Category Archives: Zohar

Zohar Kitabı’nı Hissedin

Yorum: Kadim bilginler, Zohar Kitabı’nda bizi düzeltebilecek ve mümkün olan en iyi duruma getirebilecek olumlu bir güç olduğunu söylediler. Siz, bu kitabı biraz da olsa hissetmemize yardımcı oluyorsunuz ki içindeki güç bizleri olumlu yönde etkilesin.

Benim cevabım: Zohar Kitabı’nın değeri içeriğini açıklamamaktadır çünkü en azından bir şekilde hissedene kadar üst dünyanın nasıl çalıştığını hala anlayamazsınız.

Bizler onu sadece sizi düzeltebilecek, sizi üst dünya seviyesine yükseltebilecek üst ışığı çekmek adına okuyoruz ve hepsini orada hissedeceksiniz. Tıpkı bizim dünyamızda olduğu gibi: Sadece on yaşındaki bir çocuğun görüp anlayabileceği şeyleri bir yaşındaki bebeğe anlatmak mümkün müdür? Yani onu on yaşında bir çocuk seviyesine geliştirmelisiniz ve büyüdüğünde gördüğü şeyi açıklayabilirsiniz.

Ancak kişi gelişene kadar, bu kitap onun için hala bir gizem olarak kalacaktır. Onu yüz yıl okuyabilir ve yüz yıl hiçbir şey anlamayacaktır. Belki bir şeyler hayal etmeye başlayacaktır, ama bu hala gerçekte olduğu şey değildir.

Bu nedenle, Zohar Kitabı’nın her an üzerinizde çalışmasını ve sizi geliştirmesini beklemelisiniz. Sonuçta, bizim dünyamızda bir yaşında bir çocuğa eğitici oyunlar veriliyorsa, o oyunlarla meşgul olmaya devam eder ve bedeni otomatik olarak büyür o zaman bizler de manevi dünyada büyümemizi her an uyandırmalıyız, yoksa büyümeyeceğiz.

Yaradan’a Doğru İlk Hareket

Herkes İçin Zohar, VaYikra, Madde 80: Yanına vardığında tozların içinde yattığını gördü. O zaman kraliçenin görkemini ve kralın ondan isteklerini kim gördü?

Kraliçe bilinçsiz yatmaktadır, kendisi ile hiçbir şey yapamamaktadır. Bu, kaynaktan tamamen ayrılmanın farkına varılmasıdır. Bir şekilde, krala ulaşmak için en azından biraz güç bulmalıdır. Güç olmasa bile, arzu olmasa bile, sadece ilk hareket. Kral diğer her şeyi ekleyecektir.

Hepimiz böyle korkunç, kayıp, güçsüz, karanlık, kafa karışıklığı içindeyken Yaradan’a doğru küçük bir hareket bulmalıyız. O zaman O’nun ifşası bize yeni bir güç, yeni bir anlayış getirecek ve ışığın yolunu açacaktır.

Yaradan’ın Tüm Planını Anlayın

Soru: Ortak ruhu parçalamak neden gerekliydi?

Cevap: Yaradan’ın ne amaçladığını anlamak için.

Diyelim ki güzel bir heykeli ya da muhteşem bir şeyi, muhteşem bir doğa eserini alıp küçük parçalara ayırıyorsunuz. Yaradan gibi, mükemmelliği bozarsınız. Adam böyle yaratılmıştır.

Yaradan, Sevdiğini, Kendi biricik eserini alır ve milyarlarca parçaya ayırır. Neden? Nasıl? Dünyayı neden bu kadar kötü, bu kadar korkunç yarattığını anlamıyoruz. İnsanı çok korkunç, çok alçak yarattı. Yüce, mükemmel, ebedi Yaradan, Kendisine tamamen zıt bir şey yarattı ve yine burada acı çekmemizden zevk mi alıyor?!

Bu nasıl olabilir? Herhangi bir düşmana içinde var olduğumuz bu halimizi dilemem: Bu kusurlu, önemsiz, aşağılanmış, bir şekilde kendimizi yerine getirmeye çabaladığımız bu durumu. Bu korkunç bir durum! Ebedi ve mükemmel olan Yaradan’dan, her şeyi yapabilen güçten bahsediyorsak, birdenbire böyle bir şey mi yarattı?!

Bunun nedeni, kendimizi bu bozuk durumda görmemiz ve bunun en iyisi olduğunu anlamamamızdır. Kendimizi bu durumdan yavaş yavaş bir araya getirmeye başlarsak, kendimizi Yaradan’ın benzerliği içinde toplayacağız. Üstelik bu çalışmadan Yaradan’ın kim olduğunu anlayacağız.

Yaradan’ın tüm planını anlamaya başlayacağız: Neden Kendisini başlangıçtaki mükemmellikten en zıt seviyeye indirmeye karar verdi ve bize bu mükemmelliği kendimizden yavaş yavaş yaratma fırsatı verdi?

Yaradan seviyesine yükselmek isteyen insanlar hayatın anlamını, acı çekmenin anlamını: “Ne için? Hayatımızın anlamı nedir? Ne hakkındadır ve amacı nedir?” diye merak ederler:

İçlerinde bu önemli sorular ortaya çıktığında ve hayat artık onlara gülümsemediğinde, ona bir cevap bulmaları gerekir. Diğer hiçbir şeyin tadı olmadığını hissederler ve geriye kalan tek şeyin uyuşturucuya, alkole dalmak ya da bu monotonluğu unutmak olduğunu düşünürler. Böylece, bu tür insanlara, Kabala bilimi denen mükemmelliğe ulaşmanın bir yöntemi olduğu yukarıdan gösterilir.

Bu yöntem binlerce yıldır gizlenmiştir. İki bin yıl önce yazılmış olan Zohar Kitabı, bunun iki bin yıl sonra ortaya çıkacağını söyler yani dünyamızın ve varlığımızın kusurlu olduğunu anlayacak kadar olgunlaştığımızda, kendimizle hiçbir şey yapamayacağımızı ve tam bir umutsuzlukla karşı karşıya kaldığımızda.

Yani bu Kitap kişiyi bulacak ve diyecek ki: “Ellerini hayal kırıklığıyla havaya kaldırdığından emin misin? O zaman sana yolu göstereceğim.”

Neden Zohar Kitabı’nın Küçük Bir Parçası Ortaya Çıktı?

Yorum: Başlangıçta, Zohar Kitabı tüm Tora’nın, tüm Tanah’ın bir yorumuydu ve her şeyi içeriyordu.

Cevabım: Gerçekten, Zohar yorumu Tora, Peygamberler ve Kutsal Yazılar üzerine – Tanah olarak kısaltılan üç kitabın hepsi üzerine yazıldı. Ama bu kitabın sadece yüzde onu bize geldi.

Neden sadece Tora’nın tefsiri korunmuştur? Bu soruya hiçbir yerde cevap bulamadım. Bence bizim neslimiz için belki daha fazlası gerekli değildir.

Yine de Zohar Kitabı’nın yazarları, yazdıktan sonra onu hemen gizlemişse ve ancak şimdi küçük bir kısmı açığa çıkmışsa neden bu kadar çok çalıştı?

Sanırım bu kitabı birlikte yazdıkları için, ruhlar arasındaki bağı düzeltiyorlardı. Sonuçta, Zohar, bilgisayardaki bir program gibi, ruhları birbirine bağlayan bütün bir sistemdir. Yazdığınız zaman bu makineyi açarsınız ve bilgisayar, programına göre tamamen farklı bir şekilde çalışmaya başlar.

Bu programa göre,  Zohar Kitabı’nın yazarları, ruhlar arasında ortak bir bağlantı kurdular. Bugün, kendimizi bu programa, bu doğru topluluğa dahil etmek için onun sadece yüzde onuna ihtiyacımız var.

Öte yandan, kalan yüzde doksanın da aniden açığa çıkma ihtimalini göz ardı etmiyorum ve onları bir yerlerde, Kumran’ın bulduğu gibi bulacağız.

“Zohar Kitabının Sırrı” (Linkedin)

Bu Perşembe akşamı, Pesah Bayramı’nın ertesi günü başlayıp kırk dokuz gün sonra sona eren Omar sayımının 33. günü olan LAG ba Omar’ı, Sukot bayramının arifesinde kutlayacağız. 33. gün birçok nedenden ötürü çok anlamlıdır, ancak özellikle birisi dünya çapında milyonları büyüler: O gün, on dokuz yüzyıl önce, Kabala bilgeliğinin ufuk açıcı kitabı olan Zohar Kitabı’nın yazımının sona ermesiydi.

Bugünün insanlık için büyük bir gün olarak kutlanmasının iyi bir nedeni var: Zohar Kitabı özel bir şekilde ve özel bir amaç için yazılmıştır. Bir sebepten dolayı gizlenmiş ve daha sonra sadece bu nedenle ortaya çıkmıştır. Ve bu günleri bu nedenle yaşıyoruz.

Rabbi Şimon Bar Yohay (Raşbi) büyük bir Kabalistti. En yüksek maneviyat derecelerine erişmiştir ve adı Yahudiliğin temel kitapları olan Mishnah ve Gemarah’ta defalarca anılmaktadır. Bununla birlikte, Raşbi’nin benzersizliği, üstün manevi başarısında değil, onu insanlıkla paylaşma konusundaki amansız çabalarında yatmaktadır. Manevi dünya bizimkinin tam tersidir. Dünyamız egoizme ve yıkıcı rekabete dayanırken, manevi dünya saf sevgi ve vermekten oluşan bizim zıt imajımızdır. Bu nedenle Zohar Kitabı “Her şey sevginin karşısında duruyor” diye vurgular. (VaEtchanan, Madde 146).

Manevi dünyadaki temel birim, on alt birimden oluşur. Bu alt birimler, Partzuf adı verilen güçlü ve istikrarlı bir yapı oluşturmak için birbirini tamamlayan, benzersiz ve çoğu zaman birbiriyle çelişen sevgi ve verme ifadeleridir. Sevginin bu alt birimlerine, Partzuf adı verilen temel manevi birimde birleşen İbranice sapir [sapphire] kelimesin gelen Sefirot denir. Daha sonra Partzufim [Partzuf için] bir araya gelir ve tüm manevi dünyayı inşa eder. Sefirot, sevgi ve vermenin ifadeleri olduğundan ve maneviyatta var olan her şeyi oluşturdukları için, tüm manevi dünya tek bir sevgidir.

Dünyamız saf egoizmden oluştuğundan ya da Yaratılış kitabının bize, “Bir insanın kalbinin eğilimi gençliğinden kötüdür” (Yaratılış 8:21) diye bahsettiği gibi, bizler manevi dünyadan tamamen kopuğuz. Aslında, biz O’na o kadar zıt durumdayız ki duyularımızla kavrayamıyoruz.

Ancak hayatını, insanlığı bu sevgi dünyasıyla birleştirmeye adayan Raşbi, uçurumu kapatmanın bir yolunu bulmuştu. Oğluyla birlikte, onun gibi kendilerini bu asil göreve adamaya istekli olan, sekiz hevesli öğrenciyi bir araya getirdi ve bunlardan on tanesi, az önce de söylendiği gibi, on Sefirot’tan oluşan manevi bir Partzuf’un bir görünümünü oluşturdu.

Ancak süreç kolay olmadı. Raşbi ve öğrencileri insandı ve bu nedenle doğaları gereği bencildiler. Bir onlu oluşturmak, onları manevi bir Partzuf yapmadı. Uzun ve kademeli bir süreç olan manevi bir Partzuf’a benzemek için, egoizmlerinin üstesinden gelmeleri gerekiyordu. Ve daha manevi, sevgi dolu olmayı öğrendikçe, deneyimlerini yazıya döktüler ve böylece Zohar Kitabı’nı yazdılar.

Bunu onlardan önce kimse yapmamıştı ve o zamandan beri de kimse yapmadı. Yavaş yavaş kendi egoizmlerini aştılar, galip geldiler ve bunu alegorilerle ve Kabala dilinde yazdılar. Manevi yolculuklarının sonunda, doğalarını tamamen nefretten sevgiye dönüştürmüşler ve hepsini bu muhteşem kitapta bizlerle paylaşmışlardı. Zohar Kitabı’nın insanlık için çok önemli olmasının nedeni budur, özellikle de nefretin hayatımızın her yönünü ele geçirdiği bugünlerde.

Aharei Mot bölümünde, Raşbi’nin onlusu bize nefreti hissetme ve sevgiye dönüştürme sürecinde deneyimledikleriyle ilgili fikir verir. Onlar, “‘Kardeşlerin birlikte oturması ne kadar iyi ve ne kadar hoş’. Bunlar birlikte otururken arkadaşlar ve birbirlerinden ayrı değillerdir. İlk başta, birbirlerini öldürmek isteyen, savaş halindeki insanlar gibi görünürler. Sonrasında kardeş sevgisine geri dönerler.” diye yazmışlardır.

Ancak Raşbi’nin onlusu burada bitirmemiş; neden bu kadar çabayı gösterdiklerini de paylaşmışlar. Onların sözleriyle, “Ve siz, burada olan dostlar, daha önce şefkat ve sevgi içinde olduğunuz gibi, bundan sonra da ayrılmayacaksınız… ve sizin erdeminizle dünyada barış olacak, yazıldığı gibi, ‘Çünkü kardeşlerimin ve dostlarımın hatırına, ‘Barış içinizde olsun’ dememe izin verin.’” Gerçekten de onlar, Zohar Kitabı’nı kendileri için değil, dünyanın geri kalanının barış ve sevgiyi bulması için yazdılar.

Ancak Raşbi ve onlusu kitabı yazmayı tamamladığında, insanlığın buna hazır olmadığını anladılar. Bu sevgi kitabını doğru bir şekilde kullanmak için, insanlığın, nefretin içine ne kadar derinden batmış olduğunu hissetmesi gerekiyordu. O zamanlar, kendilerini öldürmek isteyen Romalılardan sürekli kaçıyor olsalar da bir bütün olarak dünyanın insan doğasının gerçekte ne kadar nefret dolu olduğunu ifşa etmediğini biliyorlardı. Sonuç olarak, yine bir başka özverili eylemde, çok çetin bir şekilde yazdıkları kitabı gizlediler.

Yüzyıllar boyunca insanlık, doğasının daha daha derin katmanlarını ifşa etti, bu gerçekten de tamamen kötüydü. Yeterince kötülük ifşa olduğunda, Zohar Kitabı bir kez daha ortaya çıktı. Ancak yine de herkesin onu bilmesinin ve onu amacı için: nefreti sevgiye dönüştürmek için kullanabilmesinin zamanı değildi.

Ancak şimdi, 20. yüzyılın sonundan bu yana, doğamızı kabul etmemiz, bu sevgi ve vermenin kitabına gerçekten ihtiyaç duymamız için yeterlidir. Bu nedenle modern zamanların en büyük kabalisti Rav Yehuda Aşlag, Zohar Kitabı üzerine Sulam [merdiven] yorumunun tamamını yazdı, bu kitaptaki her kelimeyi açıkladı, böylece hepimiz ondan faydalanabilir ve kendimizi, Raşbi’nin öğrencilerinin yazdıklarında yaptıkları gibi dönüştürebiliriz.

Gerçekten LAG ba Omer, insanlık tarihinde onu nefret bataklığından çıkarmak ve manevi dünya olan sevgi havuzuna çekmek için bir ip atılan çok önemli bir güne işaret ediyor.

 

Yaradan ile Aramızdaki Perde

Soru: Zohar Kitabı ile Tora arasındaki fark nedir?

Cevap: Zohar Kitabı, Tora’nın Beş Kitabı üzerine bir yorumdur. Her pasajı yorumlar ve alegorilerin ve Tora’nın yazıldığı günlük dilin ardında neyin saklı olduğunu açıklar.

Bize öyle geliyor ki Tora tarihi, coğrafyayı ve bazı dünyevi olayları anlatmaktadır. Ve Zohar Kitabı tüm bunları bir sonraki seviyeye yükseltip ve dünyamıza inen ve  manevi her şeyi oluşturan güçlerden bahsediyor.

Zohar ile birlikte, dünyamızın resmi vasıtasıyla, dünyevi tanımlamasıyla, manevi bir koşula giriyor ve fiziksel görüntülerden değil, daha yüksek güçlerden oluşan bir dünya görmeye başlıyorsunuz.

Sizi etkileyen manevi bir matrixte olduğu gibi, onun içinde yaşamaya başlıyorsunuz, siz de onu etkiliyorsunuz. Kendinizi bedeninizden koparır, iç özelliklerinizi ve güçlerinizi çıplak bırakırsınız, beş bedensel duyunuzla (görme, duyma, tat, koku ve dokunma) hissettiğiniz her şeyden soyutlar ve kendinizi sadece ruhunuzla bağlarsınız.

Dünyadaki her şeyi kendinizden kestikten sonra, sizde kalan tüm özellikler, kuvvetler, arzular, düşünceler ve niyetler, Zohar Kitabı’nın tarif ettiği güçlerle temas kurmaya başlar. O size, kendinizi ruhunuzun içinde “tarar” gibi, şimdi nasıl sıraya koyabileceğinizi açıklar.

Kiminle uğraştığınızı daha derinlemesine anlamak için, her seferinde nasıl yeni bir düzen yaratabilirsiniz: yeni olaylar, yeni geçişler, bağlar, farklı özelliklerin kombinasyonları, düşünceler, niyetler.

Sonuç olarak, artık içsel güçleriniz biçiminde, dünyevi her şeyden ayrı olarak sizde tezahür eden ruhun, sizde Yaradan’ın niteliklerini çekmeye başladığı ortaya çıkıyor. Ama aynı zamanda bunlar sizin niteliklerinizdir; onlar sizin üzerinizde tanımlanmaktadır.

Görünüşe göre bir tarafta siz, diğer tarafta Yaradan var ve aranızda ortak özelliklerinizin tanımlandığı bir perde var. Bu ortak özellikler, nasıl değiştiğinize bağlı olarak değişebilir.

Yaratılış Ve Onun Kadın Kısmı

Zohar Kitabı , “Hayyei Sarah” [ Sarah’ın Hayatı ], Bölüm 80: Neden her türden büyücülük ve sihir kadınlarda var? Çünkü yılan Havva’nın üzerine geldiğinde, onun içine pislik attı. Yılan,  kocasına değil, sadece ona attı ve büyüler yılanın pisliğinden uzanır.  Bu yüzden büyücülük kadınların içindedir.

Kabala’da, kadınlar yaratılışın çok önemli bir parçasıdır, her şey ondan geldiği için eril kısımdan bile daha önemlidir. Ve erkek kısım, sadece kadın kısmı ile Yaradan arasındaki bağdır.

Yaradılışın tamamı kadın kısımdır. Bu nedenle doğum, yükseliş aşamaları ve tüm yaratılış eylemleri kadında gerçekleşir. Ve dünyada erkeklere sadece ona bakmak için ihtiyaç duyulmaktadır, ancak hayatın kendisi kadındır.

Ve bu doğrudur. İnsanlar bunu anlasaydı ve kabul etseydi, dünya çok daha iyi, daha düzgün olurdu. Ne yazık ki henüz o kadar ıslah olmadık.

Manevi açıdan, yaratılıştaki dişi kısma arzu, erkek kısım ise niyet olarak adlandırılır. Yaradan arzuyu yarattı ve sonra onun için doğru niyet yaratıldı: Yaradan uğruna. Ancak bu niyet sözde “günah” tarafından bozulduğunda, tam tersi oldu. Yani, verme niyetinin yerini başkalarına karşı herhangi bir sevgi veya şefkat göstermeden kendi iyiliği için almak almıştır.

Neden bir kadının bozulduğunda, içinde tüm kötülüklerin olduğunu, yılanın zehrine sahip olduğunu ve erkeğin olmadığını söylüyoruz? Çünkü kötülük kadın kısmında kendini gösterir. Bununla birlikte, hiçbir zaman kadınları kastetmiyorum. “Kadın” dediğimde, onu sadece manevi niteliklerle ilişkilendiririm. Bu nedenle, sözlerimi dünyamız düzeyinde algılamanıza gerek yok.

Yani, egoist “alma” özelliğinin Adem’e geçişinden önce Havva bozulmamıştı. Adem’in kendisi bozulmuştu ve bu nedenle Havva da dahil olmak üzere tüm dünya bozulmuştu. Havva, yılandan Adem’e aktaran bağlantıydı. Adem günah işlediğinde, ikisi de en alt seviyeye, kalıcı günah durumuna indiler ve bu egoist durumdan çıkmaları gerekti.

Çıkış, esas olarak yaratılışın erkek kısmı olan Adem’in çabalarıyla gerçekleştirilir çünkü niyeti düzeltmekle meşguldür ve onu almaktan vermeye değiştirmelidir. Ve dişi kısım daha pasiftir. O, bu niyeti kabul eder ve onunla çalışır. Ve bunu pratikte erkek ve kadın karakterlerde, dünyaya yaklaşımlarında görürüz.

Zohar Kitabı’nın Büyülü Mekanizması

Soru: Zohar Kitabı’ndan metinleri okuduğumuzda bize ne olur?

Cevap: Zohar Kitabı’nı okuyarak, doğrudan veya dolaylı olarak üst ışığı kendimize çekeriz, eğer arzuladığımız şey buysa. Zohar Kitabı, kitabı okurken arzumuzla tetiklenen bir mekanizmadır.

Bir düğmeye basarak mekanik olarak başlattığımız mekanizmalar vardır. Bir ses, bir bakış veya bir düşünceyle başlayan mekanizmalar vardır. Ve arzu ile ateşlenebilenler vardır.

Eğer arzularımız onları hedefliyorsa, manevi güçleri tam olarak arzularımızla uyandırırız. Ama aynı zamanda, İlgili mekanizmanın önünde olmalıyım.

Zohar Kitabı, benim önümdeki sistemdir, mekanizmadır. Ama bir bakışta, parmağım satırlar boyunca hareket etmesiyle ve herhangi bir dilde yüksek sesle okuyarak etkinleştirmiyorum, ancak dili olmayan arzumla, bu Kitaptan ışığı alma arzumla, beni değiştiren, geliştiren ve beni tüm evrenle, tüm doğa ile birleşme haline getiren güçle harekete geçiriyorum.

Eğer buna sahipsem, o zaman bu arzunun ölçüsünde, üst gücün etkisini kendi üzerimde uyandırırım. Böyle gerçekleşir.

Soru: Peki, eğer bu arzuya sahip değilsem ve diyelim ki bir aktör olarak kullanabileceğim bazı sırların bana ifşa edileceğini düşünerek bu kadim Kitabı açarsam?

Cevap: Önemli değil, çok iyi. Her durumda, bu Kitapla zaten bir bağa sahipsiniz. Onun bir şeye sahip olduğunu anlarsınız. Ne olduğunu bilmiyorsun ama herkes çok ilginç, gizemli, bazı sırlar, numaralar, büyücülük, sihir olduğunu söylüyor. Yeter ki ondan bir şey alma arzusu olsun.

Zohar Kitabına Neden İhtiyacımız Var?

Soru: Zohar Kitabına neden ihtiyaç vardı? Sonuçta, ilk kısmı Musa tarafından yazılmış olan Tora var. Temel kabul edilir.

Cevap: Tora’nın içinde ne var? Onunla ilgili hiçbir şey anlamıyoruz. Ve Zohar’ı açarsanız, bunun Tora üzerine Kabalistik bir yorum olduğunu söyler.

Kabalistik yorum ne demektir? Musa gerçekten temel bir kitap yazdı, ama o şifrelenmiştir. İçinde tek ama çok derin bir kod vardır. Dalların dili denilen durumda yazılmıştır.

Kabala bunun ne olduğunu açıklar ve Musa’nın kitabında tam olarak neyin ima edildiğini anlamamıza yardımcı olur. Sonuçta, Tora herkes tarafından eski bir kabilenin tarihini anlatan tamamen sanatsal bir eser olarak algılanır. Anlatı dili ile yazılmıştır.

Kabala bize bunun aracılığıyla üst kökleri görmeyi öğretir – dünyamızda karşılık gelen eylemlere neden olan güçleri, bu güçlerin seviyesine yükselmeyi, dünyamızı yöneten sistemi anlamayı ve bu sisteme dahil olmayı öğretir, böylece dünyamızı onun aracılığıyla aktif olarak yönetebilir ve kendimizi ve tüm dünyayı düzeltebiliriz.

Zohar Kitabı: İnsan Suretinin Yeniden İnşası

Soru: Bizim neslimiz için tasarlanan Zohar Kitabı, neden bizim çağımızdan çok uzun zaman önce, ikinci yüzyılda yazılmıştır?

Cevap: Çünkü o, 2.000 yıl önce, manevi dünyanın en üst seviyede edinimi içinde olan,  ruhun tam ıslahı seviyesinde olan bilgeler tarafından yazılmıştır.

Kabalist Şimon bar Yohai ve her biri özel bir manevi kategoriyi temsil eden dokuz öğrencisi bir araya geldiler ve bu bağın içinde, Yaradan ile tam bir benzerlik olan Adem tasvirini oluşturdular. Dolayısıyla, onlar bizim için, en düşük ruhlar için, en düşük seviyeden en yükseğe yükselme sistemini yaratabildiler.

Bu sistem zaten var. Onlar, yeniden inşası için bir tür plan oluşturdular: üst ışığın etkisiyle onun parçalarını nasıl toplayıp yapıştırabiliriz.

Bu şu şekilde olur: ruhlarının parçalarını bir araya toplamak isteyen insanlar vardır ve bu özlemle Yaradan’ı, üst gücü, ışığın gücünü, onların arasında bir yapıştırıcı oluşturması için çağırırlar. Ve böylelikle kendilerini yavaş yavaş birbirlerine yapıştırırlar.

Bir insan suretinin yeniden inşasının her aşamasında, ruh parçaları ile Yaradan arasındaki doğru etkileşim, Zohar Kitabı’nın etkisidir- birbirimizle nasıl adım adım birleşebiliriz, üst ışığın, bizi birbirine bağlayan üst gücün etkisini nasıl uyandırırız ve kendimizi yeniden inşa eder ve bizi tam, mutlak, mükemmel bir koşula getiririz.