Category Archives: Yaradan

Daha Yüksek Olan Doğaya Benzer Hale Gelin

Soru: Kısıtlama tek seferlik bir hareket mi yoksa her seferinde mi yapılmalı?

Cevap: Sürekli yapılmalıdır, koşullara bağlı olarak her seferinde farklıdır. Kabalist’e bazı hazlar gelir ve aynı zamanda o, dünyamıza bir ışık iletkeni olduğu için bunları kullanıp kullanamayacağını sürekli hesaplar.

Soru: Bir Kabaliste gelen şeyler nedir?

Cevap: Diyelim ki her gün bir milyon dolar alıyorsun.

Yorum: Ama bu gerçekçi değil. Günlük bir milyon dolar alsaydım, elbette hesaplamalar yapardım.

Cevabım: Yapardın, şayet alamayacak olsaydın.

Soru: Bir Kabalist’e sürekli olarak yukarıdan bu tür teklifler mi verilir? İlginç bir hayat olduğu anlaşılıyor!

Cevap: “İlginç” ile ne kastediyorsun? Ortaya çıkan şudur ki hayatı sürekli bir gerilim içindedir ve doğru davranması gerekir.

Bulunduğunuz seviyede, dünyayı ıslah etme arzunuzu gerçekleştirmenizi sağlayacak koşulları yaratmaya başlayın. Ve o zaman size nasıl daha büyük güçlerin ve bilginin geleceğini göreceksiniz. Ve sonra, belki de milyonlarca dolar. Her şey onları ne kadar doğru uygulayabildiğinize bağlıdır.

Soru: Burada elbette en önemli şeyi, amacı anlamanız gerekiyor: Ne uğruna bunu yerine getiriyorum?

Cevap: Bu, tüm dünyada, tüm doğada sadece ihsan etme ve sevginin üst gücü adına olmalıdır.

Soru: Bunun basit bir hesaplamadan farkı nedir? Ben doğa tarafından öyle yaratıldım ki, karar veren otomatik bir programım var ve ben bununla hemfikirim. Ve burada, dediğiniz gibi, düşünmeniz, biraz çaba sarf etmeniz gerekiyor. Ne için?

Cevap: Eğer iradeli çabanızla daha yüksek doğaya, Yaradan’a benzemek istiyorsanız, ona nasıl benzeyeceğinizi araştırmalısınız. Ve bu güç gibi olmak, iyilik yapmak demektir.

Soru: Evet, ama bir insanda bunun için bir tür eğilim olmalı. Neden bu güç gibi olayım ki? Özellikle bunun sevgi ve ihsan etme gücü olduğunu ve benim için bundan bana hiçbir şey gelmeyeceğini söylerseniz.

Cevap: Bundan bir şey elde edemeyeceksiniz ve bunun için hiçbir şey almayacaksın.

Soru: O zaman neden?

Cevap: Yaradan gibi olmak için. Aksi takdirde, ücret karşılığında çalışmak istersin. Bu işe yaramayacak.

Doğa içimize güçler, arzular koydu ve onlar bizi buna götürecek. Ancak düşüncelerimizle, bunu düşünerek bu dönüşümü hızlandırabiliriz. Ve gerçekçi görünmese de, başka seçenek yok. Herkes buna gelecek.

 

Birinci Kısıtlama ile İkinci Kısıtlama Arasındaki Fark

Soru: İkinci kısıtlama (Tzimtzum Bet) açıklanırken materyali çalışmakta neden güçlük çekiyoruz?

Cevap: Çünkü ilk kısıtlama, bizde doğal olarak bulunan egoist alma arzusu üzerine yapılır.

Ve ikinci kısıtlamada, ne üzerinde çalıştığı tam olarak belli değildir. Alma için hiçbir fırsatın olmadığı gerçeğiyle, sadece hiçbir alım olmaksızın ihsan etme niteliği gibi olmak için çalışır.

Yani, ben aldığım anda bu ilk fırsat vardır ve niyetim O’na haz vermek için Veren’in uğruna almaktır. Ve ikincisi, O’nu memnun etmek için alamadığım için, almadığım zamandır.

Soru: Örnek verebilir misiniz? Diyelim ki birkaç milyon dolarım var ve hiç kullanmıyorum çünkü onları kendim için kullanacağımı ve üst güçle bağ kurmayacağımı anlıyorum ve onunla temas halinde olmak benim için önemli. Bu ilk durumdur.

İkinci durum, örneğin bir 100.000 doları kendim için değil, başkaları için kullanabileceğime karar verdiğim zamandır. Ve sonra bu fırsatı başkalarının iyiliği için kullandığım ölçüde Yaradan’a bağlanırım. Bu doğru mu?

Cevap: Evet. Ama bu ikinci kısıtlama değildir. Sadece sahip olduğun kaynakları kullanmaktır.

Eğer bir Masah‘ınız yoksa ve kendinizi sadece almaktan engelleyebiliyorsanız, buna ilk kısıtlama denir. Buna ek olarak, başkaları uğruna kendinizi tamamlama fırsatınız varsa, örneğin, başkalarına aktarmak için 100.000 $ karşılığında bir şey almak ama kendiniz için hiçbir şey almamak gibi, o zaman bu zaten ilk kısıtlamanın üzerinde güç kullanılması demektir.

Ve ikinci seçeneği gerçekleştiremezseniz, o zaman belki de almadan, kendinizi başkaları gibi yapma fırsatınız vardır. Ama bunlar tamamen manevi kavramlardır ve o zaman başkaları gibi olursunuz, almazsınız.

Soru: Peki, dünyamızdaki ikinci kısıtlamaya bazı örnekler verebilir misiniz?

Cevap: Evet. Birinden bir şey alıp başkasına ilettiğiniz zaman; örneğin, birinden bir milyon aldıysanız ve tıpkı Bina‘nın Keter‘den alıp aşağıya iletmesi gibi, onu kendiniz için almak yerine aktaracak gücünüz varsa.

Egoist Arzuların Kısıtlanması

Soru: Kabala’da en temel manevi koşul kısıtlamadır. Kısıtlama nedir? Bizler neyi kısıtlıyoruz?

Cevap: Egomuzun kullanımını, reddetme ve alma yönünde değil, ihsan etme ve bağ yönünde kullanmaya başlayabileceğimiz noktaya kadar kısıtlarız.

Egoizm bizim doğamızdır. Manevi dünyayı yani cansız, bitkisel ve canlı maddeyle örtülü olmayan ama görünürde onun ötesinde olanı algılamaya başlamak istiyorsak, o zaman kendimizi yeniden yönlendirmeli ve niteliklerimizi almaktan ihsan etmeye doğru kullanma yönünde değiştirmeliyiz.

Soru: Bu, her türlü arzu için, özellikle temel arzular: yemek, seks ve aile için de geçerli mi?

Cevap: Kişi, hem temel hem de geri kalan tüm arzularını kullandığı bir duruma gelmelidir ama kendi çıkarıcı için haz alma amacıyla değil. Eğer bu arzular, “ne övülür, ne de kınanır” denilen var olmamız için gerekliyse, onları kullanabiliriz.

Gerçek şu ki, kısıtlama niyet üzerinde gerçekleşir. Bu nedenle vücudumun çalışması için gerekli olan her şeyi kullanabilirim, bu konuda herhangi bir kısıtlamaya yer yoktur. Bu arzular üst dünyaya girişinizi engellemeyecektir.

Yaradan ile Uyum İçinde

Soru: Çölde doğan insanlar neden sünnet olmamıştı?

Cevap:  Çöl, Bina niteliğinin eksik olduğu bir koşuldur. Bu koşul içinde, egoizmi yumuşatmak ve ihsan etmeye hazır olma seviyesine kadar ıslah etmek imkansızdır. Bu nedenle, çölde sünnet mümkün değildir.

Denir ki: “kalbinin kenarını kes” – yani arzunun ıslah olamayan kısmını.

Sünnet, Malhut’un dördüncü kısmının yani benim ıslah edilemez, egoist arzumun, Yaradan ile anlaşmanın bir işareti olarak kesilen, Malhut’un en uç kısmıdır (sünnet derisi). Bu yalnızca kesilip yere, kuma atılarak ıslah edilir.

Soru: Kişi bu arzunun ıslah edilemeyeceğini nasıl anlayabilir?

Cevap: İnsan bunu anlayamaz. Sünnet, kişinin önceki safhasına göre – babası tarafından yapılır, manevi ya da fiziksel olarak.

Soru: İnsan neden sünnetten hemen sonra düşmeyi bırakır?

Cevap: Çünkü İsrailoğulları, kendileri için manevi gıda elde edebilecekleri yani Yaradan’a dönebilecekleri bir koşula girerler. Esas olarak, artık toprak üzerinde beslenmeye başlayabilirler.

 

Manevi Sevgi

Soru: Manevi sevgi nedir?

Cevap: Manevi sevgi,  kişinin tüm insanlığa olan sevgisini içerir, böylece tüm insanlık tek bir bütün gibidir, sevdiği bir kişi gibidir çünkü bu sevgi dolu tavırda Yaradan’ı ifşa ettiğini keşfeder, Yaradan’ı görür ve O’nunla bir ilişki kurar; O’nunla tüm doğayı, tüm insanlığı, tüm şimdiyi ve geleceği hissetmeye başlayacak şekilde iletişim kurar.

Üst Dünyayı Nasıl Etkileyebiliriz?

Soru: Manevi dünyadaki nedensel ilişkiler, dünyamızdaki hiyerarşik yönetimin tezahürü müdür?

Cevap: Şaka mı yapıyorsunuz? Bizim dünyamız manevi dünyayı mı yönetiyor?

Yorum: Manevi dünyadaki nedensel ilişkiler burada hiyerarşik yönetim olarak yansıtılır.

Cevabım: Bu doğru, ama dünyamızın bununla ne ilgisi var?

Manevi dünyayı ancak onu etkileyebildiğiniz ölçüde yönetebilirsiniz. Bunu yapmak için manevi bir güce, ihsan etme gücüne, sevgi gücüne, başkalarıyla bağ gücüne, olumlu bir güce ihtiyacım var. Dünyamız negatiftir, manevi dünyanın zıddıdır, egoistiktir.

Üst dünyayı etkilemek istiyorsanız, devam edin. Kendinizden başkalarına ihsan etmeye, pozitif enerjiyi, sevgi ve ihsan etme niteliğini aşılamaya başladığınız ölçüde, bunu yapabilirsiniz.

Bunu yaparak, üst dünyayı aşağıdan yukarıya doğru gerçekten etkilemeye başlayacaksınız. Hiyerarşi tam tersi olacaktır. Bu mümkündür. Sadece tek yol budur.

Egoizmin Üstüne Yükselmek

Soru: İhsan etme gücü Yaradan’ın niteliğidir. Kli (kap) vardır ve Klipot (saf olmayan arzular) vardır. Klipotlar egoizmdir. Peki Kli’nin doğası nedir?

Cevap: Kli’nin doğası ıslah olmuş egoizmdir. Başlangıçta Kli yoktur, yalnızca ve tamamen egoizm vardır. Islah edebildiğimiz şey bir Kli haline gelir yani Yaradan’a benzeyen ve ihsan etmeye muktedir, kendini aşan bir arzu.

Bu arzular bizde yükselişlerde, düşüşlerde ifşa olur, bazen bizden uzaklaşırlar, bazen bize yaklaşırlar vb. Biz bu arzularla uğraşıyoruz.

Grup bize, onun içinde eğitilebilmemiz ve elimizden geldiğince egoizmimizi aşmamız için verildi. Kendimizi aştığımız ölçüde, Yaradan’ı içimizde hissetmeye başlarız.

 

Birçok Düşüş Ve Birçok Yükseliş

Hiçbir düşüş olmadan manevi yolda ilerlemek mümkün mü? Şüphesiz ki düşüş olmasaydı, nihai hedefe asla ulaşamazdık. Sonuçta, tam olarak düşüşler sayesinde yükseliriz.

Bizler durup dururken yükselemeyiz. Gerçek ihsan etme uğruna manevi bir eylem gerçekleştirmek için içimde hiçbir güç yoktur,  anti-egoist bir perde yoktur ve üstesinden gelmek için hiçbir güç yoktur. Ben tamamen alma arzusundanım ve nasıl ihsan edebilirim ki?

Peki yukarıdan ne yapılır? Düşüşe sürüklenirim ve acı çekerim ama tutunurum. Düşüş esnasındaki en önemli şey, olağan günlük rutinden sapmamaktır: çalışmak ve çabalamak, çalışmak ve çabalamak… Ne olursa olsun, bir eşek gibi inatla yolda kalmak.

Ve sonrasında, Yaradan’ın benim için bu düşüşleri düzenlediği ortaya çıkar, peki öyle olsun. Ama ben yine de yola devam ederim. Ve o zaman hiçbir şey yapamadığım tüm düşüşlerim, her şeyi sanki ben yapmışım gibi hesaba katılır.

Düşüş istemediğimiz için ağlarız çünkü bize hoş değildir. Ama düşüşlerde Yaradan’ın üzerimizdeki çalışmasını görmemiz gerekir. Bu nedenle, çok sayıda düşüşümüz olsun çünkü bu çok sayıda yükseliş olacağı anlamına gelir!

 

Her Koşulun Üstesinden Nasıl Gelebilirim?

Bana verilen her koşulun üstesinden nasıl gelebilirim? Dostlarımla ilişkilendirirsem her koşulda çalışabileceğimi görürüm. Kendinizi aşağıdan ve yukarıdan, her iki yönden de incelemelisiniz: bir yandan tüm dostlardan daha düşük hissetmek ve aynı zamanda grubun aktif bir üyesi olarak gruba yatırım yapmak.

Bu, aynı zamanda hem en düşük hem de en yüksek koşulda olduğum ve daha sonra kendimi onluya göre doğru bir şekilde inşa ettiğim anlamına gelir. Kendimizi her zaman inşa ettiğimiz manevi Partzuf’a göre kontrol ederiz.

Kendimi onlunun merkezine göre pasifize ederim. Onlu benim teknem, on Sefirot, grubumdur. İçinde birey yoktur, sadece Yaradan’ın kendi şartlarına göre ulaşmamızı istediği ortak bağımız vardır.

O her birimizin içinde sahip olduğumuz tüm nitelikleri keşfetmemiz için içsel koşullar, egoizm ve içsel nitelikler oluşturur ve tüm bu yükle dostlarıma katılırım ve onlarla bir çember, bir küre, bir tekne, manevi bir kap oluştururum.

Herkesin görevi, tüm dostları tek bir kapta birleştirmek, onları kendi nitelikleriyle doldurmak ve bunun kendisine bağlı olduğunu hissetmektir.

Herkesin görevi, tüm dostları kendi nitelikleriyle doldurmak için tek bir kapta birleştirmek ve her şeyin ona bağlı olduğunu hissetmektir. En düşük Sefira olan Malhut yerine, en yüksek Sefira olan Keter olabilirim. Kendimi ve onluyu bu şekilde inceler, dostlarımla bu şekilde çalışırım.

Elbette tüm bunları yapan ben değil, üst ışıktır. Kendimi Yaradan’ın önünde pasifize ettiğim ve benden istediğini yaptığım ölçüde, O’na tutunarak, her şeyi nasıl yaptığını ve bana neler olduğunu giderek daha iyi anlarım.

Yaradan’ın Doğasını Edinin

Soru: Sık sık, kişinin kendisi için isterse, bunu yaparak ruhuna zarar verdiğini söylüyorsunuz.

Yaradan’dan kaderimi değiştirmesini istemeye değer mi?

Cevap: Ne için? Gerektiği gibi davranın, giderek daha iyi olmaya çalışın ve o zaman Yaradan’ın Kendisi her şeyi değiştirecektir. Siz O’nun kurallarına uymaya çalıştığınız ölçüde, O da sizinkine uyacaktır.

Soru: Diyelim ki bir seçim yaptım ve Yaradan’ın niteliğini edindim, O’nun niteliklerinde hala O’nun gücü altında mı olurum?

Cevap: O’nun değil kendi niteliklerinizin. O’nun doğasını alıyorsun. Senin oluyor. Bu durumda, kendi gücünüzü ve kendinizi gerçekleştirme fırsatını elde edersiniz. Ve zaten kendi gücünüz altındasınız, O’nun  değil.

Egoist doğanın üzerine çıkarak, özgecil doğanın yardımıyla kaderinizi kontrol edersiniz ve böylece sonsuza kadar en iyi durumda var olursunuz.