Sinerji Etkisi

Yorum: Sinerji etkisi, insanlar, bütünsel bir grupta birleştiğinde ortaya çıkar ve sonuç olarak aralarındaki entelektüel enerji artar.

Kabala’da ayrıca, kişi on kişilik bir gruba dahil olursa, on kat daha büyük değil, bin kat daha büyük bir güç aldığı söylenir.

Benim Cevabım: Elbette, çünkü aynı zamanda üst enerjiyi çekmeye başlar.

Kişi kendini feshedip üst kaynak ile aynı hizaya getirirse, o zaman artık gruptan egoist bir tepki değil, üst kaynaktan özgecil bir tepki alır. Bundan dolayı başarılı olur.

Konformizmin Etkisi

Soru: Konformizmin etkisi, kişinin çoğunluğun görüşüne uyduğu kolektiflerde oldukça yaygındır. Bu etki, daha yüksek bir amaca ulaşmak için, bir şekilde birbirine yakınlaşmak isteyenler için bütüncül eğitim kurslarında nasıl kullanılabilir?

Cevap: Ben şahsen bu etkiyi asla kullanmam. Bunu kişiye sadece kendisi kullanabilmesi için açıklarım. Onlara ulaşması için, ona herhangi bir amaç veya yöntem empoze etmem. Sadece eline bir araç veririm. Eğer isterse, amacın önemini ve çevrenin önemini kendisi için geliştirmesine meydan veririm ve sonra ilerler.

Ne bir kişiyi ne de grubunu manipüle etmem. Ne yapacağını kendi özgür iradesiyle seçmesine izin veririm.

Bir İş Modeli Olarak Sosyal Medya

Soru: Sosyal ağların temel görevi, başlangıçta insanlar arasındaki iletişimi geliştirmek için inşa edilmiş olmalarına rağmen,  kişiyi ona bir şey satmak için televizyona veya bilgisayar ekranına yapıştırmaktır.

Böyle bir sanal ortamı değiştirmenin mümkün olduğunu düşünüyor musunuz? İnsanlar üzerindeki iktidar kimin elinde olmalı? Ne izlemeliler? Ne okumalılar? Ne satmalılar? Sonuçta her şey sizler için belirlenir.

Cevap: Elbette her şey bizim için belirlenir. Kimse bize sormaz. Kısacası, güvenebileceğimiz, eğitimimizi ve yetiştirilmemizi yönetecek özel bir kuruluş oluşturulmalıdır. Sadece bu kuruluş neyi izlememiz ve dinlememiz gerektiğini açıklayabilir, genişletebilir, küçültebilir, değiştirebilir ve dikte edebilir.

Soru: Eğer hükümetlerin veya özel kişilerin elindeyse, o zaman hiçbir şey işe yaramaz mı?

Cevap: Böylesi hükümetler yoktur. Onlar her türlü finansal ve politik kodamanlar tarafından yönetiliyorlar. Bunun birinin elinde olması gerekiyorsa, o zaman kesinlikle hükümetlerin elinde olmamalı.

“Tembellik ve Ertelemenin Olumlu Faydaları Var Mıdır?” (Quora)

Teknolojik ve psikolojik olarak ne kadar evrimleşirsek, dünya çapında o kadar çok bağlanır ve kendimizi daha fazla çalışırken buluruz.

Bugün dünyanın dört bir yanındaki toplumlar, eskiden olduklarından tamamen farklıdır. Geçmişte, zamanımızın çoğunu evde, köylerde birkaç farklı etkinliğe katılarak geçiriyorduk. Bugün pek çok kişinin yaptığı gibi, şafaktan gün batımına kadar ya da bütün gece çalışmadık.

Günümüzün kesintisiz çalışma atmosferi, 19. yüzyıldaki buhar motoru gibi endüstriyel gelişmelerin zincirleme reaksiyonudur. Ne kadar çok icat yaparsak o kadar çok çalışırız. Sanki kendimizi bir vagonun üzerine kilitliyoruz ve sonra kendimizi çekmek zorunda kalıyoruz.

Ancak bu yanlıştır.

Gerçekten daha az çalışmalıyız. Eski günlerde olduğu gibi şöminenin başında oturup, bir şeyler yapmak için zaman ayırırsak, arkadaşlarımızı ve akrabalarımızı ziyaret edersek, sosyal etkinliklere daha çok katılırsak çok daha iyi oluruz. Dahası, bugün için çok fazla zaman ve çaba harcadığımız çoğu iş, tamamen gereksizdir ve yalnızca kendi başına bir amaç olarak kârı artırmak için vardır.

Tembellik bu nedenle çok faydalıdır.

Tembellik, sonraki hareketlerimizi çok titizlikle incelememiz, gerçekten gerekli olup olmadığını kontrol etmemiz için bize zaman ve alan verir.

Tembellik böylece ihtiyaçlarımıza daha uygun hareket etmemizi sağlar ve sonunda yıkıcı sonuçlara yol açan “hayatlarımızla bir şeyler yapmak” uğruna, kendimizi daireler içinde koştururken bulma şansımızı azaltır.

Bu nedenle, Kabalistik bilgelerin  “Ayakta durmak yerine otur ve yürümek yerine ayakta dur” ve “Otur ve hiçbir şey yapma – daha iyi” gibi sözleri vardır.

Kısacası, tembelliğin faydası, ne kadar az hareket edersek o kadar az sorunla karşılaşmamızdır.

İnsanlara Sevgi İle Başlamalısınız

Yaratılan sevgisinden Yaradan sevgisine doğru ilerliyoruz. Yaradan’a olan sevgi, ışık ve kabın birlikte ortaya çıktığı, karşılıklı olarak birbirini destekleyen, tüm bu sistemdeki mükemmel sevgidir.

Ama yaratılan sevgisiyle başlamalıyız yani arzularımız ve hislerimiz tek bir ortak duyguda birleşsin diye, artık aramızdaki farkı hissetmeyene kadar onlularda birbirimize yakınlaşmalıyız.  Herkes bu konuda diğerlerini tamamlamalıdır. Hayvan seviyesine ait olan fiziksel bağdan değil, insanlıktan yani fiziksel seviye değil, duyusal seviyeden bahsediyoruz.

Bu bağ, Yaradan tarafından yaratıldığından hiçbir açıklaması olmayan, temelsiz nefret ile başlar. Ve buradan, tek kalp tek adam olarak kardeş sevgisine ulaşmalıyız.

Mücadelenin olduğu ve kavgacı çocuklar gibi herkesin gücünü birleştirdiği bir dünya örneğini almayın. Bizler, Kabalistlerin tavsiyelerine uymalı ve kendimizi ıslah sürecinin son aşamasında görmeliyiz. Binlerce yıl boyunca bu dünyada birçok yaşam döngüsünden geçtik. Ve şimdi Kabala bilimini keşfetmiş olmamız tesadüf değildir. Bu dünyada hiçbir şey rastgele değildir, her şey ortak ruh sisteminden hesaplanır.

Bu yüzden birlikte çalışmalı ve birliği sağlamalıyız. Biri düşerse ne yapmalıyız? Görünüşe göre bu onun kaderidir. Ama biz, sistemimizi bir araya getirmeye, eşitlik ve sevgiye dayalı karşılıklı bir bağ kurmaya çalışacağız. Sonuçta sevgi, mümkün olan en güçlü bağdır.

“Yaratılan sevgisinden Yaradan sevgisine” çünkü Yaradan, bize ifşa olan küresel bir sistemdir. Yaradan, bir genellemedir, tüm ruhların toplamı ve yaratılmalarının nedeni, kaynağıdır.

Sevgi, her birimizin yalnızca diğerlerini nasıl tamamlayacağını aradığı tam bir karşılıklı bağdır. Bu, ortak ruhun varoluş şeklidir.

Kendimizi Yükselterek, Dünyayı Yükseltiriz

Dersten sonra bizler dünyanın içine gireriz, ve tüm dünya, tüm insanlık, Adam HaRişon’un tüm Kli’si, bizim-on dostun arasına girer. Dünya, onlunun içinde, bağ kurduğum dostlarımın arasında akmaya başlar ve onun düşüncelerini ve arzularını bize getirir.

Bizler, dünyanın arzularını hissetmeliyiz; aksi takdirde, genel ıslaha ulaşamayacağız. Bunun siyaset olmadığını, ekonomi olmadığını, ama Adam HaRişon’un ortak ruhunun muazzam arzusunun aramıza girip bizi etkilediğini, böylece bu engeller üzerinden birliğe dönmemiz gerektiğini anlamalıyız. Eklenen egoizme rağmen, daha da güçlü bir şekilde yeniden bağlanırız.

Kocaman dünyadan gelen izlenimler bizi ayırmamalı. Bizler, dünyadan yalnızca daha sonra ıslah etmek için çalışabileceğimiz izlenimleri alırız.

Birbirimizle olan bağımızı koparmazsak, gün içinde bizi etkileyen tüm koca dünya bize uygun bir şekilde bağlanacak, bizler de onu ıslah edebileceğiz. Kendi içimizde dünyayı ıslah ederek, onun dışarıda da değişmesine neden oluruz çünkü içsel ve dışsal arasında zaten bir bağ doğmuştur.

Eğer dünya gün içinde bizleri bölemez ve onluda birbirimizden ayıramazsa o zaman, birliğimizi ona aktarır ve böylece dünyayı ıslah ederiz. Bu, yavaş yavaş manevi Partzuf’umuzun, onun sonunun (Sof) bir parçasına dönüşür. Henüz onunla aktif olarak çalışamayız, ancak o, zaten Partzuf’un faydalı bir parçası haline gelir.

Böylece günbegün dünyadan yeni arzular emer ve birliğin gücünü ona aktarırız. Tüm insanlık bir Kli’ye, tek bir ruha aittir. Onluda birleşmeye çalışarak, dolayısıyla manevi kabın ve başın (Toch ve Roş) iç kısmını inşa ederiz. Ve henüz birliğe gelmemiş diğer tüm insanlar, Partzuf’un sonudur (Sof). Bu nedenle, bu arzuları birleştirmeliyiz.

Genel ıslah zamanında yaşıyoruz ve bizler tüm dünyayı düşünmeliyiz. Bu nedenle, keşişler gibi bir mağarada, küçük yerleşim yerlerinde yaşamış geçmişin Kabalistlerinin aksine, bizler insanlar arasındayız. Kabalistler her zaman yalnızlık için çabaladılar çünkü henüz dünyayı ıslah etmek için çalışmaya gerek yoktu.

Ama biz farklı bir zamanda yaşıyoruz ve istesek de istemesek de tüm dünyadan izlenimler alıyoruz. Gün boyunca onun arzularını emeriz ve onları işlememiz gerekir. Ve onluda birleştiğimizde, birleşmemizin dünyadan alınan arzuları da içerdiğini hesaba katmalıyız. Ve koca dünyaya geri döndüğümüzde, onu ıslah olmuş arzularla etkileriz ve dünya değişir, ıslah ve birleşmenin gerçekleşmesine doğru ilerler.

Covid Yılına Dönüp Bakmak (Linkedin)

2020’nin başına dönüp baktığımda, insanların hayatlarında Covid zorunluluğu olan değişiklikleri istemeden kabul ettiklerini görüyorum.  Buna salgın demek zordur; bu daha çok, aramızda bölünmeler yaratan ve bizi ayıran yeni bir güçtür. O bir nevi bizi köşelerimize koydu ve bizi yeni yöntemlerle davranmaya zorladı. En azından çoğumuz bunu istemeyebiliriz ama yine de o yukarıdan gelen zorlayıcı bir kuvvettir.

Covid’in bunu yapmasına şaşırmadım. Yeni başladığında hemen bunun artık bizimle birlikte olacak yeni bir şeyin başlangıcı olduğunu söyledim. Buna göre hayatımızı bu gerçeğe uyarlamamızı önerdim. Sürdürülemez olduğu ve aslında Covid-19’un ortaya çıkışını kolaylaştırdığı için, daha önce yaşadığımız duruma geri dönmemiz gerektiğini düşünmüyorum. Bu konuda söz hakkım olsaydı tam tersini söylerdim – Covid’in bizlere, teslim olduğumuz ve kalplerimizi birbirimize doğru değiştirmeyi kabul ettiğimiz noktaya kadar baskı yapmasını, aksi halde virüsün geçen yıl olduğu gibi bizi ayırmaya devam etmesini istiyorum.

Covid’den önceki dünya bir tımarhaneydi: amaçsızca koşturan, öfkeyle birbirleriyle savaşan, üstünlük ve güç için rekabet eden ve giderek daha fazla depresyona giren insanlar. Covid tüm bunları durdurdu çünkü çalışma şeklimizi, sosyalleşme şeklimizi ve ailelerimize davranış şeklimizi değiştirdi. Değerlerimizi değiştirdi ve eskilerinin bize hiçbir faydası olmadığından, bunu yaptığı için mutluyum.

Kendimizi özgür hissettik ama egolarımızın kölesiydik. Hak kazandık ama başkalarını haklarından mahrum etmek için kullandık. Kendimizi güçlü hissettik ama sadece başkalarını küçük düşürdüğümüz için. Ve sonunda, başkalarına zorbalık yapmayı bırakırsak başkalarının bize zorbalık yapacağından korktuk. Covid’in bunları durdurmasına sevindim ve umarım asla geri dönmez.

Şimdi gerçek özgürlüğü, verme özgürlüğünü bulma, destekleme ve başkalarına yer açma zamanı. Bu, komşularımızla paylaşım ve şefkat, dayanışma ve uyum, karşılıklı sorumluluk ve güven toplumu inşa etme özgürlüğüdür. Yeni bir dünya inşa etme zamanıdır.

Şimdi 2020 sona eriyor, umarım bize neyi öğretmek için geldiğini öğrenmişizdir ve geri kalan on yılı onun derslerini yaşayarak geçiririz.

Manevi İlerleme Kriterleri

Gerçek manevi hissiyat, yalnızca onludaki yakınlığımızın ve bağımızın derecesine bağlıdır. Sadece bağımızın gücüyle Yaradan’a yakınlaşırız ve bu eylemden manevi bir sonuç, bir maneviyat hissi alırız.

Daha önce sahip olduğumuz bağ ile şimdi edindiğimiz bağı arasındaki fark, manevi bir ilerleme duygusu verir. Bu nedenle sadece bunu önemsemeli ve sadece buna odaklanmalıyız. Onludaki dostlarımla daha güçlü bir bağ kurmadıysam, ıslahtaki görevimi yerine getirmedim demektir. Diğer bir deyişle, manevi dünyada değil, sadece maddi dünyada yaşamışımdır.

Maddesellik ve maneviyat arasındaki fark, varoluşumda tam olarak desteklemek istediğim şey tarafından belirlenir: ya şu anki aklım ve hislerim ya da manevi akla ve hislere yükselmek yani mantık ötesi inanç için bağımız.

Maddesellik pahasına maneviyata yükselemeyiz ancak mantık ötesi inançla onun üzerine çıkabiliriz. Bu dünyadan, üzerlerine yükselip manevi Kelim’e dönüştürdüğümüz bozukluklar hariç, hiçbir şey almamıza gerek yoktur. Ve bu dünyaya yapışırsam ve gruptan ayrılırsam, o zaman dostlarımla doğru bağa sahip olmam. Sonuçta gruba geldiğimde bu dünyayı bir süreliğine unutuyorum.

Sürekli olarak gruba bağlı hissetmem gerekir ve sadece ben izin verdiğimde, maddi dünya manevi dünyamı, grubu işgal edebilmelidir. Beni yutması ve kontrol etmesi için onun gücünün altına girmemeliyim. Manevi gelişim, maddi varoluştan daha önemli olacak şekilde öncelikler belirlerim.

Sadece Düşüncelerle Yaşamayı Öğrenin

Soru: Sanal bağlantı, bireyi bir kişi olarak geliştirmek için yeterlidir midir?

Cevap: Gelecekte, sanal iletişim farklı bir nitelikte olacaktır. Sözlü veya fiziksel iletişim yoluyla aktarılamayan duyusal, içsel bağların gelişiminin temeli olacaktır.

Bize öyle geliyor ki, bir şekilde birbirimizle temas halindeyiz. Birbirimize zıt olduğumuzdan ve bu nedenle birbirimizi algıladığımızda ve etkilendiğimizde, fiziksel olarak değil, kalplerimiz ve düşüncelerimizle temas kurmamız gerekir.

Soru: Sanal bağlantı yoluyla daha iyi iletişim için, hangi yeni duyu organlarını geliştirmeyi önerirsiniz?

Cevap: İnsanlara sadece düşüncelerle yaşamayı öğrenmelerini tavsiye ederim, böylece hepimiz “yaratılış düşüncesi” adı verilen, tek bir düşüncede birbirimize bağlı olmaya çalışırdık. Bu düşünce içinde, birbirimizi anlar, birbirimizle birleşirdik ve tüm evreni, tüm yaratılışı yöneten ve hepimizin dahil edilmesi gereken düşünceyle bağ kurardık.

Daha Yüksek Bir Manevi Yaşama Doğru

Soru: Bizim dünyamızda kişi korku, neşe, güven vb. hisseder. Manevi dünyada bu tür hisler var mıdır?

Cevap: Manevi dünyada, dünyamızda var olan tüm duygular milyarlarca kez daha yüksek, daha derin ve daha güçlüdür ve kişi onları kontrol edebilir. Eğer dünyamızda belirli duyu organlarıyla doğuyorsak ve onları aşamalı olarak dünyamızın etkisi altında, fakat çok küçük ölçüde geliştiriyorsak, o zaman manevi dünyada onları tam anlamıyla sıfırdan geliştirebiliriz, sadece onlara sahip olmadığımızda, onlar tam gelişmemiş bir safhada olduklarından, onları kullanamayız.

Manevi duyuları geliştirmeye başlayarak, onları tüm üst dünyayı, içindeki tüm güçleri, üzerimizdeki etkilerinin olasılıklarının tüm çeşitlemelerini açığa çıkardığımız bir duruma getiriyoruz.

Onları, geri bildirimlerle nasıl etkilediğimizi hisseder, onlarla belirli etkileşimlere girer ve onlarla oynamaya başlarız. Bizler manevi dünyayı etkileriz, o da bizi etkiler. Üst dünya ile bu etkileşime en yüksek manevi yaşam denir.