Category Archives: Yaradan

Evrenin Yapısı, Bölüm 8

Sonsöz

Soru: İlk defa duyanlar için elinizdeki materyali özetler misiniz?

Cevap: Öncelikle, direkt ışığın gelişim safhalarını sıklıkla anlatırım. Diğer açıklamalar da görülmeye değerdir. Bunu şiddetle tavsiye ediyorum, çünkü her seferinde materyal biraz farklı bir şekilde ifade edilir.

İkincisi, Kabala’nın İbranice ve Aramice olarak tanımlanmasından dolayı, insanların hala İbranice’deki terimleri öğrenmeleri gerekmektedir. Ama şimdilik, en azından İbranice yeterlidir.

Bu konuyu iyi işlemek gerekir, çünkü asıl konu budur. Tüm dünyalar ve sonra olan her şey direkt ışığın dört safhasına dayanır. Neden dört? Çünkü Keter (sıfır safhası) ihsan eder ve diğer dört safha (Hohma, Bina, Zer Anpin, Malhut veya 1, 2, 3, 4) Keter’den alınır. Bunu bilmeniz gerekir.

Daha sonra, bu beş safhanın maddenin gelişimine, insanın gelişimine, evrimde nasıl yansıdığının ayrıntıları üzerinde dururuz. Onlar, doğanın küçük bir mikroskobik parçacığında ya da toplumda, ailede ve her insanda olmak üzere, tüm doğada olan her şeyi kesinlikle belirlerler. Her ne elde edersek edelim, her zaman şöyle diyebiliriz: Arzunun gelişiminde beş aşama vardır ve bu nedenle, bir şeyin nasıl olduğunu ve hatta nasıl olacağını bile biliriz.

Soru: Alma ve yaratma arzusunun etkileşimi ve Yaradan, insanlar arasındaki ilişkiler üzerine bir şablon olarak damgalanır mı?

Cevap: Bu her türlü maddeye ve onların gelişimine damgalanmıştır. Herhangi bir etkileşim, beş aşamayı da içerir.

The Structure Of The Universe, Part 8

 

Kli’yi İnşa Etmenin En İyi Zamanı

Bu kadar büyük, güçlü bir toplanmada ve Moldova’daki dünya kongresinde yaptığımız yükselişin ardından, büyük inişler, artan karanlık, hayal kırıklığı ve çaresizlik duygusu olabileceğini anlamalıyız. Yükselişler ve düşüşler dengelenmelidir. Bu nedenle, yükselme ne kadar önemli olursa, düşüş daha şiddetli bir yükselişe hazırlık olarak ondan sonra gelmelidir.

Bunu hesaba katmak ve düşüşü amaçlı olarak ele almak, bunun çalışmamızın bir parçası olduğunu anlamak gerekir. Bu nedenle, tekrar “O’ndan başkası yok” ana konusuna dönmeliyiz.

Kendi kendime, Yaradan’ın içinde olmakla ilgili ilk hissiyatı alabilirim. Ancak O’na yönelik herhangi bir eylem ve tutumdan acizimdir. Yaradan onluların içinde var olan bir şeydir. Aksi halde o, Yaradan değil, yarattığım bir idol olacaktır.

Yaradan’a karşı tutumumu ancak dostlara karşı tutumumla ifade edebilirim. Onludaki bağ üzerinde çalışarak, Yaradan’a karşı tutumumu geliştiririm.

Dostlar içinde karanlığı hissederiz çünkü birbirimizden farklıyız. Ancak bu karanlık değil, Işığın arka tarafıdır, bizi Yaradan’a yönlendirir. Karanlıktan daha sadık bir müttefik yoktur. Ona tutunun, çünkü sadece o sizi gerçeğe götürecektir.

Karanlık, duygularımızda ve zihinlerimizde aldıklarımızdan dolayı aklımızı kaybetmememize yardımcı olur. Akıl ve kalp hareket etmez, sadece karanlık çalışır ve bu muazzam bir yardımdır. Dolayısıyla karanlık, yeni bir yaratılıştır; karanlığı Yaradan yarattı. Karanlık bizi doğru yöne yönlendirir ve bizi Yaradan’a bağlar.

Onlu, her biri sadece onları desteklemek için diğerlerini arasına giren, kendisini iptal etmeye, fedakarlık etmeye istekli on kişidir. Kendisi için bir şey talep etmez, sadece çalışacak bir yer arar. O, daha sonra herkesi bir araya getiren bir dikiş ipliğine dönüşür. Kişi sadece böyle bir çalışma talep eder çünkü herkesi bir araya getirerek, Yaradan’a memnuniyeti getirir.

Bu nedenle, içinde olduğum onlu ve onludaki insanların isimleri benim için önemli değildir. Önemli olan, bana vermeye hazır olma isteklerini yaşamalarını sağlamaktır, böylece onları bir araya getirip çabalarımı bu çalışmaya yatırırım.

Eğer şimdi bizler karanlığı ve boşluğu hissedersek o zaman bu, Kli’yi inşa etmek için en iyi zamandır. Karanlığın koşullarını sevmeliyiz. O zaman Yaradan’ın dışında güvenecek kimsem olmaz ve O’na tutunurum. İlk başta bu kendimi korumak için çok egoist bir arzudur: “Her şeyi kontrol eden ve her şeyi yapan Yaradan’ın olması iyidir ve ben O’na bağlı kalacağım, başka bir seçenek yok.”

Daha sonra, hiçbir kişisel çıkar olmadan, hiçbir ödül olmadan, bu tek noktaya bağlı kalmaya hazır olacağım. İhsan etme kapları ondan gelişmeye başlayacaktır. Bu kendimi iptal etme noktasının üzerine gelen her şey, Hasadim’e (merhamete), ihsan etmeye dönüşecektir. Bundan başka bir şey istemiyorum. İhsan etme kaplarını böyle inşa ederiz ve ortaya çıktığı anda, içinde ihsan etme uğruna Hohma’nın ışığını hissedebileceğim.

The Best Time For Building The Kli

 

Yaradan’ın Motivasyonlarını Anlamak

Soru: Işığın yolunun daha basit bir yol olduğunu söylüyorsunuz. Ama sonunda anlaşılıyor ki en iyi şekilde ilerlemeye çalışırsınız ve her şey her zamanki gibidir. Geride mi kalıyorsunuz veya bu tür zorlukların olması mı gerekiyor, anlamıyorsunuz?

Cevap: Eğer çaba sarf ederseniz, başınıza gelen her şeyi bir ödül olarak kabul edersiniz. Her ne kadar zaman zaman çok rahatsız edici olsa da, kesinlikle ilerlemeniz bu tepkiler sayesindedir. Bu nedenle, doğru ve iyi eylemlerinize karşılığın, yaşamınızdaki doğrudan olumlu olaylar olacağını düşünmeyin, çünkü bu şekilde egoizminizden çıkmış olamazsınız.

Bundan çıkmak zorundasınız. Maneviyata doğru tek bir hareket yapmış olsanız bile, yine de ego içinde kalırsınız. Dolayısıyla tekrar tekrar itilmeniz gerekir ve çeşitli olumsuz etkilerle itilebilirsiniz.

Bu yüzden: “Gruptaki dostlarımla, çalışmada, dağıtımda çok çaba harcadım ve faydası ne? Hiçbir şeye sahip değilim.”  dememelisiniz. Sonunda  “vuracak”  ve doğru etkiyi verecek olan bu tür çabalardan toplanan sonuçları bilmiyorsunuz.

Baal HaSulam’ın, Rabaş’ın ve geçmişteki bütün Kabalistlerin birçok makalesinde bunun hakkında okuyabilirsiniz.

Soru: Öyleyse, darbeleri okşama olarak mı kucaklamalıyım?

Cevap: Onaylama olarak. Şöyle denilir. “Efendi kimi severse, azarlar”. Bunu bir ödül olarak algılamak zorundasınız. Böylece, egonun üzerine yükselirsiniz. Ne de olsa, sizin için en önemli olan ondan kurtulmaktır. Aksi halde nasıl yükselebilirsiniz?

Yani, egodan nefret etmeye ve onun üstüne yükselmeye çalıştığınızda, Yaradan’ın tüm motivasyonlarını doğru anlayacaksınız.

To Understand The Creator’s Motivations

 

 

 

Yaradan İsimsiz Bir Güçtür

Soru: Yaradan’ın isimleri nelerdir?

Cevap: Bir Yaradan vardır ve O birçok ada sahiptir. Neden birçok? O’na bu isimleri kim verdi?

Genellikle isimler anneler ve babalar tarafından verilir. Fakat buradaki Yaradan’ın isimleridir. Onlar bir şey belirtiyorlar mı yoksa belirtmiyorlar mı? Bizler dünyamızda keyfi olarak, hangi ismin moda olduğuna bağlı olarak çocuklara isimler veriyoruz. Gagarin’in uzaya gittiğinde erkeklere “Yuri” adını vermenin çok moda olduğunu hatırlıyorum. Yine de Yaradan’ın isimleri nelerdir?

Her şeyden önce, Yaradan tektir. Peki, neden birçok isme ihtiyacı var? Çok farklı eylemler gerçekleştirdiği için olabilir mi? Çok farklı bir kişiliğe sahip olduğu için, O’na farklı isimler vermemiz olabilir mi? Bu yüzden tüm bunların nereden geldiğini anlamamız gerekiyor.

Aslında, Yaradan, hiçbir özelliği, nüansı, hiçbir şeyi olmayan, tamamen isimsiz bir güçtür. O, Kendisidir, her şeyden ayrı olarak var olandır. Onun var olduğunu ve nasıl olduğunu söylemek imkânsızdır çünkü O’nu hiçbir zaman tespit edemiyoruz.

Ancak, O maddesel bir şeylere gönderme yapmaya başladığında ve O’ndan bazı eylemler geldiğinde, O’nu bu eylemin adıyla adlandırırız; yardımsever, iyilik yapan, büyük, kasvetli, acımasız vb. gibi. Yani, O’nun bizimle ilgili belirli tezahürlerine göre O’nu adlandırırız.

The Creator Is A Nameless Force

 

O’nun İçin İletken Kanal Olun

Bu nedenle, her milletin içinde güçlü bir şekilde bir araya gelmesi şarttır, bu yüzden içindeki tüm bireyler, içgüdüsel sevgi ile birbirine bağlanır. … Bu, istisnasız ülkedeki bütün insanların böyle olması gerektiği anlamına gelmez. Bu, uyumu hisseden milletin halkının, milleti yapan halk olduğu ve milletin mutluluğunun ve sürdürülebilirliğin ölçüsünün bu halkın nitelikleriyle ölçüldüğü anlamına gelir. (Baal HaSulam, Ulus)

Ulusu kuvvetlendiren güç, onun, tek olan Üst güce benzerliğine bağlıdır; yani birlik olabilir. Böyle bir ulus, ıslah gerektiren, kırılmalar ve kusurlar olarak ortaya çıkan zorlukların üstesinden gelebilir. Bu nedenle bizler, birçok günahla yüzleşmek zorunda kalacağız, böylece tüm günahları sevgiyle, daha fazla güçlenerek ve birleşerek örtebiliriz. Bu mükemmelliğin ifşa olacağı yoldur.

Daha büyük günahların ifşa olduğu her an, bunun üzerine umutsuzluk veya geri çekilme olmadan sevgiyle karşıt bir koşul inşa etmeliyiz. Dünya bu şekilde inşa edilir ve ıslaha bu şekilde ulaşması gerekir.

Avrupa ülkeleri, şaşırtıcı sayıda mülteci ile nasıl birliğe ulaşabilir? Mülteciler, sadece Avrupa ülkelerinin, birliğin tüm farklılıkların üzerinde kurulması gerektiğini anlamalarına yardımcı olur. Mülteci dalgasını Üst güçten gönderilmiş gibi görmeliyiz: Islah uğruna yıkım.

Elli yıl önce, Avrupa’daki mevcut mülteci akımını hayal etmek imkansızdı. Avrupalılar kendilerini büyük ölçüde korudular, her ülkenin benzersizliğini muhafaza ettiler: Almanlar, Fransızlar, İtalyanlar…. Sınırlar sabit ve belirgindi.

Birdenbire her şey hızla değişmeye başladı. Üst programa göre, herkes içinde bulunduğu kırıklığı ifşa etmelidir. Eğer yabancı bir güç tarafından girişim yapılmadığı sürece ıslah için gereklilik nasıl ortaya çıkarılabilir? Nitekim kültür, eğitim, din ve davranışta yabancı olan birkaç milyon insan Avrupa’ya girer. Bundan daha büyük bir zıt güç yoktur.

Sonuç olarak, Avrupalılar başka seçenek olmadığını anlamaya başlıyor: yapılacak tek şey birlik olmaktır. Böyle birliğe nasıl gelineceğini henüz ifşa etmediler. En akut ve uzlaşılmaz konu olan dini farklılıkların birliğe getirilmesinin ne kadar gerçek dışı göründüğünün önemi yok; başka bir seçenek yok.

Avrupalılar, bağ kurma ve birliğin anahtarını bulmak zorunda olduklarının farkındalar. Bu anahtar, her şeyden önce, Kabala tarafından açıklanan integral (bütüncül) bağ yönteminde bulunur: ‘‘Tüm günahları sevgi ile örtmek.’’ Bu, üst gücün yardımı ile gerçekleştirilir. Kendi başımıza birliğe ulaşamayız; sadece ağın kanalı olan, İsrail vasıtasıyla Üst gücün insan kitleleri üzerinde hareket etmesine neden olacağımız koşullar yaratabiliriz.

Bunun gerçekleşmesi için onların uyumuna ihtiyacımız vardır: konuşma ve davranış şekilleri değiştirmeye başlayacaktır. Daha dünün aşırı tutucuları olmaları, hangi dine inandıkları önemli değil, düşünce şekilleri veya yetmiş milletten hangisine mensup oldukları önemli değil. Herkes tek bir millet gibi olacak.

Asıl mesele, Avrupa’nın zorluklarla karşı karşıya olduğudur ve biz bir çözüm sunmalıyız. Bu nedenle, Avrupa ve tüm dünyadaki bütün Kabalistik gruplar olarak; özellikle şu anda, Bulgaristan kongresi öncesi birlik olmak çok önemlidir. Bu şekilde birlik ve birliğin ışığını Avrupa’ya getirebileceğiz. Avrupa, karanlığa, çaresizliğe, hiçbir şekilde çıkış yolu bulamamak ile karşı karşıya kalmaya gittikçe daha fazla gelmektedir. Ancak, aykırılıkların nasıl azalmaya başlayacağını göreceğiz, düşünceler ve arzular değiştikçe, fikirler de değişmeye başlayacaktır. Her şey düşüncede çözülür ve düşünceler yeni olur.

Şiddetli köktendincilerin, milliyetçilerin, onlardan asgari düzeyde ayrışan biriyle konuşmak istemeyenlerin, aniden değişmesi nasıl mümkün olabilir? Üst ışık her şeyi düzeltebilir. O, şu anda karanlığı yoğunlaştırdığı gibi, onu ıslah edecektir. Bizim için en önemli şey, O’nun için iletken kanal olmaktır – bu bizim çalışmamızdır.

Be The Conducting Channel For Him

 

Manevi Dünyaların Basamaklarını Çıkış

Bu bilgelik genel olarak bir havuzdaki iki damla gibi, iki paralel, özdeş düzene bölünür. Aralarındaki tek fark şudur; ilk işleyiş Yukarıdan aşağıya doğru, bu dünyaya uzanır. İkinci işleyiş ise; Yukarıdan aşağıya doğru ortaya çıktıklarında kökte meydana gelen aynı yol ve oluşumlarla tam olarak aynı şekilde, aşağıdan Yukarıya doğru çıkmaktır.

İlk işleyiş; ister kalıcı ister geçici olsun ortaya çıkışların tümünde, “dünyaların aşağıya iniş sırası; Partsufim; ve Sefirot” olarak adlandırılır. İkinci işleyişe, “edinimler veya peygamberlik ve Kutsal Ruh dereceleri” denir. Bununla ödüllendirilen bir kişi, aynı yollar ve girişleri izlemek ve her detay ve her dereceyi tam olarak Yukarıdan aşağıya doğru ortaya çıkışlarında olduğu gibi, onların içine yerleştirilmiş olan kurallarla, yavaş yavaş edinmek zorundadır.

Üst kuvvetin yukarıdan aşağıya doğru inişinden sonra Adam Kadmon, Atzilut, Beria, Yetzira ve Assiya basamakları  devam eder ve biz onları aşağıdan yukarıya Assiya, Yetzia, Beria, Atzilut ve Adam Kadmon’a  doğru yükselmek için kullanırız.

Tanrısallığın ifşası tek seferde değil, ancak, yavaş yavaş, bir süre zarfında, edinimin arındırıcılığına bağlı olarak, kişi Yukarıdan aşağıya tüm dereceleri keşfedene dek ortaya çıkar. Edinim; tıpkı bir merdivenin basamakları gibi sırayla, biri diğerinden sonra ve biri diğerinin üstünde geldiğinden, “dereceler” (basamaklar) olarak adlandırılır.

Aşağıdan yukarıya doğru yükseliş, bizim edinim seviyemizi belirlemek için daha önce yukarıdan aşağıya inen basamakların bir edinimidir. Bu yol bizim için başlangıçtan hazırlandı.

Bu nedenle, Kabala bilimi ve tüm koşullar şimdi ifşa oluyor, böylece nerede olursak olalım onu özümseyebilir ve ilerletebiliriz.

Soru: Bu basamaklardan düşmek mümkün müdür?

Cevap: Bir dereceye kadar düşüp, yükselebilirsiniz. Fakat esasta hepsi yükselişe neden olur çünkü düşüşler bile bunun içindir. Manevi dünyaların basamaklarında düşüşler olmadan hareket etmek mümkün değildir. Burada özel bir başlama-durma hareketi gerçekleşir.

Yolumuzu anlamak için her defasında düşeriz. Ama bu bir düşüş değildir. Örneğin; her bilimde, hiçbir şeyi anlamadığınız, hiçbir şey bilmediğiniz, düşünemediğiniz, kesinlikle tükenmiş olduğunuz dönemler vardır ve burada da aynısıdır. Sonra tekrar yükselirsiniz.

Böyle adım adım gelişme, sürekli yenilenmek, önceki yüklerinizden kendinizi temizlemeniz ve son tamamlanmanız/hazzınız ölçüsünde tamamen boş olmanız için gereklidir. Ve kesin olarak tamamlanma, yeni bir boşluğa dönüştüğü için kişi bir sonraki basamağa ulaşabilir.

Soru: Asıl mesele düşüşlerden korkmamak mı?

Cevap: Hiçbir şeyden korkmayın.  Her bir tamamlanma boşluğa dönüşecek ve her bir boşluk daha da büyük bir tamamlanmaya dönüşecektir. Bu doğanın kanunudur.

Climbing The Steps Of The Spiritual Worlds

 

Evrenin Yapısı, Bölüm 6

Işığın Bilinçli Alımı

Soru: Bugün insanlar olarak hepimiz, kontrol edilemez süreçler mi alıyoruz? Dışarıdan gelen bir alma arzum var, bu düşünce ve arzuların bir anda içimde nerede ortaya çıktığını bile bilmiyorum. Bu konuda seçme özgürlüğüm yok mudur?

Cevap: Doğal olarak.

Soru: O halde şimdi, bir kişinin almasını kısıtlayan, arzularını kontrol eden, perde adı verilen bir güce sahip olması gerektiği gerçeğine mi geldik?

Cevap: Kendini kontrol etme yeteneği, kendimi Yaradan’dan gizleyebildiğim, O’nunla doğrudan bağlantımı kesebildiğim ve içgüdüsel olarak O’nun takip ettiğim talimatlarına son verdiğim zamandaki bir eylemde yatmaktadır. Şu anda bunu yapamayacağıma inanıyorum. Kısıtlama (Tzimtzum) adında bir eylem yapıyorum, görünüşte kendimi Yaradan’dan ayırıyorum.

Sadece O’nun eylemleriyle bağ kurabildiğim, onları kabul edip doldurabildiğim ölçüde, O’na benzeme isteğime dayanarak, alabilirim.

Bu, O’nun verdiği gibi, benim de almamdır. Bundan kaçamam; hala bir alıcı olmaya devam ederim; ancak Yaradan’a benzer olmaya ihtiyaç duyduğuma karar verdiğimde, almam zaten tamamen farklı bir şekle dönüşmüştür.

Eğer Yaradan verirse, Kendi’nden doğarsa; o zaman O’na ihsan etme eylemim, kısıtlamadan sonra, kendimi belirli bir şekilde, bir dereceye kadar açmam ve Kendisi’nden alırken, O’na memnuniyet vermekten dolayı haz aldığımı net bir şekilde anlamam gerçeğine dayanır. Bu, prensip olarak, benim arzuma karşıdır.

Soru: Öyleyse, Yaradan’ın ışığını gizlemem, alma arzumdan haz aldığım anlamına gelir. Işık, güneş gibi süreklidir, daima hareket eder ve ihsan eder ve ışığın akışını kontrol etmeye yarayan bir perdeye sahip olursam, o zaman Işığı alma arzumdan gizlerim. Bu, Yaradan’ın bilinçli gerçekleştirilmesi midir?

Cevap: Evet ve sonra eğer kendimi açığa çıkarırsam, buna ışığın bilinçli alımı ya da Yaradan ile özel bir bağ denir.

The Structure Of The Universe, Part 6

 

Yaradan’a ve Gruba Karşı Sorumluluk

Soru: Yaradan’a ve gruba yönelik çalışmalarda herhangi kişisel bir sorumluluk var mıdır?

Cevap: Gruba karşı, onlarla birlikte, tam bağa ve ihsan etme niteliğine ulaşmaya kendimi adarım.

Yaradan’a karşı sorumluluğum, O’nunla bağa ulaşmaktır çünkü O, beni bu amaçla yarattı. Bunu yaparak en rahat, en iyi ve en yüksek koşuluma ulaşırım.

Responsibility To The Creator And The Group

 

Evrenin Yapısı, Bölüm 5

Malhut’un Bağımsız Olma Arzusu

Soru: Diyelim ki alıyorum, kimden geldiğini hissetmiyorum bile ve bu beni ilgilendirmiyor. Bu, bir hayvana bir şey verdiğinizdeki gibidir ve sizin kim olduğunuzun onun için önemi yoktur.

Fakat ışık, Malhut’u bir şekilde geliştirmeye başlar ki son safhada Malhut, kendisine kimin verdiğini anlamaya başlar ve Yaradan’a benzer olmak ister.

Cevap: Evet, bu öyledir, onun orijinal arzusuna aykırıdır. Bunu yapmak için, daha önceden gerçekleştirdiği eylemleri bırakmak zorundadır.

Bu nedenle, Malhut kendini kısıtlar, almayı durdurur ve dolayısıyla en azından bir şekilde alma arzusuna sahip olmayan Üst güce benzer.

Sonra tamamen farklı dürtüler dayatılarak gelişmeye başlar. Malhut kesinlikle bağımsız olması gerektiğine karar vermiştir, aksi halde var olamaz.

Direkt ışığın dört safhasında olduğu gibi, eğer basit bir şekilde alırsa veya almayı keserse, direkt ışığın talimatlarına tamamen uygun olarak hareket eder. Dolayısıyla direkt ışığın dört safhası olarak adlandırılan budur.

Ne zaman bağımsız olabilir? Sadece ışığı engellemeyi isterse. Bunu nasıl yapabilir? Işığın, kendisini etkilemesine izin verdiğinde, onun tüm eylemleriyle hemfikir olarak.

Kendisini ışığın etkisinden koruyabildiği ve ışığın etkisini önce engelleyip, daha sonra dönüştüreceği şekilde kendisini ortaya koyduğu ölçüde; bu onun bağımsızlığını, Yaradan hakkındaki anlayışını ve O’nun eylemlerini onayladığını gösterecektir.

Yani, bağımsızlık eksikliğimi sınırlandırıp hayvan olmayı bıraktığımda, insan olurum. “İnsan” İbranice’de “Adem” dir ve “Domeh- benzer” (Yaradan’a benzer) kelimesinden gelir. Kendimi bilinçsizce alan bir hayvandan kısıtlayabildiğim ve bilinçli bir alıcı yapabildiğim ölçüde, Adam olarak adlandırılırım.

Bu, mutlak bir kontroldür, ne yaptığımın anlayışına gelmek ve içimde Yaradan’ın niteliklerinin bir tezahürüdür.

The Structure Of The Universe, Part 5

 

Evrenin Yapısı, Bölüm 4

Kısıtlama – Malhut’un, Işığı Almayı Reddedişi

Soru: Dünyanın gelişimi ilk safhada durmuş olsaydı, almak için bağımsız bir arzusu olmayan hayvanlar gibi mi olurduk?

Cevap: Evet.

Soru: Eğer her şey dördüncü safhada durmuş ve daha fazla gelişmemiş olsaydı, o zaman bu arzu bağımsız olmasına rağmen yine de onu kontrol edemez miydik?

Cevap: O hala bağımsız bir arzu değildir çünkü kendi başına hazdan kopsa ve hazza yönelse de, Keter’in belirlediği hazza yönelmiş durumdadır. Doğasına göre doldurulmak ister. Bu arzu, Keter’in isteğiyle aynı şeyi istediğini anlar.

Malhut, Keter’den aldığını ve ondan almak istediği şeyi seçtiğini hisseder. Bu kesin olarak kendisi Keter’den almak istediği içindir,  böylece içsel olarak gelişmeye devam eder ve özgür olmadığının, bu hazlar ve arzular tarafından kontrol edildiğinin anlayışına gelir. Bunun anlamı, artı ve eksi onu tamamen kontrol etmektedir.

Böylece Malhut’ta özgürlük niteliği ortaya çıkar. Dolumun eksikliğine veya doldurulma arzusuna boyun eğmek istemez. Bağımsız hissetmek ister çünkü bu özelliğin Keter’de bulunduğunu hisseder; Keter ilk olandır, ondan önce hiçbir şey mevcut değildir.

Şimdi, Malhut’ta birkaç koşul daha gelişir: Eksik bir yaratılış olduğunu hisseder; Keter’e, Yaradan’ına, benzer olmak ister.

Yaradan’ın tamamen özgür olduğunu, ihsan etme ve almanın üstünde olduğunu hisseder. Ama o,  ya tamamlanma eksikliği ya da tamamlanmış olmayla kontrol edilmektedir. Yani, özgür iradeye, bağımsız “Ben” e sahip değildir ve hem olumlu hem de olumsuz etkiler onu tamamen kontrol etmektedir.

Özgür olmadığını, tamamen kontrol edildiğini hissetmeye başlar. Biz bu hissi, hazza veya onun eksikliğine bağımlı olan; kişinin kendi doğasının kötülüğünün ifşası olarak adlandırırız.

Bu his, Malhut’ta özgür iradesi olmadığı ve prensipte tamamen kontrol edildiği gerçeğinden dolayı, utanma hissine neden olur. Bu, bağımsız bir eyleme ihtiyaç duyulmasına neden olan, tamamen başkasının kontrolü altında olma hissidir. Bu onu o kadar çok durduracak ki, Işık ile her türlü teması kesecektir.

Bu koşula Tzimtzum (kısıtlama) denir. Yaratılanın, tamamen kontrol edildiği ve kendine ait hiçbir şeye, bağımsız bir şeye sahip olmadığı hissi; onu eylemlerini, arzusunu kısıtlamaya zorlar. Tamamen durmak/son vermek ister.

Yaratılan, tamamen kontrol altına alındığında, kendi içinde yok etmek için, önceki koşulu ortadan kaldırmaya hazırdır. Bu nedenle, bu duruma kısıtlama denir. Başka bir deyişle, Malhut özgürce hareket etme imkanı olmadığını hissettiğinde, kontrolü hissetmekten kaçınmak için her şeyi yapmaya hazırdır.

Soru: Malhut’un hissettiği utanç, tamamen kontrol edilmekten mi yoksa onu yaratan Üst güce zıt olmaktan mı gelir?

Cevap: Hemen hemen aynı şeydir.

The Structure Of The Universe, Part 4