Quora)

Koronavirüsün yayılmasını durdurmak için öncelikle hastalığın kendisini doğru bir şekilde teşhis etmemiz gerekiyor. Yani, daha iyi ve daha sağlıklı bir duruma doğru ilerlememiz, mevcut durumumuzun doğru teşhisine bağlıdır.

Dahası, hastalığın doğru teşhisine ek olarak, hastalığın basitçe ortadan kalkmasını veya harika bir ilacın ortaya çıkmasını ve sonra her şeyin yoluna girmesini beklemeyi bırakmamız akıllıca olacaktır.

Doğanın nedensel düzeylerinde nasıl işlediğini daha derinlemesine inceleyebilseydik, bu salgın aracılığıyla bize nasıl davrandığını ve bizden ne istediğini görebilirdik.

Bu virüsün insanlığa verdiği acı, ıstırap ve uzun süreli rahatsızlık, hastalığın nedeninin insan ilişkileri seviyesinde keşfedilmesine uyanabilmemiz içindir – virüsün arkasında bizim birbirimizden kopuşumuz ve yabancılaşmamız vardır.

Birbirimize karşı bölücü tutumlarımızın Koronavirüs de dahil olmak üzere yaşadığımız her ızdırabı meydana getirdiğini ne kadar erken anlarsak, o zaman görüşümüzü bu tür tutumları düzeltmeye o kadar çabuk odaklayabiliriz.

Yine de, pandemiden hiçbir şey öğrenmediğimizi görüyorum: çözümün bir aşı yoluyla gelmesini beklemeye devam ediyoruz ve ayrıca kKoronavirüs öncesi egoist-tüketici yaşam tarzlarımızı yeniden canlandırmaya çalışıyoruz, maddi refahın dar bireysel vizyonları için, devam eden bir yarışmada kendimizi birbirimizle karşı karşıya getiriyoruz.

Bununla birlikte, birbirimizle nasıl ilişki kurduğumuzu gözden geçirmeyi ne kadar uzun süre başaramazsak, o zaman Koronavirüs (veya ondan sonra sıraya giren diğer virüsler) bizi o kadar çok endişelendirecektir. Salgın devam edecek çünkü bugün doğa bizi birbirimize karşı tutumumuzu iyileştirmeye zorluyor.

Bu nedenle, Koronavirüsün yayılmasını durdurmak, öncelikle birbirimize olan nefretimizin esas nedeni olduğunu anlamayı gerektirir. Bununla böyle bir ilişki kurduğumuzda, bir hastalığın tedavisinin yarısı onun doğru teşhisinde olduğundan, hastalığı tedavi etmek için zaten önemli bir adım atmış oluruz.

Bu nedenle, doğa hakkında daha derin bir anlayışa sahip olanlar, bu mesajı insanlığa açıklamak için çok çaba sarf etmekteler çünkü onlar, insanlığın bu mesajı ne kadar çok duyarlarsa, salgından o kadar çabuk iyileşebileceğini ve daha uyumlu ilişkilerle daha iyi bir dünyaya ilerleyebileceğini bilmekteler.

Koronavirüs aşılarına ihtiyacımız yok. Ayrıca Koronavirüs aşısını ilk çıkaranlar olma yarışındaki ülkelerin ve uzmanların arkasındaki niyetlere de bakarsak, o zaman insanlığı iyileştirmek için saf bir niyet değil, servet, gurur ve güç için egoist güdülerle dolu bir niyet buluruz. Bu nedenle, aşılar da dahil olmak üzere bu tür egoist nedenlerle yapılan herhangi bir şeyden olumlu bir ilerleme ortaya çıkmasını bekleyemeyiz.

Vücudumuza enjekte edilecek bir aşı aramak için milyonlarca dolar ve yüzlerce saat harcamak yerine, içimizde zaten var olan aşıyı aramak daha akıllıca olur – eğer birbirimizle olumlu, iyi ve sevgi dolu ilişkiler gerçekleştirirsek, o zaman Koronavirüsün yayılmasını ve bugün hayatımızı bozan sayısız diğer hastalıkları ve sorunları durduracağız.

Kalplerimizde böyle bir “aşı”ya sahibiz ve bizlere her an onu birbirimize enjekte etme fırsatı verilmiştir. Ya bölücü tutumlarımızın istemsizce bizim aracılığımızla hareket etmesine ve birbirimize zehir enjekte etmesine izin veririz ya da her birimiz karşılıklı sorumluluğumuzu kabul eder ve böylelikle bölücü tutumlarımızın üstünde, birbirimizi önemsemeyi ve sevmeyi hedefleyerek virüse karşı panzehiri birbirimize enjekte ederiz.

Bölünmenin üzerinde, sevgi, birleşme ve birliktelik tüm hastalıkların panzehiridir. Bu çözümü, aşılar için klinik deneyler oluşturmamıza benzer şekilde test edebiliriz, örneğin, birbirlerine yabancı olan insanları, virüse karşı nasıl bağışıklık kazanacaklarını görmek amacıyla yeni bir içsel yakınlığa ve içten bağlara yönlendirmeye odaklanan laboratuvarlar oluşturarak.

Daha sıkı karşılıklı bağımlılık ve birbirine bağlılık dönemi olan, yeni bir çağa ne ölçüde girdiğimizi henüz içselleştirmedik ve birbirimize karşı tutumlarımızın dışında hiçbir tedavi, bu çağda herhangi bir şeyi düzeltmeye yaramaz.

Bugünden itibaren, değişmesi gereken içimizdeki bu noktayı – birbirimize karşı tutumumuzu – tam olarak aydınlatmak için daha fazla darbe deneyimleyeceğiz.

Bu nedenle Koronavirüsün yayılmasını durdurmak, birbirimize karşı egoist tutumlarımızda virüsün nedenini teşhis etmeyi gerektirir ve bu olumlu tutumlar, virüs ve hayatımızdaki diğer tüm sorunların çaresini elinde tutmaktadır.

Böyle bir bilgi zaten bizi iyileştirmek için hareket eder.

Olumlu ilişkiler, hayatımızdaki olumlu olan her şeyin kaynağıdır ve bu tür ilişkilerin eksikliği, hayatımızdaki olumsuz olan her şeyin kaynağıdır. Aynı şekilde Koronavirüs de bize bu prensibi öğretmek için ortaya çıkmış bir olgudur.

Hemfikir olsak da olmasak da, içimizde zaten var olduğu için onu denemenin hiçbir maliyeti yoktur. Virüsün tedavisini denemek ve bulmak için ellerimizle veya bacaklarımızla herhangi bir şey yapmak için para veya çaba harcamamıza gerek yok. Eminim ki, birbirimize karşı tutumumuzu iyileştirdiğimiz an, Koronavirüsün yayılmasının durma noktasına geldiğini göreceğiz.

 

Özgür İrade Yanılsaması

Soru: Bütünüyle idare edilen bir kişi, nasıl bir şeyi ifşa edebilir? Görünüşe göre her bir ifşa yukarıdan gelmektedir.

Cevap: Bu doğrudur. Var olan tek şey, ne hissettiğimiz ve uygulama ne olduğudur. Bu tutarsızlık devam ettiği sürece, özgür irade yanılsamasına sahibizdir.

Doğayı ve onun mutlak yasalarını ve bir günden diğerine gitgide daha bütünsel olarak ifşa ettiğimiz, bütün karşılıklı bağı gözlemleyerek, istediğimizi yapmakta, istediğimizi düşünmekte özgür olduğumuzu söylemek mümkün mü? Hayır! Gerçek realite algısından yoksun olduğu için, sadece insan bu şekilde düşünebilir.

Twitter’da Düşüncelerim / 1 Ekim 2020

Baal HaSulam, Mektup 49 Sizden tüm güçlerinizi, birbirinizi sevmeye ve birbirinizin acılarına katılmaya, mümkün olduğunca birbirinizin sevincine sevinmeye başlamaya sarf etmenizi rica ediyorum. Umarım bu sözleri yerine getirir ve bunlara tamamen ve kusursuz bir şekilde uyarsınız.

Baal HaSulam, Kişi kendisi için değil, bir bütün olarak tüm zincir için yaşar, öyle ki, zincirdeki her halka onun içindeki hayatın ışığını almaz, sadece onu bir bütün olarak tüm zincire iletir. Panim Meirot UMasbirot kitabına önsöz, madde 22

Baal HaSulam, Son Nesil Hayatın amacı, yalnızca O’nun yararına hareket etme koşulunu titizlikle uygulayarak Yaradan’a bağlılığı hak etmektir. Ya da birçok kişiye O’na bağlı kalabilmeleri için nitelik kazandırmak.

Baal HaSulam, Mektup 4 Ruhunuzdan kopan tüm parçaları toplamak ve onları tek bedende birleştirmekten başka eksikliğiniz olmasın. Yaradan, bu mükemmel bedene sonsuza dek varlığını yerleştirecektir. Ve büyük bilgeliğin pınarı ve üst ışık nehirleri sınırsız bir kaynak gibi olacaktır.

Baal HaSulam, Mektup 13 Dostların kusurlarını değil, erdemlerini görmeye; onlarla gerçek sevgide birleşmeye çalışın, ta ki “sevgi tüm günahları örter” safhasına kadar.

Bizim zamanımızda sadece sevgi bizi kurtaracak, yani bütün farklılıkların üzerinde birlik. Çocuğumda sevdiğim hiçbir şey olmasa bile onu hala seviyorum! Sevgi hiçbir kurala uymaz, “Sevgi tüm günahları örter” Bu, öğrenmemiz gereken sevgi türüdür!

Yeni Hayat 1147 – Çevremizden Gelen Destek

Dr. Michael Laitman, Oren Levi ve Tal Mandelbaum ben Moshe ile söyleşide

Anneler birbirleriyle bağ kurduğunda, bizler tüm çocukları sıkıntılardan koruyacak özel bir doğa gücünden destek alacağız. Çocuklarımızın ve torunlarımızın yaşayacağı dünyayı yok ediyoruz. Kayıtsızlık ve kötülük çağında yaşıyoruz. Çocuklarımız için endişelenmemiz, onları anaokulu öğretmenlerinin tekrarlayan tacizlerinden, egoist patlamalarından korumayacaktır. Sadece karşılıklı bağın gücü, herkes arasında denge yaratacaktır.

                                               

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1147-cevremizden-gelen-destek/

Mantık Ötesi İnanç Nedir?

Mantık ötesi inanç nedir? Manevi dünyaya girmek için neden aklımızı ve duygularımızı iptal etmemiz gerekiyor ve bunun yerine ne alacağız? Bu mantıklı bir soru çünkü kişi kendisini değiştirmesi ve başka bir şeye dönüşmesi gerektiğini hissetmeye başlıyor.

Maddesel aklımızı ve hatta egoist kalbimizi, manevi dünyada kullanamazsak, geriye neyimiz kalır? Üst dünyayı hissetmek, Yaradan’ı hissetmek için bir Kli’yi nasıl inşa edebiliriz, yeni bir aklı ve daha üst derecede hisleri nasıl oluşturabiliriz?

Bu dünyada bile insan, hayvan, bitki ve cansız maddelerin ne kadar değişik seviyelerde birbirlerinden farklılaştığını görüyoruz. Gelişimin her seviyesi kendi aklı, duyguları, formu, davranışı ve hareket özgürlüğü ile tanımlanır. Bir varlık ne kadar gelişmişse, aklı, duyguları ve çevresiyle bağ kurma yeteneği o kadar büyük olur. Ve maneviyata girdiğimizde, yeni bir çevreye, ihsan etme güçlerinin alanına giriyoruz; almanın değil.

Dünyamızda ifşa olan dört tür alma gücü vardır. Cansız, bitkisel ve hayvansal üç seviye vardır ve  ayrıca manevi dünyanın cansız, bitkisel ve hayvansal derecesine, bir sonraki seviyeye geçiş aşaması olan insan. Üst dünyanın insanı olan Adem, zaten Yaradan ile bir bağ halindedir.

Anlaşılan o ki bir dünyadan diğerine geçiyoruz ve bunu başarmak için önceki aklımızdan ve hislerimizden çıkmalıyız. Bu, aklımız ve kalbimiz olmadan kaldığımız anlamına gelmez – biz ihsan etme güçlerinin, Bina’nın üzerine inşa edilmiş manevi olan yeni akıl ve yeni hisler ediniriz. Bina, aşağıdan gelen alma arzusu ile yukarıdan gelen üst ışığın birleşimidir. Onlar birlikte, Keter ve Malkut arasında, ortada bulunan Bina adında yeni bir form oluştururlar.

Bu şekilde, mantığımızın, egoizmimizin, alma arzumuzun üzerinde, inanç (Bina derecesi) adı verilen yeni bir algı oluştururuz. Bu yeni aklı ve hisleri, aramızdaki her türlü bağ yoluyla inşa ederiz. Buna da “Her biri dostuna yarım etti.” denir.  Birbirimize yönelik egoizmimizden çıktığımızda, bu inanç derecesini ifşa ederiz yani kendi egoistik “Ben” hissimizin üzerinde, diğerine mantık ötesi ihsan ederek.

Sonunda, bu özlemde kendim dışındaki herkesi hissetmeliyim. Sanki kendi “Ben”im yokmuş; daha ziyade benden başka herkes varmış gibi. O zaman bu diğerlerinin içinde üst gücü, Yaradan’ı hissederim.

Bu tek üst güç, yalnızca bağda, tek Kli’de ifşa edilir. Bu çalışma, sanal iletişimle, görünüşte basit mekanik eylemlerle başlar. Yine de bunu yaparak, Yaradan’ın içimizde ifşa olması için mevcut aklımızın ve duygularımızın üzerine yükselme ve ortak bir akıl ve his edinme arzumuzu ifade ederiz, yazdığı gibi: “Kendi halkım arasında yaşarım.” O’na tek bir özlemle birleşenler arasında…

Yeni Hayat 1146 – İsrail Devleti’nin Gayrimeşrulaştırılması

Dr. Michael Laitman, Oren Levi ve Nitzah Mazoz ile söyleşide

Aramızda bir bağlantı olmadan İsrail bir halk ya da millet değil, daha çok bir kalabalıktır. Sadece İsrail’de gayrimeşrulaştırma sorunu vardır çünkü o, biyolojik bir ulus olarak ortaya çıkmadı. Eski Babil’de, İbrahim tüm etnik gruplardan insanları topladı ve ideolojik bir temelde manevi bir ulus oluşturdu. Bugün İsrail halkını birbirine bağlayan bir ideoloji yok ve dünya milletleri İsrail halkını yabancı, gereksiz ve zararlı bir unsur olarak görüyor. Bugünkü İsrail’i gayri meşrulaştırmak ve karşılıklı bağ yoluyla gerçek İsrail ulusunu inşa etmek, İsrail ulusuna kalmıştır. Bölünme ve nefretin ötesinde bağ ve sevgi üzerinde çalışmaya başladığımızda, İsrail gerçekten meşrulaşacak ve küresel sempatiye sahip olacaktır.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1146-israil-devletinin-gayrimesrulastirilmasi/

Rosh HaŞanah — Af Dileme Zamanı

Rosh HaŞanah, Yaradan’dan kişinin suçları için af dileme zamanıdır. Yani, Yaradan’ın önemini ve büyüklüğünü hissetmediğimi hissederim ve bunun için af dilerim. Sonuçta, Yaradan’ı büyük ve önemli hissetseydim, o zaman elbette farklı davranırdım. Anlaşılan o ki sadece Yaradan hissinden yoksunumdur.

Bu yüzden: “Seni hissetmeme izin ver ve ben farklı olacağım!” diye talep ederim. Bir insanın Yaradan’a söylemesi gereken budur; bu doğru bir talep ve doğru bir özürdür. Neden suç işlerim? Çünkü inanç denen Yaradan hissinden yoksunum. Yaradan’a dair hiçbir his yok, inanç yok ve bu yüzden beni durduracak kimse yok. Başka türlü davranamam çünkü Yaradan bana hükmetmezse, o zaman kötü eğilim, egoizm hükmeder.

Bu nedenle Yaradan’dan, bana hükmetmesini talep ederim.  Bu benim ana talebimdir ki sonrasında Roş HaShanah’ya, krala yani O’nun bizim üzerimizde hükümmetmesini istemeye geliriz.

Tüm günahlarım için tövbe etmek, yani ıslahımı engelleyen her şeyi bilmek ve hissetmek isterim.  Yaradan’dan gözlerimi açmasını ve suçun nerede olduğunu ve emrin nerede olduğunu hissetmeme izin vermesini talep ediyorum, böylece O’nun emirlerini – ihsan etmek, sevmek, birlik olmak ve tam tersini yaptığımda- nerede yerine getirdiğimi anlayabileyim.

Ne de olsa şimdi hayatımın her anında bunu hissetmiyorum. Ve eğer hissetseydim, kesinlikle kendimi ıslah ederdim.  Sorun şu ki, karşısında kendimi kontrol edebileceğim, ihsan etme gücü olan Yaradan’ı hissetmiyorum. Bununla Yaradan’a dönerim ve O’nun, bana kendimi ihsan etme gücü karşısında kontrol etme fırsatı vermesini talep ederim ve o zaman asla suç işlemem.

Geçmişi hatırlamıyoruz ve onun için af dilemiyoruz. Olanlarla ilgili değil, ıslah için çabalamadığım ve Yaradan’dan bu konuda bana yardım etmesini istemediğim gerçeği için ağlamalıyım. İlerlemek isterim, geçmişi didikleyip, yaptığım şey üzerine gözyaşı dökmek değil.

Gerçekten bir şey yaptım mı? Bir şey yapmadım. Her şeyi Yaradan yaptı. Ve O, bunu bilerek yaptı, böylece şimdi neyi düzeltmem gerektiğini biliyorum. Yeni ifşa olmuş bu kötülüğü, bu suçu alırım ve ıslah etmeye başlarım. Bütün çabalarım ileriye yöneliktir, geriye değil. Aradaki fark budur!

Hayattaki Önemli Dokuz Kural

Yorum: İnsanlar toplum için bir takım evrensel kural geliştirdiler. Onlar, Kabalistik bakış açısından mı kaynaklanıyor? Kendimizi ayarlamız ve onları takip etmemiz mi gerekiyor?

İlk kural şudur ki: “Hayatınızı ve sevdiklerinizin hayatlarını sevgiyle doldurmaya çalışın. Bu şekilde uygun koşulları ve refahı çekersiniz. Bununla birlikte, herhangi bir biçimde saldırganlık sergilemek, yaşam kalitesinde sürekli bir bozulma ve genel olarak başarısızlıkla kendini gösterecektir.”

Cevabım: Bu kısmen doğrudur. Ancak şunu söylemek daha iyidir: sadece sevdiklerinize değil, hayatınız boyunca başkalarına da sevgi gösterin. O zaman hayatınız, tamamen yeni bir üst anlamla dolacaktır.

Yorum: “Hayatta kesinlikle tesadüfi hiçbir şey yoktur. Düşüncelerinizle, sözlerinizle, eylemlerinizle ve davranışlarınızla mevcut gerçekliğinizi ve geleceğinizi şekillendiriyorsunuz. ”

Cevabım: Bu doğru.  Ama sadece doğru şeyi nasıl yapacağımızı anlarsak. Aksi takdirde, doğru şeyi yaptığımızı düşünebiliriz ve hayat aniden hata yapmamıza neden olur.

Doğru şeyi yapmak demek, arzuladığımız ya da düşündüğümüz gibi değil, aslında doğanın programına karşılık geldiği şekilde, yaratılışın amacına açıkça ilerlemek demektir.

Yorum: Sıradaki kural, bir öncekiyle bağlantılı: “Düşüncelerimiz, her birimizin aksiyonlarını ve gerçekliğini şekillendirir. Olumlu düşünmeyi öğrenin, o zaman sizi tatmin edecek bir gerçeklik yaratırsınız. Ve bunun tersi de geçerlidir: hırs, öfke, nefret, kıskançlık ve gurur başarısızlıkları ve kötü şansı çeker. ”

Cevabım: Hayallerimle hayatımı yaratamam. Bunu, başkalarına doğru bir şekilde bağlanarak, başkalarıyla doğru bağ kurarak yapmak zorundayım: Ben onlarlayım, onlar da benimle. Hayatımı bu iyi bağdan yaratırsam, o zaman gerçekten iyi olur.

Soru: Birçok insan Tanrı’ya inanıyor. Bugünlerde ateistler bile bizi kontrol eden bir şey olduğu sonucuna varıyorlar. Kişi üst evrene bağlı olabilir mi? Nasıl doğru bir şekilde bağlanabiliriz?

Cevap: Bizi kontrol eden kimse yok. Tanrı yok.

Uymamız gereken tek bir doğa kanunu vardır. O zaman, ona erişmeye başlayacağız ve onunla iyi bir bağ kurarak gerçekten kendi kaderimizin efendisi olacağız. Bu üst güce, ihsan etme ve sevginin niteliğine tamamen benzemek koşuluyla, Tanrılar haline geleceğiz.

Yorum: Başka bir kural: “Suçlarınız ne kadar ciddi olursa olsun, evren hala her birinizi seviyor. Bununla birlikte, bize tam da şu anda ihtiyacımız olanı verdiğini unutmayın, ki bu sadece onun bildiğidir. ”

Cevabım: Evet, bu doğru. Öyle diyebilirsiniz.

Yorum: Ana evrensel yasalardan biri, form eşitliği yasasıdır. Kendinizi sevmezseniz, başkaları sizi sevmeyecek veya ilgi göstermeyecektir.

Cevabım: Başkalarını, sadece başkalarını sevmem gerekiyor. Sadece onların iyiliği için ve sadece onlar için. Bu tek doğru kuraldır.

Soru: Bunun bir örneğini nerede bulabilirim?

Cevap: Aslında, şimdi kendinizi egoist olarak seviyorsunuz. Başkalarını da aynı şekilde sevmeniz gerektiğini hayal edin.

Yorum: “Bir insanın içinde kesinlikle her şey vardır: güç, ün, onur, para ve güzellik. İş, tüm bolluğu çevrenizdeki gerçekliğe yaymaktır. ”

Cevap: Gerçekten, kişi sahip olduğu her şeyi başkalarına verirse, en mutlu, en bilge, en ıslah olmuş kişi olacaktır ve her şey onun için iyi olacaktır.

Soru: “Sahip olduğu her şeyi başkalarına vermek” ne anlama geliyor?

Cevap: Onları, kendi arzuladıklarına göre değil, en rahat, en iyi, en mükemmel duruma, doğanın üstünde gerçekte var olana getmiş olacak. Tıpkı bir çocuğu eğitmek isteyen bir anne gibi: O çocuğun istediği her şeyi yapmaz ama en mükemmel duruma ulaşması için, onun için mümkün olanın en iyisini yapar.

Yorum: “Çevrenizdeki insanları iyi ve kötü olarak sınıflandırmayın.” İnsanların değerlendirilebileceği doğru bir ölçüt var mı?

Cevabım: Elbette. Her şeyi toplumun yararı için yapan bir insan iyidir ve bunun tam tersi.

Yorum: “Evren için günah ya da ceza vb. kavramlar yoktur. “Tüm bunlara ne için ihtiyacım var?” diye sormamak önemlidir. Ancak, “Tüm bunlara neden ihtiyacım var?”

Cevabım: Bu ıslahtır.

Soru: Evrende günah ya da ceza gibi kavramlar var mı?

Cevap: İyileşme. Islah. Bu, kişiyi herkese tamamen ihsan etme ihtiyacına yönlendirmektir.

Soru: Evrenin en önemli kuralı nedir?

Cevap: Sevgi.

Soru: İnsan sevmeyi nasıl öğrenebilir?

Cevap: Bunu öğrenemezsiniz. Bunu kendinize öğretmek zorundasınız. Kabala yöntemine göre, sürekli olarak, bir grup içinde, kendi cinsinizle bağ kurarak. Bu tam olarak Kabala yönteminin doğru uygulanmasının sonucudur.

Twitter’da Düşüncelerim / 29 Eylül 2020

Geçmişte doğa bizi ileriye iterek geliştirdi. Bugün doğa bizimle buluşmak için açığa çıkıyor, gelişimimizi engelleyerek, bizi daha yüksek boyuta iterek.

Protestoları düzenleyenler arasında sevgiyi örgütlemek yerine karşılıklı nefret gördüğümde, onların eli kulağında yıkım için sıraya girdiğini anlıyorum…

Doğanın yasası, bizi tüm çelişkilerin üzerinde karşılıklı garantiye mecbur eder. Tüm sıkışmaların üzerinde başarmalı ve sevgiyi inşa etmeliyiz.

Sonuçta ulusumuz, dünyadaki tüm ulusların mini versiyonudur, bu yüzden aramızda barışı sağlamalıyız!

Bnei Baruch protestolara karşı çıkmaz. Biz insanlar arasında karşılıklı nefretin büyümesine karşı çıkıyoruz. Çünkü milletimize özel bir görev verilmiştir: insanlığa karşılıklı düşmanlığın ötesinde nasıl birleşeceğini göstermek.

Tüm acılardan ve incelemelerden sonra, iyi bir karşılıklı bağın (karşılıklı güvence) tüm sıkıntılardan kaçmanın tek yolu olduğunu keşfedeceğiz. Kendimize rağmen, “Komşunu kendin gibi sev” ilkesinin bir yaşamın bir şartı olduğunu keşfedeceğiz. Birbirimize vereceğimiz örnek budur!

YomKipur’da kişi düşüncelerini toplamalı ve egosunun, önyargılarının ve alışkanlıklarının biraz üzerine çıkmalı ve iyi bağlarla başkalarıyla bağlantısı olmadığını, kendisini, başkalarına karşı kayıtsız olduğunu, yarını düşünmediğini ve bunu kendisi ve diğerleri için görmezden geldiğini objektif olarak yargılamaya çalışmalıdır.

Bu YomKipur, yargı gününde, nasıl hareket edeceğimize karar vermeliyiz. Dünya birliğe şiddetle ihtiyaç duyuyor. Bu Yom Kipur’da gönlümüzün birbirine açılmasını diliyorum. Daha fazla mesafe yerine daha yakınlaşmak için. Tek yürek, tek bir bütün halinde birleşmek için.

Ve bunun bizim Yargı Günümüz olması için!