Category Archives: Yaradan

Bırakın O Aramızda Barış Yapsın

İçsel savaşı kazanmanın tek bir yolu vardır: tüm suçları sevgiyle örtmek ve kimin haklı kimin haksız olduğunu tartışmanın ötesine geçmek. O zaman içsel savaşın bir sonucu olan dünyevi savaş da sona erecektir.

Savaş, her şeyden önce manevi anlamda zaferle bitmezse, o zaman dünyevi zafer yardımcı olmayacaktır. Savaş bir süreliğine yatışabilir, ancak kesinlikle devam edecektir.

Bu nedenle, tüm suçları sevgiyle örtmek için savaşmalı, bu çatışma ve yüzleşmede gerçeğin kimin tarafında olduğunu bulmaya çalışmamalı, her iki kutbun üzerine çıkmalıyız. Bu yalnızca, tüm çatışma güçlerinin Yaradan’dan geldiğini ve ancak onların kaynağına yükselerek, O’na yükselerek, onları uzlaştırabileceğimizi anlarsak mümkündür.

Çatışma Yaradan tarafından düzenlenir, O’ndan başkası yoktur. Sadece iki karşıt gücü birleştirerek, iki çizgiden hangisinin doğru olduğunu seçerek değil, orta çizgide yürüyerek kazanabiliriz. Yaradan savaşı başlattı ve yürütüyor ve bu nedenle, yalnızca O’na bu anlaşmazlığı uzlaştırma talebiyle başvurulursa bunu sona erdirilebilir. Yazıldığı gibi: “O, göklerinde barışı sağlayan, bize barışı versin.”

Islahları zamanında yapmadık ve bu nedenle yolsuzluklar ihmal edilmiş bir hastalığın alevlenmesi olarak birikmiş ve patlamış durumda. Ve şimdi olan da budur. Onlarca, hatta yüzlerce yıldır bu sorunlar insanlığın içinde saklanıyor, bir iç hastalığın belirtileri olarak orada burada patlak veriyor.

Bir problem ortaya çıktıysa, bunun daha önce de var olduğunu anlamalıyız. Şimdi, bu görünür olduğunda, onu düzeltme ve ıslahın sonuna ulaşma fırsatına sahibiz.

Yaradan bizim için parçalamayı ayarladı. Egoist gücün hüküm sürdüğü paramparça bir dünyaya sahip olmamız bizim suçumuz değil. Sadece bunu ifşa etmemiz ve Yaradan’dan bir ıslah yapmasını istememiz gerekiyor, çünkü bunun aracılığıyla bizler Yaradan’a bağlıyız.

Her şeyi o yapar, biz değil. Sadece ortaya çıkan tüm problemlerden önce O’na dönmeliyiz. Tüm bunların O’nun tarafından düzenlendiğini ve O’ndan ıslahlar istememiz için bilerek yapıldığını anlıyoruz. Buna ‘Oğullarım Beni yendi’ denir.

Her Zaman İhtiyacımız Olanı Alırız

Soru: Kendimize çektiğimiz ışıkla ne yapabiliriz?

Cevap: Talep ettiğiniz şey ıslahın ışığıdır. Size gelir gelmez, onunla ne yapacağınızı hemen anlamaya başlarsınız. Ne de olsa, bu gücün, bu anlayışın, bu ışığın size gelmesi için bir talepte bulundunuz.

Bu nedenle, sadece harekete geçin. Ne istediysen ona göre alırsın.

Aslında, her zaman ihtiyacımız olanı alırız. Belki kendi taleplerimizi anlamıyoruz ama her an ihtiyacımız olanı alıyoruz. Üstelik sadece Yaradan’dan alıyoruz, O’ndan başkası yok. Sadece bunu nasıl doğru kullanacağımızı düşünmeliyiz.

 

Dünya İçin Dua

Dünyadaki durum her geçen gün daha patlamaya hazır hale geliyor. Tüm dünya, Ukrayna’daki olayların hızlı gelişimini titizlikle takip ediyor. Ancak Kabalistler siyaset ve coğrafi sınırlarla ilgilenmezler.

Kabalistler tek bir şey isterler: mümkün olan her yerde sevgiyi eklemek ya da en azından nefreti azaltmak ve insanlar arasındaki çatışmayı azaltmaktır ve biz bunu yapmak için yardım etmeliyiz.

Bu nedenle, ana araç duadır. Duanın yardımıyla insanlar arasında daha büyük bir bağ kurmayı başarırsak, bu insanlığın yararına olacak ve Yaradan’ı memnun edecektir. Yaradan, Kendisinin karşısında, kırılmış yaratılanlar yaratmak zorundaydı ki, insanlık nefret ve reddetmenin ötesinde bağ kurmayı istesin. O zaman birliğin ne anlama geldiğini anlayacak, hissedecek ve keşfedeceğiz.

Ana şey, bağ kurmanın gücünü ortaya çıkarmaktır. Biri olmadan diğeri olamaz. Bu nedenle Yaradan herkesten daha fazla acı çekiyor ama başka seçeneği yok, doğayı bu formda yaratması gerekiyordu. Bizim görevimiz, duamız, arzumuz ve talebimizle, O’nu her şeyi ıslah etmeye zorlamaya çalışmaktır. O, bizim ıslah talebimizi bekliyor ve O her şeyi hemen yapacak. Bizim arzumuzdan başka bir şeye ihtiyacı yok.

Yaratılışta, başlangıçta eksik olan tek şey, Yaradan’ın iyi gücüne eşdeğer olma arzumuzdur. Yaradan, yaratılmışların arzusuna ihtiyaç duyar, bu yüzden bütün yaratılanları eksiklik içinde yaratmıştır. Ve bizim bu eksikliği ifşa etmemiz gerekiyor.

Bu nedenle, bizler barış, bütünlük, mükemmellik, sevgi ve bağ istemedikçe bu gerçekleşmeyecektir. Tam anlamıyla her seviyede bağ kurmayı istememiz gerekiyor. Bununla, tüm doğa, tüm dünyalar, hepimizin bağlı olduğu tamamen ıslah edilmiş duruma geri dönecek ve hepimiz, sonsuz ve mükemmel olan bağın gücünü ifşa edeceğiz.

Mesih, bir insan değil arzumuza göre ortaya çıkan ve kaybolan bir güç, bir ruhtur. Birbirimize yaklaşmak istediğimizde gelir, istemediğimizde gider. Mesih, bizi egoizmimizden ihsan etmeye, sevgiye ve bağlantıya çeken (Moşeh) bir güçtür.

Dolayısıyla bizi kötüden iyiye, ayrılıktan bağa, nefretten sevgiye çekecek bu güce ihtiyacımız olduğunu anlıyorsak, Mesih’e sesleniyoruz. Hadi bunu hep beraber yapalım.

Temel sorun, doğamızda var olan kayıtsızlıktır. Bazen belirli bir olay veya yaralı bir hayvan, kalbimize ülkeler arasındaki bir savaştan daha çok dokunur. Bu arada bizler, ıslah olmamış egoist nitelikler içinde var oluruz.

Bu yüzden kalbimize yakın olan şeyleri önemsiyoruz. Kendi evinizdeki küçük bir arıza, dünyadaki olaylardan, süpernova yıldız patlamalarından veya Dünya’nın diğer tarafındaki bir kasırgadan daha fazla endişelendiriyor. Egoizmimiz gerçeği bize böyle gösteriyor.

Ancak, tüm gücümüzle, birlikte Yaradan’dan onlu gruplar içinde kendimizden çıkmanın ne anlama geldiğini ve aramızda işleyen gücü hissetmemize izin vermesini istersek, o zaman aramızda bulunan üst gücü ifşa etmeye başlayacağız. O zaman bu dünya, bireysel egoizmimiz için değil, Yaradan için daha önemli olan şeyleri fark etmeye başlayacağız.

Yeni Bir Derecenin Eşiğinde

Soru: Bir sonraki dereceye geçmemiz gerektiğini söylediniz. Kendimizi hedefleyebilmemiz için bunu tarif edebilir misiniz?

Cevap: Bir sonraki derecenin tarifi çok basittir: Aramızdaki iyi ilişkilerde Yaradan’ın niteliklerinin ifşasıdır. Sonuçta, uğruna çabaladığımız şey – bağ niteliği, sıcaklık ve destek- mevcuttur.

Yaradan gizlenmişti ve şimdi biz bu niteliği kendi aramızda yaratabildiğimiz ve edinebildiğimiz ölçüde O, içimizde ifşa oluyor. O, form benzerliği yasasına göre ifşa olur.

Bu nedenle, burada beklenmedik bir şey yok. Belki de beklenmedik olan budur, ancak genel olarak her zaman kendimizi Yaradan’ı algılamak üzere ayarlamamızla sonuçlanır, bu da O’nu edinmemiz sonucunu doğurur. Bu yüzden, “Oğullarım beni yendi” denilir. O’nu içimizde ifşa olmaya zorlarız.

Gözlerin Antlaşması

Soru: Kabala’da gözlerin antlaşması diye bir şey var mı? Bunun anlamı nedir?

Cevap: Gözlerin antlaşması, yüksek idrakin ışığında, Hohma’nın ışığında, büyük bir birleşmedir.

Bizim dünyamızda olduğu gibi “duydum” diyenler olduğu gibi “gördüm” diyenler de var. Kabala’da görme, Hohma’nın ışığını sembolize eder ve duyma, Hasadim’in ışığıdır.

Hasadim’in ışığına gelince, tam olarak ne hissettiğimizi söyleyemeyiz. Duyarız ama bu tam bir farkındalık değildir. Tam farkındalık görmektir.

Bu nedenle, “gördüm” veya “duydum” diyen peygamberler vardır. “Gördüm” Yaradan’ın mutlak olarak eksiksiz bir idrakidir ve böyle bir peygamberliği en yüksek olarak kabul ederiz.

“Görülmüş” ve “duyulmuş” ayrımı, başımıza gelen her şeydedir. Elbette her şeyi Yaradan’dan alıyoruz. Hayatta her birimizin deneyimlediği her şey sadece O’ndan gelir.

O, tek başına bizi doldurur ve bizi her zaman hareket ettirir. Ama arzuladığımız en önemli şey mutlak idraktir ve bu ancak Hohma’nın ışığında, yani görmede olabilir.

Tuz Antlaşması

Soru: Tuz antlaşması ne anlama gelir?

Cevap: Tuz bozulmayan bir maddedir. Aksine, içine konan her şeyi korur.

Bu nedenle, kendi aramızda ve Yaradan ile yaptığımız antlaşma, sonsuz bir antlaşma anlamına gelir. Dünyamızdaki tuz, antlaşmanın tam olarak bu niteliğini temsil eder.

Kalbimi Yaratılışın Amacına Nasıl Yönlendirebilirim?

Soru: Sık sık kendimi kötü düşüncelere ve arzulara sahip olduğum bir koşulun içinde buluyorum. Kalbimi tekrar tekrar yaratılışın amacına nasıl yönlendirebilirim? Gittikçe zorlaşıyor, bu benim için bir mücadele.

Cevap: Doğal olarak, bu bir mücadeledir. Bunun iki nedeni vardır: ya daha yüksek bir seviyeye çıkmak ya da büyük ihtimalle dostlar arasındaki bağ zayıflıyordur. Bu aynı zamanda bir sonraki dereceye yükselmenin bir sonucudur.

Grup içinde bağı güçlendirin ve her şeyin nasıl kolay, özgür ve sevinçli hale geldiğini göreceksiniz.

Yaradan’la Dört Antlaşma

Soru: Maneviyatta dört antlaşma var. Bunların gerçekleştiği bir sıra var mı?

Cevap: Hayır, bizler sadece grup içindeki ortak arzumuz üzerinde çalışmalı ve onu tamamen ihsan etme kalitesine bağlamayı amaçlamalıyız. Bunların hepsi çalışma sırasında aşamalar halinde yapılır. Yaradan bize üst gücü verdiğinde, bu içimizde gerçekleşecektir.

Soru: Bu dört antlaşma ile ilgili olarak biraz kafam karışırsa ne olur?

Cevap: Onların kaç tane olduğunu düşünmeyin bile! Bizler sadece dostlarımızla ve Yaradan’a doğru ilerlemeyi çalışan tüm büyük dünya grubuyla ve sonrasında, herkesi kendi güç ve yetenekleri ölçüsünde birbirleriyle ve Yaradan ile bir antlaşmaya getirmek için, tüm insanlıkla bağ hakkında düşünmemiz gerekiyor.

 

Anahtar Hızlanmadır

Soru: Bir durum meydana geldiğinde Yaradan’ın bunu benim iyiliğim için gönderdiğini biliyorum. Dostlarımın iyiliği için bilinçli olarak tepki veririm ama bir yanım bundan zarar görür. Doğru şeyi mi yapıyorum?

Cevap: Hala nerede olduğunuzu netleştirmek için size her zaman acı vereceğini anlamalısınız. Manevi Partzuf sürekli olarak çelişkili niteliklerdedir.

Malhut’ta egoist bir arzu vardır. İlk dokuz Sefirot’tan gelen üst ışığın Malhut üzerindeki etkisinden dolayı, kendisini ilk dokuz Sefirot ile ilişkili olduğu kısma (ihsan etmenin nitelikleri) ve bu niteliklere atfedemeyeceği kısma ayırabilir. Böylece o, iki kısma ayrılır.

Kendisini ihsan etme nitelikleriyle ilişkilendiren kısım, Malhut’taki ıslah edilmiş kısımdır. Ve kısıtlama (Tzimtzum) altındaki kısmı kullanma hakkımız yoktur. Bunu yapmak istesek de, kullanım kendi iyiliği için olacağı için reddederiz. Bizler bu şekilde çalışırız.

Bu çelişki insanın içinde her zaman vardır. Ona nerede olduğunu, hangi aşamada, hangi durumda olduğunu ölçme ve anlama fırsatı veren budur. Yalnızca ışığın ya da yalnızca karanlığın deneyimine sahip olamayız. Tüm hissiyatlardan çıkış yolu budur. Ya tam ışık ya da tam karanlık aynı şeydir. Kap (Kli), kendisini derecelendirebilen, ölçebilen ve tartabilen bir arzudur.

Bu yüzden endişelenmeyin, devam edin. İçinde bulunduğumuz durumları hiç düşünmemize gerek yok. Bizim için asıl olan tüm bu durumları hızlıca fark etmek, kendi içimizde işlemek ve birinden diğerine geçmektir. Hepsi bu. Ana şey hızlanmadır.

 

Tüm Dünyayla Antlaşma

Soru: Öğretmenle antlaşma diye bir şey var mı? Yoksa bu sadece dostlarla ve Yaradan ile mi mümkün?

Cevap: Aynı şeydir. İnsanın önünde gördüğü her şey, artık kendisine manevi olarak kendini geliştirmesi için verilmiştir. Yaradan’la bağlılığa ulaşmak için öğretmeniyle, dostlarıyla ve tüm dünyayla bir antlaşma yapmalıdır. Amaç budur.

Soru: Demek ki insan henüz Yaradan’a ulaşmamışken, önünde dostlar ve başka insanlar var ve elbette onlarla bir antlaşma yapması gerekiyor çünkü Yaradan’ı hissetmiyor ama onları hissediyor.

Peki o zaman, o zaten üst güçle bağlantı halindeyken, Yaradan ile doğrudan bir antlaşma yapmak neden imkansız? Neden insanlarla çalışmak zorunda ki?

Cevap: Çünkü bu, içinde kişinin Yaradan’ı ifşa edebileceği, O’na yaklaşabileceği ve O’nu hissedebileceği durumdur. Dolayısıyla böyle bir antlaşma, tüm dünyayla, tüm evrenle, insanın beş duyusuyla hissedebildiği her şeyle ve bu durumun kaynağı olan Yaradan ile bağlantılı olarak gerçekleşir.

Soru: Kli (kab) olmadan Yaradan olmaz mı?

Cevap: Bu olmadan hiçbir hissiyat olamaz. Etrafınızdaki hiçbir şeyi görmediğinizi veya hissedemediğinizi hayal edin. Sadece boşluk olurdu! İçinde neyi tespit ederdiniz ki?

Ancak cansız, bitkisel ve canlı doğa ve insanlar aracılığıyla Yaradan sizinle konuşur; O, size bazı sinyaller gönderir.