Category Archives: Yaradan

Yaradan’a Ulaşmanın Başlangıcı

Soru: Dünyamızda tüm insanlığın, inancın ne olduğu konusunda ortak bir anlayışı vardır.  Size bir şey söylenmiştir ve onu görmemiş olsanız da, hissetmeseniz de ve ona ulaşmasanız da, ona inanıyorsunuz.  Ve bilgi, beş duyumuzda elde ettiğimiz şeydir.

Ancak Kabala, mantık ötesi inanç denen bir koşulu inceler.  Bunun anlamı nedir?

Cevap: Kabala’da her şey, bu dünyadan kesinlikle farklıdır.  Mantık ötesi inanç koşulu, kişiye oldukça sıkı bir çalışma döneminden sonra, Kabala’nın dünyamız ve manevi dünya hakkında ne dediğini anlamaya başladığında gelir.

Kişi belirli alıştırmaları yaparak, başına gelen her şeyin bir üst güç, üst akıl, üst iradeden geldiğini hissetmeye başlar ve Yaradan, Yaradan’ın arzusu, Yaradan’ın planı olarak adlandırılabilecek, belirli bir programı izler.  Ve sonra kişi, dünyamızda neredeyse tek bir eylemin kaldığını görür – tüm hislerini Yaradan ile birleştirmek.  Ve bunu yavaş yavaş yapar.

Çevresinde olup biten her şeyi, böyle yapılması yazıldığı için değil, bunda belli bir eğilim, anlam ve amaç (hayatın her durumunda kişiyi tek bir kaynağa, Yaradan’a yönlendirmek) olduğunu hissetmeye başladığı için üst güce atfeder.

Kural olarak, kişi egoizminde, gururunda ve öz-farkındalığında her türlü hoş olmayan duyguyu, tehdidi, korkuyu ve yenilgiyi deneyimlemeye başlar.  Dünyanın kendisine karşı çeşitli kaynaklardan gelen düşmanlığını hisseder.  Ve sonra, tüm bu kaynakların ardında, kişi üzerinde O’na yönelmesi için bu şekilde çalışan, “Yaradan” olarak adlandırılan güçler sistemini görmeye başlar.  Yani cansız, bitkisel ve hayvan doğasının tüm çeşitliliğinin arkasında bir tür güç, bir plan, bir program; tek bir kaynak vardır.

Ve gücün kendisi, kişiden gizlidir.  Onun yönüne bakacak şekilde, kasten kendisini kişiye gösterir.  Onun yönüne ne anlama geliyor?  Henüz net değildir.  Sadece başına gelen her şeyde, kişinin tek bir kaynağı görmeye alışmasıdır.

Bunun için çaba sarf eden kişi, sanki, dünyada, evrende olup bitenlere karşı, mantık ötesi inanç denen şeye karşı başka bir tutum seviyesine yükselir.

Mantık, diğer tüm insanlar gibi bir insanın dünyamızda beş duyusunda hissedebildiği şeydir.  Ve inanç, başına gelen her şeyi bir sonraki seviyeye, belirli bir güçle ilişkilendirme yeteneğidir ve bu şekilde onu yavaş yavaş eğitir.

Başlangıçta, bu sadece bir duygudur çünkü kişi henüz kaynağın kendisine tam olarak ulaşmamıştır.  O’nun hakkında tek bir şey dışında, hiçbir şey söyleyemez: tüm tecrübeleri ona gönderen kaynaktır.  Ve tecrübelerin ötesinde, aynı kaynak kişinin O’na dönmesine yardımcı olur.

Böylece O, kişiyi Kendisine yönlendirir:  “Dikkatinizi Bana verin.  Her şeyi Benden alıyorsunuz.  Bu dünyadaki tek hükümdar benim.  Size, tüm eylemlerinize, koşullarınıza, düşüncelerinize, duygularınıza, etrafınızdaki her şeye, tüm evrene hükmeden tek kişi benim.  Ve seni etkileyen her şey Benden geliyor.”

Bu, tam olarak kritik koşullarda daha büyük bir şeye ihtiyaç duyulduğunda ve kişi kendisine ne, neden ve nasıl olduğunu anlamadığında, meydana gelen her şeyin kaynağı olarak Yaradan’a ulaşmanın başlangıcıdır. Her şey onu boğar ve kafasını karıştırır.

Ve sonra, büyük bir içsel kargaşanın sonucu olarak, aniden bunun üst güçten geldiği hissini uyandırır.

Yükselişler ve Düşüşler Arasında Boş Zaman İçin Yer Yok

Yükselişler ve düşüşler bize bir yaşam hissi verir. Hayatta bir değişiklik olmasaydı, o zaman yaşam değil ölüm olurdu. Salgın bizi felce sürükledi ve durgun bir yaşam sürmeye zorlandık, evlerimizde kilitli kaldık.

Görünüşe göre bu, borsada ve hayatlarımızı dolduran gündelik çekişmelerde değil, yeni yaşam biçimlerinde, farklı düşüş ve yükselişler bulmamıza yardımcı olacak.

Ve böylece kendimizi karantinada buluyoruz, böylece hayattaki değişikliklerin farklı derecelerde olabileceğini ve bunlara hayat dendiğini hissediyoruz. Yükselişlerin imkânsız olduğu düşüşleri takdir etmeye başlayacağız.

Yaratılışın en başından Yaradan, ortak ruhun parçalanmasıyla bizim için büyük bir düşüş düzenledi. Ve bu kabı kendi çabalarımızla toplamalı ve eski durumuna getirmeliyiz. Ancak katılımımızı, arayışımızı, boşluğumuzu, duamızı, arzumuzu, birleşme zorluğumuzu da ekleyerek ilk yükselişi 620 kat arttırıyoruz.

Adam HaRishon’un ruhunun parçalanmasından önce varlığımız bilinçsizdi. Ancak şimdi, tüm hazırlıklardan dolayı, yükselişler ve düşüşleri hissetmeye başlıyoruz ve her düşüşten sonra kendimiz yükselmeye çalışıyoruz: cansız seviyeden bitkisel, hayvansal ve insana. Sonunda insan olmanın ne anlama geldiğini, ne için yaşadığımızı, durumumuzun insan yaşamına ne kadar uzak veya yakın olduğunu hissetmeye başladık.

Böylece, düşüşlerde ve yükselişlerde, yavaş yavaş yaşamın özünü, amacını, varoluşumuzun anlamını keşfederiz, duyu organları geliştiririz, bir düşüş veya yükselişte ölü ve diri olmanın ne anlama geldiğini öğreniriz.

Biri diğeri olmadan olamaz. Her şey düşüşle başlar. Yaradan, gelecekteki tüm koşullarımız için hazırlıklar yapmak için kabı paramparça eder. O, her şeyi, geceyle, ayrılıkla, Yaradan’dan, hedeften, dostlardan kopma duygusuyla başlayacak şekilde belirlemiştir. Sadece bu koşuldan itibaren büyük, son bir yükselişe ulaşmak için parçalarımızı toplamaya başlayabiliriz.

Kendisinden önce bir düşüş yoksa, yükseliş mümkün değildir. Yükseliş, düşüşü anlamak ve onun üzerine çıkmayı istemektir. İşte bu yüzden Yaradan, yükselmemizi, ayrılığı birliğe, nefreti sevgiye çevirecek bir şeyimiz olsun diye bizim düşüşümüzü düzenler.

Bundan, yükseliş ve düşüşün, egoizmimize göre değil, başarmamız gereken tam bağ koşuluyla ilişkili olarak gerçekte ne olduğunu anlayabiliriz.

Düşüşlerin ve yükselişlerin sayısı, bunların frekansı, derinliği, maksimum hızı ve çokluğu, son ıslaha doğru ilerlememizi belirler. Herkese, ortak ruha katılması için, aynı zamanda her onlu için ve hepimiz için kendi özel Kli’sinde sınırlı sayıda yükseliş ve düşüş verilir.

Yükseliş ve düşüşlerin gücü ve değişme hızları hesaba katılır. Yükselişi ve düşüşü uzun süre esnetmeyin. Maneviyatta zaman yoktur; her koşul için bir dakika yeterlidir. O ifşa olur olmaz, derhal bir sonraki koşulla değiştirilmelidir.

Düşüşler ve yükselişler arasında ve hatta yükselişler ve düşüşler arasında kesinti için yer kalmasın diye bağımız üzerinde çalışmanın yoğunluğunu artıralım. Önemli olan, koşulu ve onun bir sonraki adım için faydalarını hızlı bir şekilde açıklığa kavuşturmaktır.

Hem düşüşleri hem de yükselişleri, yukarıdan bilgiymiş gibi, yapıcı bir şekilde ele almaya çalışmalıyız. Onlar zaten üst güç tarafından hazırlandılar ve hepsinden geçmek zorundayız. Sadece sıklıkları bize bağlıdır.

Her şey bizim hazırlığımıza bağlıdır. Düşüş ve yükselişleri, kendi duygularımızla değil,  insanlığın genel ıslah süreciyle ve hedefimiz olarak Yaradan ile ilişkilendirirsek, o zaman her an, bu yolda iyi ve doğru bir adım olur. Ve tek yapmam gereken, nihai hedefe yaklaşmak için daha da ileriye gitmektir. Sonra tüm yükselişler ve düşüşler bir araya gelecek ve bu iki koşulu bir bütün olarak hissedeceğim: “Karanlık ışık gibi parlayacak.”

“Ne İçin Yaşamalıyım?” (Quora)

Hayatın anlamı nedir? Hayatta olduğumuz sürece hayatımızın kaynağı ile bütünleştiğimiz bir seviyeye yükselmektir.

Kabala bilgeliğinde, bu kaynak “Yaradan”, “doğa”, “üst ışık”, “üst güç” ve diğerleri de dahil olmak üzere birçok isime sahiptir. Özünde her şeyi ortaya çıkaran sevgi ve ihsan etme gücüdür ve Kabala’da, biz onun her şeyi nasıl yarattığını, “direkt ışığın dört safhası” olarak adlandırılan ve bir dizi neden ve sonuçtan oluşan bir süreçle, burada bizim dünyamızda yaratılışımızdan gelişimimize kadar incelemekteyiz.

“Dünyamız” olarak bildiğimiz realitede yani görme, duyma, koku alma, dokunma ve tat alma duyuları ile bir gerçeklik algısı ve hissiyatı içindeyken, amacımız, hayatımızın kaynağıyla yapışmaya ulaşana kadar, geldiğimiz yere geri dönmektir. Kabala, geldiğimiz yere geri dönme sürecini  “Merdivenin basamaklarını aşağıdan yukarıya çıkmak” olarak adlandırır.

Hayatımızın nihai hedefine (hayatımızın kaynağı Yaradan’a yapışma) ulaştığımız zaman yeni keşfedilen sonsuz uyum ve mükemmelliği deneyimleyeceğiz. Dahası, şu anda yaşadığımız her şey, artan miktarda sorunlar, krizler, ızdıraplar ve memnuniyet eksikliği, bizleri yavaş yavaş kaynağımıza doğru merdiveni geri çıkmaya istekli ve hazır hale getiren bir olgunlaşma sürecinin gerekli unsurlarıdır.

Yaradan’a Ulaşmaya Adanmış Hayat

Soru: Görünüşe göre herkes, Yaradan’ın düşüncelerini anlamayı öğrenmek istemektedir ve herkes bunu kendi yararı için kullanacaktır. Nasıl gerçekten O’na benzeyebilir, başkalarına karşı şefkatli ve sevgi dolu olabilirsiniz? Sanırım bu bir ömür sürecek.

Cevap: Bu tüm hayatınızı alabilir ama gerçek şu ki, Yaradan’a ulaşamazsanız hiçbir şeye erişemezsiniz.

Sadece Yaradan’ın niteliğini ifşa ettiğiniz ölçüde, çevrenizdeki dünyanın niteliklerini anlamaya başlarsınız ve böylece her şeyin anlayışı, farkındalığı ve ifşası durumuna gelirsiniz.

Yaradan’ı ifşa etmeye başladığınızda, algılarınız egoistten özgeciliğe değişir ve o zaman gerçekten özgür hale gelirsiniz.

Kabala’da Bireysellik İçin Yer Yoktur

Soru: Bir yandan her şeyin bir insanın içinde olduğu söyleniyor, diğer yandan da siz, başka insanlarla çalışmaya başlamam gerektiğini söylüyorsunuz. Çalışmak, meditasyon yapmak ve dua etmek benim için yeterli değil mi? Yine de başkalarıyla iletişime geçmem mi gerekiyor?

Cevap: Bir kişinin tek başına Yaradan’ın ifşasına ulaşması imkânsızdır. Kişi, bunun yalnızca bir grupta başarıldığını ve başka yolu olmadığını anlamalıdır. Bireyselliğin, münzevinin, Kabala’da yeri yoktur.

Diğer insanlarla bir şekilde birleşmeye çalışarak, “Mısır’a girmeye” (egoizm) başlarsınız. Birlikte, birbirinizle bağ içinde, Yaradan’a benzer olacak niteliklerde toplanmaya çalışan onluyu geliştirirsiniz.

Benzerlik yasasına göre, siz ve Yaradan’ın nitelikleri arasında var olan şeyi, karşılıklı ihsan etme, sevgi, bağ, birlik niteliklerini, Yaradan’ı kendi içinizde hissetmeye başlayacaksınız.

 

Kabalistik Kitapların Işığı

Yorum: Çoğu zaman Kabala ile ilgili bir kitap alırım, rastgele açarım ve açtığım sayfayı okurum.

Cevabım: Bu çok iyi çünkü ne okuduğunuz önemli değildir. Tüm Kabalistik kitaplar, sizi değiştiren ışığı taşır. Bu nedenle ne okuduğunuz önemli değil. Esas olan niyettir: değişmek istiyorsunuz, yükselmek istiyorsunuz, her yerde var olan üst ışığın kendiniz üzerindeki etkisini uyandırmak istiyorsunuz.

Sizin yaptığınız gibi kitabı tesadüfen açma durumu, böylece seçimi Yaradan’a vermenizdir. Kısmet, sizin tarafınızdan değil O’nun tarafından verilecektir. Rabash bana böyle öğretti. Bir şeyler okumak, bir şeyler görmek, durumuma bir cevap almak isterim, böylece kitabı rastgele açarım.

Bu falcılık değildir. Bu, sadece Yaradan ile yürüdüğüm hissidir ve bazı karanlık güçleri veya korkunç, bilinmeyen mekanizmaları başlatmak değildir. Hayır.  Yaradan ile birlik içinde, kendime üst ışığı çağırıyorum ve O’na eylemlerime rehberlik etme fırsatı veriyorum.

Manevi Hayatın Nabzı

Herhangi bir durumu yalnızca onludaki dostlar arasındaki bağ veya kopukluk açısından ve mümkün olduğunca içsel olarak değerlendirmeliyiz. Bu, hedefimize doğru daha hızlı ilerlememize yardımcı olacaktır.

Dostlarla ne kadar yakın veya ne kadar uzak olduğumuzu sürekli kontrol ediyorsak, Yaradan’ın bize karşı tutumunu ve O’nun, Adam HaRishon’un tek ruhuna geri dönmek için edinmemiz gereken bağın temellerini bize öğretme şeklini çok çabuk keşfedeceğiz.

Buradan, dünyada olan her şeyin sadece aramızdaki bağa bağlı olduğunu ve dünyayı düzeltmenin sadece aramızdaki bağ yoluyla mümkün olduğunu anlayacağız. Bağımız aracılığıyla Yaradan’a ne kadar çok kontrol verirsek, dünya o kadar iyi olur. O zaman, onlular arasında bağ kurmaya başlayacağız: onluyla onlular, yüzler, milyonlar birlikte… Ama herkes, içimizde tek bir onlu olarak hissedilecektir.

Yaradan’ın her zaman aramızda daha büyük bir gizlenmeyle ya da daha büyük ifşayla var olduğunu keşfedeceğiz. Ve bu şekilde, manevi yaşamın nabzının bu atışını, sürekli bir daralma ve genişlemeyi, aramızdaki birliğe ve Yaradan ile bağa doğru giderek daha fazla ilerlediğimizi hissedeceğiz.

Pozitif Gurur

Soru: Kendini sevmek gurur mudur?

Cevap: Kendini sevmek gurur bile değildir. O tamamen egoizmdir. Gurur, insanın kendinden bir şey çıkardığına ve bunun onu diğerlerinden üstün kıldığına inandığı zamandır.

Soru: Doğamın, doğal niteliklerimin üstesinden gelmekten gurur duyabilir miyim? Diyelim ki gruptaki çabalarım sayesinde güç kazandım. Böylece dostlarımın ve amacın önemini artıracak güce sahip olduğum için gurur duyarım, haklı mıyım?

Cevap: Eğer bu, dostun önemi, amacın önemi, Yaradan’ın önemi yani bizi yaratılışın amacına götüren her şeyle ilgiliyse, o zaman elbette bu pozitif bir gururdur. Bunun hakkında tam olarak şöyle yazılmıştır: “Ve onun kalbi, Efendi’nin yollarında yüksekti.”

Yaradan Gerçekten İyi mi?

Bir İzleyicinin yorumu: “Siz, ‘Yaradan iyidir’ diyorsunuz. Oğlum bir araba kazasında öldü, 17 yaşındaydı. Buna ‘İyi Yaradan’ mı deniyor?! O’nu asla affetmeyeceğim! ”

Cevabım: Sizi anlıyorum. Sizin gibi acı çekmiş olan pek çok insan sizinle aynı şekilde düşünüyor. Ama hiçbir şey yapılamaz. Tüm perspektifi gördüğünüzde, o zaman tüm insanlık tarihinde, her şey ifşa edildikten sonra Yaradan’ı suçlayabilecek tek bir kişi bulamayacaksınız.

Bu süre içerisinde, hiçbir şey yapılamaz.

Soru: Bu nedir? Neden insana ıslah verildi?

Cevap: Yaradan’ın Kendisinin doğal olarak insanlara ifşa ettiği bu tür kazalarla, O, insanları ıslah eder.

Soru: Bu durum içindeki bir kişi, Yaradan’la ilgili olarak aniden değişebilir mi? Yoksa her zaman bu nefret içinde mi olacak?

Cevap: Hayır, bunu yapabilir ama elbette, yukarıdan yardım alırsa.

Soru: Neyi ıslah ediyoruz? “Islah için verilmiştir” dediğimizde – bu nedir?

Cevap: Yaşama, ölüme, şansa ve Yaradan’a karşı tutumumuzu ıslah ederiz. Kendimize karşı tutumumuzu ıslah ederiz. Islah ettiğimiz en önemli şey, evrene, her şeye karşı tutumumuzdur. Bu her şeyi içerir.

Kişi, tüm bunları üst güçle ilişkilendirir ve aklına ve arzusuna aykırı yaptığı şeyi anlarsa, ancak bunların hepsi yine de adalet içinde ve en iyisi için yapılırsa, o zaman bu vasıtasıyla ıslah olur.

Soru: Ve bu tür koşullardan çıkabilir mi?

Cevap: Evet, çıkabilir.

 

“Neden Her Şeyi Bilerek Doğmuyoruz?” (Quora)

Genel olarak kendimiz, dünya ve gerçeklik hakkında tam bilgiyle doğmuş olsaydık, o zaman makinelerden veya robotlardan başka bir şey olmayacaktık.

Kabala bilgeliğinde “Yaradan” olarak adlandırılan, bizi yaratan gücün arzusu, bizleri tamamen ona benzerliğe ulaşacak şekilde yaratmaktır. Bu nedenle, özgür irade, seçim, karar verme ve eylem için bize alan verilir.

Eğer hiç problem, iniş ve çıkışlar yaşamazsak ve gerçeklik anlayışımız içinde gelişirsek, Yaradan ile benzerliğe ulaşmak imkânsızdır.

Bu nedenle, gerçekliğin tam edinimi için oldukça zorlu bir yoldayız. Ancak bu yol, sürekli olarak içsel bilincimizi şekillendirir.

Sonuçta, hayatımızın kaynağına, yaratma düşüncesine yani Yaradan’ın düşüncesine ve bizim için tasarlanan amacına ulaşacağız ve uygulayacağız. Bunu yaptığımızda, neden her şeyin hayatımızda olduğu gibi gerçekleştiğini ve Yaradan ile yeni bir benzerlik düzeyine yükselmemiz için bunun ne kadar gerekli olduğunu anlayacağız.