Category Archives: Yaradan

Kötü Düşüncelerle Nasıl İlişki Kurmalıyız?

Soru: Son zamanlarda daha önce hayal bile edemediğim kötü düşünceler aklıma giriyor. Onlarla nasıl ilişki kurmalı ve onlarla nasıl çalışmalıyım?

Cevap: Her şey, her zaman içinizde olan ama şimdi yavaş yavaş açığa çıkan egodan kaynaklanır ve onunla biraz savaşmanız gerekir.

Ancak en iyisi, onların üzerinde olan Yaradan’a dönmektir. Burada her şey çok basit. Böyle kötü düşüncelerin içinizde belirmeye başlaması çok iyi bir şey.

Ben şahsen böyle kötü düşünceler içimde ortaya çıktığında çok mutlu olurum çünkü bu düşünceler açığa çıkarsa, bu onların zaten bende olduğu ve daha sonra dünyadan kaybolmak için şimdi ortaya çıktığı anlamına gelir.

Onlar, ortadan kaybolmadan önce bir hastalık gibi hissedilirler ki bu çok keskin bir şekilde hissedilmelidir.

Yani, olanlardan memnun olmalısınız.

Her Şey Duygularda Algılanır

Yaradan, üst dünyanın bir niteliğidir. O’nun ana özelliği ihsan etme niteliğidir.

O’nun kim olduğunu veya ne olduğunu söyleyemeyiz. Biz sadece O’nu nasıl algıladığımız hakkında konuşuruz. İhsan etme niteliğini hissetmeye başladığım ölçüde, Yaradan’ı edinmeye başlarım.

Aynı şekilde örneğin bir masa için de hiçbir şey söyleyemem. Duygularımda şöyle şöyle göründüğünü söyleyebilirim. Aynı şey Yaradan için de geçerlidir.

Bu nedenle Yaradan’a Bo-Reh denir. Bo, gel, yani, bir şekilde kendini değiştir ve Reh, gör. Bo-Reh, gel ve gör. Başka bir deyişle, her şey tam olarak duygularımızda algılanır.

Kabala bilgeliği, içimizde ihsan etme niteliğini oluşturacak şekilde çalışır ve kişi bunu kendi içinde hali hazırda hissettiği ölçüde Yaradan’ı hissetmeye başlar. Yaradan’ı ve üst dünyayı onlarla hissettiği, Kelim, kaplar,  denilen yeni araçlara sahiptir.

Son Islah Tüm İnsanlığın Bütünleşmesidir

Soru: Purim koşulu, son ıslahı simgeler. Bu ne anlama gelir?

Cevap: Önce Yaradan’ın bozduğunu düzeltmemiz gerekir. O, açıkça şunu belirtti: “Kötü eğilimi ben yarattım ve sen onu iyi bir sona ulaştırmalısın.”

Kötü eğilim, yaratılışın her unsurunda farklı formlarda olan egoizmimizdir ve bizler, insanlık, halk ve her şeyden önce İsrail halkı, onu zıt forma dönüştürmeliyiz: Özgecilik, ihsan etme özelliği ve sevgi, bağlantının, yakınlaşmanın ve birleşmenin özelliğidir.

Dolayısıyla tüm yaratılış sisteminin tamamen parçalanmış ve yıkılmış durumdan, birleşme yönüne doğru ilerlediği anlaşılabilir. Üstelik bu birleşme, daha yüksek bir gücün, Yaradan’ın etkisi altında gerçekleşir.

Eğer Yaradan’ın,  yakınlaşmak ve birliğimizi geliştirmek için belirlediği hızı korursak, kendimizi iyi ve rahat hissederiz. Hatta bu hızı artırabilir ve dedikleri gibi arabanın önünde koşabiliriz.

Dayanamazsak ve geride kalırsak, o zaman araba bizi sürükler ve biz de onun arkasından zavallı, mutsuz, bozulmuş bir insanlığı sürükleriz.

Soru: Yaradan derken, doğayı ve tüm evrim sürecini mi kastediyorsunuz?

Cevap: Elbette. Bunlar eski halk hikâyeleri değil. Tüm insanlığın sürekli entegrasyonu, insanlar arasındaki yakınlaşma, doğanın bizden istediği budur.

Bu nedenle, Purim bayramı, Yaradan tarafından yaratılan tüm bu egoizmin, bu parçalanmanın son ıslahını sembolize eder.

Ruhun Kökünü Islah Etmek

Bize verilen her an, parçalanmadan gelen yeni koşulları (Reşimot) netleştirme fırsatıdır. Onları tüm dünyanın yaptığı gibi maddi bir şekilde inceleyebiliriz ya da onları manevi bir şekilde inceleyebiliriz, bu da tüm koşullar için tamamen farklı bir hız ve farklı bir çözüm anlamına gelir.

Reşimo’yu manevi bir şekilde işlersek, o zaman her Reşimo (koşul) ile Yaradan’a yaklaşmak isteriz. Ancak maddesel Reşimot’ta buna dikkat etmeyiz ve cansız doğa, bitkiler ve hayvanlar gibi tüm koşullardan otomatik olarak geçeriz.

Dolayısıyla koşullar ile manevî bir formda çalışırsak, o zaman herkes kendi ruhunun kökünü ıslah etme ve Adem’in ortak ruhu ile bütünleşme imkânına sahiptir. Bununla bu dünyadaki görevimizi yerine getiriyoruz ve diğer seviyede, tamamen farklı, manevi bir varoluş seviyesinde devam edebileceğiz.

Bu nedenle asıl mesele, biz onu manevi bir bağa getirene kadar her bir durumu aşmak, her durumun üzerine çıkmaktır: Ben + grup + Yaradan, yani İsrail, Tora ve Yaradan birdir, hepsi birliktedir. Böyle bir birliğe ne derecede ve hangi koşullarda ulaşırsam ulaşayım, eğer bunu düşünürsem ve onları birbirine bağlamayı arzularsam, o zaman ruhumdaki parçalanmış Reşimo’yu uyandırırım ve ruhumu sürekli olarak ıslah ederim.

Eğer her koşulun bu şekilde olmasını istersem, o zaman hayattaki amacımı gerçekleştiririm.

Maneviyat – Yaradan İle Bağ

Soru: Maneviyat ne demektir?

Cevap: Maneviyat, Yaradan’a insanlar aracılığıyla ve bazen de doğrudan bağlı olduğum zamandır.

Ancak başkaları aracılığıyla Yaradan ile bağ kurmam daha iyi ve daha güvenilirdir.

Maneviyat,  Yaradan ile doğru bağdır. Eğer bu gerçekten doğruysa, insanların içinden geçer ve Yaradan denen nitelik onda tezahür eder.

Atzmuto—Var Olan Her Şeyin Kökü

Soru: Atzmuto’nun sonsuzluk dünyasından daha yüksek olduğunu anlamakta haklı mıyım? Eğer öyleyse, Kabala Tora’nın hangi sırlarından bahsediyor?

Cevap: Gerçek şu ki, Yaradan’ın isimleri dahil, edindiğim her şeyi, bilinmeyen bir şeye benzerliğim ölçüsünde edinirim.

Ama aynı zamanda Atzmuto denilen, edinemediğim bir şey vardır ve bu beni etkileyen her şeyin köküdür. Sonsuzluk dünyasını ortaya çıkarmamızın nedeni budur ancak onun üstünde olanı değil.

Kabala’da, ışığın yukarıdan indiğini ve 0 safhası olan Keter’i yarattığını öğrenmekteyiz. Ardından, zaten bir kap olan 1. safha Hohma gelir. Sonra sonsuzluk dünyasının Bina, Zeir Anpin ve Malhut safhaları vardır.

Kabalistler tüm bu aşamaları edinirler ama ışığın indiği asıl kaynağı edinemezler. Onlar, ışığın 0 sahasını, Keter’i oluşturduğunu söylüyorlar. Ama nereden geldiği, doğasının ne olduğu hakkında hiçbir şey bilmiyoruz.

Biz sadece “Seni yaptıklarından biliriz” diye biliyoruz.

Bu nedenle, Atzmuto, O’nun Kendisi, ulaşılamaz. Tek kelimeyle – edinilemez.

Soru: O halde Tora’nın sırları nelerdir?

Cevap: Tora’nın sırları, Atzilut dünyasının başında edindiğimiz şeylerdir.

Onlu Ve Öğretmen

Soru: Ders sırasında önce öğretmene mi yoksa onluya mı içsel olarak bağlanmamız gerekiyor, yoksa aynı anda mı olması gerekiyor?

Cevap: Siz ve onlu bir bütün olmanız için onlu ile bağ kurmanız gerekir ve sonra öğretmeni dinleyebilir ve söylediklerini onluda uygulayabilirsiniz.

Onlu asıl şeydir ama onluda ne yapacağımızı bilmek için bir öğretmene ihtiyacımız vardır.

İnsanlığın Manevi Gelişiminde İbrahim’in Rolü

İnsanlık, kendi yaşamına ve gelişimine mantıklı, gerçekçi bir tutum almaya başlayabildiğinde, Tora ortaya çıkmaya başladı.

Bu ilk kez Adam HaRishon zamanında, daha sonra antik Babil’de, Adem’den yirmi kuşak öğrenciden sonra, Babil’in manevi lideri olan ve dünyadaki yetmiş ulustan oluşan Babillilerin doğal egoist gelişimine karşı çıkan İbrahim’de oldu.

İbrahim bu sistemi anlamaya çalıştı, algılayabilecek hale geldi ve öğrencilerine aktardı. Babası Babillilerin büyük bir manevi lideriydi. İbrahim, onlara varoluşun manevi özünü açıklayarak Babil halkını yükseltmeyi başardı. Ona cevap verenler onu takip edip Babil’den ayrıldılar.

İbrahim, insanın, bencilliğine rağmen komşunu kendin gibi sevme ilkesine dayalı, tamamen birbiriyle bağlantılı bir sisteme, bilinçli olarak getirilebilmesi için tüm doğanın böyle yaratıldığını açıkladı.

Egoizm bize özel olarak verilmiştir, böylece birbirimize olan nefretten aramızdaki sevgi durumuna geçebiliriz. Esas olarak, fikir çok basittir, tüm anlaşmazlıkların üzerine sevgiyi inşa etmek. Onlara öğrettiği buydu.

İçinde bulunduğumuz küresel doğa, onun maddi ve manevi tüm parçalarını, sonunda bu duruma gelmek için zorunlu kılmaktadır. Bunu anlayan ve İbrahim’i izleyen Babilliler, kendilerini kendi aralarında bir bağ kurma anlamında “Yehud”, bağ kelimesinden gelen Yahudi olarak ya da dünyaya ve birbirlerine karşı egoist bir tutumdan özgecil bir tutuma geçenler anlamında  “Ever”, “Ma’avar” kelimesinden gelen İbraniler adını verdiler.

Böylece yetmiş küçük millete ek olarak, İbrahim’in önderliğinde, diğerleriyle birleşmeyen, ancak “Biz tek bir halkız” diyen bir topluluk meydana geldi. Kendilerine, Yaradan’a doğru anlamında “Yisra-El (Yaşar-El)” kelimesinden türeyen İsrail adını verdiler.

İhsan Edebilecek Miyim?

Soru: Bizim dünyamızda, düşüşler esas olarak kişi tatminsiz kalacağından korktuğunda hissedilir. Bu nitelikle ilgili olarak maneviyatta hangi korkular ortaya çıkıyor?

Cevap: Korku: İhsan edebilecek miyim? Sevebilecek miyim? Her zaman egoizmimin üzerinde olabilecek miyim? Firavun’un (egoizmin) kontrolünde olan Mısır’dan çıkabilecek miyim?

Soru: Oturup “Yaradan’a ihsan edebilecek miyim, edemeyecek miyim?” diye düşündüğümü hayal etmek çok zor. Yani, hayvansal bedenim için yaşadığım korkunun aynısını mı yaşıyorum? Benzer mi?

Cevap: Az çok. Ancak prensipte, kıyaslama yoluyla bunu söyleyebiliriz.

Kişi sadece buna girmeli, bunu hayatının bir parçası yapmaya çalışmalı ve o zaman her şey yoluna girecektir.

Kişi, dünyamıza ek olarak, düşüşlerimize, yükselişlerimize ve bedensel varoluş hislerimize ek olarak, başka bir varoluş, başka bir dünya olduğunu ve onda aynı şeyin sadece başka kategorilerde gerçekleştiğini anlamaya başlayacaktır.

Yaradan Sevgisine Ne Zaman Ulaşırız?

Soru: Komşuya duyulan sevgi ile Yaradan’a duyulan sevgi arasında bir fark var mıdır?

Cevap: Bizim ıslahımızda, denildiği gibi bir fark vardır: “Yaratılan sevgisinden Yaradan sevgisine.”

Biri olmadan diğeri olamaz. İlk olarak, komşumuza olan sevgiyi yeniden oluşturmalıyız.

Ve o zaman Yaradan için sevgiye ulaşırız. O’nun aramızda olduğunu ifşa ederiz. Başkalarıyla, verme ve onların koşulları için sorumluluk hissiyatıyla ilişki kurmaya başlarsam o zaman sevme koşulu gelir. Yani, kişinin komşusuna olan sevgisi sebeptir ve Yaradan’a olan sevgisi sonuçtur.