Category Archives: Tora

Neden Zohar Kitabı’nın Küçük Bir Parçası Ortaya Çıktı?

Yorum: Başlangıçta, Zohar Kitabı tüm Tora’nın, tüm Tanah’ın bir yorumuydu ve her şeyi içeriyordu.

Cevabım: Gerçekten, Zohar yorumu Tora, Peygamberler ve Kutsal Yazılar üzerine – Tanah olarak kısaltılan üç kitabın hepsi üzerine yazıldı. Ama bu kitabın sadece yüzde onu bize geldi.

Neden sadece Tora’nın tefsiri korunmuştur? Bu soruya hiçbir yerde cevap bulamadım. Bence bizim neslimiz için belki daha fazlası gerekli değildir.

Yine de Zohar Kitabı’nın yazarları, yazdıktan sonra onu hemen gizlemişse ve ancak şimdi küçük bir kısmı açığa çıkmışsa neden bu kadar çok çalıştı?

Sanırım bu kitabı birlikte yazdıkları için, ruhlar arasındaki bağı düzeltiyorlardı. Sonuçta, Zohar, bilgisayardaki bir program gibi, ruhları birbirine bağlayan bütün bir sistemdir. Yazdığınız zaman bu makineyi açarsınız ve bilgisayar, programına göre tamamen farklı bir şekilde çalışmaya başlar.

Bu programa göre,  Zohar Kitabı’nın yazarları, ruhlar arasında ortak bir bağlantı kurdular. Bugün, kendimizi bu programa, bu doğru topluluğa dahil etmek için onun sadece yüzde onuna ihtiyacımız var.

Öte yandan, kalan yüzde doksanın da aniden açığa çıkma ihtimalini göz ardı etmiyorum ve onları bir yerlerde, Kumran’ın bulduğu gibi bulacağız.

Tora’yı Almadan Önce ve Sonra İsrail Halkı

Soru: Sina Dağı’nda Tora’yı almadan önce ve sonra insanlar arasındaki fark nedir?

Cevap: Tora’yı almadan önce, insanlar sadece bir insan topluluğu olarak kabul edilir.

Soru: Ama neden? Sonuçta, Mısır’da onlar zaten “İsrailliler” olarak adlandırılıyordu?

Cevap: Doğal özlemlerinden dolayı böyle adlandırıldılar. Ama ne anlama geldiğini bilmiyorlardı ve anlamadılar. Bu nedenle, manevi koşulları hakkında söylenecek hiçbir şey yok, sadece minimaldi.

Mısır’da kaldıkları sürenin ikinci yarısında ve daha sonra, oradan çıkma girişimlerinde kendilerini kısmen egoist bir esaret içinde hissetmeye başladılar.

Ancak Sina Dağı’na yaklaştıklarında, Tora’yı, üst gücü, ihsan etme ve sevginin niteliğini kabul etme ihtiyacı ile karşı karşıya kaldılar ve kendilerini ıslah etmek için bu niteliği kullanmaya başladılar, sonra yavaş yavaş Tora’nın ışığının anlamını ifşa ettiler.

Işık, tüm 620 egoist niteliğiyle insan doğasını,  “kendisi için almaktan”, kendini tatmin etmekten, başkalarını memnun etmek ve doldurmak için ihsan etme niteliğine dönüştürmelidir.

Böylece, başlangıçta İbrahim, ihsan etme niteliği için çabalayan insanları çevresinde topladı. Bu nedenle onlar, doğrudan Yaradan’a doğru “İsrail” (Yaşar-El) olarak adlandırıldılar.

Sonra, kendilerini, egoizmlerini incelemeye başladılar yani “Mısır’a girdiler”. Ve ancak Mısır’dan ayrıldıktan sonra egoizmlerinin ıslahı başladı, onlara Tora ve egoizmlerinin ıslahları için talimatlar verildi. Bu, Tora’yı almadan önce ve sonra insanlar arasındaki farktır.

Yaradan ile Aramızdaki Perde

Soru: Zohar Kitabı ile Tora arasındaki fark nedir?

Cevap: Zohar Kitabı, Tora’nın Beş Kitabı üzerine bir yorumdur. Her pasajı yorumlar ve alegorilerin ve Tora’nın yazıldığı günlük dilin ardında neyin saklı olduğunu açıklar.

Bize öyle geliyor ki Tora tarihi, coğrafyayı ve bazı dünyevi olayları anlatmaktadır. Ve Zohar Kitabı tüm bunları bir sonraki seviyeye yükseltip ve dünyamıza inen ve  manevi her şeyi oluşturan güçlerden bahsediyor.

Zohar ile birlikte, dünyamızın resmi vasıtasıyla, dünyevi tanımlamasıyla, manevi bir koşula giriyor ve fiziksel görüntülerden değil, daha yüksek güçlerden oluşan bir dünya görmeye başlıyorsunuz.

Sizi etkileyen manevi bir matrixte olduğu gibi, onun içinde yaşamaya başlıyorsunuz, siz de onu etkiliyorsunuz. Kendinizi bedeninizden koparır, iç özelliklerinizi ve güçlerinizi çıplak bırakırsınız, beş bedensel duyunuzla (görme, duyma, tat, koku ve dokunma) hissettiğiniz her şeyden soyutlar ve kendinizi sadece ruhunuzla bağlarsınız.

Dünyadaki her şeyi kendinizden kestikten sonra, sizde kalan tüm özellikler, kuvvetler, arzular, düşünceler ve niyetler, Zohar Kitabı’nın tarif ettiği güçlerle temas kurmaya başlar. O size, kendinizi ruhunuzun içinde “tarar” gibi, şimdi nasıl sıraya koyabileceğinizi açıklar.

Kiminle uğraştığınızı daha derinlemesine anlamak için, her seferinde nasıl yeni bir düzen yaratabilirsiniz: yeni olaylar, yeni geçişler, bağlar, farklı özelliklerin kombinasyonları, düşünceler, niyetler.

Sonuç olarak, artık içsel güçleriniz biçiminde, dünyevi her şeyden ayrı olarak sizde tezahür eden ruhun, sizde Yaradan’ın niteliklerini çekmeye başladığı ortaya çıkıyor. Ama aynı zamanda bunlar sizin niteliklerinizdir; onlar sizin üzerinizde tanımlanmaktadır.

Görünüşe göre bir tarafta siz, diğer tarafta Yaradan var ve aranızda ortak özelliklerinizin tanımlandığı bir perde var. Bu ortak özellikler, nasıl değiştiğinize bağlı olarak değişebilir.

Doğru Bağ Yasasını Anlamak

Yorum: Büyük Kabalist Rabbi Akiva, Tora’nın, komşunu kendin gibi sevmek olduğunu söylemiştir.

Cevabım: Bu onun genel yönüdür, genel bir kanundur.

Soru: Orada binlerce sayfada ne anlatılmalıydı? Her şey oldukça basit: Komşunuzu kendiniz gibi sevin. Burada hiçbir şeyi açıklamanıza gerek bile yok. Ancak tarih boyunca kimsenin başarılı olmadığını gördük. Bu yasayı kimler yerine getirebilir?

Cevap: Yasanın uygulanması tek şeydir. Yazılanları anlamak imkansız olsa bile.

Bu yasa, doğanın tamamını, kesinlikle bir insanın tüm niteliklerini, onun arzu ve düşüncelerini, çağların sonuna kadar insanlığın başına gelebilecek her şeyi içerir. Bütün bunlar çok basit bir cümlede yer alıyor: Komşunu kendin gibi sev. Yani, olan her şey sadece bu kuralın uygulanması için gereklidir.

Komşunuzu sevmek, doğru birliğin yasasıdır. Tıpkı cansız seviyede olduğu gibi, proton ve elektronlardan oluşan atomlar birleşerek moleküller oluştururlar, bu yüzden insan seviyesinde insanlar da aynı şekilde birleşmelidir.

Sadece bunu içgüdüsel olarak değil, kendi başımıza yapmalıyız. Tora, bir kişiye bunu kendi başına nasıl yapacağını ve komşunu sev yasasının farkına varmasını açıklayan bir talimattır.

Ama buna nasıl yaklaşacağınızı bilmeniz gerekiyor. Her şeyden önce, kişi kendi doğasını, komşusunun doğasını, ona nasıl yaklaşacağını ve ne yapacağını bilmelidir. Bu hiç de kolay değildir! Bu binlerce kitap gerektirir.

Çevremizdeki dünyaya bakın. Bunu kim uyguluyor? Keşke her şey bu kadar kolay olsaydı! İnsanlar buna yaklaşmak bile istemiyorlar.

Yorum: Ne yazık ki, Tora’nın tam olarak söylediği şeyin bu olduğunu anlamıyoruz. Tarih boyunca bilgeler bunu asla açıklayamamıştır.

Cevabım: Bunu isteyen, bir açıklama alır. Bunun için bir Kabaliste gelip ondan öğrenmesi gerekir.

 

Tora’nın Gizli Kodu

Yorum: Hiyerogliflerden [piktograflardan] sonra ortaya çıkan ilk harflerin, İbrani alfabesinin harfleri olduğu söylenir: Aleph (א), Bet (ב) vb.

Cevabım: Onlar ortaya çıkmadılar. Yaklaşık 6.000 yıl önce yaşamış olan Adem tarafından keşfedildiler.

Bu harfleri keşfetti çünkü ihsan etme niteliği ile alma niteliğinin arasındaki ilişkiyi ve aralarındaki bağı anlamaya başladı. O, yalnızca 22 bağlantı olduğunu ve alma ve ihsan etme arasındaki bu bağlantılar aracılığıyla dünyanın tüm niteliklerini ifade edebileceğini gördü. Bu nedenle onları çizgiler ve noktalar şeklinde tasvir etti. O zamandan beri alfabeye sahibiz.

Soru: İbranice bir harfte, her şeyin başladığı siyah nokta nedir?

Cevap: İhsan etme ve iyilik niteliğine tamamen zıt bir şeydir. İhsan etme, sevgi ve iyilik, bir nesneden diğerine, yalnızca diğerinin yararı için akan olumlu niteliklerdir ve bunlara ışık denir. Bunun tersine siyah nokta denir.

Soru: Bu siyah noktayla başlayan herhangi bir harf var mı?

Cevap: Elbette.

Yorum: Ve sonra yatay bir çizgi ve dikey bir çizgi çizeriz.

Cevabım: Evet, beyaz ışığın arka planında. Beyaz kağıdın arka planında.

Soru: Harfin tamamı yazıldığında, ne anlama geliyor?

Cevap: Ben, olumsuz niteliklerin olumlu niteliklere ne ölçüde benzeyebileceğini resmediyorum.

Soru: Bu siyah harfin beyaz kağıda, beyaz ışığa benzer hale gelebileceğini mi söylüyorsunuz?

Cevap: Evet.

Soru: Peki, harfleri bir kelimede birleştirdiğimde?

Cevap: Bununla, sadece bir ihsan etme niteliğinden ikinciye ve sonra üçüncü, dördüncü ve benzer şekilde diğerlerine nasıl geçeceğinizi açıklarsınız.

Soru: Ve bir cümle yazdığımda ve bunu tamamen doldurduğumda, örneğin beyaz ışık, bu kağıt sayfası mı?

Cevap: Bunu yaparak, arka plandaki beyaz ışığa karşı tüm ihsan etme yeteneklerinizi ortaya koyarsınız. İhsan etme ve almanın kesinlikle tüm potansiyel karşılıklı niteliklerini tasvir eden Tora yazıldıktan sonra, başka bir şey yazmanın anlamı yoktur. Her şey, sadece Tora’ya yapılan her türlü ekleme ve yorumdur.

Soru: Öyleyse, Tora, insanın ihsan edici ve sevgi dolu olmaya yönelik tüm arzularını ve özlemlerini tanımlıyor mu?

Cevap: Evet.

Soru: Ya bir kişi, İngilizce, Rusça, Almanca, Ermenice veya başka bir dilde yazarsa ne olur?

Cevap: Gerçek şu ki, şu anda, yazılanları doğru bir şekilde okuyamazsınız çünkü diller sürekli olarak değişiyor. Bugün modern bir Fransız’ı ve Haçlı Seferleri sırasında yaşamış birini ele alırsanız, birbirlerini anlamazlar. Dil çok değişti!

Soru: Peki ya İbranice?

Cevap: Hayır. İbranice değişmedi. Biz iki ya da üç bin yıl önce yazılmış kitapları okuruz. Adem, Melek Raziel adlı kitabını 6.000 yıl önce yazdı ve biz onu bugün yazılmış gibi okuduk. Çok net değil ama okuduk. Tıpkı çağdaşlarımızla yaptığımız gibi Adem’le de konuşabilirdik.

Binlerce yıl önce yaşamış atalarıyla karşılaşıp onu anlayan ve onunla aynı dilde konuşan başka millet yoktur.

Ama Yahudiler kolayca yapabilir!

Soru: Kod değişmediği için mi?

Cevap: Evet. Değişemez çünkü bu, ışık ve karanlık arasındaki etkileşim, iki kuvvet arasındaki etkileşimdir.

Soru: Tora’da gömülü belirli bir kod olduğunu söylediklerinde, bu ışık ve karanlık arasındaki etkileşimle mi ilgili?

Cevap: Evet. Karanlık harflerdir ve ışık ise üzerine yazdığımız arka plandır.

Harfler, bir kişinin niteliğinin Yaradan’ın niteliğiyle eşdeğerliğini temsil eder. İnsan bu eşitliğe geldiğinde, harflerle ışık arasında hiçbir fark kalmayacaktır. Tüm harfler yalnızca ışığın niteliğini ifade edecektir.

Tüm harfler, sadece ışığın tüm niteliklerini o satırlarda, ışığın olmadığı o görüntülerde vurgulamak için vardır.

Soru: Yatay ve dikey çizgilerin farklı ışıkları temsil ettiği doğru mu?

Cevap: Evet, tabii ki. Bunda pek çok farklı işaret ve pek çok sır var, yani henüz çözemediğimiz şeyler.

Soru: Harflerde gerçekten çözülmemiş sırlar var mı?

Cevap: Elbette! Harften başka bir şey yok. Harf, bizimle üst güç arasındaki bir işarettir. Bu işaretlerden başka bir şey yok.

Soru: Işığın yukarıdan “harf” adı verilen bir şablondan geçtiğini ve bir kişinin içine damgalandığını söyleyebilir miyiz?

Cevap: Evet, bu da doğru.

Soru: Bir keresinde Sibirya’da yaşayan, en yüksek, en saf, şiirsel dille size İbranice bir mektup yazan tamamen sıradan bir kişi hakkında bir hikaye anlatmıştınız.

Cevap: Evet. Bunu öğretmenim Rabaş’a gösterdim. Ve onun temiz kalpli/alçakgönüllü bir adam tarafından yazılmış Kabalistik bir metin olduğunu, çünkü böyle bir manevi aydınlanmaya sahip olduğunu söyledi.

Soru: Bundan, tüm harflerin bizim içimizde, dünyada yaşayan herkesin içinde olduğu sonucuna varabilir miyiz?

Cevap: Evet. Daha sonra bu adamla tanıştım, hiçbir şey anlamadı ya da bilmiyordu. Yıllar sonra Sibirya’dan serbest bırakıldığında İsrail’e geldi. İçinde o zamanlar yaşadığı durumdan geriye hiçbir şey kalmamıştı. Ona kısa bir ani ışık şeklinde verildi çünkü çok acı çekiyordu. Tüm gücüyle kendisinden, vücudundan çıkmak istemişti! Ve bu gerilim onu, İbranice yazabilecek duruma getirdi. Sadece onun aracılığıyla dünyaya geldi.

Soru: Yani bunun, onun duası olduğunu söyleyebilir miyiz?

Cevap: Elbette.

Sözlü ve Yazılı Tora

Soru: Sözlü Tora ve yazılı Tora nedir?

Cevap Sözlü Tora, hem öğretmenin hem de öğrencinin belirli bir manevi derecede bir arada oldukları ve bunun aracılığıyla birbirleriyle iletişim kurdukları anlamına gelir. Yazılı Tora, onların edindikleri her şeyin metinlere yazılması ve birinden diğerine geçmesidir.

Soru: Bu, Musa’nın Sina Dağı’nda Yaradan’dan aldığı şeyin sözlü Tora olduğu anlamına gelir. Ve 1000 yıl sonra tüm bunlar yazıldığından, Kabala açısından bu artık sözlü olarak kabul edilmiyor mu?

Cevap: Kabala’nın bakış açısından, sözlü Tora, kişinin kendi içinde edindiği her şeydir. Bunu tarif etmek veya iletmek neredeyse imkansızdır çünkü bu sadece onu iletmek istediğiniz kişinin edinimine bağlıdır.

Kişinin İçindeki Üç Tür Arzu

Soru: Tora’nın anlatılarında, her biri kişinin içsel arzularını kişileştiren birçok karakter vardır. Kabala’daki temel koşul, egoizminizden çıkış anlamına gelen, Mısır’dan çıkıştır. İçimizdeki “Mısırlılar” kimlerdir?

Cevap: “Mısırlılar”, bizim her tür egoist niteliklerimizdir. Bu karakterlere bağlı olarak küçük veya büyük olabilirler.

Rabaş’ın makalelerinde “Mısırlılar”ın, içimde “Eylem yapın, niyet önemli değil. Bu senin için değil, henüz yeterince olgun değilsin.” diyen arzular olduğu yazar.  Yani egoist niteliklerim beni sakinleştirir ve beni niyetlerden uzaklaştırır; niyetler esas olan şey değildir, esas olan eylemlerdir.

Yorum: Birincil kaynaklarda bile, niyet olmadan eylemler için bir tür destek bulabilirsiniz.

Cevabım: Birincil kaynakları nasıl gördüğümüze bağlı. Doğrusu, Tora niyetlerden bahseder.

Yorum: Ama aynı zamanda sık sık şöyle diyorsunuz: Eğer gücünüz yoksa, asıl şey bir şeyler yapmaktır ve niyet daha sonra gelecektir.

Cevabım: Evet, ama yaparsın ve niyet daha sonra gelir.

Yorum: Ayrıca içimizde “dünyevi” denilen arzulara sahibiz. Hemen hemen tarafsızdırlar. Onlar sadece niyetten değil, birleşmek için harekete geçme gücünden bile yoksundurlar.

Cevabım: Bu tür durumlar, bir hedefe doğru ilerleyen bir kişide bile ortaya çıkar. Ve diğer insanların hiçbir eyleme veya niyete sahip değildir. Onlar sadece temel egoizmleri içindedirler.

Diyelim ki derse gitmen gerekiyor. Ancak, niyet bir yana, grup içinde bir şeyler yapmaya gidecek güç bile yoktur. Buna dünyevi arzu denir. Kişi, yalnızca doğal hareketleri, güdüleri tarafından yönlendirilen küçük bir hayvan gibi davranır.

Ve “Mısırlıların” arzuları zaten bir ideolojidir: esas olan şey, niyet hiç önemli değilken, emredileni açıkça yerine getirmektir. Buna “Mitzvot anashim melumadam ” denir yani bana bu şekilde öğretildi ve yapıyorum. Yani, eylemlerimle, doğamı değiştirmeden, niyetimi değiştirmeden Yaradan’ı ifşa edebilirim.

Mekanik eylemler yapması gereken bir makine gibiyim. Ve onlarla, yine de niyetin yerini aldığı varsayılan her türden cümleyi söylemek zorundayım: kutsamalar ve benzeri gibi.

Ayrıca insanda “büyük karışım” anlamına gelen, “Erev rav” denen bir tür arzu vardır. Bunlar, “kendi iyiliği için” niyetiyle eylemler gerçekleştiren, gruplar halinde organize olmuş kişilerdir.

Soru: Mısırlıların aksine, bir niyete sahipler mi?

Cevap: Hayır, Mısırlılar egoizmin bir sonraki seviyesidir: “Hem bu dünyada hem de sonraki dünyada ödül kazanmak için her şeyi yaparım.”

Ve  “Erev rav” ile ilgili olarak, Yaradan’dan korktukları, ancak Firavun için çalıştıkları söylenir, çünkü tüm eylemleri kendileri içindir.

İyi İle Kötü Arasındaki Yol

Her zaman içimizdeki tüm kötü nitelikleri ışığın nitelikleriyle telafi ederek nasıl dengeleyeceğimize bakmalıyız. “Sevgi tüm günahları örter”, yani her zaman tüm parçalar arasında doğru bağı kurmalıyız: kendi içimizde ve aramızda ve çevremizde.

Tora, cansız doğaya, bitkilere, hayvanlara, insanlara ve üst güç olan Yaradan’a , yani doğanın bir alan, mükemmellik biçimini alması için beş arzu seviyesinin nasıl düzenleneceğine dair yasaları açıklar.

Böylesine mükemmel bir form yaratmaya çalıştığımızda, her şeyi yaratan kaynağı, üst gücü ifşa ediyoruz. Yaşamımız, tüm parçacıkları her yöne dağıtan negatif bir kuvvetle, tamamen paramparça olan Büyük Patlama ile başlar. Ve sonra parçacıklar toplanıp birbirleriyle birleşince yaratılış başlar. Çalışmamızı böyle görmemiz gerekiyor: Doğanın tüm karşıt parçalarını toplamak ve birbirlerini destekleyecek şekilde bir araya getirmek.

Kötülük ortadan kalkmaz çünkü iyilik, kötülük olmadan var olmaz. İnsanlık bunu anlamadığı sürece, savaşa yaklaşacaktır. Sonuçta, doğanın kanunlarını anlamıyoruz, buna bağlı olarak ayrılığımız sadece büyüyecektir, ve bizler bunun üzerine birliğe ve bağa gelmeliyiz.

Küçük bir çocuk yalnızca iyi şeyleri kabul edebilir. Ancak bir yetişkin, problemsiz bunun imkansız olduğunu anlar. Kişinin gelişimi sırasında, kişi kötülüğün dışarıda değil, kendi içinde olduğunu anlar ve kötülüğü düzeltmek için onu sevgiyle, bağ kurarak telafi etmek gerekir. Ayrılık ve bağdan başka bir şey yoktur.

“Barış” (Şalom); “mükemmellik” (Shlemut), tamamlanma anlamına gelir. Kötülük kalır çünkü o Yaradan’dan gelmiştir. Ama Yaradan’dan bize iyiyle kötü arasında bir orta çizgi inşa etmemiz için, iyi olan ikinci bir güç vermesini talep ederiz. Yaradan’ın kötü ya da iyiyle ilgili olmadığı gibi, biz de iyiyle ve kötüyle ilişki kurmayız, ancak kendimizi sadece orta çizgide aralarında organize etmek isteriz.

Bu orta çizgide, O’nunla birlikte çalışarak Yaradan’ı giderek daha çok keşfederiz. İfşa olan tüm kötülükleri iyilikle örterek, orta çizgiye geliriz ve her şeyin Yaradan’ı ifşa etmek ve O’nunla bir bağ kurmak için olduğunu anlarız. Bu nedenle, “Sevgi tüm günahları örter” tavrıyla Yaradan ile bir ilişki kurar ve O’nunla bütünleşiriz.

Zohar Kitabına Neden İhtiyacımız Var?

Soru: Zohar Kitabına neden ihtiyaç vardı? Sonuçta, ilk kısmı Musa tarafından yazılmış olan Tora var. Temel kabul edilir.

Cevap: Tora’nın içinde ne var? Onunla ilgili hiçbir şey anlamıyoruz. Ve Zohar’ı açarsanız, bunun Tora üzerine Kabalistik bir yorum olduğunu söyler.

Kabalistik yorum ne demektir? Musa gerçekten temel bir kitap yazdı, ama o şifrelenmiştir. İçinde tek ama çok derin bir kod vardır. Dalların dili denilen durumda yazılmıştır.

Kabala bunun ne olduğunu açıklar ve Musa’nın kitabında tam olarak neyin ima edildiğini anlamamıza yardımcı olur. Sonuçta, Tora herkes tarafından eski bir kabilenin tarihini anlatan tamamen sanatsal bir eser olarak algılanır. Anlatı dili ile yazılmıştır.

Kabala bize bunun aracılığıyla üst kökleri görmeyi öğretir – dünyamızda karşılık gelen eylemlere neden olan güçleri, bu güçlerin seviyesine yükselmeyi, dünyamızı yöneten sistemi anlamayı ve bu sisteme dahil olmayı öğretir, böylece dünyamızı onun aracılığıyla aktif olarak yönetebilir ve kendimizi ve tüm dünyayı düzeltebiliriz.

Tora: Orijinali Mi Yoksa Çeviri Mi?

Soru: Kişinin Tora’yı sadece orijinal dilde mi okuması gerekir? Tora’nın ve Zohar Kitabı’nın anlamını, Rusçaya çevrildiği şekliyle anlamaya çalışmak faydasız mıdır?

Cevap: Tora’yı hem orijinalinde hem de tercümesinden okumak faydasızdır çünkü insan, Tora’nın ona gerçekten ne söylemek istediğini anlamayacaktır.

Tora’yı herhangi bir dilde çalışmak için, kişi önce Kabala çalışmalıdır. O zaman Tora’da saklı anlamı anlarız.