Category Archives: Tora

Fiziksel ve Manevi Yasalar Arasındaki Fark

Soru: Tora’nın ilk emri, Yaradan’ın önünde korkudur. Yaradan’ın emirlerini uygulayamayacağım için mi korkmalıyım?

Cevap: Evet, çünkü Yaradan’ın emirleri doğanın yasalarıdır. Eğer bunları uygularsak, doğayla uyum içinde hissederiz. Ama eğer uygulamazsak, o zaman onların olumsuz sonuçlarını kendi üzerimizde yaşarız.

Soru: O halde bir seçeneğim var: Onlara uyarım ya da uymam. Peki, bunlar yerçekimi yasası gibi uymam gereken yasalar değil mi?

Cevap: Bunlar bir şekilde farklı yasalardır, ancak fiziksel yasalarıyla aynı etkiye sahiptirler. Bunları görmezden gelirsek, bunun için cezalandırılırız.

Ancak Tora’nın yasalarının, kişinin dünyayla, kendi türüyle olan ilişkisi için geçerli olduğunu yani insanlar da dahil olmak üzere doğanın cansız, bitkisel ve hayvansal seviyelerine uygulanan, fiziksel yasalarından farklı olduğunu hatırlamalıyız.

Kabala biliminde incelediğimiz yasalar, insanlar arasındaki ve insanlar ile Yaradan (yüce yönetici güç) arasındaki ilişkilerle ilgilidir.

Yaradan Sevgisinin Dünyasında

Tora’nın ikinci emri, Yaradan’a olan sevginin emridir. Bu, Yaradan’ı tüm dünyayı ve tüm insanlığı tutan mutlak iyi bir güç olarak hissetmemiz, edinmemiz ve tanımlamamız anlamına gelir. Bu nedenle Yaradan’a daha yakın olmak istiyorsak, O’nun gibi herkese iyilikle davranmalıyız.

Yaradan bir kişinin ruhunu elinden alsa bile, kişinin yine de O’nu sevmesi gerektiği söylenir. Başka bir değişle, doğada sizin anlayışınıza göre yanlış görünen bir şey görseniz bile, bunun, sizin gerçeği bu şekilde algılamanız olduğunu anlamalısınız.

Yaradan’ın tüm yasaları iyidir ve Yaradan’ın yaratılan varlıklara olan mutlak sevgisi tarafından belirlenir.

Neden Tora’da 613 Emir Varken Zohar’da Sadece 14 Emir Vardır?

Bunun nedeni Zohar’ın tamamen farklı bir derecelendirme sistemine sahip olmasıdır çünkü 14 temel emrin her biri birkaç emre daha bölünmüştür.

Bu bize üzerinde çalışmamız gereken çok sayıda talimat gibi görünebilir ama aslında oldukça basittirler. Tüm emirler doğanın yasalarına nasıl uyabileceğimiz ve doğayı, toplumu ve kendimizi nasıl olumlu yönde etkileyebileceğimiz üzerine kuruludur.

Emirler, insan yapımı icatlar değildir. Kabalistler tarafından doğanın içsel yasalarına ve güçlerine ulaşmalarından yola çıkılarak yazılmışlardır. Eğer kendimizi bu yasalara adapte etmek istiyorsak, kendimizi belli bir şekilde yönetmemiz gerekir.

Doğanın yasaları, ihsan etme yasalarıdır. Bizim niteliklerimiz ise bunun tam tersidir. Emirler cansız, bitkisel ve hayvansal seviyelerde yüzeye çıkan arzuları doğa yasalarıyla denge içinde nasıl yönlendirebileceğimize dair doğanın talimatlarıdır.

Dünyamız Manevi Sonuçların Dünyasıdır

Soru: Tora, üst güçle iletişimin yasalarını anlatır. Bu yasalar dünyamızda kök ve dal olarak mı kendilerini gösteriyorlar?

Cevap: Bazıları öyle, çünkü Yaradan etrafımızdaki doğanın tamamıdır, Elokim, Gematria’da Teva (doğa) ile aynıdır. Ve eğer ona doğru davranırsak, o zaman doğal olarak Yaradan denilen üst gücü doğru bir şekilde etkileyeceğiz ve bu sayede o da bizi doğru bir şekilde etkileyecektir.

Yorum: Kafa karıştırıcı olan da bu. Bir tarafta, prensip olarak Tora’yı yorumlayan ve onu deşifre eden Zohar Kitabı’nda Tora’nın dünyamız hakkında tek bir kelime bile söylemediği, sadece zaman ve mekânın dışındaki durumlar hakkında konuştuğu yazılıdır.

Cevabım: O, bu dünyamızın üstündeki güçlerle ilgili.

Soru: Evet. Öte yandan Tora’daki bazı şeylerin tezahürlerini dünyamızda da görmekteyiz. Bazı köklü gelenekler vardır. Bunu kişi nasıl anlayabilir?

Cevap: Dünyamız hakkında çok az şey söylenmiştir çünkü dünyamız bir sonuçlar dünyasıdır. Eğer üst gücü, yani Yaradan’ı, giderek daha doğru bir şekilde O’na benzeyeceğimiz gerçeğine göre etkilemeye başlarsak, o zaman doğal olarak O’nun dünyamız üzerindeki etkisi bizim için olumlu olacaktır.

Başka bir deyişle, emir, kişinin kendisi için olan niyetini, ihsan etme uğruna, Yaradan uğruna bir niyete dönüştürme eylemidir.

Böyle bir eylem, ancak kişinin Yaradan ile doğrudan temas halinde olması durumunda mümkündür. Ve bundan önce kişi, dünyamızda sanki manevi olanlara hazırlık niteliğinde olan, basit mekanik eylemler gerçekleştirir.

 

Birlik, Dünyayı Ve Her Birimizi Kurtaracak

Modern insan, Yaradan’dan gittikçe uzaklaşıyor ve giderek daha da kötüleşiyor gibi görünüyor, ancak bunun nedeni ışığın avantajının karanlıktan ortaya çıkmasıdır. Dolayısıyla, bu mesafe, tam olarak Yaradan’a yaklaşmanın işaretlerinden biridir ve Mesih’in nesline ait olduğumuzun bir işaretidir.

Bu, bugün ya da yarın üst ışığı ifşa etmeye başlayacağımız ve manevi merdiveni tırmanacağımız anlamına gelmez. Ancak dünyamızın, doğanın üst gücünün bizimle çok sıkı bir hesaplaşma içinde olduğu bir döneme girdiği açıktır ve bizim de acele etmemiz ve ilerlememizde bu güce mümkün olan her şekilde yardımcı olmamız gerekiyor.

Dünyayı ve her birimizi ancak birliğimizin kurtaracağını insanlara anlatmalıyız; aksi halde insanlık kendi kendini yok etme aşamaya gelecektir.

Mesih’in dönemi, insanların, Kabala bilgeliği ve Zohar Kitabı tarafından bize iletilen mesajı daha iyi anlama kapasitesine sahip oldukları bir zamandır. Bu mesaj, yukarıdan bize yaklaşmak ve kendini ifşa etmek isteyen bir gücün olduğunu söyler. Bu güç, kendisini keşfedebilmemiz, ona ulaşabilmemiz ve ona benzer hale gelebilmemiz için, duygularımızı ve zihnimizi değiştirmeye çalışır.

“Yukarıdan” demek, bu gücün bizim gibi egoistçe almaya değil, tamamen ihsan etmeye yönelik olduğu anlamına gelir. Yukarıdan demek ihsan etme, aşağıdan demek ise almak anlamına gelir.

Tora kişiyi etkileyen ve onun tüm arzularını geliştiren, onları doğru bir şekilde birbirine bağlayan bir ışıktır, böylece kişi yukarıdan gelen mesajı doğrudan alabilir, onunla dolabilir ve üst güçle bağ kurabilir.

Açık Tora ile meşgul olmak, kişinin yapabileceği türden bir çalışmaya başlamak anlamına gelir; bu, hayatın anlamını ve amacını keşfetmek isteyen dostlarla bağ kurmaktır. Bu yapmak için, “her biri dostuna yardım edecek” ilkesiyle hareket eden, birbirinin sevgisini kazanmak için çabalayan, giderek genişleyen bir çevreden oluşan bir grupta bir araya geliyoruz.

Bu savaş, bize tüm varoluş hakkımızın ancak birliğimize bağlı olduğunu açıkça gösterdi. Bugün bu zaten herkes için nettir.

 

Tora ile Zohar Kitabı Arasındaki Fark Nedir?

Soru: Tora ile Zohar Kitabı arasındaki en büyük fark nedir?

Cevap: Sadece Tora’nın üslûbunda, sunumunda ve mutlaklığındadır. İçinde ne yazıyorsa mutlaktır. Zohar Kitabı’nda yanlış yorumlanabilecek pek çok ifade vardır.

Zohar genel itibariyle kendi içinde tamamlanmamıştır. Başlangıçta, yaklaşık otuz ciltten oluşuyordu. Bugüne kadar sadece küçük bir kısmı bulunmuştur, yani eksiktir, parça parçadır ve Tora’ya benzediğini iddia edemez.

Ancak sunumunun gücü açısından Zohar, bizi Tora’dan çok daha fazla etkiler.

Egoizm Dağının Üzerine Yükselmek

Tora’da anlatılan bütün koşullar, coğrafyadan, İbrahim’in grubunun Mısır’dan ayrılıp Sina Dağı’na yaklaşmasından, çölü aşıp İsrail Toprağı’na girişinden değil, insanların içsel koşullarından söz eder. Onlar, büyük bir egoizm gelişimi hissetmeye başladılar. Onlar için zordu ama yavaş yavaş birbirlerine bağlı olarak sürekli yükselip düştükleri ve sevgi, dostluk ve “komşunu kendin gibi sev” koşulunda kalmaya çalıştıkları bir noktaya geldiler.

Bu bazen işe yaradı bazen de yaramadı ama egoizmden kurtulmaları gerektiğini anlayana kadar böyle devam etti çünkü egoları o kadar büyük hale geldi ki onunla başa çıkmak imkânsızdı.

Bu dağa hemen atlayamazsınız, ancak yavaş yavaş egoyu kullanabildiğiniz ölçüde ortaya çıkarırsınız, onun üzerine yükselirsiniz ve böylece içinizde sürekli olarak olumsuz nitelikler ifşa olsa da kendinizi yükseltirsiniz. Ama onlardan korkmazsınız. Onlar sayesinde, onları doğru kullanarak yükseldiğinizi anlarsınız ve bu sizin manevi yükselişinizdir.

İbrahim’in grubu birbiriyle bağ içinde, “Mısır” denen egoizmden bu şekilde koptu, ayağa kalktı ve kendi üzerlerinde çalışmaya başladı. İlk olarak, birbirlerine zarar vermemek için karşılıklı yardım ilişkisi kurmaya başladılar çünkü bundan önce birbirlerine bağırıp çağırmaya hazırdılar. Sina Dağı, aralarındaki nefret dağını temsil eder.

Onların bu koşullarına, “çöl” denilebilir çünkü ihsan etme çalışması, egoizme herhangi bir doyum getirmediği için, bundan tat almamışlardır. Böylece, tamamen Bina seviyesine yükselene kadar, 40 yıl boyunca kendi üzerlerinde çalıştılar.

Sonra, sözde çölde 40 yıl dolaşma koşulundan geçtiler.  Dolaşmak, sürekli bir arayışı sembolize eder: Kendimden sürekli yükselttiğim bu egoizm içinde, Bina niteliğini, ihsan etme niteliğini nerede bulabilirim?

Kabalistik Bilgi Aktarmak İçin Diller

Yorum: Zohar Kitabı‘nda pek çok farklı isim var, ancak Baal HaSulam, özellikle Talmud Eser Sefirot’ta daha fazla manevi terminolojiye sahiptir.

Cevabım: Fark nedir? Bu sadece bir tanımlama. Manevi dünyayı tanımlamak için dört dilimiz var: Tora’nın dili, Talmud’un dili, efsanelerin dili ve Kabalistik dil.

Kabalistik dil en doğrudur çünkü tüm seviyeleri, nitelikleri ve etkileşimleri matematiksel ve fiziksel olarak tarif eder. Elbette bu lirik bir dil değil; bu kuru bir dildir. Ama ne yapabiliriz? Bilimde bu hep böyledir!

Diyelim ki şimdi ağlıyorsunuz ve üzgün hissediyorsunuz. “Ona on gram filan şeyden verin” diyorum. Sana enjekte ediyorlar, sen sakinleşiyorsun ve ben diyorum ki: “Şimdi bu heyecan seviyesinden şu heyecan seviyeye indi.”

Zohar, ne kadar “enjeksiyona” ihtiyacınız olduğunu ve hangi seviyeden hangi seviyeye ineceğinizi işte böyle anlatır. Ama aynı zamanda, duyularınızı aktarmaz. Ancak farklı bir formda yani farklı bir tanımla bunları aktaracaktır.

Bu nedenle fark etmez çünkü aynı şeyden bahsediyoruz; sadece kişiye farklı açılardan yaklaşıyoruz.

Yeni Bir Koşula Geçiş

Tora’da, bazı kötü karakterlerin ağaçlara asıldığı hikâyeler vardır. Kural olarak, daha iyisini hak etmedikleri için asılırlar.

Kişinin muhtemelen dünyamızdan alması gereken iyi tavrı tükettiği ve artık ortadan kaldırılması gerektiği gerçeğinden bahsediyoruz. İnsanlar için iyi bir şey yapacağına dair ümidi kalmamıştır ve bunun sembolü olarak bir ağaca asılır.

Yorum: Kabalistler her şeyin, en olumsuz olanın bile bir tür anlamı ve amacı olduğunu söylerler ama bu yıkımla ilgilidir.

Cevabım: Hayır, ölüm ya da asılma henüz nihai yıkım değildir. Onu yaksalar ve külleri rüzgârda savursalar bile, yine de son değildir. Bunu bir sonraki safha olan ıslah izler. Örneğin: su ısıtılırsa gaz haline gelebilir; donarsa katılaşır, başka bir duruma geçer. Ölüm de aynıdır, sadece farklı bir koşuldur, bir ıslahtır.

İki Durum: Küçüklük ve Büyüklük

Soru: Rabbi Nachman, Zohar Kitabı’nı okurken, onu anlamakla ödüllendirilene kadar çok kez ağladığını yazıyor. Bu “ağlama” durumu nedir?

Cevap: Ağlamak, kişinin Yaradan’a yaklaşmak için daha da büyük bir çaba sarf etmek için, daha fazlasını anlayamadığı ve göremediği için üzüntü duyduğu küçüklük durumunu (Katnut) temsil eder.

Soru: Ayrıca şunları yazıyor: “Onlar (Raşbi’nin öğrencileri) birbirleriyle bağ ve birlik içinde olmalarına rağmen, bu bağ geçiciydi ve ilk sütunun birliği yani tek bağ olarak adlandırıldı. Ve sonra Rabbi Şimon, bu bağın güçlü ve sağlam olması için onları ikili bir bağ ile bağlamak istedi.” Bu iki çeşit bağ nedir?

Cevap: Biz yalnızca onları tek bir sistemde, tek bir onluda, tek bir ruhta birleştirmekten bahseden Tora’yı okuyan insanlar arasındaki bağdan bahsediyoruz.

Gerçek şu ki, yalnızca arzuları ihsan etmeye yönelik bir bağ vardır, küçüklük bağı denilen, bir küçüklük durumu (Katnut). Ve bir büyüklük (Gadlut) durumunu, kişinin ıslah olmuş durumdaki güçlü egoist arzularını içeren bir bağ vardır.

Herkes için Zohar‘da, Baal HaSulam’ın yorumlarıyla şöyle yazılmıştır: Birbirini sevmeyen tüm o dostlar, kendi vakitlerinden önce dünyayı terk ederler (Herkes için Zohar, Ki Tissa 54). Raşbi’nin zamanındaki tüm dostların arasında ruh sevgisi ve maneviyat sevgi vardı. Ruh sevgisi, küçüklük (küçüklük durumu) seviyesindeki sevgi demektir. Ve maneviyat sevgisi, büyüklük (büyüklük durumu) seviyesindeki sevgidir.

Bu nedenle onun neslinde Tora’nın sırları ifşa oldu. Rabbi Şimon, “Birbirlerini sevmeyen tüm dostlar, kendilerini doğru yoldan saptırırlar” derdi, çünkü onlar, alma arzuları da ihsan etme için çalıştığında, kendilerini büyük sevgi durumuna geliştirmemişlerdir.

Ayrıca Tora’da sevgi, kardeşlik ve hakikat olduğu için Tora’ya bir leke koyarlar.