Category Archives: TES

Orijinal Kaynaklar Nasıl Anlaşılır?

Yorum: Öyle oluyor ki, On Sefirot Çalışması dersinden sonra bir öğrenci: “İki saattir TES dersinde oturuyorum ve çok çabalamama rağmen hiçbir şey hissetmiyorum” diyebiliyor. 

Cevabım: Hiçbir şey yapamazsınız. İki saat veya iki yıl daha oturabilir. Bu o kadar kolay olmayacak. Kendisinde ihsan etme niteliği belirinceye kadar TES’i hissetmeyecektir. 

Yorum: Zohar‘ı çalışmaya başladığımızda, bize alışılmadık bir şeyin ifşa edildiğine dair bir his vardı. En azından insanlar öyle düşündü.

Cevabım: Çünkü kendilerine artık her türlü mucizenin ortaya çıkacağını, göklerin açılacağını, tiyatral ve ilahi bir şey olacağını zannettiler.

Ancak Zohar, kendini açan bir kişinin ne anladığından bahseder. Sonuçta, kişinin kendisini buna açması gerekiyor. Bu olmazsa, Zohar gizli bir kitap olarak kalır. Bu yüzden gizli olduğu söylenir. Ve o nasıl açılır? Kendinizi açın ve o zaman bu olduğu ölçüde, sizin içinizde de onun açıldığını göreceksiniz 

Yorum: Ama insanlar bunu bir tür içsel titreşim olarak hissettiler. 

Cevabım: Bu sadece “çocukça” bir heyecan. Hepsi bu. Saf insan izlenimi. 

Kabalistik Bilgi Aktarmak İçin Diller

Yorum: Zohar Kitabı‘nda pek çok farklı isim var, ancak Baal HaSulam, özellikle Talmud Eser Sefirot’ta daha fazla manevi terminolojiye sahiptir.

Cevabım: Fark nedir? Bu sadece bir tanımlama. Manevi dünyayı tanımlamak için dört dilimiz var: Tora’nın dili, Talmud’un dili, efsanelerin dili ve Kabalistik dil.

Kabalistik dil en doğrudur çünkü tüm seviyeleri, nitelikleri ve etkileşimleri matematiksel ve fiziksel olarak tarif eder. Elbette bu lirik bir dil değil; bu kuru bir dildir. Ama ne yapabiliriz? Bilimde bu hep böyledir!

Diyelim ki şimdi ağlıyorsunuz ve üzgün hissediyorsunuz. “Ona on gram filan şeyden verin” diyorum. Sana enjekte ediyorlar, sen sakinleşiyorsun ve ben diyorum ki: “Şimdi bu heyecan seviyesinden şu heyecan seviyeye indi.”

Zohar, ne kadar “enjeksiyona” ihtiyacınız olduğunu ve hangi seviyeden hangi seviyeye ineceğinizi işte böyle anlatır. Ama aynı zamanda, duyularınızı aktarmaz. Ancak farklı bir formda yani farklı bir tanımla bunları aktaracaktır.

Bu nedenle fark etmez çünkü aynı şeyden bahsediyoruz; sadece kişiye farklı açılardan yaklaşıyoruz.

On Sefirot Çalışması Nasıl Hissedilir?

Soru: “Kalpteki nokta”ya sahip olan bir kişinin, On Sefirot Çalışması’nı (TES) asla anlayamayacağını ifade etmeniz ne anlama geliyor?

Cevap: Kalpteki noktaya sahip olan ve onu geliştiren kişi, TES‘i ancak manevi gelişimi ölçüsünde anlayacaktır. Ve henüz manevi olarak gelişmemişken, bunu tamamen mekanik olarak algılayacak ve bu ona hiçbir şey vermeyecektir. Bir şekilde TES ile bağ kurmaya çalışacak, ancak genel olarak yaklaşım bu değil.

Ben de eskiden böyleydim. Maneviyata ulaşmak için çabalıyordum ama kendimi On Sefirot Çalışması‘nın önünde bulduğumda, onu fizik gibi çalışmaya başladım. Ona nasıl yaklaşacağımı ya da onu nasıl tutacağımı pek de bilmiyordum. Bu bir süre devam etti.

Ve manevi duyumlar yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladığında, ben de onlara göre uyandım.

Soru: Yani buna mekanik bir yaklaşımla mı geldiniz?

Cevap: İlk başta evet, yaklaşımım tamamen mekanikti. TES‘in herhangi bir bilim gibi olduğunu, çalışmanız gerektiğini ve sonunda anlamaya başlayacağınızı düşündüm. Ama sonuç olarak, bir duyguya ve bunun sayesinde ne hissettiğimi anlamaya geldim.

Ve ondan önce, ilk yıllarda, materyale duygularla girmeye çalışmadan, spekülasyon yapmak için çok zaman harcadım. Genel olarak duyguları görmezden geldim. Sadece saf bir aklın, maymundan bir insan yapacağına ve bu nedenle duygularımızdan herhangi birinin içimizdeki hayvan olduğuna inanıyordum. İstersen duygularını tatmin et ama bunu yüce bir şeyle karıştırma diye düşündüm; bu senin hayvanın, neden onu daha fazla geliştiriyorsun?

Ve bir insanın, bir hayvanın ötesinde gelişmesi gerçeği benim için anlaşılmazdı. Başkalarına yönelmek, başkalarına dâhil olmak, özgecilik, sosyalizm, komünizm vb. hepsi bana göre çok iğrenç, tamamen gerçek dışı, gereksiz ve çirkindi. Bu nedenle, bana “dost sevgisi”, “dostluk içinde olmak” dendiğinde, bu nasıl bir ana okuludur?!

Perdede bazı hisler olduğunu hissetmeye başlamadan önce birkaç iyi yıl geçti. Prensip olarak, bir kişinin bunu yapması 20 ila 30 yıl sürebilir.

Manevi doğum en zor olanıdır çünkü bu koşul içinde, önceki tüm astronomik ve jeolojik süreçlerden geçersiniz. Manevi anlamda, büyük patlama noktasından itibaren kendinizi geliştirmeye başlıyor gibisinizdir. İçinizde insan ortaya çıkmaya başlayana kadar, doğanın cansız, bitkisel ve hayvansal seviyelerinden geçersiniz. Ve bu insan, başkalarıyla olan bağınızın bir ölçüsüdür.

Soru: On Sefirot Çalışması‘nın duyusal girişine hangi noktada ulaştınız? Sonuçta, geçmişte bilimle yakından ilgiliydiniz.

Cevap: Ben çok büyük bir egoisttim, yalnızca saf bilime, deneyime ve gerçeklere inanan, duygulara inanmayan bir mühendis idim. Psikoloji benim için tamamen hükümsüz bir şeydi.

Soru: Peki duyusal hislere nasıl geldiniz?

Cevap: Bu, gelişmekte olan bir gücün etkisidir ve hiçbir şekilde yönlendirilmemiştir. Başka hiçbir şey değil! Bu şekilde, bu güç beni geliştirdi ve aniden, arzuların önce geldiğini ve ancak onlardan sonra arzuların incelemesine yönelik düşünceler, bazı hesaplamalar ve araştırmalar olduğunu anlamaya başladım.

Manevi Vizyon

Baal HaSulam, TES, Cilt 1, Histaklut Pnimit: Gerçekten de Cennetin görüntüsüne gözleri açılmamış ve bu dünyanın dallarının Üst Dünyalardaki kökleriyle bağlantısındaki yeterliği edinmemiş kişiler duvarları kazıyan körler gibidirler. Onlar tek bir kelimenin bile gerçek anlamını anlamayacaklardır zira her kelime köküyle bağlantılı olan bir dalın ismidir.

Sadece bu kelimeyi konuşma dilinde açıklamaya uygun gerçek bir bilgeden çeviri alırlarsa ki bu bir dilden diğerine, dalların dilinden konuşma diline çevirmektir, o zaman kişi manevi kelimeyi olduğu gibi açıklayabilir.

Soru: Kabala’da manevi vizyon nedir ve kim kör olarak tanımlanır?

Cevap: Kabala’da kör bir kişi, yansıyan ışığa sahip olmayan, Ari’nin yazdığı gibi, gözlerinden ışık gelmeyen kişidir.

Hayatımızda bile, arkamızda biri baksa, onu hissederiz çünkü kişinin gözünden gelen bir bakışta güç vardır ve bir başkası tarafından hissedilir. Kör, ondan gelen bu güce sahip olmayan biridir.

Soru: Kişinin kendisi, kör olduğunu ve birine tutunması gerektiğini anlar mı?

Cevap: Hayır, henüz hiç bir şey yapamaz çünkü ondan gelen, ihsan etmek isteyen hiçbir manevi enerji yoktur.

Üst Sistemin Dilini Anlayabilir Miyiz?

Soru: Kişi daha üst bir sistemin dilini anlayabilir mi ve aynı dili konuşmaya başlayabilir mi?

Cevap: Üst yönetimin programını kavradığımız ölçüde, ona dahil olabiliriz. Her aşamada, her on Sefirot için, bizlere erişim, dahil etme kodu verilir.

Ve böylece, yavaş yavaş, üst yönetime dahil olmak, ondan sinyal almak ve sinyal vermekle, onun ayrılmaz bir parçası ve bu sistemin aktif bir unsuru haline geliriz.

Can We Understand The Language Of The Higher System?

Yaradan’ı Harflere Göre Okumayı Öğrenmek

Işık, ihsan etme niteliği, karanlığa, kaba doğru, bir arzu, alma niteliğine doğar. Daha sonra, Işık onu dört seviyede geliştirir-seviyeler, durumlar-birbiri ardına gelir, ta ki arzu varolduğunu hissetmeye karar verdiğinde ve sonunda Işık’ın, Yaradan’ın ondan ne beklediğini anlayana kadar.

Işık onunla bağ kurmak, tam bir olmayı ister, buna sonsuzluğun dünyası denir.  Fakat haz alma arzusu buna dayanamaz çünkü Işık’ın zıttını, Işık ile bir olamamayı (birleşememeyi) hisseder. Yaratılmış insan geliştiğinde, Işık’ın niteliğini anlamaya başladığında, sonra, bunun zıtlığı sayesinde kendisini anlamaya başlar. Kendisini Işık’ın niteliklerinden zıt olarak görmeye başlar. Yaradan bir olmak, sevgi ister. Bu şekilde Yaradan ile olan böyle bir bağa “sonsuzluğun dünyası” denir.

Bu, zengin bir adamın fakir arkadaşını evine çağırıp, tüm zenginliğini vermesi ve şunu sorması gibi: “Daha ne istersin?”, fakir adam der ki: “Ben  bu zenginliği kendi başıma kazanmak isterim”.  Nitekim zengin adam ona bunu veremez.

Daha sonra Yaradan, yaratılmış olana, arzusunu yerine getirmesi için yardım eder. Nitekim, yani bağımsız ol ve Yaradan’a benzer tutum ile kendince özgür irade ile bu sunulanı geriye öde. Bu sebeple, Yaradan kulunu ilk durumdan yani sonsuzluk dünyasından, dünyamızdaki en düşük seviyeye, herşeyin kişinin kendisine bağlı olduğu duruma getirir.

Şimdi yaratılmış kulun bu durumu düzeltmesi için, kendi başına o ilk seviyesine dönebilmesi, bu durumu mükemmelleştirmesi için, sonsuzluğun dünyasına geri dönmesi ve Yaradan ile bir olmaya ulaşabilmesi şeklinde kendisine olanak sunulmuştur. Nitekim yaratılmış olan mükemmel hale gelir ve Yaradan ile tam bütünlüğe ulaşır.

Yaradan kulunun işini kolaylaştırmak ister ve Işık’ın etkisini kapta ayrı ayrı seviyelere yani “22 harfe” ayırır. Böylece yaratılmış olan bu çalışmayı Işık’a istinaden uygular. Kul işine en alttan başlar, sanki zıt bir yöne doğruymuş gibi, Yaradan’a ihsan ederek ve “ihsan etmek için” niyetini inşa ederek; fakat seviyelere, 22 harfli çalışma olarak ayrılmıştır. Kul, geriye dönecek Işık’ın 10 sefirotunu (Yehuda Aşlag’ın Talmud Eser Sefirot -On Sefirot Çalışması) inşa eder, Yaradan’a olan tutumunu kul, direkt Işık’ın on sefirotundan öğrenir.

Yaradan kulunu “hiç yoktan bir şey” olarak yarattı, fakat yaratılmış olan bu seviyeden bile değil, daha da aşağı seviyeden başlamalıdır; fakat bu aşağı seviyeden, dünyalardan, Klipot (kaplar), Yaradan’ın zıttı olanın üzerine yükselmelidir. Yaradan, sıfırdan artı dizisindeki sonsuzluğa doğru çalışır nitekim kul  ise, eksiden başlayıp artıya doğru ilerlemelidir. Her seferinde, kendisi kendi başına bunu keşfedip daha büyük bir eksiyi düzeltir. Aynı zamanda kul kendi kabını Işık’a doğru, eksi sonsuzluktan artı sonsuzluğa doğru uyarlar.

Ortaya çıkan şey kulun Yaradan’dan aldığı herşey-kuvvet, arzular, kaplar (çalışmanın harfleri), önceden hazır oluşturulmuş merdivenin her seviyesi ve nitekim bunlar kulun hesabının parçası değildir -tüm bunlar şimdi kulun kişisel hesabının parçası haline gelir. O anda, tüm bunlar Yaradan’ın hazır sunduğu değil, yaratılmış olanın kendi hareketleri olarak algılanır.

Bütün bunlara göre, kişi, bilgeliğe ulaşan, bu hareketleri nasıl uygulayacağını, kaynaklarını nasıl kullanacağını bilen yaratılmış olandır. Kişi kendi başına, ihsan etme gücünün değil de,  kendi içindeki alma arzusunun aktif olduğunu keşfeder. Nitekim bu şekilde yaptıkları ile Yaradan ile eşdeğer hale gelir. Bunu yapabilmesi için, yaratılmış olanın, parçalanmış olandan başlaması gerekir ki, “çalışmanın harflerine” kendi başına zıt niteliklerdekilere ulaşsın.

Buna “konuşma”, “nefes” denir, haz alma arzusunun Masah (perde) ve geriye dönen Işık ile uyguladığı hareketlerdir. Sonuç olarak, Yaradan parçalanmış gibi gözükür ve haktan yana olanlar yeniden inşa eder ve düzeltir. Nitekim, konuşma kuvvetine şükrederiz ki, yaratılmış olan, Yaradan ile eşdeğer hale, yani “ağızdan ağza” bağ konumuna erişmiş hale gelir.

7.8.2012 tarihli Günlük Kabala Dersin’nin 1. Bölümü’nden, Baal HaSulam’ın Yazıları

IŞIK ADAMI

Soru: On Sefirot Çalışması’nda (TES) denir ki, kişi kendini ıslah edince ”aydınlatmaya” başlar; bu hareket nedir ?

Cevap: Kişinin ”aydınlanmaya” başlayışı, kabının ihsan etmeye başladığı zamandır. Bu aydınlanma yalnızca bir insanın uygulayabileceği kişisel bir değişimdir. Başka hiçbir yaratılmış, yani cansız (durağan), bitkisel ve hayvansal doğa aydınlatamaz. Çünkü Yaratan ile herhangi bir şekilde bağlantıda değildir; bağımsız şekilde, Işık gibi, ihsan etme hareketlerini uygulayamaz.

Işık, yaratılmış olanı doldurur ve nitekim aydınlatır. Bir ”insan”, bununla beraber, Işık’a doğru kendini kışkırtan kişidir ve Işık aydınlatır, çünkü Işık geldiğinde, onun kendi doğal yoğunluğundan daha fazla yoğunluğu vardır. Kişi Işık için bollaştırıcı hale gelir: Işık kendisini doldurduğu için, kendi kendine aydınlatır.

Kişi tarafından oluşturulan Işık’a bir ek vardır! Bu böyledir, çünkü alma arzusunu dönüştürerek, yakıta çevirerek aşmıştır, bunu kolay tutuşabilir hale getirmiştir. Işık geldiğinde bu madde, bir mum gibi yanmaya başlar ! Böylece der ki: kişi aydınlatır.

Kişiye ”Işık’ın adamı” denir. Işık’ı yayabilir mi? Kişi alma arzusunu öyle bir şekilde hazırladı ki, Işık’a eşdeğer olacak şekilde oldu. Şimdi Işık, kişinin arzusunun içinden geçtiği zaman, onunla, sanki bir floresan lambası veya içi özel bir gaz ile doluymuş gibi veya fosfor ile doluymuş da Işık etkisi ile parlamaya başlamış gibi aydınlanır.

Işık geldiğinde, arzu etkilenir ve kendi içinden aydınlatmaya başlar. Kişi kendini Işık ile aynıymış gibi benimsediğinde, bu durum gerçekleşir. Bu böyledir, çünkü kişi kendi içindeki Işık’ı bencilce yutmaz ama onun etkisinin devam etmesini ister. Arzunuzun aydınlatması için bilmeniz gereken, onu kısıtlamanız gerektiğidir ve onu Masah (ekran) altına yerleştirmelisinizdir ki, Işık’ı kendiniz için yutmayı istememelisiniz; fakat bunun yerine ihsan edilmiş bu Işık hareketleri ile bağ kurup, herkes için bu Işık’ı çekmelisiniz. Daha sonra aydınlatırsınız ve size ”Işık adamı” denir !

Nasıl bir yoğunluk ile aydınlatacağınızı, sizin manevi seviyeniz belirler.

23.8.2012 tarihli Günlük Kabala Dersi’nin 3.Bölümü’nden, On Sefirot Çalışması

Bu makale Dr. Laitman’ın blogunda 26 Ağustos 2012 tarihinde, saat 11:16’de yayınlanmıştır.

Günlük Ders Bütün Gün İçin

Günlük çalışmamızın bilgi kazanmak için olmadığını, gelişim kazanmak için olduğunu anlamalıyız. Girdiğiniz her ders, bugün, dün veya dünden önceki gün, hepsi gelişiminiz için safhalardır.

Bu herhangi bir makale çalışması veya Talmud Eser Sefirot kitabı bölümlerinin çalışması değildir.  Bu kaynağı çalışarak içinde gelişim sağlayacağınız seviyeleri idrak edersiniz. Bu nedenle,  bunun devamında, günün dersinden sonra, derste çalışmasını yaptığınız konunun içinde kalmak çok önemlidir.

Saatlerin etrafında dönerek derste toplanacağımız zamana kadar günü bu şekilde geçirmelisiniz.  Ders üzerinde çalışma yapmak gerekir ve süreç içine sokmak, süreç içinden çıkmamayı çabalamak ve bloğumu (laitman.info.tr) okumanız  gerekir. Bu kaynaktan yeterince faydalanmalısınız. Bu şekilde bizler düşüncelerimizde bir oluruz ve kendimizi ortak ve belirli gelişim safhalarında buluruz. Bu çok önemlidir çünkü bu yöntem ile bizler bir ortak düşünce üretiriz.

Ben şunu gördüm ki, Rabaş da aynı çalışmayı yaptı: Günün dersinden sonra o sabah çalışmasını yaptığı aynı kaynağa tekrar geri dönerdi. Kendisi aynı sözcükleri kullandığından bahseder, okumuş olduğumuz makaleyi dile getirirdi. Bu iyidir çünkü bu demektir ki, kişi onu yaşar ve aklından kalbine doğru yönlendirir.

Her gün Rabaş ve ben gezinmeye çıkardık ve eğer ben birazcık erken geldiysem, onu otururken, okurken veya bir şey yazarken yani sabahki ders ile ilgili bir şey yaparken bulurdum. Daha sonra arabada giderken, bizler yalnızca makale hakkında konuşur veya derste üzerinde çalışma yaptığımız Talmud Eser Sefirot kitap bölümleri konusunda sohbet ederdik.

Eğer doktor randevusuna gitmesi gerekiyorduysa da yanına makaleleri veya Talmud Eser Sefirot kitabını alırdı ve bekleme odasında otururken biz onlar hakkında konuşur, çalışırdık. Genelde sabah dersinde üzerinde çalışmış olduğumuz kaynakların aynısı olurdu.

7.1.2011 tarihli Talmud Eser Sefirot dersinden

Bu makale Dr. Laitman’ın blogunda 17 Ocak 2011, saat 11:13’te yayınlanmıştır.

İnsanlığın Geleceğini Gören Adamın Vizyonu

Bizler Baal HaSulam’ın ”On Sefirot’un Çalışılmasına Giriş” adlı makaleyi çalışmaya başladık ki bu makale diğer tüm makaleler arasında benim için onun en önemli makalesidir. Ari’nin öğrencisi olan Haim Vital tarafından yazılmış olan Ari’nin Oracles Kitabından kısmen alıntıları içerir. Gerçekte bu giriş, amaca ulaşmamız için geçmemiz gereken tüm yolu kapsar.

Bununla beraber yeteri kadar diğer materyalimizde vardır ancak hiçbirisi sürekli, adım adım, metodik ve gönüllü şekilde değişmemiz ve ilerlememiz için tek başına yolu açıklayamaz. Diğer makaleler ve girişler bizlere Kabala bilgeliğinin genel bir bakış açısını verir veya buna bazı özel açılardan bakmamızı sağlar.

Ancak bu metot çok dar bir yolu seçer, ister dindar veya laik bir kişi olsun, bu yoldaki tüm zorluklar ve incelemelerle beraber mutlak realizasyonu nasıl edineceğini, hayatının anlamı hakkında soru sormaya başlayan kişiye hedeflenen çizgiyi gösterir.

İşte bu yüzden bu giriş alışılmadık derecede derindir ve yeni başlayanlar için kolay değildir. Kişinin bunu hazmetmeye başlaması, anlaması ve kendisini bunun içinde bulması yıllar alır. Kişinin büyüyene ve daha fazla ifşa edebilene kadar küçük parçalarla dikkatli bir şekilde çalışmaya başlaması gerekmektedir. Şunu anlamalıyız ki bu giriş bilinçsiz gelişimden bilinçli gelişime gitmiş, insan gelişiminin son safhası olan yeni bir çağın başında duran bir insan tarafından yazılmıştır.

Şimdi bizlerin insan bile diyemeyeceğimiz ancak sadece gelişmiş hayvanlar gibi içgüdüleriyle hareket eden ve doğanın güçleri tarafından yönetilen bu safhadan yeni bir seviyeye yükselmeye ihtiyacımız vardır. Bu yaratılanın içinde Yaratan’la benzer olmak için dizayn edilmiş olan bazı şeyler gelişmeye başlar.

Bu sürecin başlangıcındaki bu insanı, yaklaşımını ve bakış açısını anlamalıyız ve ona benzemeye çalışmalıyız.

18.12.2011 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 3. bölümünden, ”On Sefirot’un Çalışılmasına Giriş”