Category Archives: Tabiat

Yeni Hayat 1165 – Kamuoyunu Şekillendirmek

Dr.Michael Laitman, Oren Levi ve Tal Mandelbaum ben Moshe ile söyleşide

Kamuoyunu egoist kandırmalarla şekillendirmek, en gelişmiş silahtır. İsrail karşıtı fikir kampanyaları yurt dışından başlatılmıştır. Sola veya sağa karşı bir savaşımız yok, ancak genel bağlantı gerektiren kalkınma yasasına uymalıyız. İsrailliler “komşunu kendin gibi sev” ilkesine göre bir ortam inşa ederlerse, dünya ulusları onlara zarar veremeyecek ve aramızdaki bağ, tüm insanlığı birbirine bağlayacaktır. Nefret sevgiye dönüşecektir. Diğer insanlara doğa, insan egoizmi, gelişim yasası ve bir bağ oluşturmanın herkesi nasıl koruduğu konularını öğretmemiz gerekiyor. Bağlantının gücünü doğadan nasıl çekeceğimizi öğrenirsek, kamuoyunu şekillendirmek için en güçlü silaha sahip olacağız. Bizim bağımız, tüm insan nefretini sevgiye dönüştürecektir.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1165-kamuoyunu-sekillendirmek/

Çatışmadan, Razı Olmaya

Soru: Bilim adamları, çatışmaların yapıcı ve yıkıcı olabileceğini söylüyor. Bunları halklar, ülkeler ve dinler arasında ortaya çıkan hedeflere göre sınıflandırabilirsiniz. Kişisel ve kişilerarası çatışmalar, fikir çatışmaları, duygusal çatışmalar, gizli ve açık vb.

İnsanların bütüncül eğitim alacağı gruplarda, ne tür çatışmaların ortaya çıkabileceğini düşünüyorsunuz?

Cevap: Her türlü! Neler olabileceklerini hayal bile edemeyiz. Ve onları uyandıracağız, onlardan haz alacağız ve onları geliştireceğiz. Ve hepsi, onların üzerine yükselmek ve onlar sayesinde birbirimizle bağ kurmak içindir. Doğada, sadece bizim dünyamızda değil tüm dünyalarda, iki zıtlıktan oluşmayan hiçbir şey yoktur: çatışma ve anlaşma.

Soru: Çatışmalar toplumun gelişmesi için gerekli bir koşul mudur?

Cevap: Kesinlikle! Başlangıçta verildi ve tezahür etti.

Soru: Çatışmayı, kendimiz uyandırmamız gerektiğini söylüyorsunuz. Ama onlar doğa tarafından uyandırılıyorlar, bu yüzden onları aramamalı mıyım?

Cevap: Elbette onları aramanıza gerek yok. Yapay olarak hiçbir şey yapmayız. Sadece birleşmek için çabalamalıyız ve sonuç olarak, farklılıklarımıza, çelişkilerimize ve mesafemize daha açık hale geleceğiz.

Twitter’da Düşüncelerim / 20 Ekim 2020

Başkaları hakkında kötü bir düşüncenin dışarı çıkmasına, söylenilip duyulmasına izin verirsem, onun tezahür etmesine izin veririm. İçimdeyken hala bastırabilirim, bu düşüncelerin benden çıkmasını yasaklayabilirim, yani orijinal egoist doğam üzerinde bir kısıtlama uygulayabilirim.

Her insan derin bir iç çalışma yapmak ve çaba sarf etmek zorunda kalacak

Düşüncelerle dolu bir dünyada yaşıyoruz. Düşünce bir eylemdir. Benden düşmanca düşüncelerin çıkmasına izin vererek, kötü niyetli davranırım. Tüm dünyamız, her kişi kendini kontrol etmek zorunda kalacak: ondan başkalarına ne gibi bir etki geliyor?

Düşüncelerimi negatiften pozitife çevirerek kendimizi Koronavirüsten, dünyayı salgın ve diğer sorunlardan kurtaracağız. Kendimizi doğa ile dengeye getireceğiz, böylece onun dereceleri: duran, bitkisel, hayvan ve insan birbirini tamamlayarak, iyi düşüncelerle uyum içinde olacak.

Egoist düşüncelerin üzerimize hükmetmesine izin verirsek, o zaman birliğe ulaşamayız – ve Koronavirüs  gittikçe daha fazla yayılacak. Koronavirüs birbirimizle kötü ilişkilerimizin bir göstergesi olduğu için bu hastalığa çare olmayacak. Biz buna sadece virüs diyoruz.

Düşünceler ve arzular en yüksek egoist derecelerde işler ve tehlikeli virüsler olarak tezahür eder.

Kusurlar virüs şeklinde ortaya çıktığında, üstlerindeki bir gücü kullanılarak düzeltilebilirler – düşünce. Virüsler düşünceyi, bilgiyi vücudun farklı bölgelerine ve beyne ileten taşıyıcılardır.

Kabala bilgeliğinin metodu, virüslerin bastırılmasına ve dengeye getirilmesine izin verir. Virüsleri harekete geçiren tüm güçleri dengelemeliyiz, böylece onlar kısıtlamaya ve perdeye girecekler. O zaman bugün hastalığa neden olan tüm virüsler, faydalı olanlara dönüşecek.

Doğada gizlenmiş iyi kuvveti çekmek ve ortaya çıkmaya zorlamak için gruplar halinde çalışarak, başkalarına karşı egoist bir tutumu iyi bir tavıra dönüştürmek mümkündür. Bu iyilik kuvvetinin, iyi ilişkilerin, birliğin aramızda grupta ortaya çıkmasını talep ediyoruz.

Tüm hastalıklar ortadan kalkacak çünkü insanlar birbirlerine o kadar yakın olacaklar ki aralarındaki bağlar başka bir varoluş derecesini, gelecek dünyayı ortaya çıkarmaya başlayacak.

Anaokulundan başlayarak tüm dünya bütün derecelerde bütüncül bir eğitimden geçmelidir. Doğanın bize nasıl hemen yardım etmeye başlayacağını göreceğiz.

 

Yeni Hayat 1155 – Sağlıklı Yaşam Biçimi

Dr. Michael Laitman, Oren Levi ve Nitzah Mazoz ile söyleşide

Kabala bilgeliğine göre kişi orta çizgide var olmalı çünkü denge sağlığa götürür. Ne için yaşadığımızı anlayıp, düşüncelerimizi, arzularımızı ve niyetlerimizi netleştirerek orta çizgiye ulaşırız. Kendimizi insanlar, toplum ve doğa arasındaki orta çizgide ayarlamamız, sıkıntılardan ve problemlerden kaçınmamız mümkündür. Sağlıklı bir yaşam tarzı, genel doğa sisteminin merkezine ulaşmamızı ve orada kalmamızı gerektirir.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1155-saglikli-yasam-bicimi/

Virüsler Tüm Çatlaklardan Ortaya Çıkar

Yavaş yavaş anlamalıyız ki birleşirsek bizim için iyi olur, ayrılırsak da acı çekeriz. Herkes tek bir sistem içinde, tek bir bedende birleştirilmelidir. Bu, ayrılık içinde yaşadığımız mevcut seviyemizden, tek bir ruh olarak, bir insan seviyesine yani tüm arzularımızın egoizmimizin üzerinde birleştiği tek arzu seviyesine yükselmemiz anlamına gelir.

Kötülüğün açığa çıkmasında, dünyanın her geçen gün hareket ettiği hızı göz önünde bulundurarak, tüm insanlığı bir veya iki yıl içinde manevi alanda tasavvur edebiliriz. Bu maddi dünya duyularımızdan kaybolacak çünkü o, sadece egoist algımızda var olmaktadır.

Egoizm içindeyken, yalnızca bu maddi dünyayı deneyimliyoruz ve ihsan etmeye doğru ilerlersek, başka bir yüksek gerçekliği deneyimleyeceğiz. Bizler ona girmeliyiz.

Doğa basittir. Birbirimizle iyi bağlar kurar ve iyi davranırsak mutlu oluruz. Ve birbirimizden uzaklaşırsak, aramızdaki tüm çatlaklardan virüsler, her türlü sorun, sıkıntı ve kötülüğün güçleri ortaya çıkar. Birbirimize yaklaşırsak bu kötü güçlerin kaçmasına izin vermeyiz ama onları kısıtlama ve perde ile içeride tutarız.

Bu Dünyayı İncelemek

Yorum: Yüzlerce filozof ve bilim adamı, tüm insanlığın tek bir aile, tek bir organizma olduğunu yazdı. Yani, bir şekilde bizim ortaklığımızı hissettiler.

Cevabım: Birçok insan bugün hala bu ortaklığı hissediyor. Bunun için Kabalist veya bilim adamı olmanıza gerek yok. Dünyayı inceleyen bir kişi olmak yeterlidir. O, doğanın içindeki her şeyin birbirine bağlı olduğunu – cansız, bitkisel, canlı ve insan seviyelerinin tek bir ortak organizma, tek bir ortak sistem olduğunu görür.

Ancak kişi onu nasıl hissetmeye başlar, onu kontrol eden gücü hissetmek için bu sistemle nasıl çalışılır? Bunu sadece Kabala öğretir.

Üç bin beş yüz yıl önce yaşayan İbrahim, bu ortaklığı ilk hisseden kişiydi. O, tezahür eden üst güçleri Yaradan olarak adlandırmaya başladı.

Hayat Nasıl Ortaya Çıktı?

Soru: Yunancadan çevrilen “Biyoloji”, “hayatın incelenmesi” anlamına gelir. Ancak bu bilimin dünyadaki yaşamın nereden geldiğine dair hiçbir fikri yok. Hayatın nasıl ortaya çıktığını ve ne olduğunu biliyor musunuz?

Cevap: Hayat, bilincin özel bir formudur. Başlangıçta yaratılan arzudan ortaya çıktı.

Yavaş yavaş, bu arzunun gücü o kadar gelişti ki, birçok değişimlerinin içinde kendisinin var olduğunu, geliştiğini ve bir ölçüde öldüğünü hissetmeye başladı.

Soru: Öyleyse yaşam arzusunu yaratan bir tür güç var. O zaman ölüm nereden geldi?

Cevap: Gerçekleşmeyen ya da kendini gerçekleştiremeyen arzu ölmekte olduğunu hisseder. Yani ölüm, bir arzunun gerçekleşmesinin olmamasıdır. Gerçekleşmiş  hissediyorsa, o zaman hayatı hisseder.

Kabala ilminde açıklandığı gibi, ışığın gücü bir arzu yaratır ve onu doldurur. Işığın etkisi altında arzu sürekli değişiyor. Işık birincildir ve arzu ikincil şeydir.

Soru: Prensip olarak, tüm bunlar irdelenebilir mi?

Cevap: Elbette burada sır yok.

Bizi Daha Çok İlgilendiren Hangisidir: İyi Haber Mi Kötü Haber Mi?

Yorum: Kitle iletişim araçlarının kişisel gelişimi etkilediği bilinmektedir. Bununla birlikte, herhangi bir şiddet eylemi, askeri çatışma veya doğal afet içerikli kötü haberler, birbirine iyi davranan, birbirlerine yardım eden veya vahşeti önlemeye çalışan insanlarla ilgili haberlerden sürekli olarak çok daha fazla ekran süresi alır. Ve izleyici bundan daha çok etkilenir.

Cevabım: Elbette. Televizyonda savaşın dehşetinden, çatışmalardan, hükümetteki veya insanlar arasındaki anlaşmazlıklardan bahseden bir program izlersem, onun hakkında daha çok endişelenirim çünkü bu tür olaylara karışabilir ve zarar görebilirim.

İnsanların toplanması, konuşması, şarkı söylemesi veya birlikte çalışması, hastanelerde yardım etmesi ve benzerlerinden bahseden iyi programlar benim için herhangi bir tehlike oluşturmaz. Bu nedenle, sakin bir şekilde yaklaşırım ve bu konuda biraz ilgisiz bir tavra sahip olabilir.

Yorum: Sadece olumlu haberleri yayınlama girişimlerinin olduğunu, ancak hiç popüler olmadıklarını belirtmeliyim.

Cevabım: Elbette. Bu, insanı rahatsız etmez. Kişi olumsuz haberler, acı ve trajedilerle beslenir. Müzik ve sanatta bile büyük anlamlı işler her zaman trajiktir ve komediler hafife alınır. İnsanlar onları sıradan bir şekilde takdir eder.

Hepimiz Aynı Düşmanla Savaşıyoruz

07/09/2020 Michael Laitman Facebook Sayfamdan

Hepimizin aynı düşmanla savaştığımız, her geçen gün daha da netleşiyor.  Bu düşman, bazılarımızı Demokratların kötü olduğuna ve diğerlerini de Cumhuriyetçilerin insanlık dışı olduğuna ikna etmekte. Bazılarının kulağına Koronavirüsün olmadığını ve maske takmaya gerek olmadığını fısıldarken, diğerlerinin kulaklarına maske takmayanların sorumsuz ve bencil olduğunu ve başkalarının hayatını riske attığını fısıldıyor. Bu düşman bize, Siyahların anarşist ve bir sürü başka “iltifat” olduğunu söylüyor ve yine diğerlerine Beyazların ahlaksız ırkçılar olduğunu söylüyor.  Ama hepsinden önemlisi, bize “Ben senin arkadaşınım, senin yanındayım” diyor.

Böyle değil.  O, bir toplum olarak hepimize ve birey olarak her birimize karşıdır. O sadece kendisini önemser ve köleliğimizden başka bir şey istemez.  Bu bizim egomuzdur ve “böl ve fethet” tekniğinde ustalaşmıştır.  Hepimizi, birbirimizi öldürmeye sevk etmeden önce, bir araya gelip onu tahttan indirmenin zamanı geldi.

Ego, karşılıklı bağımlılığımıza karşı bizi kör eder.  Sadece karşı taraf olmasaydı, çok daha iyi durumda olacağımızı düşündürür.  Ama birbirimiz olmadan, karşıtlarımız olmadan kendimiz var olamazdık.  Biz aynı madalyonun iki yüzüyüz;  madalyonun bir tarafını çıkarıp, sadece diğer tarafını bırakamazsınız.  Eğer denersen, geriye hiçbir şey kalmayacaktır.

Realitenin tüm seviyelerinde, zıttına bağlı olmayan tek bir sistem olmadığı gibi, insanlarda da böyledir.  Ölüm olmasaydı hayatı bile düşünemeyecektik.  Karanlık olmasaydı ışığın anlamını bilemezdik, nefret olmasaydı sevgiyi deneyimleyemezdik ya da zalimlik hissetmeseydik şefkat hissedemezdik.

Dahası, kendimizi kıyaslayabileceğimiz başka insanlar olmasaydı görüşlerimizi, niteliklerimizi, sevdiğimiz ve hoşlanmadığımız şeyleri bilemezdik.  Dünyamızdaki zıtlıklar onu sadece sürdürmekle kalmaz, aynı zamanda onu olduğu gibi, zengin ve güzel kılar.  Doğadaki çeşitliliği ve çelişkileri seviyoruz, öyleyse neden kendi toplumumuzda onlardan nefret ediyoruz?  Çünkü farklılıklarımızdan zevk almak ve onları takdir etmek egomuza aykırıdır, bu da bize sadece bizim önemli olduğumuzu, başka kimsenin olmadığını söyler.

Sonuç olarak, egomuz görüşlerin, bakışların ve inançların zıtlığını olumsuz olarak yorumlamamızı sağlar.  O dünyamızı bu şekilde yok eder.  Dikkatli olmazsak yakında ego dışında kimsenin kazanmayacağı bir savaşa, bizi birbirimize düşürerek, bizi yok edecektir.

Özgür İrade Yanılsaması

Soru: Bütünüyle idare edilen bir kişi, nasıl bir şeyi ifşa edebilir? Görünüşe göre her bir ifşa yukarıdan gelmektedir.

Cevap: Bu doğrudur. Var olan tek şey, ne hissettiğimiz ve uygulama ne olduğudur. Bu tutarsızlık devam ettiği sürece, özgür irade yanılsamasına sahibizdir.

Doğayı ve onun mutlak yasalarını ve bir günden diğerine gitgide daha bütünsel olarak ifşa ettiğimiz, bütün karşılıklı bağı gözlemleyerek, istediğimizi yapmakta, istediğimizi düşünmekte özgür olduğumuzu söylemek mümkün mü? Hayır! Gerçek realite algısından yoksun olduğu için, sadece insan bu şekilde düşünebilir.