Geleceğe Ulaşmak İçin Bugünü Keşfedin

Soru: İnsanlar arasındaki iletişimdeki güçlükler genellikle yanlış anlamalar, korku veya nefretten kaynaklanır. En büyük sorun, iki kişinin birbirini anlamaması ve bu nedenle iletişim kuramamasıdır.

Özellikle insanların yakınlaştığı integral eğitim kurslarında, doğru iletişim modelini nasıl bulabilirim?

Cevap: Öncelikle, öğrenciler, birbirlerini anladıkları, birbirlerine bağlı oldukları ve ortak bir kavramsal ve mantıksal duyusal alana sahip oldukları, gelecek bir durumu hayal etmelidir.

Sanki zaten o gelecekteki durumdalarmış gibi, oradan başlarlar ve daha sonra bunun, bugün sahip olduklarından gerçekte ne kadar farklı olduğunu ve buna ulaşmak için hala ne yapmaları gerektiğini keşfederler.

Daha sonra, herkesin geleceğe aykırı olduğu konusunda hemfikir olduğu mevcut durumu kademeli olarak dahil ederler ve bunun uğruna nasıl daha yakınlaşabileceklerini görürler.

Soru: Öyleyse, ilk olarak, geleceği istemeleri için insanlara anlatmamız ve bunun için çabalamaya başladıklarında, içinde bulunduğumuz zamanı daha fazla araştırmamız mı gerekiyor?

Cevap: Evet. Bunun en iyi çözüm olduğunu düşünüyorum. O zaman, bu geleceğe gelmek için, neden bir şeyleri feda etmek zorunda olduklarını anlayacaklar.

Üst Düzey İletişimin Yolu

Soru: İnternet, günümüzde tükenmez bir iletişim kaynağıdır. Giderek daha sık, diller, anonimlik, gönüllülük ve ortak hedefler ve ilgi alanlarına ilişkin kısıtlamaların olmaması ile karakterize edilen sanal topluluklar oluşturulmaktadır.

Sizce bu değişikliklerin eğilimi nedir? Doğa bizi neye itiyor?

Cevap: Doğa bizi birbirimizle doğru iletişime itiyor. Henüz doğru iletişimin ne olduğunu bilmiyoruz, ancak yavaş yavaş öğreneceğiz. Bu birkaç yıl daha sürecek ve doğanın bizden ne istediğini anlayacağız.

Sonunda, her şey insanlar arasındaki iletişimin değişmesine bağlı olacaktır. Binlerce yıllık gelişimimiz boyunca, insanların yeni bir iletişim durumuna gelmeye çalıştıklarını görüyoruz. Toprağın, gücün ve zenginliğin keşfinin peşindeydiler, ancak sonunda hangi görüntülerin, yöntemlerin ve iletişim biçimlerinin kendileri için en uygun olduğunu anladılar. Ne yapıyor olduklarını anlamadılar ama genel olarak buna doğru ilerliyorlardı.

Ve zamanımızda, bu açıklamalar yeni bir seviyeye yükseltildi. Ulaşım teknikleri, aramızdaki sanal iletişim vb. nedenlerle azalan, değişen mesafelerin teknolojisinin, bizleri birbirimizle çok hızlı ve verimli bir şekilde nihai iletişim kurabileceğimiz gerçeğine götürdüğü ortaya çıktı.

Aynı zamanda, bağlantımızın tamamen mekanik, teknik olduğunu ve doğanın bizden talep ettiği bağlantı olmadığını ifşa ediyoruz.

Soru: Herkesin milyonlarca insanla iletişim kurabildiği bu tür sanal toplulukların ortaya çıkmasının olumlu bir olgu olduğunu düşünüyor musunuz?

Cevap: Elbette.

Soru: Yüzlerce yıldır kitaplar ana bilgi kaynağıydı, ancak bugün tamamen yok oluyorlar ve tüm iletişim değişti. Bu, gelişme mi yoksa bozulma mı? Geçmişte bir kişi haftada birkaç kitap okuyabiliyorken, bugün insanlar çok daha az okuyor.

Cevap: Her halükarda, yazılı kayıt şekli kaybolmayacak ve kullanmaya devam edeceğiz. Sonuçta, bu yazı biçiminde bir iletişim değil, hafızadır.

Twitter’da Düşüncelerim / 2 Aralık 2020

Yaradan’ın ifşası, O’ndan başka bir otorite olmadığını keşfetmek için kendisinin değişen gizlenmelerinden ve ifşalarından açığa çıkar. O’ndan bağımsız bir yer yoktur. Ben bunun ifşa olabileceği siyah bir noktayım, bu safhaya yapışma denir, gelişimin amacı.

Kendime değil bir tek Yaradan’a değer vermenin zorluğu, tüm dünyayı terk ettiğim ama karşılığında Yaradan’ı hissetmediğim hissindedir. Yaradan’ı hissederek, O’nunla bağlanmak için her şeyi bırakmaya hazır olurdum. Bu nedenle, asıl önemli olan Yaradan’ın tüm dünyayı doldurduğu hissine ulaşmaktır.

Görevimiz artı ve eksi arasında , Yaradan tarafından yapılan egoist doğa (kötü eğilim, bozuk başlangıç) ile çabalarımızla çektiğimiz Üst ışık (iyi başlangıç) arasında olmaktır. Kötülük ve iyi başlangıçlar arasında varız, çalışmamızı yapıyoruz.

Duygulara bağlı kalmamayı fakat mantığı takip etmeyi yani bağın bilimi Kabala bilimiyle meşgul olmayı öğrenmemiz gerekiyor. İçimizde artıdan eksiye çeşitli duygular ortaya çıktıkça-asıl mesele tüm bu duyguların üzerinde sevgi denilen birliği tamamlamak için ilerlemeye çalışmaktır

Bağ temelsiz bir nefretle başlar. Oradan, tek kalp tek adam olarak kişi kardeş sevgisine gelmelidir. Ortak ruh sistemini bir araya getirmeli ve herkesin yalnızca diğerlerini doldurmaya çalıştığı tam bir bağa ulaşmalıyız. Ortak ruh bu şekilde çalışır.

Doğamız üzerinde birlikte çalışarak aramızdaki çabaları biriktiririz, birbirimize yapışmaya çalışarak. Herkes kendini başkalarına adapte etmek, birbirine sevgiyle davranmak ister böylece aramızda Yaradan’ın mini bir sistemi, sadık bağlantılar sistemi ve ardından sevginin sistemini inşa ederiz.

Arzusunu kısmen veya tamamen kontrol edebilen kişi Kabalisttir. Yaradan’dan bir arzu alır ve bu arzuyu değiştirmek için güç ister. Her zaman içinde yaşadığı dünyayı, gerçeği, manevi merdivenin en altından en tepesine kadar değiştirebilir.

Yaradan bana her zaman belirli arzular verir: her an yeni bir dünya, yeni bir safhadır. Her saniye Yaradan’a daha yakın, daha bağışlayıcı, dostlarıma daha bağlı ve Yaradan’a bağlı kalmak isteyen tek bir adama dönüştüğümüzde onlar aracılığıyla Yaradan’a daha bağlı olmaya çabalarım

Arzumuzu değiştirerek duygularımızı değiştiririz. Hangisi olursa olsun, en kötüsünde bile Yaradan’dan bir duygu aldığım için sevinç duymalıyım. Grubun yardımıyla onun üzerine çıkabilir ve olanlara karşı tavrımı değiştirebilirim. “Oğullarım Beni yendi.”

Yaradan’ın amacı yarattıklarına haz vermektir. Bu nedenle kişi hazzı deneyimleyerek Yaradan’a haz vereceği gerçeğini dikkate almalıdır. Böylelikle Yaradan’ın gücünde olmaya, Yaradan ile, O’na memnuniyet getirecek olan hazzı alabilmek çabalar.

Bir kişi alma arzusunun ihsan etme niyeti ile ıslah edilmesine dikkat etmelidir. Öyle ki, alma arzusunda ifşa olan zevk ve neşe, kişinin hazzı deneyimlemesi dolayısıyla Yaradan’a haz vermesi niyetiyle olacaktır.

 

Yaş ve Motivasyon

Soru: Karışık yaş gruplarını nasıl motive ederim? Örneğin, integral eğitim kursumuza farklı yaşlardan insanlar: gençler ve yaşlılar katılacaktır. Elbette gençlerin motivasyonla ilgili bir sorunu var. Herkes kendi arzu seviyesinde olduğundan, onu artırmak için herhangi bir genel ilke var mı?

Cevap: Bununla ilgili diğerlerinden daha az sorunumuz olabilir çünkü yaş, cinsiyet veya gelişimden bağımsız olarak tüm insanlara, neden birleşmemiz gerektiğini, neden Kabala bilimine ihtiyacımız olduğunu, bir kişiye ne verebileceğini ve zamanımızda ona ne kadar ihtiyacımız olduğunu açıklayabiliriz.

Bu nedenle, çok farklı yaş, seviye, eğitim niteliklerine sahip vb. kişiler birbirini anlayabilecek ve birlikte çalışabileceklerdir.

Üst Dünyayı Biz İnşa Ederiz

Bizler üst dünyaya girmeyiz, onu inşa ederiz. O, hazır olarak mevcut değildir. Bizim için hazır olan tek şey, bunu yapmamız için gerekli şartlardır. Manevi dünyayı, alma arzumuzdan inşa ederiz, onun üzerine bir kısıtlama, perde ve yansıyan ışık oluşturma yoluyla. Bu yansıyan ışıkla üst dünyayı inşa ederiz.

Yansıyan ışığımız ne kadar yüksekse, derece de yükselir, üst dünyanın ne olduğunu daha iyi tasvir edebiliriz. Bundan öncesinde o yoktur. Her şey sadece bizim arzumuzda var olmaktadır: ya alma ya da ihsan etme uğruna. Bunun ötesinde, arzularımızda ve niyetlerimizde olmadığı için hakkında tek bir kelime bile söyleyemeyeceğimiz üst kaynağımız vardır.

Arzularımızda ve niyetlerimizde ifşa olan şeye Yaradan (Bo-Re) –gel ve gör, denir. Üst dünyayı, birbirimize karşılıklı ihsan etmeyi amaçlayan, arzularımızdan inşa ederiz. Ve buna “ruh” denir.

Kendinizi Nasıl Seversiniz?

Soru: Yaygın bir şekilde inanılmaktadır ki eğer kendinizi sevmezseniz, kimse sizi sevmeyecektir. Biraz daha az tartışılan bir fikir ise başkalarını sevmek için, kendinizi sevmeniz gerekir. Ve daha az tartışılan ama belki daha değerli olan: kendini sevmek için önce başkalarını sevmelisin.

Kendinizi nasıl seversiniz?

Cevap: Tek bir çıkış yolu var: insanlara istediklerini veya onlar için gerçekten önemli olanı yapmaya çalışmak. İnsanlara mutluluğu nasıl bulacaklarını gösterin. Bu sizin mutluluğunuz olacak ve herkesin mutluluğu olacaktır; kişi kendini başkalarından ayıramaz. İnsanlara mutluluğu göstererek veya çekerek, mutluluğunuzu onun içinde gördüğünüzden emin olmak gerekir.

Soru: Yani, kendinizden bağımsız olarak başkalarını gerçekten sevmek mi?

Cevap: Evet. Bundan, bunun bir öz sevgi olduğunu anlayacaksın.

“Bugün Alışveriş Merkezinde, Yarın Morgda” (Linkedin)

Korona inkarcıları her ülkede bol miktarda bulunmakta. Onları, devletin başlattığı tecritlere karşı gösteri yaparken, maskesiz dolaşırken, dikkatsizlikleri ve başkalarına bulaştırarak, başkalarına verebilecekleri zarara kayıtsız kalmalarıyla övünürken ve sanki 2019’daymış gibi halka açık yerlerde yoğunlaşırken görebilirsiniz. Peki ya çeyrek milyondan fazla Amerikalı ölürse ve sayısız başkası, kimsenin açıklayamayacağı, iyileştiremeyeceği veya ne kadar süreceğini söyleyemeyeceği korona sonrası komplikasyonlardan muzdarip olursa ne olur? Peki ya benim “ifade özgürlüğüm” başka birinin hayatını tehlikeye atarsa? Özgür bir ülkede, istediğimi yapmakta özgürüm, doğru mu?

Yanlış. Başkalarına zarar vermediği sürece, istediğimizi yapmakta özgürüz. Covid-19 söz konusu olduğunda, toplum içinde sorumsuz davranış bu kategoriye girmez; bu diğer insanların sağlığını ve muhtemelen hayatlarını tehlikeye atar.

Salgını kontrol altına almak isteyen yetkililere bir fikir önermek istiyorum: Bir kampanya başlatın ve buna “Bugün Alışveriş Merkezinde, Yarın Morgda” adını verin. Halka açık yerlerdeki insanların, nasıl eğlendiklerine ve birbirleriyle nasıl dikkatsizce takıldıklarına, güvenlik önlemlerini nasıl göz ardı ettiklerine, maske takmadıkları, gerekli mesafeyi korumadıkları ve temastan kaçınmadıklarına dair güvenlik kamerası görüntülerini alın. İki hafta sonra, bu verileri gözden geçirin ve yeni teyit edilmiş Covid vakalarının kayıtlarıyla karşılaştırma yapın. Eminim sonuçlar, kişisel verileri koruyan tüm gizlilik yasalarına rağmen, Covid’in çok gerçek olduğuna ve insanların eylemlerinin sonuçlarına katlandığına dair yeterli kanıt gösterecektir.

Düşüncesiz davranışlardan intikam alma niyeti olmadan ama basitçe tehlikenin gerçek olduğunu kanıtlamak için. Bu hareket, duygusuz gibi görünse de bu kadar çok insanın inkar etmeye çalıştığı gerçeği ortaya çıkararak, sayısız hayatı kurtarabilir: Covid gerçek ve işte burada!

İnsanlar gerçekten bir sorun olduğunu, 270.000 küsur Covid ölümünün artık bizimle olmayan gerçek insanlar olduğunu anladıklarında, durumu çözmenin yollarını düşünmeye daha açık olacaklar. Bu, karşılıklı sorumluluktan, dayanışmadan, karşılıklı bağımlılıktan ve ta ki kendilerine ya da sevdikleri birine, dikkatsiz bir kişi tarafından virüs bulaştığından dolayı karşılıklı bağımlılık yüzlerine vurana kadar, insanlara çok önemsiz görünen tüm o güzel ve gerçek fikirlerden bahsetmeye başlamamız gereken zamandır.

Tüm doğanın tek bir temel kuralı olduğunun farkına varmalı ve ona göre davranmaya başlamalıyız: Tüm yaratılanlar tek bir sistemdir, tek bir varlıktır. Tıpkı bir organın hasta olması ama vücudun geri kalanının sağlıklı olması gibi bir durum olmadığı gibi, bir kişinin hasta olması ve insanlığın geri kalanının sağlıklı olması diye bir şey de yoktur. Herhangi bir yerde bir hastalık, her yerde hastalıktır. Bunu hissetmememiz, bunun doğru olmadığı anlamına gelmez; bu, duyularımızın kusurlu olduğu, yabancılaşmadan/ötekileştirmeden hasta olduğumuz ve geri kalan hastalıklarımızı iyileştirmek için, önce yabancılaşma durumunu iyileştirmemiz gerektiği anlamına gelir.

Bunun üzerinde birlikte çalışırsak realiteyi değiştirebiliriz. Birbirimizi hissetmeyi, bağlılığımızı ve karşılıklı bağımlılığımızı hissetmeyi öğrenebiliriz. Karşılıklı sorumluluk ve dayanışmanın faydalarını keşfedebiliriz, ancak bunu yapmak için önce ortak bir taahhütte bulunmalıyız. Karantina ve yalnızlıktan bıktığımızda, kendimizi anlamsız gururumuzdan iyileştirebileceğiz ve bağ kurmaya başlayabileceğiz. Yabancılaşmadan dolayı hastalandığımızda, yabancılaşmanın bizim gerçek hastalığımız olduğunu göreceğiz.

“Pfizer COVID-19 Aşısının, % 90’ın Üzerinde Etkili Olduğuyla İlgili Haberler Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?” (Quora)

Pfizer’in Koronavirüse karşı aşısının, vakaların yüzde 90’ında etkili olduğunu açıklaması birçok insana umut verdi, ancak bir iyimserlik haricinde bu aşıdan, ortaya çıkan virüse karşı uzun süreli bir tedavi göremiyorum.

Çeşitli uzmanlardan edindiğim izlenimim, Koronavirüse karşı etkili bir tedavinin dört ila beş yıl daha alacağı yönünde. Dahası, 40 yılı aşkın bir süredir Kabala bilgeliğini çalışmaktan gelen, doğanın amacı ve planı hakkındaki anlayışıma göre, dünyanın bir tedaviye hazır olması, bizim olumlu bir şekilde bağ kurmaya hazır olmamıza bağlıdır.

Doğa gittikçe daha büyük bağlantı durumlarına evrilir ve olumlu olarak yönlendirildiğimiz bağlantıyı anladığımızda, hayatı mükemmel ve uyumlu olarak deneyimleyeceğiz.

Eğer güdülerimizi birbiriyle bağlı ve birbirine bağımlı olarak, doğa yasalarıyla uyumlu bir şekilde bağlarsak, o zaman sağlığı tam anlamıyla, yani bireysel, sosyal, küresel ve ekolojik ölçeklerde dengede içinde yaşayacağız. Bununla birlikte, olumlu bağımızı hesaba katmazsak ve bölücü dürtülerin bizi birbirimizden ayırmasına izin verirsek, birbirimiz hakkında kötü düşünürsek, o zaman virüsler bizi enfekte etmeye devam edecektir.

Şu anda, örneğin, çoğu insan, kendi kendine hizmet etme güdüleriyle, yani bunu yaparak kendi sağlıklarını korumak için maskeler takıyor. Bununla birlikte, bu salgın sırasında maskeler, kılık değiştirmiş bir doğa egzersizidir. Aslında maskeler, maske takanların çevresindeki diğer insanları, maske takanların kendilerinden çok daha fazla korurlar. Bu nedenle, maske takmayı karşılıklı değerlendirme egzersizi olarak ele almak akıllıca olacaktır: diğer insanları korumak ve onlara değer vermek için maske takmak. Bununla birlikte, başkalarını düşünmeden bile, pandemiye katlanıp, toplumla fiziksel olarak karşılaştığımızda maskeler taktıkça, doğa bize en azından bilinçsizce de olsa, başkalarına karşı kendimize bir duyarlılık katmanı ekleme yönünde daha fazla alışkanlık kazandırır.

Bununla birlikte, genel olarak, Pfizer aşısının, kısa umut dalgası ve birçok insana getirdiği rahatlama duygusu açısından olumlu olduğuna inanıyorum. Yine de aynı şekilde, birbirimize karşı tutumumuzu geliştirmenin hayatımızı iyileştireceğini söyleyecek sağlık uzmanlarına ihtiyacımız yok.

Koronavirüs salgını, doğanın bizimle iletişim kurma şeklidir. Bireysel köşelerimizde kendimizi kapatırsak ve bölücü dürtülerimizin üzerine çıkmak ve birbirimize uyumlu bir şekilde bağlanmak için hiçbir hamle yapmazsak, doğanın buna göre tepki vermesini bekleyebiliriz.

Bu nedenle, doğanın nihayetinde bizden ne istediğini ve birbirimize karşı tutumumuzu nasıl geliştirebileceğimizi düşünmek akıllıca olacaktır. İnsan toplumuna, içimizden gelen bölünme ve kutuplaşmanın üzerinde olumlu bir birlik ruhu aşılayarak, pandeminin sonunu ve doğayla denge içinde sağlıklı, mutlu, kendinden emin, güvenli ve uyumlu bir şekilde gerçekten nasıl yaşayacağımızı keşfedeceğimiz, yeni bir başlangıç göreceğiz.

Bitiş Çizgisi Mi Yoksa Ceza Yayı Mı?

Evrim kesinlikle bizi gönüllü olarak veya ıstırap yoluyla Yaradan ile form eşitliğine götürecektir; burada sadece iki yol vardır. İlk başta, doğanın güçleri nedeniyle tüm dünya bilinçsizce gelişir. Ancak kişi, gelişimin belirli bir aşamasından başlayarak, hayvansal varlığından kopar ve kendi içinde, Yaradan’a benzer bir manevi form olan bir kişi geliştirir.

Bu tür insanlar, üst bir gücü kendilerine çekip gelişimlerini hızlandırabilirler ve kendi kendilerine, açık bir kanal aracılığıyla, bu gelişme gücünü herkese aktarabilirler. Sonuç olarak, tüm kötülükler iyiye dönüşecektir, ancak bu sürece aktif katılımcılar olarak katkıda bulunmalıyız.

Gelişim sürecinin bitiş çizgisindeyiz ve bu nedenle geriye atılmamak için aktif bir rol almaya değer. Aksi takdirde, çocuk oyunlarındaki gibi, bir oyuncunun her defasında birkaç adım ileri gitmesi, fakat bir sonraki zar atılması ile aniden neredeyse oyunun başlangıcına geri gönderilmesi gibi bir tehlike ortaya çıkar.

Evrimin ceza yayına böyle bir dönüşten kaçınmak istiyorsak, doğa yasalarına, Yaradan’ın yasalarına uymalı ve daha fazla birleşip üst güçle bağ kurmaya çalışmalıyız. Ve sonrasında bizden dünyaya daha fazla ışık akacaktır.

Dünya hiçbir şey için suçlanmamalı, her şey “İsrail” in Yaradan için çabalayan kısmına, tüm ulusları birbirine, tüm bu çemberi bir hat aracılığıyla doğrudan bir kanal ile Yaradan’a bağlayanlara bağlıdır.

Ahlakı Belirleyen Nedir?

Soru: Ahlaki normların kaynakları; gelenekler, görenekler, kamuoyu, Buddha, Sokrates gibi otoriteler ve son olarak kişinin kendisi olabilmektedir. Kişi ayrıca kendisi için toplumdan aldığı bazı ahlaki standartlar belirleyebilir. Size göre belirli bir ahlaki davranışın kaynağı önemli midir?

Cevap: Gerçek şu ki, bizler belirli bir güçler sistemi içinde var olmaktayız. Her bireyin içindeki egoist nitelikleri belirlemiyoruz ve bu nedenle aramızdaki ilişkileri düzenleyip tanımlayamayız. Onlar zaman zinciri boyunca gelişimimizdeki değişimlerdir.

Bu nedenle bizlerin ahlakı, var olmaya zorlandığımız koşullara dayanır. Onlar bizim tarihsel gelişimimizin sonucudur.

Soru: Onların kaynağı nedir? İnsanın ahlaki ilkeleri nereden gelir?

Cevap: Onlar kişinin egoizminden kaynaklanır çünkü kişi anlar ki bu, yaşamanın yolu değildir yani farklı yaşamamız gerekir. Bu diğer yoldan daha iyidir, ve bunun gibi.

Egoizm, bize patronluk taslayarak ahlaki değerlerimizi belirler.