Category Archives: Zohar

YAŞAM AĞACI

ZOHAR: Peraşat Metsure, bölüm 20: Yaşam Ağacı ona tutunanlara mutluluk verir. Yaşam Ağacı, O aslında Tora, yükseklerde, güçlü ve büyük ağaç. Tora denmesinin nedeni, bilinmeyen ve gizli olanları ifşa etmesi ve öğretmesi. Yaşam denmesinin nedeni de, tüm üst yaşamların onda toplanmış olması ve ondan dağılması.

Tora, ıslah-eden Işığı simgeler ve iyiye dönüştürür. Kabala hikmeti bu Işığı kendine çeker. Niyetlerimize etki eden Işık olarak, onları doğal ve egoist ilk hallerinden değiştirir, ihsan etmeye ve vermeye. Niyet değişimi ile arzumuz da yönünü değiştirir:

Kendinden-Ötekine, Almaktan-İhsana. Aslında arzunun kendisi ne alır nede verir, herşey niyet tarafından tespit olunur. İhsan etme niyetinde Yaratan’a benzediğimiz ölçüde, Yaratanı, haz-veren Işığı ifşa ederiz.

Arzuların, niyetlerinin ıslahına Sevap-işlemek denir, Yaratan’ın emirlerini yerine getirmek. “Benim İçin” olan 613 niyeti “İhsan İçin” olan niyete ıslah ettiğimizde, 613 (Tariyag) Sevap işledik denir.

613 Işık, “613 Öğüt” (Tariyag İtin) bizleri düzeltir ve sonra biz bu 613 arzu ile 613 Işık ile dolarız. Yaşar-El (“Doğruca Yaratan’a” sembolü), ihtirasla Yaratan’ı arzulayan, kendini ıslah eden ve dolduran. Islah eden ışığı bize getirmesini müteakip Olam-Atsilut’un  ZeirAnpin’ine Yaşam Ağacı denir.

Not:613 rakamının oluşturduğu harf dizilimine “Tariyag” deniyor.

(taf=400,reş=200,yod=10vegimel=3)

07-02-10-Zohar Kitabı dersinden alıntıdır.

YARATAN OLMADAN İNSAN, İNSAN OLMADAN DA YARATAN YOK

Yapabileceğinden daha az İhsan ediyorsan eğer, buna ihsan-etme denmez. Orta-Çizginin doğuşunu mümkün kılmak ancak, en hassas noktayı kendine kriter edinerek inşasıyla olur:

Maksimum Aşpaa (maksimum İhsan). Orta-çizgi ölçütü, tarafımızdan bilinmediği gibi, başından itibaren de var değildir. Ancak O içimizde bulunan, Yaratan’a benzemesi için var etmek istediğimiz İnsandır.

Bu orta-çizgiyi Yaratan’ın suretinde, iki güçten oluşan: Dişil ve Eril, Sağ ve Sol nasıl inşa edip oluşturacağız? İnsan denen bu bağlantı nedir ve yaratılışta ne şekilde bulunmalıdır, bunu bilmiyoruz. Doğduğunda “Ben” denilecek ve öncesinde asla Ben olmayan. Yaratan’ı göremediğimden doğal olarak baştan bu bilinmiyor! Tekamülümü tamamlayıp on sefirotu tam olarak oluşturduğumda, dokuz değil ve onbir değil! Ortaya çıkana “BouRe” (Gel ve Gör) denilecek.

Orada ben kendimi ve Yaratan’ı bitlikte ifşa edeceğim. Yaratan olmadan İnsan ve insan olmadan Yaratan ifşa edilemez. Sadece Birlikte.

Orta-Çizginin modeli ya da formu elimizde mevcut değil bize düşen onu aramak ve arzulamak, ancak o zaman örnekler keşfetmeye ve Yaratanla bağlantı kurmaya başlar ve Orta-Çizgiyi bulmamız için gönderdiği ipuçlarını ve bizimle oynadığı yöntemi anlamaya başlarız. Başka türlü onu anlayabilmemiz mümkün değil, ancak, karanlıkta olduğumuzun bilincinde ve arama çabası içinde olursak.

“Bet Amikdaş”ın (Tapınak) inşasında, tüm sütunlarımız bunlar arzularımızın tamamının her seviyesinde Yaratan’ın Suretinin keşfi: Cansız, Bitkisel, Canlı ve  Konuşan.

07-02-10-Zohar Kitabı dersinden alıntıdır.

Ne istiyorsan onu yap, sadece vazgeçme

Soru: Zohar dersi sırasında sanki fırtınada bir taraftan bir tarafa savruluyor gibi oluyorum; bazen iyi hissediyorum; diğer zamanlar korkuyorum. Bu iyi midir; yoksa tersi mi ?

Cevap: Okuduklarımız, hissettiklerimiz ve gerçekte içimizde olanlar arasında bir bağlantı olmadığını anlamamız gerekir. Ders sırasında; Zohar sanki fonksiyonlarını bilmediğimiz bir aletin düğmesine basılmışçasına çalışır. Bu durum babasının cebinden telefonu çekip alan, tuşlarıyla oynayan ve kazara birini arayan veya mesaj atan bir çocuk gibidir. Benzer olarak biz de Zohar çalışırken hangi güçleri uyardığımızı bilmeden tuşlara basıyoruz. Bu nedenle cevap olarak hissettiğimiz reaksiyonlar, yaptıklarımızla o kadar da bağlantılı olmayabiliyor. Dostlarımızı, tüm dünyayı ve Yaratanı sevgiyle düşünebiliriz ve aniden “Neden bunu yapıyorum ?”  diye kaygı ve endişe geliyor. Veya tersi olarak Yaratan’ı, grubu ve kendimizi göremezken; aniden hissetmediğimiz, ama arzuladğımız iyi şeyler oluverir.

Zohar, ebeveynlerin bebekleri hiçbirşey anlamasa bile onlara birşeyler anlatması gibidir. Ebeveyn bebek hakkında herşeyi bilir fakat bebek Ebeveynden birşey anlamaz. Manevi dünyada bir bebeğin seviyesindeyiz. Bu; uygun bağlantılar olmadığı sürece, duygularımızla neden bağlantı kurmamamız gerektiğini açıklıyor.

Gerçekte çok iyi bir düzenleme olsa bile herşeyin karışık olduğunu düşünebilir ve sadece problemleri görebiliriz. Biz olanlara ilgimizi kaybetmeden; kurtuluş gelene kadar çalışmalıyız. Bu yolda karşılaşabileceğimiz endişelerden uzak durmalıyız ve denir ki “Bu manevi yolda kayda değer bir süreklilik, bağlılık ve sabır’ a ihtiyacımız var. Baal Ha Sulam On Sefirot’ a Giriş Ders’ inde der ki:  ”Sadece bu gerçek sabıra sahip olan kahramanlar bu dağı tırmanabilir ve O’ nun sarayına girebilir: Zohar’ ın saran Işık aracılığıyla bizi etkilemesine izin vermeliyiz.

ÖNEMLİ OLAN KÜÇÜK BİR ADIMA İSTEK

Soru: Yaratan’ın bizlere iyilikle yaklaşmasından kasıt nedir?

Cevabım: Eğer Yaratan bize iyilikte bulunmasa idi asla kendimizi ıslah etmemiz mümkün olmazdı. Başından itibaren bulunduğumuz koşul gereği iyi ve kötüyü ayırt edemediğimiz gibi özümüzün doğası da tabii olarak kötüye meyillidir. Eğer Üst Yönetim, iyi ve kötüyü her zaman eşit güçle uygularsa, her zaman seçimim kötü taraf olacak ve Yukarısı da tüm kötülere yaptığı gibi beni reddedecek ve asla amaca ulaşamayacağım.

Dolayısıyla doğal niteliklerim kaale alınarak, ilave bir ıslah yapılır Yukarıdan. Kötü-Dürtüyü veren Yaratan, doğama ve niteliklerime uygun olarak nasıl sömüreceğimi bildiğinden, bunu gerçekleştireceğim araçlar (grub, eğitmen, kitaplar) sunarak, en azından ıslah için küçük bir adım atmamı sağlar. İşte buna, Yaratan sana iyilikle yaklaştı denir.

03-02-10-Zohar Kitabı dersinden alıntıdır.

Zohar çalışırken kendimize doğru soruyu soruyor muyuz ?

Soru: Zohar Kitabını okurken, okuduğum şeyleri kendi arzum için hayal ederim fakat bu beni okuduğum parçadan koparıyor ve kendi iç dünyama daldırıyor. Sonra sanki uzaklaşıyormuşçasına odaklanamadığımı farkediyorum ve hiç birşey anlamıyorum. Ne yapabilirim ?

Cevap: “Beni reforme eden Işıkla; kurtuluş ne zaman olacak ?”, iç yolculuklar olsa bile en önemli şey çalışmanın bu soruyla desteklenmesidir.

Kişinin Zohar‘da yazanları hayal etmesi veya kişinin içsel araştırmasına nasıl gittiği önemli değildir. En önemli şey onun düşünceleri ve çabalarıdır, bu kişi ışığın gelmesi için beklemeye devam eder.

Kişi kendini değiştirmek ve Zohar Kitabının içeriğini ifşa etmek için O’nu -Üst dünyaları algılamayı ve armağanın uygunluğunu- bekler.

En çok bahsedilen şey: kişi kalbinin bu yolda ilerlemek istediğini hissediyor mu ? Eğer öyleyse sonra onun düşünceleri, kargaşası, kendiyle ilgili hatırladıkları, önemsiz hale gelir -gerçekte Kitabı dinlemese bile-. Temelde onun en çok canını sıkan şey “Üst’ten yardım ne zaman gelecek ?” sorusudur.

MANEVİYAT ÇALIŞMASINDA AYRILIK VE KAVUŞMA

Deniyor ki, herşey benim içimde bulunur, tüm insanlar, tüm gerçeklik. Bana, dışımda bir yerlerde bulunan, neşamalar ile birleşmemi, bütünleşmemi söylüyorlar. Burada bir ayrılık söz konusu ve üstesinden nasıl gelineceği henüz bilinmiyor.

Anlaşılan tüm karmaşanın çözümü ve düzeltilmesi Zohar Kitabı tarafından yapılacak. Bizlere kalan sadece onu okumak ve muhteviyatına nüfuz etmeye çabalamak. Neşamayı açmaya ve tüm dünyanın, onun içinde bulunduğunu hayal etmeye istekli olunduğunda, neşamalar arası bağın gerekliliğini anlamaya başlarız. Bu nedenle bizim gibi, maneviyata istekli insanlar arar ve içimizde Yaratanı ifşa edeceğimiz bir sistemi gerçekleştirmeyi deneriz. Ve azda olsa maneviyatın ifşası ile, birinin diğerine nasıl bağlı olduğu , bariz bir şekilde açığa çıkar.

Şimdilik, realiteyi algılayışımız tek bir yönden olduğundan değersiz ve yalan, diğer yönü ile hayal edip bağ kuramıyoruz, dolayısıyla daha çok öğrendikçe daha da şaşırıyoruz ve bu da aslında anlamanın yöntemi olduğundan iyi birşey. Anlamak için önce şaşkınlık içinde olmamız ve sonra da bozulma ile gelen düzelme. Ancak bu arada öğrenmenin, individual neşamamızın anahtarı olduğunu hayal edip, uygulamalı çalışmamızda kalpteki noktalarımızı tek bir amaç uğruna birleştirmeye Yaratan’ın ifşası niyetlenmeliyiz.

KABALİSTLER GRUBUNDA ÇALIŞMA

Kalpteki tüm noktaları birleştirerek bir Kabalistler Grubu oluşturmak isterim, Kineset Yisrael “Yaşar-El”. Her birimizin, kalpteki noktası dışında birde egoistik arzudan oluşan bir bölümü daha mevcuttur ki, ondan, bütünleşme ve birleşme uğruna vazgeçmeye hazırdır. Aramızda kurduğumuz bu ortak bütünleşme ve karşılıklı aravut arzumuza, benzeyebidiğimiz oranda, Üst Işığı, Yaratan’ı, bizi yücelten Aşpaa niteliğini hissederiz.

ZOHAR KİTABI İLE İNDİVİDUALİST ÇALIŞMA

Ben, içimde Yaratanı ve Neşamamın tüm parçalarını ifşa etmek istiyorum. Keter, Hohma, Bina, Hesed, Gvura, Tiferet, Netsah, Hod, Yesod, Malhut ve aralarında var olan tüm ilişkiler. Bu nitelikler Avraam, Yitshak, İsmail, Esav, Yaakov ve oniki oğlu ve Yosef, David, Şelomo diye anılırlar. İyi ve kötü güçler onlara her yönden kıyafetlendirilir: İyuv, Paro ve vs.

Manevi çehreyi (partsuf), üç yönlü (gimel-kavim) olarak değil, çok yönlü olarak hayal etmeliyim. Aynen insan bedeninde var olan farklı birçok sistemin bulunuşu gibi. Sinir sistemi, Kan dolaşım sistemi ve henüz hakkında hiçbir şey bilmediğimiz, içinden enerji ve kimyevi malzemelerin geçtiği dolaşım sistemleri.

Ruhsal Bedende ise, çok daha fazla sistem mevcuttur ve bazılarının niteliklerine baktığımız zaman, farklı biçim ve seviyelerde, fazladan bağların olduğunu görürüz ancak onları gerçekten hissetmediğimiz sürece öğrenebilmemiz mümkün olmaz. Bizden talep edilen, sadece onları hissetme arzusu, tümüyle Aşpaa niteliğinde çalışan bu sistemi içselleştirmek. Orada, içerde, sadece Yaratan ve Yaratılan bulunuyor herşey içinde. Ben ona, “Adam u Olam Katan” ”İnsan Küçük Bir Dünyadır” ilkesi ile yaklaşırım. Bizim Dünyamız, fiziki bedenimiz üzerine konuşuluyor.

“Adam” bu benim ve “Olam Katan” da, Zohar kitabı ve içindeki hikayelerdir.

17-01-10-Zohar Kitabı-Dersinden alıntıdır

DAĞDAN YONTULMUŞ TAŞ

Denirki, insanın Neşaması Yaradanın bir parçasıdır. Dağdan yontulmuş bir taşa benzer, onun bir parçasını oluşturur. Yaratan, İnsan denilen, genel, tek bir Arzu tarattı. Tüm neşamaların birleşik ve EinSof ışığıyla dolu olduğu. Bu tamlığın durumudur.

Şimdilik ben kendimi bütünden ayrılmış küçük bir parça gibi hissederim. Büyük bir sistem içinde ufacık bir nokta misali. Diğerlerine doğru bir tarzda birleşmem, onlara ihsan edip, vermem oranında Yarata’nın  formunu edinir ve Ona yaklaşırım.

Diğerleriyle birleştiğimde onların arzularını da edinirim. Ötekinin arzusunu ancak onu seversem edinebilirim. Eğer, sevgimi bu büyük sistemde var olan, tüm neşama parçalarına dağıtabilirsem, o zaman küçük bir nokta, tek bir parça olmaktan çıkar, tam ve büyük bir dağ olmaya dönüşürüm. Ve denir ki “Komşunu Kendin Gibi Sev-Toranın büyük kuralı”.

Kendimize, Ötekini Sevme Arzusunu kattığımızda, Bütün, tam olmaya dönüşürüz. İkimizin birlikteliğinden aslında çıkan da Benim. Diğer yönden ilave parçalara bağlanır ve böylece kademeli olarak kendime katarım diğer neşamaları. Birleşme gücüm artar ve bu bana Manevi Dünyanın basamaklarında yükselmemi sağlar ve küçücük bir taştan bütün ve büyük bir dağa dönüşürüm.

26-01-10-Zohar Kitabına Giriş dersinden alıntıdır.

ZOHAR KİTABINDA YAZILANLARA NASIL YAKLAŞILMALI

Zohar Kitabı’nın öğrenim başarısı, kesinlikle içinde anlatılanların senin tarafından sistemli bir şekilde düzenlenmesi ile ölçülü değildir.

Diyelim ki bu günkü dersten, sözcüklerin ardında gizli olan anlam ve hisleri bulup heyecanlandın ve buna karşılık bir sonraki derste de hiçbir şeyi anlayamadığın ve gösterdiğin çabaya rağmen konunun yavanlığı nedeniyle konsantre olamayıp dersi terk ettin.

Fakat, her iki durumda da doğru değerlendirmede bulunamazsın, çünkü gösterdiğin birkaç dakikalık çaban, senin tüm kazancın olur. Hiç bir şeyin bilincinde değiliz, ne ÜstDünya hakkında, ne kendimiz hakkında, ne de manevi dünyayı ifşa etme şartları hakkında. Tüm bunlara “Astara” “Saklanmış”- gizlenmiş deniyor.

Ancak insan kendini buna adarsa, çabalar ve ihsana gelmeyi isterse, o zaman, tatmin hissini yaşamadığı, öğrenimden tat almadığı durumlar dahi onun için en iyi konumda olan durumlardır.

Tecrübemden şahitlik yapabilirim ki, bazen ancak saatlerce üzerinde çalıştıktan sonra okuduğum Zohar yazıları ile aramda oluşan duvar çatlar ve o zaman işte elde edilen huşuyu ve yaşanan hisleri ifade edecek kelime bulamaz insan.

Islahta geçirilen “Tıkanmış” saatler, Yaratana ulaşma yolunda verilen en önemli çabadır! Ve sana  da Üst Işığı  sağlayacak olan yegane etken bu gösterdiğin çabadır.

Bu zorlu çalışma, senin için en iyiye olandır.

(21-12-09-ZoharKitabı)Dersinden alıntıdır.

YAŞAMI TESPİT EDEN BÜYÜK ARZU

Azu her zaman haz-alma arzusu olarak kalır. İçinde birbirinden farklı ve birbirlerine hiç benzemeyen ve bağımlı olmayan bir çok parçaları barındırır. Aynen, insan bedeninde olduğu gibi. Kalbin, ciğer ya da akıl veya böbrekler arasında hiçbir fonksyon benzerliği olmadığı gibi, her organın kendine has yapısı ve fonksyonu mevcuttur. Hatta birinden diğerine aktarma yapıldığında zehirlenme ya da ölümüne neden olabilmektedir. Organlar bu derecede birbirlerine yabancı ve farklıdırlar. Aralarında ortak bir çalışma ile kurdukları armoni birlikte oluşturdukları tek bedenin fonksiyonu içindir.

Ruhsal bedende bulunan büyük manevi sistemi de bu şekilde okuduğumuzda, aynen Paro, Yisrael, Avraam, Eyüp misali bize birbirleri ile çelişkili gibi görünürler. Ancak hiçbir nitelik iptal edilmez! Sadece ıslah edilir, nihayetinde tek bir niyete, Yaratana bağlanmak için.

O zaman hem Paroya, Bilama ve Balaka ve hatta hem Amelek için de yer bulacağız. İhsan Etme niyetinde olmayan hiçbir arzu kalmıyacak. Arzular ayrı olarak kalacaklar ancak hiçbiri aralarındaki farkı hissetmeyecek! Sistemin tüm bölümleri armoni içinde bulunup, Yaratana benzemek, Onun gibi olabilmek için, aralarında bağ kurup çalışacaklar. Ona benzemekten kasıt ise, Zohar kitabının bize sunduğu gibi sistemi kopyalamak.

Dünyamızda nasıl davranılacağını, oluşturduğumuz modelle, çocuklarımıza gösterdiğimiz ve onların da bizlere olan benzeme özlemleri gibi, tüm arzu ve düşüncelerimizi Zohar kitabında okuduğumuz bu sisteme nasıl birleştireceğimize özlem duymalıyız. Aslında çok azıcık anlıyoruz, aynen annesinin dediklerini zorlukla anlayabilen çocuk misali, o henüz hiçbir şey bilmiyor ve sadece bilmenin özlemini çekiyor! Çocuk annesini anlamakta ne kadar zorlanıyor ve ne büyük çaba sarfediyor! O, konuşulan lisanı ve kullanılan semboller alemini tanımıyor, bulunduğu dünyayı bilmiyor, hiçbir şey tanımıyor! İşte kendinizi onun yerine koyun. Bu aynen Zohar kitabının bizlere anlattığı tablodur.

Şu an, ermiş insanların, uluların, kabalistlerin önündeyim. Bana hiç bilmediğim, tanımadığım bir dünyayı anlatıyorlar, ancak benimle bu dünyanın çocuğu arasında fark var. Çocukta dünyamızı tanıma, bilme arzusu güdüsel olarak mevcut! Yaşamını vareden büyük arzu bu.  Oysa ben, ruhsal dünyayı anlıyabilme ve tanıma arzusunu kendim oluşturmalıyım. Demek ki aynı bedenin farklı organlarını, neşamanın bölümlerini, sistemi tanıma adına birleştirir ve teklerim.

17-01-10-ZoharKitabı-Dersinden alıntıdır.

YENİ BİR DÜNYAYA GEDİK AÇARAK ORADA DOĞMAK

Zohar kitabına dört aded giriş mevcut (Zohar Kitabına Giriş, Zohar Kitabına Önsöz, Zohar KitabınaAçılış, Sulam Yorumuna Açilış) Hepsi de bize, uygun bakışı sağlamamızı yönlendirmek için yazıldılar. Bize kitapta anlatılanları anlamamız ve lisanını öğrenebilmemiz için. Bizde gerçekleştireceği değişimleri ondan beklerken anlamamız gereken, herşeyin arzumuzun içinde hissedildiği, arzu ve Işıktan öte hiçbir şeyin mevcut olmadığıdır. Herşey geliştirmemiz gereken Neşamamızın içinde var oluşur. Dolayısıyla yukarıda belirtilen girişlerin bu kadar önemli olmalarının nedeni, doğru yaklaşımı bizlere veriyor olmasıdır.

ZoharKitabını hazırlık yapmadan açtığında, hiçbir şey anlamıyaacaksın! Ümit ediyorum ki Zohar kitabı ile yaptığımız çalışmalar, ona doğru yaklaşımı bizlere öğretecek ve içinde yaptığımız gezintide aynen harikalar diyarında olduğu gibi herşeyi dünyamıza uyarlayacak! Ve tüm bu maceraları okuyup deneyimlediğim ölçüde gelişerek, gittikçe artan bir tarzda, RuhsalDünyayı ifşa eder ve içinde bulunan Neşamamı tanırım.

Ancak, öncelikle oraya girmem gerek! Önemli olan gedik açarak orada doğmak ve içinde bulunmak, “Baba”yı, “Anne”yi, yakınlarımı ve yabancıları, arkadaşlarımı ve düşmanlarımı tanımaya başlıyabilmem için, onların kimler olduğunu anlıyabilmem için, hangi güçler olduğunu!

Neticede, güçlerin dışında varolan birşey yok ve bana düşen onları doğru  bir tarzda yorumlayabilmem. En önemli olan, doğru yaklaşımı yakalayabilmek!

17-01-10-ZoharKitabınaÖnsöz- dersinden alıntıdır.