Category Archives: Yaradan

Gelişimin Üç Vektörü

Bu ilim genellikle, iki paralel ve birbiriyle aynı, işleyişe ayrılmıştır, tıpkı bir havuzdaki iki damla gibi. Aralarındaki tek fark şudur; ilk işleyiş yukarıdan aşağıya doğru, bu dünyaya uzanır. İkinci işleyiş ise; yukarıdan aşağıya doğru ortaya çıktıklarında kökte meydana gelen aynı yol ve oluşumlarla tam olarak aynı şekilde, aşağıdan yukarıya doğru çıkmaktır. (Baal HaSulam, “Kabala Bilgeliğinin Özü”)

Üç eksen, üç çizgi, üç vektör olduğunu öğrenmekteyiz:

Birincisi, yukarıdan aşağıya, Eyn Sof dünyasından bizim dünyamıza iniş.

İkincisi, dünyamızdaki gelişim.

Ve üçüncüsü, aşağıdan yukarıya, ıslah anlamına gelen Ein Sof dünyasına bir yükseliş.

Soru: Bu, gelişimimizin sona erdiği anlamına mı geliyor?

Cevap: Gelişimimiz sadece sona ermekle kalmadı, yeniden doğdu. Eğer yukarıya yükselmezsek, zamanında toplanmadığında çürüyen bir meyve gibi onun hastalıklarını görürüz.

İnsanlığın aslında çürümüş olduğunu görüyoruz. Zaman çizgisine bakarsak, 16. yüzyılda iyi doğru duruma ulaştık. Ancak bugün, yükselişimize uzun zaman önce başlamamız gereken bir durumdayız ama ne yazık ki sadece bunun için hazırlanıyoruz.

Aşağıdan yukarıya doğru uzun ve zorlu bir yol var ve her şey bunun için çoktan hazırlanmıştır: nasıl gelişmemiz gerektiğini, nasıl bir grup kuracağımızı, nasıl birleşeceğimizi ve yavaş yavaş Yaradan’ı ifşa edeceğimizi açıklayan Kabala bilgeliği, kitaplar ve farklı araçlar.

Soru: Eyn Sof dünyasından kaynaklananlar parçalanmaya vb.ne, bizim aşağı dünyamızdan kaynaklananlar ise bütünlüğe yol açmalıdır. Yaradan’ın buradaki mantığı/gerekçesi nedir?

Cevap: Yaratılış düşüncesinde tüm süreç baştan belirlenir. Üst güç bize girer ve bizi paramparça eder.

Bu nedenle bencillik ortaya çıkar. Sonra, neredeyse 15 milyar yıl içinde evrimleşir. Ve ancak o zaman, üst kuvvetin de yardımıyla ıslahına başlar.

Fakat ıslah, sizi etkileyen üst kuvveti MAN yükselterek akıllıca ve mantıklı bir şekilde çekmeniz sayesinde gerçekleşir. Islah için, birlik için arzunuzu yükselttiğinizde ıslahın ışığı sizin üzerinize iner.

 

Yaradan Planlarını Değiştirmez

Eğer dünya bu kadar kritik bir durumdaysa, o zaman Yaradan neden dünyayı ıslaha zorlamak için geniş insan kitlelerinde Kabala bilimine karşı ateşli bir ilgi uyandırmasın ki?

Gerçek şu ki, Yaradan dünyayı ıslah etmemiz gereken büyük egoizme göre düzenler. O, arzuları seçmez ve onları zorlamaz. Yaratılışın başlangıcında yarattığı sistem; onun tüm koşulları, tüm tarih boyunca ortaya çıkar ve gerçekleşir.

Yaradan sürecin ortasında yaratılış eylemini revize etmeyecek, değiştirmeyecek ve taviz vermeyecektir. Sistemin içindeyiz ve hangi kuvvetlerin daha büyük, hangilerinin daha az olması gerektiğini ve bu kuvvetleri bizi doğru bağa getirmek için nasıl kullanacağımızı kendi çabalarımızla belirlemeliyiz.

Hiçbir gücü iptal etmiyoruz. Her şey: hem kötü güçler hem de büyük egoizm olduğu gibi kalır. İstediğimiz gibi hiçbir şey yok edilmez. Biri diğerine karşı var olur ve sadece alma gücüne göre ihsan etme gücünü, kötünün gücüne göre iyinin gücünü artırmak gerekir. Ancak bu formda bu iki sistem arasında bir denge sağlayabiliriz.

Ve yavaş yavaş dengeye geldiklerinde, bu ikisi arasında, doğru kombinasyonları içinde, Yaradan’ın gücünü ifşa edeceğiz.

Yaradan’ımızı Gelin ve Görün

Aramızdaki tüm duvarları yıkacak şekilde bağlanmaya çalışıyoruz. Hepimizin, düşüncelerimiz, arzularımız ve karakterlerimiz açısından farklı olması önemli değil, önemli olan sadece bir şey var: Tek amaç etrafında birleşmek. Bizi birbirimize bağlayan şey budur.

Bu nedenle kimsenin doğal niteliklerini değiştirmeye gerek yoktur, tam tersine,  aramızda ne kadar farklılık olursa o kadar iyidir. Ama aynı zamanda kendimize bir hedef belirledik ve hepimiz onun içinde bağlanmayı amaçlamak istiyoruz. Bu, ifşa etmek istediğimiz Yaradan olacaktır çünkü Yaradan bağımızın sonucudur.

Yaradan’a gel ve gör (Bo-re) denir yani geleceğiz ve O’nun bir olduğunu göreceğiz. O’nu aramızda bir bütün olarak, ortak anlaşma, ortak anlayış ve duyguyla ve bağımızın bir noktasında ifşa edene kadar, Yaradan’ı ifşa etmeyeceğiz.

O’na gel ve gör denmesinin nedeni budur çünkü O’nun varlığının koşulunu bağımızla inşa ederiz. Yaratma olmadan Yaradan yoktur. Biz bu Yaradan kavramını yaratana kadar O yoktur ve O sadece Yaradan’ımız olarak bize göre var olmaya başlar. Bunun dışında, sadece edinemediğimiz soyut bir üst güç vardır.

Sonsuzluktan Uzatılmış Bir İplik

Kabalistler, Yaradan’ın Kendisini aramızdaki bağda, grubun merkezinde ifşa ettiğini yazarlar. Ve grubumuzun merkezinde aramızda olan her şey, Yaradan denilen üstümüzdeki derecede algılanır.

Üstümüzdeki bir sonraki dereceye, sonra bir başkasına ve daha da yükseğe tırmanmamız gereken manevi bir merdivenin üzerindeyiz. Ve her zaman üst dereceden talimatlar, ışıklar, sinyaller ve uyanışlar alırız.

Bu nedenle, üst derece ile bağ kurmaya ve ona dahil olmaya çalışmak gerekir. Bu bağa, üst derecenin büyüklüğü sayesinde elde edilir.

Alt dereceye göre üst derece, her zaman yaratılışla ilgili olarak, Yaradan olarak kabul edilir. Galgalta’nın Partzufim’i, AB, SAG aracılığıyla sonsuzluk dünyasından bu dereceleri beş dünya aracılığıyla bu dünyanın derecesine indirdik, her dünyada beş Partzufim ve her Partzuf’ta beş Sefirot ile toplam 5 x 5 x 5 = 125 derece yapar.

Aynı dereceleri tekrar tırmanırız. Ve alt dereceye göre üst derece, her zaman Yaradan olarak adlandırılır. Her şeyden önce bu böyledir, çünkü yukarıdan aşağıya inerken gerçekten alt dereceyi doğurmuştur. Ve ayrıca, Yaradan Bo-Re “Gel ve gör” olduğu için, onun içinden geri yükselip onu elde ediniriz. Ve ondan daha da yükseğe tırmanabileceğiz ve ilerleyeceğiz.

Her onlu için sonsuzluk dünyasından uzanan bir iplik vardır. Ve bu ip aracılığıyla sonsuzluk dünyasına, ıslahın sonuna yükselmeliyiz. Kabalistlerin tavsiyelerine uyarsak, o zaman her defasında Malhut’tan Bina’ya ve tekrar Malhut’tan Bina’ya derece derece yükseliriz.

Alt derece, Bina olarak adlandırılan daha yüksek derece ile ilişkili olarak Malhut olarak adlandırılır. Yükseltici güce mantık ötesi inanç, ihsan etme gücü, Bina’nın gücü, Malhut’un gücünün üstünde alma arzusu denir. Eğer ihsan etme arzusunu ve dostlarla bağ kurmayı tercih edersek, o zaman Malhut’tan Bina’ya, aşağıdan en yüksek dereceye yükselebiliriz.

 

Işığa Nasıl Geçilir?

Bizler, sanki bilincini kaybetmiş gibi manevi süreçte hiçbir şey görmediğimizi anlamalıyız. Manevi dünyadan tamamen kopuğuz ve eğer bu bilince geri dönmek istiyorsak, Kabala bilgeliğinin öğrettiklerini yerine getirmeliyiz: kendimizi egomuzdan ayırmak ve kendi dışımızda başkasının arzusuyla bütünleşmek.

Yabancı bir arzu, Yaradan’ın bana tamamen zıt olan arzusudur ve bu yüzden ona öylece geçiş yapamam. Kendimden Yaradan’a nasıl geçiş yapabilirim? Bunu yapmak için bana bir araç verildi: grup.

Üst ışık Sefirot boyunca yukarıdan aşağıya dört aşamada yayılır -Keter, Hohma, Bina, Zeir Anpin ve Malhut- ve Malhut’un içinde alma arzusunu inşa eder. Ve ışığa geçmek için aynı basamakları tekrar tırmanmak zorundayım.

Eğer bir on’lu grup toplar ve kendimi onların önünde ilk yüksek Sefirot’a doğru Malhut olarak iptal edersem, o zaman Keter gibi olma arzumu ifade ederim. Onlu grubun, grubun yardımıyla kendi tarafımdan Yaradan’ın tarafına geçerim. Tüm imtiyaz budur.

Yaradan’ı Neden Yumuşatamıyoruz?

Yaratılışın amacına yükseldikçe, bize ifşa edilen egoizm daha büyük ve daha saldırgan hale gelir. Yazıldığı gibi: “Dostundan daha yüce olanın eğilimi daha büyüktür.” Biz bu egoist arzuyu ıslah ederiz ve bu şekilde yükseliriz.

Yükselebilmemizin tek yolu, bilgi ağacının günahından yani Adam HaRishon sisteminin parçalanmasından miras aldığımız kırık arzular dağına tırmanmaktır. Yaradan, bize çalışma ve ıslah için bir yer vermek için bu sistemi kasten kırdı.

Düşüş bitmiyor, sadece yoğunlaşıyorsa o zaman onu yeterince ıslah edememişimdir. Bu düşüşle onluya daha da fazla dahil olmam ve bu düşüşü bir yükselişe dönüştürmek için herkesi dahil etmeye çalışmam gerekiyor.

Bizler bu şekilde ilerleriz: bir düşüş, sonra aynı yüksekliğe bir çıkış, sonra daha da derin bir düşüş, daha da yüksek bir yükseliş, ta ki en derin düşüşe gelene kadar ve sonra maksimum yüksekliğe, nihai ıslah seviyesine çıkana kadar yükseliş.

Bu nedenle yükselişin derecelerini tırmanabilmek ve düşüşlerde mümkün olduğunca az kalabilmek için grup içinde kendimizi daha çok güçlendirmemiz gerekiyor.

Mümkün olan her şeyi yaptıysam ama yine de düşüş durumundan çıkamıyorsam, Yaradan bana burada bir duanın eksik olduğunu gösteriyor demektir.

Yükseliş için iki koşul vardır:

  1. Grup içinde bağ;
  2. Yukarıdan yardım.

Yukarıdan yardım alabilmek için düşüşten bir dua yükseltmem gerekiyor, MAN ve yukarıdan yardım almam gerekiyor, MAD. O zaman yükselmek için gücüm olacaktır.

Bütün bunları grup içinde uygulamam gerekir. Eğer kişi bir grupta değilse ve MAN’ı dostlarıyla birlikte yükseltemiyorsa, yukarıdan yardım, MAD alamaz ve yükselemez. Sonra bu yörüngeden çıkar ve eski durumuna geri döner. Grup içinde bağ olmadan daha yüksek bir dereceye yükselmez.

Bu nedenle, egoizminin içinde kalır ve öğretmene, gruba ve Yaradan’a lanet okuyarak içindeki her şeyi tartar. Bunun neden başına geldiğini anlamak için, bu egoizm üzerinde her gün çalışması gerektiği üzerine doğru bir hesaplama yapabilirdi.

Yükseliş için özel bir asansöre ihtiyacımız var: grup içinde bağ ve Yaradan’a bir talep. Asansöre giriyorum yani gruba giriyorum, Yaradan’a dönüyorum ve O sadece beni değil hepimizi birlikte yükseltiyor.

Kabala bize doğanın kanunlarını açıklar. Onlarla hemfikir olsak da olmasak da değiştirilemezler. İlerlemek istiyorsanız, onları inceleyin ve tutun. Doğa yasalarını öğrenmez ve onları tutmazsak, hiçbir şey yardımcı olmaz. Yaradan onlarda hiçbir şeyi değiştirmeyecek. O’nu yumuşatamayacağız ve O’na doğanın kanunlarını değiştirmesi için yalvarmayacağız. Bu asla olmadı ve asla olmayacak. Sonuçta, Yaradan’ın Kendisi doğadır.

Gözler Kapalı İlerlemek

Soru: Gözler kapalı ilerlemek maneviyatta ne anlama gelir?

Cevap: Kendim için almak istemiyorsam ve sadece ihsan etmek için çalışmak istiyorsam, hiçbir şey görmek istemiyorum demektir. İnançla ilerliyorum.

Ancak Yaradan ile bağın faydalarını açıkça görürsem, o zaman bu benim manevi düşüşüme neden olur, egoizmden çıkamam.

İlerleme her zaman egoizmimde hissettiğim şeyin üzerindedir. O zaman egodan soyutlayabilir ve dünyanın resmini doğru ve nesnel bir şekilde algılayabilirim.

 

İki Ayak Üzerinde Yürümeyi Öğrenin

Herkesin manevi yoldan kaçmayı, derslere gelmekten vazgeçmeyi, dostlardan uzaklaşmayı istediği koşullar vardır. Bu koşullar bize öğretmek için özellikle verilir. Adeta bir bebeğe yürümeyi öğretmek gibidir; ebeveyn bir adım geriye çekilir ve bebek desteğini kaybettiği için ağlar. Ancak bebeğin başka çaresi yoktur ve ileriye doğru bir adım atmak zorunda kalır.

Yaradan bize bu şekilde öğretir. O, bizim iki ayağımız üzerinde sımsıkı durmayı ve onların üzerinde ilerlemeyi öğrenmemizi istiyor. Bizler anlamalıyız ki; bizi maneviyattan uzaklaştıran sol ayak yani sol çizgi bile aslında ilerlememiz için bizim yararımıza verilir.

Bu nedenle, hayatta hissettiğimiz reddedişler bizi manevi yoldan uzaklaştırmak için değil, tam tersine bizi ilerletmek için verilir. Sadece bunların üstesinden gelmemiz, biraz daha güç harcamamız ve Yaradan’ın bize yürümeyi böyle öğrettiğini unutmamaya çalışmamız gerekiyor.

Grup, kişiyi destekleyen doğru çevre olarak hizmet etmeli, kişiyi her zaman kollarında tutmalı ve iki ayak üzerinde çalışarak ilerlediğimizi kişiye unutturmamalıdır. Tek ayak üzerinde yürümek imkansızdır.

Bu nedenle, her şey yukarıdan ve sadece bizi ilerletebilmek için gelir. Bu, en kötü koşulların bile kişinin ilerlemesine katkıda bulunduğu anlamına gelir. Yaratılış amacına doğru ilerlemek için daha keyif vereni değil de, onun yerine daha faydalı ve etkili olanı seçersek, herhangi bir koşuldan daha iyi bir koşula doğru adım atmamız mümkün olur.

O zaman bu yönde ilerlemek için her zaman bir fırsatımız olduğunu göreceğiz. Yaradan, egoizmin üstüne çıkmamız ve hedefe yaklaşmamız için daima yolu açar.

“Tanrı Herhangi Bir Dine Ait Midir?” (Quora)

Tanrı, gerçekliğin genel doğası ve yasasıdır. Gematria’da, “Tanrı” (“Elokim”) ve “doğa” (“HaTeva”) kelimeleri aynı sayısal değere sahiptir çünkü her ikisi de ihsan etme ve sevgi yasasını veya özgecil sevgiyi temsil eder. Bu, karşılığında bir şeyler kazanmak ve almak için özgecil eylemlerde bulunduğumuz, doğamızda var olan egoist özgecilik anlamına gelmez. Daha ziyade, kendini düşünme veya karşılık içermeyen özgecil yasaya atıfta bulunur.

Tanrı veya doğa açısından, hayattaki amacımız, bizi O’nunla/onunla tam bir form eşitliğine getirmektir. Bu, Tanrı’nın veya doğanın her bir kişiyle ilgili hedefidir. Bizler Tanrı/doğa tarafından sırf bu amaçla yaratıldık.

Tanrı/doğa bizi O’na/ona benzeyeceğimiz bu hedefe götürür. Bu yüzden bizler, İbranice’de “Domeh”, “Lehidamot” (“benzer olmak”) kelimelerinden gelen “Adam”, “insan” olarak adlandırıldık. Egomuzu özgeciliğe, bir ihsan etme biçimine dönüştürerek Tanrı’ya/doğaya benzer hale gelmeliyiz. Böyle bir dönüşümü tamamladığımızda, bu dünyadaki rolümüzü tamamlamış oluruz ve artık bu hayata dönmemize gerek kalmaz. O zaman maddi bedenle kıyafetlenmeden sadece sonsuz manevi yaşamda kalırız.

Tanrı’ya/doğaya benzemek için toplumun üzerimizdeki etkisi aracılığıyla seçme özgürlüğümüzü kullanmalıyız. Tanrı ya da doğa açısından O/o, -ne seçtiğimize bağlı olarak-  olumlu ya da olumsuz güçler yoluyla bizi aynı amaca doğru itmektedir.

Tanrı’nın dini olmadığı da eklenebilir, çünkü dinler, belirli bir amacı olan bu dünyadaki varlığımızın psikolojik olarak haklı bir açıklamasını kendilerine yapmak isteyen insanların bir icadıdır.

Tanrı, bizi O’nun gibi sonsuz ve mükemmel olmaya ilerleten genel doğamızdır.

Manevi İlerleme Zamanı

Soru: Bugün bir kişinin Masah’ın gücünü edinmesi ne kadar sürebilir?

Cevap: Zamanımızda Masah’ın edinimi hakkında hiçbir şey söyleyemeyiz çünkü bu, insanların maneviyata önceki nesillerde olduğu gibi yalnız başlarına ilerlemediği, özel bir zamandır.

Şimdi ilk kez, dünyada kelimenin tam anlamıyla milyarlarca insan, bilinçsizce Yaradan’ı arzuluyor. Bunu anlamıyorlar ama O’nun için çabalıyorlar. Bu nedenle, son nesil dediğimiz neslimizde ıslahın nasıl gerçekleşeceğini kesin olarak söyleyemeyiz.

Soru: Bu süreçte birkaç katılımcı bir Masah’a aynı anda sahip olabilir mi?

Cevap: Bence Masah birçoklarında paralel olarak ortaya çıkmalıdır, böylece de birbirlerine yardım edebileceklerdir.

Soru: Eylül sonunda binlerce katılımcı ile büyük bir sanal kongre planlıyoruz. Bu kadar çok insan aynı anda Masah’ın inşasıyla ilgili belirli materyalleri toplayıp çalıştığında, bu onların Masah’ı edinmelerine neden olabilir mi?

Cevap: Evet. Bu, Masah’ın birçok insanda ortaya çıkmasına neden olabilir ve genellikle tüm katılımcıları manevi alana ilerletir.