Category Archives: Uncategorized

Arzularım Üzerinde Kontrolüm Yoksa

Soru: Sürekli olarak iptalin dışsal ifadesinden, iptal oyunundan bahsettiğimize dair bir his var. Ama bütün hile şu ki, iptal etmeyi istemek zorundayım. Ve arzularım üzerinde hiçbir kontrolüm yoksa bunu nasıl isteyebilirim? Yukarıdan mı kontrol ediliyorum?

Cevap: Arzularınız üzerinde hiçbir kontrolünüz olmadığını hissediyorsanız, bu zaten büyük bir başarıdır. Gerçek şu ki üst dünyayı, Yaradan’ı ve içinde bulunduğumuz gerçek durumu ifşa etmek için kendinizi iptal etmeniz gerektiğini anlamanız da mutluluk verir.

Ve sonra nasıl devam edilir? Şu anda çalıştığımız şeyi yapmalısınız. Sadece uygulanması gerekir.

Sürekli derslere katılmalı, gruba daha yakın olmalı ve her zaman onlara daha yakın olmaya çalışmalısınız. Ve bu şekilde başarılı olacaksınız. Böyle devam edin!

“Beyaz Rengin Manevi Anlamı Nedir?” (Quora)

İlk olarak, beyaz, bir renk değildir çünkü hiçbir şeyi emmez. Bir renk bir şeyi emer, ancak beyazın kavramı dışarıdan hiçbir şey almamasıdır.

Bu nedenle, beyaz yokmuş gibi hissedilir. Beyaz görünüşte şeffaftır. Hiçbir şey talep etmez ve kendine hiç dikkat çekmez.

Birbirimize ve doğaya karşı tutumlarımızı buna göre ayarlasaydık yani kendimiz için bir şey alma talebimiz olmasaydı, kendimizi bugün karşılaştığımız sorunlardan arınmış, uyumlu ve huzurlu bir dünyada yaşarken bulurduk.

Başka bir deyişle, doğadan, onun herhangi bir seviyesinden – cansız, bitkisel, hayvansal ve insan – hiçbir şey istemediğimizde ve yalnızca herkesin yararını istediğimizde, o zaman bu, beyaz gibi davrandığımız anlamına gelir.

Böyle bir durumda bizi ne ayakta tutar? O zaman, var olmak için tam olarak ihtiyacımız olanı herkesten ve doğadan aldığımızı görürüz. Daha sonra elde ettiğimiz fazlalıkları başkalarının ve doğanın yararına kullanırız.

Daha sonra kendimizi başkalarına hizmetimizde geliştiririz; bu, toplumun karşılıklı olarak bu tür yöntemlere göre faaliyet göstermesi durumunda mümkündür — toplumun her bir üyesinin diğerlerine, onların ihtiyaçlarına nasıl hizmet edeceğini düşündüğü yerde.

Beyazın manevi anlamı budur. Buna karşılık, siyahın manevi anlamı benmerkezciliktir, bize başkalarına fayda sağlamaktan ziyade kendi yararımıza öncelik vererek hayatımızı mahvettiğimizi göstermek için.

Hayatımızın siyah tarafını görmek gerekir, çünkü eğer onu göremezsek, o zaman onu beyaza dönüştürmek istemeyiz yani ben-merkezli doğamızda yaşamayı, düzeltme gerektiren büyük bir sorun olarak hissetmiyorsak, ben-merkezli doğamızdan yeni bir özgecil, uyumlu ve barışçıl gerçekliğe yükselemeyiz.

“İnsan Acı Çekmekten Bir Anlam Duygusunu Nasıl Bulabilir?” (Quora)

Bizler – eylemlerimizle, yaşam tarzımızla – ondan yüz çeviremeyeceğimiz bir acıya sebep olacağımız zaman, bu bizim ıstırabın anlamı hakkında ya da başka bir deyişle hayatın anlamı hakkında düşünmemizi sağlayacaktır çünkü hayat ıstırapla dolu olacaktır.

O zaman, yaşamalı mıyız, acı çekmeli miyiz, bunların mantıklı olup olmadığını ve kendimizle ne yapmamız gerektiğini düşünmeye başlayacağız. Daha sonra hayatımızla ilgili ciddi sorular sormaya başlayacağız ve cevaplarını bulmaya çalışacağız.

Sonra, hayatımızın yanlış olduğu sonucuna varacağız ve herkesin kendini iyi hissetmesi için doğru yaşam biçimini bulmalıyız ki hayatın kendisi bitmesin, aksine bizi en uygun sonuca götürsün.

O zaman, bölücü ve yıkıcı dürtülerimizin üzerinde birbirimizle olumlu bir şekilde bağ kurmaya başlamaya hazır hale geleceğiz ve bunu yaparak, doğada bulunan olumlu gücü hayatımıza çekmeye başlayacağız.

Hayatlarımız daha sonra doğayla daha dengeli, uyumlu, barışçıl ve olumlu yeni bir forma dramatik bir geçiş yapacak.

Arzuları Nasıl Sıralayabiliriz?

Soru: Henüz çalışamadığım arzuları, kısıtlanması gereken arzuları ve uygun bir biçimde şekillendirilmesi ve geliştirilmesi gereken arzuları doğru bir şekilde sıralamayı nasıl öğrenebilirim?

Cevap: Arzularınızla hiçbir şey yapamazsınız çünkü henüz onları doğru bir şekilde nasıl yerine getireceğinizi bilmiyorsunuz. Hangilerinin kötü, hangilerinin iyi olduğunu ve onlarla nasıl çalışılacağını bilmiyorsunuz. Bu nedenle, onlarla bir şey yapma ve bir şekilde onları manipüle etme fırsatına sahip değilsiniz. Ve haklı olarak, sadece kendinize zarar verirsiniz.

Bu nedenle, her şeye rağmen yakınlaşmaya çalışmalıyız, o zaman arzular yavaş yavaş ıslah olacak ve onların aşamalı ıslahında, nasıl hareket edileceğini göreceğiz. Bunu öğreneceğiz.

“Zaman Var Mı?” (Quora)

Zaman kendi başına mevcut değildir. Tek bir durumda varız ve içinde bulunduğumuz tek, bütünsel ve mükemmel durumu giderek daha fazla keşfetmeye yönelik gelişme sürecimizle ilişkili olarak zamanın akışını hissediyoruz.

Kendimizi bilinçsiz hale gelen ve bilinçsiz bir durumdan yavaş yavaş bilincini kazanan bir kişi gibi düşünebiliriz. Belli noktalarda, bir hastane odasında, giren çıkanlar, hemşireler ve doktorlarla birlikte olduğunu görmeye ve anlamaya başlar ve çeşitli sesler duymaya başlar.

Öyle bir insana, gördüğü her şey önceden yokmuş gibi gelir ama aslında her zaman oradaydılar. Böylece kendine göre yeni bir şeyin ortaya çıkma sürecini zamanın geçişi olarak algılar.

Dahası, içinde bulunduğumuz tek duruma uyanma süreci, içimizdeki arzuların büyümesi meselesidir. Arzularımız arttığında ve gitgide daha geniş çemberleri algılamak istemeye başladığında, bu içsel değişim algılama kapasitemizi genişletir ve algıda yaşadığımız değişimler bize zaman hissini verir.

Depresyon Çağın Özelliğidir

Yorum: Maddi hayattan zevk alamama ve anlamını kavrama arzusu, depresyon durumuna çok benziyor.

Cevabım: Hayır. Ben bu koşulları yaşadım, hiç de depresif değiller. Belki içlerinde bir tür depresyon vardır çünkü insan başkalarının ilgi duyduğu şeylere hayran olamaz. Kişi çevresindeki dünyaya bakar: İnsanları ne neşelendiriyor? Sonuçta neyi takdir ediyorlar?

Gerçek şu ki, insanlar bu gerçek arzuyu ortaya çıkarma yolunda depresyona girerler. Bu nedenle, depresyon günümüz dünyasında o kadar yaygın bir sorundur ki, sahiplerinden evcil hayvanlarına bile bulaşır. Evcil hayvanlar için bile antidepresanlar üretilmektedir.

Doğanın tüm katmanları birbirine bağlıdır. Bitkileri düzgün bir şekilde inceleyebilseydik, eminim ki bitkilerde de depresyon bulurduk.

“Ruh ve Beden Arasındaki İlişki Nedir?” (Quora)

Ruh bedenden bağımsız hale gelene kadar, ruhumuzu geliştirmek için bedenin içinde yaşarız. Başka bir deyişle, varoluşun hayvansal seviyesinden başlayarak, ruhu geliştirir ve insan ya da konuşan denilen varoluş seviyesine yükseliriz.

Ruhu geliştirme sürecindeyken, ruhun yükselişinde bir adım atarız, sonra tekrar bedene ineriz ve bu tür iniş ve çıkış döngüleri, yavaş yavaş ruhumuzun bağımsızlığını ve derecesini geliştirir.

Ruh, içimizde düzeltip doldurduğumuz bir histir. Ruhumuzun gelişimi üzerinde çalışırken, ondan ayrı var oluruz, sanki bir tür mekanizma yapıyormuşuz ve onun üzerinde çalışıyormuşuz gibi. Kendimizi ruhtan soyutlar ve onu objektif olarak gözlemleriz. Fiziksel varlığımıza ihtiyaç duymamızın nedeni özellikle ruhumuzu geliştirebilmektir.

Kendimizi bir başka açıdan gözlemleyerek daha objektif hale geliriz. O zaman ruhumuzun seviyelerine yükselebiliriz çünkü bizim içinde var olduğumuz bir bedene sahibiz.

“İnsanların Bilgiyi Nasıl Aldığını Ve İlettiğini Açıklayabilir Misiniz?” (Quora)

Bizler olumlu ya da olumsuz tutumumuzu birbirimize aktarırız, aynı şekilde birbirimizden de olumlu ya da olumsuz tutumlar algılarız.

İlettiğimiz, yansıttığımız ve aldığımız şey – bu dalgalar arasındaki etkileşim ve girişim – dünyamızı yaratan şeydir.

Bugün bilim, Kabala bilgeliğinin binlerce yıldır tartıştığı bir olguyu kanıtlamaktadır – iki nesnenin dalgaları karşılaştıklarında senkronize olurlar çünkü eşitlenirler, çarpışırlar, birbirlerini yok ederler ve yıkıcı bir etki yaratırlar.

Bunun hayatımızla ilgili anlamı, her birimizin bilgi alıp ilettiğimizdir ve buna göre, birbirimize olumlu tutumlar iletme yeteneğimiz üzerinde çalışmak akıllıca olur. O zaman olumlu, dengeli ve uyumlu bir dünya algılama konusunda da nispeten korunmuş oluruz.

Zodyak İşaretleri ve Yaratılışın Düşüncesi

Soru: Kadim kitap Büyük Yorum (Midrash Rabbah)‘da, İbrahim’in geceleri yıldızlara bakmak için dışarı çıktığı ve kendi kendine şu soruyu sorduğu yazılıdır: “Ben onlar tarafından mı yönetiliyorum yoksa onlardan daha üstün bir güç var mı? Şayet ben onların gücüyle yönetiliyorsam onlara tapmam ve yıldızlardan daha yüksek bir güç varsa onu ifşa etmem gerekir.”

Yıldızların hakimiyeti altında mıyız, yoksa her şeye hükmeden bir güç mü var?

Cevap: Yıldızlar işaretlerdir. Bunlara Zodyak işaretleri denir. Ve işaretler, kural olarak, belirli olaylara eşlik ederler.

Başlangıçta insanlar bunu anladılar, ancak bu işaretler gerçekten çeşitli olaylara eşlik ettiğinden, insanlar yavaş yavaş onları bağımsız olarak var olan, belirleyici ve kontrol eden bir şey olarak görmeye başladılar. Tıpkı hayatımızda olduğu gibi, etrafımda çok sayıda çeşitli etki kaynakları var ama hepsi dışarıdan bazı yüksek güçler tarafından kontrol ediliyor.

Kendimi bu dünyada doğru bir şekilde yönlendirirsem, o zaman dünyanın bana nasıl davrandığına değil, o yüksek kaynağın tutumuna, olumlu ve olumsuz etkiler aldığım bu resmin arkasındaki üst gücün tutumuna dikkat ederim. Ama esas olarak, beni yalnızca kendisinin bildiği belirli bir plana göre, seçici olarak etkileyen tek güç budur.

Bu nedenle insanlarla, eylemlerle, çeşitli olaylarla, doğal afetlerle ya da hayatta sürekli ortaya çıkan ve başıma gelen olaylarla uğraşmamalıyım. Toplumla, dünyayla ve hatta kendimle (yani içimde yükselen arzu ve düşüncelerle) bu tür çatışmalara girmek yerine, her şeyi kendimdeki ve çevremdeki her türlü sürece neden olan daha yüksek bir güce çevirmeliyim ve şu soruyu sormalıyım: “Bütün bunları ne için yapıyor? Benden ne istiyor?”

Esasen hayatın anlamını soruyorum: “Bir hedef var mı? Beni bir hedefe götüren makul bir başlangıç ve önceden belirlenmiş bir süreç var mı? Bu süreç yukarıdan mı kontrol ediliyor? Bunu bilmem gerekiyor mu? Ve bu bana ne verecek?”

İnananlar sık sık şöyle derler: “Allah vardır, O ne yaptığını bilir. Bırakın, O işini yapsın.” Böylece gözlerimi kapatıp küçük eylemlerimi gerçekleştiririm. Bana, şunu ve bunu yapmamı istediği söylendi, ben yapacağım ve gerisini O’na bırakacağım.

Bu kadar küçük ilkel yaratılanlar olmamız yeterli mi? Bu, üst güç tarafından mı talep ediliyor yoksa o bizi geliştirmek mi istiyor?

Neden yaşadığımı öğrenmek için, içimde bir ihtiyaç doğar: “Genel olarak neler oluyor? Benim ve tüm dünya üzerindeki bu kontrol nerede? Zodyak işaretleri mi yoksa üst güç mü?”

Bütün hayatım beni bu yüce gücü tanımaya mecbur eder ve onu ifşa etmemi sağlar. Bu güç, Yaradan, üzerimdeki özellikle olumsuz etkisiyle beni O’nu önemsemeye zorlar.

Bu nedenle, hayatımızdaki her türlü işaret ve olayın üzerine, Zodyak işaretlerinin üzerine çıkmamız gerekir. İçeriden ve dışarıdan algıladığım her şey ciddiye alınmamalı, sadece daha yüksek gücün bana karşı tutumunun bir göstergesi olarak alınmalıdır. Ve neden, ne için – bilmiyorum.

Belki de çocukları sonunda doğru davranmaya başlasın diye onları cezalandıran anne babalar gibi, benim için pek de hoş olmayan şeyler yapıyor ve belki O’na farklı davranmam için de iyi şeyler yapıyor. Belki çeşitli hazlar ile beni doyuma ulaştırarak O’nu anlamayı reddedeceğim şekilde benimle kasten flört ediyor olabilir.

Yani yaratılışın düşüncesini anlamam gerekiyor, O benden ne istiyor?

Soru: Yani, hayatımda ne olacağını bilsem bile yine de hiçbir şeyi değiştiremeyecek miyim?

Cevap: Asla. Bunu tarihimizin bize verdiği tüm derslerde görüyoruz.

Yeni Yıl İçin İnsanlığa Bir Dilek

Dünya, giderek daha fazla darbe alarak acı çekme yoluyla gelişiyor. Ve bu karışık döngüden kurtulmak için, darbelerin neye bağlı olduğunu ve yaşamlarımızı yeni bir şekilde nasıl organize edeceğimizi anlamamız gerekir, böylece darbeler bize fayda sağlar ve bizi birbirimize ve küresel doğaya yani üst kuvvete yaklaştırır.

Sonrasında harika bir dünyada yaşadığımızı hissedeceğiz! Doğanın bütün güçleri arasındaki nazik ve dengeli bir bağ dışında, bizim dünyamızda eksik olan hiçbir şey yok. Çatışmacı güçler yerine nezaket güçleri aracılığıyla birbirimize bağlanabilseydik, kendimizi bu dünyada değil, üst dünyada, cennette hissederdik.

İyi ilişkiler kurmak için, içimizde saklı olan iyi güçleri uyandırma istediğimiz konusunda hepimizin hemfikir olması gerekir. Herkesin az çok böyle güçleri var. Ama hepimiz birlikte iyiliğe uyanmak istersek, o zaman bu mümkün olur.

2022 için yapmamız gereken şey tam olarak bu. Zaten tüm olasılıkları denedik ve tek bir şey dışında hiçbir şeyin işe yaramadığını anladık: haydi birbirimizle iyi ilişkiler kurmaya çalışalım. Düşüncelerimizle birbirimize yardımcı olacağız ki, böyle bir karşılıklı katılım, destek, birlik ve sevgiye herkes ulaşabilsin.

Kimsenin patlamasına, bağırmasına veya kötülüklerini başkalarına bulaştırmasına izin vermeyeceğiz. O zaman gerçekten başarılı olabiliriz ve 2022 aile, devletler ve tüm insanlar arasındaki ilişkilerimizde bir dönüm noktası olacak. Tüm doğayı bununla nasıl dengelediğimizi göreceğiz. Birbiriyle çatışıyormuş gibi görünen tüm doğa güçleri bir anda sakinleşecek ve tüm doğa dengeye kavuşacak.

Dünyanın her yerindeki öğrencilerimin yeni yılda Kabala bilgeliğini daha da özümsemesini ve çevrelerinde daha da geniş destek çemberleri toplamasını, böylece birlikte dünyayı daha iyiye doğru değiştirebilmemizi diliyorum.

Bu yeni yıl için tüm insanlığa dileğim: Haydi dünyanın her yerindeki tüm insanlar arasında sevgiye, bağa ve karşılıklı kucaklaşmaya gelelim. Bu tüm sorunları çözecek.

Yeni Yılınız Kutlu Olsun!