Category Archives: Zohar

Tüm Evren Aramızda

Soru: Ders esnasında kendime Zohar’ın bahsettiği şeyleri hissetmek istediğimi söylüyorum ama görüyorum ki bunun için gerçek bir arzuya sahip değilim. Bu arzuyu nasıl edinebilirim?

Cevap: Bu bizim müşterek düşüncelerimizin yarattığı bir problem. Belki de Zohar’ın bizim ilerlemiş koşullarımızdan bahsettiğinin tam olarak farkında değiliz ve bu kitabı okurkenki en önemli şey bu koşulları edinmeye yönelik arzumuzdur.

İlerlemiş koşullarımız neler? Hepimiz birliği oluşturduğumuzda ve aramızdaki bağın içerisinde maneviyatı, müşterek ihsan etme niteliğini, Yaratan’ı ifşa ediyoruz. Zohar Kitabını okurken tam olarak hissetmeniz gereken özlem budur. Diğer türlü tüm okuma boşunadır ve hiçbir şekilde bize yardımcı olmaz. Hatta içimizde karanlığın, negatif uyanışın algısını almak olarak sonuçlanır. Mesele ile ilgili başka bir seçim yoktur: Her halükarda ilerlemeliyiz ve bu durumda irademize karşı ilerleriz.

Bu yüzden herşey Zohar Kitabını okuma esnasında ilerlemiş koşulu ne derecede doğru biçimde tasavvur edebildiğimize bağlıdır, yani aramızda içerisinde ihsan etmek, sevgi, karşılıklı garanti  ve tüm dünyalarda ve realitenin tamamında hüküm süren birleşmeyi ifşa ettiğimiz bir bağ olduğunu ne kadar gördüğümüze bağlıdır.

Herşey sadece aramızdaki bağda ifşa olur: realitenin tamamı, sonsuzluğa kadar olan tüm dünyalar. Islahın Işığını Zohar Kitabını okurken bu koşulu ifşa etmeyi arzuladığımız ölçüde çekeriz.

– 12/08/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin (Zohar) ikinci kısmından alıntıdır.

Hepsi İçin Bir Yaşam

Soru: Zohar’ı okuduğumuzda Yaratan’dan talep ettiğimiz aramızdaki birlik nedir?
Cevap: Doğrusunu isterseniz birlik ne demek bilmiyoruz. Birleşmek ne demek? Dünyamızda olduğu gibi ortak ilgi alanları, istekler ve uğraşlar aracılığıyla arkadaş olmak ve beraber futbol oynayarak, balık tutarak, bira içerek yada fitness salonunda beraber idman yaparak boş zamanımlarımızı birlikte geçirmekten zevk almak mı? Yada zor bir psikolojik eğitimden geçmiş ve diğerleri için ölmeye hazır olan gerçek bir denizaltı mürettebatı gibi mi olmalıyız?

Maneviyattaki birlik tümüyle farklı bir anlama sahiptir. Bu tür bir birliğin içinde keşfettiğiniz manevi hayat kolektifdir. Siyam ikizlerininkine benzer, eğer biri ölürse diğeri de ölür. Sadece bir bütün olarak yaşayabilirler. “Benim” ve “Senin” ya da “Yarısı biri yarısı diğeri için” diye bir ayrım yoktur.

Bu müşterek yaşam manevi birlik diye adlandırılır çünkü elde ettiğin herşey diğerleri ile olan bağ sayesindedir. Tek “beden”’i paylaşıyorsunuz. O ruhun bedeni diye adlandırılan manevi bir kabdır. Bu manevi kabın içerisinde ruhun Işığı vardır; o tek ruhtur. Eğer bu teklik bölünürse, beden ve onunla beraber Işık kaybolur. Bunun sonucu olarak ortada bir ruh yada manevi yaşam olmaz.

– 04/08/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin (Zohar) ikinci kısmından alıntıdır.

Yapmalıyız ve Yaratan’ı Duymalıyız

Zohar, Bölüm “Lech Lecha (Çık)” Madde 315: “O’nun melekleri Tanrı’yı kutsal sayın… O’nun kelimesinin sesini duyduğunuz takdirde.”

Kişi otomatik şekilde, aklını kullanmadan eylemler gerçekleştirirse melek diye adlandırılır. Kendi aklına (Roş) sahip değildir ve ona söyleneni yapar. Kişi başkasının düşündüğünü yerine getirir. Bu koşul “melek” olarak adlandırılır çünkü melek herhangi bir muhakeme yapmadan işleyen bir güçtür.

Bu yüzden “Yapmalıyız ve duymalıyız”’ın açıklamasında melekler gibi “Yapmalıyız’” uyguluyoruz. “…O’nun melekleri…O’nun kelimesinin sesini duyduğunuz takdirde” diye yazmasının sebebi budur. Biz de yapmalıyız ve sonrasında duymalıyız. İçsel mütabakat yada eylemimizin sebep ve amacına dair net bir anlayış sahibi olmadan (çünkü onlar daha üst bir seviyenin nitelikleridir) oynayarak daha üst bir dereceye layık oluruz.

Aslına bakarsak bu hareket etmek için en doğal yol. Bu bilmediği bir oyunu oynarken manâsını anlamasa da yetişkin birinin kelimelerini tekrar eden bir çocuğa benzer. Hiçbir anlam ifade etmeyen herhangi bir şey söyleyebiliriz ve çocuk ciddi olarak tekrar eder. Eğer bir hareket yaparsak onu tam bir isteklilik ve tutkuyla taklit edecektir. Bir çocuk bu şekilde öğrenir. “Küçük olan” bir akla (Roş, Partzuf’un başı) sahip değildir: akıl “büyük olan”’ın niteliğidir. “Küçük olan” sadece görevleri yerine getirmek için bir bedene (Partzuf’un Guf’u) sahiptir.

Ancak eğer küçük olan Büyük Olan’ı izlerse ve kendini onun önünde pasifize ederse, o zaman Büyük Olan’ın aklını edinir ve ona benzer. “Yapmalıyız ve duymalıyız” ın özü budur.

– 03/08/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin (Zohar) ikinci kısmından alıntıdır.

Işığın Çalışması İçin Bir Yer Hazırla

Soru: Kabala çalışan bir kişinin kalbinde bir yer açmak zorunda olduğu yazıyor. Burada neden bahsediyor, içsel bir çalışma metodundan mı?

Cevap: Zohar çalışırken kalbimizde Islah eden Işığın çalışmaya başlayacağı bir yer açmak için endişelenmeliyiz. Işığın üzerinde işleyeceği mataryeli hazırlamalıyım. İçimde olan şey şu an kötü ve kaynağa, iyiliğe geri mi dönmesi gerekiyor?

Işık için boş bir alan (kırılmanın, kötülüğün olduğu yer) hazırlamalıyım ki Işık bunun tamamını iyiliğe çevirsin. Bu yüzden önce farkına varmalıyım: Kötülüğün olduğu bu bölge içimde nerede ve bu ne anlama geliyor? Ve iyiliğe dönüştürülecek ne demek? Bu koşul Işığın eylemine benzer olmalı çünkü diğer türlü Işık bunu yapmaz.

Eğer arzularım, niyetlerim ve beklentilerim Işığın yaptığıyla örtüşmüyorsa o zaman beni etkilemez. O sadece gerçek arzuma, doğru talebe cevaben beni etkiler. Bu yüzden ne bakımdan kötü olduğumu (kendi fikrime göre) anlamalıyım ve kötü nosyonumu Yaratan’ın (Işık) nosyonuna benzer hale getirmek için onu değiştirmeliyim. Yaratan’a göre kötülük komşunun zararına düşündüğün ve diğerlerinden nefret ettiğin egoist bir eylem. Seni ıslah etmesi için Işığı arzulamalısın ve seni ihsan etmeye, komşuna sevgi duymaya ve diğerleriyle bir bağ kurmaya getirmesini istemelisin.

Eğer şimdiki koşulumu kötü olarak tanımlarsam ve hangi koşulu iyi olarak gördüğümü ve birinden diğerine değişimin tam olarak Işığın yapması gerekenle örtüştüğünü kavrarsam, o zaman Işık bunu yapar. Ancak hala kötülüğün ve iyiliğin ne olduğuna ve Işığın içimde ne gibi bir değişim gerçekleştirmesi gerektiğine dair çok iyi bir anlayışa sahip değilsem o zaman hiçbirşey yapmaz! Işığı bunu yapmaya mecbur etmeliyim! Bu değişimi “Oğullarım beni yendi!” dizesini icra edecek kadar çok istemeliyim. Beni ıslah etmesi için O’nu zorlamalıyım. O’na “Bunu yapmalısın! Bana bunu söz vermiştin!” demeliyim. Arzum hedefi tam olarak vurmalı.

Bu, çalışma esnasında ve öncesinde, hazırlık esnasında yapmak zorunda olduğumuz şeyin açıklaması. Bunun üzerine ıslah çok hızlı gerçekleşir.

– 03/08/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin (Zohar) ikinci kısmından alıntıdır

Eylemin Sonucu Başlangıçtaki Planda Yatar

Zohar, Bölüm “Lekh Lekha (Çık)” Madde 116: Dünyadaki herşeyin Yaratan’dan geldiğini, sadece O’nun yaptığını, yapıyor olduğunu ve dünyadaki bütün eylemleri O’nun yapacağını bilmeyen ve anlamış gibi gözükmeyen dünyanın kötü insanlarına yazıklar olsun. “Sonucu baştan açıklamak” diye yazdığı gibi O herşeyin sonuçta gözler önüne serileceğini önceden biliyor. Ve O seyrediyor ve onları tekrar etmek ve belli bir süre sonra onları kusursuzca yapmak için başlangıçta işler yapıyor.

Eylemin sonucu başlangıçtaki planda yatar. Herşey Bina’dan Keter’e ve Keter’den Bina’ya geri döner. Onların arası, Üst Seviyedekiyle bağlantı kuran bir Partzuf’un üst kısmı, Bina’nın ZAT’ından ve aşağıya Malchut’a kadar olan Partzuf’un alt kısmı üzerindeki tüm çalışmanın meydana geldiği yerdir.

Biz Malchut’un içindeyiz ve bulunduğumuz yerden ne Bina’da meydana gelen eylemlerin sebeplerini ne de tüm bunların yol açması gereken amacı – Keter’den gelen – görmüyoruz. Zıt niteliklere sahip olduğumuz için onlara zıtız. Malchut Bina’nın niteliklerini edinmediği sürece Keter’i, Üst Yönetim’i anlayamaz.

– 22/07/10 tarihli Günlük Kabala Dersi’nin (Zohar) ikinci kısmından alıntıdır.

BİRLEŞİN VE KEŞFEDİN!

Soru: “Zohar kitabını öğrenebilmemiz ancak birlikteliğe arzulu olmamıza bağlı” derken neyi kastediyorsun? Bunu nasıl oluşturabilir ya da hissedebiliriz?

Cevap:  Islah ancak tüm arzuların birleşmesi koşuluna bağlıdır. Birbirlerinden uzaklaşmış arzularda biz ancak kendi gerçekliğimizi, bu dünyayı hissedebiliyoruz. Birlikte arzularımızı birleştirdiğimizde “Ruhani Dünya” denilen realiteyi hissedeceğiz. Herşey oldukça basit ve kolay, herşey arzuların birleşmesi ya da birleşmemesine koşullu.

Şu anda hissettiğin realite, arzularımızın ayrık ve her birinin sadece kendini düşünüyor olmasından bu şekilde, senin küçücük arzun yalnız kendi çıkarına yönelik, sen sadece sana verileni hissedebiliyorsun. Işığı hissediyorsun ancak arzunun içinde bu Işık sana hiçlik gibi görünüyor, şu an gördüğün gibi. Farklı görmeyi arzuluyorsun ancak bu dünyevi isteklerinle, ıslah sonuna gelmeden yapabileceğin birşey yok.

Bizler yaşadığımızı ancak dünyevi isteklerimiz ifşa olduğunda hissedebiliyoruz. Bu şekilde

isteklerimiz büyüyorlar ve sonrada yok olduklarında öldüğümüzü hissediyoruz. Sonra o tekrar canlanıyor ve tekrar ölüyor, sanki kullanılması için uyarır ve saklanır. Ancak Ruhani seviyeden gelen ve ”Kalpteki Nokta” denen bir başka arzu daha var ki onu diğer arzularımızla birleştirebiliriz.

Cansız, bitkisel ve canlı seviyesinde olan, bu dünyanın arzularını birleştiremeyiz, onlar oldukları gibi vardırlar. Her biri diğerleri ile doğanın onları zorunlu kıldığı oranda bağlı olabilir ve daha fazlası değil. Ancak bizler hep birlikte “Kalpteki Nokta” dediğimiz arzularımızı birleştirebilir ve bu bütünlükte Ruhani Dünyayı hissedebiliriz.

Dolayısıyla kendimize bu genel arzuyu (Kli) hayal etmeliyiz. Eğer maneviyata olan isteğimiz ve karşılıklı birleşme arzusunda olan kalpteki noktalarımız olursa, o zaman ruhani dünyayı hisseder ve ellerimizde tutar oluruz. Ancak bunu hissetme karşılıklı olmalı, herkeste ayrı olarak var olamaz.O ancak tüm arzuların birliğinde ifşa olur.

İfşa olan nedir? Aralarındaki ilişki. Aralarındaki ilişkiye dolum denir. Yaratan. Arzuyu dolduran

Işık. Işığın kendisini değil ondan izlenimimizi ifşa edeceğiz. Bizde kıyafetlenen ihsan etme niteliğini. Ne de kıyafetlenir? Aramızdaki ilişkide, birbirimize olan sevgi ve ihsanda. Bize karşılıklı ihsanda bulunmaya, birlik oluşturmaya olanak veren bir güç mevcut. Bu nedenle diğerlerine ihsan etmeme “Işık”, ifşa ettiğim aramızdaki karşılıklı ihsana da “Yaratan” diyoruz. İçeriği de “İnsan sevgisinden Yaratan sevgisine” dir.

15-02-10-Zohar kitabı dersinden alıntıdır.

GERÇEKLİĞİMİZDEKİ METRİKS

Kabala bilgeliğine Tora’nın İçselliği deniyor. İçselliğin Bilgeliği. Neticede, Kabalanın bahsettiği hep içimizde olup bitenler sadece. Aslında bedenlerimiz ve tüm madde dünyası yok, bu yüzdende bu dünyaya ilüzyon, hayal dünyası deniyor. Realiteyi doğru algılamaya başladığımızda aslında tüm olup bitenlerin arzumuzun içinde gerçekleştiğini hissetmeye başlıyacağız. Arzumuz bize, dışımızda birşeylerin: cansız, bitkisel, canlı ve insanlardan oluşan, birşeylerin olduğu hissini yaşatmakta ancak aslında tüm bunlar sadece arzumuzun içinde vuku bulan farklı fenomenler.

Matriks içinde yaşıyoruz, anlamak zorundayız ki oluşan ne varsa hepsi hislerimizin içinde oluşuyor. Sadece haz-alma arzusudur tüm bu oluşan fenomenleri hisseden ve bunun hiç unutulmaması çok önemlidir çünkü gerçeğe olan bu yaklaşımımız “herşeyin bana bağlı olduğu ve dışımda olana değil” bizleri kendi içsel ıslahımıza yönlendirir.

Biz kendimizi, arzularımızda, ancak ÜstIşığın fonunda algılayabiliyoruz, herşey yalnızca ÜstIşık sayesinde! Neticede ÜstIşık Sonsuzluk Dünyasıdır. Orada kendimizi, benzer gerçekliği ve koşulları edinmedikçe, ışıkta olan nitelikleri edinmedikçe görmemiz mümkün değildir.

Düştüğümüz 125 basamak, bizleri indikçe artan bir mesafede ÜstIşıktan uzaklaştırdı ve biz o konumun koşullarında kendimizi görmekteyiz. Dolayısıyla çevremizde gördüğümüz herşey, sadece, içinde farklı seviyeler barındıran kendi arzumuz: Cansız, bitkisel, canlı ve konuşan seviyelerde, bayağılığın dört seviyesi (KabaArzular). Bunlar bizim ÜstIşıkla olan farklılıklarımızın göstergeleri, bizim realitemizin resimleri, bu dünya görüntülerimizin fotoğrafları.

Dolayısıyla hakiki realiteyi ifşa ve gerçek olan resimle örtüşebilmek için göstereceğimiz çaba bizi daha rafine olmaya ve hepimizi birtek olarak görmeye zorlayacak. Neticede aramızda ne kadar çok birlik sağlayabilirsek o kadar çok Işık içine dahil olur ve böylece sonsuz yaşamda, EinSof da ilerlememiz mümkün olur.

Yaşanan tüm bu fenomenler, ki onları dışımızdaymışlar gibi algılıyoruz, rüya misali yok olurlar, çünkü aslında biz yalnızca Işığın içinde var oluyor, yaşıyoruz. Bu öncül temelin iyi anlaşılması Kabala Bilgeliği için çok önemlidir çünkü tüm diğer felsefi, dinsel ve farklı metotlardan ayrıldığı noktadır.

Kabala Bilgeliği insana sadece kendi arzusunu ıslah etmesini ve Işığa benzemesi gerektiğini söyler ve fiziksel hiçbir eylem buna dahil değildir.

24-02-10 “Halk için Zohar” kongresinde 7.dersten alıntıdır.

Kötülük serbest kaldığında

Zohar; Miketz bölümü, kısım 85: İsrailde yargının yerleştirildiği yer neresi olursa olsun, “yük”, israil’i cezalandırmak için Yaratandan gelen bir yük gibi görülür. Bu onları cezalandırsa da cezalandırmasa da, O’nda yük olması zor olmakla birlikte iki taraflı bir yüktür. Eğer onları cezalandırmasa kötülüğün pisliğinde kalacaklar. O onları cezalandırırsa, onlar İsrail’in derdinden acı çekiyormuş sanırlar. Bu onların aklını karıştıran “yük” kelimesinin neden kötü anlaşıldığının sebebidir.

Yararlanmak için; geleceği ifşa etmek dışında manevi bir gelişim sağlamak imkansızdır. Alma arzumuz sonsuzdur. Fakat o içimizde saklıdır. Eğer bu arzular düzeltilmeden, kendiliğinden ortaya çıkarsa, problemlerle karşı karşıya kalmaya başlarız. Kalplerimiz düzeltme işini yüklenmeye başlar;  ve ilerleme daha da zorlaşır. Gittiğimiz yol kaçınılmazdır, çünkü yararlanmak için yaptığımız düzeltme, arzularımızın üzerinde olur. Bu yüzden kötü bu yolla açığa çıkmalıdır.

Düzeltilmemiş arzularımızın açığa çıkması; düzelmeye hazır olduklarının bir işaretidir. Bu arzularımızın ortaya çıkma sebebi onlardan faydalanmamız içindir ve onların üzerine çıkmamızı sağlarlar. Bu nedenle iyinin ve kötünün değerini bilmeliyiz.

Kötü diyeceğimiz bir şey yoktur, bu sadece kötülüğün açığa çıkmasıdır. Daha önce bastırılmış bencil arzular açığa çıkmaya başlarsa; onları düzeltme imkanı doğar.

Memnuniyetliğin Yolları

Zohar “Sonunda” bölümü; 100. kısımda: Bu nedenle, Şabat başlarsa; cehennemdeki kötülük uzaklaşır, özgürdürler ve uzak. Ve Şabat bittiğinde, diğer zamanlarda verilmiş cezadan kurtulmak için üzerimizdeki üst hazzı çağırmalıyız. Ve uyanıp demeliyiz ki “Yaratanın memnuniyetliğini üzerimizde kıl”. Bu tüm haz, Mochin de Yeshut, daha yüksek memnuniyetliktir. Ve denir ki “Onun yolu memnuniyetliğin yollarıdır”.

“Kötü”, bize cehennemdeymişiz gibi hissettiren arzularımızı işaret eder.  Bu bizi utandırır; çünkü kendi kendimize bağışlanmaya uygunluğumuzu ve tersini farkederiz; ve düzeltilmemiş özelliklerimizi görürüz. Böyle bir durumda tüm özelliklerimizi görmeyi öğrenmemiz gerekir. Yaratana zıt olan özelliklerimiz içinde, cehennemi hissetmeden arzularımızı düzeltmek olanaksızdır. Bu yüzden Yaratan’a zıt özelliklerimizi fark ettiğimizde tüm yollar “memnuniyetliğin yolları” ‘na çıkar. Biz sadece bunun böyle olduğunu görenleriz.

Kendinizin Üzerinde Olun

İyi, kötü veya ilgisiz; Zohar Kitabını okurken kendimizi nasıl hissettiğimiz önemli değildir. En önemli şey ne hissedip, hissetmeyeceğimizi düşünmeden çabamızı devam ettirmek. Biz onun telkin gibi, içimize işlemesine izin verirsek; O işini yapacaktır. Bencil arzumuzun ne hissettiğine aldırmadan; bu bencil duyguların üzerine yükseliriz. Korku içinde veya eğlenceli de hissetsek; rahatsız olsak da; kafamız karışsa da onun üstündeyiz.
Yaratan bilerek, zevk için  bizi egolarımız ve arzularımızla eğitir. Bununla birlikte sürekli olarak bu duygunun üzerine çıkmalı ve hiçbir şey olmuyormuş gibi yürümeye devam etmeliyiz. Yaratan’ a “benim için önemli olan Senin hediyelerin değil; ihtiyacım olan Sensin; diğer duygularla beni şaşırtma” dememiz gerekiyor. Sonucu; ancak böyle bir sebat getirecektir.